Etiket: İhtiyacı

  • Hüda-Par Genel Başkan Yardımcısı Doyar: “Bölgenin istikrara, güvene ve ekonomik kalkınmaya ihtiyacı var”

    Hür Dava Partisi (Hüda-Par) Genel Başkan Yardımcısı M. Ali Doyar, bir dizi temaslarda bulunmak üzere geldiği Bitlis’te bölgenin istikrar ve ekonomik kalkınmaya ihtiyacı olduğunu söyledi.

    Bir dizi temaslarda bulunmak üzere Bitlis’e gelen Hüda-Par Eğitim İşlerinden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı M. Ali Doyar, beraberindeki heyetle birlikte Tatvan esnafını ziyaret ederek, sorunlarını dinledi. Doyar’a GİK Üyesi M. Ali Ortaç, M. Mehdi Oğuz, Zeynelabidin Gülsever, İl Başkanı Celal Gül, Tatvan İlçe Başkanı Sedat Gül ve çok sayıda vatandaş eşlik etti. Ziyaret sonrası açıklamalarda bulunan Doyar, bölgenin istikrara ve ekonomik kalkınmaya ihtiyacı olduğunu vurgulayarak, “Bölgemizin istikrara, güvene ve ekonomik kalkınmaya ihtiyacı vardır. Bu bölgede istikrar oluşmadığı müddetçe yastık altı diye tabir edilen paralar piyasaya çıkmıyor. Para piyasaya çıkmayınca da maalesef esnafımız da, tüccarımız da sıkıntı çekiyor. Esnafımızın işlerinin açılmasına ihtiyacı vardır. Bu konuda esnafımız beklenti içerisindedir. Esnafımızın bir kısmı öyle zor bir duruma düşmüş ki, elektrik borçlarını geç ödediğinden dolayı birçoğunun elektrikleri kesiliyor. Kesilen elektriklerin açılması için ilgili kurumlara ödemeleri yaptıktan sonra açma kapama bedeli adı altında tekrardan para isteniyor. Zamanında ödemesini yapamayanlara faiz bindiriliyor. Tabi bunların tamamı sorunları artırarak, daha içinden çıkılmaz hale getiriyor. Dolayısıyla bölgemizin ve esnafımızın hali dikkate alınarak, en azından gözetilmesi gerekiyor. Esnafımızın zor durumda olduğu, bölgemizin şartlarının ekonomik açıdan kötü olduğu dikkate alınmalı. Bunlara mutlaka kolaylıklar sağlanmalı” dedi.

    “Maalesef işsiz gençlerimizin sayısı bu bölgenin temel sorunlarından birisidir”

    Doyar, il ve ilçe teşkilatlarıyla birlikte Tatvan esnafını ziyaret ederek sorunlarını dinlediklerini belirterek, şunları söyledi:

    “İl ve ilçe teşkilatımızla birlikte esnafımızı ziyaret ederek onların sorunlarını dinledik. Bu ziyaretimizde dikkatimizi çeken noktalardan birisi de esnafın durumu maalesef arzulanın çok gerisindedir. Belki birçok esnaf günlük giderini karşılayamama durumundadır. Bundan çok dert yanıyorlar. Bu bölgemizin genel bir vaziyeti. Esnaf bu durumda hakikaten çok mağdurdur. Piyasanın istenilen düzeyin çok gerisinde olması esnafımıza olumsuz yansımaktadır. Tatvan ilçemizde de bunu görebiliyoruz” dedi.

    Nüfusun büyük bölümünü oluşturan gençlerin işsiz olduğunu ifade eden Doyar, işsiz olan gençlerin mutlak surette istihdam edilmesi gerektiğini ifade etti. Doyar, “Diğer taraftan dikkatimizi çeken bir hususta nüfusun büyük bir bölümünü oluşturan gençlerin işsiz olmasıdır ki bunu bir esnafımız güzel bir şekilde dile getirdi. Dedi ki ‘Siz dolaşıyorsunuz belki bizden daha iyi görüyorsunuz. Nüfusun çoğunluğu gençtir. Bu gençlerin çoğu işsizdir. Bu insanlarımız ve gençlerimiz mutlak surette istihdam edilmeli. Gençlerimize ekonomik açıdan ayakta durabilecek iş sahalarının açılması lazım. Bu işsiz olan gençlerimiz ya burayı terk edip batı illerine gidecek ya da iş bulamadığı için sıkıntılar çekecek, aile içinde problemler çıkacak diye ifade ettiler. Maalesef işsiz gençlerimizin sayısı bu bölgenin temel sorunlarından birisidir” diye konuştu.

