Etiket: Hiç

  • Hiç Görmediği Yerlerin Resimlerini Yapıyor

    Eskişehir’de yaşayan ve yüzde 100 görme engelli olan İlker Ertuğrul, hiç görmediği yerlerin resimlerini öğretmeninin anlatmasıyla hayalinde canlandırarak resimleştiriyor.

    İlker Ertuğrul, 10 yaşında yapılan yanlış bir ameliyat sonrası durumunun düzelmesi yerine sol gözünü de tamamen kaybetti. Buna rağmen hayattan kopmayarak kendini eve hapsetmeyen Ertuğrul, Eskişehir Valiliği’nin açtığı Engelliler Koordinasyon Merkezi’nde eserlerini yapmaya devam ediyor. Braille Alfabesini kullanarak yaptığı resimleri şimdilerde boyayarak görsellik katan İlker Ertuğrul, “10 yaşında yanlış bir ameliyat sonucu sol gözümü kaybettim. 20 yaşımda resimle tanıştım. Şevki hocam, Braille Alfabesi’nden resim yapabileceğimi söyledi. Ona çok teşekkür ediyorum, bana öncülük ettiği için. 15 seneden beri bu kabartma resimle uğraşıyorum. Yaptığım resimler beyaz kağıda kabartma şeklinde olduğu için kimse anlamıyordu. Şimdi boyayarak görselleştirdiğimi düşünüyorum. Engelliler Koordinasyon Merkezi’ne ve emeği geçen öğretmenlerime de teşekkür etmek istiyorum” dedi.

    “ODUNPAZARI EVLERİNİ DOKUNARAK ÇİZDİM”

    Eerleri nasıl yaptığını anlatan görme engelli İlker Ertuğrul, öğretmeninden büyük yardım aldığını söyledi. Yaptığı eserleri çevresindekilere hediye eden Ertuğrul, “Odunpazarı evlerini hiç görmedim. Hatırlamıyorum, ama dokunarak Odunpazarı evlerini yaptım. Hiç görmediğim Erzurum Çifte Minaresini çizdim. Emine hocam anlattı, ben de çizdim. Hocam, boyamasında da yardımcı oldu. Kız Kulesini hayal meyal hatırlıyorum. Emine hocam anlatırken Kız Kulesini çizmiştim. Martıları da yanına iliştirdim. Kız Kulesini çizerken sanki ona ulaşmaya çalışıyormuşum hissi oluştu bende. Canlı olarak nasıl bir yer olduğunu görmedim. Görmek de isterdim aslında. Şu an Türkiye’yi çizmek isterim. Dağlarını ve ovalarını çizmeyi istiyorum. İstanbul’un güzel yerlerini mutlaka çizmek isterim” şeklinde konuştu.

    “ÖRME ENGELLİLER EVE KAPANMASINLAR”

    Her görme engellinin bir yeteneğinin olduğuna dikkat çeken İlker Ertuğrul, eve kapanmanın çözüm olmadığını dile getirdi. Her kurumun bir engelliyi kabul etmesinin güzel bir örnek olacağını vurgulayan Ertuğrul, “Öğretmenlerim bir kartona istediğim şekli çiziyorlar, onu kesiyorlar. Mesela bir eserimde kalplerin arasında bir kelebek var. O kelebeği ben hiç görmedim. Hocam bir kartona çizdi ardından kesti. Ben de dokunarak çizdim. Daha güzelini yapmak istedim ama bu kadar oldu. Bazı şeylerde kabiliyetim sınırlı. Yaptığım eserleri görmek isteyenler Engelliler Koordinasyon Merkezi’ne gelerek görebilirler. Görme engellinin nasıl resim yaptığını bir kere daha göstermek isterim. Eserlerimi ilk yaptığım zaman boyamamı istediler. Tepkiler güzeldi. Onları dinleyerek kendimi geliştiriyorum. Mutlaka her görme engellinin bir yeteneği vardır. O yeteneklerini ortaya çıkarsınlar. Evlere kapanmasınlar. Ben kapanmadım, bu eserler çıktı ortaya. Her kurum bir engelliyi kabul etse, çok güzel şeyler çıkar” ifadelerini kullandı.

