Etiket: Hiçbir

  • (Özel) Bu hastanede hiçbir şey çöpe gitmiyor

    Sağlık Bilimleri Üniversitesi (SBÜ) Van Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın çağrısına kulak vererek tasarrufa gitti.

    SBÜ Van Eğitim ve Araştırma Hastanesi bünyesinde faaliyet gösteren atölyede, zarar gören ve eskiyen malzemeler çöpe gitmeden yeniden hayat buluyor. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ’tasarruf’ çağrısının üzerine, kentteki hastaneler eskiyen malzemeleri yeniden kullanıma sokmak için çalışmalarına hız verdi. Yapılan çalışmalar kapsamında hastanedeki atölye çalışanları, servislerden gelen talepler doğrultusunda deforme olmuş mobilyaları kontrol ediyor. Daha sonra hastane teknik servisine götürülen mobilyalar, görevli ustalar tarafından yenileniyor. İHA muhabirine konuşan Van Eğitim ve Araştırma Hastanesi Teknik Birim Sorumlusu Kazım Emekçi, eskiyen mobilyaları doktor edasıyla tedavi ettiklerini belirtti. Kendilerine gelen malzemelerin büyük bir çoğunluğunu geri kazandıklarına dikkat çeken Emekçi, “Burada hastanemizdeki tüm atölye işleri görülür. Burada demircilik, marangoz, tesisat, elektrik, meka makine ve döşeme gibi birçok faaliyet yapılır. Doktorlar nasıl ki hastalarını ameliyata alıp tedavi ediyorsa, bizler de mobilyaları tamir edip, sıfırdan bir ürün elde edebiliyoruz. Bir doktorun yaptığı işlemin aynısı burada yapılıyor. Bu konuda vatandaşlarımızın duyarlı olmasını istiyoruz. Hastanedeki malzemeler hepimizindir. Kasıtlı olarak bu malzemeleri yırtmayın. Devletimizin malına hep birlikte sahip çıkalım” dedi.

    Hastane içinde gelen bütün malzemeleri tamir ettiklerini ifade eden mobilya döşeme ustası Yaşar Yılmaz ise “Hastanemizdeki servisler bize sıkıntılarını bildiriyor. Gelen talepler doğrultusunda bizler gidip bakıyoruz. Servislerden gelen deforme malzemenin burada sökümünü yapıyoruz. Daha sonra tamiratını, aynı anda mobilya yüzeylerinin dikişini yapıyoruz. Burada yenilenen mobilyaları tekrar servise iade ediyoruz. Burada çok sorunlu koltukları günlük 2-3 adet tamir edebilirken, sadece yüz yırtıkları olursa günde 10 tanesini yenileyebiliyoruz” şeklinde konuştu.

    “Burada malzemeler çöpe gitmiyor”

    Vatandaşların hastane malzemelerini kötü kullandığını ancak kendilerinin o malzemeleri çöpe atmadan tekrar kullanıma kazandırdıklarını dile getiren Yılmaz, sözlerini şöyle sürdürdü:

    “Genel olarak burada malzemeler çöpe gitmiyor. Ancak mekanizmada sıkıntı olursa pek uğraşamıyoruz. Yoksa burada yapamayacağımız hiçbir şey yok. Burada tamir etmenin yanında, imalat da yapabiliyoruz. İşimizi severek yapıyoruz. Doktorlar hastasını muayene edip teşhis bıraktığı gibi bizler de aynı işlemi yapıyoruz. Vatandaşımız malzemeyi çok hor kullanıyor. Kendi evinde mobilyaya gösterdiği ilgiyi burada göstermiyor.”

  • TBMM Başkanı Yıldırım: “Hiçbir devlet diğerini geride bırakarak ileri gidemez”

    TBMM Başkanı Binali Yıldırım, “Hiçbir devlet, diğerini geride bırakarak ileri gidemez” dedi.

