Etiket: Hücre

  • Ortopedik eklem cerrahisinde ’Hücresel Tedaviler’ ve ’Kök Hücre Tedavisi’

    Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Doç. Dr. Nevzat Selim Gökay, ortopedik eklem cerrahisindeki tedaviler hakkında önemli bilgiler verdi.

    Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Doç. Dr. Nevzat Selim Gökay, ortopedik eklem cerrahisindeki tedaviler hakkında önemli bilgiler verdi. Doç. Dr. Gökay, ’Hücresel Tedaviler’ ve ’Kök Hücre Tedavisi’ konusunda açıklamalarda bulundu.

    Eklemlerimiz, hareketin sağlanmasında en önemli görevi üstlenen parçamızdır diyen Doç. Dr. Nevzat Selim Gökay, ’’O kadar ki eklem, çoğu zaman hareketle özdeşleştirilerek anılır ortopedi alanında. Kabaca tarif etmek gerekirse eklem, iki kemiğin birleştiği ve kemik yüzeylerinin yapısına göre farklı yönlerde harekete izin veren organlarımızdır’’ ifadelerini kullandı.

    Doç. Dr. Gökay sözlerini şöyle sürdürdü: ’’Kemik yapı sert ve ağrılı bir doku olduğu için birbiri üzerinde hareket etmesi sürtünmeden dolayı zor, gürültülü ve aynı zamanda da ağrılı olacaktır. İşte tam da bu noktada, eklemlerimizi oluşturan temel doku olan kıkırdak dokusu devreye girer. Kıkırdak dokusu, eklem yüzeylerinde adeta kemik yüzeylerinin üzerini kaplayan ve hareketi kolaylaştıran bir dokudur. Kıkırdak dokusunun esnekliği sayesinde eklem hareket ederken, kemik uçlarının birbirine sürtünmesi engellenir, hareketler ağrısız ve sessiz bir hale gelir’’.

    ’’Yeniden kıkırdak doku oluşturulabiliyor’’

    Kıkırdak dokusunun da diğer dokular gibi canlı ve yaşayan bir doku olduğunu dile getiren Doç. Dr. Gökay, ’’Bazen bir travma sonrasında kıkırdak dokusunda hasar oluşabilir. Kıkırdak dokusu, ne yazık ki sinir dokusu gibi kendi kendisini yenileyebilen bir doku değildir. Eklemden kıkırdağın hasar gördüğü kısımda kemik dokusu açığa çıktığı ve temas ettiği için hareket esnasında ağrı ortaya çıkmaya başlar. Vücut doğal yoldan oluşan kıkırdak hasarını onaramayacağı için hastalık uzun dönemde hastaların yaşam kalitesini etkileyen ciddi bir hale gelir. Hasar gören kısımda yeniden bir kıkırdak dokusu oluşturmak, hastalığın tedavi edilmesini sağlayacaktır. Tam kat, yani kemiğe kadar olan bir kıkırdak hasarının tedavisinde sıklıkla cerrahi bir müdahale gerekecektir’’ diye konuştu.

    Uygulanan cerrahi tedavi yönteminin kıkırdak hasarının boyutuna göre değiştiğini ifade eden Doç. Dr. Gökay, küçük kıkırdak lezyonlarının ’mikrokırık’ olarak adlandırılan, kemik iliğinin uyarılması yöntemiyle uzun yıllardır başarıyla tedavi ediliyor. Aslında bu yöntem, günümüzde uygulanan kök hücre tedavisinin temelini oluşturmaktadır. Tedavinin prensibi, kemiğin kabuğunda açılan küçük delikler boyunca, kemik iliğindeki mezenkimal kök hücrelerin yeni bir doku oluşturmasına dayanır’’ şeklinde konuştu.

    Daha geniş lezyonların tedavisinde ’mikrokırık’ yönteminin yetersiz kaldığını belirten Doç. Dr. Gökay, ’’Kıkırdak hücresi nakli, geniş kıkırdak hasarlarının tedavisinde başarı ile uygulanmaktadır. Bu yöntemin en önemli dezavantajı iki aşamalı bir cerrahi süreci gerektirmesidir. İlk aşamada kapalı (artroskopik) yöntemle alınan kıkırdak hücreleri laboratuvara gönderilerek kültüre edilir, yani çoğaltılır. Yaklaşık 30 gün sonra çoğaltılan hücreler, hastanın hasarlı kıkırdak bölgesine ekilerek, hasarlı kısım tamir edilebilir. Son jenerasyon kıkırdak nakillerinde, nakledilecek kıkırdak dokusu, sentetik olarak üretilen bir takım hücresiz çatı ağlar üzerine ekildikten sonra hastalara nakil edilmektedir. Sentetik çatı ağların yaygınlaşması ve kemik iliği uyarılması yöntemleri sonrasında hücresiz olarak bu çatı ağların hasarlı bölgeye uygulanmaları ile de başarılı sonuçlar alınması dikkatleri bu yöntem üzerine de çekmiştir’’ açıklamasında bulundu.

