Etiket: Günlerini

  • “Vatan olmadan yuva olmaz dediler”, en mutlu günlerini yarıda kesip meydana koştular

    “Vatan olmadan yuva olmaz dediler”, en mutlu günlerini yarıda kesip meydana koştular

    Erzurum’da yaşayan Emrah ve Gonca Çılgı isimli çift 15 Temmuz 2016 darbe girişimi gecesi düğünlerini yarıda keserek damatlık ve gelinlikle meydana koştular. Meydanda sabahlayan çift vatan olmadan yuva olmayacağını düşünerek Demokrasi Nöbetine koştuklarını söylediler.

    Erzurum Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatrosunda yönetmenlik yapan Emrah Çılgı meslektaşı ve eşi Gonca Çılgı ile 15 Temmuz 2016 yılında Manisa’nın Demirci ilçesinde düğün yaptıkları sırada sosyal medyadan darbe girişimi olduğunu duydular. Düğünü yarıda kesen çift gelinlik ve damatlıklarıyla hemen ilçede ki meydana koştular. Meydanda ki kalabalık arasına giren çift Manisalı vatandaşlar tarafından büyük alkışlarla karşılandı.

    Genç çiftin yaptığı büyük fedakarlık için ise İlçe Belediye Başkanı onları tebrik etti ve Demokrasi Nöbetini birlikte tutmalarını istedi. Çift düğün gecesinde sabaha kadar meydanda nöbet tutmanın gururunu yaşadı.

    “ Vatan olmadan yuva olmaz dedik, meydana koştuk”

    O gece yaşadıklarını anlatan Emrah Çılgı, vatan olmadan yuva olmayacağını düşünerek meydana koştuklarını ifade ederek, “Eşimle üniversite yıllarında tanıştık ve evlenmeye karar verdik. Eşim Manisa’nın Demirci ilçesinde yaşıyordu. Hem Erzurum’da hem oradan bir düğün yapmaya karar verdik. 15 Temmuz 2016 günü Manisa’da düğün yapıyorduk. Düğün başladı halaylar, oyunlar oynanırken misafirlerde bir tedirginlik gördük. Sonra darbe oluyor dediler. Bende “ Saat 10.00’da ne darbesi” dedim ve bana düğünde şaka yapılıyor zannettim. Tabi sonra girişimin ciddi olduğunu anladık. Orada düğünü yarıda keserek meydana gitmeye karar verdik. Kayınvalidem koymasa da ben kendi annemden aldığım onayla çıktım. O sırada düşündüm vatan olmazsa bizim kuracağımız yuva neye yarar diye. Sonra meydana çıktık. Meydanda büyük bir kalabalık vardı. Herkes bizi alkışlamaya başladı. Protokole çıktık belediye başkanı bize megafon verdi bizde duygularımızı söyledik. Şimdi 2 çocuğumuz var. Vatanımıza bir şey olmadı. Bu bize farklı bir anı oldu. O anda çok tatlı bir anı gelmese de o gün onu yaptığımız için çok mutluyum” dedi.

    “Davetiyeye bir başka düğün yazdırdık hakikaten bir başka düğün oldu”

    Çılgı, düğün davetiyesine yazdırdıkları sözün başlarına geldiğini kaydederek, “ Bizler davetiyemizi film afişi gibi yaptırmıştık. Mesleğimiz gereği güzel bir şey olsun istedik. Davetiyenin yanına bir başka düğün yazdırdık. Cidden düğünümüz bir başka oldu. O gece darbe girişimi oldu. Çok şükür devletimize bir şey olmadı. Bugün rahatlıkla bunu anlatabiliyorsam o gece Türk halkının direnişinden geçiyor” ifadelerini kullandı.

    Öte yandan Erzurum Şehir Tiyatrosunda yönetmenlik yapan Emrah ve Gonca Çılgı çifti bu sıralarda ikinci çocuklarının dünyaya gelmesinin mutluluğunu yaşıyor.

