Etiket: idam

  • Cumhurbaşkanı Erdoğan: “Bu şehitlerin varisleri eğer idam istiyorlarsa bununla ilgili olarak devletin af yetkisi yoktur”

    Kayseri’de toplu açılış törenine katılan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, FETÖ’cü hainlere ‘idam’ cezası istenmesi konusunda, “Bu şehitlerin varisleri eğer idam istiyorlarsa bununla ilgili olarak devletin af yetkisi yoktur. Önüme geldiği anda onaylarım. Beni ne George ilgilendirir, ne Hans ilgilendirir. Beni bu millet ilgilendirir” dedi.

    Kayseri Cumhuriyet Meydanı’nda düzenlenen toplu açılış törenine Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve eşi Emine Erdoğan, Başbakan Binali Yıldırım, Çevre ve Şehircilik Bakanı Mehmet Özhaseki ile çok sayıda davetli ve vatandaşlar katıldı. Törende konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Eskiler, önce yol arkadaşınızı seçin, sonra yola çıkın derler. Yıllarca Abdullah Gül ile beraber yürüdük bu yollarda. İlk mitingimizi de burada yapmıştık. 14 yıl önce burada yola çıktık” dedi.

    Cumhurbaşkanı Erdoğan, “15 Temmuz’da bunlar, asker kılığına bürünmüş FETÖ’cü teröristler bizi esir alacaklarını sandılar. Ama bilmiyorlardı ki hesapların üzerinde bir hesap var, o da Rabbimin hesabıydı. Onlar bu hesabı düşünmediler. İşte millet o hesabı bozdu. Benim milletim gereğini yaptı. Yürüyeceksin, millet yürüyecek arkandan. İşte bu millet bunu yaptı. Bu millet o münafıklar sürüsüne bu toprakları dar etti. Bu topraklar tarla değil, vatan. Bunu böyle bilesiniz. Pensilvanya’da hadi gel, kuyruğuna takılmış olanlar niye kaçıp gidiyorsunuz. Hepsi dünyanın bir yerine savruldu. Siz kaçacaksınız, biz kovalayacağız. Bunu bilesiniz. Bu şehitlerimizin hakkını alacağız. Kardeşlerim, bu şehitlerin varisleri eğer idam istiyorlarsa bununla ilgili olarak devletin af yetkisi yoktur. Bu işin yolu parlamentodur. Parlamentoda grup belli. Aynı şekilde muhalefet de ortada. Parlamentodan böyle bir karar çıktığı anda bana geldiğinde ben bu kararı onaylarım. O şehitlerin hakkı kolay kolay ödenmez. Bekara karı boşamak kolaydır. Biz gözü yaşlı analarımızı, babaları, eşlerini, yavrularını dinledik. Beni ne George ilgilendirir, ne Hans ilgilendirir. Beni bu millet ilgilendirir. Benim milletim ne der, Allah ne der biz buna bakarız.

    Bu millete kefen biçmeye çalışan herkes kendi sonunu hazırlamış demektir. Bunu 15 Temmuz’da benim milletim ortaya koymuştur. Bu asil millet mangal gibi bir yüreğe sahip olduğunu cümle aleme göstermiştir. PKK’yı kullanıp bizi bölmeye çalışanlar, sırtını PKK’ya dayayanlar hapse girince ne oldu. Yeter ki dimdik duralım” diye konuştu.

    Tankla tüfekle, helikopterlerle yıkamayanların ülkeyi ekonomik darbe ile yıkmaya çalıştıklarını söyleyen Erdoğan, “Yastık altında doları, avrosu olanlar, bu paraları altına ve Türk lirasına yatırın. Bunları Türk lirasına döndürün. Karşılıksız para basıyorlar. Biz karşılıksız para basmıyoruz. Onun için 3-4 gün içinde milletim ne varsa Türk lirasına çevirmeye başladı” şeklinde konuştu.

    Rusya, Çin ve İran ile alışverişi yerli para ile yapmak için adımlar attıklarını ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “İnşallah yarın akşam Başbakanımız Rusya’ya gidiyor. Görüşmeleri olacak. Ticaretimizi yerli para ile yapmanın adımını atacağız. Merkez bankalarımıza talimatları verdik. Onun için bu oyunlar tutmayacak. Onun için bu oyunların karşısında kendi oyunumuzu oynayacağız” dedi.

