Etiket: İfade

  • Şentop: “Büyük Birlik Partisi bu ittifaka dahil olacağını çeşitli şekillerde ifade etti”

    TBMM Anayasa Komisyonu Başkanı Mustafa Şentop, “İnşallah büyük bir birliktelikle Türkiye’nin hasımlarına, ’Bu ülkede güçlü bir millet, güçlü bir devlet var, ayağınızı denk alın’ diyeceğiz, bunu bütün dünyaya göstereceğiz. Büyük Birlik Partisi bu ittifaka dahil olacağını çeşitli şekillerde ifade etti” dedi.

    TBMM Anayasa Komisyonu Başkanı Mustafa Şentop, İsmet İnönü Spor Salonu’nda gerçekleşen Tekirdağ İl 5. Gençlik Kolları Olağan Kongresi’nde yaptığı konuşmada, Kahraman Türk ordusunun terörle amansız bir mücadele verdiğini belirterek, “Güneyimizde oluşturulmaya çalışılan, terör koridoruna asla geçit vermeyeceğimizi bütün dünyaya anlayacağı dilden söyledik, fiilen de bunu gösteriyoruz. Türkiye kendisine yönelik bütün tehditleri kimden gelirse gelsin yok edecek, bertaraf edecek güce ve iradeye sahiptir. Afrin’de sadece terörle mücadele etmek zorunda kalmayan, bir milletin tarihi sorumluluğunu omuzlarında taşıyan kahraman askerlerimize Cenab-ı Hak’tan muvaffakiyetler diliyorum” diye konuştu.

    “Milliyetçi Hareket Partisi ile birlikte çıktığımız bu yola siyasetin bütün milli unsurlarını davet ettik”

    Yenikapı ruhunu, 16 Ağustos’ta milli şuuru somut bir harekete dönüştürdüklerini ve ’Cumhur İttifakı’ adını vererek MHP ile yola çıkıldığını belirten Şentop, “15 Temmuz siyasi tarihimizde bir milattır değerli gençler. Hiç kimse 15 Temmuz yaşanmamış gibi yapamaz. 15 Temmuz FETÖ’cü hainlerin ve onların arkasındaki dış güçlerin milletimize ve devletimize açık bir saldırısıdır. Bunun karşısında milletimizin istiklal ve istikbalini düşünenlerin sen ben kavgası yapması şahsi hesaplar içinde hareket etmesi parti çıkarlarının peşine düşmesi beklenemezdi. Millete sadakat borcu olan herkes ’önce Türkiye’ demek zorundaydı. Bunun için 7 Ağustos’ta ortaya konulan ’Yenikapı’ ruhunu, 16 Ağustos’ta milli şuuru somut bir harekete dönüştürdük ve adına ’Cumhur İttifakı’ dedik. Milliyetçi Hareket Partisi ile birlikte çıktığımız bu yola siyasetin bütün milli unsurlarını davet ettik” açıklamasını yaptı.

    “Büyük Birlik Partisi bu ittifaka dahil olacağını çeşitli şekillerde ifade etti”

    BBP’nin ittifaka dahil olacağını belirten Şentop, “ İnşallah büyük bir birliktelikle Türkiye’nin hasımlarına, ’Bu ülkede güçlü bir millet, güçlü bir devlet var, ayağınızı denk alın’ diyeceğiz, bunu bütün dünyaya göstereceğiz. Büyük Birlik Partisi bu ittifaka dahil olacağını çeşitli şekillerde ifade etti” şeklinde konuştu.

    “Bunların hepsi külliyen yalandır”