  • Antalyalı yapışık ikizler Derman ve Yiğit ikinci yaş günlerini ayrı kutladı

    Antalyalı yapışık ikizler Derman ve Yiğit ikinci yaş günlerini ayrı kutladı

    Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve eşi Emine Erdoğan’ın himayesinde İngiltere’de ameliyat olup birbirlerinden ayrılan ve Ankara’da tedavileri süren Antalyalı siyam ikizlerinin ikinci yaş günleri hastanede kutlandı.

    Fatma ve Ömer Evrensel çiftinin, başlarından yapışık siyam ikizleri 22 Haziran 2018 tarihinde sezaryenle dünyaya gelmişti. Derman ve Yiğit isimleri verilen siyam ikizlerinin beyinlerinin ana toplar damarı ortak olduğu için birbirlerinden ayrılmalarının cerrahi açıdan yüksek risk taşıdığı belirlenmişti. Yapılan araştırmaların ardından minik ikizler, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve eşi Emine Erdoğan’ın himayesinde geçen aralık ayında İngiltere’nin başkenti Londra’ya gönderilerek Türk doktorların da bulunduğu 42 kişilik ekiple yapılan ameliyatlar sonrası birbirlerinden ayrılmışlardı. Operasyon sonrasında Sağlık Bakanlığı’na ait ambulans uçakla Ankara’ya getirilen ve Ankara Şehir Hastanesi Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Hastanesinde tedavileri süren ikizlerin ikinci yaş günleri hastanede kutlandı.

    Anne ve babalarıyla birlikte korona virüs tedbirleri çerçevesinde ikinci yaş günleri için hazırlanan pasta üzerindeki mumları söndüren ikizlere, hastane başhekimi ve hastane personeli tarafından hediyeler verildi.

    Pasta ve hediyelerden sonra oyun odasına giden Yiğit ve Derman kardeşler, anne, baba ve fizyoterapistler eşliğinde oyun oynadı. Daha sonra ikizlerle Türkiye’ye getirildikleri günden beri ilgilenen Cumhurbaşkanı Danışmanı, Dil ve Konuşma Terapisti Dr. Meryem Kavakçı tarafından ilk kez dondurma tadımı yaptırıldı.

    “İlk defa birbirlerinden bağımsız hareket etme duyuları gelişiyor”

    İkizlerin durumu hakkında bilgiler veren Ankara Şehir Hastanesi Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Hastanesi Başhekimi Prof. Dr. Evren Yaşar, bugünün hem Babalar Günü hem de Derman ve Yiğit kardeşlerin doğum günü olmasından dolayı özel bir gün olduğunu ifade ederek, “2. yaşlarını dolduruyorlar bugün. Düşünün ki; kafalarından bitişik olan bu çocuklarımız, başlarından ayrılmış olarak çok ağır ameliyatlar geçirdikten sonra bize geldi. İlk defa birbirlerinden bağımsız hareket etme duyuları gelişiyor. Bu çok önemli bir şey gerçekten. Babası Ömer bey için en güzel Babalar Günü hediyesi, çocuklarımız için de en güzel doğum günü hediyesi aslında. Ama biz bu özel günü tekrardan hatırlayabilmeleri adına daha da özel yapmaya çalıştık. Bunlara vesile olan kişi Sayın Cumhurbaşkanımız, kendisinin takipleriyle tüm bunlar gerçekleşti” diye konuştu.

    “Günden güne değişiklikler görüyoruz. Birbirleriyle etkileşimleri çok olumlu”

    İkizlerin İngiltere’de geçirdikleri ameliyat sonrasında Ankara Şehir Hastanesine getirildiğini söyleyen Yaşar, “Önce ağır ameliyatlar geçirdiler İngiltere’de, daha sonra da hastanemize kabul ettik. Çocuklarımızı birlikte büyüteceğiz. Hareket kabiliyetlerini artırmaya çalışıyoruz. Günden güne değişiklikler görüyoruz. Birbirleriyle etkileşimleri çok olumlu. Ben bu olağanüstü durumu paylaşan bir hekim olarak, Ankara Şehir Hastanesi Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Hastanesi Başhekimi olarak çok mutluyum” şeklinde konuştu.

