Etiket: “İçimizdeki

  • Vali Sezer: “Biz her şeyi affederiz ama içimizdeki hainleri affetmeyiz”

    15 Temmuz Milli İrade Demokrasi Derneği (MİDDER) İl Temsilciliği yönetimini makamında kabul eden Kırıkkale Valisi Yunus Sezer, “Biz her şeyi affederiz ama kendi içimizden çıkan insanların kendi evlatlarımıza kurşun sıkmasını hiçbir zaman affedemeyiz” dedi.

    MİDDER İl Temsilcisi Ali Rıza Koçoğlu ve beraberindeki heyet, Vali Sezer’i ziyaret ederek görevinde başarılar diledi. Dernek üyelerine ziyaretlerinden dolayı teşekkür eden Vali Yunus Sezer, yüklenmiş oldukları misyon ve vazifenin çok kutsal olduğunu söyledi.

    Şehitlerin emanetine sahip çıkmanın çok ulvi bir şey olduğunu ifade eden Vali Sezer, “Biz millet olarak ne şehitlerimizi ne unuturuz ne de onların ailelerini, yakınlarını unuturuz. Onlar bizim başımızın tacı, onlar bizim gönlümüzün sultanı. Biz her şeyi affederiz ama kendi içimizden çıkan insanların kendi evlatlarımıza kurşun sıkmasını hiçbir zaman affedemeyiz. O gece millet olarak herkes bu ihanete karşı durdu. Bu millet 15 Temmuz’da; değerlerine, vatanına, mirasına sahip çıktı” diye konuştu.

  • Kahramanmaraş’ta ‘İçimizdeki kahramanlar 15 Temmuz’ etkinliği

    Kahramanmaraş’ta Gençlik ve Spor Bakanlığı tarafından “İçimizdeki Kahramanlar 15 Temmuz” adlı etkinlik düzenlendi.

    Mehmet Akif Ersoy Kültür Merkezinde düzenlenen program Kuran-ı Kerim tilavetiyle başladı. Ardından salonu dolduran vatandaşlar kum sanatçısı Veysel Çelikdemir’in gösterisini izledi.

    Fetullahçı Terör Örgütü’nün (FETÖ) 15 Temmuz darbe girişiminde İstanbul’un farklı yerinde gazi olan İsmet Doğan, Yusuf Ak ve Emin Oğuz Ayanoğlu o gece yaşadıklarını katılımcılara anlattı.

    15 Temmuz’un yıl dönüm etkinlikleri kapsamında düzenlenen program, Dursun Ali Erzincanlı’nın seslendirdiği şiirlerle sona erdi.

  • Başbakan Yardımcısı Çavuşoğlu: “FETÖ’cü teröristlere birliğimizi gösterebilmişsek içimizdeki Ahmed Yeseviler sayesindedir”

    Başbakan Yardımcısı Hakan Çavuşoğlu, “FETÖ’cü teröristlerin 15 Temmuz hain darbe girişimine karşı, birlik ve beraberlik gösterebilmişsek; içimizdeki Ahmed Yeseviler, Mevlanalar, Yunuslar sayesindedir. Mezhep fitnesi üzerinden, etnik tahrikler üzerinden, kadim müştereklerimizi yok etme niyeti üzerinden yayılmaya çalışılan ayrılık rüzgarları, şayet biz bu mübarek zatların yolundan gittiğimiz müddetçe asla etkili olamayacaktır” dedi.

