Etiket: Iı.

  • Gori’de II. Uluslararası Türk-Gürcü İlişkileri Sempozyumu gerçekleştirildi

    Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu bünyesindeki Türk Tarih Kurumu ve Gori Devlet Eğitim Üniversitesi iş birliğiyle Gürcistan’ın Gori şehrinde “II. Uluslararası Türk-Gürcü İlişkileri Sempozyumu” düzenlendi.

    “Ortaçağda Türk-Gürcü İlişkileri” temasıyla Gori Devlet Eğitim Üniversitesi ev sahipliğinde 30-31 Ekim tarihlerinde düzenlenen sempozyum, Tiflis Ankara Büyükelçisi Fatma Seren Yazgan, Gori Belediye Başkanı Konstantine Tavzaraşvili, Gori Devlet Eğitim Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Giorgi Sosiaşvili, KTÜ Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Hikmet Öksüz ve Ondokuz Mayıs Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. İbrahim Tellioğlu tarafından gerçekleştirilen açılış konuşmalarıyla başladı. Açılış konuşmalarında iki ülke arasındaki tarihi ilişkilerin düzenli bilimsel toplantılarla ele alınmasının önemi vurgulanırken Türk Tarih Kurumu Başkanı Prof. Dr. Refik Turan sempozyuma gönderdiği mesajında, Türkler ve Gürcüler arasındaki tarihi ilişkilere değindi. Tarihin yakın kıldığı iki millet olan Türkler ve Gürcüler arasındaki ilişkilerin, buhranlı geçen 20. yüzyılda daha da yoğunlaştığına dikkat çeken Turan, büyük güçlerin siyasi ve ekonomik çekişmelerinden dolayı dünyanın giderek sıkıştığı 21. yüzyılda, iki milletin daha da yakın olmalarının bir zaruriyet halini aldığını ifade etti. Bugün bu minval üzerinde ilerleyen ilişkilerin, düzenlenen bilimsel toplantıyla daha da güçleneceğini dile getiren Prof. Dr. Turan, katılımcılara başarı dileklerini iletti.

    Türkiye’den ve bölge ülkelerden bilim insanlarının katılımıyla iki gün boyunca dört oturumda gerçekleşen sempozyumda, ortaçağda bölgede meydana gelen gelişmeler, Selçuklu, Harzemşah, Kıpçak, Timurlu, Akkoyunlu, Hazar ve beylikler dönemlerinde Gürcülerle kurulan ilişkiler ve bu ilişkilerin kültürel yansımaları ele alındı.

  • Sultan II. Abdülhamid ve Dönemi Uluslararası Kongresi başladı

    Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu bünyesindeki Türk Tarih Kurumu ve Yıldız Teknik Üniversitesi Sultan II. Abdülhamid Uygulama ve Araştırma Merkezi iş birliğiyle düzenlenen “Vefatının 100. Yılında Sultan II. Abdülhamid ve Dönemi Uluslararası Kongresi”, Devlet Arşivleri Başkanlığının İstanbul Kâğıthane’deki yerleşkesinde başladı.

    Eski Meclis Başkanı İsmail Kahraman, Kültür ve Turizm Bakan Yardımcısı Prof. Dr. Haluk Dursun, Osmanoğlu ailesinin üyeleri, çok sayıda akademisyen ve öğrencinin katılımı ile gerçekleşen açılış töreninde, Kültür ve Turizm Bakan Yardımcısı Prof. Dr. Haluk Dursun, Türk Tarih Kurumu Başkanı Prof. Dr. Refik Turan, Yıldız Teknik Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Bahri Şahin, Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkan Yardımcısı Sebahattin Bayram, Sultan II. Abdülhamid Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü Prof. Dr. Melek Özyetgin tarafından açış konuşmaları yapıldı. Etkinliğin açış konferansı, Prof. Dr. İlber Ortaylı tarafından verildi. Kültür ve Turizm Bakan Yardımcısı Prof. Dr. Haluk Dursun, II. Abdülhamid döneminde açılan okulların ve kültür kurumlarının sayısındaki artışa dikkat çektiği konuşmasında, onun döneminin kültür hayatının temelini meydana getiren kütüphaneler, müzeler açışından da oldukça talihli bir dönem olduğunu ifade etti. Sultan II. Abdülhamid’in medya ve popüler yayınlar üzerinden öğrenilmesinin doğru olmadığını dile getiren Dursun, onun en iyi şekilde arşivler, araştırma merkezleri ve bilimsel toplantılarla anlaşılabileceğini belirtti.

