Etiket: Görülüyor

  • “Kireçlenme olarak bilinen ‘Osteoartritde’ en sık kadınlarda görülüyor”

    Erkeklere oranla kadınlarda daha sık görülen halk arasında kireçlenme olarak bilinen ’Osteoartrit’in hastalığının daha çok eklemlerde ve ellerde oluştuğunu söyleyen Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon Anabilim Dalı Uzmanı Yrd. Doç. Dr. Pembe Hare Yiğitoğlu Çeto, hastalığın tanı ve tedavisi hakkında bilgiler verdi.

    Yakın Doğu Üniversitesi Hastanesi Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon Anabilim Dalı Uzmanı Yrd. Doç. Dr. Pembe Hare Yiğitoğlu Çeto, halk arasında kireçlenme olarak bilinen ve en sık karşılaşılan eklem hastalığı ‘Osteoartrit’in ellerde de oluştuğunu, eklemlerde kıkırdak kaybı ve kemik değişiklikleri ile dejeneratif bir hastalık olarak karşımıza çıktığını ve sıklıkla yaşlılarda görüldüğünü dile getirdi.

    El Osteoartrit’inde başlıca şikayetin ağrı olduğunu, tutulan eklemi kullandıkça ağrının arttığını, eklemi dinlendirdikçe azaldığını, ileri safhalarda ise eklem kullanılmasa bile ağrıların şiddetlendiğini söyleyen Yrd. Doç. Dr. Çeto, hastaların uzun süren hareketsizlik sonrası tutukluk hissettiğini ve harekete başlamakta zorlandığını belirtti.

    “Kadınlarda sık olarak Nodal Generalize Osteoartrit görülüyor”

    Yrd. Doç. Dr. Çeto, el eklemlerini tutan bu Osteoartrit’te bulunan nodüllerin erken yaşta ortaya çıktığını belirterek şöyle devam etti:

    “Nodal Generalize Osteoartrit’te çok sayıda eklem tutulması görülür. Hastalarda el ile birlikte daha sonra diz veya kalça Osteoartrit’i de sıkça görülmektedir. Hastalar ağrılarını ilk olarak elde hissederler. Parmaklarda, bir ya da birkaç eklemde ağrı, şişlik ve tutukluk hissi görülür. Osteoartrit’te nodüller oluşmasına rağmen el fonksiyonları olumsuz etkilenmez.”

    Konuşmasına Erozif Osteoartrit’in görülme sıklığıyla devam eden Yrd. Doç. Dr. Çeto, 40-50 yaş arasındaki kadınlarda sık görüldüğünü kaydetti. Yrd. Doç. Dr. Çeto, “Erozif Osteoartrit aynı anda birçok eklemi etkiler, genellikle her iki elde simetrik tutulum olur. Bu nedenle elleri tutan romatizmal bir hastalık olan Romatoid Artrit ile sıklıkla karışır. Ağrılı süreç yıllarca sürebilir fakat en sonunda hastanın şikayetleri geriler. Hastalığın ileri evrelerinde her ne kadar eklemler ağrısız olsa da fonksiyon kaybı görülür” şeklinde konuştu.

    “Kadınlarda, erkeklere göre daha sık görülüyor”

    El Osteoartrit’inde en önemli risk faktörünün yaş olduğunu söyleyen Yrd. Doç. Dr. Çeto, 60-70 yaş arasındaki kadınların yüzde 75’inde görüntüleme yöntemi ile DİF eklemlerinde Osteoartrit’in saptandığını, genetik geçişin önemli rol oynadığı kadınlarda, erkeklere göre daha sık görüldüğünü ve daha çok eklemleri tuttuğunu vurguladı. Yrd. Doç. Dr. Çeto, “Özellikle Heberden nodullerinin kalıtsal geçiş özelliği çok belirgindir. Obezitenin bazı eklemlerde sadece yüklenme gibi mekanik nedenlerle değil, metabolik nedenlerle de Osteoartrit’e neden olduğu saptanmıştır. Obezitenin el Osteoartrit’i için risk faktörü olması çok dikkat çekicidir” diye konuştu.

  • Horlama erkeklerde daha sık görülüyor

    Horlamanın, insan sağlığını önemli derecede tehdit ettiğini belirten Op.Dr. Bahadır Baykal, tedavi edilmediği takdirde yaşam kalitesinde de ciddi kayıplara neden olduğunu söyledi.