    “HAYATA FARKLI GÖZLERLE BAKMAMIZA SEBEP OLUYOR”

    Eskişehir Valiliği’nin 2009 yılında kurmuş olduğu Engelliler Koordinasyon Merkezi’nin Müdürü Sibel Önal ise, engellilere sıcak bir yuva olmak istediklerini söyleyerek şöyle konuştu;

    “Eskişehir’de bir çok engelli var. Eskişehir Valiliği tarafından 2009 yılında kurulan bir kurumuz. Bir çok ilde yok. Burada bizim amacımız engellilere bir sıcak yuva olmak. Onlara istihdam sağlayacak kurslar açıyoruz. İlker, Eylül ayında bize ulaşmış. Biz onun elinden tuttuk. Öğretmenimiz de kendisine destek oluyor. Görme engelli ancak hayata küsmemiş. Hatta burada yaptığı esprilerle bizi güldürüp, hayata farklı gözlerle bakmamıza sebep oluyor. Girişteki masa üzerinde bir bardak vardı. İlker onu geçerken devirmiş. Ben İlker’e sonraki geçişinde ‘Dikkatli ol, su dökülmüş’ dediğimde, ‘Ya hocam körün biri çarpıp devirdi onu’ diye cevap verdi. Birisine ya da bir şeye çarptığında ‘Kör müsün kardeşim görmüyor musun beni?’ diyor. Resim konusunda öğretmenimiz de kendisine yardımcı oluyor. Tabletle çalışmalar yapıyor. Bir alışveriş merkezinde sergi açtığımızda vali bey ile tanıştılar. Valimiz de kendisine çok ilgi gösterdi. Hatta onun için hazırladığımız bir tablo da var. Onu da götürerek hediye edeceğiz. Geçenlerde okullar tatil oldu. O gün İlker kuruma geldiğinde kendisini biraz durgun gördüm. Ne olduğunu sorduğumda ‘Çocuklarım karne aldı ama ben göremedim’ dedi. Evet bu beni çok etkiledi açıkçası. O yüzden insanlardan engelli vatandaşlara daha farklı yaklaşmalarını istiyorum ama istenildiğinde tüm engellerin aşılabileceği kanaatindeyim.”

  • Bakan Yıldırım: “Bülent Bey’in Nefsi Konuşmalar Yapması Hiç Hoş Değil”

    Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali Yıldırım, “Kişisel meseleleri davanın önüne geçirip, davaya, partiye zarar verecek faaliyetlere meydan vermemek lazım. Ülkemiz bir ateş çemberinin içindeyken Bülent Bey’in çıkıp nefsi konuşmalar yapması hiç hoş değil” dedi.

    Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Yıldırım, TGRT Haber ekranlarında yayınlanan “Neler Oluyor” programına konuk oldu. İhlas Haber Ajansı ve TGRT Haber Ankara Temsilcisi Batuhan Yaşar’ın sorularını cevaplayan Yıldırım, gündeme dair önemli açıklamalarda bulundu. Dolmabahçe görüşmeleriyle ilgili açıklamalar yapan Bülent Arınç’ı nefsi konuşmalar yapmakla suçlayan Yıldırım, “Şuanda memleketimizin içinde bulunduğu şartlar malum. Bir yandan canını dişine takmış, memleketin bekası, birliği, kardeşliği için gecesini gündüzüne katan, çalışan bir hükümet, kolluk kuvvetlerimiz, diğer yandan da bu tip işler. Bunlar çok ayıp şeyler, bugün bunlar konuşulmaz. Konuşulacak şey, orada herkes aktif görevdeyken ne söylediyse onlar söylendi. O aktif görevler bitince söylenecek lafların bana göre kıymeti harbiyesi yok. Aynı zamanda da vatandaş da bunların hiçbirine itibar etmez, sayısız örnekleri var. Der ki, ‘kardeşim sen madem böyle çok şeyler biliyordun, orada söyleyecektin veya orada niye durdun bu kadar da aktif görev bitince başladın anlatmaya.’ Vatandaş bunu yakışıksız bulur, kabul etmez. İstediğini söyleyen istemediğini işitir. AK Parti’nin başarısı için, bugünlere gelmesi için hizmet eden herkese müteşekkiriz ama şartlar değiştiğinde önemli olan istikametin değişmemesidir. Kişisel meseleleri davanın önüne geçirip, davaya, partiye zarar verecek faaliyetlere meydan vermemek lazım. Ülkemiz bir ateş çemberinin içindeyken Bülent Beyin çıkıp nefsi konuşmalar yapması hiç hoş değil” diye konuştu.

