Etiket: İhtiyacımız

  • Elvan: “Bizim birliğe, dayanışmaya, kaynaşmaya ihtiyacımız var”

    Kalkınma Bakanı ve Mersin Milletvekili Lütfi Elvan, Türkiye olarak, birliğe, dayanışmaya, kaynaşmaya ihtiyaçları olduklarını söyledi.

    Kalkınma Bakanı ve Mersin Milletvekili Lütfi Elvan, Mersin’in Tarsus ilçe Belediye Başkanı Şevket Can’ı makamında ziyaret etti.

    Kalkınma Bakanı Lütfi Elvan’a Mersin Valisi Özdemir Çakacak, Mersin Milletvekilleri Hacı Özkan, Ali Cumhur Taşkın ve Baki Şimşek eşlik etti.

    Tarsus’un tarihi hakkında bilgi veren Belediye Başkanı Şevket Can, “Antik Roma Yolunun restorasyon projesinin tamamlanması için 2016 yılında Kültür ve Turizm Bakanlığı’ndan 735.408.38 TL. ödenek talep ettik. Bunun 200.000 TL’si İl Kültür Müdürlüğüne geldi ve gelen ödeneğin Nisan ayında bize ödeneceği belirtildi. Projenin tamamlaması için bütçemiz sınırlı olduğundan geriye kalan miktarı tekrar talep ediyoruz. Projenin tamamlandığında; eki adliye binasına taşınacak olan Müze Müdürlüğüyle bütünlük sağlayacak şekilde tasarlandığı için yapımını da Bakanlığa devretmeyi düşünüyoruz. Tarihi Ticaret Merkezi sokak sağlıklaştırma projesi 1. Etap uygulama çalışması devam ediyor. Geriye kalan II. Etap için yaklaşık 15 milyon TL’ye ihtiyaç duyulmaktadır. St.Paul kuyusu civarı 37. ve 42. Sokaktaki Butik otel olarak restore edilen binaların biran önce işlev kazanması Tarsus turizmi açısından büyük önem arz ediyor.

    Bu evlerin 8 tanesi “Tarsus yatırım” adındaki bir firmaya 2016 yılının Ağustos ayında tahsis edilmiştir. Bunlardan 5 binanın restorasyonu bitmiş 3’ünde ise bazı eksikler olduğu tespit edilmiştir. Bu güne kadar 17 açılış gerçekleştirerek vatandaşlarımızın hizmetine sunduk. Şuan 4 adet cami inşaatı, 2 adet taziye evi, 1 adet halı saha, 3 adet Yaşam Boyu ve Spor Merkezi, Tarihi Ticaret merkezi, Berdan 1. Etap inşaatı, köylerde parke çalışması, Eshab-ı Kehf çevre düzenlemesi devam eden işlerimizdir.

    Revizyon çalışmamız Mersin Büyükşehir Meclisimizden geçti. Gıda Organize Sanayi için 10 milyon TL. para vereceğiz. 68 şehit ailemize konut verdik.

    Hükümetimiz tarafından yapılmakta olan Gıda Organize Sanayi, Hızlı tren, Çukurova Havaalanı, hastane ve üniversitenin yapılmasıyla ve özellikle doğal gaz depolama ünitesinin yapılmasıyla şehrimiz Adana ve Mersin’in ortasında olmamızdan dolayı şansızlığımızın şansa dönüşeceğine inanıyorum” dedi.

    Bakan Elvan, Mersin ve Tarsus’ta hükümet tarafından yapılan çalışmaları anlattı.