  • TBB Başkanı Feyzioğlu: “İdam cezası geriye dönük uygulanamaz”

    Tekirdağ Baro Başkanlığı binasının açılışına katılan Türkiye Barolar Birliği (TBB) Başkanı Metin Feyzioğlu, Türkiye’nin gündemine ilişkin açıklamalarda bulundu.

    Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu’nun da katıldığı Tekirdağ Baro Başkanlığı binasının açılışında, Vali Mehmet Ceylan, Tekirdağ Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Albayrak, Süleymanpaşa Belediye Başkanı Ekrem Eşkinat, Tekirdağ Baro Başkanı Erhan Sezer’in yanı sıra çok sayıda ilin baro başkanı ve avukatlar yer aldı.

    Tekirdağ Baro Başkanlığı binasının açılışı için kurdele kesildikten sonra açıklamada bulunan Feyzioğlu, idam cezasının yeniden getirilmesi ve Türkiye’nin Şangay İşbirliği Örgütüne katılmasının olumsuz sonuçlar doğuracağını öne sürdü. Hukuk fakülteleri hakkında da açıklamada bulunan Feyzioğlu, “Hazırlığımızı yaptık YÖK’ten cevap bekliyoruz. Yok eğer cevap vermeyecek olurlarsa buradan duyuruyorum biz yürüyeceğiz. Yine buradan duyuruyorum bir sene sonra anne babalara ve gençlere hangi hukuk fakültesine gitmemeleri gerektiğini ilan edeceğiz” dedi.

    “İdam cezası geriye dönük uygulanamaz”

    İdam cezasına ilişkin konuşan Metin Fevzioğlu, “İdamı bu kalitesizlikle tartışıyor olmamızın sebebi, kalitesiz eğitim, hukuk fakültelerinin eğitim seviyesindeki dramatik düşüş. Biz aslında size semptomun nasıl tedavi edileceğini değil hastalığın nasıl iyileşeceğini anlatmak istedik. Hastalığın iyileşme metodu, hukuk fakültelerinin eğitim kalitesinin artmasından geçiyor. Bunu yapmadığımız takdirde biz idamı orta çağ ilkelliğinde tartışmaya devam ederiz. Oysa dünya bu noktada yüzlerce yıl ileride. Şu anda çok farklı çevrelerden de dile getirilen bir husus var idamla ilgili, biz ilk günden beri zaten bunu söylüyoruz. Birisi Sayın Cumhurbaşkanı’na, çok rica ediyoruz, artık hangi ortamda söyler bilmiyorum, ‘idamı geriye yürütemezsiniz’ demesi lazım. Halka ‘siz isterseniz olur, kim karışıyor, Avrupa sana ne.’ Avrupa meselesi değil bu, bizim kendi anayasamız, bizim bağlı olduğumuz uluslararası kurallar ve dünya insanlık tarihi sonra konulan bir ağır cezanın geriye yürütülemeyeceğini söylüyor. İnsanlık tarihi bunu söylüyor. Bunun aksine uygulamalar var mıdır? Evet, kabile devletlerinde eminim vardır. Ama Türkiye Cumhuriyeti kabile devleti olmamıştır. Türkiye Cumhuriyeti’nden önce Türk milletinin kurduğu hiçbir devlette kabile devleti olmamıştır. Türkiye’yi kabile devleti standartlarında tanımlatacak her türlü ifadeden kaçınmak lazım. İstirham ediyorum, Sayın Cumhurbaşkanı’na birisi nasıl söyler bilmiyorum ‘geçmişe yürütemezsiniz bu cezayı’ diye anlatsın. O zaman soru şu 15 Temmuz kalkışmasına katılanları asamayacağınıza göre, kimi asmayı düşünüyorsunuz? Kimdir hedef? Ben bunu öğrenmek istiyorum, aklınızda kim var? Kimleri asacaksınız? Eğer, Ergenekon, Balyoz gibi kumpas davalarda, idam cezası o tarihte olmuş olsaydı, bugün geriye ordu mordu kalmamıştı. Çünkü şu an ordunun bel kemiğini oluşturan subayların, anlamlı bir kısmını, derhal, en hızlı tarafından idam etmiş olunacaktı. Böyle bir sorumsuzluk olabilir mi? Neyi anlatmaya çalışıyoruz burada? İdam telafisi olmayan bir cezadır. Bir yanlışlık yapıldığı ortaya çıktığında pardon demeniz yetmiyor” ifadelerini kullandı.