    Saadet Partisi’ne de ittifak teklifini yaptıklarını ancak Saadet Partisi’nin Cumhuriyet Halk Partisi ve onunla beraber aynı yolda yürüyen bazı partiler ile bir takım nifak tohumları ortaya saçmaya çalıştıklarını belirten Şentop, “Saadet Partisi’nin Sayın Genel Başkanına da Cumhurbaşkanımızın bu ittifakla ilgili davetini ilettik. Ancak şimdi görüyoruz ki Saadet Partisi kanalından değil, AK Parti ve Milliyetçi Hareket Partisi’nin oluşturduğu bu ’Cumhur İttifakı’ karşısında panikleyen, ne yapacağını şaşıran, önce ittifaka karşı çıkan, sonra kendisi ittifak yapmak için harekete geçen Cumhuriyet Halk Partisi ve onunla beraber aynı yolda yürüyen bazı partiler bir takım nifak tohumları ortaya saçmaya çalışıyorlar. Siyasi çıkarlar karşısında bir ittifaktan söz etmeye çalışıyorlar. Saadet Partisi’ne götürülen bir teklifin içerisinde milletvekilliği ve bakanlık gibi, tabi bunlar eski sistemin meselesi, hususlarından söz ediyorlar. Bunların hepsi külliyen yalandır. Çıkarlar karşılığında alınıp satılan siyasetçiler başkalarının da böyle olduğunu zannediyorlar” ifadelerini kullandı.

  • (Özel Haber) Alperen’in ölümü ile ilgili mahkemeye çıkmayan sanık ifade verdi

    İzmir’in Çiğli ilçesinde 3 yaşındaki Alperen Sakin’in serviste unutularak ölmesinin ardından görülen iki mahkemeye de gelmeyen tutuksuz sanık Ahmet S., Ayvalık’ta talimatla ifade verdi. Kimseye başka bir ifade vermesi için telkinde bulunmadığını ileri süren Ahmet S., ’’Nurcan bana ’Ağabey çocuk araçta unutuldu’ dedi. Yurdagül de bana, ’Her şeyi anlatacağız. Şu an burada anlatırsak linç ederler bizi, savaş çıkar. Çok kalabalıklar ve sinirliler’ dedi’’ diye ifade verdi.

    Geçtiğimiz 15 Ağustos günü 3 yaşındaki Alperen Sakin, İzmir’in Çiğli ilçesinde bir anaokulu servisi içerisinde unutulmuş ve saatlerce araç içerisinde kalarak hayatını kaybetmişti. Olay tüm Türkiye’yi üzüntüye boğarken, servis şoförü Tamer İ. ve kreş sahibi ve aynı zamanda servis şoförünün eşi Yurdagül İ. tutuklanmış, 4 şüpheli ise tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılmıştı. Yaşanan olay sonrasında savcı Şükran Dedeağaoğlu’nun sanıklar hakkında hazırladığı iddianame Karşıyaka 2. Asliye Ceza Mahkemesi’nde kabul edilerek, sanıklar hakkında dava açıldı. Servis şoförü Tamer İ. ve eşi Yurdagül İ.’nin tutuklu yargılandığı davada savcı, karı-koca hakkında “bilinçli taksirle ölüme neden olma”, “suç delillerini yok etme, gizleme veya değiştirme” suçlamalarından 3 yıldan 14 yıla kadar hapis cezası talep etti. Tutuksuz yargılanan servis hostesi Dilara K. hakkında da 3 yıldan 9 yıla kadar hapis cezası istendi. Savcı, yine okuldaki görevlilerden Bekir G. hakkında “bilinçli taksirli ölüme sebebiyet verme” suçundan 3 yıldan 9 yıl, Arzu G. hakkında ise “taksirle ölüme sebebiyet verme” suçlarından 2 yıldan 5 yıla kadar hapis cezası istedi. Ahmet S. içinse “suç delillerini yok etme, gizleme ve değiştirme”, “suça azmettirme” suçlarından 6 aydan 5 yıla kadar ceza talep edildi. Sanıklar, geçtiğimiz geçtiğimiz aylarda iki kez hakim karşısına çıktı.