    ’’Kas iskelet sisteminde kök hücreler kullanılıyor’’

    Kök hücreler kullanılarak hasarlı bir dokunun yenilenmesi fikrinin uzun yıllardır gündemde olduğunu hatırlatan Doç. Dr. Gökay, ’’Elde edilmelerindeki güçlükler, bu tedavinin uygulanmasını epey geciktirmiştir. Teknolojinin gelişmesiyle kök hücrelerin elde edilme yöntemleri basitleşmiştir. Kıkırdak gibi kas iskelet sistemini ilgilendiren dokuların tedavisinde, erişkin hayatta da vücudumuzda bulunabilen mezenkimal kök hücrelerin önemli olduğu saptanmıştır. Kemik iliği ve yağ dokusu, mezenkimal kök hücrelerden zengin olan vücut bölgeleridir. Özellikle yağ dokusundan elde edilen kök hücreler, hem niteliksel hem de niceliksel açıdan daha üstündürler. Mezenkimal kök hücreler, iyileşmeyi hızlandırarak, sağlıklı bir doku oluşmasını sağlayabilen, rejeneratif (yenileme) potansiyeli çok yüksek olan hücrelerdir’’ dedi.

  • Kök hücre nakli ule ikinci hayatlarına kavuşan hasta ve bağışçılardan ’İlikten Kalbe Mektuplar’

    Hiç tanımadığı, hatta hiç tanışamayacağı kişilere yeniden hayata bağlayan kök hücre bağışçıları ve hastalar, birbirlerine gönderdikleri ilikten kalbe giden içten mektuplarla bağ kuruyorlar. Arnavutluk vatandaşı Ariana Pepa ve Şeyda Yılmaz, ’İlikten Kalbe Mektuplar’ projesi kapsamında Türk Aferez Derneği tarafından düzenlenen 12’nci Ulusal Aferez Kongresi’nin davetlisi olarak İstanbul’a geldi.

    Bu yıl İstanbul’da düzenlenen 12’nci Ulusal Aferez Kongresi’nin 2 tane özel konuğu vardı. Kongrede oturumlar yanı sıra tanımadıkları hiç kişilerden aldıkları ilik nakli ile sağlıklarına kavuşan Arnavut vatandaşı Ariane Pepa (58) ve üniversite öğrencisi Şeyda Yılmaz (21) dikkat çekenler arasındaydı. Arnavutluk Tiran’da yaşayan Akut lenfoblastik lösemi, (PH+ B-ALL) hastası Ariana Pepa, Türkiye’de kök hücre nakli olduktan sonra hastalığı yendi ve torununu görme şansına sahip oldu. Ariana Pepa, şimdi mutlu ve sağlıklı bir babaanne. Nadir ve genetik kökenli Fankoni Aplastik Anemisi hastası olan 21 yaşındaki üniversite öğrencisi Şeyda Yılmaz’ın üniversite birinci sınıfta iken böbreğinden tümör alınıyor ama rahatsızlıkları geçmiyor cildinde büyük mor halkalar oluşuyor ve 2016 yılında böbreğindeki tümöre de neden olan Fankoni Aplastik Anemisi teşhisi konuyor. Çözüm kemik iliği (kök hücre) nakli. Hemen aile üyelerine bakılıyor, 4 kardeşinden biri uyumlu çıkıyor ama o da Fankoni Aplastik Anemisi taşıyısıcı, yani derdine çare olamıyor. Yaklaşık 3 yıl önce hayata geçirilen milli kök hücre bankamız TÜRKÖK’e başvuru yapılıyor ve bağışçı (Donör) bulunuyor. Yapılan nakil sonrasında Şeyda hayata yeniden tutunuyor ve yeniden doğuyor.