    Bakan Elvan, “Öncelikle Tarsus’ta bulunmaktan, hele hele bugün önemli açılışı gerçekleştirmekten büyük bir memnuniyet duyduğumu ifade etmek istiyorum. Tarsus, tarihiyle, kültürel mirasıyla, sanayi kültürüyle Türkiye’mizin ender yerleşim yerlerinden bir tanesi. Biz bunun bilincindeyiz. Hele hele Tarsus’un o kültürel zenginliği, bu zenginliklerin ortaya çıkarılması, turizm açısından da Tarsus’un önemli bir merkez olması bizim açımızdan son derece önem arz ediyor. İkinci bir husus: Tarsus aslında Türkiye’de şöyle geçmişimize bir baktığımızda sanayi kültürü olan ender merkezlerden bir tanesi. Birkaç yüzyıllık sanayi geçmişi olan bir yerleşim yeriyiz. Dolayısıyla Mersin’imizde de sanayinin en önemli merkezlerinden biri konumunda yer alıyor. Bildiğiniz gibi; özellikle yatırımcılarımız için arazi temini büyük problem arz ediyor, tüm arkadaşlarımızla birlikte bunların değerlendirmesini yaptık inşallah hem Tarsus’umuza hem de Mersin’imize güzel bir ihtisas organize sanayi bölgesi kazandıracağız. Bununla ilgili çalışmalar hemen hemen son noktaya geldi. Ben bunu çok önemsiyorum çünkü Mersin sadece Çukurova bölgesinin değil Türkiye’nin en önemli liman şehri konumunda dolayısıyla Anadolu’nun değişik yerlerinden birçok yatırımcının Mersin’e ve Tarsus’a sanayi yatırımı yapmak için büyük bir ilgi duyduğunu biliyorum. Bu açıdan yeni bir ihtisas organize sanayi bölgesinin kurulması Tarsus ve Mersin için önemli bir kazanım olacaktır diye düşünüyorum. Bir başka husus; organize sanayi bölgemizin genişletilmesi çalışmalarını sürdürüyoruz.

    Bu yıl sonuna kadar Allah izin verirse Çukurova Bölgesinin havaalanının altyapısını tamamlayacağız. Bugün sizlere bir müjde daha vermek istiyorum. Üst yapı ihalesine de inşallah bir hafta içerisinde Ulaştırma Bakanımız çıkıyor, hazırlıklarını yaptılar. Dün Kalkınma Bakanlığımız ve Ulaştırma Bakanlığımız bir araya geldi ve nihai hale getirdiler. Hedefimiz 2018 yılında inşallah Çukurova bölgesinde havaalanını açmak.

    Tarsusumuzun ne ihtiyacı varsa elbirliğiyle dayanışma içerisinde bunları gerçekleştireceğiz” şeklinde konuştu.

    Ülkenin dayanışmaya, kaynaşmaya ihtiyacı olduğunu söyleyen Bakan Elvan, “Değerli arkadaşlar bizim birliğe, dayanışmaya, kaynaşmaya ihtiyacımız var. Bakınız Türkiye öyle büyük problemlerle, meselelerle uğraşıyor ki, hem içerde hem dışarda maalesef bizim gelişmemizi, kalkınmamızı, büyümemizi istemeyen kesimler var. Bunlara karşı ciddi mücadele edilmesi gerekiyor. Ben huzurlarınızda hem belediye başkanımıza, hem milletvekillerimize çok teşekkür etmek istiyorum. Gerçekten uyumlu işbirliği halinde çalışmalarımızı yürütüyoruz. İnsanlar seçim zamanı giderler oylarını kullanırlar ama önemli olan dostluk, kardeşlik, birlik ve dayanışma yoludur. Birlikte birşeyler üretmektir, birlikte birşeyler ortaya koymaktır. Ben Tarsus için ne yapabilirim düşüncesi içerisinde olup ve kafamızı bu alana odaklayarak bu alanda yapabileceğimiz ne varsa bunları ortaya koymak bizim için önemli diye düşünüyorum. Bugüne kadar hep bu ilke çerçevesinde hareket ettim, bundan sonra da aynı ilke içerisinde hareket edeceğiz. Ben tekrar belediye başkanımıza huzurlarınızda teşekkür ediyorum. Tarsus’ta bulunmaktan da büyük bir memnuniyet duyduğumu belirtiyorum” dedi.

