Etiket: İddiası

  • 5 yaşındaki çocuğa ameliyat sırasında oksijen yerine azot verildiği iddiası

    İzmir’in Torbalı ilçesinde göz ameliyatı olmak için hastaneye giden 5 buçuk yaşındaki Ege’ye, iddialara göre anestezi sırasında oksijen yerine azot verildi. Küçük çocuk yaşam savaşı verirken, İzmir İl Sağlık Müdürlüğü konu hakkında geniş çaplı bir soruşturma başlatıldığını duyurdu.

    Edinilen bilgiye göre, geçtiğimiz Pazartesi günü göz ameliyatı için Torbalı Devlet Hastanesine giden 5 buçuk yaşındaki Ege Avcı ameliyata alındı. 5 buçuk yaşındaki Avcı’ya, iddialara göre oksijen yerine azot verildi. Çocuğun durumu daha sonra ise ağırlaştı. Kalbi duran küçük çocuk, daha sonra yeniden hayata döndürüldü. Durumu ağır olan çocuk, apar topar İzmir Ege Üniversitesi Fakültesine sevk edildi. Küçücük çocuğun yoğum bakım servisinde ölüm kalım mücadelesinin devam ettiği belirtildi.

    Anne İpek Yeşilçam ve baba Ünal Avcı, yaşananlar nedeniyle Torbalı Adliyesine giderek şikayetçi oldu. Acılı anne İpek Yeşilçam, “Çocuğumu hastaneye getirdik. Ameliyat öncesi yanlış giden bir durum oldu, çocuğum fenalaştı. Daha sonra apar topar İzmir’e sevk edildi. Ortada bir ihmal var. Bu işin peşini asla ve asla bırakmayacağım. Sorumlular bulunup adalet karşısında hesap versinler. Çocuğum şu an yoğun bakımda acı çekiyor. Herkesin duasını bekliyorum” şeklinde konuştu.

    “Çok yönlü inceleme ve soruşturma başlatılmıştır”

    İhmal iddiasından dolayı Torbalı Devlet Hastanesi Başhekimi Op. Dr. Şenol Topçu da açıklamalarda bulundu. Yaşanan olaydan dolayı kendilerinin de üzgün olduğunu belirten Op. Dr. Topçu, “Çocuğumuzun sağlığına kavuşması için tedavi sürüyor. Yakından takip ediyoruz. Bu konuda aileyi de bilgilendiriyoruz. Çok yönlü inceleme ve soruşturma başlatılmıştır. Adli makamlara durumu ilettik. Bir ihmal veya kusuru olan firma çalışanı ya da bizim çalışanımız varsa gereği yapılacaktır. Bütün imkanlarımızla çocuğumuzun yanında olacağız” diye konuştu.

    İzmir İl Sağlık Müdürlüğü de konu hakkında geniş bir çaplı bir soruşturma başlatıldığını ve iddiaların araştırıldığını duyurdu.

  • FETÖ toplantılarında “istersek hükümeti deviririz” denildiği iddiası

    Gaziantep’te FETÖ’ye yönelik davada tanık R.Ç., FETÖ’nün evlerinde yapılan sohbetlerde konuşanların “istersek hükümeti deviririz” dediklerini anlattı.

    Gaziantep 7. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen duruşmaya tutuklu sanık Faruk S. ve avukatı katıldı.

    SEGBİS sistemi ile duruşmaya katılan tanık R.Ç., FETÖ’nün evlerinde yaptıkları çay sohbetlerinde FETÖ elebaşı Fetullah Gülen hakkında ‘büyüğümüz’ diye bahsedildiğini anlatarak, 5. Zırhlı Tugay Komutanlığında astsubay olarak görev yapan sanık Faruk S.’nin kod adının Osman olduğunu belirtti.

    Tanık R.Ç., “Sanık ile sadece 3 defa dini sohbetlerde karşılaştık. Bana Osman diye tanıttılar. Ben birliğine döndüğümde gerçek ismini öğrendim. Sohbetler dışında başka bir yerde görülmedim” dedi.

    Sohbetler ankesörlüden ayarlanmış

    Mahkeme Başkanı sohbetlerin nasıl ayarlandığını sordu. Sohbetlerin ankesörlü telefondan ayarlandığını ifade eden R.Ç, ”Görüşmelerin belli tarihi yoktu. Sabit telefondan arayarak yer ve zaman söyleniyordu. Bizi örgütsel faaliyet için çağırmadılar. Gelin çay içip sohbet edelim dediler. Bize Fethullah Gülen’den bahsedilmedi” şeklinde konuştu.