    TBMM Başkanı Binali Yıldırım, İsviçre’de Cenevre Uluslararası Konferans Merkezi’nde düzenlenen Parlamentolararası Birlik 139’uncu Genel Kurul Toplantısı’na katıldı. Toplantıda konuşan Yıldırım, “Dünyanın son günlerde gündem, çatışmalar, krizler ve insani sorunlardan ibaret. Çözüm aradığımız sorunların ve krizlerin başında savaş, terör, çevre kirliği, küresel ısınma, iklim değişikliği, düzensiz göç, zorla yerinden edilenler, yoksulluk, işsizlik, yabancı düşmanlığı gelmektedir. İnsanlığın huzuru için güvenliği için yaşamı zorlaştıran bu sorunların çözümüne dair değişik çalışmalar dünya genelinde yürütülüyor. Antalya’da geçen hafta Avrasya Parlamento Başkanları Toplantısı yaptık. Toplantı sonunda Birleşmiş Milletler Genel Kurulunun 25 Eylül 2015’de yaptığı İnsani Kalkınma Zirvesi’nde kabul edilen ‘gündem 2030 hedeflerine’ ulaşmak için ülke parlamentoları olarak neler yapacağımızı konuştuk. Yaptığımız çalışma sonunda bir bildiriyle bu görüşlerimizi bütün dünya ile paylaştık. Barış ve kalkınma, iyi niyet ve samimiyete dayalı işbirliği ve gayretle ancak ulaşılabilir. Herkesin efsunlu bir kavram gibi dilinden düşürmediği bu hedeflere ulaşıldığında dünya insanlık için daha da yaşanılır bir yer haline gelecektir” dedi.

    Barış ve kalkınma hedeflerine ulaşmak için zihinsel değişikliğe ihtiyaç olduğunu ifade eden Yıldırım, “Çatışma yerine uzlaşma kültürünü benimsemeliyiz. Yok etme yerine yaşatmayı tercih etmeliyiz. Bu hedefler konusunda uzlaşmaya mecburuz. Çünkü bu dünya bizim kaderimiz, bizde kader ortağıyız. Hiçbir devlet, diğerini geride bırakarak ileri gidemez. Artık dünya küçüldü geri kalanların sorunları ileri gidenlerin sorunları haline geldi” şeklinde konuştu.

    TBMM Başkanı Yıldırım, teknolojik gelişmeler ile ilgili, “Teknolojinin barış ve istikrarı olumsuz etkileyeceğini esas alan felaket senaryoları için erken olduğunu düşünüyorum. Yenilik, teknolojik dönüşümün olumlu taraflarına odaklanıp genel olarak insanlığa hizmet aracı haline getirebiliriz. Ancak teknolojik gelişmelerin yüzde 50 nispetinde insanları işsiz bırakacağını, bundan da en fazla kadınların etkileneceğini akıldan çıkarmamalıyız. Buna yönelik tedbirleri şimdiden konuşmalıyız” ifadelerini kullandı.

  • Bebeğe ilk 6 ay su dahil hiçbir sıvı verilmemeli

    Düzce Üniversitesi Sağlık Uygulama ve Araştırma Hastanesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim dalından Dr. Öğr. Üyesi Önder Kılıçaslan, çocukların anne sütü ile beslenmesinin bedensel ve zihinsel gelişimlerine katkı sağladığını söyledi.

    Düzce Üniversitesi Sağlık Uygulama ve Araştırma Hastanesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim dalından Dr. Öğr. Üyesi Önder Kılıçaslan, 1-7 Ekim Ulusal Emzirme Haftası dolayısıyla anne sütü ve emzirme konusunda önemi bilgiler paylaştı. Emzirmenin, anne ve bebek arasında olması gereken bağın kurulmasının yanı sıra anneyi meme, yumurtalık ve rahim kanserinden koruduğuna dikkat çeken Düzce Üniversitesi öğretim üyesi emzirmenin annenin kemik erimesi ve doğum sonrası depresyonunu engellediğini de sözlerine ekledi.

    Anne sütü ile beslenen çocuklarda kulak, boğaz, akciğer, idrar yolu ve ishal gibi enfeksiyonlar ile çölyak hastalığı, obezite, diyabet, hipertansiyon, lösemi ve lenfoma gibi kanserler ve alerjik hastalıkların daha az görüldüğünü belirten Dr. Öğr. Üyesi Kılıçaslan, çocukların anne sütü ile beslenmesinin bedensel ve zihinsel gelişimlerine katkı sağladığını ifade etti.

    “Bebeği ilk aylarda daha sık olmakla birlikte 2-3 saatte bir emzirmek gerekli”

    Başarılı bir emzirme için tavsiyelerde bulunan Dr. Öğr. Üyesi Önder Kılıçaslan, “Bebeği ilk aylarda daha sık olmakla birlikte 2-3 saatte bir emzirmek gerekli. Özelikle bebek büyüdükçe aslında bebeği de bir birey olarak görüp, onun da acıkma saatlerini göz önünde bulundurmak önemli. Emzirirken anne rahat bir yere oturmalı, bebeğin başı annenin dirseğinin içinde ve yüzü anneye dönük olmalıdır. Meme başının kahverengi kısım ile beraber tam ve uygun şekilde bebeğin ağzının içinde olması emzirmenin altın kuralıdır. Özelikle tecrübesiz anneler mutlaka sağlık personellerinden yardım almalıdır” şeklinde konuştu.