    “Çevre yolu biran önce faaliyete geçirilmeli ki Tatvan esnafıyla, halkıyla ve araç sahipleriyle bir rahatlığa kavuşsun”

    Tatvan’ın trafik ve diğer sorunlarına da dikkat çeken Doyar, açıklamasını şöyle sürdürdü:

    “Uluslararası karayolu olarak kullanılan Bitlis-Van Karayolu, Tatvan ilçesinin merkezinden geçiyor. Küçük büyük bütün arabalar aynı yolu kullanıyorlar. Bir yandan arabalar park için kenarları kullanırken, öbür yandan transit geçen araçlar aynı yolu kullandığından dolayı Tatvan için büyük bir eziyet ve çileye dönüşmüş. Bundan esnafta, yerli halkta, araç sahipleri de ve bu yolu kullanan herkes bundan muzdariptir. Onun için mutlaka biran önce buranın çevre yolunun bitirilip devreye konulması gerekir ki, Tatvan esnafıyla, halkıyla ve araç sahipleriyle bir rahatlığa kavuşsun. Tatvan’ın böyle bir sıkıntısı vardır. Bu sıkıntının giderilmesi için yetkililer bunun gereğini yapmalıdırlar” dedi.

  • Bakan Akdağ: “İstanbul’un önemli ölçüde sağlık yatırımına ihtiyacı var”

    Sağlık Bakanı Recep Akdağ, İstanbul Sağlık Yatırımları Değerlendirme Toplantısı’na katıldı. Bakan Akdağ, “İstanbul’da çok ciddi sağlık yatırımları gerçekleştirmemize rağmen hala İstanbul’un önemli ölçüde sağlık yatırımına ihtiyacı var” dedi.

    Sağlık Bakanı Recep Akdağ, İstanbul Sağlık Yatırımları Değerlendirme Toplantısı’na katıldı. Toplantıya Bakan Akdağ’ın yanı sıra çok sayıda Sağlık Bakanlığı yetkilisi ve belediye başkanı katıldı. İstanbul Sağlık Yatırımları Değerlendirme Toplantısı öncesi gazetecilere açıklama yapan Bakan Akdağ,İstanbul’da ciddi sağlık yatırımları yaptıklarını ve hala önemli ölçüde sağlık yatırımı olduğuna dikkat çekti.

    Bakan Akdağ, “2002’de göreve geldiğimizde İstanbul’da birkaç 10 yıl boyunca hemen hemen hiçbir sağlık yatırımı gerçekleştirmemişti. Yarım durumda olan bazı inşaatlar vardı. Bunları süratle tamamladık ve yolumuza devam ettik. İstanbul’u diğer şehirlerden ayıran diğer bir özellik de var. Arsa bulma problemlerimiz var İstanbul’da. Bunları büyük ölçüde aştık. Birçok hastane gerçekleştirdik. Şuan da 17 inşaat devam ediyor. Yeni başlayacağımız birkaç inşaatımız daha var” dedi.

    “Nitelikli yataklara kavuşmuş olacağız”

    Konuşmasında bakanlık olarak hedeflerini anlatan Bakan Akdağ, “İstanbul’da bütün hastalarımız, çok kalabalık yatış dönemlerimiz hariç bütün hastalarımız, Sağlık Bakanlığının hastanelerinde tek yataklı, banyolu, tuvaletli, refakatçisiyle rahatça hastasıyla beraber konaklayabileceği nitelikli yatak dediğimiz yataklara kavuşmuş olacaklar. Otoparklarıyla, vale, karşılayıcı hizmetleriyle, ayaktan tedavi poliklinik hizmetlerimizle bu hastanelere bağlı semt polikliniklerimizle İstanbul’u böyle bir noktaya getireceğiz” şeklinde konuştu.

    “Deprem izolatörleri kullanıyoruz”

    Bakan Akdağ, yeni yapılan hastanelerin büyük kısmında deprem izolatörleri kullandıklarını belirtti. Deprem izolatörünün öneminden bahseden Bakan Akdağ, “Deprem izolatörlü bir bina çok ciddi bir depremde bile binanın sadece yatay düzlemde hafif şekilde salınım yaptığı, asla kırılıp dökülmediği bina. Dolayısıyla bir hastane binası içinde ameliyat yapılıyorsa, ameliyata bile devam edilebileceği depremden sonra da ayakta kalan herhangi bir tahribat görmemiş binalardan bahsediyoruz. Finansman kaynağı olarak genel bütçemizi kullandık. Yurt dışı kredilerini ve kamu özel ortaklığını kullanıyoruz” diye konuştu.