    Kulak, Burun ve Baş Boyun Cerrahi Uzmanı Op.Dr. Bahadır Baykal, “Horlama, solunum esnasında havanın herhangi bir nedenle daralmış olan yutak ve geniz boşluğundan geçmesi ve çevredeki yumuşak dokuları titreştirmesiyle ortaya çıkan gürültülü sestir. Kadınlarda yağlanma daha çok kalça bölgesinde, erkeklerde ise boyun ve karın çevresindedir. Dolayısıyla bu durum erkeklerde horlamaya meyli artırır. Tabi kadınların kas yapısındaki farklılıklarda horlama da kadınlar için avantaj teşkil ediyor. Uykuda nefes kesilmesinin olmadığı horlama kişiye herhangi bir zarar vermez. Eğer horlamayla birlikte uykusuzluk, güne sarkan sersemlik hissi, yorgunluk, konsantrasyon kaybı gibi şikayetler varsa bir hastalık olarak görülmelidir” dedi.

    Basit horlamanın tedavisinin nedene yönelik olduğunu ifade eden Op.Dr. Baykal, “Kilo verme, sigara ve alkolü bırakma, egzersiz ve yüksek yastıkla yatma gibi basit önlemler başlangıçta denenebilir. Ama burun tıkanıklığı ya da yumuşak damak-dil kökünden kaynaklanan bir sorun varsa bunu mutlaka ayrı olarak ele almak ve tedavi etmek gerekir. Uyku Apnesi uykuda soluk durması demektir. Nefes durmaları gece boyunca sık olarak tekrarlayabilir. Genç erkeklerde yüzde 4 oranında görülürken bu oran 60 yaş sonrasında erkeklerde yüzde 28’lere ulaşır. Kısa boylu, şişman-göbekli, kısa boyunlu erkekler risk altındadır. Özellikle büyük dil, yüksek sert damak, sarkık yumuşak damak, uzun küçük dil, küçük ve geride çene yapısı, büyük bademcikler, burun etleri gibi sorunlar hastalığa zemin hazırlar” diye konuştu.

    Horlama ve uyku apnesinin (bir de hipoapne var galiba değil mi?) erkeğin bedeninde olumsuz etkilere sebep olduğunu kaydeden Op.Dr. Baykal, “Uyku kalitesi bozuktur. Kişi sabah hiçbir şekilde dinlenmiş kalkamaz. Kendini yorgun ve halsiz hisseder. Gün içinde fırsat buldukça uyuklamalar vardır. Sabah şiddetli ağız kuruluğu ve baş ağrısı, sinirlilik, konsantrasyon güçlüğü, unutkanlık, gece terlemeleri ve cinsel istekte azalma, (erkekte) iktidarsızlık belirtilerden bazılarıdır. Bunların dışında hayati organlara (kalp-beyin gibi) daha az oksijen gitmesine bağlı olarak kalp krizi ve özellikle gece gelişen inme (felç) riski artmaktadır. Ayrıca uykudaki nefes durmaları sırasında veya sonunda kalp atımında düzensizlikler hatta ilerlemiş olgularda kısa sureli durmalar nabız hızında ve kan basıncında yükselmeler olabilir. Eğer uyku apnesinden şüpheleniliyorsa tanının kesinleştirilmesi ve hastalığın şiddetinin belirlenmesi için uyku testi şarttır. Uyku laboratuvarında tüm gece uyku incelemesi yapılmalı ve birçok parametre kaydedilerek değerlendirilmelidir. Uyku laboratuvarında hastanın ne zaman uyanık, ne zaman uykuda olduğu, uykunun hangi dönemlerinde bulunduğu ve bunların gece içindeki oranları belirleniyor. Bunun için elektroansefalografi, göz hareketleri, ayrıca çene ve bacaklardan kas aktivitesi kayıtları; solunum olaylarının belirlenebilmesi için de ağız-burun solunumu, göğüs ve karnın solunum hareketleri, kan parsiyel oksijen basıncı, kalp atımı gibi birçok parametre, baş ve vücuda yerleştirilen elektrot, kemer ve diğer sensörlerle kaydediliyor” ifadelerini kaydetti.

    “Uyku apnesi olan bir kişi de kandaki oksijen miktarı normale göre azalmıştır”