    Türk Tarih Kurumu Başkanı Turan ise, 1877-78 Osmanlı-Rus Harbi’nin II. Abdülhamid’in yönetim anlayışı üzerindeki etkisine vurgu yaparak, II. Abdülhamid’in savaş sonrasında ordusu dağılan, maliyesi çöken Osmanlı’yı adeta efsanevi tarza dönüştüren bir siyaset izlediğini kaydetti. Sultan II. Abdülhamid’in padişahlığının bu olaydan itibaren başladığını belirten Turan, padişahın sonraki 30 yılda devleti ayağa kaldırmak için önemli faaliyetler gerçekleştirdiğini söyledi. Osmanlı mülki idaresindeki çöküşte bilim ve teknolojinin takibinin gerekliliğinin ve üretim ekonomisinin öneminin farkına varan II. Abdülhamid’in devlet içerisinde maarifi genişletmekle işe başladığını dile getiren Turan, II. Abdülhamid’in ordunun modernize edilmesi gibi icraatlarla kısa sürede Osmanlı’yı itibar açısından ileriye taşıdığını ifade etti. Osmanlı tebaasındaki mensubiyet bilincini istediği noktaya getiremeyen padişahın 33 yıllık iktidarında yaptıklarıyla ve yapamadıklarıyla geleceği etkilediğini söyleyen Turan, bir devre adını veren sultanı anmak üzere gerçekleştirilen sempozyumun verimli geçmesi dilekleriyle sözlerini tamamladı.

    Yıldız Teknik Üniversitesi Rektörü Şahin de, Sultan II. Abdülhamid ve dönemini disiplinler arası çalışma anlayışıyla bilimsel olarak incelemek amacıyla gerçekleştirilen etkinliğin Sultan Abdülhanid’i daha iyi anlamayı, değerlendirmeyi ve dönemini doğru okumayı sağlayacağına olan inancını dile getirdi. II. Abdülhamid’in ileri görüşlülüğünü yaşadığı çağda imparatorluk topraklarına nakşeden bir yönetici olduğunu belirten Şahin, onun döneminin canlılığını hala korumakta olan özel bir dönem olduğunu dile getirdi. II. Abdülhamid’in sorunlara çözüm üretirken imparatorluğun dayandığı köklerinden ilham aldığını, sağlam bir gelecek planıyla hareket ederek ileriye dönük projeleriyle dünyanın daima dikkatini çektiğini belirten Şahin, bu nedenle onun döneminde yapılan faaliyetleri incelemenin bilim dünyasının tüm alanlarına çeşitli kazanımlar sağlayacağını sözlerine ekledi.

    Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkan Yardımcısı Sebahattin Bayram, Sultan II. Abdülhamid’in arşivcilik alanında da önemli yeniliklerin öncüsü olduğunu belirterek, Yıldız Saray evrakının önemli devlet meselelerinden günlük yaşam kesitlerine kadar dönemin özelliklerini yansıtan çok sayıda belgeden oluştuğunu belirtti. Onun döneminde Müze-i Hümayun, Askeri Müze, Beyazıt ve Yıldız gibi kütüphaneleri günümüzde de önemlini koruyan kültür kurumları kurulduğunu, fotoğraf albümleri ve koleksiyonlar oluşturulduğunu kaydeden Bayram, aynı zamanda Yıldız Sarayı’nda önemli bir arşiv oluşturulduğunu ifade etti.

    Sultan II. Abdülhamid Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü Özyetgin ise, Sultan II. Abdülhamid döneminde yaşanan gelişmelere değindi. Tarihin önemli gelişmelere sahne olduğu bir dönemde tahta çıkan Sultan Abdülhamid döneminin anlaşılmasının siyasi ve sosyo-kültürel bağların güçlü olduğu diğer coğrafyaların tarihinin anlaşılması için de elzem olduğunun altını çizen Özyetgin, “O dönemden süregelen muhtelif sorunları anlayıp değerlendirebilmemiz için güvenilir kaynaklar ışığında ve nesnel bakış açısıyla geçmişin ele alınması gerekmektedir” dedi.