    “İdamı kabul edersek Avrupa Konseyi’nden atılırız”

    Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu, idam cezasının getirilmesinin Türkiye’nin Avrupa Konseyi’nden atılmasına neden olacağını savunarak, “İkincisi, biz Avrupa Konseyi’nin çatısı altındayız, ABD’de idamın olması ayrı bir konu, o bizi hiç ilgilendirmiyor. Avrupa Konseyi altında idam cezası yok artık. Kıta Avrupa’sı sistemine dahil olan Avrupa devletlerinde idam yok artık ve biz de uluslararası anlaşmalarla idamı kaldırdık. Bugün idamı kabul edersek Avrupa Konseyi’nden atılırız, o zaman ben Türkiye Cumhuriyeti’ni yöneten ekibin bu devlet insanlarının bu sonucu bilmediğini düşünmüyorum ve ister istemez şu soruyu sordurtuyor, ‘acaba idamı getireceğiz zorlaması Türkiye’nin Avrupa Konseyi’nden atılmasını sağlamak için mi?’ Bu soruyu bu gün haklı olarak sormak durumundayız. Dinleyicilerin, Avrupa Birliği ile Konseyi’ni karıştırmalarını istemiyorum. Avrupa Birliği’ne üye değiliz ama, Avrupa’ya giderim, insan haklarına giderim diye ifade edilen var ya, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi işte, biz onun parçasıyız ve o Avrupa Konseyi üyeliğimizden geliyor. Avrupa Konseyinden atılırsak veya askıya alınırsa üyeliğimiz, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin parçası olmaktan da çıkıyoruz. Ve o zaman vatandaşımız, ’Avrupa İnsan Haklarına giderim’ diyemeyecek. Diyemeyeceğini gördükçe içerde birileri, yargı eliyle, işçinin hakkı sınırlanacak, kadının hakkı sınırlanacak, çalışanın hakkı sınırlanacak, gücün karşısında, güçsüzün hakkı sınırlanacak. Her birimizin hane halkı refahından koparılıp alınacak” diye açıklamada bulundu.

    “Çin’e ihracat yapabilmek için Türk insanını 25 sente çalıştırmak gerek”

    Feyzioğlu, “Türkiye ihracatının çok büyük kısmını Avrupa’ya yapıyor. Bu ihracatı Avrupa’ya yapamaz hale gelirse, nereye yapmayı planlıyoruz. Şangay İşbirliği Örgütü’nü ikame olarak görenlere cevabım şu, 50 sentin altında günlük yevmiye ile çalışanların ülkesi Çin’e ihracat yapabilmek için Türk insanını 25 sente çalıştırmak gerek. Başka türlü Çin pazarına siz, buzdolabı, bulaşık makinesi, televizyon satamazsınız. Bu bizi hukukçu olarak niye ilgilendiriyor? Asgari ücreti, ayak bağı görmeye başlarlar bir süre sonra, azami çalışma sürelerini, hafta tatillerini, yıllık iznini, doğum iznini, bütün bunları ayak bağı olarak görmeye başlarlar. Çünkü o kamp odur. Şangay İşbirliği Örgütü üyelerinin asgari ücreti yoktur, azami çalışma süresi yoktur, insani çalışma koşulları yoktur. Rekabet edebilmek için, yöneten oligarklar, büyük kitleyi sömürmek zorundadır. Sömürülmesine izin vermek zorundadır. Bunun bir adım sonrası, Şangay Ekonomik İşbirliği’nin içine, silah sistemleri alımı kaçınılmaz olarak girer, silah alımı Rusya, ya da Çin’den yapılmak istendiği anda Türkiye’nin NATO’dan çıkışı anlamına gelir. Türkiye’nin Orta Doğu’da bu tehdit, bu tehlikenin ortasında yaşamak zorundayken NATO’dan çıkması demek 400 yıllık Rusya’nın göz diktiği toprakların korumasız bırakılması anlamına gelir. Bu iş ciddidir, bu iş hamasetle olmaz, mutlaka ve mutlaka, tarih bilmekle, müktesebat sahibi olmakla değerlendirilir. Osmanlı Devleti’nin ve Türkiye Cumhuriyeti’nin yakın tarihini bilmeden hamasi nutuklar Türkiye’yi maalesef sıkıntıya sokmaktadır” şeklinde konuştu.