    Anaokulu sahibi ’Her şeyi anlatırsak linç ederler bizi’ demiş

    Minik Alperen’in ölümüyle ilgili Karşıyaka 2. Asliye Ceza Mahkemesi’nde iki duruşma görülürken, 2 tutuklu sanık ve 3 tutuksuz sanık mahkemeye gelip savunma verdi ancak mazeret gösteren tutuksuz sanık Ahmet S. duruşmalara gelmedi. Hazırlanan iddianamede şüpheli Ahmet S.’nin, okul sahibi ve kurucusu Yurdagül İ.’nin yönlendirmesiyle usta öğretici olarak görevli bulunan şüpheli Arzu G.’yi telefonla arayarak, “Hiçbir şekilde doğruyu söylemeyeceksin. Alperen’in yatakta olduğunu, uyandırdığımızda uyanmadığını söyle. Doğruyu söylersen meslek hayatın biter” diye tehdit ettiği yer aldı. Balıkesir’in Ayvalık ilçesinde ikamet eden tutuksuz sanık Ahmet S., talimatla Ayvalık 2. Asliye Ceza Mahkemesi’nde savunmasını yaptı. Geçtiğimiz cuma günü Ayvalık 2. Asliye Ceza Mahkemesi’nde görülen talimat dosyasına tutuksuz sanık Ahmet S., sanık avukatı Ufuk Mansuroğlu, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı avukatı Müjgan Bilgen Özen, Sakin ailesinin avukatı Onur Keleş katıldı.

    İfadesinde televizyonlarda yalan haber çıktığını, iş yerinin çevresinde yabancı araçların dolaştığını ileri sürüp can güvenliği nedeniyle talimatla ifade vermek istediğini söyleyen sanık Ahmet S., okulun işleyişi ile ilgili bilgisinin olmadığını, sadece cumartesi ve pazar günleri çalıştığını, 3 yaşın altındaki çocukların da anaokuluna alındığını bildiğini söyledi. Kız kardeşi söyleyince ölüm olayını duyduğunu belirten sanık Ahmet S., ’’Olayla ilgili bilgim yoktu, ne olduğunu bilmiyordum. Ben sadece Arzu ile konuştum, başka hiç kimse ile konuşup görüşmedim. Kimseye telkinde bulunmadım. Nurcan Hanım’ın eşi geldikten sonra Nurcan Hanım’la eşi kendi aralarında konuştu ve ifadelerini polise vereceklerini söylediler. Ben sadece Yurdagül’ün ’Taner’i ara, söylediğimi yaptı mı?’ dediğini sormamı istemesi üzerine üzerine Taner’i aradım. Taner bana, ’Eskisini söktüm, yenisini taktım’ dedi. Fakat eskisini söküp yenisini taktı mı bilmiyorum. Ben sadece serviste unutulduğunu biliyorum. Ayrıca bana çocuğun yatakta baygın bulunduğunu söylediler. Çocuğun ailesine de böyle bilgi vermişler. Nurcan bana ’Ağabey çocuk araçta unutuldu’ dedi. Yurdagül de bana, ’Her şeyi anlatacağız. Şu an burada anlatırsak linç ederler bizi, savaş çıkar. Çok kalabalıklar ve sinirliler’ dedi’’ diye konuştu.

    Okulda uyku odasının ceza odası olarak kullanılıp kullanılmadığını bilmediğini belirten sanık Ahmet S., ’’Ben Yurdagül’e, Taner’in kamerayı yenisi ile değiştirdiğine ilişkin beyanı söyleyemedim. Çünkü Yurdagül o esnada ifade veriyordu. Ben cinayet masasında ifademi verirken polisin kamera kayıtlarını izlerken gördüm. Nurcan Hanım, Dilara Hanım, Arzu öğretmen çocuğu servisten alıp gelirken kameradan gördüm’’ dedi.

    Alperen Sakin’in ölüm davasının üçüncü celsesi önümüzdeki Salı günü Karşıyaka 2. Asliye Ceza Mahkemesi’nde görülecek.

  • Yamanyılmaz: “Mersin’de balık çiftlikleri kuracak firmalar kendilerini iyi ifade edemiyor”

    Akdeniz Su Ürünleri ve Hayvansal Mamuller İhracatçıları Birliği Başkanı Ali Can Yamanyılmaz, Mersin’de balık çiftlikleri kuracak firmaların kendilerini iyi ifade edemediklerini belirterek, “Bu nedenle oluşmuş olumsuz bir öngörü var. Yerel STK’lar ile firmaların bir araya gelerek toplantı yapmalarını önerdim. Bu toplantıdan uzlaşı çıkacağını düşünüyorum” dedi.

    Akdeniz Su Ürünleri ve Hayvansal Mamuller İhracatçıları Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Yamanyılmaz, Akdeniz İhracatçı Birlikleri’nin (AKİB) yurt dışı faaliyetlerine ilişkin düzenlediği basın toplantısında, gazetecilerin, Mersin’de kurulması planlanan balık çiftliklerine ilişkin sorularını da yanıtladı.