    ’İlikten Kalbe Mektuplar’ süreci hakkında bilgi veren Doç .Dr. Emre Tekgündüz, ’’Kök hücre nakli ülkemizde çok büyük bir gelişme gösterdi. 2016 sonlarına doğru, yaklaşık 4 bin nakle ulaştık. Herhalde 2017’de 4 bini aşmış olacağız. Bu nakillerin kabaca yüzde 50’ye yakını başka bir vericiden yapılan nakiller. Burada bir kardeş verici yok ise akraba dışı verici adayları taranıyor. Ülkemizde TÜRKÖK kapsamında tarama yapmak mümkün olduğu gibi; yurtdışı doku bankalarına da başvuru yapılabiliyor. Akraba dışı nakil olduğu zaman sizin adını bilmediğiniz bir kardeşiniz olmuş oluyor. Burada ister istemez hiç tanımazsanız bile bir gönül bağı kurulmuş oluyor. Belli bir süre geçtikten sonra gerek hastalarımız gerekse vericilerimiz birbirlerini tanımak istiyor. Bu işin içinde gizlilik olduğu için teknik olarak mümkün değil. Kök hücre naklini gerçekleştiren merkezler üzerinden bir sistem var. Onların talepleri oluyor. Örneğin; yurtdışında doku bankasında yani Almanya’dan nakil yapılan bir hastamızın Alman vericisi, kök hücre verdiği kişiyi tanımak istiyor. İsteğini, kök hücre naklinde aracılık yapan kuruma yazıyor. Kurum daha sonra bize dönüyor. ’Bir mektup var, nakil yaptığınız hastaya iletebilir misiniz’ diyor. Mektubun çevirisini yapıyor sonra hastamıza söylüyoruz. Hastalarımız çok duygulanıyorlar ve karşılık vermek istiyorlar’ dedi.

    ’’Ben Arnavut vatandaşıyım ama benim tekrar doğuşum kök hücre nakli ile Türkiye’de oldu’’

    İlik nakli olan 58 yaşındaki Arnavut vatandaşı Ariane Pepa, mektup sürecini şöyle anlattı: ’’Türkiye’ye geldiğimde herhangi bir yabancılık çekmedim. Etrafımdaki insanlar, doktorlar ve hemşireler çok sıcak kanlı. Kendimi sanki buranın bir vatandaşı gibi hissettim. Bunu kaşı taraf bana hissettirdi. Vericim benim kalbimde. Onu tanımıyorum ama anlatmaya bildiğim kelimeler yetmez. Ona karşı sevgim de ve saygım da sonsuz. Ben Arnavut vatandaşıyım ama benim tekrar doğuşum Türkiye’de oldu. İlk mektup, transplantasyonun yapıldığı gün geldi. 2’ncisi ile yaklaşık 6 ay önce gönderildi. Birbirimizi tanımamıza rağmen karşı taraf bana Türkmüşüm gibi hitap etti. O sıcakkanlılığı hissettim. Tanımadığınız insanın size böyle yardımda bulunması çok güzel birşey. Babaanne oldum, vericimin bunda katkı payı yüksek. Bu anlatılamayacak bir duygu. Torunumu görme adına bir beklentim vardı. Hastalık sürecim içinde torun sahibi olmak bana ayrıca mutluluk verdi’’.

    ’’Şanslıydım TÜRKÖK’e başvurduk ve bir hafta içinde uygun donör bulundu’’

    Vericisine mektup yazan 21 yaşındaki üniversite öğrencisi Şeyda Yılmaz, ’’Hastaneye gittiğimde tek çarenin nakil olduğu söylendi. Aileye bakıldı ve hiçbiri olmadı. Sonra TÜRKÖK’e başvurduk. Bir hafta içinde uygun donörün olduğu ortaya çıktı. Vericinin Türkiye olduğu ve kendisinin kabul ettiği söylendi. 1 sene sonra nakil oldum. Donör mektubu ben yazdım, kendisi de bana gönderecek. Kendisi 24 yaşındaymış ondan mektubu bekliyorum. Kendisini ve böyle kararı nasıl verdiğini çok merak ediyorum. Ben 18 yaşından sonra kan vermek istedim. Kızılay ve bağış kurumlarına gittim ama bir şekilde ya kan değerlerim düşüktü ya da kimliğimi unutuyordum. Bu işaretmiş herhalde hiçbir zaman kan verememiştim. Bunu çok değerli birşey olduğunu biliyordum ama düşündüğünüz birşeyi başka birinin size yapması çok daha farklı bir durum. Çünkü size tekrar hayatınızı bahşediyor ve yaşıyorsunuz. Ben biyopsi sırasında ya da yapılan iğneler nedeniyle çok acılar çektim. Verici biraz acı çektiyse ondan çok özür diliyorum. Benim 1,5 senede yaşadığım acıları kendisi dindirdi. Eğer o iliği vermeseydi rutin tedavide devam ediyordum ama iyileşme şansım yoktu. Kendisine minnet duyuyorum. Bunun tarifi olamaz. Yasal süre dolduğunda kendisiyle görüşmeyi çok istiyorum’’ şeklinde konuştu.