    Tanık R.Ç. Gaziantep’e geldiğinden itibaren sabit telefondan kendisini Mustafa K. adında birinin aradığını ve bu kişinin kendisini emlakçı olarak tanıttığını anlattı. R.Ç,, “Mustafa’nın emlakçı değil de lokantacı olduğunu sonradan öğrendim. Mustafa’nın evinde de sohbetler oluyordu” diye konuştu.

    Tanık verdiği ifadelere bilmediği konuların eklendiğini ileri sürdü. Ayrıca ne ifade verdiğini hatırlamadığını iddia eden tanık, uyku apnesi rahatsızlığı olduğunu söyledi.

    Bunun üzerine Mahkeme Başkanı, “Uyku apnesi sende zeka ileriliği yapıp olmayan şeyler mi anlattırıyor” diyerek tepki gösterdi.

    Öte yandan duruşma ileri bir tarihe ertelenerek, sanığın tutukluluk halinin devamına karar verildi.

  • Şişecam’ın müteahhidinin taşeron firmaları dolandırdığı iddiası

    Balıkesir’de 15 ayrı taşeron firma, yapımı devam eden Şişecam fabrikasının müteahhidi tarafından dolandırıldıklarını iddia etti.

    Fabrika önünde bir araya gelen 15 kadar iş adamı inşaatı yapan firmanın kendilerine 1 milyon 300 bin liralık borcu olduğunu ileri sürerek, mağduriyetlerinin giderilmesini istedi.

    Fabrika binasına hazır beton ve inşaat malzemesi temin eden Balıkesirli yaklaşık 15 firma temsilcisi Şişecam önünde eylem yaptı. Borçlarının ödenmediğini ileri süren iş adamları kendilerinin mağdur olduğunu iddia ettiler. Fabrikanın inşaatında kullanılmak üzere Balıkesirli firmaların mal ve ürün verdiklerini belirten grup sözcüsü Murat Avcıalp mağdur olduklarını söyledi. Avcıalp, “Temmuz ayından beri fabrika ve alt firması ile biz alacaklı firmalar arasında görüşmeler başladı. Alacakların ödenmesiyle ilgili bu görüşmeler aşamasında biz firmalar iyi niyetli olarak görüşmelerimizi yaptık, hatta bir kısım ödemelerde aldık. Sonradan bu görüşmeler tıkanmaya başladı. Her seferinde fabrika tarafından oyalandık. Bizler Balıkesirli esnaf firmalar olarak buradayız. Burada bu yatırımdan memnun olduk. Baştan çok iyi niyetle başladı alışverişimiz. Bir kısım ödeme sıkıntısına girdi. Sonradan oyalanmaya başladık. Sonradan taşeron firma ile anlaşmalarını feshettiler. Çoluk çocuğumuzun rızkı burada yatıyor” diye konuştu. Kendisinin de firmadan 110 bin TL alacağı olduğunu söyleyen Murat Avcıalp mağduriyetlerinin giderilmesini istedi.

    “Kavga çıkaranlar parasını aldı efendilik yapan alamadı”

    Balıkesir’de hazır beton işi ile uğraşan Kadir Sayın da fabrika inşaatına defalarca beton döktüklerini belirterek, “Biz gece saat 22.00’ye kadar beton döktük ama ertesi sabah saat 08.00’de firma ile yollarının ayrıldığını bize söylediler. Bunun üzerine ben ihaleyi alan firmanın sahibiyle görüştüm. 4 tane o hafta araba sattı. Burada çirkeflik yapan işçiler ve kepçeciler parasını aldı. Biz efendilik yaptık paramızı alamadık. 310 bin lira alacağım var. 685 bin lira Temmuz ayında alacağım vardı. Temlik yaptılar bana 350 bin lira yolladılar. Bana yapı firmasının alacağına istinaden Şişecam bana para havalesi yaptı. Sonradan temlik tanımıyoruz dediler” şeklinde konuştu.