    Cumhurbaşkanlığı himayelerinde, Başbakanlık Tanıtma Fonu tarafından desteklenen Türkmen Alevi Bektaşi Vakfının dördüncüsünü düzenlediği “Hoca Ahmet Yesevi’den Günümüze Gönül Erenleri” programı gerçekleştirildi. Türkmen Alevi Bektaşi Vakfı Genel Başkanı Özdemir Özdemir’in ev sahipliğinde gerçekleştirilen programda Başbakan Yardımcısı Hakan Çavuşoğlu da yer aldı. Açılış konuşmasını yapan Çavuşoğlu, Rumeli kökenli biri olarak Rumeli’den ve tüm Balkanlardan gelen davetlilerle bir arada olmaktan duyduğu memnuniyeti dile getirdi. Böyle bir projeyi başarıyla gerçekleştiren Türkmen Alevi Bektaşi Vakfı Başkanı Özdemir Özdemir’i tebrik eden Çavuşoğlu, “Hazreti Ali Efendimizin şehadet yıl dönümüne de denk gelen bu etkinliğimizin, Hazreti Peygamber Efendimizin (SAV) can yoldaşı, ehl-i beyti, kutlu yeğeni Hazreti Ali Efendimizi ve onu rehber edinerek bu coğrafyanın İslamlaşmasına vesile olan gönül erlerinin cümlesine Cenab-ı Allah’tan rahmet niyaz ediyorum. Anadolu’yu bir Müslüman yurdu yapan Hoca Ahmed Yesevi, Mevlana, Hacı Bektaş-ı Veli, Tapduk Emre, Yunus Emre, Ahi Evran, Saru Saltuk ve Şeyh Edebali gibi nice gönül erenleri, bu topraklara, akılla imanı, ilimle ahlakı buluşturan öyle bir tohum ekmişler ki, bu coğrafyada yeşeren bu tohum, dünyanın bugün yaşadığı tüm acıların çaresi ve insanlığın yegane umududur. Bugün Batı, çoğulculuk, barış, hümanist değerler gibi değerlerin arayışında iken, Anadolu’da sevginin, merhametin tohumları yüzyıllar öncesinde çoktan filiz vermeye başlamıştı. Ülkemizin manevi ve tarihi kimliğinin bir ilmek gibi dokunmasında bu gönül insanlarının çok emeği vardır. Onların hayatı, kişiliği, düşüncesi, bu topraklarda asırlardır kök salmıştır. Bugün 3 milyondan fazla mülteciye kucak açabiliyorsak, Afrika’dan Uzak Doğu’ya, 5 kıtada 170’e yakın ülkeye dostluk elini uzatabiliyorsak, işte bu Hoca Ahmet Yesevi’den günümüze gönül erlerinin 11. yüzyıldan itibaren bu topraklarda yeşerttiği değerlerin köklülüğü ve gücü sayesindedir. Bugün bu topraklarda, bu büyük gönül erlerinin izinden giden 80 milyon vatan evladı, barış ve hoşgörü içinde birlik ve beraberliğini her geçen gün daha bir pekiştiriyor. Yediden yetmişe insanımıza, özellikle ilkokuldan üniversiteye kadar yetişme çağındaki çocuklarımıza ve gençlerimize, peygamberler başta olmak üzere sahabe efendilerimizi, Allah dostlarını, hayatımızı şekillendiren örnek ve önder insanları, hayatlarını, mücadelelerini, kimlik ve kişiliklerini, eserlerini doğru biçimde öğretmek, gönül erlerinin örnekliğini gelecek nesillere aktarmak zorundayız. Eğitim sistemimizin milli olma karakteri de buradan gelmektedir. FETÖ’cü teröristlerin 15 Temmuz hain darbe girişimine karşı, birlik ve beraberlik gösterebilmişsek; içimizdeki Ahmed Yeseviler, Mevlanalar, Yunuslar sayesindedir. En başta 250 şehidimizi biz böyle değerlendiriyoruz. FETÖ’cülerin gasp ettiği tanka tüfeğe karşı duran milletimizin her bir ferdi bu kadim ve güçlü ruhun sahibidir. Mezhep fitnesi üzerinden, etnik tahrikler üzerinden, kadim müştereklerimizi yok etme niyeti üzerinden yayılmaya çalışılan ayrılık rüzgarları, şayet biz bu mübarek zatların yolundan gittiğimiz müddetçe asla etkili olamayacaktır” şeklinde konuştu.