    “Dünyada bir ilk”

    Sağlık Bakanı Recep Akdağ konuşmasını İstanbul’da gerçekleştirilecek olan projelerden bahsederek sürdürdü. İkitelli ve Samatya’da yapılacak olan hastane projelerini anlatan Bakan Akdağ, “İkitelli’de bilindiği gibi 2 bin 700 yataklı büyük bir şehir hastanesi külliyemiz var. Bu şehir hastanesi külliyesi sadece İkitelli ve çevresine değil, İstanbul’un Avrupa Yakası’na ve Trakya’ya hizmet verecek bir eser olacak. Anadolu Yakasında ise benim de çok uzun süredir peşinde olduğum bir arsayı nihayetinde Sayın Cumhurbaşkanımızın talimat vermesiyle Sağlık Bakanlığına tahsis ettirmiş olduk. Sancaktepe-Samandıra bölgesinde silahlı kuvvetlerin havaalanı olarak da kullandığı bir alan. Şu anda 3 milyon metrekaresini arsanın Sağlık Bakanlığına tahsis ettirmiş durumdayız. Burada da 4 bin 200 yataklık, 10 ayrı hastaneden oluşan, tüm bu hastanelerin sosyal donatılarından oluşan bir şehir kuruyoruz. Dünyada ilk olacak bu. Bu hastanenin arazisine ambulans uçak indirebileceğiz. Böyle devasa bir proje olunca 2021 yılına uzayabilir ama neticede cumhuriyetimizin 100’üncü yılına ulaşmadan İstanbul’umuzda bütün kamu sağlık binalarını mükemmel hale getirmiş olacağız” dedi.

    Bakan Akdağ’ın basın mensuplarına yaptığı açıklamaların ardından İstanbul Sağlık Yatırımları Değerlendirme Toplantısı basına kapalı olarak devam etti.

  • Cumhurbaşkanı Erdoğan: “Türkçe’nin diğer dillerin kuralsız istilasına ihtiyacı yoktur”

    Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Türkçe’nin ne uydurukça olarak karşımıza çıkan suni teneffüslere ne de ifrat ve tefrit alameti olan diğer dillerin kuralsız istilasına ihtiyacı yoktur” dedi.

    Beştepe Millet Kültür ve Kongre Merkezinde düzenlenen 8. Uluslararası Türk Dili Kurultayı’nda konuşan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Türkçe’ye göne düzenlenmiş olan F klavyenin kullanımının dahi yaygınlaştırılamadığına dikkat çekerek, “Dilimizle birlikte milli ruhumuzun da zayıfladığı gerçeğini kabul etmeli ve bu konudaki tedbirleri ona göre hep birlikte almalıyız” ifadelerini kullandı.

    “Dilini kaybeden bir toplumun diğer değerlerini koruması mümkün değildir”