    “Mağdur olan biz olduk”

    Abdullah Altıntaş ise ihaleyi alan firma ile fabrikanın birlikteliğinin kendilerini mağdur ettiğini ileri sürerek, “Kendi aralarındaki bir takım ihtilaflardan sonra biz bu duruma geldik. Bize Şişecam firması icra takibi yapmamızı söyledi. Ama bu süreç içinde yüksek alacaklı firmalar devreye girdiği için Balıkesir’deki küçük esnaf bu durumdan mağdur oldu. Bu işin ana noktası Şişecam’ın bizlere verdiği sözü tutmaması. Burada mağduriyet oluşturan firma Şişecam” ifadelerini kullandı.

  • İşitme engelli öğrenciye öğretmenden dayak iddiası

    Antalya’da bir ilkokul öğretmeni, iddiaya göre kavga ettiği gerekçesiyle yüzde 62 işitme engelli 3’üncü sınıf öğrencisine tokat attı. Dayak olayının ardından küçük çocuk okula gitmek istemezken, baba öğretmenden şikayetçi oldu.

    Kepez ilçesi Gazi Mahallesi’nde bulunan Yüzbaşı Mustafa Ertuğrul İlkokulu’nda 4 gün önce meydana gelen olayda iddiaya göre, 3-D sınıfında okuyan yüzde 62 işitme engelli ve iki kulağında da cihaz bulunan İbrahim Topal (9) bir arkadaşıyla kavga etti. İki öğretmen tarafından sakinleştirilmeye çalışılan İbrahim Topal güçlükle sınıftan götürüldü. Sürüklene sürüklene götürülen çocuğa koridorda kollarını sıvayan erkek bir öğretmen tarafından tokat atıldı, saçı çekildi. Öğretmen, İbrahim’in kulağından düşen işitme cihazını alıp küçük çocuğu çekerek götürdü. Okul yönetiminden ise ‘aileye çocuğunuz kavgaya karıştı, karşı taraf sizden şikayetçi oldu’ denildi. Okula gelen baba Mustafa Topal, oğlunun nasıl bir olaya karıştığını görmek için güvenlik kamera görüntülerini izlemek istedi. Müdür yardımcısıyla görüntüleri izleyen baba Topal, oğlunun sürüklendiğini ve bir erkek öğretmen tarafından tokat atılıp saçının çekildiğini gördü. Oğlunu okuldan alan Mustafa Topal, hastaneden sağlık raporu alıp öğretmenler hakkında şikayetçi oldu. Olaydan sonra büyük korku yaşayan küçük çocuğun ise okula gitmediği öğrenildi.

    Öte yandan, güvenlik kameralarına yansıyan görüntülerde İbrahim Topal’ın arkadaşıyla kavga etmesi, bayan öğretmenlerin ayırmaya çalışması ve daha sonra çocuğun iki öğretmen tarafından sürüklene sürüklene götürüldüğü görüldü. Kolunu sıvayan bir erkek öğretmenin İbrahim’in yüzüne tokat atması, saçını çekmesi ve küçük çocuğun kulağından düşen işitme cihazını yerden alması anbean kameralara yansıdı.

    “Yüzde 62 işitme engelli”

    3 çocuk babası Mustafa Topal, büyük oğlu İbrahim’in kaynaştırma öğrencisi ve yüzde 62 işitme engelli olduğunu söyledi. Oğlunun iki kulağından ameliyatlı olduğunu ve sol kulağında işitme cihazı olduğunu dile getiren baba Mustafa Topal, 4 gün önce eşinin kendisini aradığını ve okulda çocuğun sorun çıkardığını söylediklerini hatırlattı.

    Hemen okula gittiğini ifade eden Mustafa Topal, “Öğretmenler bana İbrahim’in kavga ettiğini, çocuğun ciddi şekilde yaralandığını, ailenin rapor alıp şikayetçi olacağını söylediler. Bunun üzerine ben de aile ile görüşmek istedim. Öğretmenler bana, ’biz konuşuruz orayla, ailesiyle konuştuk’ dediler. Şaibeli cevaplar verilince tedirgin oldum. Konuyu saptırmaya çalışıyorlardı. Ben de oğlumun nasıl kavga ettiğini olayın nasıl olduğunu güvenlik kameralarından izlemek istedim” dedi.