    “Dünyadaki tüm mazlumlara sevgi ve merhamet elini uzatmak için gayret sarf ediyoruz”

    “Bu coğrafyanın dünyaya söyleyeceği çok şey var. Yeter ki, tarihi ve kültürel mirasımızı bugün tüm dünyaya tercüme edebilelim” diyen Çavuşoğlu, gerçek özgürlüğün, çoğulculuğun kodlarının birer birer ortaya çıkarılıp temsil edilmesi gerektiğini ifade etti. İlim, iman ve aşkın insanı kanatlandırdığını dile getiren Çavuşoğlu, “Hikmete dayanan bir ilim, gerçekten Allah’a yaslanan bir iman ve milletimize olan aşkla bu kanatları takıp, hedefimize doğru milletçe yükselelim. Kadim medeniyetimizin izlerini takip ederek, kan ve ateş gölü haline gelen dünyamıza umut olalım. Emin olunuz ki, Hoca Ahmet Yesevi’den, Mevlana Hazretlerine, Yunus Emre’den Saru Saltuk’a nice erenlerin şahsı manevileri, bizden bunu bekliyorlar. Bıraktıkları bu sevgi medeniyetinin tohumlarının meyvelerini üzerimizde görmek istiyorlar. Geçmişte bu coğrafyanın manevi mimarları nasıl bir sevgi ve merhamet medeniyeti inşa etmişlerse, bugün de Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın önderliğinde bu necip millet, dünyanın neresinde bir mazlum, bir mağdur varsa sevgi ve merhamet elini uzatmaya devam etmektedir. Aslen Rumelili bir Başbakan Yardımcısı olarak, faaliyetlerinden sorumlu olduğum Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı (TİKA), Vakıflar Genel Müdürlüğü, Yurt Dışı Türkler Başkanlığı gibi kuruluşlarımız, Hoca Ahmet Yesevi ve nice gönül insanlarının yolundan giderek, din, dil, ırk ve mezhep farkı gözetmeksizin dünyadaki tüm mazlumlara yetişmek ve sevgi ve merhamet elini uzatmak için gayret sarf etmektedirler. Bazen bu insani çabalarımızın nedenini merak edip soranlar oluyor. ’Niçin Türkiye gibi çok uzak bir ülkeden buralara kadar gelip bu yardımları ve destekleri yapıyorsunuz?’, diye soruyorlar. Onlara tek bir cümle ile cevap veriyoruz, ’Bizi ve sevgi medeniyetimizi tanımanız için’ deyince şaşkınlıkla karşılanıyoruz. Bu ülkenin birliği ve beraberliği, dirliği ve iradesi var oldukça, ülkemizin tarihinden ecdadından miras aldığı bu medeniyeti dili, insanlığın yegane umudu olmaya devam edecektir. Bu etkinliğimizin ve bu anlamlı buluşmamızın, irfanı, hikmeti ve aşkı kaybettiğimiz bu çağda yeni bir kandil yakmasını Cenab-ı Allah’tan niyaz ediyorum” diye konuştu.

    “21. yüzyılda sevgi, kardeşlik için mücadele verdik”

    Programda konuşan Türkmen Alevi Bektaşi Vakfı Genel Başkanı Özdemir ise bulunduğumuz coğrafyanın kolay kazanılmadığını ifade ederek, “Çıktığımız bu yolda hiç kimseye kötü gözle bakmadık, hiç kimseye kin tutmadık. Zaman zaman zorluklarla karşılaşsak da 21. yüzyılda sevgi, kardeşlik için mücadele verdik. Günümüzde sadece Müslüman aleminde savaş var. Bizi Türk, Kürt, Alevi, Sünni diye ayırmaya çalışan Avrupa’daki bazı ülkeler ve maşaları Türkiye’nin huzurunu bozmaya çalışıyor. 15 Temmuz’da ellerinden geleni yaptılar ama yüce Türk milleti ilk günden itibaren dik durdu. Biz biriz, tek yumruğuz. Bugüne kadar biz bu coğrafyada birbirimize kız alıp vermişiz. Afrin’de askerimiz Türkiye’nin huzuru için operasyon yapıyor, bazı akademisyen ve siyasiler de dil uzatıyor. Bu ülkede yaşayan, havasını soluyup, suyunu içen ve askere dil uzatanlar alçaktır” diye belirtti.

    Konuşmaların ardından Genel Başkan Özdemir, Çavuşoğlu’na Hazreti Ali’nin kılıcını hediye etti.

  • İçimizdeki ötekileri anlatan ’Ve Yokmuş’a büyük ilgi

    İlk romanı “Ah Mana Mu” ile “İlköğretim Vatandaşlık ve Demokrasi” ders kitabına giren ve “Okunası 102 roman” listesinde yer alan İzmirli yazar Handan Gökçek, son romanı “Ve Yokmuş” ile içimizdeki ötekilerin hayatına mercek tutarken, kitapseverler ’Ve Yokmuş’a büyük ilgi gösterdi.