    Başkan Can, günün anısına Bakan Elvan’a Kutalmışoğlu Süleyman Şah maketini hediye etti.

  • Cumhurbaşkanı Erdoğan: “Hedeflere ulaşmak istiyorsak yetki ve sorumluluk sahibinin belli olduğu bir yönetim sistemine ihtiyacımız var”

    Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, referandum ile ilgili değerlendirmelerde bulunarak, “Şayet ülke ve millet olarak hedeflere ulaşmak istiyorsak, güçlü, etkin, yetki ve sorumluluk sahibinin beli olduğu bir yönetim sistemine ihtiyacımız vardır. Esasen bugün üzerinde konuştuğumuz Cumhurbaşkanlığı sistemi konusu bir günde, bir yılda ortaya çıkmış değildir. Gerisinde böylesine derin ve düşündürücü bir arka plan vardır” dedi.

    Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Siyaset Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı (SETA) tarafından Haliç Kongre Merkezi’nde düzenlenen Cumhurbaşkanlığı Sistemi Sempozyumu’na katıldı.

    Açılışta konuşan Erdoğan, Türkiye’nin Cumhurbaşkanlığı sistemine geçmek için tarihi karar arifesinde olduğu günlerde böyle bir sempozyum düzenlenmesinin önemli olduğunu söyledi.

    “Devlet yönetiminde bir aktör varsa bu sembolik olmaz”

    Dünyada Birleşmiş Milletler üyesi 200’e yakın ülke bulunduğuna ve bunların her birinin kendine özgü yönetim sistemleri olduğuna dikkat çeken Erdoğan, “Yönetim sistemleri konusunda yapılan çeşitli tasnifler varsa da bunlar sadece genel bir fikir edinmeye yarıyor. Örneğin Parlamenter sistemle yönetilen ülkelere listesini incelediğinizde pratikte birbirinden farklı idare tarzlarının aynı başlıkta toplandığını görüyoruz. Yine devlet başkanlığı sistemi ile yönetilen ülkelerde de benzer bir manzara ile karşılaşıyoruz. Teoriden parlamenter sistem monarşiye ve totalizme karşı verilen mücadelenin ürünüdür. Avrupa ülkelerine baktığınızda pek çoğunda kral ve kraliçelerin bulunduğunu görüyoruz. Japonya gibi, Tayland gibi dünyanın başka yerlerinde de benzer durumlarla karşılaşılabiliyor. Birileri hemen çıkıp ‘efendim bunlar semboliktir aslında oralarda parlamenter demokrasi vardır’ diyecektir. Devlet yönetim sisteminde bir aktör varsa bu hiçbir zaman sembolik kalmaz. Bir ülkede kral varsa o kraldır, kraliçe varsa o kraliçedir. Bu taht sahibi de öyle veya böyle ülkenin yönetiminde söz sahibidir. Sadece başkanlık veya cumhurbaşkanlığı sistemi ile yönetilen ülkelerde monarşi yoktur. Adında Cumhuriyet geçtiği halde fiilen diktatörlükle idare edilen, hatta makamların babadan oğla geçmesi itibariyle monarşiyi andıran yönetimle de mevcuttur. Her ülke kendi şartları özgü yönetim biçimine sahiptir” diye konuştu.

