Etiket: Hesap

  • Hesap yüzünden dövülen gencin dişleri, burnu ve elmacık kemiği kırıldı

    Tunceli’de, bir restoranda yemek yedikten sonra hesap yüzünden çıkan tartışmada dövüldüğü iddia edilen gencin iki dişi, burnu ve elmacık kemiği kırılırken, kafa tasında 3,5 santim çatlak oluştu.

    Olay, merkez Munzur Mahallesi’nde bulunan bir restoranda meydana geldi. İddiaya göre, 19 yaşındaki üniversite öğrencisi Sevkan Çetin ve arkadaşı Onur Ergül bir lokantaya yemek yemeye gitti. Yemeğin ardından restoran sahipleri ile iki arkadaş arasında hesap yüzünden tartışma çıktı. Tartışma sonrasında Onur Ergül lavaboda, Sevkan Çetin ise oturduğu masada darp edildi. Çetin, aldığı darbeler üzerine yaralanarak Elazığ Eğitim Araştırma Hastanesinde tedavi altına alındı. Tedavisine devam edilen Çetin’in kafa tasında 3,5 santimetre çatlak oluşurken, 2 dişi, elmacık kemiği ve burnunun kırık olduğu tespit edildi.

    Oğlunun restoranda darp edilmesinin üzüntüsünü yaşayan baba İsmail Çetin, “Bugün hastanede çocuğumun bu durumda olması beni üzüyor. İnşallah bir daha böyle hadiseler yaşanmaz. Kimse kimseye öldürme teşebbüsünde bulunmasın. Çocuğum şu anda konuşamıyor. Restoran sahipleri, çocuğumun ve arkadaşının orada oturan müşterilere saldırdığını söylüyorlar. Kendilerini bu şekilde aklamaya çalışıyorlar. Olay öyle değil. Oğlum ve arkadaşı restoranda oturuyor. Hesap kabarık geliyor. Bunların arasında bir husumet oluyor. Çocuğumun arkadaşı lavaboya giderken orada dövüyorlar. Daha sonra orada biri kameraları kapatın diyerek, masada oturan çocuğumun suratına sert bir cisimle vuruyor. Daha sonra baygın bir şekilde olan çocuğumu yerde tartaklıyorlar” dedi.

    Oğlunun darp edilmesinin ardından kafa tasında çatlakların oluştuğunu, burun, elmacık kemiği ve dişlerinin kırıldığını aktaran Çetin, “Doktorlar, çocuğumun burnunda geriye doğru büyük hasarlar oluştuğunu söyledi. Daha sonrada biz yapmadık deyip alay geçiyorlar. Ben baba olarak daha bir şey demeden onlar kendilerini aklamaya çalışıyor. Bu beni derinden üzüyor” ifadelerini kullandı.

  • Kurtulmuş: “Günyüzü görmeyecekler ve mahkemelerde hesap verecekler”

    Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Numan Kurtulmuş, FETÖ’’nün 15 Temmuz hainliğini asla unutmayacaklarını ve unutturmayacaklarını belirterek, “Günyüzü görmeyecekler ve mahkemelerde hesap verecekler” dedi.

    Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Numan Kurtulmuş, Ordu Büyükşehir Belediyesinin Demokrasi Meydanı’nda düzenlediği halk iftarına katıldı. Yaklaşık 10 bin kişinin katıldığı iftar öncesi halka seslenen Kurtulmuş, 15 Temmuz darbe girişiminin asla unutulmaması ve unutturulmaması gerektiğini ifade etti. 15 Temmuz’un Türk tarihinin en kara sayfalarından biri olduğunu kaydeden Kurtulmuş, “Türkiye yüzyıllar boyunca böyle bir ihanet görmedi. Tanklarla, toplarla, tüfeklerle, bu insanların üzerine saldırdılar. Ve 249 kardeşimizi şehit ettiler. 2 bin 184 insanımız gazi oldu. Bunları asla unutmayacağız” diye konuştu.

    Kurtulmuş, şöyle devam etti:

    “FETÖ’cü darbecilerin ve onların arkasındaki güçlerin unutmaması gereken bir şey vardır. 15 Temmuz bu milletim ikinci kurtuluş mücadelesi verdiği gündür. Bu millet 15 Temmuz’u geride kalan bir vaka olarak asla kabul etmeyecektir. 15 Temmuz çocuklarımıza torunlarımıza aktaracağız bir kurtuluş bir diriliş destanının adıdır. O büyük destanı unutmayacağız ve unutturmayacağız. Onların kahpeliğini de unutmayacağız.”