    Uyku apnesi tedavisinde, öncelikle kişinin sosyal alışkanlıkları kontrol altına alınmalı sigara ve alkol gibi, kilo verme ve egzersizin yapılması gerektiğini vurgulayan Op.Dr. Baykal, “Uygun hastalarda CPAP denilen pozitif basınçlı hava maskesi kullanılabilir. Ayrıca ağız içi aparatlar da bazen faydalı olur. CPAP ile ağız içinde sürekli bir pozitif basınç yaratıp dokuların gevşemesi önlenir ancak hastaların bu cihaza uyumları oldukça sıkıntılı oluyor. Cerrahi tedavinin başarısı doğru hastada doğru ameliyatı yaptığınız zaman vardır. Eğer burun da ileri derecede tıkanıklık varsa; burun kemiği eğriliği ve burun eti büyümesi ameliyatla düzeltilmelidir. Dil kökü ve yumuşak damak problemi olanlar da daha dikkatli bir yaklaşım gerekir. Cerrahi yöntemler arasında en sık uygulananı UPPP ameliyatıdır (uvulo-palato-farengo-plasti). Bu ameliyat ile bademcikler, küçük dil ve yumuşak damak başta olmak üzere üst solunum yolundaki yumuşak doku fazlalıklarını azaltmayı ve dokuları gerginleştirmeyi amaçlıyoruz. Bu yöntem her zaman kesin sonuç vermeyebilir, yıllar sonra horlama ve apne ortaya çıkabilir. Bu nedenle seçilmiş hastalarda yapılması uygundur. Bunların yanı sıra dili askıya alma, dil köküne radyofrekans uygulaması ve çene ilerletme ameliyatları da uygun hastalarda uygulanmaktadır. Öncelikle kişinin sosyal alışkanlıkları kontrol altına alınmalı, sigara ve alkol kesinlikle bırakılmalı. Gece hafif yiyecekler yenilmeli, un ve şeker den uzak durulmalı, eğer obezite varsa kilo verilmeli. Düzenli olarak yürüyüş, yüzme ve egzersiz yapılmalı. Uyku apnesi olan bir kişi de kandaki oksijen miktarı normale göre azalmıştır. Zaten uykusuzluk ve yorgunluk yaşam kalitesini olumsuz etkiler. Bunun dışında kalp-dolaşım sistemi ve beyinle ilgili hayati önem taşıyan bölgelere temiz kan gitmez. Bu da kalp krizinden, ani felce, hipertansiyondan cinsel fonksiyon bozukluğuna hatta obeziteye kadar pek çok hastalığın oluşumunu tetikler. Bu yüzden eğer varsa uyku apnesi tanısının gecikmeden konulması ve mutlaka tedavi edilmesi gerekmektedir” açıklamalarında bulundu.

  • Her 8 kadından birinde meme kanseri görülüyor

    Meme kanseri farkındalık ayı kapsamında kontrolden geçen yeşil kırmızılı Karşıyakalı voleybolcular, sağlıklı yaşam için düzenli kontrolden geçmenin önemini vurgularken, her 8 kadından birinin meme kanseri olduğuna dikkat çekildi.

    Medicalpark İzmir Hastanesi’nin, Meme Kanseri Farkındalık Ayı etkinlikleri kapsamında Karşıyaka Kadın Voleybol Takımı meme muayenesinden geçti. Meme ultrasonu da çektiren sporcular kontrollerini tamamladıktan sonra Genel Cerrahi Kliniği uzmanları tarafından meme kanseri hakkında bilgilendirildi. Kendileri için özel olarak tasarlanan pembe tişörtleri de giyen yeşil kırmızılı ekip hastane önünde pankart açarak erken teşhisin önemine dikkat çekti. Genç sporcular sağlıklı bir yaşam için kadınların düzenli kontrolden geçmesinin önemini vurguladı.

    Her yıl ultrason ve mamografi

    Meme kanserinde erken teşhisin büyük önem taşıdığını belirten Medical Park İzmir Hastanesi Genel Cerrahi Kliniği’nden Prof. Dr. Ethem Murat Sözbilen; “Her kadın yaşı ne olursa olsun her adet dönemi bitiminden bir hafta sonra kendi kendilerini meme muayenelerini yapması gerekiyor. Eğer bu muayene esnasında eline gelen bir kabarıklık, bir sertlik, şişlik gibi durumlarda mutlaka hekime başvurulmasını öneriyoruz. Erken tanı için 40 yaşının üzerinde mutlaka her yıl bir hekim kontrolünde ultrason ve mamografi ile değerlendirilmesini öneriyoruz” dedi.

    Elle muayene nasıl yapılmalı

    Prof. Dr. Sözbilen, kendi kendini elle meme muayenesinin nasıl yapılması gerektiğini ise şu şekilde anlattı: “Elimizin üç parmağının iç kısmını kullanıyoruz. Bir aynanın karşısında sol mememizi muayene ederken sağ elimizi kullanıyoruz ve sol elimiz başımızın arkasında yer alıyor. Memeyi haritalandırmak adına 4’e bölerek bu üç parmağımızın iç kısmını kullanarak meme dokusunu göğüs kafesiyle arasında sıkıştırmak üzere dairesel hareketlerle muayene ediyoruz. Elimize eğer bu şekilde bir kitle gelirse hekime başvurmakta yarar var.”