    “Hakim açığımız, şu anda çok ciddi”

    Türkiye’nin sıkıntılı bir süreçten geçtiğini ifade eden Metin Feyzioğlu, çok ciddi hakim açığı yaşadıklarını ifade ederek, “Hakim açığımız, şu anda çok ciddi boyutlarda. Bu açığı kapatmak üzere, aslında Türkiye’de 100 bin kişilik bir avukat ordusu var. Bu 100 bin kişilik avukat ordusunun içindeki, kıdemli avukatların inanınız pek çoğu bir vatan hizmeti olarak, Türkiye’de hakimlik yapmaya, savcılık yapmaya taliptir. Bu konuda, herkes müsterih olsun sahadan da aldığımız bilgiler, avukatlıktan geçen hakimlerin, çok daha etkili olduğu yolundadır. Ben buradan ilgililere, yetkililere sesleniyorum. En az 5 yıllık avukatlık deneyiminden sonra, hakimlik mecburi hale gelirse, bakın Türkiye neler kazanır. Bir kere, okuma yazması sorunlu olan kimseyi hakim almamış olurlar. Sebep, çünkü beş yıllık dilekçelerini, dosyalarını ve yaptığı işlerini bir tuşla dökmek mümkündür. Cümle kurmay biliyor mu, bilmiyor mu. İşini düzgün takip etmiş mi, etmemiş mi. Disiplin cezaları almış mı almamış mı. Yani biz nereden bileceğiz, tanımıyoruz diyenlere liyakati ölçmenin altın formülüdür bu. 5 yıllık avukatlık yapanı hakim alırız dediğimiz anda, muhteşem bir arkada denetleyecek ve kim olduğunu anlayacak birikime sahip oluyorsunuz. Bunun değerlendirilmesini arzu ediyoruz” diye konuştu.

    “Avukatlık hiçbir şey olamamışın mesleği değildir”

    Avukatlık sınavı istediklerinin de altını çizen TBB Başkanı Metin Feyzioğlu, konuşmalarını şöyle sürdürdü:

    “Dünyada avukatlık mesleğine sınavsız giren ve kendine hala çağdaş diyen tek ama tek toplumuz, tek devletiz. Bu kabul edilemez, hukuk fakültesine okuyan öğrenci arkadaşlarımızın desteğini talep ediyorum. Ruhsatlarını sadece süs diye, duvara asmak istemiyorlarsa, o ruhsatın halen avukatlık ruhsatı kalmasını arzu ediyorlarsa lütfen avukatlık sınavı için bizimle iş birliği yapsınlar ve kenetlenelim. Öğrencisi avukatı kenetlenelim ve bu avukatlık sınavını getirelim. 100 bin avukatı var 70 bine yakın hukuk fakültesi öğrencisi var. 15 bin stajyer avukat var. Yani 5 sene sonra, Türkiye’de avukat sayısı yüzde 65 artacak. 5 sene sonra Türkiye’nin ekonomisi yüzde 65 büyümeyecek. Diyecekler ki şimdi peki avukat olmayan ne olsun. Açık bir şekilde söylüyorum. Avukatlık hiçbir şey olamamışın mesleği değildir. Avukatlık her mesleğin geçişi olabilir. Avukatlar vatandaşın temel hak ve hürriyetlerini koruyan insanlardır. Eğer ki avukatlığın kalitesinde herhangi bir düşüş olursa, vatandaşların temel hak ve hürriyetlerine ulaşmalarında sorun olur kalite düşüklüğü yaşanır. Biz bu talebi 79 milyon adına yapıyoruz.”