    Annelere sütünü artırmak için bol bol su içmeleri önerisinde bulunan Kılıçaslan, bunun yanı sıra emziren annenin yorgun olmaması, kaygı, stres ve şüphe gibi olumsuz düşüncelerden uzak durmasının da önemli olduğunun altını çizdi.

    “Anne sütü her zaman ilk seçenektir”

    İlk 6 ay sadece anne sütü olmak üzere, 2 yaşına kadar annelere emzirme konusunda destek verilmesinin önemine vurgu yapan Dr. Öğr. Üyesi Kılıçaslan, “Anne sütü ile yeterli beslenen bir bebeğe ilk 6 ay su dahil hiçbir sıvı verilmemelidir. Mamalar sonuçta bebek için eşsiz bir besin olan anne sütünü taklit etmeye çalışan destek ürünleridir. Mama ile beslenen çocukta ne yazık ki daha önce bahsettiğimiz faydalar istenilen düzeyde sağlanamayabilir. Ancak anne sütü yetersizse veya anne sütü verilemeyecek sağlık durumlarında tabii ki mamalar kullanılabilir. Mamalar uygun şekilde, uygun miktarda hazırlanmalı ve temizliğe özen gösterilmelidir. Anne sütü varsa, yeterliyse ve annenin emzirmesinde sakınca yoksa anne sütü her zaman ilk seçenektir” diye konuştu.

    “Emziren anne her konuda desteklenmeli”

    Emziren annenin her konuda desteklenmesi gerektiğinin altını çizen Düzce Üniversitesi öğretim üyesi, huzurlu ve mutlu bir aile ortamının bu desteği sağlamada merkezi önem teşkil ettiğini dile getirdi. Bu konuda babalara büyük görev düştüğünü dile getiren Kılıçaslan, “Babalar, eşlerine karşı şefkatli, ev işlerinde yardımcı olmalıdır. Başarılı bir emzirme ve yeterli anne sütü için gerekli olan ilk şartın, annenin bedenen ve ruhen sağlıklı olması gerektiği unutulmamalıdır” ifadelerini kullandı.

    Emzirme problemleri ile karşılaşıldığında vakit geçirmeden anne ve bebeğin bir hekim tarafından değerlendirilmesi gerektiğinin üzerinde duran Düzce Üniversitesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı Öğretim Üyesi, yaşanan problemin basit bir sorun olabileceği gibi sonu ölümle bitecek ciddi bir sonuç doğurabileceği uyarısında bulundu. Grip, nezle gibi basit enfeksiyonların emzirmeye engel olmadığını ifade eden Önder Kılıçaslan, açıklamasını annenin ellerini sık sık yıkaması, öpme gibi bebeğe çok yakın temaslardan kaçınması, odaları havalandırması, bol sıvı alması ve mümkün olduğunca dinlenmesi gibi alınabilecek basit önlemleri sıralayarak tamamladı.

  • Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Türkiye’ye rağmen yapılan hiçbir işin başarıya ulaşmayacağını herkes görmeli”

    Cumhurbaşkanı Recep Tayip Erdoğan, “Türkiye’ye rağmen yapılan hiçbir işin bu bölgede başarıya ulaşmayacağını herkes görmeli ve bilmeli. Aynı durum Kıbrıs ve çevresinde gelişen hadiseler için de geçerlidir. Ülkemizin burnunun dibinde, Türkiye’ye rağmen ve hatta Türkiye’ye karşı işler yapabileceklerini sananlar yanıldıklarını yakında anlayacaklar” dedi.

    TBMM 27. Dönemin ilk grup toplantısında konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Suriye’de yaşanan gelişmelere ilişkin önemli açıklamalarda bulundu.