    Türkçe’nin dünyanın en kadim, yaygın konuşulan ve en zengin dillerinden birisi olduğunu kaydeden Erdoğan, “Üzerinde konuşulmayı, tartışılmayı hak eden köklü bir dilimiz var. Yusuf Has Hacip, Kutadgu Bilig’de şöyle diyor, ‘Akıl süsü dil, dil süsü sözdür. İnsanın süsü yüz, yüzün süsü gözdür. İnsan sözünü dil ile söyler, sözü iyi olursa yüzü parlar.’ İnsan sözünü Yaradan’ın bizlere en büyük lütuflarından biri olan dil ile hecelere, kelimelere, cümlelere dökerek söylüyor. Hayatı ve eşyayı anlamlandırdığımız dilimiz, Türkçemiz bizim en büyük güzelliğimizdir. Türk milleti olarak eğer bugün milattan önceki döneme kadar uzanan bir yazılı kültür geçmişinden, 2200 yıllık kesintisiz bir devlet geleneğinden, 1400 yılı aşan alem şümul bir medeniyet birikiminden söz ediyorsak, bunu ilimize, dil ile ifade ettiğimiz sözümüze, sözlerimizle nesilden nesle aktardığımız değerlerimize borçluyuz. Öyle ki, dil kültürün ve medeniyetin köşe taşıdır desek yeridir. Dilini kaybeden bir toplumun diğer değerlerini koruması mümkün değildir. Bunun için kültürlere ve medeniyetlere saldırılar önce dilden başlıyor. Dilini aldığı anda o millete çökertiyor. Goethe, ‘bir millete o milletin dili ile oynamaktan daha iyi suikast olamaz’ diyor. Biz böyle bir suikasta maruz kalmış bir milletiz. Bu saldırı dilimiz ile birlikte onun mütemmim cüzü olan şahsiyetimizi, milli karakterimizi de hedef almıştır. Unutulmamalıdır ki, yaşayan bir varlık olan dil, her canlı gibi emek ister, beslenmek ister, korunmak ister, geliştirilmek ister. Türkçe’nin ne uydurukça olarak karşımıza çıkan suni teneffüslere ne de ifrat ve tefrit alameti olan diğer dillerin kuralsız istilasına ihtiyacı yoktur. Dilimizin tek ihtiyacı onun kıymetini bilecek insanlar ve kurumlardır. Türkçe’nin konuşma, edebiyat ve bilim olarak yetersizliğinden, fakirliğinden söz eden kimse şayet art niyetli değilse Türkçeden, Türkçe’nin zenginliklerinden bihaber demektir. Geçtiğimiz günlerde kütüphanemde elime geçen ve şöyle bir karıştırdığım 10 ciltlik Türkçe sözlük, baktım ki 300 binden fazla kelimeyi ihtiva ediyordu. Türk Dil Kurumunun Büyük Türkçe Sözlüğü’ndeki kelime sayısının 600 bini geçtiğini biliyorum. Buna karşılık bugün dünya dili olarak yere göğe sığdırılamayan İngilizcenin en gelişmiş basılı sözlüğü dahi 230 bin civarında kelimeden oluşuyor. Diğer dillerden alınan kelimelerle bu sayıyı milyona kadar çıkartan yok değil. Bu durumda Türkçe’nin Arapça, Farsça, İngilizce, Fransızca ve diğer dillerle olan etkileşimini genişleterek bizim de çok farklı rakamlar telaffuz etmemiz mümkündür. Bin yıl önce Divanü Lugati’t-Türk ismi ile 10 bine yakın kelimeden oluşan sözlüğü bulunan bir dile yetersiz demek bühtanların en büyüğüdür. Bu vesile ile Türkçe’nin en eski iki büyük kaynağından birisi olan bu eseri kültürümüze kazandıran Kaşkarlı Mahmud’u rahmetle yad ediyorum. Diğer önemli bir eserimiz olan Kutadgu Bilig gibi bir hazineyi bizlere miras bırakan Yusuf Has Hacip’i de aynı şekilde rahmetle anıyorum. Yunus Emre sözün ve dilin önemini ne güzel anlatıyor, ‘sözü bilen kişinin yüzünü ağ ede bir söz, sözü pişirip diyenin işini sağ ede bir söz, söz ola kese savaşı, söz ola bitire başı, söz ola ağulu aşı bal ile yağ ede bir söz.‘ Yunus Emre’den Köroğlu’na, Yahya Kemal’den Necip Fazıl’a kadar Türkçemizin güzelliklerinin bize ulaşmasına vesile olan tüm söz ustalarını, gönül erlerini, kalem ve kelam erbabını minnetle yad ediyorum” diye konuştu.

    “F klavye kullanımını dahi yaygınlaştırabilmiş değiliz”

    Türkçe ile birlikte milli ruhun da zayıfladığı gerçeğinin kabul edilmesi gerektiğini belirten Erdoğan, “Merhum Ali Fuad Başgil Hoca Türkiye Türkçesini her kelimesinde asil bir milletin en az bin yıllık tarihinin biriktirdiği mana ve hatıralar bulunan lisan şekline girmiş milli ruhumuz olarak tarif eder. Bilimde, teknolojide, ekonomide, sanayide, ticarette ve her alanda muasır medeniyetler seviyesinin üzerine çıkmak için mücadele ederken dilimizi milli ruhumuz olarak görüp, sahiplenmek mecburiyetindeyiz. Her konuda olduğu gibi medeniyet mücadelesinde de önde olanın, öncü alanın mefhumları, ifadeleri baskın çıkar. Bilgisayarı siz keşfetmişseniz, ona dair mefhumlar sizin dilinizle şekillenir, tescillenir. Siyasette, ekonomide, bilimde ürettiğiniz görüşler, düşünceler, mefhumlar sizin dilinizle yaygınlaşır. Mesela İbni Haldun’un 650 yıl önce ifade ettiği asabiye, ümran, bedavet, hadaret, mülk gibi mefhumlar bugün de sosyal bilimlerin temel mefhumları arasındadır. Dilimizle ilgili bazı güncel sıkıntıları tartışırken bu genel umumi manzarayı göz ardı etmemeliyiz. Küresel düzeyde faaliyet gösteren teknoloji firmalarının Türkçeyi görmezden gelmeleri veya özensiz şekilde kullanmaları hepimizi üzüyor. Halbuki biz henüz bilgisayarlarda harf ve imla işaretlerinin yerleri Türkçeye göre düzenlenmiş olan F klavye kullanımını dahi yaygınlaştırabilmiş değiliz. Klasik olarak kabul gören edebi eserlerin yeterince ilgi görmediğinden, onların ayarında yeni eserler üretilemediğinden şikayet etmiyor muyuz? Sosyal medya mecralarında, televizyon dizilerinde, gençlerimizin kendi aralarında Türkçenin zenginliğine aykırı bir çoraklığın hüküm sürdüğünden mustarip değil miyiz? Kendimizin yeteri kadar önem vermediği Türkçe konusunda başkalarının hassasiyet göstermesini bekleyemeyiz. Dilimizle birlikte milli ruhumuzun da zayıfladığı gerçeğini kabul etmeli ve bu konudaki tedbirleri ona göre hep birlikte almalıyız. Dilimizin zenginliklerinin tamamını kucaklayan bir anlayışla Türkçemize sahip çıkacağız” açıklamasında bulundu.

