Etiket: Günlerini

  • CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Kadıköy Belediyesi’nin Haydarpaşa Garı’nda düzenlediği Kitap Günleri’ni ziyaret etti.

    Kadıköy Belediyesi’nin tarihi Haydarpaşa Garı’nda düzenlediği Kitap Günleri sona erdi. İstanbulluların yoğun ilgi gösterdiği Kitap Günleri’ni Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ziyaret etti.

    Kitap Günleri’ni Aykurt Nuhoğlu eşliğinde CHP Genel Başkan Yardımcısı Akif Hamza Çebi, CHP Milletvekili Gürsel Tekin CHP İstanbul İl Başkanı Cemal Canpolat ve CHP Kadıköy İlçe Başkanı Ali Narin ile birlikte gezen Kılıçdaroğlu etkinlik hakkında bilgi aldı. Yazarların imza masalarına uğrayan CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na okurların da ilgisi oldukça yoğundu.

    325 Bin ziyaretçi

    3 Haziran Cumartesi günü başlayan Kitap Günleri’ni toplam 325 bin kişi ziyaret etti. 2 milyona yakın kitap satıldı. 180 yayınevi, 16 STK, 50 bireysel yazarın yer aldığı Kitap Günleri’nde bin sanatçı ve yazar imza günü ve söyleşi yaptı. Tarihi Haydarpaşa Garı’nda kitap ve yazarlarla buluşan okuyucular vagonlarda kitap okudular. Yazarların söyleşilerine katıldı.

    İmza masalarında yoğun kuyruklar

    Kitap Günleri boyunca aralarında Murathan Mungan, Ahmet Ümit, Nihat Sırdar, Özgür Mumcu, Ataol Behramoğlu, Mert Fırat, Hasan Ali Toptaş, Sunay Akın, Emre Kongar, Türkan Şoray, Sunay Akın gibi pek çok yazar, şair, gazeteci, oyuncu, bilim insanı ve felsefeci İstanbullularla buluştu. Yazarların imza masalarında saatler süren kuyruklar oluştu.

    Kısa Film Kolektifi’nin film gösterimlerine ve söyleşilerine de ev sahipliği yapan Kitap Günleri boyunca özellikle çocuk ziyaretçilerin faydalı ve eğlenceli vakit geçirebileceği pek çok atölye düzenlendi. Felsefe, Origami, Karikatür, Yaratıcı Yazarlık, Dedektiflik, Hikâye Yazma, Portre Çizim ve Masal Terapisi atölyelerinde çocuklar neşeli saatler geçirdi.

    Tümüyle Kadıköy Belediyesi olanaklarıyla gerçekleşen Kitap Günleri için 10 bin metrekarelik peronlar ve tüm trenler Kadıköy Belediyesi tarafından temizlendi ve onarıldı. Kitap Günleri’nde elektrik, temizlik, teknik, tasarım, organizasyon, güvenlik, iletişim, sağlık, ulaşım vb. olmak üzere 200 Kadıköy Belediyesi personeli çalıştı.Her gün 3 noktadan Haydarpaşa Garı’na sürekli ring seferlerinin yapıldığı Kitap Günleri’ni sadece Kadıköylüler değil İstanbul ve çevre illerden okurlar ziyaret etti.

    “İnsanlar kitaplara ve Haydarpaşa’ya sahip çıkıyor”

    Kitap Günleri’ne ilişkin konuşan Kadıköy Belediye Başkanı Aykurt Nuhoğlu şöyle konuştu; “Tarihi Haydarpaşa Garı ile kitapları buluşturduk. Geçtiğimiz yıl 5 gün süren Kitap Günleri’ni 110 bin kişi ziyaret etmişti. Bu yıl 9 gün yaptık ve 325 bin kişi ziyaret etti. Bu çok güzel bir şey. Haydarpaşa kamusal bir alan ve insanlar buraya “burası bana ait” duygusu ile geldi. Kamusal alanına ve kitaplara sahip çıktı. İyi bir şey yaptığınız zaman mutlaka yerini ve karşılığını buluyor. İyi bir şey yaptığımızı buraya gelen insanların yüzünden, sesinden anlıyoruz. Bütün kalabalığa rağmen insanların yüzünde tebessüm vardı. Bu tebessümü sağlayabildiğimiz için guruluyuz. Kitap Günleri’nin bütün organizasyonu belediye çalışanlarımız tarafından yapıldı. Ben özverili çalışmaları nedeniyle tüm çalışanlarımıza ve katılan herkese teşekkür ediyorum.”325 bin kişinin ziyaret ettiği Kitap Günleri Sunay Akın’ın “Son Tren” söyleşisi ile sona erdi.

