Etiket: Güler”

  • Fatih Güler Güven Tazeledi

    Adana Diş Hekimleri Odasının tek listeyle gidilen Genel Kurul ve seçimleri sonucu mevcut Başkan Fatih Güler ve ekibi güven tazeledi.

    Kullanılan 174 oy’un 171’ini alan Başkan Dt. Fatih Güler ve listesindeki isimler Dt. Hasan Yaman, Dr. Dt. Hasan Boğa, Dr. Dt. İzzettin Çamurdan, Dr. Dt. Metin Ersoy, Dr. Dt. Oğuzhan Ünal, Dt. Nevin Kilecioğlu, Dt. Buket Uğuz ve Doç. Dr. Emre Benlidayı, önümüzdeki günlerde mazbatalarını alıp, görevlerini sürdürecek.

    Adana Diş Hekimleri Odası Başkanı Dt. Fatih Güler, yaptığı açıklamada, 17. döneme girdiklerini belirterek, “Meslektaşlarımın bu güzel hafta sonunda gelerek oy kullanmaları beni onurlandırdı. Sonsuz teşekkür ediyorum. Dünya’da her şey hızla değişiyor. Buna bağlı olarak da tüm meslek gruplarının meslek şartları değişiyor. Bizim amacımız gelişen ve yenilenen diş hekimliğine uygun bir diş hekimi profili geliştirmek. Ben 30 yıllık diş hekimiyim. 30 yıl öncesine göre mesleğimiz çok ciddi oranda değişti ve gelişti. Önceki dönemde olduğu gibi önümüzdeki dönemde de bilimsel toplantıları sürdürmeye devam edeceğiz. Ekim ayında Çukurova Diş Hekimliği Günleri (ÇUDİG)’ni yapacağız. Azerbaycan’dan, Türk Cumhuriyetleri’nden konuk konuşmacılarımız olacak” dedi.

    Sağlık Bakanlığı’nın açıklamasına göre hekimlerde resen emeklilik yaşının 65’ten 72’ye çıkarıldığını belirten Güler, şöyle devam etti:

    “Bu durumda 23 yaşında kamuda işe başlayan hekim 72 yaşında emekli olacak. 50 yıllık meslek yaşamında gelişmelere ayak uyduramaz ise tedavi konseptlerinde yanlış bilgilere sahip olur ve konunun dışında kalır. Bizim amacımız mezuniyet sonrası sürekli diş hekimliği eğitimi ile önümüzdeki 30-40 yılda meydana gelecek gelişmelere uyum sağlayabilen, kendisini yeniliğe kolay adapte edebilen bir diş hekimi profili oluşturmaktır. Bu dünya gerçeğine de Türkiye gerçeğine de uygun bir profildir. Bütün heyecanımız ve isteğimiz bu yöndedir.”

    Uzun yıllardır oda yönetiminin çeşitli kademelerinde çalıştığını, belli bir tecrübe ve birikimle başkanlığa geldiğini ifade eden Dt. Fatih Güler, ”Yönetim kurulumdaki arkadaşlarım da tecrübeli ve yetkin kişiler. Sağlık Bakanlığı’nın Haziran ayının başına kadar durdurduğu, ağız ve diş sağlığı merkezi açmayı zorlaştıran, muayenehane şartlarını çok ağırlaştıran (bir polikliniğe beş tuvalet şartı getirilmesi gibi) hayatın gerçeklerine uymayan yeni sözleşmenin revize edilmesinin sonucunu bekliyoruz. Tüm yönetim kurulundaki arkadaşlarımla birlikte bu konuda girişimlerimize devam edeceğiz” diye konuştu.

  • Güler: “Gücümüzü Birlikteliğimizden Aldık”

    Adana Diş Hekimleri Odası 16. Olağan Genel Kurulu yapıldı.

    Divan Başkanlığı Adem Gonca’nın yaptığı Adana Diş Hekimleri Odası Genel Kurulunda konuşan Adana Diş Hekimleri Odası Başkanı Fatih Güler, “Birlik, beraberliğimizden aldığımız güç bizde lokomotif etkisi yaptı. Mesleğimiz ve meslektaşlarımızın yararına olan çok sayıda bilimsel toplantı yaptık. Yaptığımız her çalışmada hem ülke yararını hem de mesleki yararı önceledik. Bildiğiniz gibi birçok ilçemizde diş hekimi yok. Bakanlık mutlaka homojen dağılımını sağlamalı” dedi.