  • II. Uluslararası Osmanlı Araştırmaları Kongresi düzenlendi

    Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Türk Tarih Yüksek Kurumu bünyesindeki Türk Tarih Kurumu ve Sakarya Üniversitesi iş birliğiyle Arnavutluk’un başkenti Tiran’da 2. Uluslararası Osmanlı Araştırmaları Kongresi (OSARK) düzenlendi.

    17 Ekim’de Türkiye Cumhuriyeti Tiran Büyükelçisi Murat Ahmet Yörük, Türk Tarih Kurumu Başkanı Prof. Dr. Refik Turan, Tiran Üniversitesi Filoloji Bölümü Dekanı Sabri Laçi, OSARK Dönem Başkanları Prof. Dr. Arif Bilgin ve Prof. Dr. Eva Hyskaj Tafili tarafından gerçekleştirilen açış konuşmalarının ardından, Prof. Dr. İdris Bostan’ın konferansıyla başlayan etkinlikte 3 gün boyunca 20’den fazla oturum ve 4 panel gerçekleştirildi. Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı ile Yunus Emre Enstitüsü’nün desteğiyle, Osmanlı idari ve sosyal yapısına dair güncel çalışmaların paylaşıldığı kongreye farklı ülkelerden 120’ye yakın akademisyen katıldı.

    Türk Tarih Kurumu Başkanı Prof. Dr. Refik Turan, etkinlikte yaptığı açıklamada, Anadolu coğrafyasıyla Balkanlar arasındaki tarihi ve kültürel bağların gücüne vurgu yaptı. Osmanlı Devleti dağılırken Arnavutların Osmanlı Devleti’nden kopmadığını, koparıldığını söyleyen Turan, “Türk vatanı olmasından itibaren Anadolu’nun bir bakıma büyük bir ağacın sağlam kökleri olduğunu düşünecek olursak Balkanlar da bunun ana köklerinden birisidir. Diğer ana köklerinden birisi Suriye ve Irak, birisi de Kafkaslar’dır” dedi.

    İngiliz düşünür Arnold Toynbee’ye atıfla dünya tarihinde üç büyük devletten bahsedilebileceğini söyleyen Turan, bunlardan ikisi olan Roma İmparatorluğu ile Osmanlı Devleti’nin Balkanlar’da büyüyen devletler olduklarına dikkat çekti. Üçüncü büyük devlet olan Birleşik Krallık’ın Çanakkale’de yaşadığı yenilgiye işaret eden Turan, Balkanlar’ın önemine şu sözlerle vurgu yaptı:

    “Bir bakıma İngiliz İmparatorluğu dünya devletine gitmek isterken yine Balkanlar üzerinde yenilgiye uğramıştır. Yani Balkanlar’ın böyle tarihi derinliği vardır. Politik değeri çok üstündür.”

    “Bunalan, sıkılan, tehlikeler içerisinde olacak bir dünya geliyor. Türkiye devleti ve Balkan milletleri ile devletleri olarak bu büyük tehlikeye karşı bir araya gelmek zorundalar. Tarihten gelen bu kökleri canlandırarak burada siyasi, sosyal yapıları da Türkiye Cumhuriyeti ile biraz daha yaklaştırmak hedefindeyiz” diyen Turan, kongrenin de Osmanlı’nın Balkanlar’daki derin tarihi izlerini ve geleceğe ilişkin konuları ele almak hedefiyle gerçekleştirildiğini dile getirdi.

    Tiran’da bulunan Yunus Emre Enstitüsü’nü de ziyaret eden Turan, Enstitü Müdürü Ömer Demirbaş’tan buradaki çalışmalarla ilgili bilgi aldı. Enstitü’deki Türkçe dersine katılan Turan, Yunus Emre Şeref Defterini de imzaladı ve Enstitü personeline çalışmalarında başarılar diledi.