  • Bakan Tüfenkci: “28 Şubat günlerini hatırlatan bir manşettir”

    Gümrük ve Ticaret Bakanı Bülent Tüfenkci, “O manşetlerle aynı zaman dilimi içinde görülen ve milletimizin zihninde oluşan tablo 28 Şubat süreci. Milletin bir rahatsızlığı yok, o manşeti atanların bir rahatsızlığı var. Sonradan o manşetin yanlış olduğu ortaya çıktıktan sonra da 180 derece çark edildi” dedi.

    Gümrük ve Ticaret Bakanı Bülent Tüfenkci, TGRT Haber ekranlarında yayınlanan “Neler Oluyor?” programına konuk oldu. İhlas Haber Ajansı ve TGRT Haber Ankara Temsilcisi Batuhan Yaşar’ın sorularını cevaplayan Tüfenkci, gündeme dair önemli açıklamalarda bulundu. TBMM Genel Kurulunda görüşülen uluslararası sözleşmelere dair yorumda bulunan Tüfenkci, “Bugün uluslararası sözleşmeleri Meclis onaylıyor ve gündeminde 40 uluslararası sözleşmenin onayını aldı. Daha önce 38 sözleşmenin onayı gerçekleşmişti bir oturumda. Dolayısıyla bu rekor da kırılacak bu gece” şeklinde konuştu.

    “28 Şubat günlerini hatırlatan bir manşettir”

    28 Şubat post modern darbesinin 20’inci yılına 2 gün kala bir gazetede atılan “Karargah Rahatsız” manşetinin 28 Şubat sürecini hatırlatan bir detay olduğunu kaydeden Tüfenkci, “Bunlar eski Türkiye’nin adetleriydi. Tam da 28 Şubat’ın yıldönümüne denk gelen bir dönemde yine malum medya grubu tarafından böyle bir manşet atılması, 28 Şubat günlerini hatırlatan bir manşettir. Taraflar gerekli açıklamaları yaptı, konu açıklığa kavuştu ama ‘Bu mesaj kimlere verildi, kimler bu mesajı alıyor’ açısından bakmak ayrı bir konu. Esasında o manşet niye atıldı, kimler rahatsız? Karargah rahatsız değilse bile birileri rahatsız. Belki yayın grubunun içinden birileri, yoksa başka bir cenahtan mı rahatsızlık var? Bunların tamamı ortaya çıktı gibi. Milletimiz 15 Temmuz gibi fiili bir darbe girişimine pabuç bırakmamış bir millet. Cumhurbaşkanımızın dediği gibi ‘Manşetlerle hükümet devirmek ve hükümet kurmak dönemleri çoktan geçti ve millet gerekli cevabı her daim veriyor.’ O manşeti görünce de millette büyük bir huzursuzluk ve cevap noktasında da büyük bir yarış vardı. Herkes alacağını aldı” ifadelerini kullandı.

    “Darbeler yapılırken parlamenter sistem yok muydu?”

    Parlamenter sistem içerisinde yaşanan darbelere hep beraber şahit olduklarının altını çizen Tüfenkci, “Birileri parlamenter sistemin faziletlerinden bahsediyor. ‘Parlamenter sistem şöyle özgürlüğü sağlıyor, demokrasiyi sağlıyor, denetimi sağlıyor’ diye anlatıyorlar ya, sanki biz Türkiye’de hiç yaşamadık. Hiç geriye doğru hafızamız yok ve Türkiye’nin cumhuriyetten sonraki demokrasi serüvenini bizler unuttuk veya 1960 darbesini, 1970 muhtırasını, 1980 darbesini, 28 Şubat’ı unuttuk, 2007 e-muhtıraları unuttuk ve 15 Temmuz’daki darbe girişimini unuttuk. Bunlar hangi sistemde oldu, Allah’ını seversen? Bu darbeler yapılırken parlamenter sistem uygulanmıyor muydu? Parlamenter sistemde yargı yok muydu, niye yargı bunları önleyemedi? 28 Şubat’ta o yargı mensupları; bağımsız olması gerekirken, nasıl bir emirle koşarak karargaha giderek tempo tutturduklarını bu millet unuttu zannediyorlar. ‘Bu sistem değişsin’ derken, esasında ‘darbe üreten sistem değişsin’ diyoruz” diye konuştu.