    Öykü kitabı “Düş Hırsızı” ile 2002 yılında edebiyat dünyasına giren, 2008 ylında ikinci öykü kitabı “Sır Dökümü” yayımlayan Handan Gökçek, 2010 yılında yayımlanan “Ah Mana Mu” ve 2014 yılında yayımlanan “Elenika” romanlarının ardından üçüncü romanı “Ve Yokmuş” ile edebiyat severlerin karşısına çıktı. Yakın Kitabevi tarafından yayınlanan “Ve Yokmuş”, hayatındaki yoklukların yerine, hayalindeki ışığın hikayelerini koyan Bilgin karakteri ile yoldaşı, iç sesi kedi Anton’un ilişkisi üzerinden okurun yönünü içimizdeki ötekilere çeviriyor.

    “Ah Mana Mu” da mübadillerin, “Elenika” da Rumlar’ın dramına odaklanan Handan Gökçek, “Diğer iki romanımda ötekiler vardı; bizim dilimizi konuşmayanlar, aynı din olgusunu paylaşmayanlar. Bu romanda içimizdeki ötekileri anlatmak istedim” dedi.

    “Canımı yakan bir dönem”

    “Ve Yokmuş”un başkahraman Bilgin’in, istediği gibi başlamayan hayatını, istediği kahramanlarla ve hikâyelerle sürdürdüğünü anlatan Gökçek, “12 Eylül darbesinin iç dünyasında yarattığı yıkım, Bilgin’in yaşamını şekillendiriyor. Mesai saatleri lüks bir otelin döner kapısı önünde geçen Bilgin, gözleri önünden akan dünyayı hayallerinde dönüştürüyor” diye konuştu. Yazar Handan Gökçek, sözlerini şöyle sürdürdü:

    “Ne zaman lüks bir otelin önünden geçsem kapıda duran, kurşun askerlere benzeyen adam dikkatimi çekerdi. Yanı başında dönen bir kapı, önünde hızla akan bir dünya ve bütün bu hareketin tam ortasında duran bir adam. O adamın hayatına girmek istedim. Aklımı kurcalayan o adamın ve canımı yakan bir dönem olan 12 Eylül’ün hikâyesini “Ve Yokmuş”ta bir araya getirmeye çalıştım.”

  • Osmaniye’de ‘İçimizdeki Kahramanlar’ etkinliği

    Gençlik ve Spor Bakanlığı tarafından düzenlenen “Tecrübe Konuşuyor İçimizdeki Kahramanlar” etkinliğinin 89’uncusu Osmaniye’de yapıldı.

    Gençlik ve Spor Bakanlığı tarafından FETÖ/PDY terör örgütü tarafından 15 Temmuz akşamı gerçekleştirilmeye çalışılan darbe girişiminde yaşananların gaziler tarafından “Tecrübe Konuşuyor içimizdeki Kahramanlar” etkinliğinin 89’uncusu Osmaniye Korkut Ata Üniversitesi Amfi salonunda yapıldı.

    Moderatörlüğünü İsmail Hakkı Ürün’ün yaptığı programda 15 Temmuz gazilerinden Yusuf Ak, Ahmet Şeref Kayol ve Ali Ayran o gece yaşadıklarını Amfi salonunu dolduranlara anlattı.

    Evinde televizyon izlerken bir alt yazıda darbe girişimi olduğunu gördüğünü ve eşi ve çocukları ile helalleştikten sonra sokağa çıktığını belirten Yusuf Ak, “Maltepe AK Parti İlçe Teşkilatı binasına gittim. Orada insanları biraz bilinçlendirmeye başladık. O zaman çok az bir kalabalık vardı. O esnada biz insanları bilinçlendirirken bizim bulunduğumuz binanın yan tarafında petrol ofisi ve bir market vardı. Millet makarna kuyruğuna koşarken bizler vatan millet sevdası için canımızı feda etmeye çıkmıştık” dedi.