    Bakanlığın sağlık turizminden 20 milyar dolar gelir beklediğini ama fakültelerin yabancı dil bilen mezun vermemesinin en önemli açık olduğunu vurgulayan Güler, “Sağlık turizmine Adana açısından baktığımızda öncelikle bölge hava limanının bitmesi ve direk uçuşların olması lazım. Mevcut gurbetçi hastalarımız aktarmalı uçuşlardan dolayı gelmekte zorlanıyorlar. Tek uçuşla Adana’da sağlık turizmini geliştirebiliriz” dedi.

    Faaliyet raporlarının oy birliğiyle kabul edilmesinin ardından Fatih Güler’in başkanlığındaki Hasan Yaman, Hasan Boğa, İzzettin Çamurdan, Metin Ersoy, Oğuzhan Ünal, Nevin Kilecioğlu, Buket Uğuz ve Doç. Dr. Emre Benlidayı’dan oluşan liste divana sunuldu.

    Seçime tek liste gidilecek.

  • Beslenme Ve Diyet Uzmanı Güler: “Üç Adımda Zayıflayın”

    Havaların yavaş yavaş ısınmaya başlaması ile kışın alınan fazla kilolardan kurtulmak için çeşitli yöntemler arayanlara Acıbadem Ankara Hastanesi Beslenme ve Diyet Uzmanı Merve Güler üç adımda etkili diyet yapmayı anlattı.

    Acıbadem Ankara Hastanesi Beslenme ve Diyet Uzmanı Merve Güler, her vücut tipinin kendine ait şekil ve yapıda özellikleri bulunduğu vurgulayarak, “Tıpkı kar taneleri gibi insanlarında vücut, kas ve yağ oranları benzersiz bir şekilde farklılık göstermektedir. Bu sebepten rutinde uygulanan diyet yöntemleri her insan için aynı sonucu vermeyebilir. Aksine kötü sonuçlar doğurabilir. Kendinize uygun en iyi diyeti seçebilmek için öncelikli yapılması gereken uzman kontrolü ile metabolizma hızının ölçülmesi ve tüm yapılan ölçümler sonrasında alınacak sonuçlar doğrultusunda bir diyet programı uygulanması gerekmektedir. Herkes için geçerli, uygulanabilen tek bir formül yoktur. Açlığı tetikleyen glikoz içeren ürünlerden uzak durarak, insülin yükselmelerini azaltacak vitaminler ve meyveler tercih edilmelidir. Rafine karbonhidratlardan vazgeçip bunların yerine tam tahıllı ürünler, sebze tüketimi artırılmalı ve mineral, lif bakımından zengin ürünler tüketilmelidir. Günlük 5 porsiyon sebze meyve yemeğe dikkat edilmesi de diyet programlarının vazgeçilmezleri arasında yer almalıdır. Sağlıklı protein tüketimi ile metabolizma desteklenmelidir. Haftada 2-3 kez kırmızı et, 2 kez balık, diğer günlerde beyaz et ve kuru baklagil olacak şekilde tüketim sağlanmalıdır. Kolestrol sorunumuz yoksa her gün yumurta alınmasında bir sakınca bulunmamaktadır. Kırmızı eti sadece tüketmek yeterli olmayabilir. Pişirme sürelerine ve şekillerine de dikkat edilmelidir. Eti asla yüksek ısıya maruz bırakmadan, yani yakmadan ızgara şeklinde, fırında veya haşlama olarak tüketilmesi besin değerlerini koruma aşamasında da fayda göstermektedir” ifadesini kullandı.

    “BİLİNÇLİ YEMEK ALIŞKANLIĞI EDİNİLMELİ”

    Güler, genellikle spor yapmayı sevmeyen hareketsiz bir toplum olduğumuzu vurgulayarak şunları kaydetti:

    “Kilo verebilmek ve kilo verdikten sonra koruyabilmek için doğru besinler seçilmesi gerekmektedir. Toplumumuzda sofra kültürü, uzun süre sofrada oturmaya, hatta ve hatta doymadan sofradan kalkılmamasını devam ettirmektedir. Bu sağlıklı beslenme alışkanlığı kazanmamız için en çok dikkat etmemiz gereken faktörlerin başında yer almaktadır. Doymak için değil sağlıklı yaşamak için az ama sık doğru besinlerin tüketilmesi için uzun süren sofra sohbetlerinden olabildiğince uzak durmamız gerekmektedir. Sevilen gıdaların mecburi surette tüketilmesi gibi bir zorunluluk olmadığının bilincine sahip bireyler olmamız, sağlıklı yeme alışkanlığı edinmemizde büyük bir etkendir. Porsiyonların küçültülmesi dikkat edilmesi gereken bir konudur. Beyine tokluk sinyalleri 20 dakikada ulaşmaktadır. Makul bir hızda yemek yemek, midemize ve bağırsaklarımıza bu mesajları göndermek için zaman verir. Tüketilen gıdaların kalori oranlarının not edilmesi de neler yediğimizi kontrol etmemiz açısından yol gösterici niteliğe sahip olacaktır. Örneğin şekerli gazoz ve meyveli meşrubatlar beslenme alışkanlığınızdan kolaylıkla çıkarabileceğiniz görünmez ama büyük ölçekte kalori kaybına neden olacak tüketimlerin başında yer almaktadır. Sabahları bir bardak meyve suyu içmek sizin için çok iyidir, ancak gün boyu birkaç bardak içmek yüzlerce fazla kalori ekleyebilir. Unutmayın, bir bardak portakal suyundan alacağınız kaloriyi almak için iki tam portakal yemeniz gerekir. Gazoz daha da kötüdür. Çünkü vücut için kaloriden başka bir şey ifade etmemektedir. Baştan çıkarıcı unsurları en aza indirin. Çoğumuz rafta ya da buzdolabında dururken çikolata, kurabiye ya da diğer tatlı şeyleri görmezden gelmekte zorlanırız. Mümkün oldukça tüketilmemesi gereken grupların başında yer alan çikolata ve türevleri fazla kiloların en büyük sebeplerindendir. Ulaşılabilir noktalarda bulunmamaları en önemli caydırıcılardan biridir. Bunlar yerine bir şeyler atıştırmak istediğinizde elinizin altında salatalık ya da tam tahıllı diyet krakerler gibi düşük kalorili atıştırmalıklar vücudun anlık ihtiyaçları konusunda yardımcı olacaktır.”

    “SAĞLIĞINIZ İÇİN HAREKETE GEÇİN”

    “Fiziksel aktivite iki nedenden ötürü kilo kontrolü için elzemdir” diyen Güler şöyle devam etti:

    “Birincisi yakılmadığı takdirde yağ olarak depolanacak kalorileri yakar ve kas dokusunu artırır ya da en azından kas dokusunu muhafaza eder. Minimum yarım saat yapılacak terlemeye yarayan sporlar, kilo kaybınıza yardımcı olacaktır. Vücudumuzda 20 dakikadan sonra yağlar yanmaya başlamaktadır. Bundan dolayı 30 dakika ve üzeri yaptığımız spor, yağ yakmamıza yardımcı olacaktır. Ancak aktivitenizin yoğunluğu da önemlidir. 30 dakika spor yapamıyorum diye yapmamazlık yapmayın. Sürekli olarak hareket halinde olmak oturmaktan iyidir. Kemiklere ve kendinizi iyi hissetmenize de iyi gelecektir. Ancak kısa süreli ve devamlılığı olmayan hareketlerin kalp, akciğer ve kan damarlarına pek faydası dokunmaz. Açık havada ve uzun süren spor aktiviteleri oksijen kapasitesini ve yağ yakım hızını arttırır. Uyurken bile kaslarınız sürekli enerji kullanmaktadır. Fiziksel aktivite kas hücrelerini büyümeleri ve bölünmeleri için uyarır, kasların kuvvet ve boyut itibariyle büyümesine neden olur. Ne kadar çok kasınız varsa o kadar çok kalori yakarsınız, dinlenirken bile.”

  • Güler Sabancı’dan Dünya Kadınlar Günü Mesajı

    Sabancı Holding Yönetim Kurulu Başkanı Güler Sabancı, Dünya Kadınlar Günü dolayısıyla bir mesaj yayınladı.

    Sabancı Holding Yönetim Kurulu Başkanı Güler Sabancı, Dünya Kadınlar Günü dolayısıyla bir mesaj yayınladı. Bugünü bir kutlamanın ötesinde, yaşamın her alanını şekillendiren kadınların önemini bir kez daha hatırlamanın fırsatı olarak gördüğünü belirten Sabancı, “1970’lerden sonra kadınların iş hayatına katılımında büyük artışlar yaşandı. Elbette çok yol alındı. Bunu inkar edemeyiz. Ama ne yazık ki hala yeterli değil. Diğer taraftan, kadının iş hayatına katılımını, sadece rakamların yükselmesinden ibaret görmemeliyiz. Aynı zamanda kadınların iş hayatına yaptıkları niteliksel katkılar, oluşturdukları katma değer, işin başarısı açısından yadsınamaz. Artık kadınların iş hayatındaki varlığı bir ’tercih’ değil, başarıya giden yolda bir ’zorunluluk’ dedi.