    Tüfenkci, AK Parti olarak çıkmaza düştükleri anlarda hep milletin kararına başvurduklarını ve milletin de her zaman önlerini açarak doğru kararı verdiğini ifade etti.

    “Milletin bir rahatsızlığı yok, o manşeti atanların bir rahatsızlığı var”

    Yapılan uygulamalardan milletin bir rahatsızlık duymadığını, manşeti atan kesimlerin bir rahatsızlığının olduğunu vurgulayan Tüfenkci, sözlerini şöyle sürdürdü:

    “28 Şubat’ta bir zulüm işlenmişti bütün muhafazakarlara karşı. En çok zarar görenler de başörtülü hanım kardeşlerimizdi. Rahatsızlık ifade edildiğinde, orduda görev yapan başörtülü kardeşlerimizin başörtüsüyle görev yapmasının önünün açılmasından rahatsızlık duyanlar kimlerdir diye baktığımızda, 28 Şubatları yapanlar. O manşetlerle aynı zaman dilimi içinde görülen ve milletimizin zihninde oluşan tablo 28 Şubat süreci. Milletin bir rahatsızlığı yok, o manşeti atanların bir rahatsızlığı var. Sonradan da o manşetin yanlış olduğu ortaya çıktıktan sonra da 180 derece çark edildi.”

    “Faiz ve dövizi yükselterek bu milleti dize getirmeye çalıştılar”

    Türkiye’yi terörle dize getiremeyen bir takım çevrelerin ekonomik operasyonlara başvurduğunu söyleyen Tüfenkci, “Bulunduğumuz coğrafya önemli bir coğrafya. Burada terör saldırıları altında yaşıyoruz. Bu saldırılarla, örgütlerle mücadele etme noktasında topyekun tüm kurumlarımızla mücadele ediyoruz. FETÖ’den tutun PKK’ya, DHKP-C ve DEAŞ’a kadar aklınıza gelmeyen tüm terör örgütleriyle ve bu coğrafyada gözü olan bir takım güçlerin bunları kullanmasıyla ortaya çıkan bir tablo var. Bunlar zaman zaman 15 Temmuz’da elde edemedikleri, daha sonra her ilde bir sürü sivil vatandaşlarımızı şehit eden, o korku ve panikle Türkiye’nin imajını zedelemeye çalışan terör örgütlerinin yerini eylül ayından sonra ekonomik anlamada Türkiye’yi çökertmeye yönelik operasyon başlatıldı. Türkiye’de faiz ve dövizi yükselterek, bu milleti dize getirmeye çalıştılar” açıklamalarında bulundu.

    “Şubat ayında dolar karşısında en iyi performans gösteren para birimi Türk lirası”

    Türkiye’ye ekonomik bir istikamet çizilmeye çalışıldığının altını çizen Tüfenkci, şöyle devam etti:

    “Makro ekonomik dengelere baktığımızda bizimle aynı şartlarda olan ülkelerin notuyla bizim notumuzu kıyasladığımızda gerçekten bir oyun olduğunu, siyasi bir manipülasyon olduğunu ve Türkiye’ye bir istikamet çizilmeye çalışıldığını gördük. Cumhurbaşkanımızın açıkça ifade ettiği gibi ‘Bu ülkede birileri istikamet çizecekse, bunu milletten başkası çizemez.’ Cumhurbaşkanımızın çağrısına uyan milletimizle 12 milyardan daha fazla döviz bozularak, ekonomiye enjekte edildi. Burada önemli olan o duruşu gösterebilmek. Bunun getirisi, götürüsü vardır ama çağrıyla birlikte topyekun kenetlenerek, bu şekilde hareket edebilmek çok önemli ve anlamlı. Şubat ayı için dolar karşısında Türk lirasının dünyada en iyi performans gösteren para birimi olduğunu görüyoruz. Türk lirası dolar karşısında 4 küsurlarda değer kazanmış oldu. Bu aslında suni yükseltmenin geri dönüşüydü.”