    “Günyüzü görmeyecekler”

    FETÖ davalarına dikkat çeken Kurtulmuş, verilen ağırlaştırılmış müebbet hapis cezalarını hatırlatarak, “İşte görüyorsunuz bu FETÖ’cülerin bir davasında ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası çıktı. Bunlar zannetmesinler ki ‘biz bunlara unuttururuz. Bu millet saf millettir. Bunlar bir daha karşımıza çıkmaz’ zannetmesinler. O defter kapandı. Sonuna kadar mücadele edeceğiz. Ve inşallah bunlar hiçbir şekilde gün yüzü görmeyecekler ve mahkemelerde hesap verecekler” ifadelerini kullandı.

  • Bakan Zeybekci: “PKK’yla pazarlık yok, görüşme yok, hesap sorma var”

    Avrasya Yönetici Sanayici ve İşadamları Derneğinin (AYSİAD) kuruluş yıldönümünde düzenlediğin ödül törenine katılan Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci, “Artık PKK’yla görüşme, pazarlık yok, sadece hesap sormak var, hesap görülecek” dedi.

    AYSİAD tarafından geleneksel olarak düzenlenen AYSİAD’ın 13. Kuruluş yıl dönümü ve Merkezefendi Belediyesi’nin ‘En Güzel Türkçe İsimli İşyeri, İş hayatı Girişimcilik, Türk Kültürüne Hizmet, Denizli’ye Hizmet’ kapsamında kapsamındaki ödülleri, Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci’nin katılımıyla sahiplerini buldu.

    Bir otelde düzenlenen ödül törenine Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci, Denizli Valisi Ahmet Altıparmak, Denizli Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Zolan, Merkezefendi Belediye Başkanı Muhammet Subaşıoğlu, çeşitli sivil toplum kuruluşunun temsilcileri ve davetliler katıldı.

    Kürsüde katılımcılara seslenen Bakan Zeybekci, Türkiye’yi gerileten hastalıkların sebebinin koalisyonlar olduğunu belirtti. Bu hastalığın en güçlü olunduğu bir dönemde bile türediğini kaydeden Zeybekci, “En güçlü olduğumuz anda bile, bu hastalığı Haziran 2015 yılında depreştirmediler mi? 2015 yılının 7 Haziran’ında, yine bütün bu kurguların sahipleri, bölücü terör örgütünün partisini Türkiye’de boyalayıp, kınalayıp, ‘Türkiye Partisi’ ile satıp, ‘Demokrasiye bağlı kalacağız, TBMM’de siyaset yapacağız, bölücülük yapmayacağız, anayasadan ayrılmayacağız’ sözlerini verdikten sonra, benim ülkemin ‘saf’ sosyalistleri ve birçok yerdeki liberal görüşlü arkadaşımız dahil olmak üzere, yüzde 13.5 oy verdi. 80 tane milletvekili verdi. Yine aynı tuzak, 1991’deki gibi. Bu milletin aklına çeldiler. Bu milletin akılını karıştırdılar ve tek başına olan iktidarı indirmediler mi? Yine aynı hastalıkla yapmadılar mı, yine aynı tuzakla yapmadılar mı? Peki onu yaptıklarında ne oldu, Türkiye’de parlamentoda siyaset mi yaptılar. 7 Haziran seçimleri oldu. Haziran sonunda onların milletvekilleri yemin etti. Temmuz’un başında çukur siyasetiyle, bu ülkeyi kan gölüne çevirmediler mi, çevirdiler. Çünkü aynı tuzakların sahibi onlara öğrettiler” dedi.

    “Görüşme yok, hesap sorma var”

    Türkiye’ye karşı olunmasının asıl hikayesinin başka olduğunu aktaran Zeybekci, “Asıl hikaye Türkiye’nin şehit kanlarıyla sulanmış olan bir bölümünü ve dediler ki, ‘bakın biz Irak’ın bir bölümünü, Suriye’nin kuzeyinden operasyona başladık, siz de içerden devam edeceksiniz, Türkiye’nin bir bölümünü koparacağız’. Bu millet onlara gerekli cevabı verdi. Güvenlik güçleri onları, kazdıkları çukurlara gömdü ve gömmeye devam ediyor. Artık bunun dönüşü yoktur. artık pazarlık yoktur, artık görüşme yoktur, bundan sonra sadece ve sadece hesap görme olacaktır. Terör örgütü ile sadece hesaplaşılacaktır. Onların da hesabı görülecektir” diye konuştu.