    Başlangıçtan, karar süreçlerine kadının potansiyelini keşfetmek ve değerlendirmek başarı odaklı organizasyonların daha büyük ölçekte de ekonomilerin, asla göz ardı etmemesi gereken bir konu olduğunu belirten Sabancı, “Son yıllarda kadının katılımının işin başarısı için vazgeçilmez olduğu araştırmalarla da ispatlanmış durumda. Çünkü, iş hayatında, üniversitelerde, sivil toplumda kadının katılımı arttıkça araştırmalar daha da anlam kazanıyor. Ve öngörülerin ötesine geçerek daha somut ve derinlemesine çalışmalar yürütmek mümkün oluyor. Fortune 500 şirketleri arasında yapılan bir araştırmaya göre, kadın yönetici sayısı fazla olan şirketler, pazar payı, sermaye ve hisse senedi değerine göre daha iyi performans gösteriyor. Credit Suisse tarafından yapılan bir araştırma,2008 krizinden sonra cinsiyet eşitliği dengesi bulunan şirketlerin, erkek egemen şirketlere göre daha hızlı toparlandığını ortaya koyuyor. Bu sonuçların gerekçeleri çok çeşitli olabilir. Bazı uzmanlar, kadınların riskleri daha iyi yönettiğini söylüyor. Bazıları ise, kadınların aynı anda birçok işi yönetme becerileriyle bu durumu açıklıyor. Kadınlar katılımcı çalışma modellerine daha yatkınlar. Daha çok akıl alma, farklı fikirleri karara katma konusunda daha açıklar. Öte yandan, satın alma kararlarının AB’de yüzde 70, ABD’de yüzde 80’ni kadınlar tarafından veriliyor. Dolayısıyla, kadınların ihtiyaçlarını kadınların daha iyi anlamasının ve buna göre ürün ve hizmet geliştirilmesinin önemi de ortada. Bunların hepsi ve daha bir çok bulgunun asıl ortaya koyduğu kritik nokta şu ki: “kadınları dahil etmeden ekonomik gelişmeden bahsetmek mümkün değil” ifadelerini kullandı.

    “BİZ AYRICALIK İSTEMİYORUZ; ’EŞİTLİK’ İSTİYORUZ”

    Sabancı şöyle devam etti; “Her zaman söylediğimiz gibi biz ayrıcalık istemiyoruz; “eşitlik” istiyoruz! Kadınların niteliklerine, becerilerine, yetkinliklerine göre eşit şekilde değerlendirilmelerini istiyoruz. Ancak eşitliğin sağlanabilmesi için, kadınlarımıza hakları olan eşit fırsatların verilmesi ve desteklenmeleri gerekiyor. Bunun başında, “başaracaklarına dair özgüven ile yetiştirilmeleri” ve başarıda en önemli unsurlardan biri olan “eğitim hakkı” geliyor. Bugün geldiğimiz noktada, Türkiye’de kadının işgücüne katılım oranı %30 seviyelerinde.

    Dünya Ekonomik Forumu Cinsiyet Eşitsizliği Raporu’na göre; Türkiye’de 100 kadından 13’ü üst düzey pozisyonda çalışıyor. Daha güçlü bir ekonomik ve sosyal kalkınma için bu rakamlarla asla yetinmemeliyiz. Her alanda daha iyi bir gelecek için beklediğimiz reformlar, bu alanda da en hızlı şekilde yapılmalı, kadınların potansiyelini ortaya çıkarmalıyız”.

    Sabancı Topluluğu’nun, iş dünyasında cinsiyet eşitliği konusunda ’örnek’ ve ’öncü’ konumda olduğunu vurgulayan Sabancı, “Kadın çalışan ortalamamız yüzde 38,5 olurken, bazı şirketlerimizde yüzde 50’nin üstüne çıkan, Türkiye ortalamalarının üstünde kadın istihdam rakamlarımız olması sevindiricidir. Bize de yakışan budur! Ayrıca 2012 yılında yüzde 7 olan üst yönetimdeki kadın oranımız bugün yüzde 15’e çıktı. Kadın çalışan terfi oranımız ise, yüzde 52 oldu. Sizlerin emekleri ve gayretiyle yürütülen Sabancı Gönüllüleri projelerinin de bu öncü konumumuza daha da ivme kazandıracağına inanıyorum” ifadelerini kullandı.