    ANAYASA TARTIŞMALARI

    Türkiye’nin darbe anayasasından kurtulması gerektiğini ifade eden Bakan Yıldırım, “Yeni anayasa yapılması, bütün partilerin seçim vaatlerinde en önemli madde. Herkes yeni anayasa yapmak istiyor ama ‘yeni anayasada ne olsun’ konusu gelince herkes bir tarafa çekiyor. Bence bu anayasayı, bu parlamento yapamıyorsa bu siyasetin ayıbı, başarısızlığı olur. O zaman da darbe anayasasından sızlanmanın bir anlamı kalmaz. Eğer siyasi irade olarak milletin verdiği yetkiyi kullanıp, darbe artığı anayasayı ortadan kaldıramıyorsa siyaset, o zaman millete gidip hiç talepte bulunmasın. Burada bütün siyasi partilere görev düşüyor, ümit ediyorum ki bu 5 ayda kucaklaşılır, herkesi kucaklayan bir anayasa yapılır” değerlendirmelerinde bulundu.

    “BAŞKANLIK SEÇİMİYLE BELEDİYE BAŞKANI SEÇİMİ ARASINDA BİR FARK YOK”

    Başkanlık seçimiyle belediye başkanlığı seçimi arasında bir fark olmayacağını savunan Yıldırım, başkanlığın diktatörlük getireceği yönündeki eleştirilerin anlamsız olduğunu vurguladı. Siyasi iradenin tek olması gerektiğini belirten Yıldırım, “Cumhurbaşkanını halk seçmiş, ‘Cumhurbaşkanı sorumsuzdur’ demenin bir anlamı yok. Siyasi sorumluluk fiilen oluşmuştur. Seçime gittiğinde ‘kardeşim biz sana yüzde 52 oy verdik, ne oldu bu işler’, bunları soracak vatandaş. Bu çelişkiyi düzeltmek parlamentonun görevidir, bu çatışan alanları ortadan kaldırmak bu parlamentonun görevidir. Tayyip Beyin şahsına olayı indirmek kadar sığ bir düşünce kabul edilemez. Başkanlık dediğin şey ne? Yıllardan beri biz belediye başkanı seçiyoruz, Meclis üyelerini seçiyoruz; bu da o. Saptırıyorlar, başkanlık ne diktatörlük demek ne de başka bir şey. Başkanlık seçimiyle belediye başkanı seçimi arasında bir fark yok. Yıllardan beri belediye başkanı seçiyoruz, ülkede diktatörlük mü oluyor, belediye başkanı diktatör mü oluyor? Siyasi iradenin tek olması lazım. Bunun yolu da bu referandumdan sonra oluşan şartlar, başkanlığı doğrudan işaret ediyor. Çözümsüzlüğü millete dayatırsanız, millet bir dahaki seçimde çözümü kendisi üretir” ifadelerini kullandı.