    Oğlunun dayak yediğini görüntülerden gördü

    Kamera görüntülerini izlediğinde beyninden vurulmuşa döndüğünü kaydeden Mustafa Topal, “Oğlumun 3 öğretmen tarafından yaka paça sınıftan çıkarıldığını gördüm. Ondan sonra oğlumun nereye götürüldüğünü bilmiyorum. Merdivenlerden çıkarken çocuğuma kollarını sıvayan erkek bir öğretmenin yüz tarafına tokat attığını ve saçını çektiğini gördüm. İşitme cihazı yere düştü, onu bir eliyle aldı. Diğer cihazı düştü onu almaya çalıştı. Bir eli de çocuğumun saçında idi. Diğer çocuklar cihazı çekmesin ya da başka bir şey olmasın diye İbrahim’in saçını uzun bırakmıştık. Bunu okuldaki herkes biliyordu” diye konuştu.

    Şikayetçi oldu

    Böyle bir olayla karşılaşacağını beklemediğini ifade eden Topal, “Görüntüleri görünce dondum kaldım. Okuldan çıkıp hemen oğlumu hastaneye götürdüm. Oğlum istifra etti. Sağlık raporu aldım ve polis merkezine gidip şikayetçi oldum. Göz altında sağ göz kapağında ödem ve yüzünde parmak izleri vardı. Cihazlı olan yer tarafına vurmuş. Hukuki sürecin sonuna kadar arkasında olacağım” dedi.

    Çocuğunu öğretmenlere emanet ettiklerini kaydeden Topal, “İki öğretmenden şikayetçiyim. Oğlumu o gün bugündür okula gönderemiyorum. Okula gitmek istemiyor yine beni dövecek diyor. Daha önce de darp edilmiş. Çocuğumu korkutmuşlar pusturmuşlar. İki yıldır bu okulda oğlum, bütün kameraların izlenmesini istiyorum. Öğretmen hakkında da işlem yapılmasını istiyorum. Milli Eğitim Müdürlüğü ve Bakanlığa sesleniyorum” dedi.

  • 500 yıllık tarihi Kayseri Kapalıçarşısı’nın zemininin sağlam olmadığı iddiası

    Kapalıçarşı Koruma Yaşatma ve Güzelleştirme Derneği Başkanı Halil Küpeli, 1500’lü yıllarda yapılan ve İstanbul’dakinden sonra Türkiye’nin ikinci büyük kapalı çarşısı olarak bilinen tarihi Kayseri Kapalıçarşı’nın 1990’lı yıllarda geçirdiği restorasyonda temelinin zibil denilen atıklarla doldurulduğunu iddia etti. Küpeli, en ufak yağmurda göle döndüğünü söylediği çarşının şiddetli bir depremde yıkılabileceğini öne sürdü.

    Kayseri Tarihi Kapalıçarşı 1497’de Kayseri sancak beyi Mustafa Paşa’nın kapalı çarşı ve bedesten yaptırma kararı üzerine inşa edildi. İlk inşa edildiği dönemde 15 bölümden oluşan, ancak 1700’lü yıllarda meydana gelen büyük yangından sonra günümüze ancak 3 bölümü ulaşan Kapalıçarşı yaklaşık 600 esnafıyla Kayseri ticaretinin merkezi konumunda. Ancak Kapalıçarşı Koruma Yaşatma ve Güzelleştirme Derneği Başkanı Halil Küpeli, söz konusu tarihi yapının, güncellenmeyen kanunlardan dolayı tamirat ve onarımlarının yapılamadığını savundu. Telefonla bilgi aldığımız Kayseri Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu Müdürlüğü yetkilileri ise Kapalıçarşı’ya dair ellerinde bekleyen herhangi bir iş bulunmadığını ifade etti.

    “Dernek olarak yetkimiz yok, sorumluluğumuz var”

    Temelde tarihi eserlerin korunmasına dair kanunun güncellenmemiş olmasından dolayı sıkıntı yaşadıklarını belirten Küpeli, “Dernek olarak elimizde hiçbir yetki yok. Kanunlar 1923’lerde hazırlanmış, bunlar güncellenmediği çok zorluk çekiyoruz. Yetki karmaşası var, Belediye Anıtlar Kurulu’na, Anıtlar Kurulu Büyükşehir Belediyesine, Büyükşehir Belediyesi Bakanlığa bağlı olarak çalışıyor. Biz, iki arada bir derede kalıyoruz. Sözümona adımız Kapalıçarşı Koruma Yaşatma ve Güzelleştirme Derneği olmasına rağmen hiçbir yetkimiz yok. Ama kanunlar nezdinde biz sorumluyuz. Herhangi bir kanun dışı işlem olduğu zaman Ağır Ceza’da yargılanıyoruz” dedi.