    Sabancı Vakfı olarak da, birçok alanda olduğu gibi, kadın alanında da etkin çalışmalar yürüttüğünü vurgulayan Sabancı Holding Yönetim Kurulu Başkanı, sözlerini şöyle tamamladı: “Meselenin çözümünde topyekün bir hareket ve işbirliği yattığı inancıyla, toplumun çeşitli katmanlarına ve farklı sorunlara el uzatmak için çalışıyoruz. Vakıf olarak, kadınların; ekonomik, siyasi ve toplumsal hayata, kızların da eğitime eşit fırsatlarla katılımının önemine ve ülkenin kalkınmasında kilit rollere sahip olduğuna inanarak çalışmalar yürütüyoruz. Örneğin; 2006-2015 yılları arasında İçişleri Bakanlığı ve Türkiye’deki tüm Birleşmiş Milletler kuruluşlarının işbirliğiyle ’Birleşmiş Milletler Ortak Programı’nı yürüttük. Çocuk yaşta evliliklere son verilmesi konusunu da 2010 yılından bu yana odak noktası olarak belirleyerek, bu alanda çalışmalar yürüten sivil toplum kuruluşlarına hibe desteği verdik ve 54 ilde bu konuda farkındalık oluşmasını sağladık. Bu konudaki mücadelemizi küresel boyutta da sürdürüyoruz. Ülkenin dört bir yanında hizmete sunduğumuz kalıcı eserlerle de toplumsal gelişmeye katkıda bulunarak, 17 ilde açtığımız 20 kız yurduyla, kız çocuklarının eğitiminin önündeki engellerin kaldırmasında köklü ve uzun vadeli çözümler oluşturmaya çalışıyoruz.

    Kadın sorunlarının çözümü için ihtiyacımız olan, her şeyden önce büyük bir ’zihniyet dönüşümü’. Bu dönüşüm; verimlilikten inovasyona kadınların işe pozitif etkisini anlamakla başlıyor. Başta söyledim, tekrarlamak istiyorum: Kadınların iş hayatına katılımı bir tercih değil, bir ayrıcalık değil, sadece eşitlik meselesi değil; bizi başarıya götürecek bir ’zorunluluk’ tur. Kadının katılımını sağlamak doğru bir iş kararıdır”.

  • Op. Dr. Güler: “Meme Estetiği Kadınları Çok Mutlu Ediyor”

    Estetik Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahi Uzmanı Op. Dr. İlgi Güler, meme estetiğinin kadınları mutlu ettiğini söyledi.

    Meme dikleştirmenin (mastopeksi) göğüslerin şeklini değiştirmeye yönelik bir cerrahi prosedür olduğunu belirten Op. Dr. İlgi Güler, “Meme dikleştirmede fazla deri çıkarılır ve meme dokusu yeniden şekillendirilir. Göğüsleriniz sarkmışsa ya da meme ucunuz aşağı bakıyorsa meme dikleştirme ameliyatını tercih edebilirsiniz. Bu ameliyat ile kendinize olan güveniniz de artacaktır. Meme dikleştirme meme boyutunuzda ciddi bir değişiklik hedeflemez fakat ihtiyaca göre meme küçültme ya da büyütme ile kombine yapılabilir” dedi.

    MEME SARKMASININ NEDENLERİ NELERDİR?

    Zamanla göğüslerin değişime uğradığını, elastikiyetini ve sıkılığını kaybettiğini belirten Op. Dr. İlgi Güler, “Gebelik boyunca büyüyen ve ağırlaşan göğüslerinizi taşıyan bağlar da uzar. Gebelik sonrası dönemde emzirme olsun ya da olmasın uzayan bu bağlar meme sarkmasına neden olur. Kilonuzdaki değişiklikler göğüs derinizin uzamasına ve elastikiyetin kaybolmasına neden olur. Yer çekimi nedeniyle zamanla memeyi taşıyan bağlar uzar ve sarkar. Meme dikleştirme ile meme ucu ve etrafındaki koyu halka (areola) olduğundan daha yukarı yerleştirilir” ifadelerini kaydetti.

    MEME DİKLEŞTİRME KİMLER İÇİN UYGUNDUR?

    Op. Dr. İlgi Güler, “Memeleriniz sarkmışsa: volum kaybı ya da şekil bozukluğu mevcutsa, meme uçları aşağı bakıyorsa, areola ile meme boyutu arasındaki oran bozulmuşsa, bir göğsünüz diğerinden daha aşağıda yer alıyorsa meme dikleştirme ameliyatı olmayı düşünebilirsiniz” dedi.