  • İstanbul’da DEAŞ operasyonu: Saldırı hazırlığındaki 3 hücre üyesi yakalandı

    Terör örgütü DEAŞ’a yönelik sürdürülen operasyon kapsamında saldırı hazırlığında olduğu tespit edilen örgütün hücre üyesi 3 terörist yakalandı.

    Emniyet kaynaklarından edinilen bilgiye göre, İstanbul Emniyet Müdürlüğü’ne bağlı Terörle Mücadele (TEM) Şube Müdürlüğü ekipleri, radikal terör örgütü DEAŞ’a yönelik yürüttüğü çalışmada, saldırı hazırlığındaki bir hücreyi tespit etti. Terör polisi, 12 Eylül tarihinde iki ayrı ilçede tespit edilen 3 adrese yönelik eş zamanlı operasyon düzenledi. Operasyonda sansasyonel eylem hazırlığındaki 2 Endonezyalı ve 1 Suriye uyruklu terörist yakalandı. Endonezya uyruklu E.D.P. ve M.T.M. ile Suriye uyruklu F.A.O.’nin tutuklandığı öğrenildi.

  • Fatih’te hücre evine baskın: 2 gözaltı

    Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü tarafından Fatih’te terör örgütüne ait hücre evine düzenlenen operasyonda 1 kadın 2 kişi gözaltına alındı.

    Fatih, İskenderpaşa Mahallesi, Dolap Caddesi üzerinde bulunan bir apartman dairesine düzenlenen operasyonda 2 kişi gözaltına alındı. Gece saat 01.00 sıralarında bir ihbar üzerine harekete geçen ekipler operasyon için düğmeye bastı. Operasyon düzenlenecek olan cadde çift taraflı olarak trafiğe kapatılırken çevrede geniş güvenlik önlemi alındı. Çevre güvenliğinin alınmasının ardından bölgeye Özel Harekat Şube Müdürlüğüne bağlı timler ve Bomba İnceleme ve İmha Şube Müdürlüğüne bağlı ekipler sevk edildi. Ekiplerin olay yerine ulaşmasıyla operasyon başlatıldı. Düzenlenen operasyonda 1’i kadın 2 kişi gözaltına alındı.

    Operasyonda gözaltına alınan şüpheliler sağlık kontrolünden geçirilmek üzere Haseki Eğitim ve Araştırma Hastanesine götürüldü. Şüphelilerin hastaneye sevki sırasında zırhlı araçlar konvoya eşlik etti. Hastaneye getirilen şüpheliler sağlık kontrollerinin ardından Vatan Caddesi’nde bulunan İstanbul Emniyet Müdürlüğüne götürüldü.

    Şüphelilerin etkisiz hale getirilmesinin ardından apartman dairesinde inceleme başlatıldı. Yapılan incelemelerde dairede uzun namlulu silah, el bombası ve bir miktar mühimmat bulunduğu iddia edildi. Operasyonun içeriği hakkında bilgi verilmezken ekiplerin çalışmaları sürüyor.

  • UEDAŞ’dan kök hücre kampanyası

    UEDAŞ, Bursalı lösemi hastası Ela başta olmak üzere diğer tüm hastalar için gönüllü donör olmayı kabul eden çalışanları arasında kampanya başlattı.

    Uludağ Elektrik Dağıtım A.Ş. (UEDAŞ) kök hücre bağışı konusunda Kızılay iş birliği ile kampanya başlattı. Gönüllü donör olmayı kabul eden UEDAŞ çalışanları Bursalı lösemi hastası Ela başta olmak üzere diğer tüm hastalar için kök hücre (ilik) numunesi verdi. Kampanyayı sosyal medyada #elayadonörol hastagıyle duyuran UEDAŞ, kök hücre konusunda bilinçlendirme sağlamayı amaçlıyor. UEDAŞ’ın Merinos’ta bulunan genel müdürlük binasında Kemal Akın toplantı salonunda gönüllü donör olmayı kabul eden 70 çalışandan kan örneği alındı. Alınan kan örnekleri üzerinde gerekli testler tamamlanarak, sonuçları uygun çıkan bağışçıların verdiği kan örneği ile ilik bekleyen başta Bursalı Ela olmak üzere diğer hastalara el uzatılmış olacak.

    UEDAŞ, sosyal sorumluluk projelerinden biri olan kan bağışı kampanyasını Kızılay iş birliğiyle belli periyotlarla düzenliyor. Şirket merkezinin olduğu Bursa ve UEDAŞ’ın diğer hizmet illeri olan Balıkesir, Çanakkale ve Yalova’da periyodik olarak kan bağışında bulunuluyor.