Etiket: Gribe

  • Gribe karşı besin kalkanınızı oluşturun

    Soğuk kış günlerinin etkisini arttırmasıyla beraber gribal enfeksiyon vak’aları yurt genelinde artmaya başladı. Hasan Kalyoncu Üniversitesi (HKÜ) Sağlık Bilimleri Fakültesi Beslenme ve Diyetetik Bölümü Öğr.Gör.H. Utku Çelik Gençoğlu, soğuk günlerde artan Gribal enfeksiyonlara karşı besinlerle kalkan oluşturulabileceğini anlattı.

    Son günlerde gribal enfeksiyonun görülme sıklığının arttığını ifade eden Utku Çelik Gençoğlu, bunun nedenleri ve alınması gereken önlemlerle ilgili de açıklamalarda bulundu. Gençoğlu, “Grip, influenza denilen virüsün, solunum yoluyla insan vücuduna girerek özellikle sonbahar sonu, kış ve ilkbahar başında salgınlara neden olduğu bir enfeksiyon hastalığıdır. Mevsim şartları, kronik hastalıkların varlığı, yetersiz ve dengesiz beslenme gribal enfeksiyon görülme sıklığındaki artışların en sık nedenleridir. Çeşitli virüslerin yol açtığı, solunum yollarında belirtiler gösteren bir hastalık olan grip,vücut savunması zayıf kronik hastalar, yaşlılar, hamileler ve çocuklar ile çeşitli nedenlerle savunma sistemi baskılanmış kişilerde ciddi sıkıntılara yol açabilmektedir. Önemli olan bu sıkıntılar oluşmadan önleminizi almak ve bu virüse karşı savunma kalkanınızı oluşturmaktır. Çeşitli yöntemler arasında en doğal ve en etkili yöntem olan düzenli beslenme ile gribal enfeksiyonlardan korunabilirsiniz. Doğal ve düzenli beslenme; vücudun ihtiyacı olan protein, karbonhidrat, yağ ve vitaminleri yeterli oranda sağlayarak, vücut direncini arttırır ve solunum yollarındaki mukoza hücrelerine mikroorganizmaların daha kolay tutunup enfeksiyona neden olmasını engellerler” dedi.

    “Günde 8-10 bardak ılık su tüketin”

    Yeterli sıvı alımının bu süreçte önemli olduğunun altını çizen Gençoğlu, “Özellikle su içme ihtiyacının azaldığı enfeksiyon döneminde günde 8-10 bardak ılık su içilmesi, solunum yollarındaki mukoza hücrelerinin nemli olmasını ve bu etkiyle virüs taşıyan damlacıkların etkisine karşı direnci sağlar. Vücudun patojen mikroorganizmaları vücuttan uzaklaştırmak için kullandığı yollardan biri olan mukus oluşumu ve mukus akışkanlığının artması yeterli sıvı alımında daha kolay gerçekleşmektedir.Ayrıca korunma döneminde başta narenciyeler olmak üzere meyve tüketiminin arttırılması, taze sıkılmış meyve suyu tüketimi tercihi vitamini alımını arttırarak savunma kalkanınızı güçlendirecektir” şeklinde konuştu.

    “Bağışıklık için a,c ve e vitaminleri önemli”

    Bağışıklık için bazı vitaminlerin çok önemli olduğunu vurgulayan Gençoğlu, “Savunma sistemini güçlendirici özelliği olan A ve C vitamini gibi antioksidan vitaminlerden zengin, havuç, brokoli, kabak, lahana, karnabahar, maydanoz gibi sebzelerin yanı sıra kış aylarında bolca bulunan portakal, mandalina, elma, greyfurt gibi meyveler tercih edilebilir. E vitamini de bağışıklık sisteminin güçlendirilmesinde etkilidir. Soğuk algınlığı ve diğer enfeksiyonlara karşı vücut direncini arttırmakta, A vitamininin okside olmasını da engellemektedir. E vitamininin iyi kaynakları olan; yeşil yapraklı sebzeler, fındık, ceviz gibi yağlı tohumlar ve kuru baklagillerin yeterli miktarlarda tüketilmesi önemlidir. Savunma kalkanınıza bir başka destekte probiyotikler (yararlı bakteriler) tarafından gelmektedir. Hem akyuvar sayısını arttırarak, hemde sindirim sistemine yerleşen patojen bakterileri etkisiz hale getirerek bağışıklık sisteminizi güçlendirir ve gribe karşı koruyucu etki yapar. Özetle gribal enfeksiyonlara karşı kalkanınızı en doğal ve sağlıklı yol olan dengeli beslenme ile sağlayabilir ve kış aylarını rahatça geçirmenize destek bir besin kalkanı oluşturabilirsiniz” diye konuştu.