    “Şu anda bir ateşkes süreci devam ediyor”

    Suriye’de yaşanan gelişmeler, Cenevre ve Astana süreçleri ve Rusya ile yapılan İdlib anlaşmasına değinen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bizler Rusya ile bir Soçi zirvesini yaptık ve İdlib’te kötü giden bir süreci, sürekli bombalanan ve İdlib halkının İdlib’i terk ettiği bir dönemde artık duramazdık ve Sayın Putin ile ikili temaslarımız neticesinde bunu Soçi zirvesine dönüştürdük. Ve hamdolsun orada bir muhtırayı Savunma Bakanlarımız imzaladı. Şu anda bir ateşkes süreci devam ediyor. İdlib çevresinde 12 gözlem noktası bize ait, 10 gözlem noktası Rusya’ya, 6 gözlem noktası İran’a ait. Rejimin İdlib’i tehdidi noktasında Rusya her türlü tedbiri alıyor, içeride radikal uçlara karşı Türkiye olarak biz her türlü tedbiri alıyoruz, gerektiğinde Rusya ile birlikte hareket ediyoruz. Buradan yeni yeni bazı ne terör ne de bombalama olayları çıkmasın istiyoruz. Bunu Amerika’da da aynı masada yemek yediğimiz Lavrov ile etraflıca konuştuk” diye konuştu.

    “Bu tezimizi inşallah dünyaya da kabul ettireceğiz”

    Bölgede masada olunması gerektiğinin altını çizen ve masada olunmaması durumunda hiçbir söz sahibi olunamayacağını kaydeden Erdoğan, “Eğer alanda varsanız, masada varsanız sözünüz geçer, yoksanız sözünüz geçmez. Onun için biz hep dünya 5’ten büyüktür dedik. Bu alana bizim sürdüğümüz bir tezimizdir. Bu tezimizi inşallah dünyaya da kabul ettireceğiz. Buraya doğru bir oluşumu sağlamamız lazım. Amerika bir 7’ler düzenlemesi ‘small group’ adı altında yapıyor, biz de ona karşı, ben bir latife yaptım, biz de 4 ülkenin katılımı ile Türkiye, Rusya, Almanya, Fransa İstanbul zirvesini yapacağız. Bu da büyük bir ihtimalle ya bu ay sonuna kadar veya önümüzdeki ay itibariyle gerçekleşecek. Hedefimiz yine bu bölgede, yani koalisyon güçleri ile beraber Rusya-Türkiye burada masaya oturup ne yapacağımızın kararını verelim istiyoruz. İdlib’de rejim ile muhalifler arasında bir görevli bölge oluşturma ve tarafları çatışmalardan uzak tutma kararımız sayesinde hem büyük bir katliamın hem de ülkemizi hedef alacak göç dalgasının önüne geçtik. 3,5 milyon zaten var, bir 3,5 milyon daha gelirse bizim halimiz ne olur? Onun için bu tedbirleri aldık. Bu kararları hayata geçirmenin kolay olmadığını, çok büyük gayret gerektirdiğini, büyük riskler içerdiğini elbette biliyoruz. Kiminle, hangi liderle görüştüysem, 14 liderle dar kapsamlı görüşmeler yaptı, hepsi teşekkür etti, ‘sizin bu yaptığınızı kimse yapmaz.’ Bu 3,5 milyon dünyaya dağılsaydı o zaman halleri ne olacak bunu çok iyi biliyorlar. Bugüne kadar Suriye’de attığımız hiçbir adımın yanlış olmadığını gördüğümüz için İdlib’deki imtihanda da yüzümüzün akıyla çıkacağımızdan şüphe duymuyoruz. Suriye’deki iç savaşı ülkemize taşıma hesaplarından, Suriye halkının geleceğini kendi topraklarında güvence altına alma inisiyatifine gelmiş olmamız gerçekten tarihi bir başarıdır” şeklinde konuştu.

    “Bunları dünyaya nasıl izah edeceksiniz?”