  • Türkiye’nin fidan ihtiyacı Fidanlı’dan karşılanıyor

    Hatay’ın Samandağ ilçesine bağlı Fidanlı Mahallesi sakinlerinin tamamı fidancılık işiyle uğraşıyor. Yılda 12 milyon fidan yetiştirilen mahalle, Türkiye’nin narenciye, zeytin ve nar fidanı ihtiyacının yüzde 80’ini karşılıyor.

    Akdeniz Bölgesi’nin önemli tarım kentlerinden Hatay’ın Amik Ovası’ndaki Fidanlı Mahallesi’nde yetiştirilen zeytin, nar ve narenciye fidanları yurt içi ve dışından talep görüyor.

    Samandağ ilçesine bağlı yaklaşık bin nüfuslu Fidanlı Mahallesi’nde yılda ortalama 12 milyon fidan yetiştiriliyor.

    Sakinlerinin tamamının fidan yetiştiriciliği yaparak geçimini sağladığı Fidanlı Mahallesi, çevresindeki mahallelerin de çok önemli istihdam merkezine dönüştü. Buradan Türkiye’nin hemen hemen her iline fidan gönderilmesinin yanı sıra yurt dışına da ihracat yapılıyor. Mahallede fidanların çekirdekten dikim haline gelinceye kadar üretimi gerçekleştiriliyor.

    Fidan üreticisi Samet Ateş, yurt içinin yanı sıra Azerbaycan ve Makedonya gibi ülkelerden de narenciye ve zeytin fidanı talebi geldiğini belirterek, “Türkiye’nin yaklaşık yüzde 80 fidan ihtiyacı Fidanlı’dan karşılanıyor. Fidanlar daha sonra toprak dolu poşetlere alınmaktadır. Narenciye fidanı olarak limon, mandalina, portakal, nar, badem, zeytin gibi birçok fidan ihtiyacını karşılıyoruz. Fidan ihtiyacının yanı sıra köyümüz yaklaşık 9 köy halkına istihdam sağlıyor. Fidanlarımıza yurt dışından da talepler oluyor. Mahallemizin yaklaşık bin nüfusu var hemen hemen hepsi bu işle uğraşıyor zaten ismini de oradan almıştır” dedi.

  • Elvan: “Bu millet kime, neye, nasıl oy vereceğini çok iyi bilir. Sizden icazet almaya ihtiyacı yok”

    Kalkınma Bakanı Lütfi Elvan, milli iradeden rahatsız olanların, milletin vereceği oydan korkanların, iftiralarla yalanlarla anayasa değişikliğiyle ilgili olmayan hususları gündeme getirerek vatandaşın kafasını karıştırmaya çalıştıklarını belirterek “Ama bunlar şunun farkında değil; bu millet kime, neye, nasıl oy vereceğini çok iyi bilir. Sizden icazet almaya ihtiyacı yok” dedi.

    Kalkınma Bakanı ve Mersin Milletvekili Lütfi Elvan ile Kültür ve Turizm Bakanı Nabi Avcı, bir dizi ziyaret çerçevesinde geldikleri Mersin’de, AK Parti İl Başkanlığında partililerle buluşarak, 16 Nisan’da anayasa değişikliğine ilişkin yapılacak referandumu konuştular.

    Elvan: “Havaalanı yatırımının tamamlanmasıyla birlikte de Mersin turizmde şahlanacak”

    Bakan Elvan, kültür ve turizm alanında son bir yılda önemli gelişmeler kaydettiklerini dile getirerek, hem yatırım boyutuyla hem turizm bölgelerinin Mersin’e kazandırılması amacıyla çalışmaları nihaileştirme aşamasına geldiklerini söyledi. Elvan, “Özellikle havaalanı yatırımının tamamlanmasıyla birlikte de Mersin turizmde şahlanacak. Bu yönde çok yoğun çalışıyoruz ve Mersin artık geçmişte konuşulanları unutacak, turizmde ne kadar canlı bir il olduğunu tüm dünyaya göstereceğiz” diye konuştu.