    “Ana muhalefet sana sesleniyorum, önce tek partili, daha sonra çok partili döneme geçildi”

    Cumhurbaşkanı Erdoğan Türkiye’nin son 200 yılda farklı tecrübeleri yaşadığını vurgulayarak, “18. Yüzyıl boyunca süren arayışlar, tanzimattan meşrutiyete kadar pek çok denemeyi beraberinde getirmiştir. Bu süreçte ülkemiz savaş ve krizlerle sürekli küçülmüş, ağır bedeller ödemiştir. Her mücadele o mücadeleyi fiilen yürüten ekibin tercihlerinin, yönelimlerinin de önünü açar. İstiklal harbinin başarıya ulaşmasının ardından Cumhuriyetin ilanı işte böyle bir tercihin ürünüdür. Avrupa ülkeleri monarşi ile demokrasiyi birlikte yaşatma yoluna giderken, biz hanedanı ülke dışına çıkartıp cumhuriyeti ilan ettik. Önce tek partili, ardından da çok partili bir hükümet sistemi ile ülkemiz bu günlere geldi. Ana muhalefet sana sesleniyorum. Önce tek partili, daha sonra çok partili döneme geçildi. Cumhuriyet dönemi de kendi içinde yek pare değildir. 1924, 1961 ve 1982 anayasaları da geçmişe göre oldukça keskin farklılıklar içerir. Aynı şekilde Gazi Mustafa Kemal’in cumhurbaşkanlığı ve parti başkanlığı dönemi ile İnönü dönemi arasında da önemli farklılıklar bulunmaktadır” şeklinde konuştu.

    “Ülkemizde hükümetlerin ömrü 16 ay bile değildir”

    Erdoğan, “Çok partili siyasi hayata geçtikten sonra demokrasimizi hep darbeler altında ayakla tutmaya çalıştık. Son 14 yıl boyunca bu sıkıntıların tamamını biz de iliklerimize kadar hissettik. Milletimizden aldığım güçle sorunları aşmayı başarmış olmamız, temelde yatan yapısal bozuklukları ortadan kaldırmıyor. Bu çarpıklıkların en öneli sorunu istiklal ve güven ortamının tehdit altında olmasıdır. Siyasi istikrarsızlık beraberinde ekonomik ve sosyal sorunları da getirmektedir. Cumhuriyetimiz geçmişi 93 yıl iken 65. Hükümet işbaşındadır. Hale bakın. Bir başka ifade ile ülkemizde hükümetlerin ömrü 16 ay bile değildir. Türkiye böylesine kısa ömürlü hükümetler tarafından yönetilirken benzer şartlarda gelişme yarışına girdiği ülkeler tarafından birer birer geçilmiştir. 25 gün ömrü olan hükümetler olmuştur bu ülkede. Böyle devlet yönetilir mi ya. Bunu yönetmeye çalıştılar. Şimdi biz bunu temelden düzeltiyoruz. Şayet şu 14 yıllık dönemde ülkedeki sıçrama harekatı bizim siyasi hareketimiz tarafından yapılmasaydı biz hala nal toplamaya devam ederdik. Son 200 yılık arayışlarımız, cumhuriyet dönemindeki tecrübelerimiz ve özellikle son yıllarda yaşadıklarımız bir gerçeği gösteriyor. Şayet ülke ve millet olarak hedeflere ulaşmak istiyorsak, güçlü, etkin, yetki ve sorumluluk sahibinin beli olduğu bir yönetim sistemine ihtiyacımız vardır. Esasen bugün üzerinde konuştuğumuz Cumhurbaşkanlığı sistemi konusu bir günde, bir yılda ortaya çıkmış değildir. Gerisinde böylesine derin ve düşündürücü bir arka plan vardır” ifadelerini kullandı.

    “Tartıştığımız sistem, Türk milletinin asırlardır devam eden beka sorununun çözüm yoludur”

    “Kesinlikle bu mesele cumhuriyet, demokrasi ve özgürlük meselesi değildir” diyen Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:

    “Tartıştığımız sistem Türkiye’nin ve Türk milletinin asıllardır devam eden beka sorununun en doğru çözüm yoludur. Mesele budur. Cumhuriyetin ilanından çok partili hayata geçişe kadar olan dönemin adına demokrasi diyen ya kendini kandırıyor, ya bizi kandırmaya çalışıyor. Bu dönem tek parti yönetimidir. Ey ana muhalefet önce kendini bir sigaya çek bakalım. 1950’de geçtiğimiz çok partili hayatın sık sık darbelerle kesintiye uğramasının gerisinde, beli bir kesimin tek parti dönemine özleminin bulunduğunu ifade etmek herhalde yanlış olmaz. Türkiye gücü ve yetkiyi elinde bulunduran, ancak millete karşı sorumluluğu olmayan vesayet kurumlarının elinden çok çekti. Ülkemizde ne zaman milli iradeye dayalı yönetimler iş başında bulunduysa, o dönemlerde büyük sıçramalar yaşanmıştır. Başbakanlığım döneminde bürokratik oligarşiden ne kadar şikayet ettiğimi hatırlıyor olmanız lazım. Bütün bu tecrübeleri, tarihi okumaları bir araya getirdiğimizde ülkemizin yeni anayasaya ve yeni bir yönetim sistemine olan ihtiyacı ortaya çıkıyor”

  • AB Bakanı Çelik: “Karşı karşıya olduğumuz meydan okumalara karşı daha konsolide devlete ihtiyacımız var”

    Avrupa Birliği (AB) Bakanı ve Başmüzakereci Ömer Çelik, Bakanlar Kurulu, Başbakan, Cumhurbaşkanı arasında tam bir uyum olmasaydı Türkiye’nin 15 Temmuz’u atlatamamış olacağına dikkat çekerek, “Önümüzdeki 100 yılda karşı karşıya olduğumuz meydan okumalara devletimizin karşı karşıya kaldığı ortam içerisinde daha konsolide devlete ihtiyacımız var” dedi.

    AK Parti’nin 83. İl Danışma Meclisi Toplantısı Yüreğir Kültür Merkezi’nde yapıldı. Toplantının başlangıcında 15 Temmuz darbe girişimine ilişkin video gösterimi yapıldı.

    Açılış konuşmasını yapan AK Parti İl Başkanı Fikret Yeni, referanduma hazır olduklarını ve kentte ’evet’ oylarını birinci sırada çıkarmakla kalmayıp, Adana’yı Türkiye’de birinci sıraya taşıyacaklarını söyledi.

    AK Parti Adana Milletvekili Tamer Dağlı da Türkiye milletine hem Cumhurbaşkanı’nı seçme hem milletvekili hem de yürütme organlarını seçme iradesini sonuna kadar vereceklerini söyledi. Dağlı, “Asıl olan milletin teveccühüdür, bundan korkacak hiçbir şey yok” diye konuştu.

    Daha sonra kürsüye gelen AB Bakanı Ömer Çelik ise 15 Temmuz’da milletin iradesiyle sokaklara el koyduğunu, tanklara,savaş uçaklarına karşı ağır silahlara karşı kendi milli iradesini koruduğunu ve gereken fedakarlığı gösterdiğini anlattı. Devlet içerisinde bir çatlak ya da uyumsuzluk olması durumunda geçmişte yaşanan çok büyük sıkıntıların 15 Temmuz’da da tekrar etmesinin kuvvetle muhtemel olduğunu vurgulayan Çelik, şöyle devam etti:

    “Geçmişte sadece bu uyumsuzluk yüzünden Türkiye’nin varlıkları göz önünde erirken bir krize müdahale etmekte geç kalmış hükümetler dönemini biliyoruz. Bugün bahsettiğimiz sistem değişikliğini düşünürken bunu sürekli aklımızda tutalım. 15 Temmuz’u nasıl atlattık, Cumhurbaşkanı, Başbakan, Bakanlar Kurulu arasında tam bir uyum söz konusu olmasaydı ödeyeceği maliyeti ülkenin her zaman aklımızda tutalım. Net bir durum var. Önümüzdeki 100 yılda karşı karşıya olduğumuz meydan okumalara devletimizin karşı karşıya kaldığı ortam içerisinde daha konsolide devlete ihtiyacımız var. Sistem krizlerini daha çok açmış güçlenmiş ve kararlı bir şekilde geleceğe yürüyen bir sisteme ihtiyacımız var. 200 yıldır tartışıyoruz. Dünya enteresan bir dönemden geçiyor. İlk defa ABD’den küreselleşme karşıtı bir takım sözler yükseliyor korumacılıktan bahsediliyor. Çin küreselleşmeden serbest ticaretten bahsediyor. Çin’le ABD arasında savaş olabileceğinden bahsediliyor. Adeta dünyanın manyetik kutuplarının yer değiştirdiği dönemden geçiyoruz. 1295 km Irak sınırında bu sınırı güvenliği sağlayacak herhangi bir ordu gücü ulusal devlet kalmadı. FETÖ, PKK DHKPC ve diğer terör örgütlerinin ve pek çok istikrarsızlaştırıcı unsurun saldırısı altındayız. Tüm bunların arasında demokrasimizi hukuk devletimizi koruyoruz. Önümüzdeki yıllara bizim bu sistem krizlerini aşmış olarak girmemiz lazım. Bundan sonrasında geçmişteki gibi cumhuriyet tarihinde gördüğümüz gibi bir takım sistem krizlerine giremeyiz. Vakit kaybetmeye veya krizler yüzünden çeşitli krizlere müdahale konusunda zaaf göstermeye tahammülümüz olmaması gerekir. Parlamentoda yargıda veya hükümet içerisinde kriz çıkararak Türkiye’yi geri götürmeye çalışan reflekslere karşı bizi korunaklı kılacak iradeyi gasp etmek isteyenlere karşı güçlü bir yapı ortaya çıkaracak bir sistem değişikliğine ihtiyaç var. Bunla ilgili olarak AK Parti bir anayasa değişikliği olarak uzun zamandır halkımızın gündeminde tutuyor. Esasen Türk siyasi hayatının da gündemindedir. Özellikle 1980’de o faşist darbe gerçekleştikten sonra onun arkasından ortaya çıkan anayasa metni faşist bir fenomen olarak halkın önüne konuldu. Siyasi iradeye geçmek için cuntayı geride bırakmak için anayasa değişikliğine evet dedi. Niye? sivil siyasete alan açılsın sandık gelsin diye. Çok partili hayata geçtiğimizden beri bu halk demokrasi destanı yazıyor. Eğer Türkiye’de sandık olmasaydı, emin olun etrafımızdaki bazı ülkelerde gördüğümüz o acı sahneler Türkiye’de geçmişte de yaşanırdı, bugün de yaşanırdı. İyi ki sandık var, demokrasi var, iyi ki halka soruyoruz, iyi ki halk istediği yönetimi gerçekleştirebiliyor. En büyük gurur kaynağımızdır. Bir kere daha halka gideceğiz bir kere daha soracağız. 1980’de belki Türkiye veya Türkiye ile ilgili yapılan analizlerde söylenen şeyler vardır . Güney Kore’yle aynı yerden başlamıştır derler. Darbelerle müdahalelerle Türkiye’yi zaaflatıcı sistem içi krizlerle bizimle birlikte başlayanlar G20 de bizden daha ileri ekonomik noktalara geldiler, biz de bu krizleri aşmak için büyük çabalar büyük maliyetler ödemek zorunda kaldık. Bütün bunları geride bırakmanın zamanı gelmiştir. Sistemin çalışmasıyla ilgili bi takım ayak oyunlarıyla Türkiye’yi tökezletmeyecek bir yapıyı ortaya çıkarmamız gerekiyor.