    “2017 yılı çok daha iyi olacak”

    Geride kalan istatistiklere bakarak Türkiye’yi 2017’de ekonomik olarak güzel günlerin beklediği müjdesini veren Tüfenkci, “Ocak verilerine baktığımızda gerek ihracat rakamlarına, gerek güven endekslerine baktığımızda, gerek Türk lirasının döviz karşısında aldığı pozisyona baktığımızda iddia ediyorum 2017 yılı çok daha iyi olacak. İşsizliğin artacağına dair bir beklenti oluşturulmaya çalışılıyor ama Cumhurbaşkanımızın önderliğinde başlatılan istihdam seferberliğiyle beraber, insanların destekleriyle beraber, işsizlik beklendiği kadar artmayacak, sabit kalacak veya gerileyecek” değerlendirmesinde bulundu.

    “Türkiye’nin güçlü hükümetlerle yönetilmesi, manipülasyonları tamamen kapatacak”

    Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemiyle birlikte oluşacak güçlü hükümetlerin yapılan oyunlar karşısında akamete uğratılamayacağını belirten Tüfenkci, “Sürekli bu oyunlar karşısında güçlü bir Türkiye ve güçlü bir hükümet bu oyunları akamete uğratacak. Kolay manipüle etmeye çalışılmayacak. Dünya ticareti gerilerken, krizlerle uğraşırken, Türkiye’nin istikrarı, güveni yakalaması, Türkiye’nin güçlü hükümetlerle yönetilmesi, manipülasyonlara tamamen kapatacak Türkiye’yi. Hızlı karar alan bir ülke, 5 yıl süreyle seçim olmayan bir ülke, 5 yıl süreyle önünü gören bir yatırımcı, 5 yıl süreyle konulan programların sık sık değişmediği bir Türkiye, sistemini bu şekilde dizayn etmiş bir Türkiye bölgesinde şaha kalkar, 2023 hedeflerini daha kolay yakalayabilir. 2053 ve 2017 hedeflerine daha koşar adımla gidebilir. Refah düzeyi artınca, vatandaşın cebine giden para da artar. ‘Orta gelir tuzağı’ denilen kimi ülkelerin 30, 40 yılda çıktığı bu patinajdan sistem değişikliğiyle Türkiye çok daha hızlı bir şekilde belki 5 senede, belki 10 senede bu sarmaldan kurtulmuş olacak” dedi.

    Tüfenkci, parlamenter sistemin yavaş işleyişinden faydalanarak kendilerine rant sağlayan çevrelerin cumhurbaşkanlığı hükümet sistemiyle birlikte oyunlarının bozulacağına dikkat çekerek, “Gücünü milletten alan ve vesayet sistemlerini bertaraf etmiş, rantlar üzerinden veya faiz üzerine sistemlerini inşa etmiş vesayet odaklarının bu sistemde bir anlamı kalmayacak. Bu odaklar parlamenter sistemin yavaş işleyişinden ve bürokrasinin hantallığından faydalanarak ve oluşturdukları lobilerle milletin kazandığını kendi ceplerine aktaran bir sistemden milletin hayrına olan bir sisteme geçmiş olacağız. Vatandaş işini büyütecek, daha fazla üreteceğiz. Daha fazla ihracat yapacağız. Hızlı ihracat yaparak yeni pazarlara gireceğiz. Şimdi bir karar alıyorsun, 2016’da aldığımız kararlar 2017’de ancak hayata geçebiliyor ama Cumhurbaşkanlığı hükümet modeliyle birlikte sistem birbirine konsüle olduğu için hızlı bir şekilde hareket edecek. İşsizlikle ilgili alınan kararları hızlı bir şekilde takip edecek ve tüm bakanlar bu noktada yoğunlaşmış olacak” değerlendirmelerinde bulundu.