    “Temel atıklardan oluşuyor”

    17’nci yüzyılda büyük bir yangın geçirmiş olan ve 1990’lı yıllarda da temelden itibaren restorasyonu yapılmış çarşının temelinin sağlam olmadığını ileri süren Küpeli, “1990’lı yıllarda temelden restorasyona girmişler, malesef yapan müteahhit işin biraz kolayına kaçmış, şu anda Kayseri’ye bir yağmur yağdığı zaman Kapalıçarşı’nın temeli olmadığından ve zemini sağlam olmadığından ve atık su gideri olmadığından dolayı tüm yağmur suları bodrum katı olan esnaflarımızı mağdur edecek biçimde çarşımıza doluyor. Zibil dediğimiz atıkların üzerine kurulmuş bir çarşımız var. Allah göstermesin en kötü ihtimalle 4.1 şiddetinde bir deprem olsa inanın, Kayseri Kapalıçarşı’sı domino taşı gibi yıkılır” diye konuştu.

    15 yıldır yazışma yapılıyor ama sonuç alınamıyor

    Küpeli, temelden kaynaklı sorunlar ve büzlerin eskimesi nedeniyle en ufak yağmurda çarşının bodrumlarına su dolduğunu, ancak 2003 yılından bu yana yazışma yapmalarına rağmen, sorunun giderilmediğini ifade etti.

    “Kanarya Sevenler Derneğinden farkımız yok”

    Geçmiş dönemde Kültür ve Turizm Bakanlığı yapan Ertuğrul Günay döneminde, Tarihi Çarşılar Kanun Taslağı hazırlığına başlandığını ancak sonuçlanmadığını kaydeden Küpeli, sözlerini şöyle sürdürdü:

    “Bizim yetkimiz yok, Dernekler Kanununa tabiyiz. Yani bugün bir Kanarya Sevenler Derneğinin tüzüğü ile Kapalı Çarşı Yaşatma, Koruma ve Güzelleştirme Derneğinin tüzüğü aynı. Bugün Avrupa’daki tarihi eserleri koruma kanunuyla bizimkisi çok farklı. Bizim ülkemizde SİT alanı dendiği zaman tüm yetkili kurumlar geri adım atıyor. Gücümüz yetmiyor, kurumları aşamıyoruz. 1923 yılında çıkan SİT Alanlarını Koruma Kanunu ile ilerliyoruz ve bunların değişmesini istiyoruz.”

    “Belediyelerin de aşamadığı konular var”

    Öte yandan, Büyükşehir Belediyesi ve Melikgazi Belediyesinin gayret ve destekleriyle çarşının bazı sorunlarına çözüm bulunduğunun altını çizen Küpeli, “Aslında Büyükşehir Belediyemiz olsun, Melikgazi Belediyemiz olsun Kapalıçarşı’nın sorunları öncelikli plan ve projelerin başında geliyor. Çalışmalar da yapıyorlar, bizden de fikir alıyorlar. Bazen ortak görüş beyan edebiliyoruz. Fakat dönüp dolaşıp yine aynı yere geliyoruz; maalesef bürokrasiyi, kanunları aşamıyoruz. Buranın yeniden restorasyonu demek, Kayseri’de ticaretin bitmesi demek. Oysa kısa vadeli çözüm yolları aranıp bulunabilir. Melikgazi Belediyemizin bu konuyla ilgili önemli çalışmaları var. Sayın Memduh Büyükkılıç başkanımıza bu konuda şükranlarımızı sunuyoruz. Hiçbir zaman Kapalıçarşı’dan maddi manevi desteğini esirgememiştir. Ama belediye başkanı da olsa, sonuçta kanunlarla iş yapmak zorunda. Bazen yeri geliyor, Sayın Başkanımızın da aşamadığı noktalar oluyor” ifadelerini kullandı.

    “Yetkililer sorunları sahada birebir görmeli”

    Yetkililerin sahadaki sorunları yerinde görmesini talep ettiklerini dile getiren Küpeli, “Tarihi eser bu şekilde korunmaz, bu şekilde yönetilmez. Buraları yöneten yetkili mercilerin sahaya inip bizlerle birlikte bu eserlerin temel sorunlarını birebir görerek, bunlara tanık olmalarını istiyoruz. İnanıyorum ki o zaman çözüm yolu daha çabuk bulunur” diye konuştu.