Etiket: İhtiyacı

  • NEÜ’de “Bilim Zihniyeti Ve Sağlıkta Tüseb İhtiyacı” Konferansı

    14 Mart Tıp Bayramı Etkinlikleri çerçevesinde Necmettin Erbakan Üniversitesi (NEÜ) ile Türkiye Bilimler Akademisi’nin (TÜBA) işbirliğinde “Bilim Zihniyeti ve Sağlıkta TÜSEB İhtiyacı” konulu konferans gerçekleştirildi.

    Prof. Dr. Asım Duman Konferans Salonunda Gerçekleştirilen programa, NEÜ Rektörü Prof. Dr. Muzaffer Şeker, Rektör Yardımcıları Prof. Dr. Tahir Yüksek ile Prof. Dr. Mehmet Emin Aydın, Meram Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Celalettin Vatansev, Diş Hekimliği Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Yağmur Şener, İlahiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ramazan Altıntaş, Sosyal ve Beşeri Bilimler Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Abdulkadir Buluş, Meram Tıp Fakültesi Başhekimi Prof. Dr. Ahmet Tekin, akademisyenler ve öğrenciler katıldı. TÜBA Konsey Üyesi, Türkiye Sağlık Enstitüleri Başkanı (TÜSEB) Başkanı dünyaca ünlü bilim adamı Prof. Dr. Fahrettin Keleştimur’un konuşmacı olduğu konferansta “Bilim Zihniyeti ve Sağlıkta TÜSEB İhtiyacı” anlatıldı.

    İlk olarak Türkiye’deki bilimin tarihi Selçuklulardan başlayarak anlatan Prof. Dr. Keleştimur, Balkan, Çanakkale ve Birinci Dünya Savaşlarında okumuş gençleri ve bilim insanlarını da kaybettiğimizi hatırlattı ve bu nedenle bilimde bir dönem ilerleme gösterilemediğini ifade etti. Prof. Dr. Keleştimur, “Bugün niye Almanya’yı yakalayamıyoruz?” sorusunun cevabının burada gizli olduğunu söyledi.

    “BİR AYDIN İÇİNDE BULUNDUĞU TOPLUMU İYİ TANIMAK ZORUNDA”

    Evrensel bilgiyi üreten bir toplum olamadığımızı belirten Prof. Dr. Fahrettin Keleştimur, bilim adamlarında bulunması gereken özellikleri de sıraladı. “Bilim adamı münevver, entelektüel, serbest düşünce sahibi, ön yargısız olmalı” diyen Keleştimur bir aydının içinde bulunduğu toplumu iyi tanıması gerektiğini vurguladı ve Türkiye’nin kendi değerlerine uzaklaştığını hatırlatarak “Kendi değerlerine bu kadar uzaklaşan başka bir millet yok” dedi.

    “EVRENSEL BİLGİYİ ÜRETMEK İÇİN NE YAPILMALI?”

    Bilim adamının merak ve tecessüs sahibi olmasının elzem olduğuna da dikkat çeken Keleştimur, evrensel bilgiyi üretmek için öncelikle kavgayı ve çatışmayı bırakmak gerektiğini kaydetti. Değişim ve gelişimin sürekliliğinin sağlanmasını tavsiye eden Keleştimur, “Öğrenci olmadan, öğretmenin olmasının bir anlamı yoktur bu yüzden bilgiyi paylaşmaktan kaçınılmaması gerekmektedir” dedi.

    Türkiye’de araştırıcı bilim insanı bulma konusunda sıkıntılar yaşandığını söyleyen Keleştimur, açık görüşlü aydın bilim insanı yetiştirmenin devlet politikası olması gerektiğine dikkat çekti ve bu konuda ciddi çalışmalar yapıldığının müjdesini verdi.

    “TÜSEB TÜRKİYE’NİN BİRÇOK SORUNUNA DERMAN OLACAK”

    TÜSEB hakkında da bilgi veren Prof. Dr. Fahrettin Keleştimur, Türkiye’nin sağlık alanında karşı karşıya kaldığı sorunları çözmek ve olası sorunlar için tedbir almak amacıyla TÜSEB’in kurulduğunu anlattı.

    NEÜ Rektörü Prof. Dr. Muzaffer Şeker de, Prof. Dr. Keleştimur’u üniversitelerinde görmekten dolayı büyük mutluluk duyduklarını ifade etti. “TÜSEB Türkiye’nin birçok sorununa derman olacak” diyen Rektör Şeker, NEÜ’nün de bu süreçte ortak projelerle TÜSEB’in yanında olacağını vurguladı.

    Program hediye takdimi ile sona erdi.

  • Sınav Kalemleri, İhtiyacı Olan Öğrenciler İçin Toplandı

    Yükseköğretime Geçiş Sınavı’nda (YGS) dağıtılan kalem, silgi ve kalemtıraşlar, sınav bitiminde ihtiyacı olan öğrenciler için toplandı.