    “Padişahlık yönetimi 100 yıl öncede kaldı”

    Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemiyle birlikte Türkiye’nin daha rekabetçi bir ortama taşınacağını söyleyen Tüfenkci, “Bunu rejim değişikliği gibi algılatmak isteyen ve yalan tenzilatta bulunanlar var. Bu bir rejim meselesi değil, yönetim sistemi değişikliği. Padişahlık yönetimi 100 yıl öncede kaldı. Hiçbir diktatör kendini yargılatmak istemez. Bu sistemde yargı daha güçleniyor. Biz bununla yargıya bağımsızlık yanında tarafsızlığı getiriyoruz. Cumhurbaşkanının yapmış olduğu işlemleri yargı denetimine tabi tutuyoruz. Şu anda Cumhurbaşkanı hiçbir şekilde yargılanamaz, yapmış olduğu işler de yargı denetimine tabi değil” dedi.

    Yeni sistemle birlikte TBMM’nin üstleneceği misyona da değinen Tüfenkci, “Biz bu sistemle Meclisi güçlendiriyoruz, asli görevine döndürüyoruz. Meclisin yasama görevi vardır. Meclisin denetleme görevi vardır, bu anlamda şu andaki işlevi neyse o şekilde denetleme yaptırıyoruz ve iki güç olarak kabul ediyoruz. Biri tıkandığı zaman Meclisin de, cumhurbaşkanının da birbirini seçime götürme hakkı var” şeklinde konuştu.

    “1 Kasım’da da koalisyon çıksaydı, 15 Temmuz’da bu millet ne yaşardı”

    Tüfenkci, yeni sistemde sözün millete ait olacağını vurgulayarak, “Şu anda cumhurbaşkanıyla hükümet arasında kriz çıktığında bunun faturasını millet ödüyor. Şu anda bir uyum varsa, aynı dava şuuruna sahip insanların birbirinin hukukunu korumaları ve birbirlerine saygı çerçevesinde işlerini yürütmelerinden dolayı bu sistem devam ediyor ama bunu kurumsallaştırmak lazım. Her zaman bu şekilde uyumlu bir yapıyı bulamayız. 7 Haziran seçimlerinden sonra AK Parti olarak birinci parti çıkıyorsun, hükümet kuramıyorsun. Bir daha seçime gidiyorsun. O seçimde de tek başına bir iktidar çıkaramasaydı ve koalisyon olsaydı. 15 Temmuz’da bu millet ne yaşardı? Rahmetli Turgut Özal, Mesut Yılmaz’ı getirdi. Başbakan yaptı ama aralarındaki çatışmadan dolayı sistemin nasıl kilitlendiğini, bu milletin hangi bedelleri ödediğini hep beraber yaşadık. Rahmetli Bülent Ecevit, Ahmet Necdet Sezer’i getirdi, ne oldu bir anayasa kitapçığı fırlatmayla sistem nasıl dağıldı, Türkiye nasıl bir anda yüzde 30’larda fakirleşti, döviz nasıl bir anda fırladı, bunu hep beraber yaşadık. Bu sistem, iki başlılık çatışmayı tetikliyor. Bunun faturasını da hükümet değil, millet ödüyor. 360 kilometre hız yapan bir araç varken biz niye 100’ün üzerine çıkamayan bir aracı tercih edelim” dedi.

    “Ürün İhtisas Borsası’yla birlikte karaborsacılık tarihe karışacak”

    Bakanlık faaliyetlerine dair açıklamalarda bulunan Tüfenkci, Ürün İhtisas Borsası ve lisanslı depoculuk çalışmalarından bahsederek şunları söyledi:

    “Uzun süre AK Parti hükümetleri tarafından üzerinde çalışılan ama hamt olsun bizlere nasip olan bir çalışma, Ürün İhtisas Borsası. Buğday gibi, incir gibi, üzüm gibi Türkiye’nin üretiminde öncü olduğu önemli ürünlerimiz var. Bu ürünlerin kaybını önleyecek lisanslı depoculukla birlikte düşündüğümüzde lisanslı depoculuk; yetkilendirilmiş laboratuarlar tarafından sınıflandırılan ürünlerin sağlıklı şekilde depolanması ve üretici bu ürünlerini depolara getirerek karşılığında elektronik bir senet alıyor. Bu senet bankalara teminat olarak verilebiliyor. Bu senedi borsaya kota edebiliyorsunuz. Ürün İhtisas Borsası bu. Bu borsada bu senetler işlem yapabiliyor. Ürün lisanslı depolarda muhafaza ediliyor. Depolar adeta emtia bankası gibi. Senedi satın alan kişi oraya gider alır. Üretici elindeki senetle birlikte bankaya gidip kredi çekebilecek ve onun faizinin yarısını da bakanlık ödeyecek. Buradaki amaç küçük üreticiler mağdur olmayacak, ürünler sağlıklı bir şekilde depolanacak. Bu karaborsacılığı da önleyecek bir sistem. TMO depolarını lisanslı depo haline getiriyoruz ve TMO’yu depoculukta piyasayı regüle eden bir nokta haline geliyor. Onlar da lisanslı depolardan ürün senedi alıp, satarak piyasalardaki oynaklığı ortadan kaldırmaya çalışıyor. Bu sistem işlediği zaman, eskisi gibi karaborsacılar da eskisi gibi hareket edemeyecek ve karaborsacılığın zamanla tarihe karıştığını göreceğiz.”