    Öte yandan meme kanseri hakkında istatiksel bilgiler veren Başhekim Yrd. Dr. Zeki Hozer ise, “30 yıl önce her 14 kadından birinde meme kanseri görülürken şimdi ise her 8 kadından birinde görülüyor. Ailesinde meme kanseri öyküsü olan kadınlarda ise meme kanserine yakalanma riski daha fazla. Genel olarak kanserden korunmak için küresel anlamda sigara, alkol ve obezite ile savaş programlarının oluşturularak etkin politikalarının uygulanması ve bireysel farkındalığın arttırılarak risk grupları için taramaların yapılması öncelikle stratejiler olarak görülmektedir” dedi.

  • Tekrarlayan omuz çıkıkları en çok gençlerde görülüyor

    Omuz çıkığı özellikle 18-30 yaş arası gençlerde ve sporcularda sık görülen bir sorun. Acıbadem Kayseri Hastanesi Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Doç. Dr. Fatih Karaaslan gençlerde ve sporcularda sık görülen ve tekrarlayan omuz çıkıkları ve tedavi yöntemi hakkında bilgi verdi.

    Omuz çıkması, spor yaparken ya da basit kazalar sonucunda ortaya çıkan bir sorun. Ancak vücudun hareket sınırı en fazla olan yani kollarımıza neredeyse 270 derece dönme kabiliyeti sağlayan omuz eklemi söz konusu olunca, tedavisi kadar tekrar oluşmaması da önemli hale geliyor. Omuzun gün içinde en fazla kullandığımız eklemlerden biri olduğunu söyleyen Acıbadem Kayseri Hastanesi Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Doç. Dr. Fatih Karaaslan, “Omuz, kolumuzla gövdemizin birleşim yeridir. Gün içinde en fazla kullandığımız kısımlardan birisidir. Yüzeylerin birbiriyle uyumu hemen hemen hiç yoktur. Bu da eklemin bir arada durmasını çevreleyen esnek yapıdaki yumuşak dokular sağlar. Bu yumuşak dokuların esnekliği hareketin üst sınırlarında, özellikle fırlatma hareketinde ya da arkaya uzanıp bir şey almaya çalıştığımızda eklemi bir arada tutmaya yetmez ve omuz eklemi yerinden çıkar. En sık genç yaş grubunda, özellikle spor aktiviteleri sırasında ve basit kazalar sonucunda çıkıklar oluşur” dedi.

    Şiddetli ağrı oluşturur

    Omuz eklemi çok güçlü kas ve yumuşak dokularla çevrelenmiş olmasına rağmen sıklıkla düşme, çarpma gibi travmaya bağlı olarak çıkık oluştuğunu söyleyen Doç. Dr. Fatih Karaaslan, zorlanma sırasında bağların ve dokuların yırtıldığını ve eklemin yuvasından çıktığını belirtti.

    Omuz çıktığında çok ciddi bir şekil bozukluğu ve ağrı oluşturuyor. Yerine oturtulduğunda ise bu sorunlar ortadan kalkıyor. Ancak omzu yerinde tutan contaya benzer bir yapı, omuz ilk çıktığı anda zarar görüyor. Bir kısmı yırtılıyor ve yerinde durması zorlaşıyor. İşte bu durumda da omuz çıkıklarının tekrarlaması neredeyse kaçınılmaz oluyor. Omuz çıkıkları, en sık 18-30 yaşları arasında görülüyor. Bu yaş grubu içinde; bir yaralanma ya da zorlanma nedeniyle omuz bir kez çıktığında, tekrarlama riski, yüzde 80.

    Artroskopik (kapalı) ameliyat tercih ediliyor

    Omuzun çıkık sayısı arttıkça omuz eklemi ve çevresinde yapmış olduğu tahribat artıyor. Bu nedenle çıkık tekrarlayıcı düzeye geldiğinde mutlaka bir ortopediste başvurmak gerekiyor. Zira bu durumda ameliyat bir tedavi seçeneği haline geliyor. Omuzdaki hasarın derecesine göre farklı tipte ameliyatlar yapılıyor.

    Tekrarlayan omuz çıkıklarında artroskopik (kapalı) ameliyat yöntemleri tercih ediliyor. Omuz çıkığına özel yapılan artroskopik ameiiyata ise “Bankart Ameliyatı” ismi veriliyor. Bu yöntemde eklem bir kamera yardımıyla görüntüleniyor. Omuz eklemi çevresinden küçük delikler açılarak bu iş için üretilmiş özel cerrahi ekipman kullanılıyor ve böylece cerrah, eklemin içindeki bozukluğu giderebiliyor. Bankart ameliyatı sırasında, sadece yırtılan dokular orijinal yerlerine dikiliyor.