    “Balık çiftliklerinin çevresel kirliliği olacağını düşünmüyorum”

    Türkiye’nin kültür balıkçılığında levrek, çupra ve alabalık ihracatının şu anda 1 milyar doları aştığını ifade eden Yamanyılmaz, “Ürettiğimizi hemen satabiliyoruz. Her yıl artan kapasiteden dolayı da yeni bölgelerin açılması gerekiyor. Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığımız da uygun alan olarak Boğsak ve Aydıncık tarafını belirlemiş. Balık çiftliklerinin çevresel kirliliği olacağını düşünmüyorum. Görüntü kirliliği konusunda da denizin 2-3 mil açığında kurulacağı için çok etkilemeyeceği kanaatindeyim. Ama yine de her türlü analizlerin yapılması gerekiyor” diye konuştu.

    “Mersin’de balık çiftlikleri kuracak firmaların kendilerini iyi ifade edemiyor”

    Mersin’de balık çiftlikleri kuracak firmaların, yerel STK’larla toplantı yaparak kendilerini anlatmaları gerektiğini belirten Yamanyılmaz, “Mersin’de balık çiftlikleri kuracak firmaların kendilerini iyi ifade edemediklerini düşünüyorum. Yerel STK’lara kendilerini anlatamadıkları için de oluşmuş bir olumsuz öngörü var. Buradaki STK’lar da bu konuda hassaslar, onlara da hak veriyorum. Bir araya gelinmesi gerekiyor. Mersin’de yatırım yapacak olan Türkiye’nin büyük ve güzide ihracatçılarına, yerel STK’lar ile düzenlenecek toplantıyla bir araya getirerek uzlaşı sağlanmasını teklif ettim. Önümüzdeki günlerde, iki tarafın da Mersin’de buluşup, konuşup, bunların en iyi şekilde yapılmasını istiyoruz. Burada yatırım yapacak olanlar Merkezi Üreticiler Birliği. Biz onlarla 20 gün önce konuştuk ve böyle bir toplantının olabileceğini söylediler. Mersin’de de Ekonomi Platformu ve MESİAD ile görüştük. Önümüzdeki günlerde iki tarafın da uygun gördüğü bir günde yapılacak toplantıdan uzlaşı çıkacağını düşünüyorum. Çevre de önemli geleceğimiz de önemli. Buradaki değerlerimizi koruyarak bu işi yapabileceğimize inanıyorum” ifadelerini kullandı.

    Yamanyılmaz, kültür balıkçılığında Mersin’in tercih edilme nedenini ise şöyle açıkladı: “Mersin’in denizi, Bodrum’a göre 2-3 derece daha sıcak. Sıcakta balığın büyüme oranı daha yükseliyor. Buradaki doğala daha yakın. Ayrıca, ihracatçılar Ortadoğu pazarında bir gün kazanmış olacaklar. Suriye’deki olumsuz gelişmeler olmadan önce bizim 30 bin tonun üzerinde ihracatımız vardı Suriye, Ürdün ve Lübnan’a. Son 7 yıldan beri bu ihracatımız durmuş vaziyette. Bu ülkelerin köylerinde bile Türk balığı yeniyordu. Olumsuz gelişmeler bittikten sonra ihracatçı o pazarlara Mersin’den çok rahatlıkla balık gönderecektir. Şu anda sadece uçakla Umman’a, Dubai’ye gönderiyorlar. Ama Suriye yolu açıldığında Mersin’den 2,5-3 günde tırla gönderebilecekler. Irak kapısı açıldığında da aynı şey söz konusu olacak. Onlar için avantaj olacak.”