    “İnsansız hava araçlarının teknolojilerine sahip olacak beş ülkeden bir olacağız”

    Türkiye’nin güçlü bir ülke olduğunu belirten Zeybekci, onu sadece namerde değil, merde bile muhtaç duruma getirmeme hedefinde olduklarını söyledi. Türkiye’nin insansız hava araçlarını üretmeden önce gerekli bilginin verilmediğini belirten Zeybekci, “Çünkü bizleri öyle bir kurguya getirdiler ki, terörist takip edeceğim, insansız hava aracı verin bin bir nazla veriyor. İnsansız hava aracının kontrolü de onlarda, bütün bilgi de onlara akıyor ve gördükten sonra bazılarını sana veriyor. Ama şimdi geldiğimiz noktada, artık Türkiye kendi insansız hava aracını yapıyor. Havada 24 saat kalıyor ve özellikle Türk insansız hava araçlarında, yine yüzde yüz Türk mühendislerinin yaptıkları o silahlar da takıldıktan sonra bu anlamda, dünyada bu teknolojiye sahip beş ülkeden biriyiz. Kimseye söylemiyoruz, kimseye hesap vermek zorunda değiliz ve kimseye bilgi vermek zorunda değiliz. Nerde bu ülkeye, bu vatana, bu bayrağa kast eden varsa kabus gibi, 24 saat onların başında bekliyor. Yakıtı biterken, başkası geliyor. burnunu çıkardığında ise aslanlarımız onları burnunda vuruyor. İşte güçlü ülke olmak budur, bunlara sahip olabilmektir” diye kaydetti.

    Konuşmalarının ardından Bakan Zeybekci, ödül almaya hak kazananlara ödüllerine verdi.

  • Eğitim Bir-Sen Genel Başkan Vekili Selvi: “Millete hesap verebilen bir sistem gelmelidir”

    Türkiye’nin, örtülü bir savaş yaşadığı dönemde zayıf iktidar etme yöntemleriyle hiçbir şeyi göğüsleyemeyeceğini ifade eden Eğitim Bir-Sen Genel Başkan Vekili Latif Selvi, aldığı kararın arkasında durabilecek ve millete hesap verebilen bir sistemin gelmesi gerektiğini söyledi.

    Eğitim Bir-Sen Elazığ Şubesi, Genişletilmiş İl Divan Toplantısını gerçekleştirdi. Öğretmenevi konferans salonunda yapılan toplantıya Eğitim Bir-Sen Genel Başkan Vekili Latif Selvi, Genel Başkan Yardımcısı Ramazan Çakıcı, Elazığ Şube Başkanı İbrahim Bahşi ve sendika üyeleri katıldı.

    Krallıklardan ilk demokratik deneyimlere geçildiği dönemlerde önemli bir kısmı meşrutiyetle uygulanmış olan parlamenter sistemin devam edilmesinin istenildiğini vurgulayan Eğitim Bir-Sen Genel Başkan Vekili Latif Selvi, bunun olması için ülkede azami seviyede bir uzlaşma kültürünün ve birlikte hareket edilmesi zemininin çok güçlü olması gerektiğini ifade etti.

    “Millete hesap verebilen sistem gelmelidir”

    Tecrübelerden anlaşıldığı kadarıyla parlamenter sistemden başarılı olunamadığını belirten Selvi, “Maalesef çok kolay bir şekilde ülke geleceğini de hiç dikkate almadan hükümetleri yıkıyor ve yenilerini kurabiliyoruz. AK Parti iktidarları önemli miktarda tek başına iktidar olduğu için yaşanan faciaları gençlerimiz unuttular. Süleyman Demirel, Cumhurbaşkanı olarak parti başkanı olmayan adama bile git hükümet kur diye yetki verdi. Sistem diye söyledikleri, gül gibi gelip geçiyoruz dedikleri sistem budur. Bu sistem 7 Haziran da yaşandı. Hükümet kuramadık. Partiler görüşüyor ve birbirlerine başbakanlık teklifi yapıyorlar. Sonuç olarak hükümeti kuramadık ve 1 Kasım seçimlerine kayyumla gittik” dedi.