  • Berlin’de II. Dünya Savaşı’ndan kalma 500 kiloluk bomba etkisiz hale getirildi

    Almanya’nın başkenti Berlin’de II. Dünya Savaşı’ndan kalma 500 kiloluk bomba uzmanlar tarafından etkisiz hale getirildi. II. Dünya Savaşı’nda Berlin’e atılan fakat patlamamış halde yer altında bulunan yarım tonluk bombadan dolayı büyük çaplı bir tahliye gerçekleştirildi.

    Almanya’nın başkenti Berlin’de II. Dünya Savaşı’ndan kalma 500 kiloluk bomba dolayısıyla yaklaşık 10 bin kişinin evlerini terk etmek zorunda kaldığını açıklayan yetkililer çalışmaların bugün saat 15.00’e kadar süreceğini belirtti.

    Berlin Merkez Tren Garı Hauptbahnof yakınında bulunan bombayı etkisiz hale getirmek için tazyikli su pompaları kullanılacağını belirten yetkililer, bu şekilde bombanın çelik fünyesinin söküleceğini açıkladı.

    Yaklaşık 3 bin bomba, el bombası ve patlayıcı cephane malzemesinin şehrin altında bulunduğunu açıklayan belediye yetkilileri, 2010 yılındaki 3 itfaiye görevlisinin ölümüyle sonuçlanan imha işleminden sonra tahliye ve etkisiz hale getirme çalışmalarında daha titiz davrandıklarını belirtti. Günlük 300 bin kişinin giriş çıkış yaptığı Hauptbahnof’da trenlerin öğleden sonra faaliyete geçecekleri açıklandı.

  • Sultan II. Abdulhamid Han’ın torunundan Osmanlı dönemi dizilerine tepki

    Sultan II. Abdulhamid Han’ın üçüncü kuşak torunu Ayşe Adile Nami Osmanoğlu Tars, “Bizim aile 700 yıllık bir tarih yazdı, dizilerdeki bazı şeylere hakikaten söyleyecek bir şey bulamıyorum” diyerek tepkisini dile getirdi.

    Sultan II. Abdülhamid’in kızı Ayşe Sultan’ın torunu Ayşe Adile Nami Osmanoğlu Tars, geçtiğimiz günlerde büyük dedesi Sultan II. Abdulhamid Han’ın ölümünün 100. yılında Merkez Sabancı Camii’nde mevlit okuttu. Tars, burada son dönemlerde televizyonlarda gösterime giren ve Osmanlı Devletini anlatan dizilere tepki gösterdi. Tars, “Bizim aile 700 yıllık bir tarih yazdı. İçlerinde iyi kötü şeyler de vardı ama bazı şeylere hakikaten söylenecek hiçbir şey bulamıyorum. Kanuni Sultan Süleyman’ı anlatan bir film yaptılar. Burada sarayın içerisinde hep böyle hanımlar bir payitahttan diğerine giderek yaşayabilir miydi? Böyle şeyler olabilir miydi?” dedi. Tars, büyük dedesi Abdulhamid Han ile ilgili çekilen diziyle ilgili de, “O benim için bir facia. İlk seferinde seyrettiğimde şöyle bir sahneye maruz oldum Sultan Abdülhamit at arabasında rahat bir şekilde tabanca çıkarıyor. siz böyle bir şey düşünebilir misiniz? Bu sahneyi gördükten sonra dedim ki bu dizi benim için geçerliliği yok dedim” şeklinde konuştu.

    Daha önceki dizilere de söyleyecek bir şey bulamadığını ifade eden Tars, “Dizilerde hayal dünyası kullanılabilir ama keşke arkasında yorumda yapılabilse. Bir olay anlatıyorlarsa arkasında bildirme olarak anlatsaydılar. Hem benim için hem başkaları için iyi olurdu” dedi.

    Tunus’ta doğan Ayşe Adile Nami Osmanoğlu Tars, Fransa’da okuyup 1974 yılında Türkiye’ye döndü. İki çocuğuyla ayakta durmaya çalışırken Tarsuslu çiftlik sahibi Ali Refik Tars ile evlendi. Tars, şimdi burada çiftçilik yapıyor.