    YGS sınavına giren üniversite öğrencilerine verilen kalemler, İnönü Üniversitesi 3. sınıf öğrencileri tarafından ihtiyacı olan öğrenciler için toplandı. Topluma hizmet dersi kapsamında sınavdan çıkan öğrencilerin kalemlerini, silgilerini toplayan öğrenciler, toplanan kalem, silgi ve kalemtıraşları köy okullarına gönderecek.

    Yardım kampanyası hakkında bilgi veren öğrenciler, “10 arkadaşımızla sosyal sorumluluk etkinliği yürütüyoruz. ‘Bir Kalem Bir Öğrenci’ sloganıyla ihtiyacı olan öğrenciler için yardım topluyoruz” diye konuştu.

  • Barolar Birliği Başkanı Feyzioğlu: “Bugün Hepimizin Birbirine İhtiyacı Var”

    Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu, bugünlerde herkesin birbirine ihtiyacı olduğunu söyledi.

    Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu, Türkiye Barolar Birliği Avukat Hakları Merkezi İç Anadolu Bölge Çalıştayı’na katıldı. Çalıştay öncesinde gazetecilerin sorularını yanıtlayan Feyzioğlu, gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu. Feyzioğlu, “Doğrudan o niye böyle dedi, bu niye böyle dedi diye gündemi değiştirecek açıklamalar yapmak yerine ya da Türkiye’nin suni gündemini konuşmak yerine ben başka bir şey söyleyeceğim. Türkiye yabancı istihbarat örgütlerinin cirit attığı, yabancı istihbarat örgütlerinin tetiklediği, kullandığı terör örgütlerinin katliamlara boğduğu, her tarafı düşmanlarla ve ateş çemberi ile sarılı bir durumda. Böyle bir halde milli birlik ve beraberliğimizin sağlanması, Türk milleti olarak varlığımızın sıkılaştırılması bizim bekamızla ilgili yani Türkiye Cumhuriyeti olarak yaşamamızı sağlayacak bir ön şarttır. Böyle bir durumda 78 milyon vatandaşımızı mutlaka hukukun üstünlüğü ve adalet paydasında buluşturmamız lazım. Hukukun üstünlüğü ve adalet paydasında buluşturmak Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan herkesin bu ülkede yaşamaktan gurur, bu ülkede yaşamaktan güven ve bu ülkede yaşamaktan mutluluk duymasını sağlamakla olur. Bunu ancak ve ancak hukukun üstünlüğünü tesis ederek yapabiliriz. Şu halde siyasi iktidarı ile siyasi muhalefeti ile, her bir bireyi ile içeride kutuplaştırıcıyı arttırıcı değil, içeride ortak aklı üretecek ve Türk milleti oluşumuzun altını çizecek şekilde birliktelikler sağlayarak yürümek zorundayız. Bu çerçevede ben artık birbirimizi ihanetle, düşmanlıklarla suçlamak yerine oturup doğruyu yapmamız gerektiğini söylüyorum. Elbette öncelik devleti yönetenlerden başlayarak hepimizin üstüne düşer. Siyasi iktidarında, siyasi muhalefetinde her söylemini çok düşünerek ifade etmesi gerektiğinin altını çiziyorum” dedi.

    Dün Boydak Holding’e yapılan operasyonu değerlendiren Feyzioğlu, “Bugün Kayseri’de önemli iş adamlarımızın gözaltına alınması konuşuluyor. Bu gündem maddesi. Çünkü yargıya güvenin şuanda maalesef dip yaptığı bir dönemdeyiz. Türkiye’de yargının tarafsızlığına, adil yargılama yapabilirliğine güven olsaydı, savcılığın yaptığı bir operasyonun böylesine tartışılması, insanların kamplara ayrılıp bir taraftan diğer tarafa ihanet suçlamalarını yapması söz konusu bile olmazdı. Demek ki hepimizin görevi ama öncelikle siyasi iktidarını görevi hakimleri ve savcıları bağımsız ve adil yargılama yapabilir hale getirmektir” ifadelerini kullandı.

    Feyzioğlu, “Anayasa değişikliğini yaparken, ilk atılması gereken adım anayasa değişikliği tartışmasından önce Hakimler Savcılar Yüksek Kurulu’nu yargının bağımsızlığını ve adil yargılama yapabilmesini sağlar şekilde el birliği ile değiştirmemiz, Türkiye’de düşünce özgürlüğünü güvence altına almamız, basın özgürlüğünü güvence altına almamız ve ondan sonra konuşa konuşa uzlaşarak anayasayı yapabilecek hale gelmemizdir. Bunu yapmadığımız takdirde her türlü baskı, her türlü iç siyasi savaşmaya yönelik adım Türkiye’yi içerde kutuplaştırır. İçeride kutuplaşmış bir ülkenin dışarıya karşı birliğini sağlaması mümkün değildir. Bugün hepimizin birbirine ihtiyacı vardır. Devletin en üst makamı olan sayın Cumhurbaşkanının da 78 milyonun desteğine bu anlamda ihtiyacı vardır. Dolayısıyla kutuplaştırmak yerine kucaklaştırmayı denemesi gerekir kanaatindeyiz” şeklinde konuştu.