  • Gribe karşı bağışıklılığınızı propolisle güçlendirin

    Gıda Yüksek Mühendisi Arı Ürünleri Uzmanı Aslı Elif Tanuğur Samancı, grip ve soğuk algınlığına karşı propolis ile bağışıklığın doğal yollarla güçlendirmesi uyarısında bulundu.

    İstanbul Teknik Üniversitesi ARI Teknokent’ten Gıda Yüksek Mühendisi Arı Ürünleri Uzmanı Aslı Elif Tanuğur Samancı, propolisin soğuk algınlığı döneminde kullanımına dikkat çekti. Ani ısı değişiklikleri, vücudun savunma mekanizmasını zayıflatarak soğuk algınlığı, nezle ve grip gibi solunum yolu enfeksiyonlarına yol açabildiğini belirten Tanuğur Samancı, “Bu dönemde doğal bağışıklık güçlendirici gıdalarla vücudu desteklemek çok önemli. Düzenli uyku ve dengeli beslenmenin yanı sıra vücuda antioksidan takviyesi yapmayı da ihmal etmemeliyiz. Dünyada bilinen en güçlü antioksidanlardan propolis, düzenli tüketimde bağışıklığımızı güçlendirerek hastalıklara yakalanma sıklığımızı belirgin oranda azaltıyor” dedi.

    “Propolis doğal bir antibiyotik olarak kullanılmıştır”

    Propolisin arıların bitkilerin reçinemsi kısımlarından topladığı çok güçlü antioksidan ve antimikrobiyal etkilere sahip tamamen doğal bir arı ürün olduğunu belirten Samancı, “Arılar tarafından, kovandaki mikropları yok etmek amacıyla kullanılır. Propolisle ilgili yapılan bilimsel çalışmalarda, bileşiminde 300’den fazla bileşen olduğu tespit edilmiştir. Propolis ilk kez Yunanlılar tarafından keşfedilmiş ve doğal bir antibiyotik olarak kullanılmıştır. Propolis, pro (ön), polis (şehir) kelimelerinden oluşmaktadır.”

    Gıda Yüksek Mühendisi Arı Ürünleri Uzmanı Aslı Elif Tanuğur Samancı, yapılan bilimsel çalışmalarda propolisin pek çok sağlık etkisi olduğuna dair bulgular elde edildiğini belirtti. “Propolisin; antibakteriyel, antiviral, antifungal, antiparaziter, antiülser, antioksidan, radyasyon koruyucu, karaciğer koruyucu, antitümör, antiinflamatuvar, bağışıklık düzenleyici, antidiabetik, lokal anestezik ve antialerjik etkilere sahip olduğu ortaya konulmuştur” diye konuştu.

    Grip ve soğuk algınlığına karşı propolis

    Tanuğur, “Propolisin içerisindeki faydalı bileşenler antibakteriyel, antiviral, antifungal etki gösteriyor. Propolisin grip üzerine etkileri de bilimsel olarak da kanıtlandı. 2008 yılında Japonya ve Brezilya’da gerçekleştirilen bilimsel çalışmada, propolisin gribe yol açan Influenza virüsü üzerine etkileri incelenmiş ve çalışmanın sonucunda propolisin etanol ekstraktının bu virüs üzerine gelişmesini önleyici etki gösterdiği ve gribin semptomlarını da azalttığı ortaya konulmuştur” dedi.

    Gıda Yüksek Mühendisi Aslı Elif Tanuğur Samancı, “Propolis, düzenli tüketimde bağışıklığımızı güçlendiriyor. Bağışıklık güçlendirici mekanizması, vücutta B ve T lenfositleri aktive ederek vücutta antikor üretimini arttırmasıyla gerçekleşiyor” dedi. Samancı, propolisin damla veya ham bal ile karışım halinde tüketilmesini önererek sözlerini tamamladı.

  • Gribe karşı su tüketimine dikkat

    TEKİRDAĞ (İHA) – Uzmanlar, kış aylarında gribe karşı su tüketimine dikkat edilmesi gerektiğini, çay, kahve gibi sıcak içeceklerden ziyade özellikle su tüketilmesini önerdi.