    Dün Şanlıurfa’da yine hain bölücü terör örgütü tarafından bir saldırı gerçekleştiğini anımsatan Elvan, 11 yaşında bir çocuğun şehit düştüğünü ve yaralılar olduğunu kaydetti. Elvan, “Sizin bu desteğiniz sürdüğü müddetçe inşallah bu teröristleri barındırmayacağız ülkemizde ve bunların kökünü kurutacağız. Hep birlikte kazıyacağız. Bu konuda ne kadar kararlı olduğumuzu sizler çok iyi biliyorsunuz” ifadelerini kullandı.

    Elvan: “Milletin vesayeti dışında Türkiye’de hiçbir vesayetin başını dahi kaldıramayacağı bir yapıyı 16 Nisan’da ‘evet’ diyerek gerçekleştireceğiz”

    Daha sonra 16 Nisan’da yapılacak referanduma değinen Elvan, 2002 yılında yola çıktıklarında ‘Yeter söz milletin’ dediklerini anımsatarak, şöyle devam etti: “Özellikle AK Parti Hükumetleri vesayet odaklarının ortadan kaldırılması ve milli iradenin tam manasıyla hakim kılınabilmesi için 15 yıllık dönemde çok yoğun bir çaba sarf etti. Vesayet odaklarını önemli ölçüde ortadan kaldırdık. Ama biz şunu arzu ediyoruz; artık milletin vesayeti dışında Türkiye’de hiçbir vesayetin hakim olamayacağı, başını dahi kaldıramayacağı bir yapıyı ortaya koymaya arzu ediyoruz. Bunu da 16 Nisan günü ‘evet’ diyerek gerçekleştireceğiz.”

    Elvan: “Gerçek demokrasi, gerçek güçlü yasama, gerçek güçlü icraat, güçlü yürütme bu düzenlemeyle gelecek”

    Anayasa değişikliğinin karmaşık bir değişiklik olmadığını, son derece basit olduğunu vurgulayan Elvan, “Milli iradeyi, milleti merkeze alıyoruz” diyerek, millet ne derse bundan sonra artık onun olacağını söyledi. Elvan, “Başka kimsenin sözü olmayacak. Vesayeti tamamıyla ortadan kaldıracak olan bir düzenlemeyi hayata geçireceğiz. İnşallah milletimiz destek verdiği müddetçe Türkiye büyümeye ve güçlenmeye devam edecek. Yaptığımız iş basit. Cumhurbaşkanlığı makamı ile Başbakanlık makamını birleştiriyoruz, tek bir yürütmeyi devreye sokuyoruz. O ‘tek adam’ diyenlere sesleniyorum; işte gerçek demokrasi, gerçek güçlü yasama, gerçek güçlü icraat, güçlü yürütme bu düzenlemeyle gelecek. Şimdi şu an Cumhurbaşkanının yapmış olduğu iş ve eylemler nedeniyle, atmış olduğu imza nedeniyle herhangi bir sorumluluğu yok. Tek bir konuda, eğer vatana ihanet söz konusu ise Yüce Divan’a gönderilmesi söz konusu. Ama biz Cumhurbaşkanlığı makamını hem yargıya hem de Meclise hesap verebilir bir yapıya dönüştürüyoruz. Cumhurbaşkanlığı makamı yaptığı her iş için, her bir icraat için Mecliste hesap verebilecek. Dolayısıyla biz aslında yasamayı, Meclisi daha da güçlendiriyoruz. Kurulacak olan hükümet, kanun tasarısını Meclise teklif edemeyecek. Kanun tasarılarını sizin seçtiğiniz milletvekilleri Mecliste teklif edebilecek ve yasalaştırabilecek. Aslında bizim yapmak istediğimiz düzenleme, yasamayı daha da güçlendiren, yürütmeyi daha da güçlendiren ve yargıyı da adil, bağımsız, tarafsız karar almasını sağlayan ve hızlı işleyen bir mekanizmaya dönüştürebilmek” şeklinde konuştu.