    “Mutluyuz, çocuklarımız sağlığına kavuşuyor”

    Baba Ömer Evrensel ise ikizlerin durumlarının çok iyi olduğunu belirterek, “Şu anda Ankara Şehir Hastanesinde fizik tedavi görüyoruz. Durumları çok iyi, hocalarımın sayesinde de iyiye gidiyorlar. Allah’ın izniyle daha da iyi olacaklar. Her şeyi zamana bıraktık. Mutluyuz, çocuklarımız sağlığına kavuşuyor. Şu anda çok ilerlemiş bir yoldayız. Geldiğimiz günden çok farklı bir yoldayız. El ve kol hareketleri için günlük 5 – 6 saatlik seansları var. İnşallah daha da iyi olacaklar” ifadelerini kullandı.

    Fatma Evrensel de, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve eşi Emine Erdoğan’a teşekkür ederek, “Çok güzel bir duygu, Sayın Cumhurbaşkanımıza ve eşine çok teşekkür ediyoruz. Doktorlarımızdan Allah razı olsun. Çocuklarımızı ayrı ayrı görmek, doğum günlerini ayrı ayrı kutlamak çok güzel. Geçen yıl buruk kutlamıştık. Yapışık oldukları için kendileri hareket edemiyorlardı. Sürekli bizim himayemizdeydiler. Ama şu anda hiçbir sıkıntımız yok. Her şeylerini kendileri yapıyorlar, daha da yapacaklar inşallah. Tedavilerimiz güzel gidiyor” dedi.

  • AK Parti Erzurum Milletvekili Ban: “28 Şubat sürecinin utanç günlerini hatırlatan bu zihniyeti taşıyanları milletimizin vicdanına havale ediyoruz”

    AK Parti Erzurum Milletvekili Ban: “28 Şubat sürecinin utanç günlerini hatırlatan bu zihniyeti taşıyanları milletimizin vicdanına havale ediyoruz”

    CHP Grup Başkanvekili Engin Özkoç’un AK Parti Grup Başkanvekili Özlem Zengin’e yönelik “Lütfen, bu kadına haddini bildirin” sözlerini eleştiren AK Parti MKYK Üyesi ve Erzurum Milletvekili Zehra Taşkesenlioğlu Ban, “28 Şubat sürecinin utanç günlerini hatırlatan bu zihniyeti taşıyanları milletimizin vicdanına havale ediyoruz” dedi.

    Yazılı bir açıklama yapan Taşkesenlioğlu Ban, açıklamasında şu ifadelere yer verdi:

    “CHP Grup Başkanvekilinin tarihe gömülen ayrıştırıcı, ırkçı, kadını aşağılayan söylemi sadece AK Parti Grup Başkan Vekili Özlem Zengin’i değil; tüm kadınların hak ve onurunu zedelemiştir. 28 Şubat sürecinin utanç günlerini hatırlatan bu zihniyet, aynı zamanda eski Türkiye’nin özlemini de dile getirmiştir. 28 Şubat sürecinde kadınlarımız, eğitim ve çalışma hakları temelinde olmak üzere; onları ayrıştıran ve ötekileştiren bir sisteme mahkûm edilmiştir. Merve Kavakçı’ya yöneltilen “bu kadına haddini bildirin” ifadesi yirmi yıl sonra faşizanca yeniden söylenmiştir. AK Parti olarak ve özellikle Cumhurbaşkanımızın öncülüğünde kadına karşı her türlü ayrımcılığın önlenmesi, temel hak ve özgürlüklerin güçlendirilmesi ve eksik olanların kazandırılmasıyla birlikte Türk kadını hak ettiği yeri ve önemi daha da ileriye taşımıştır ve taşımaya da devam edecektir. Millete had bildirenler, girdikleri her seçimde millet tarafından hadleri bildirilerek aslında bir dersle karşı karşıya kalmaktadırlar. Ancak bu dersi anlayabilecek ferasetten maalesef yoksundurlar. Şu bir gerçektir ki; bizler bundan sonra her satıhta ve her zeminde birlik ve beraberlik içinde dayanışma ve kardeşliğimizi güçlendirerek Türkiye Cumhuriyeti devletini muhasır medeniyetler seviyesine taşımak için çalışmaya devam edeceğiz. Başta Engin Özkoç’u ve bu zihniyeti taşıyanları milletimizin vicdanına havale ediyoruz.”