    Sayın Cumhurbaşkanın sahip olduğu gücü biliyor musunuz? Vatana ihanet konusunda yargılanamaz. Cumhurbaşkanı makamında Ak Parti liderliğinden gitmiştir, Ak Parti aynı zamanda hükümet AK Parti hükümetidir. Aynı zamanda meclisin çoğunluğuna sahiptir. Bizim elimizde bu kadar güç varken daha çok güç peşinde koşsak bu sistemin değişmesine karşı çıkmamız gerekirdi. Alternatif bulamadığı için de CHP’nin değiştirmesi gerekirdi. Sınırsız kontrolsüz güçle ülkeyi yönetmek olsaydı amaç, değiştirilmemesi gerekirdi.

    Bugün bundan sonrasında Cumhurbaşkanı sistemi inşallah halkın oylarıyla kabul edildikten sonra en büyük güvencemiz, bir kişi hükümet kurabilmek için halkın önüne çıkabilmek için yüzde 51’lik geniş mütabakatı sağlamak zorunda. Halkın yüzde 51 i bir olması demek zaten halkın değerlerine karşı hükümet kurmayan bir sistemin öne çıkması demektir.

    Özal, Abdullah Gül, demokrat devlet adamları oldukları için vesayet sistemlerine karşı direndiler ve halkın iradesi doğrultusunda bir Cumhurbaşkanı, halka dayanan ve demokrat bir Cumhurbaşkanlığı sergilediler. Halk doğrudan Cumhurbaşkanı seçiyor ve halkın seçtiği Başbakan var. Bu fiilen başkanlık sistemine geçmek demek. Artık Türkiye zaten yarı başkanlık sistemine geçmiştir. Ama halk iradesinin ikiye bölünmesi diye bir şey söz konusu olamaz. Nasıl diyoruz egemenlik kayıtsız şartsız millete aittir, bu irade bölünemez. Dolayısıyla bu iradenin halk tarafından temsil ettiği makamın da tek olması gerekiyor.”

  • CHP’li Böke: “Demokrasiye hava kadar su kadar ihtiyacımız var”

    Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Sakarya İl Danışma Kurulu Toplantısına katılan CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Selin Sayek Böke, “Demokrasiye hava kadar su kadar ihtiyacımız var” dedi.

    CHP Sakarya İl Danışma Kurulu Toplantısı Adapazarı Kültür Merkezinde (AKM) geniş katılımla gerçekleşti. Toplantıya CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Selin Sayek Böke, CHP Sakarya Milletvekili Engin Özkoç, CHP Sakarya İl Başkanı Ayça Taşkent, partililer ve davetliler katıldı.

    CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Selin Sayek Böke, toplantıda yaptığı konuşmada, “Çocuğunuz, torununuz için her 3 gençten birinin ne okulda ne de işte olmadığı bir Türkiye gerçeğini zaten evinizde yaşıyorsunuz. Esasında bugün konuşuyor olmamız gerekenler bunları. Bugün konuşuyor olmamız gereken, emeğini verenin hakkını aldığı bir Türkiye olması. Bugün konuşuyor olmamız gerekenler pazara gittiğimizde kaygı ile değil yapacağımız yemeğin tadını düşünerek alışveriş yapacağınız huzurlu ve rahat bir Türkiye’nin inşası olmalı. İlk olarak karşımıza çıkardığı şey esasında tek bir adama bütün iktidarı teslim etmek. Meclisi bizlerin kurduğu, irademizi teslim ettiği, egemenliği temsil eden meclisi fesh etme yetkisi veriyor. Öyle ki yasama ve yürütmeyi tek bir kişiye tek elden teslim ediyor. Eğer bu anayasa değişikliği gerçekleşirse Türkiye’de bildiğimiz anlam ile demokrasinin sonu gelecektir. Demokrasi tamamen ortadan kaldırılacaktır. Oysaki demokrasiye hava kadar su kadar ihtiyacımız var” dedi.