    “BAŞKANLIK İÇİN KAMUOYU DESTEĞİ YÜZDE 50’LERİN ÜZERİNE ÇIKTI”

    Başkanlık sistemi için halkın desteğinin gün geçtikçe arttığını belirten Yıldırım, şunları ifade etti:

    “Ben bu işin her türlü önyargıdan arındırılmış olarak toplumun bütün kesimlerinde konuşulmasından yanayım. Uzlaşma Komisyonu çalışmasını yapsın, onun sonuçlarını görelim. Bilim adamları, STK’lar, vatandaşlar konuşsun, herkes kafasına takılanı söylesin. Ne söyleyeceksek baştan söylesin, işin sonunda da doğrusu anlaşılsın. Anayasa’da dünya kadar değişikliğe de gerek yok. İki üç tane küçük ayarlamalarla olacak bir şey. Bu konuda kamuoyu desteği gitgide artıyor. Kamuoyu desteği yüzde 50’lerin üzerine çıktı. Halkın desteği nasıl terörde tamsa, doğru zeminde konuşulduğu ölçüde burada da artacak. Arttığı zaman da vatandaşın baskısına siyaset dayanamaz. Milletin dediğinin tersine gitmeye çalışırsan millet defterini dürer.”

    Bakan Yıldırım, başkanlık sistemi geldikten sonra eyalet sistemine de geçileceği iddialarına, “Bu tereddütlerin ortadan kalkması için konuşulması lazım. Başkanlık sistemi Fransa’da var, eyalet mi var, Rusya’da var eyalet mi var? Eyalet olan yer de var, olmayan yer de var. Belediye başkanını seçerken İstanbul’un eyaletleri mi var, ilçeleri var. Bizde de Türkiye var, iller var, aynı şekilde devam edecek” cevabını verdi.

    “O GİTSİN AMERİKA’DA FİLM ÇEVİRSİN”

    Başbakan Ahmet Davutoğlu’nu vicdansızlıkla suçlayan Mahsun Kırmızıgül’ü eleştiren Yıldırım, “O anlamaz bu işlerden. Gitsin Amerika’da film çevirsin. Ne yapacak, üstüne vazife olmayan işlere burnunu sokuyor. Eğer ülkesini çok seviyorsa gelsin Türkiye’de yaşasın” diye konuştu.

  • 7-8 Yaşlarındaki Asker Kıyafetli Bir Çocuk Hiç Tanımadığı Şehit Ağabeyinin Tabutuna Gül Bıraktı

    Şırnak’ın Cizre ilçesinde teröristlerle çıkan çatışmada şehit olan Jandarma Uzman Çavuş Yusuf Haldun Uslu, son yolculuğuna Eskişehir’de uğurlandı. Cenaze töreni esnasında 7-8 yaşlarında asker kıyafetli bir çocuk da, şehidin al bayrağa sarılı tabutuna gül bırakarak asker selamı verdi.

    Şırnak Çakırsöğüt Komando Tugayında görevli Jandarma Uzman Çavuş Yusuf Haldun Uslu (28), Cizre’deki operasyon esnasında teröristlerce yapılan silahlı saldırı sonucu şehit oldu. Annesi Esma Uslu’yu 2012 yılında kaybeden uzman çavuşun şehit olduğu haberi dün Kumlubel Mahallesinde yalnız yaşayan baba Adem Uslu’ya askeri yetkililer tarafından verildi. Cizre Havaalanından askeri uçakla Eskişehir’e gönderilen şehit uzman çavuşun cenazesi, dün akşam saatlerinde Hava Hastanesine götürüldü. Sabaha kadar burada bekletilen cenaze, son kez baba ocağında helallik alınmasının ardından Reşadiye Camisi avlusuna getirildi.

    Şehidin cenaze namazına, Eskişehir Valisi Güngör Azim Tuna, Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanı Yılmaz Büyükerşen, Tepebaşı Belediye Başkanı Ahmet Ataç, Odunpazarı Belediye Başkanı Kazım Kurt, Büyük Birlik Partisi (BBP) Genel Başkanı Mustafa Destici, AK Parti Eskişehir Milletvekili Harun Karacan, askeri erkan, şehidin yakınları ve binlerce kişi katıldı.