    “Kültür somonunu Japonya’ya kadar ihraç ediyoruz”

    Kültür balıkçılığında Norveç somonunun çok ünlü olduğu bilgisini veren Yamanyılmaz, kültür balıkçılığında dünyada bir numaralı üreticinin şu anda Norveç olduğunu ve 6,5 milyar dolar ihracatı bulunduğunu söyleyerek, “Bu, muazzam bir rakam ve Norveç’in en büyük gelir kaynaklarından birisi bu. Onun dışında Şili de büyük üretici. Biz de Türkiye’de Norveç somununu kültür balığı olarak üretiyoruz. Türkiye’de Karadeniz bölgesinde somon üretiliyor. Son dönemde somon tüketimi o kadar attı ki, talep arttığı için üretimi de artmaya başladı. Kalitesi de çok iyi, lezzeti de çok güzel. Japonya’ya kadar ihracatımız başladı. Önümüzdeki günlerde Karadeniz’deki üretici sayımız artacak ve buna bağlı olarak hem üretim miktarımız hem ihracatımız artacak. 2005 yılında Türkiye yaklaşık 500 bin ton balık üretiyordu. Bunun 120-130 bin tonu kültür balığı, kalanı da avcılıkla gerçekleşen bir üretimdi. Bugüne geldiğimizde yaklaşık 560 bin ton balık üretiyoruz ve bunun 325 bin tonu kültür balığı, kalanı da avcılıkla üretilen balık. Avcılıkta da 60 bin tonu levrek, çupra, palamut, istavrit gibi balıklar ama 190 bin tonu da hamsi. Yani hamsi olmasa hiçbir şey çıkmayacak Türkiye denizlerinden. Kültür balığı olmasa tüketecek balığımız yok. Şu anda Avrupa Birliği’nde kültür balığı olarak satılan levrek, çuprada her üç balıktan biri Türk balığı. Türkiye’de artık kültür ön plana çıktı. Dünyada da şu an yüzde 35’i kültür, yüzde 65’i çiftlik balığı. Ama gelecek 20 yılda şu anki tüketime göre kültür balığı avcılığı geçecek, yüzde 55’e yüzde 45 civarında olacak. Kültür balığına öcü gibi bakılıyor ama öyle değil. Artık dünya kültür balıkçılığına gidiyor. Dünyada artan bir nüfus ve tüketen bir toplum var. Dolayısıyla balık popülasyonu yetmiyor. Türkiye’de üretilen kültür çupra balığı dünyanın her tarafına ihraç ediliyor, Amerika’ya kadar gönderiliyor. Şu an Amerika’ya uçakla çok rahatlıkla çupra gidiyor” şeklinde konuştu.

    Kültür balıkçılığında Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nın hassas olduğunu vurgulayan Yamanyılmaz, “Bakanlık ayda iki kez denetim yapıyor. Balıklar ve yemler devamlı analiz ediliyor. Bu analizler sertifikası olan laboratuvarlarda yapılıyor ve bunlar dünya çapında laboratuvarlar” dedi.

  • “Ponzi Arzu” davasında mağdur kadından ilginç ifade

    Bursa, İstanbul ve İzmir’de yüksek kâr vaadiyle 57 kişiyi yaklaşık 13 milyon lira dolandırdığı iddiasıyla tutuklanan “Ponzi” lakaplı kadının yargılanmasına devam edildi. Duruşmada sanıktan şikayetçi olduğunu ifade eden mağdur kadın, aptallığından dolayı 15 bin lira para verdiğini söyledi.

    Bursa Emniyet Müdürlüğü Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Şube ekipleri, Bursa’nın yanı sıra İstanbul ve İzmir’de 57 kişiyi yaklaşık 13 milyon lira dolandırdığı iddiasıyla aranan Arzu Mertgil’i (38) Mustafakemalpaşa ilçesinde geçen Şubat ayında yakaladı. Üzerinde sahte kimlik ve ehliyet ile bir miktar para çıkan Mertgil’in kaldığı evde yapılan aramada ise 18 farklı peruk ele geçirildi. Mertgil, çıkarıldığı mahkemece tutuklandı.

    Hakkında toplam 789 yıl hapis cezası istenen Arzu Mertgil’in yargılanmasına Bursa 7. Ağır Ceza Mahkemesi’nde devam edildi. Mahkemede konuşan “Ponzi” lakaplı Arzu Mertgil, “Somut delil olmadığı için dosyanın bilirkişiye gönderilmesini istiyorum. Özcan Bey’in ofisinde buluştuğumuzda sadece ben yoktum. Benle birlikte 6 firmanın sahipleri vardı. Ben danışmanlık hizmeti veriyorum. Bunlar şahıs firması, tahliyemi talep ediyorum” dedi.