    Türkiye’nin örtülü bir savaşı yaşadığını dile getiren Selvi, “Böyle zayıf iktidar etme yöntemleriyle hiçbir şeyi göğüsleyemez ve karar alamaz. Bunun içinde kuvvetli aldığı kararın arkasında durabilecek, millete hesap verebilen bir sistem gelmelidir. Biz seçtiğimiz gün kimin başbakan olacağını kimin hükümet edeceğimizi bilmemiz lazım. İşte bu yeni sistem bunu ifade ediyor. Kuvvetler ayrılığı ilkesi bozulurmuş. Şuanda kuvvetler ayrılığı ilkesi sağlıklı işlediğini kimse söyleyemez” diye konuştu.

    “Biz bu referandumda evet diyoruz”

    Darbelerle gelen anayasanın Türkiye’de yama tutmadığını söyleyen Genel Başkan Yardımcısı Ramazan Çakıcı ise, “Çürüyen bu sistemin değişmesi için ara ara adımlar atıldı. 2008, 2010 ve şimdi 2017 yılında bir adım daha atıldı. Atılan bu adımlar yeterli değil. Ama bu adımlar geçmişe göre iyi ve olumlu gördüğümüz adımlardır. Biz biliyoruz ki atılan bu adımlar sömürü düzeninden bir adım daha kurtulmamıza araçtır. Çünkü güçlü bir hükümet yapısında hem ülke güçlü olur, hem de kişi başına düşen milli gelir artar. Bu nedenle biz Memur-Sen ailesi olarak bir daha 27 Mayısların, 12 Martların, 12 Eylüllerin, 28 Şubat süreçlerinin, 27 Nisan e-muhtırası ve halkın iradesi ile tek başına iktidar olan bir siyasi partinin kapatılması için cumhuriyet savcılarının dilekçe vermemesi için biz bu referandumda evet diyoruz” şeklinde konuştu.

    Eğitim Bir-Sen Elazığ Şube Başkanı İbrahim Bahşi ise, “81 ilde meydanlara inerek referandum sürecinde, ’Memur-Sen’e davet tercihimiz evet’ sloganıyla bu ülkenin her 10 yılda bir darbelere maruz kalmaması için mücadele veriyoruz” diye konuştu.

  • Bakan Bozdağ: “Kaçan darbeciler mutlaka hesap verecekler”

    15 Temmuz darbe teşebbüsünün Türk demokrasisi ve siyasi hayatı bakımında önemli bir dönüm noktası olduğunu hatırlatan Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, “Kaçan darbeciler mutlaka hesap verecekler. Kaçanlar, kaçtıklarıyla kalacaklarını düşünmesinler. Nereye kaçarlarsa kaçsınlar, hangi deliğe saklanırlarsa saklansınlar onları bulmak, milletin yargısının önüne çıkarmak ve milletin yargısına hesap vermesini sağlamak bizim boynumuzun borcudur” dedi.

    Adalet Bakanı Bozdağ, Büyük Sinema Salonu’nda AK Parti Şubat Ayı Yozgat İl Danışma Meclis Toplantısı’na katıldı. Toplantıda konuşma yapan Bakan Bozdağ, 2016 yılının 15 Temmuz darbe teşebbüsüyle Türk demokrasisi bakımından, Türk siyasi hayatı bakımından ve tarihleri bakımından çok önemli bir dönüm noktası olduğunu ifade ederek Türkiye’nin 2016’yı çok büyük zorluklarla geçirdiğini belirtti.