    Zaman Gazetesi’nde atanan kayyum hakkında da konuşan Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu, “Eğer yargının tarafsızlığından ve bağımsızlığından şüphe edilmiyor olsaydı, bunu sorma gereğini hissetmezdiniz ama yargının siyasi iktidar tarafından telkin ve talimatlara açık olduğu düşüncesi yaygınlaştıkça sizlerin bu soruları sorma hakkınızda oluyor. Söyleyeceğim bu. Kayyumun görevi ceza muhakemesi kanuna göre teslim aldığı şirketleri aynı verimlilik ile işletmek ve yargılamanın sonunda öyle gelişirse tekrar sahiplerine iade etmektir. Yoksa alıp da bir tavır ve politika değiştirtmek, kapısına kilit vurmak değildir. Bunların her biri soru işaretleri ile karşılanıyor. Bizim ihtiyacımız olan yargının hepimizin güvendiği bir hale getirelim, ondan sonra inanın dünya hangi ciddi meseleler ile uğraşıyorsa, bizde onlarla uğraşıyor hale geleceği. Bu münferit olaylar yüzünden düşmanlıkla suçlamaya devam edeceğiz” şeklinde konuştu.

  • Kaymakam Kaya’dan, Kan İhtiyacı Olan Hastaya Kan Bağışı

    Adıyaman’ın Besni İlçe Kaymakamı Çağlayan Kaya, Adıyaman Eğitim ve Araştırma Hastanesinde yatmakta olan acil kan ihtiyacı bulunan bir hastaya kan verdi.

    Adıyaman Eğitim ve Araştırma Hastanesinde yatmakta olan bir vatandaşın 0 RH negatif acil kana ihtiyacı olduğu bilgisini alan Besni ilçe Kaymakamı Çağlayan Kaya, Besni ilçesinden Adıyaman Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne gelerek kan ihtiyacı olan hastaya kan vermek istedi. Hastanede yapılan testler sonucunda Kaymakam Çağlayan Kaya’nın kanı alınarak kan ihtiyacı bulunan hastaya verildi.

  • Mustafa’nın Yürüyebilmesi İçin 5 Bin Liraya İhtiyacı Var

    Tokat’ın Reşadiye ilçesinde epilepsi hastası 4 yaşındaki Mustafa Yaşar’ın yürüyebilmesi için 5 bin lira gerekiyor.

    Reşadiye ilçesinde bir şirkette temizlik görevlisi olarak çalışan Ahmet Celil Yaşar (40) ile ev hanımı Nuray Kırca Yaşar’ın (34) oğulları Mustafa Hüdayi Yaşar, 40 günlükken havale geçirdi. Yaşadığı rahatsızlık sonucu hastaneye kaldırılan küçük Mustafa, uzun süre tedavi gördü. Hastalığı nedeni ile yürüyemeyen ve konuşamayan Mustafa, 9 aylıkken özel bir rehabilitasyon merkezinde fizik tedavi almaya başladı. Tedaviye başlamadan önce başını dahi tutamayan küçük çocuk ilerleme kaydetti. Fizyoterapistler Mustafa’nın yürüyebilmesi için bir umut olduğunu belirterek, bunun için de ayakta dik durma cihazının alınmasını istedi. Asgari ücretle çalışan baba Ahmet Celil Yaşar, yaklaşık 5 bin TL olan cihazı temin edemedi. Hayırseverlerden destek bekleyen baba Yaşar, oğlunun yürüdüğü günleri görmek istiyor.

    Anne Nuray Kırca Yaşar, epilepsi hastası olan oğlunun rahatsızlığı ile ilgili tam bir tanının henüz konulmadığını söyledi. 40 günlükken havale geçiren oğlunun yürüyemediğini ve konuşmadığını ifade eden anne Yaşar, “Oğlum bir ay boyunca Sivas’ta tedavi gördü. Oradan da Ankara’ya sevk edildi. Bütün tetkikler yapıldı ama henüz bir tanı konulamadı. Tanı belli olmadığı için hastalığının sebebini bilmiyoruz” dedi.

    “OĞLUMUN YÜRÜYEBİLMESİNİ HER ŞEYDEN ÇOK İSTİYORUM”

    Her anne gibi oğlunun yürüdüğünü görmek istediğini ifade eden Yaşar, “Fizyoterapist oğlumun yürüme şansı olduğunu söylüyor. İnşallah o cihazı temin edebiliriz. Oğlumun yürüyebilmesini her şeyden çok istiyorum. Cihazın 4.5-5 bin lira civarında olduğunu söylediler. Biz temin edemedik” diye konuştu.

    “YÜRÜME ŞANSI VAR”

    Fizyoterapist Mustafa Al ise, Mustafa’nın 9 aylıkken başladıkları tedavisinin devam ettiğini ve ilerleme kaydettiğini söyledi. Mustafa’nın tedaviye devam ederek yürümesine vesile olmak istediklerini ifade eden Al, “Tedavisini cihazlarla desteklersek yürüme şansı var” diye konuştu.