    Türkiye’nin önemli ticaret borsalarının Ürün İhtisas Borsasının ortağı olduğunu ifade eden Tüfenkci, “Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOOB), TMO, üç kamu bankası bu Ürün İhtisas Borsasının ortağı. Bu yapının faaliyete geçmesiyle beraber kısa sürede bu piyasalara derinlik kazandıracak. 17 tonluk bir fındık lisanslı deposu referandumdan sonra hayata geçecek. Bakanlar Kurulunda Ürün İhtisas Borsasının kuruluşunu imzaya açtık. Benim için en önemli konu ürünlerdeki kayıpların önüne geçiyoruz. 22-30 milyarlık bir piyasadan bahsediyoruz ve bir üründe yüzde 15’lik bir kayıp demek 1 buçuk milyar demektir. Bu üretici ve tüketicinin cebinden gidiyor. Piyasada arz ve talep dengesini ve fiyat istikrarını sağlayacak” diye konuştu.

    İkinci el oto alım satımında yapılan düzenlemeleri anlatan Bozdağ, “Bunu referandumdan hemen sonra çıkartacağız. Tüketiciyi korumak, piyasayı disiplin altına almak istiyoruz. Piyasanın oyuncuları olan ikinci el araç satan galericiler veya başka ad altında faaliyet gösterenleri disipline etmek istiyoruz” ifadelerini kullandı.

  • Dursun Özbek Şebinkarahisar günlerini anlattı

    Giresun Şebinkarahisar doğumlu Galatasaray Spor Kulübü Başkanı Dursun Özbek, İstanbul’da düzenlenen Şebinkarahisar Vakfı’nın 16. Olağan Genel Kuruluna katıldı.

    Genel Kurulda hemşehrilerine hitaben bir konuşma yapan Özbek, “Şebinkarahisarlı olduğumu söylemekten durur duyuyorum” dedi.

    Hayatının en güzel günlerinin Şebinkarahisar’da geçtiğini söyleyen Özbek, “İnsanların bir hayat çizgisi var. Bu hayat çizgisinde çeşitli dönemler var. Cahillik dönemi, çocukluk dönemi, iş hayatı dönemi ve sona doğru gidiyorsunuz. Sizi temin ederim ki hayat çizgimin içindeki en unutulmaz hatıralar Şebinkarahisar’da geçti” ifadelerini kullandı.

    “Çocukluk yıllarında İstanbul’da olmama rağmen o günkü dönemde bütün yaz tatillerim Şebinkarahisar’da, köyümde geçti. Hem köyümde hem de Şebinkarahisar’da hayat izlerim var” diyen Özbek, “Hasretle özlediğim tek şey, salı günleri Şebinkarahisar’a gitmek. Tabi salı günleri pazar kuruluyor ve ihtiyaçlar o zaman gideriliyor. Pazartesi geceleri uyumazdım. Çünkü, o günkü ifadeyle söylüyorum şehre iniyoruz. İsmi ’şehir’ bakın. O gün akşama kadar olan zamanda bütün günü orada geçirmek hayatımdaki geçirdiğim en keyifli ve en tatlı günlerden biriydi. Şebinkarahisar’da saniyesi saniyesine geçirdiğim çocukluk dönemimin hiçbiri gözümden gitmiyor. Dünyada birçok yeri ziyaret ettim. Gittiğim her yerde de Şebinkarahisarlı olduğumu ve çocukluğumun bir kısmının da orada geçtiğini söylemekten iftihar ve gurur duyuyorum” diye konuştu.