    “Aptal olduğum için parayı verdim”

    Arzu Mertgil’den şikayetçi olduğunu ifade eden Emel Doğu (45) ise, “15 bin lira parayı Arzu’ye elden verdim. Kendisiyle sözleşme yapmadık. Aptal olduğum için parayı verdim. 500 lira kredi ödemesiyle birlikte toplam bin 500 lira ayda ödeyecekti. Arzu 3 ay ödeme yaptı. Şikayetçiyim” diye konuştu.

    Mahkeme heyeti, şahitlerin dinlenmesinin ardından sanığın tutukluluk halinin devamına karar vererek duruşmayı ileri bir tarihe erteledi.

  • Cem Küçük ve Fuat Uğur Sözcü davasında ifade verdi

    Sözcü Gazetesi sahibi Burak Akbay ve 3 çalışanın yargılandığı FETÖ davasında ‘tanık’ sıfatıyla dinlenen gazeteci Cem Küçük, “Bu iddianameye bakarak, Sözcü FETÖ ile iş birliği yaptı denemez” dedi. Tanık sıfatıyla dinlenen gazeteci Fuat Uğur ise ifadesinde “İddianamede somut bir kanıt görmedim. Gökmen’in tutukluğu ızdıraba döndürüldü. Sözcü Gazetesi’nin FETÖ ile irtibatlı olduğuna dair bir şey bilmiyorum” diye konuştu.

    Hakkında yakalama kararı bulunan Sözcü Gazetesi sahibi firari sanık Burak Akbay, gazetenin Mali İşler Müdürü Yonca Yücekaleli, internet sitesinin sorumlu müdürü Mediha Olgun ve davanın tek tutuklu sanığı muhabir Gökmen Ulu’nun yargılandığı davanın görülmesine devam ediliyor.

    Dün başlayan yargılamanın bugün yapılan oturumunda, tutuklu sanık Gökmen Ulu cezaevinden getirilirken, Yonca Yücekaleli, Mediha Olgun duruşma salonunda hazır bulundu. Firari sanık Burak Akbay ve ile diğer sanıkların avukatı da duruşmaya katıldı. Sözcü Gazetesi yazarları Uğur Dündar ve Yılmaz Özdil de duruşmayı izleyenler arasında yer aldı.

    Sanık yoklamasının yapılmasının ardından, tanık dinlemesine geçildi. Türkiye Gazetesi yazarı ve TGRT Haber Televizyonu Medya Kritik Programı sunucusu Cem Küçük tanık ifadesinde gazeteci olduğunu ve işi gereği her gün bütün medya kuruluşlarındaki haberleri didik didik incelediğini söyledi. Sanıklar hakkındaki suçlamalara değinen Küçük, “Sanıkların FETÖ’ye yardım yataklık ettikleri, Gökmen Ulu’nun Cumhurbaşkanının kaldığı otelin bilgisini örgüt üyelerine verdiği gibi iddialar çok komik. Bu iddianameden böyle bir şey çıkmıyor. Mali işlere ilişkin 2010 verileriyle ilgili yerlere değinilmiş. Bana göre bu mali bilgilerin iddianameye yazılmaması gerekir. FETÖ Nisan 2014’de terör örgütü olarak kabul edilmiştir” dedi.

    “Sözcü yazarları, Saygı Öztürk’ü eleştirmeyi bize bırakmamalıydı”

    “Eğer bu iddianamenin konusu Kozmik Oda, MİT tırları gibi konularla ilgili olsaydı, o zaman Sözcü’nün FETÖ’cülerin işine gelen manşetler attığını söyleyebilirdim” diyen tanık Küçük, “İddianameye bakarak, namusumla söylüyorum, Sözcü Gazetesi FETÖ ile işbirliği yaptı denemez. Altını çizerek söylüyorum. Sözcü Gazetesi yazarı Saygı Öztürk ve diğer bütün yazar çizerleri 2009’dan beri FETÖ’cülere terörist derlerdi. FETÖ’nün gerçek yüzü ortaya çıktıktan sonra Saygı Öztürk’ün Gültekin Avcı gibi kişilerle program yapmasını bence en çok Sözcü yazarları eleştirmeliydi. Bunu bize bırakmamalıydılar” diye konuştu.