    Tekirdağ Star Medica Hastanesi İç Hastalıkları Uzmanı Dr. Sema Halhallı, genellikle havaların soğumasıyla grip ve soğuk algınlığı hastalıklarıyla sık karşılaşıldığını belirterek, “Gribal enfeksiyonlar sırasında öncelikle bol sıvı tüketmemiz gerekiyor. Sıvı derken sudan bahsediyorum. Eğer sıvı kısıtlaması gerektiren bir hastalık yoksa doktor tarafından az su içmemiz önerilmemişse günlük 2 veya 2 buçuk litre su tüketmemiz gerekmektedir. Genel olarak halk arasında şöyle bir anlayışta vardır, ‘ben çok çay içiyorum, kahve içiyorum çok fazla sıvı tüketiyorum’ anlayışı vardır, ancak çay kahve gibi içeceklerin içinde aynı zamanda idrar söktürücü etkisi bulunan bir takım maddeler bulunmaktadır ve sıvı kaybını arttırabilirler. Bu yüzden içtiğimiz çay, kahve de içtiğimiz suyun yerine geçmemektedir. O yüzden günlük en az 2 litre 2 buçuk litre su içmemiz gerekir” diye konuştu.

    “Hemen antibiyotik tedavisine başlamak yanlıştır”

    Dr. Sema Halhallı, gribin çok bulaşıcı bir hastalık olduğunu belirterek, “Bu hastalıkla karşılaştığımız zaman, genellikle el temizliğine dikkat etmemiz gerekir. Yakalanmamak için kalabalık ortamlara çok fazla girmemeli, hasta kişilerle çok fazla yakın temasta bulunmamalıyız. Genellikle en çok yaptığımız yanlış, hasta olduğumuzda antibiyotik tedavisine başlamamızdır. Ama bizim bu virüs dediğimiz mikroorganizmalar genellikle antibiyotiklere dirençli, antibiyotiklerden etkilenmeyen canlılardır. Bakteri dediğimiz canlılar ise antibiyotiklerle tedavi edilen hastalıklara neden olan canlılardır. Halkın arasında yanlış yapılan şey ise hemen antibiyotik tedavisine başlamaktır. Çünkü vücudumuzdaki bir takım mikroplar, antibiyotiklere alışır ve gerçekten bakteriden dolayı hasta olduğumuzda bu sefer antibiyotikler işe yaramaz” ifadelerini kullandı.

    “Doğru beslenme direnci arttırır”

    Grip ve soğuk algınlığına karşı beslenmenin de çok önemli olduğunu hatırlatan Tekirdağ Star Medica Hastanesi İç Hastalıkları Uzmanı Dr. Sema Halhallı, konuşmasına şöyle devam etti:

    “Ateşli hastalıklar geçirirken vücuttan sıvı kaybı olmaktadır. Hastalık geçirdiğimiz dönemlerde vücudun sıvı ihtiyacı daha da artmaktadır. Bu yüzden sıvı tüketimini arttırmak gerekiyor. C vitamini içeren besinlerden özellikle tüketmemiz gerekiyor. Bunlar mevsim meyvelerinden portakal, kivi, muz gibi meyveler, geniş, yeşil yapraklı sebzelerden bol miktarda tüketmek gerekiyor. Beslenmeye dikkat ettiğimiz sürece vücut direncimizi arttırdığımız sürece bu tarz gribal enfeksiyonlarla karşılaşma sıklığımız azalmakta. Hasta olduğumuz zamanda iyileşmemiz daha kolay olmaktadır.”

  • Mevsimsel gribe dikkat

    Kırklareli Halk Sağlığı Müdürü Dr. Çiğdem Cerit, mevsimsel grip hakkında uyarılarda bulunarak, “Grip, hafif seyredebileceği gibi bazen hayati tehlike oluşturabilir” dedi.

    Dr. Çiğdem Cerit, yaptığı açıklamada, mevsimsel gribin genellikle bahar ve kış aylarında görülen, bulaşıcı bir solunum yolu hastalığı olduğunu belirterek, “Bu hastalık hafif seyredebileceği gibi bazen hayati tehlike oluşturabilir” ifadelerini kullandı.

    Grip virüsüyle karşılaşıldıktan sonra 1-3 gün içerisinde belirtilerin ortaya çıktığını kaydeden Dr. Cerit, “Şu belirtilerden biri ya da birkaçı görülebilir; koltuk altından ölçülen 38 derece ve üzeri ateş, titreme, kuru öksürük, boğaz ağrısı, burun akıntısı ve tıkanıklığı, baş ağrısı, vücut ağrıları, ishal, nadiren kusma. Gripte, genellikle şikayetler 7 gün sürer, ilk 2-3 gün içerisinde şiddetlenir ve sonrasında düzelme başlar, ancak iyileşme süresi 1- 2 haftaya kadar da uzayabilir” diye konuştu.