  • Trabzon’da Kadınlar Hali son günlerini yaşıyor

    Trabzon’un Pazarkapı Mahallesi’nde yaklaşık 60 yıldır hizmet veren, köylü kadınların bahçelerinde, tarlalarında yetiştirdikleri sebze ve meyveleri getirip sattıkları “Kadınlar Hali” kentsel dönüşüm projesi kapsamında yıkılacak olması nedeniyle son günlerini yaşıyor.

    Konuyla ilgili açıklama yapan Trabzon Büyükşehir Belediye Başkanı Orhan Fevzi Gümrükçüoğlu, yıkılacak olan Kadınlar Hali’nin yeni projeyle farklı bir boyut kazanacağını belirterek oradaki kültürü tekrar yaşatacaklarını söyledi. Kadınlar Hali’nin en geç 2018 yılının ortalarında tamamlanmasının planladığını ifade eden Gümrükçüoğlu, “Tabakhane Vadisi kentsel dönüşümü uygulama aşamasına gelmiş bulunmakta ve Rekreasyon Projesi’ni tamamlamış durumdayız. Bu çalışmalar sırasında bize tarihimizin, kültürümüzün kadim şehirdeki mirasları var. Orası hanım kardeşlerimizin kendi bahçelerinden, tarlalarından yetiştirdikleri maydanozu, lahanayı getirip direkt sattıkları bir alandı. Bu bizim için manevi kıymeti de çok olan aynı zamanda da oradakilerin kazandıkları ile çocuklarını okuttukları evlerinin geçimini sağladıkları bir güzel hatıra idi. O hatırayı şehir olarak devam ettirmeyi Trabzon Büyükşehir Belediyesi olarak o projeyi hazırlarken yaşatmayı amaçladık. Onların bu emeğine bu tarihine gösterdiğimiz saygıyla orasının aynı biçimi ile biraz daha belki ebatları değişse bile yaşatılması sonucuna ulaşabilmek için paydaşlarımızı çağırdık. Ortaya güzel bir proje çıkardık. Bunun sonucunda ablalarımızın bahçelerindeki, tarlalarındaki maydanozu, marulu, lahanayı satıp da geçindikleri konumu ve ortamı muhafaza edeceğiz. Muhtemelen 2017 yılında yıkımlar, ikinci yarısında da işlemleri başlatılmış oluruz. 2017 yılı sonuna azami 2018 ortasına kadar tamamlanmaya çalışılır. O bölge bize tarihimizin kadim şehre önemli bir mirası. O hatıralara bağlı olarak yeniden Trabzon’a en iyi şekliyle kazandırılacaktır” dedi.

    Burasının yıkılması karşısında mağdur olacaklarını dile getiren kadınlar kendilerine yer gösterilmesini isterken akıbetleri konusunda endişe yaşadıklarını söylediler.

    Köylerinde ve bahçelerinde ürettikleri sebze ve meyveleri yıllardır burada sattıklarını belirten Havva Demir, “30 yıldır köyümde yetiştirdiklerimi 3 araba değiştirerek buraya getirip satıyorum. Yıllardır buraya alıştı. Yıkılırsa bizim için iyi olmayacak. İnşallah bize yer gösterirler” diye konuştu.

    Fatma Demir’de 15 yıldır Kadınlar Hali’nde yöresel ürünlerini sattığını ifade ederek “15-16 yıldır devamlı olarak buradayım. Burada satılan hepsi köyde yetiştirdiğimiz ürünler. Burası yıkıldı mı ne yapacağımızı bilmiyoruz. İnşallah bize yer gösterirler” ifadelerini kullandı.

  • (Özel Haber) PKK’nın en mutlu günlerini kabusa çevirdiği aile fertleri ve tanıklar, dehşet anlarını anlattı

    Van’da PKK’lı teröristler tarafından bomba yüklü araçla yapılan saldırıda yakındaki bir salonda düğünleri olan öğretmen Erhan Günay’ın ailesi ve yakınları, o geceye dair dehşet anlarını anlattı.

    İHA’ya konuşan aile ve olayın tanıkları adadıkları kurbanı kestiklerini belirterek, o geceye dair dehşet anlarını anlattı.