    Küçük’ün ifadesini tamamlamasıyla birlikte Mahkeme Başkanı, “Savcılık ifadenizde Burak Akbay FETÖ’ye ait evlerde yetişmiş dediniz mi?” diye sordu. Küçük bu soruya, “Ben öyle bir şey demedim. Olsa ben zaten yazarım. Hiç çekinmem. Bilmiyorum, bu gazete haberleri üzerine yaptığım yorumdur, bilgim yoktur” şeklinde yanıt verdi.

    Cem Küçük’ün ardından, Türkiye gazetesi yazarı ve TGRT Haber Televizyonu Medya Kritik Programı sunucularından Fuat Uğur, tanık olarak duruşma salonuna çağrıldı.

    “Gökmen Ulu’nun tutukluluğu ızdıraba döndürüldü”

    Tanık Uğur, Sözcü Gazetesinin yaptığı haberleri eleştirdiğini belirttiği ifadesinde, “Bu iddianamede tanık olmamı anlamıyorum. Bunlar Sözcü’nün FETÖ’ye hizmet ettiğini göstermez. Gökmen Ulu ve Mediha Olgun haksız yere tutuklu kaldı ve tutuklu yargılandı. Gökmen Ulu’nun gazetecilik refleksi ile yaptığı haber nedeniyle tutuklu olmaması gerektiğini de yazmıştım. İddianamede bir somut kanıt da görmedim. Gökmen’in tutukluğu ızdıraba döndürüldü. Ben, Sözcü Gazetesi’nin FETÖ ile irtibatlı olduğuna dair hiçbir şey bilmiyorum. Bu dava bence bir hukuk devletine zarar vermeden bitirilmeli diye düşünüyorum” dedi. Sanık avukatları, ifadesini tamamlayan Uğur’a, nasıl davanın tanığı olduğunu sordu. Uğur, soruşturma aşamasında savcılık tarafından telefonla ifadeye çağrıldığını söyledi. Duruşma diğer tanık ifadeleriyle devam ediyor.

    Cem Küçük ve Fuat Uğur ifade verdikten sonra, İstanbul Adalet Sarayı’nın karşısındaki meydanda basın mensuplarına demeç verdi.

    “Olgun tahliye olunca en çok bize teşekkür etti”

    Cem Küçük, duruşma salonunda verdiği ifadeye hatırlatmada bulunarak, “İddianameye bakarak, Sözcü Gazetesi FETÖ’ye yardım ve yataklık etmiş denemez. Çünkü ortaya konan delillerle, iddiaların boş olduğu görünüyor. Zaten Mediha Olgun da tahliye olduktan sonra en çok bana ve Fuat Uğur’a teşekkür etti. Onun çıkması için en çok biz mücadele etmiştik. Neye inanıyorsak, namusumuzla şerefimizle, iddianamede neyi okuduysak onu söyledik. Sözcü Gazetesiyle bizim dünya görüşümüz yüzde yüz zıttır. Ama iddianameyle yola çıkmak lazım. Başka şeylere baksaydık tabii ki 17-25 Aralık gibi olaylarda FETÖ’nün işine gelen çok yayın yaptılar, ama iddianamede bunlar yok. Biz burada neye inandıysak neyi gördüysek onu söyledik. Belki onlar bize bunu yapmazdı açık söyleyeyim ” dedi.

    “Gökmen Ulu tahliye edilmeli”

    Fuat Uğur ise, “Bu iddianamede neden tanık olduğumu bile anlamış değilim. Biz gazeteciler, çeşitli gazeteler ve yazarlarıyla polemiğe gireriz. Bu tartışmalardan yola çıkarak Sözcü Gazetesi’nin FETÖ ile bağlantısına yönelik bir iddianamede tanık olarak yer almamız gerçekten tuhaf. İddianamenin çok temelsiz olduğunu gördüm. Duruşmada bunu ifade ettim. Bu iddianameyle açılan davanın bir an önce bitirilmesini, Gökmen Ulu’nun tahliye edilmesi gerektiğini söyledim. Delil olarak iddianameye konulan deliller hiçbir şey ifade etmiyor. Gökmen Ulu, 15 Temmuz günü bir haber yapmış, bu nedenle tutuklu yargılanıyor. İnsan olarak, vicdanımızla hareket ettik” ifadelerini kullandı.