    “Hukuk fakültelerine, hukuk fakültesi sanıp gitmeyin”

    Hukuk Fakültesi mezunlarını bir takım düzenlemelerle başka yerlerde istihdam etmenin de mümkün olduğunu dile getiren Feyzioğlu, “Örneğin tapu müdürlerinin sadece hukuk fakültesi mezunlarından olması şartı. İcra müdürlerinin de sadece hukuk fakültesi mezunlarından olması şartı. Nüfus müdürlerinin sadece hukuk fakültesi mezunlarından olması şart. Yazı işleri müdürlerinin sadece hukuk fakültesi mezunlarından olması şartı gibi şartlar getirilirse göreceksiniz ve tabi ki noter başkatiplerinin sadece hukuk fakültesi mezunlarından olması şartı gibi şartlar getirilirse çok sayıda hukuk fakültesi mezunu hem buralarda istihdam edilecek hem de ilerde eğer ki avukatlığa geçecek olurlarsa, farklı bir hayat tecrübesi ile geçecekler ve kalitede büyük bir atış yaşanacaktır. Bunların önemle altını çizmek istiyorum. Avukatlık sınavına bir an önce ihtiyacımız vardır. Bu sınav eğer 5 sene önce ya da 3 sene önce getirilmiş olsaydı sorunlarımızın bir kısmı çözülmüş olacaktı. Hukuk fakültelerin asgari standartlarının yükseltilmesine ihtiyacımız vardır. Hazırlığımızı yaptık YÖK’ten cevap bekliyoruz. Yok eğer cevap vermeyecek olurlarsa buradan duyuruyorum biz yürüyeceğiz. Yine buradan duyuruyorum bir sene sonra anne babalara ve gençlere hangi hukuk fakültesine gitmemeleri gerektiğini ilan edeceğiz. YÖK bizimle işbirliği yapacağını söyledi ama maalesef bir noktada tıkandık. Eğer tıkanmaya devam edersek biz yolumuza devam edeceğiz. YÖK’le birlikte çalışırsak tabi ki tercih ederiz. Bu ciddi adımdır Türkiye Barolar Birliği, YÖK’le çalışmaya hazırdır. Ancak tek başına da yoluna devam eder. Bu yolun sonunda söyleyeceğimiz şudur. Döneceğiz diyeceğiz ki ey anne, babalar ve gençler şu hukuk fakültelerine hukuk fakültesi sanıp gitmeyin. Çünkü biz bunları olması gereken standarttın altında görüyoruz diye ilan edeceğiz. Eminim ki mezunların yüzde 99’unu çatısı altına alan bir meslek örgütünden gelen bu uyarıya toplumumuz ciddi şekilde önem verecektir. Hukuk fakülteleri kontenjanlarında mutlaka ve mutlaka ciddi bir indirim yapmak lazımdır. Hatta bu indirim yüzde 50 bir indirim olmalıdır ki, alttan gelen sayıyı keselim geçtiğimiz dönemde biliyorsunuz, 150 bininci en son girebilir diye yeni bir baraj getirilmişti. Bunu YÖK’le birlikte savunduk iyi bir işbirliği yaptık. Biz bu 150 binide tabi ki kafi görmüyoruz. 100 bine doğru aşağı çekilmesini arzu ediyoruz” şeklinde açıklamada bulundu.

    (HLD-MEF-MK-Y)

  • Melih Gökçek’in anketinden “idam geri gelsin” çıktı

    Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek, vatandaşların “idam geri gelsin” talepleri doğrultusunda Twitter hesabından anket düzenledi. 24 saat süren ankete katılan 24 bin 240 kişinin yüzde 80’i idamın geri gelmesine “evet” dedi.

    15 Temmuz darbe girişiminin ardından gündeme gelen “idam geri gelsin” talebine ilişkin Gökçek’in Twitter hesabından düzenlediği ankete 24 bin 240 kişi katılarak oy kullandı. Anket sonuçlarına göre, “Terör suçuna idam olsun” seçeneği yüzde 44, “İdam tüm suçluları kapsasın” seçeneği yüzde 36, “İdam olmasın” seçeneği ise yüzde 20 oy aldı.