    Suriye halkının doğrudan muhatap alınarak çözüme gidilmesi gerektiğini söyleyen Erdoğan, “Suriye halkı diyorum, yönetim demiyorum. Bazıları bunu birbirine karıştırıyor. Türkiye’nin sınırları boyunca oluşturulmaya çalışılan terör koridoruna destek veren ülkelerle ancak bu teşebbüsten vazgeçilmesi halinde bölgede birlikte çalışma imkanı bulabiliriz. İşte Suriye’nin kuzeyinde 19 bin tırı silahlarla oraya gönderdi, YPG-PYD’ye. Bunlar PKK’nın yan kolları, bunun yanında Amerika’nın 22 tane üssü var, 3 bin civarında kargo uçakla sürekli silah mühimmat gönderildi. Bunlar kime kullanılacak veya kime karşı kullanılacak. Sınırın öbür tarafında Türkiye var. Biz sizinle stratejik ortak değil miyiz? Biz paramızla silah istedik veren yok ama terör örgütüne bedava veriyorsunuz. Bunları dünyaya nasıl izah edeceksiniz?. Bu emperyal mantıkla bir yere varmak mümkün değil. Ama insanlık bunları görüyor. Biz de dilimiz döndüğü kadar anlatacağız. Bu ekonomik savaş, ticaret savaşı bunlardan kopuk değil, hepsi iç içe. Türkiye’ye rağmen yapılan hiçbir işin bu bölgede başarıya ulaşmayacağını herkes görmeli ve bilmeli. Aynı durum Kıbrıs ve çevresinde gelişen hadiseler için de geçerlidir. Ülkemizin burnunun dibinde, Türkiye’ye rağmen ve hatta Türkiye’ye karşı işler yapabileceklerini sananlar yanıldıklarını yakında anlayacaklar” dedi.

  • Cumhurbaşkanı Erdoğan: “Kıbrıs ve Ege’de Türkiye’ye rağmen hiçbir adım atılamaz”

    Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Kıbrıs’ta ve Ege’de, Türkiye’ye rağmen hiçbir adım atılamayacağını buradan bir kez daha tekrarlamak istiyoruz. Bu bölgede bizi yok saymaya kalkışanlar, kendi varlıklarını da topyekun tehlikeye attıklarını çok iyi bilmelidirler” dedi.

    TBMM 27. Dönem 2. Yasama Yılı açılışında Genel Kurulda konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin Rusya ve İran ile olan ilişkilerine değindi. Rusya ile her alanda çok sıkı ve hızla gelişen ilişkiler içinde olunduğunun altını çizen Erdoğan, Suriye politikasından turizme, savunma sanayinden enerjiye kadar her alanda Rusya ile Türkiye’nin ortak çıkarına olan projeleri hayata geçirdiklerini belirtti. “Biliyorsunuz, bir dönem Rusya ile aramızı bozmak için de pek çok provokasyon yapıldı” açıklamasında bulunan Erdoğan, karşılıklı olarak sağduyuyu ve soğukkanlılığı elden bırakmayarak, bu sıkıntıların üstesinden geldiklerini kaydetti.

    Önümüzdeki dönemde Rusya ile Türkiye arasındaki olumlu işbirliği iklimini daha da güçlendireceklerinin altını çizen Erdoğan, aynı şekilde İran ile de gerek Suriye ve Irak politikalarında, gerek diğer siyasi ve ekonomik konularda yakın temas halinde olduklarını, bölgenin geleceğiyle ilgili kararlarda İran’ın dışlanmamasına özel önem verdiklerini söyledi. “Bu ülkeye yönelik yaptırım tehditlerinin de adil olmadığını düşünüyoruz” ifadelerini kullanan Erdoğan, uluslararası kurumların denetimleriyle kolayca çözülebilecek sorunların, yaptırımlar gibi tüm ülke halkının cezalandırılması anlamına gelecek yollarla halledilmeye çalışılmasının doğru olmadığını kaydetti. Erdoğan, “Bu tür adımların hiçbir fayda sağlamadığı geçmiş tecrübelerle de sabittir” dedi.

    “Kıbrıs’ta ve Ege’de, Türkiye’ye rağmen hiçbir adım atılamayacağını buradan bir kez daha tekrarlamak istiyorum”

    “Önümüzdeki dönemde Türkiye, temel ilkelerimiz doğrultusunda, başkalarının taleplerinden ziyade kendi menfaatlerini ve ihtiyaçlarını merkeze alarak politikalarını belirleyecektir” ifadelerini kullanan Erdoğan, Türkiye için bir başka önemli sorun alanının da, Doğu Akdeniz’de, Türkiye’nin ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin haklarını, çıkarlarını, beklentilerini dikkate almayan yaklaşımlar olduğunu söyledi. Erdoğan, “Kıbrıs’ta ve Ege’de, Türkiye’ye rağmen hiçbir adım atılamayacağını buradan bir kez daha tekrarlamak istiyoruz. Bu bölgede bizi yok saymaya kalkışanlar, kendi varlıklarını da topyekun tehlikeye attıklarını çok iyi bilmelidirler. Bizim her konuda olduğu gibi Kıbrıs ve Ege konusunda da tercihimiz ‘kazan-kazan’ anlayışından yanadır. Hep birlikte kazanabileceğimiz yöntemler varken, işi krize ve hatta çatışmaya götürecek yollara tevessül edenler, bunun hesabını önce kendi halklarına vereceklerdir” dedi.