    Hastalığın, hasta kişilerin, öksürük veya aksırık sonucu etrafa saçtığı damlacıkların solunması veya bu damlacıkların bulaştığı yüzeylere temas edildikten sonra ellerin ağız, burun veya göze sürülmesi ile bulaştığını belirten Dr. Cerit, hastalıktan en çok etkilenen kesimi şöyle açıkladı:

    “Gebeler, 65 yaş ve üzeri ve 2 yaş altı bireyler, bakımevi, huzurevinde kalanlar, kronik böbrek yetmezliği olanlar, astım dahil kronik akciğer hastalığı olanlar, koroner arter hastalığı dâhil kalp-damar sistemi hastalığı olanlar, bağışıklık sistemi baskılanmış olanlar, kan hastalığı olanlar, şeker hastalığı olanlar, nörolojik hastalığı olanlar, metabolik hastalığı olanlar, kronik karaciğer hastalığı olanlar, obezler, sağlık çalışanları, 6 ay-18 yaş arasında olup uzun süre aspirin kullanması gerekenler. Risk grubunda yer alan kişilerde hastalık diğer kişilere göre daha ağır seyredebilmektedir. Bu kişilerde zatürre, bronşit ve kulak enfeksiyonları gibi ikincil bakteriyel enfeksiyonlar meydana gelebilir.”

    Korunma yolları

    Grip hastalığından korunmak için bilgiler veren Dr. Çiğdem Cerit şöyle devam etti:

    “Aşılama, gripten korunma yollarından birisidir. Özellikle risk grubunda bulunanlar grip aşılarını grip mevsimi boyunca yaptırabilirler. Gripten korunmanın en önemli yolu kişisel hijyen kurallarına dikkat etmek ve ellerin bol su ve sabun ile yıkanmasıdır. Kalabalık ortamlarda uzun süre bulunmak grip bulaşmasında etkili olduğundan, gerekli olmadıkça bu gibi ortamlardan uzak durulması önerilmektedir. Hasta kişiler ile yakın temastan kaçınılmalıdır. Ağız, burun ve gözlere kirli eller ile temas edilmemelidir. Hastanın temas ettiği veya virüsün bulaşmış olabileceği sık kullanılan ve dokunulan yüzeyler sık sık temizlenmelidir. El yıkama ve kişisel hijyen, gripten korunmada en önemli yöntemlerdendir. Hasta kişiler hekim önerisi dışında ilaç kullanmamalıdırlar. Risk grubundaki kişiler mutlaka hekime başvurmalıdır. Hasta kişilerin sağlık kurumlarına ve kalabalık ortamlara gitmek zorunda kaldıklarında maske takmaları, hastalığın diğer kişilere bulaşmasını engellemektedir. Hapşırma ve öksürme sırasında tek kullanımlık kağıt mendil kullanılmalıdır ve kullanıldıktan sonra etrafa temas ettirilmeden çöpe atılmalıdır. Eğer mendil yok ise kolun iç kısmı kullanılarak ağız ve burun örtülmelidir. Hasta olanların kalabalık ortamlarda bulunmamaları, evden çıkmamaları ve evde istirahat etmeleri hastalık bulaşmasının önüne geçmek için önemlidir. Hasta kişilerin bol sıvı tüketmeye özen göstermesi, beslenmesine dikkat etmesi, özellikle taze sebze ve meyveleri tüketmesi önerilir.”

    Gribin genellikle belirtilerine yönelik, hastaya, konforunu sağlayıcı tedaviler verildiğini anlatan Dr. Çiğdem Cerit, “Hekim tavsiyesi dışında ilaç kullanılmamalıdır. Risk grubundakiler, hamileler, kronik hastalığı bulunanlar ve belirtilerin ağır seyrettiği hastalar kesinlikle hekime başvurmalı ve hekim gerekli görürse virüse yönelik ilaç kullanmalıdır. Gripten korunmak için her yıl aşı yaptırmak gerekir, çünkü her yıl mevsimsel gribe neden olan grip virüsü değişebilmektedir ve grip aşısının içeriği Dünya Sağlık Örgütü tarafından bir yıl önce salgın yapan virüs tiplerinin belirlenmesi ile geliştirilmekte ve aşının içeriği de bu uygulamaya bağlı olarak her yıl değişmektedir. Bu nedenle aşı, yapıldığı grip sezonu için etkili olmaktadır. 6 aydan küçük bebeklerde grip aşısı koruyuculuk sağlamamaktadır. Grip aşısı, 65 yaş üzerindeki kişilere ve risk gruplarına önerilmektedir, risk grubunda yer alan kişiler hekime başvurarak reçete ile eczaneden grip aşılarını alabilirler. Sağlık çalışanları için her yıl grip aşısı temin edilmekte ve ücretsiz uygulaması yapılmaktadır. Grip aşısı, vücutta 1-2 hafta içinde koruyucu düzeye erişir” ifadeleriyle açıklamasını sonlandırdı.