  • (Özel Haber) Suriyeli mühendis ülkesine iade edilirse idam edilebilir

    Ülkesindeki savaş ortamından kaçarak İzmir’e gelen Suriyeli Biyomedikal Mühendisi Mohamad Mouaz Alzen, çalışma izni olmamasına rağmen iş yeri açınca sınır dışı edilme durumuyla karşı karşıya kaldı. Avukatı, Alzen’in henüz askerliğini yapmadığı için ülkesine iade edilirse ’vatan hainliği’ suçundan idam edilebileceğini söyledi.

    2011 yılında Suriye’deki çatışma ortamından kaçıp Türkiye’ye sığınan Biyomedikal Mühendisi Mohamad Mouaz Alzen (27), 2016 yılının başlarında İzmir’de iş yeri açtı. İddialara göre, çalışma izni olmadığı için dükkanı kapatılan Alzen, sınır dışı edilmek üzere İzmir Valiliği İl Göç İdaresi Müdürlüğüne götürüldü. Alzen’in avukatlığını yapan Mustafa Oğuz Kurdu, “Müvekkilim, iş yeri açmadan önce vergi levhası, oda belgesi, sicil kaydı gibi belgeleri olmasına rağmen iş yeri kapatıldı. İkamet izni için yaptığı başvuru da çalışma izni olmadığı gerekçesiyle reddedildi. Bununla ilgili yaptığımız hukuksal başvuru da mahkemece reddedildi. Müvekkilim 4,5 yılı aşkın süredir Türkiye’de ve herhangi bir sabıka kaydı da bulunmuyor. 3 lisan bilen, kültürlü, birikimli birisi. Avrupalıların kendi ülkelerine empoze etmek istediği kişilerdendir” dedi.

    “İdam tehlikesi var”

    Müvekkilinin ülkesine gönderilirse idam edilme riski olduğunu anlatan Avukat Kurdu, “Müvekkilim ülkesine iade edilirse, kendisi savaş nedeniyle askerlik yapmadığı için ‘vatan hainliği’ suçuyla yargılanabilir. Bu durumda idam edilme riski de var. Bu hususları yetkililere bildirdik fakat bir netice alamadık” şeklinde konuştu.

    Mohamad Mouaz Alzen’in yaklaşık 10 gündür İzmir İl Göç İdaresinde tutulduğunu aktaran Kurdu, “Gerekli işlemler tamamlandıktan sonra sınır dışı edilecek. Benzer durumlarda iade edilen kişilerin idam edildiğini medyadan öğrenmiştik” diye konuştu.

    “Huzur bulmak için geldik, dönmek çok tehlikeli”

    Henüz 11 aylık olan kızları Maria ile eşinin akıbetini merak eden Esma Alzen ise, 4 senedir Türkiye’de yaşadıklarını ve çalışma izinleri olmadığı için büyük sıkıntı çektiklerini söyledi. Eşinin yokluğunda kızıyla birlikte sıkıntılar yaşadığını aktaran Esma Alzen, “Onu 10 gündür göremedik, çok özledik” ifadelerini kullandı.

    Huzur bulmak için Türkiye’ye geldiklerini kaydeden Esma Alzen, “Savaştan kaçıp geldik. Şimdi de Mouaz’ı bekliyoruz. Suriye’ye dönme ihtimali çok tehlikeli. Biz buraya huzurlu olmak için geldik geri dönmek çok tehlikeli” ifadelerini kaydetti.

  • AK Parti MKYK Üyesinden ’idam’ değerlendirmesi

    AK Parti MKYK Üyesi Prof. Dr. Mazhar Bağlı, AK Parti Şanlıurfa İl Başkanlığı tarafından düzenlenen Siyaset Akademisi’nde yaptığı konuşmada, “Ben bazı suçlarla ilgili idamın gelmesi gerektiğine inanan birisiyim” dedi.