    Bakan Bozdağ, “Belki dünyada böylesi bir vahşeti yaşayan ülke sayısı çok azdır. Ama böylesi büyük bir vahşet karşısında milli iradesine, hukukuna, devletine, seçilmişlerine, anayasasına ölümüne sahip çıkan ve destan yazan millet varlığı yoktur. Ne zaman düdük çalan olsa başka ülkelere bakın düdük çalanlar hep kazanmış. Türkiye’nin geçmişine baktığınız zaman 15 Temmuz’a kadar çalınan düdükler hep başarılı olmuş. Ama 15 Temmuz’da Türkiye’nin hem siyaseti farklı durmuş, hem yönetimi farklı durmuş, hem meclisi farklı durmuş, hem medyası farklı durmuş, hem sivil toplum örgütü farklı durmuş hem de halkımız farklı durmuş. Ölümüne hep beraber demokrasi demiş, hukuk demiş, milli irade demiş ve darbecilere Türkiye’yi değil, dünyayı dar etmiştir, dar. Şimdi kaçıyorlar, Amerika’ya kaçıyorlar, Almanya’ya kaçıyorlar, başka yerlere kaçıyorlar. Nereye kaçarlarsa kaçsınlar, hangi deliğe saklanırlarsa saklansınlar onları bulmak, milletin yargısının önüne çıkarmak ve milletin yargısına hesap vermesini sağlamak bizim boynumuzun borcudur. Kaçan darbeciler mutlaka hesap verecekler. Kaçanlar, kaçtıklarıyla kalacaklarını düşünmesinler. Millete yaptıklarının, bu devlete yaptıklarının, şehit ettiklerinin, gazi yaptıklarının, akıttıkları kanların, bu millete ve devlete yaptıkları ihanetin cezasını mutlaka görecekler. Ondan kimsenin endişesi olmamalıdır” dedi.

    “Millete güvenenler, ’evet’ milletten korkanlar, ’hayır’ diyecektir”

    Cumhurbaşkanlığı sistemiyle ilgili açıklamalarda bulunan Bakan Bozdağ, hükümeti şuan da milletvekillerinin seçtiğini söyledi.

    Türkiye’de bir cumhurbaşkanlığı seçiminin bir de milletvekilliği seçiminin olduğunu dile getiren Bozdağ “Hükümet nereden çıkıyor? Meclisin içinden çıkıyor. İşte millete güvenmeyen bu anayasa, milletin doğrudan hükümet seçmesine izin vermiyor. Milleti doğrudan hükümet seçmeye ehil görmüyor. Şimdi, cumhurbaşkanlığı hükümet sistemiyle yapılan en önemli değişiklerden birisi, hükümeti doğrudan seçme yetkisinin asıla, aziz milletimize verilmesidir. Referandumda, halk oylamasında, milletimiz esasında, ’hükümeti doğrudan ben seçmek istiyor muyum, istemiyor muyum?’ diye bir muhakeme yapıp ona göre karar verecektir. Eğer, ’hükümeti doğrudan ben seçmek istemiyorum, ben buna ehil değilim’ diyenler ’hayır’ diyecektir. ’Hayır kardeşim, ben asılım asıl, milletvekilini ben seçiyorum, benim seçtiklerim hükümeti seçiyor, ben vekilleri aradan çıkarıyorum, hükümeti doğrudan bundan sonra ben seçeceğim’ diyenler, ’evet’ diyecektir. Millete güvenenler, ’evet’ milletten korkanlar, ’hayır’ diyecektir. Korku pompalıyorlar. Ne değişiyor? Ankara’da ayak oyunlarıyla hükümet teşkil etme dönemi tarihe kavuşuyor. Onun için dikkat edin milletten alamadıkları iktidarı Ankara’da almaya alışmış çevreler, ara dönemlerde darbe öncesi, sonrası vesaire, bazı puslu havalarda güç ve kudret devşirenler hepsi cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine karşı bir araya geldiler. Niye karşı? ’Milli egemenlik zayıflıyormuş’ diyor. Ya Allah aşkına, millete hükümet seçme görevini vermemiş bu anayasa, milli egemenliği madem millete tanıyor da neden hükümeti seçme görevini doğrudan millete vermiyor? Şimdi ne yapılıyor? Doğrudan hükümeti seçme görevi aziz millete veriliyor. Bu referandum, bunun oylanacağı referandum. Biz buna karar vereceğiz. ’Hükümeti doğrudan biz mi seçelim, yoksa bizim seçtiğimiz vekiller mi seçsin?’ İşin esası, özü burada düğümleniyor. Ben inanıyorum ki, aziz milletimiz, ’hükümeti doğrudan ben seçeceğim.’ Halkın doğrudan hükümet seçmesi milli egemenliğin sahibine doğrudan tevdi anlamına gelir ve milli egemenliği güçlendirir. Hem belediyeyi doğrudan seçiyor, hem belediye meclisini doğrudan seçiyor, hem il genel meclis üyelerini doğrudan seçiyor, hem milletvekilini yani yasamayı doğrudan seçiyor, hem cumhurbaşkanını doğrudan seçiyor, şimdiye kadar hükümetini seçemiyordu bundan sonra Türk milleti hükümetini de doğrudan seçecektir” şeklinde konuştu.