    ARKADAŞLARI GÖZYAŞLARINA BOĞULDU

    Şehidin cenaze töreni esnasında ön safta yer tutan İsmail adlı bir arkadaşı, üst rütbeli bir komutanın omuzuna yaslanarak gözyaşı döktü. Cenaze namazının ardından baba Adem Uslu ile birlikte şehidin tabutuna sarılan isminin İsmail olduğu öğrenilen arkadaşı, gözyaşlarına hakim olamadı. Şehit Uzman Çavuş Uslu’nun birçok arkadaşı top arabasına konulan al bayraklı tabuta sarılarak defalarca öptü.

    TANIMADIĞI ŞEHİT AĞABEYİNİN TABUTUNA ASKER SELAMI VEREREK GÜL BIRAKTI

    Öte yandan asker kıyafetli 7-8 yaşlarındaki adının Enes Şahin olduğu öğrenilen bir çocuk askerler eşliğinde hiç tanımadığı şehit ağabeyinin tabutunun yanına geldi. Al bayrağa sarılı tabutun üstüne gül bırakan çocuk, daha sonra tabutun önünde asker selamı vererek cami avlusunun dışında bekleyen annesinin yanına gitti.

    TATİL DEĞİL VEDA ZİYARETİ OLMUŞ

    Evin tek çocuğu olan şehit uzman çavuşun en son 1 ay önce 15 günlük izin için baba ocağına geldiği ve babası Adem Uslu ile en son o zaman görüştüğü öğrenildi. Baba Uslu ise oğlunu görmesinin 15 gün sonrasında şehit haberini aldı.

    Bilecik doğumlu şehit Uslu’nun 4 ay önce kredi çekerek yalnız yaşayan babasına Kumlubel mahallesindeki apartman dairesini aldığı öğrenildi.

    OĞLUNUN KIYAFETLERİNİ GÖRÜNCE RAHATSIZLANMIŞ

    Şehidin babası Adem Uslu, oğlunun son kıyafetlerini görünce dün akşam evinde rahatsızlandı. Baba Uslu’nun tansiyon hastası olduğu ve Eskişehir Yunus Emre Devlet Hastanesinde yapılan tedavinin ardından taburcu edildiği öğrenildi.

    “KAHROLSUN PKK” SLOGANLARI

    Jandarma Uzman Çavuş Yusuf Haldun Uslu, Eskişehir İl Müftü Vekili Dilaver Şahin tarafından kıldırılan cenaze namazının ardından askerlerin omuzunda top arabasına konularak Kanlıpınar Şehitliğine götürüldü. Şehidin cenazesi, burada gözyaşları eşliğinde toprağa verildi. Diğer yandan şehidin naaşının top arabasıyla ilerlediği sırada binlerce kişi terörü lanetleyerek, “Kahrolsun PKK”, “Şehitler ölmez vatan bölünmez” sloganları attı.

  • Aydın’da Yeşil Ciplere Olan Rağbet Hiç Bitmiyor

    Türkiye’de kişi başına en fazla araç düşen illerin başında gelen Aydın’da şehir merkezlerinde yaşayanlar sıfır kilometre araçlara rağbet gösterirken, dağ köylerinde yaşayanlar ise asırlık yeşil ciplerden vazgeçmiyor. Yeni model ciplerden daha kıymetli olan eski ciplerin gördüğü işi yeni araçların görmediğini belirten köylüler arızalanan cipleri tamir ettirebilmek için adeta sanayide sıraya giriyor.

    Türkiye’de en fazla eski model cip varlığına sahip ilerlin başında gelen Aydın’a her gün aradeniz Bölgesi başta olmak üzere diğer illerden de cip geldiğini belirten köylüler Aydın’ın verimli dağlarındaki incir, zeytin ve kestane üretiminde en büyük yardımcılarının arazili ve 4 çekerli eski cipler odluğunu belirtiler. 1941 yılında ilk olarak ABD ordusu için imal edilen 1951 yılından sonra da Türkiye’de imal edilip kullanılan ve halk arasında Tuzla Cip olarak bilinen arazi araçlarının alternatifinin üretilmediğini ifade eden köylülerden Ahmet Yardımcı, Aydın’da halen 65 yaşında ciplerin dağ köylerinde kullanıldığını belirtti.