    “Düşmanca tutumlarını da bir an önce sona erdirmelerini bekliyoruz”

    Geçen yıl tüm dünyayı endişeye sürükleyen Körfez’deki krizin, istenmedik sonuçlara yol açmadan durulmuş olmasından memnuniyet duyduğunu kaydeden Erdoğan, “Katar’la olan yakın işbirliğimiz, bu ülkenin ülkemize çok büyük meblağlı yatırımlar yapma kararıyla, daha da perçinlenmiştir. Bölgedeki diğer devletlerle de işbirliğimizi güçlendirmek istiyoruz. Kimi bölge ülkelerinin Türkiye’ye yönelik düşmanca tutumlarını da bir an önce sona erdirmelerini bekliyoruz. Önümüzdeki dönemde bu konularda da kayda değer ilerlemeler kaydetmeyi umuyoruz” şeklinde konuştu.

    “Kudüs meselesi, bizim de, ümmetin de kırmızı çizgisidir”

    Erdoğan, Genel Kuruldaki konuşmasını şöyle sürdürdü:

    “Kuzey Afrika’nın istikrarı, hem Akdeniz’in, hem Ortadoğu’nun, hem de Afrika’nın geleceğiyle yakından ilişkilidir. Türkiye olarak, Libya başta olmak üzere, Kuzey Afrikalı kardeşlerimizin yanlarında olmayı, onlara her türlü desteği vermeyi sürdüreceğiz. Orta Asya ülkeleriyle ilişkilerimiz gün geçtikçe daha da ilerliyor. Kırgızistan’da katıldığımız ve Özbekistan’ın da ilk defa iştirak ettiği Türk Konseyi Zirvesi, bu bakımdan önemli bir açılım olmuştur. Azerbaycan’la ilişkilerimiz, siyasi, ekonomik ve sosyal bakımdan gerçekten çok iyi bir noktaya gelmiş durumdadır. Kazakistan’ın da, Türk Dünyası’nın aksakalı olarak gördüğüm Sayın Nazarbayev’in dirayetli liderliğinde önemli hamleler yaptığına şahit oluyoruz. Özbekistan, yeni ve çok büyük bir atılımın eşiğindedir. Türkmenistan’ın istikrarına ve gelişmesine de önem veriyoruz. Orta Asya’daki kardeşlerimiz ne kadar güçlü ve müreffeh olursa, Türkiye bundan o derece mutlu olur ve faydalanır. Aynı şekilde Türkiye’nin gücü ve zenginliği de, Orta Asya’daki kardeşlerimiz için önemli bir güvencedir. Balkanlarda, Bosna-Hersek, Sırbistan, Arnavutluk, Makedonya, Kosova, Karadağ gibi hepsini de dost olarak gördüğümüz ülkelerin tamamıyla yakın ilişkiler tesis etmenin gayreti içindeyiz. Tabii Bosna-Hersek’in milletimizin gönlünde, hem tarihi, hem insani olarak ayrı bir yeri vardır. Geçmişte çok büyük acılar yaşayan Boşnak kardeşlerimizin yanında olmayı, merhum Aliya İzzetbegoviç’in vasiyetine sahip çıkmayı boynumuzun borcu olarak görüyoruz. Yunanistan ve Bulgaristan’la, bu ülkelerden de karşılık gördüğümüz sürece, iyi komşuluk ilişkilerimizi devam ettirme yönünde güçlü bir iradeye sahibiz. Doğu komşumuz Gürcistan’la da ekonomik ve sosyal ilişkilerimizi, siyasi ilişkilerimizle tahkim ediyoruz. Kırımlı kardeşlerimizin huzuru ve esenliği için de mücadele etmeyi sürdürüyoruz. Hep söylediğim gibi, Kudüs meselesi, bizim de, ümmetin de kırmızı çizgisidir. Kudüs’ün mahremiyetine halel getiren, Filistinli kardeşlerimizin temel hak ve özgürlüklerine saldırı anlamı taşıyan hiçbir davranışa, hiçbir emrivakiye müsamaha gösteremeyiz. Türkiye olarak, sonuna kadar Kudüs davasının takipçisi olacağız. Görüldüğü gibi, uluslararası alanda çok önemli süreçleri aynı anda, aynı hassasiyetle ve aynı kararlılıkla yürüterek, ülkemizi aydınlık geleceğine hazırlıyoruz.”