    Referandum hakkında da açıklamalarda bulunan Böke, “İnsana hayatını ucuz kılan ama yaşamı bize pahalı kılan bir düzen demek. Biz zaten iki buçuk yıldır bize getirilmiş olan bu anayasa teklifinin ne yaşatacağını gördük, biliyoruz. Ne yaşayacağımız aşikar, oysa biz Türkiye için bambaşka bir şey hayal ediyoruz. Mücadelenin sonu değil başlangıcıdır bu referandum. Bu referandumdan hayırlı sonuçlar çıkardıktan sonra bizim umutlu, o özgüvenli, dışa dönük, kendisinin gücünü bilen ve gücünü hoyratça değil, bir barış iklimi yaratmak için kullanan Türkiye inşa etmek istiyoruz biz” diye konuştu.

    Konuşmaların ardından kurul toplantısı basına kapalı şekilde devam etti.

  • Özköylü: “Bir 3 puana ihtiyacımız var”

    Samsunspor Teknik Direktörü Osman Özköylü, “Artık bir kırılma anına ihtiyacımız var. Bir 3 puana ihtiyacımız var. Bu takım o 3 puanı kazandığı takdirde çok daha önemli başarılara imza atacaktır” dedi.

    Teknik Direktör Osman Özköylü, kırmızı-beyazlı ekibin akşam antrenmanı öncesinde açıklamalarda bulundu. Talihsiz bir mağlubiyet aldıklarının ifade eden Osman Özköylü, “Adana Demirspor’dan daha etkili oynayan bir takımdık. Ama futbol böyle bir şey yakaladığın pozisyonu atacaksın. Maalesef biz haftalardır bireysel hatalardan gol yiyoruz. Tabii ki üzgünüz ama biz önümüzü umutla bakıyoruz. Çok yeni bir takım oluşturmamıza rağmen sahada çok iyi oynayan ve birbirini çok iyi tamamlayan ve ilerisi için ümit veren bir Samsunspor vardı. 5 günde bir takım böyle oynaması gerçekten umut vericidir” diye konuştu.

    “Bir 3 puana ihtiyacımız var”

    Yeni Malatyaspor maçı hakkında konuşan Özköylü, “Artık bir kırılma anına ihtiyacımız var. Bir 3 puana ihtiyacımız var, bu takım o 3 puanı kazandığı takdirde çok daha önemli başarılara imza atacaktır. Ben buna inanıyorum ve böyle olacağına da ilerleyen haftalarda göreceğiz. Evkur Yeni Malatyaspor maçından mutlaka ve mutlaka 3 puan ile ayrılmamız lazım. Kazanacağımız bir galibiyet bu takımı şahlandıracak. Artık taraftarlarımızın da uyanması lazım. Samsunspor’a yüzde 100 sahip çıkmaları gerekiyor. Stadyumun tamamen dolmasını bekliyoruz, güzel bir galibiyeti hep beraber yaşamak istiyoruz. Belli sebeplerle maça önem vermedi ama bundan sonra sahiplenmesi lazım. Geçmişteki olumsuzluklara ve tepkiler bir kenara bırakıp bu takıma sahip çıkılmalıdır. Hep beraber bu zor süreçten sıyrılacağız, bu desteğe çok ihtiyacımız. Artık bundan sonra taraftar Samsunspor’un yanında olmak zorundadır. Bu takımın başarısı için herkesin desteğe gelmesi gerekir. Bizde onlara en iyi sonucu vermeye çalışacağız” şeklinde konuştu.

    Antrenmandan notlar

    Averajla 2. durumda bulunan Yeni Malatyaspor karşılaşması hazırlıklarını Nuri Asan Tesisleri’nde sürdüren Samsunspor, günü akşam saatlerinde yaptığı tek antrenmanla tamamladı. Fatih Kılıçkaya ve Mustafa Sevgi takımdan ayrı düz koşu yaparken, diğer futbolcular istasyon ve taktik çalıştı. Şut çalışması ile devam eden antrenman, yarı sahada yapılan çift kale maçla sona erdi.