  • Suriyeli Rawdanur mültecilik günlerini anlattı

    Göç ve mülteci konusunu işleyen Kartepe Zirvesi’nde Suriyeli Rawdanur mültecilik günlerini anlattı.

    Kartepe Zirvesinin ikinci gününde, Fuat Sezgin Salonunda gerçekleşen oturuma “Suriyeliler Barometresi Araştırması: Bir Arada Yaşamın Çerçevesi” konusu ele alındı. Prof. Dr. Murat Erdoğan’ın Moderatörlük yaptığı oturumda, Suriyeli Öğrenci ve Aktivist Rawdanur Cuma şunları söyledi: “Türkiye’ye ilk geldiğimizde mülteci kampında yaşarken “Suriyeli Mülteciler” kelimesini duymak zoruma gidiyordu. Mülteci olmak benim suçum değil. Kimse keyfi olarak yaşadığı evini ve ülkesini terk edip hiç tanımadığı başka bir ülkede yaşamak istemez. 14 yaşındaydım artık evlenme çağım geldiğini ve evlenmem gerektiğimi söylediler. Ama ben eğitimimi devam ettirmek istiyordum. Anne ve babamı ikna ettim ama akrabalar da etkili olduğu için çok sıkıntı yaşıyordum. Ben evlenmek istemediğim gibi benim yaşımda olanlarında evlenmemesi için çalışmalar yapıyordum. Tüm bunları yaparken, kamptakiler beni kötü örnek olarak gösteriyorlardı. Benim için, isyancı diyorlardı. Televizyona çıktığım için benim hakkımda dedikodular yapılıyordu. Kendi geleceğimi hayal etmek istedim. Başkasının hayal etmesini istemedim. Kızlarını okula göndermeleri için kapı kapı gezdim. Mücadele ettim. Genç kızlara mesaj yollamak için dergi bastırmak istedim. Bunun için valiliğe başvurdum. Küçük kardeşimle beraber Türkiye sınırına geldiğimizde hava çok soğuktu. Türk askeri kardeşime montunu verdi ve yiyecek ikram etti. Bu sahneyi unutamıyorum. Türkiye’yi ve Türkçeyi çok seviyordum ve öğrenmek istedim. Türkler benimle konuşurken bende onlarla aynı dili konuşmak istiyordum. Artık tercüman aracılığı ile konuşmak istemiyordum. Yaşadıklarımı kendi ağzımdan anlatmak istiyordum. Azimle çalıştım ve Türkçeyi ana dilim gibi öğrendim. Ben öğrendikten sonra aileme de öğrettim. Buna rağmen ben hiçbir zaman mücadeleyi bırakmadım. Ülkemdeki savaş benim suçum değil. Ben mülteci olarak doğmadım. Yaptığım çalışmalardan dolayı Cumhurbaşkanımız bana Türk vatandaşlığı hediye etti. Türk vatandaşlığı aldığım için çok mutlu oldum” dedi.

    Türkiye’nin 26 ilinde gerçekleştirilen örneklemde hane bazlı çalışma yapıldığını belirten Prof. Dr. M. Murat Erdoğan, “6.5 yılda 4 milyondan fazla sığınmacı alan bir ülke olan Türkiye, sosyal mesafe oranı çok yüksek olmakla birlikte toplumsal kabul düzeyi olağan üstü yüksektir. Ancak toplumsal kabul, kırılgandır. Türk toplumunun tahammül seviyesindeki kabulü sürdürülebilir kırılmadır. Türk toplumu Suriyelilere olağanüstü bir destek sağlıyor. Ancak sınır illerde yaşayan vatandaşlar Suriyelilerle birlikte yaşamaya ve geleceklerini Suriyelilerle paylaşmaya hazır görünmemektedir” diye konuştu.