    Elvan: “Bu millet kime, neye, nasıl oy vereceğini çok iyi bilir. Sizden icazet almaya ihtiyacı yok”

    Mevcut sistemde halkın milletvekillerini seçtiğini, Meclisin de hükumeti oluşturduğunu ifade eden Elvan, yeni düzenleme ile ise milletin hükumetini doğrudan seçeceğini söyledi. Meclisle yasama ile yürütmenin icraatının tamamıyla birbirinden ayrılacağını vurgulayan Elvan, şunları söyledi: “Bu seçimi yaparken güçlü bir hükumet ortaya çıkacak. Çünkü bu seçilecek olan hükumet, Cumhurbaşkanı yüzde 50’nin üzerinde oy almak zorunda. Geçmişe baktığımızda yüzde 20 ile Başbakan olan var bu ülkede. Yüzde 20 oy almış ama Başbakan olmuş, yüzde 25 oy almış Başbakan olmuş. Artık bu olmayacak. Ülkenin Başbakanı, Cumhurbaşkanı yüzde 50’nin üzerinde oy almak zorunda. İcraatın başı çok daha güçlü olacak. Kararlar çok daha hızlı bir şekilde alınacak.”

    Aslında yaptıkları şeyin, milli iradenin, gerçek anlamda bu ülkede tesis edilmesi olduğunun altını çizen Elvan, “Ama bu ülkede milli iradeden rahatsız olanlar, milletten korkanlar, milletin vereceği oydan korkanlar, başka yol ve yöntemlere başvurup, iftiralarla yalanlarla anayasa değişikliğiyle ilgili olmayan hususları gündeme getirerek vatandaşımızın kafasını karıştırmaya çalışıyorlar. Ama bunlar şunun farkında değil; bu millet öyle bir millet ki, kime, neye, nasıl oy vereceğini çok iyi bilir. Sizden icazet almaya ihtiyacı yok.”

    Elvan: “Milletimizi gerçek anlamda devletimizin sahibi yapıyoruz”

    Partililerden istekleri olduğunu belirten Elvan, şunları kaydetti: “Biz bugüne kadar hep engelli koşu gerçekleştirdik. Koşmaya çalıştık ama önümüze engel üstüne engeller konuldu. Artık bu anayasa değişikliği ile bu engelleri ortadan kaldıracağız, engelsiz koşuyu gerçekleştireceğiz. Türkiye daha da büyüyecek daha da güçlenecek. Kalıcı bir istikrara kavuşacağız. Eğer biz bugünü düşünseydik belki bu şekilde hareket etmezdik ama biz bugünü düşünmüyoruz. Biz ülkemizin geleceğini düşünüyoruz. Biz bu ülkenin istiklali, istikbali, bekası için yapılması gereken düzenlemeleri hayata geçirmek için çaba sarf ediyoruz. Yoksa bizim hükumetimiz güçlü bir hükumet. Ama yarın bu ülke sıkıntıyla karşı karşıya kalmasın, istikrarsız bir ortam oluşmasın düşüncesiyle bu düzenlemeleri yapıyoruz. Milletimizi gerçek anlamda devletimizin sahibi yapıyoruz.”

    Partililerden, 16 Nisan’da yapılacak anayasa değişikliği referandumunda güçlü bir şekilde ‘evet’ deme sözü alan Elvan, anayasa değişikliği ile yasama ve yürütmenin birbirinden ayrılmış olacağını dile getirdi. Artık Meclisten bir hükumet çıkmayacağını vurgulayan Elvan, “Hükumeti doğrudan siz seçeceksiniz ve kimin hükumet olmasını istediğinize siz karar vereceksiniz. Bu da ülkede uzlaşma kültürünü daha da geliştirecektir, insanların birbirleriyle uyum içerisinde olmasını daha da artıracaktır” dedi.

    Elvan: “Tek adam yargıdaki bütün atamaları yapacakmış. Kuyruklu yalan”

    Elvan, değişikliğin yargı boyutuna ilişkin de şunları söyledi: “Vay efendim, tek adam yargıdaki bütün atamaları yapacakmış. Kuyruklu yalan. Yargıçlar, hakimler kimin adına karar veriyor? O imzayı atarken karar aşamasında ne diyorlar? ‘Türk milleti adına karar verilmiştir’ diyorlar. Millet adına karar veriyor. Peki millet adına karar veren bir yargıda atamayı kim yapmalı? Millet yapmalı, milletin temsilcisi yapmalı. Bürokrat, bir başka bürokratı atarsa bu olur mu? İşte bu bir vesayettir. Kim atayacak? Türkiye Büyük Millet Meclisi atayacak, sizin temsilciniz atayacak ve yine sizin seçtiğiniz, Başbakan olarak görmek istediğiniz hükumet atayacak. Yargıda bir başka şey daha yapıyoruz. Yargıda ikili bir yapı var, bir tarafta Askeri Yargıtay var, diğer tarafta da sivillere yönelik icraat gerçekleştiren Yargıtay var. Bunu tek bir çatı altında topluyoruz. Yargıda birliği sağlıyoruz. Türkiye, 16 Nisan akşamından sonra çok daha hızlı bir şekilde büyüyecek, daha hızlı kalkınacak, sadece bölgesinde değil, küresel düzeyde hem gücünü hem de etkinliğini çok daha fazla gösterecektir.”