    “Kimseye bir şey olmadı diye kurban kestik”

    İpekyolu ilçesinde ikamet eden ve kurban kesen anne Yüksel Günay, “Böyle vahim bir olayda kimseye bir şey olmadı diye kurban kestik. Bu olayda yaralandık ama kimseye çok şükür bir şey olmadı. Çoluk çocuğumuzun sadakasına Allah rızası için bu kurbanı kestik. Böylesi bir olayda kurtulduğumuza inanamıyoruz verilmiş sadakamız varmış” dedi.

    “Yaşananlar korkunçtu, kızımın dili tutuldu”

    Damadın komşusu olan ve yaşanan dehşete tanıklık eden Semra Çelik ise, “Yaşananlar gerçekten de korkunçtu. Bir an hepimizin öleceğini zannettik. Bizler bir şey anlayamadık çok kötüydü. Çok zor şeyler yaşadık. Bir anda benim kızım bir yandan ablamın kızı sabaha kadar hastanede kaldık. Çocuklarımızın psikolojileri alt üst oldu. Kızımın dili tutuldu çok zor şeyler yaşadık. Allah bir daha kimseye göstermesin” diye konuştu.

    “Bu dehşeti anlatacak cümle bulamıyoruz”

    İsminin verilmesini istemeyen damadın halası ise Gaziantep’ten geldiklerini belirterek, “Ben ve çocuklarım göçük altında kaldık. Düğün salonu adeta üstümüze çöktü. Koşturduk kurşunların arasında kendimizi kurtarmaya çalıştık. Zaten şoktaydık. 3-4 gündür hala da kendimize gelemedik. Ben Gaziantep’te oturuyorum ama buraya yeğenimin düğünü için geldim ama felaketi yaşadık. Bizler bunları hak etmedik. Hepimiz Müslümanız ve kardeşiz. Yani bu dehşeti anlatacak cümle bulamıyoruz. Ben başımdan darbe almama rağmen doktora gidecek düşünceyi bile kendimde bulamadım. Bizler hala neden bunları yaşadığımızı ve bizden ne istediklerini bilemiyoruz. Biz sadece düğünümüzü yapıyorduk. Kimseyle bir alıp veremediğimiz de yok. Verilmiş sadakamız var ki kurtulabildik” dedi.

    Patlamanın düğünün son anlarına denk geldiğini de sözlerine ekleyen damadın halası, “Bizler son turu oynuyorduk. Artık düğünü bitirecektik. O sırada o patlama oldu. Bizler fotoğraf çekip bitirecektik yeğenimle mutlu fotoğraflarımız olacaktı ona izin vermediler. Kimsenin buna hakkı yoktur” şeklinde konuştu.

    “O an sadece annem geldi aklıma”

    Dehşet anlarında kuzenine sarılarak ayakta durmaya çalışan 11 yaşındaki Ecrin ise, “Annemi aradım kuzenim vardı yanımda o sırada korku içerisinde kuzenime sarıldım. Ondan sonra annemi masanın altından çıkardılar beni de alıp o camların ve çatışmanın arasında çıkardılar. Yüzüm çizildi. Bana başka bir şey olmadı o anda annem için çok korktum. O anda annemden başka kimse aklıma gelmedi. Bir an deprem oldu sandım ama deprem değildi. Daha sonra dışarı çıktık” diye konuştu.

    Düğünün yeni görüntüleri ortaya çıktı

    Öte yandan düğüne dair yeni görüntülere de ulaşıldı. Görüntülerde damat, gelin ve akrabaları halay çeliyor. Görüntüde olan küçük çocuklar da halaya eşlik etmeye çalışıyor Bir anda yaşanan patlama sonrası kayıt yapan cep telefonu ise yere düşerek kayıt bitiyor. Başka bir görüntüde ise düğüne katılanlar davul zurna eşliğinde halay çekiyor

    Neler yaşanmıştı?

    Van’da PKK’lı teröristler 17 Ağustos gecesi bomba yüklü araçla 2 Nisan Polis Merkezi ve Polisevi’ne saldırı düzenlemiş, saldırıda 2 polis şehit olurken 2 vatandaş da hayatını kaybetmişti. 73 vatandaş ise çeşitli yerlerinde yaralanırken, çevrede bulunan yüzlerce iş yeri ve polisevinde ciddi anlamda hasar oluşmuştu.