    AK Parti MKYK Üyesi ve Yıldırım Beyazıt Üniversitesi İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mazhar Bağlı, AK Parti Şanlıurfa İl Başkanlığı tarafından düzenlenen Siyaset Akademisi’ne katıldı. SGK il binası konferans salonunda düzenlenen Siyaset Akademisi programında konuşan Bağlı, 15 Temmuz darbe girişimine değindi. Programın sonunda gazetecilerin sorunlarını cevaplandıran Prof. Dr. Mazhar Bağlı, “Ben 15 Temmuzdan bu yana Şanlıurfa’ya gelmek istiyordum, hemşerilerimle beraber olmak istiyordum. Onun da sebebi şu, biliyorsunuz 15 Temmuz gecesinde darbeye karşı, özellikle askeri hareketliliği engelleme konusunda Şanlıurfa’nın göstermiş olduğu kararlılık ve yaptığı icraat bütün Türkiye’ye örnek oldu. Askeri birliğin önüne belediyenin ve diğer sivil araçların getirilerek kapatılması Ankara’da, İstanbul’da ve diğer illerde örnek oldu. Bu Şanlıurfa’nın sivil siyasete, toplumdaki işleyişe ve aynı zamanda iradesine sahip çıktığının bir göstergesi olarak okunmalıdır. Ben böyle bir memlekette, böyle hemşerilere sahip olmaktan çok gurur duyuyorum. Bunu başka yerlerde de dile getirdim. Bunu burada bir kez daha hemşerilerime söylemekten memnuniyet duyuyorum. Siyaset Akademimiz biliyorsunuz geçen ay başladı ve 4 Şubatta sona erecektir. 32 merkezde yapılıyor. Biz her merkeze haftada 4 hoca göndermek suretiyle 4 ana başlığımız var ve üst başlığımız ’Büyük Güç Türkiye’. Doğrusu biz bu Siyaset Akademisi’ni çok önemsiyoruz, siyaset akademilerini önemsiyoruz çünkü Türkiye’nin sivil siyasetin içinde her bir aktörün, her bir vatandaşın mobil bir kişi olmasını istiyoruz. Memleketin temel meseleleri hakkında duyarlılık sahibi olmasını istiyoruz. Bu çalışmalarımızda da bu duyarlılıkları harekete geçirecek, bu duyarlılıkları belli bir bilince ulaştıracak bir eğitim faaliyeti olarak görülüyor. Şanlıurfa’da da çok iyi bir ilgi var, çok iyi bir ağırlama var. Hem teşkilatımıza hem de izleyici ve dinleyicilere çok teşekkür ediyorum” dedi.

    ’İdam’ değerlendirmesi

    İdam yasası konusuyla ilgili düşüncelerini de aktaran Bağlı, “Doğrusu idamın uygulanması dünyada çok tartışmalı bir konu. Özellikle siyasi mevzuları içeren idamlarla ilgili ciddi anlamda bir tartışma var. Belli dönemlerde siyasi fikirlerin değişmiş olması idamı tartışmalı hale getiriyor fakat şöyle bir başka boyutu var. Pek çok ülkede, hani hukuk prensibi içerisinde baktığımızda özellikle insanın ve insanların hayatına kast edenlerin yani planlı bir biçimde adam öldürmeye taammüden adam öldürmenin idamla yargılanması gerektiği konusu yeni bir tartışma değildir. Türkiye’de AB ile uyum sürecinde biliyorsunuz kaldırılmış olan bir yasal düzenleme ama son zamanlarda ülkenin karnını deşen, milletimizin şuurunu ve bilincini çok ciddi olarak tehdit eden, sadece bununla yetinmeyip aynı zamanda hayatlarına kast eden, ülkenin varlığına kast eden bir yapılanmanın söz konusu olduğunu ve bu terör örgütleriyle mücadelede caydırıcı bir unsur olarak idamın tekrardan geri gelmesi ile ilgili bir fikir var. Şahsi kanaatim ben özellikle bazı suçlarla ilgili idamın gelmesi gerektiğine inanan birisiyim ama bunun kolay bir iş olmadığını, zor bir süreç olduğunu fakat Türkiye’nin bu konudaki toplumsal talebi dikkate alarak yasal düzenleme yapması gerektiğini de söyleyebilirim” şeklinde konuştu.