    Aydın’da bir elin parmak sayısını geçmeyecek kadar az tamircisi olmasına rağmen halen piyasada olan yüzlerce cip bu tamircilerin elinde saat gibi onarılıp ekonomiye can veren Aydın’ın verimli dağlarında 60 yıldır yol kat ediyor. Adeta köylünün katırı onumunda olan eski ciplerin adeta Aydın için üretilmiş makineler olduğunu belirten Aydın’ın duayen cip tamircilerinden Gürbüz Özince “Aydın’da bazıları hobi, bir çoğu ise arazi şartları nedeniyle mecburiyetten eski cipleri kullanıyor. Yeni araçlar bilgisayarla tamir edilebiliyor ama bu araçlar ancak usta kulağı ve gözü ile sıkıntısı belirlenip tamiratı yapılıyor. Bu arabalar kemikli ve şaseli araba olduğu için nesilden nesile tamir edilip kullanılabiliyor.

    CİPLERİN TARİHÇESİ

    1941 yılında ABD ordusu için imal edilen hafif, manevra kabiliyeti yüksek ve sağlam ciplerin CJ serisinde 8 ayrı modeli geliştirilip üretildi. Bu araca benzer özellikteki aşırı lüks olmayan ancak çok dayanıklı araçların üretimi Türkiye’de de 1970 yılına kadar devam etti. 1970 yılından sonra üretilmeyen araçlar yoğun olarak dağların verimli olduğu Aydın ve Karadeniz bölgesinde kullanılıyor. Yeni araçlar hem çok pahalı hem de fazla dayanıklı olmadığı için tarım sektöründe kullanılamıyor. Yaylalardaki çiftçiler tarafından kullanılan birçok araç halen miras yoluyla babadan oğla geçiyor. Özellikle yolu arazisi engebeli ve yolu kötü olan bölgelerde cipler çiftçinin eli ayağı oluyor.

  • “Hiç” Ödülleri Başvuruları Başladı

    Bursa Halkla İlişkiler Derneği’nin her yıl düzenlediği “HİÇ” ödüllerinin dördüncüsü için başvurular başladı.

    Bursa Halkla İlişkiler Derneği’nin 2013 yılında başlattığı “HİÇ” (Halkla İlişkiler Çalışmaları) ödüllerinin dördüncüsü için başvurular başladı. Halkla ilişkiler ve kurumsal iletişim çalışmalarını teşvik maksadıyla verilen HİÇ ödülleri 21 Nisan 2016 tarihinde sahiplerini bulacak. Bursa Halkla İlişkiler Derneği Başkanı Serdar Ömeroğulları, 2013 yılında çıktıkları bu yolda mesleğe gönül veren halkla ilişkiler uzmanlarının HİÇ ödüllerine gösterdiği ilginin her yıl artmasından memnuniyet duyduklarını, hedeflerinin halkla ilişkiler alanında daha parlak projelerin artması olduğunu söyledi.

    Ömeroğulları, 2013 yılında 18 proje ile başvuru yapılan HİÇ ödüllerine 2014 yılında 23, 2015 yılında ise Bursa ve Türkiye genelinden 37 proje ile başvurulduğunu belirterek, ödül adaylarına “İletişim alanında oluşturduğumuz güçlü sinerjiyi tüm Türkiye’ye yaymanın gururunu yaşıyoruz. Gelin bu gurura siz de ortak olun ve halkla ilişkiler çalışmalarınızı sektörün en prestijli ödüllerinden biriyle taçlandırın” çağrısında bulundu.

    Son başvuru tarihi 18 Mart 2016 olan yarışmada kurumsal iletişim, kurum içi iletişim, kurumsal sosyal sorumluluk, sponsorluk iletişimi, sivil toplum kuruluşları ve kamu kuruluşları kategorileri bulunuyor.