  • “Gribe yakalanmadan önleminizi alın”

    Bursa Kamu Hastaneleri Birliği Genel Sekreterliği Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Uzmanı Dr. Ali Asan, yaz mevsiminin sona ermesi ve havaların serinlemesiyle birlikte grip ve soğuk algınlığından korunma yöntemleri ile ilgili uyarılarda bulundu.

    Gribe, influenza virüsünün neden olduğu, her yıl kış ve bahar aylarında görülmesi nedeni ile mevsimsel grip hastalığı olarak adlandırıldığını ve bulaşıcı olduğunu belirten Dr. Asan, “Grip, hastaların öksürük veya aksırıkları sonrasında etrafa saçtıkları damlacıkların solunması veya bu damlacıkların bulaştığı yüzeylere temas edildikten sonra ellerin ağız, burun veya göze sürülmesi ile bulaşır” dedi.

    Dr. Asan, gribin, yaklaşık bir hafta sürdüğünü ve en sık görülen şikayetlerin ani başlangıçlı yüksek ateş, kas ağrısı, baş ağrısı, ciddi halsizlik, kuru öksürük ve boğaz ağrısının olduğunu söyledi.

    “Gripten korunmak için en önemli şey kişisel hijyen kurallarına dikkat edilmesidir” diyen Dr. Asan, sözlerine şöyle devam etti:

    “Eller sık sık bol su ve sabun ile yıkanmalıdır. Hasta olan kişilerin öksürüp aksırırken ağızlarını kolun iç kısmı ile kapatması ve karşıda bulunan kişilerin yüzüne doğru hapşırılmaması hastalığın yayılmasını önlemede çok önemlidir. Aşılama, gripten korunma yollarından birisidir. Özellikle risk grubunda bulunanlar grip aşılarını grip mevsimi boyunca yaptırabilir.”

    “Beslenmeye dikkat etmeli”

    Gripten korunmada diğer önemli bir faktörün de beslenme olduğunu ifade eden Dr. Ali Asan, “Gerek grip olmadan önce gerekse grip olduktan sonra dengeli ve sağlıklı beslenme büyük önem arz etmektedir. Günlük kalori ihtiyacının farklı besin gruplarından doğru oranlarda sağlanması yeterli ve dengeli beslenme olarak adlandırılır. Sağlıklı bir şekilde yaşamımızı sürdürebilmek için vücudumuz protein, yağ, karbonhidrat, vitamin, mineral ve su olmak üzere 6 temel kategoride besin ögesine ihtiyaç duymaktadır. Yetersiz veya dengesiz beslenme durumunda vücut ihtiyacını kendi bünyesinden karşılamaya çalışır ve bu durum çeşitli hastalıklar olarak bize geri döner. C vitamini bağışıklık sistemini destekleyen önemli besinlerden biridir. C vitamini, suda çözünen vitaminlerdendir, vücut tarafından depolanmaz ve fazlası vücuttan atılır. Bu nedenle her gün yeniden alınması gerekir. Portakal, greyfurt, karnabahar, kivi, brokoli, dolmalık biber, ıspanak, taze fasulye ve karalahana C vitamini içeren besinlerdir. C vitamini ihtiyacının vitamin tabletleri yerine gıdalar yoluyla alınması öneriyoruz. Çünkü bu besinler vücut için gerekli diğer mineraller açısından da zengindir. Orta boy bir portakal ile günlük C vitamini ihtiyacını karşılamakta yeterli olabilmektedir. Ayrıca insanların günlük C vitamini ihtiyacı farklı olabilir. Sigara kullananlar, diyabet ve astım gibi rahatsızlıkları bulunanların C vitamini ihtiyacı yüksek olabilir. Bu tarz ek hastalığı olan kişilerin uygun beslenme konusunda uzman desteği alabilirler” diye konuştu.