    Daha sonra Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın sokaklara çıkın talimatının ardından bir şeyler yapmalar gerektiğini düşündüğünü belirten Ak, arabaya binerek şimdiki adı 15 Temmuz Şehitler Köprüsü olan İstanbul Boğaz Köprüsüne gittiklerini söyledi. Burada vatandaşların vahşice katledildiğini ifade eden Ak, “Geri dönme gibi bir düşüncemiz olmadı. Sonuna kadar orada bulunmamız gerektiğini düşündük. Elimizden geldiğince mücadele ettik. Şehitler verdik, gazilerimiz oldu. Burada Kahraman biz değiliz. Kahraman şehitlerimiz. Kahraman Ömer Halisdemir’dir. Biz onların yanında hiç bir şeyiz. Ben sabah saat 06.00’da tank atışıyla vuruldum. Başında 3 tane şarapnel parçası ile yaşayan ve bir kurşun parçası ile yaşayan kardeşinizim. Ben bu hainlerin şarapnel parçalarını şeref madalyası yaptım” dedi.

    Kalkışmanın olduğunu, arkadaşları ile birlikte pikniğe gittiği Ankara’nın Gölbaşı ilçesinde annesinden öğrendiğini belirten Ahmet Şeref Kayol, “Daha sonra Gölbaşı’nda bulunan Özel Harekat Daire Başkanlığı vuruldu darbeciler tarafından. Bizde arkadaşlarla ne yapalım diye düşünürken Kızılay’a gidelim dedik ve yola çıktık. Orada vatandaşların üzerine ateşler ediliyordu. Daha sonra tanklar gelmeye başladı. Tanklar geçerken sol taraftaki 3’üncü tank, namlusunu insanların üzerine bir çevirdi. Orada insanlar tank ezmesin diye köprünün ayağına sarılmışlardı. Namlu oraya çevrilince insanlar 10 – 20 metrelik bir yükseklikten aşağıya düştü. Her yerden ateş gelirken biz yaralılara bakmaya gidiyoruz. Yaralıları alalım diyoruz yaralıları aldırmıyorlar. İnsanlar duvarların arkasına saklanmış. Kafasını kaldıranı vuruyorlar. Yaralılar gelirken ambulanslar geliyor, bu defa da ambulanslara ateş ediyorlar. Sivil araçlara ateş ediyorlar, yaralıları aldırmıyorlar. Ama o insanlar toplandıkça ‘Bayrak’ bizim için namustur. Namusunu korumak için geldikleri o kadar belli ki herkes birbirinden güç alıyor orada. Güç aldıkça ilerleniyor Genelkurmay Başkanlığına. Tam yaklaşıyorsun yine ateş sesleri. Uçaksavar mermileri ile saldırıyorlar” şeklinde konuştu.

    Ali Ayran ise, kendisini arayan arkadaşından darbe girişimi olduğunu öğrendiğini belirterek, “Benim 3 tane çocuğum var. Dedim onları öpeyim, koklayayım çünkü durum çok vahim. Öyle böyle bir şey değil bu ben bunu anladım. Bizim gibi sessiz çoğunluğu tekrar sessiz yapacaktı bunlar. Eski günlerimize, açlığımıza dön döndüreceklerdi. Amerika’sı, Hollanda’sı, tüm Avrupa’sı çökeceklerdi bize. Böyle bir şey yok. Ben buna engel olacaktım. Öptüm çocuklarımı, kokladım onları. Bismillah dedik, çıktık dışarı. Arkadaşlarla birlikte ilerlerken bir helikopter bizi taradı. Tabi ben orada vuruldum. Ayağım yerden kesilince ben tekrardan kalkamadım. Sağolsun orada bir gariban beni tuttu çekti oradan. Çekerken bile hala öldürmek için bize sıkıyorlardı. Neyse bir kenarı çektiler beni. Şükürler olsun Rabbime. Havaya baktığım zaman o kadar güzel bir nur geliyordu ki yüzüme, beynim de ağır ağır gidiyor. 20 dakika falan kan aktı, ambulansta gelemedi. Gökyüzüne baktığım zaman yüzüme nur yağıyordu. Dedim şükür, ölüyorum şehit olacağım. Çünkü vatan uğruna. Vatan uğruna şehit olduğumu hissediyorum. Şehit olmaya hedeflendim ama Rabbim nasip etmedi” diye konuştu.