  • Cizreli asker Menderes’in son günlerini anlattı

    İmralı Adası’nda idam edilen eski Başbakan Adnan Menderes’in son anlarına tanıklık eden ve o dönemde asker olan Cizreli Halil Yavuz, “Menderes öleceğini bilmesine rağmen duruşundan hiçbir şekilde taviz vermedi” dedi.

    Türk Silahlı Kuvvetlerinin (TSK), 27 Mayıs 1960’ta ülke yönetimini ele geçirmesiyle birlikte iktidardan indirilerek, Yassı Ada’da hapsedilen eski Başbakan Adnan Menderes, Yüksek Divan’da Anayasayı ihlal ve çeşitli suçlardan dolayı yapılan yargılama sonunda ölüm cezasına çarptırıldı. 17 Eylül 1961’de İmralı Adası’nda idam edilen Menderes’in son günlerine tanıklık ede ve o dönemde asker olan Cizreli Halil Yavuz (78), o günleri anlattı.

    Menderes’i, mahkemeye getirip götüren askerlerden biri olduğunu anlatan Yavuz, “Menderes ölüme giderken kendisini mahkemeye getirip götüren merasim bölüğündeki bütün askerlerle tek tek helalleşip öyle gitti. Menderes idam cezası için İmralı Adası’na gidecek vapura binmeden önce bizimle helalleşirken, duygusal anlar yaşadı. Tabi biz de aynı şekilde duygulandık çünkü çok büyük bir insandı kendisi. Adnan Menderes’e idam cezası verildiğinde bile kimseye kötü laf söylemedi, tam tersine bizden bile helallik istedi. O çok iyi bir adamdı ancak idam ettiler. Mahkeme günü 68 tane bakan vardı, yanında Celal Bayar vardı ve diğer arkadaşları bulunuyordu. Bizimle birlikte iki subay vardı onlarla birlikte Menderes’i mahkemeye getirip götürüyorduk. İdam cezası verildiğinde Adnan Menderes çok üzüldü ve onunla birlikte biz de çok üzüldük. Bizim partiden değildi ancak ona rağmen üzüldük, o Demokrat Parti’dendi biz ise Halk Partisi’ndendik” dedi.

    “Duruşundan taviz vermedi”

    Mahkemenin Adnan Menderes’i idam cezasına çarptırdığı zaman Tarık adındaki bir albayın kendisine, “Seni doktor kontrolüne götürüp, öyle gideceğiz” dediğini ifade eden Yavuz, şunları anlattı:

    “Albayın bu sözleri karşısında Menderes öleceğini bilmesine rağmen duruşundan hiçbir şekilde taviz vermedi ve bir Başbakan gibi albayla konuştu. Menderes daha sonra albaya dönüp, ‘Madem idam edileceğim bana benimle birlikte mahkemeye gelip giden merasim bölüğündeki askerleri çağır gelsin. O subay ve askerleri buraya çağırın onlarla helalleşeceğim ondan sonra beni nereye götürürseniz götürün’ dedi. Sonra albay bizi çağırdı, Adnan Menderes’te ordaydı. Bizimle tek tek helalleştikten dönüp, ‘Hakkınızı helal edi,n benimle çok yoruldunuz ve çok eziyet gördünüz onun için sizden helallik almadan buradan ayrılmak istemiyorum’ dedi. Adnan Menderes’i aylarca Yassı Ada’dan mahkemeye götürüp getirdik. Onu mahkemeye götürüp getirirken kendisi ile hiç konuşmadık. Kendisi çok düşünceliydi ve sürekli rüzgardan dolayı savrulan saçları elleri ile düzeltip yürüyordu. Menderes’i İmralı Adası’na götürecek vapura bindirdik ve bize el salladıktan bir daha kendisini göremedik. Ertesi gün de idam edildiğini duyduk.”