    Bakan Avcı: “16 Nisan, 15 Temmuz gibi hain girişimlere son darbeyi vuracağımız tarihtir”

    Elvan’ın ardından kürsüye gelen Bakan Avcı ise AK Parti’li gençlerin tezahüratları nedeniyle uzun süre konuşmasına başlayamadı. Gençlere tezahürat konusunda tüyolar veren ve anekdotlar anlatan Avcı, “Slogan işini abartıyoruz. Kendi kendimizle yarışıyoruz. 16 Nisan’a kadar ev ev, kapı kapı dolaşacağız. Enerjimizi, mesajlarımızın ulaşmadığı yerlere ulaştırmak için harcayacağız” ifadelerini kullandı.

    16 Nisan’da yapılacak referandumun, 16 Temmuz’da yarım bıraktıklarını tamamlama hamlesi olduğuna dikkat çeken Avcı, “15 Temmuz’da milletçe niye sokağa çıktıysak, 16 Nisan’da da onun için sandık başına gideceğiz. Türkiye, 15 yıldır örtülü veya açık pek çok saldırıya maruz kaldı. En son 15 Temmuz sadece hain kalkışma değildi, aynı zamanda bir işgal hareketinin ilk adımıydı. Allah muhafaza eğer millet o gece bu hainlere ’dur’ demeseydi, o gece millet Cumhurbaşkanının bir işaretiyle sokağa çıkmasaydı, biz bugün belki bir Türkiye’den bahsedemiyor olacaktık. 16 Nisan işte bu tür hain girişimlere son darbeyi vuracağımız tarihtir. Değişiklik, hükumeti, yürütmeyi güçlendirecek. Milletvekilini, parlamentoyu, Meclisi güçlendirecek. Her birini kendi alanında daha yetkili ve sorumlu kılacak. Bunlar tamam ama asıl bizim burada 16 Nisan günü ’evet’ dememiz Türkiye’ye kurulan tuzaklara son darbeyi vurmak içindir” dedi.

    Avcı: “Avrupa’daki yakınlarınıza, düğünlerini Türkiye’de yapmaları çağrısında bulunun”

    Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, gurbetçilerin tatillerini Türkiye’de geçirmelerine yönelik çağrısını anımsatan Avcı, “Cumhurbaşkanımız bir kampanya başlattı. Yurt dışında yaşayan 5 milyon Türk’e, bunun 3 milyonu Almanya’da, bir çağrıda bulundu, ’Tatillerinizi gelin Türkiye’de geçirin. Sadece kendiniz gelmekle de kalmayın eşinizi, dostunuzu, komşunuzu, iş arkadaşlarınızı da Türkiye’ye davet edin. Onlara Türkiye’yi tanıtın’ dedi. Şimdi Mersin’de de sizin de Almanya’da yakınlarınız var. Bir kerede siz hatırlatın ve onlara bu yaz tatillerini, izinlerini Mersin’de geçirmeleri için siz de çağrıda bulunun. Düğün derneklerini burada yapmaları için onlara çağrıda bulunun. Avrupa’daki Türkler yılda yaklaşık 60 bin düğün yapıyorlar. Bunun için ciddi paralar harcıyorlar, astronomik masraflar yapıyorlar. Cumhurbaşkanımız o açıklamasında buna da işaret etti ve dedi ki ’Önümüzdeki bir kaç yıl Avrupa’da yaşayan vatandaşlarımız, soydaşlarımız da düğünlerini, cemiyetlerini gelsinler memleketlerinde yapsınlar’. Hem burada eşini dostunu görmüş olur hem de yabanda yapacağı harcamalar memlekete kalmış olur. Çünkü biliyorsunuz 2016 yılında özellikle turizm alanında dar boğaz yaşadık bilinen sebeplerden dolayı. İnşallah aşıyoruz, onun önü açılıyor ama Cumhurbaşkanımızın çağrısı bu bakımdan çok önemli. Bunun için de Mersin’in ön almasını bekliyorum. Mersin bunu başarabilecek potansiyele sahiptir” ifadelerini kullandı.

    Elvan ve Avcı, partideki programlarının ardından Mersin’de yapımı devam eden Arkeoloji Müzesi’ne geçerek, inşaatta incelemelerde bulundular. İki Bakana, Vali Özdemir Çakacak da eşlik etti.