    Aynı gün taburcu olmak mümkün

    Bankart Ameliyatı sayesinde kaslara çok az zarar verilmesi, hastaya pek çok konfor sağlıyor. Hastalar daha az ağrı duyuyor, daha hızlı taburcu oluyorlar, işe dönüş süreleri de kısalıyor. Ameliyat sonrasında sıklıkla hastaların aynı gün taburcu ediliyor veya bir gece hastanede kalıyor. İlk gün az bir miktarda ağrı olsa da, pek çok hastada hiç ağrı oluşmuyor. Ameliyat sonrası hastaya ilk günden itibaren bir egzersiz programı uygulanıyor. 3 hafta omuz askısı kullanımı öneriliyor. 3. haftadan itibaren Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon programı başlanıyor. Bankart ameliyatını geçiren bir hasta 3.ayda omzun tüm hareketlerini rahatlıkla yapabiliyor, 6. ayda ise spor yapabilecek hale geliyor.

    Ameliyat sonrasında iyileşen hastada tekrar çıkık oluşma riski yüzde 80’den yüzde 3-20’ye düşüyor. Çıkığın tekrarının önlenmesi için hastanın ilk 6 -12 ay süresince dikkatli olması gerekiyor. Bu süre sonrasında çıkık riski minimuma iniyor.

  • Emlakçılık, geleceğin mesleği olarak görülüyor

    Emlak Uzmanı Ruhullah Meriç, “Emlak yasasının çıkmasıyla emlak sektörü çok güçlü bir statüye, kaliteye sahip olacak. Emlakçılık önümüzdeki yüzyılın en iyi 5 mesleği arasında olacak. Emlak sektörü yeni dönemde genç arkadaşlarımızın kariyer planlarına yön verecek” dedi.

    Emlak Uzmanı Pindoli Gayrimenkul Yönetim Kurulu Başkanı Ruhullah Meriç, katıldığı bir konferansta emlak sektörüyle ilgili değerlendirmelerde bulundu.

    Emlakçılığın önümüzdeki yüzyılın en iyi 5 mesleği arasında olacağını savunan Meriç, “İnanıyorum ki emlak yasasının çıkmasıyla emlak sektörü çok güçlü bir statüye, kaliteye sahip olacak. Emlakçılık önümüzdeki yüzyılın en iyi 5 mesleği arasında olacak. Emlak sektörü yeni dönemde genç arkadaşlarımızın kariyer planlarına yön verecek. Kayıt dışı, seyyar, ayakçı emlakçılık yapanlar bu yasayla son bulacak. Yeni emlak yasası güveni, hakkı, hukuku beraberinde getirecek, vatandaşlarımız eskisi gibi dolandırılmadan, kandırılmadan, güvenli gayrimenkul alışverişi yapar düzeye gelecek. Şuan son şeklini almış emlak yasası daha fazla zaman kaybetmeden, ülkemizde yeni dolandırıcılık haberleri duymadan yürürlüğe girmeli. Unutmayalım ki emlak yasasının çıkmadığı her geçen gün emlak sektörünün, sektör mensuplarının aleyhine işlemektedir” dedi.

    “Emlak sektörüne adım attığımız günden bu yana kaliteyi yükseltecek yatırımlar yaptık”

    Türkiye’de emlak sektörünün emlak yasasıyla ilgili gelişmeleri, yakından takip ettiğini söyleyen Meriç, “Bilindiği üzere emlak sektörü uzun zamandır mesleki bir statü problemi yaşamaktadır, emlak yasasının mecliste taslak halinde olması, yasanın çıkmasını bekleyen emlak sektöründe yeni bir heyecan oluşturdu. Ülkemizde bu kadar büyük para trafiğine aracılık eden, ekonomiye yöne veren inşaat sektörünün taşıyıcı lokomotifi olan bir sektör, nasıl olur da bu kadar zamandır güçlü yasalarla belli bir statüye getirilmedi, belli bir zemine oturtulmadı, bunu anlamış değilim” şeklinde konuştu.

    2006 yılından bu yana emlak sektörü içerisinde olan 2012 yılında kurumsallığa adım atmış bir şirket olduklarının altını çizen Meriç, “Bu sektörün gelişimine, değişimine ciddi anlamda yatırımlar yapan, büyük mesailer harcayan ender firmalardan biriyiz. Bizler yaptığımız çalışmalarla emlak sektörüne adım attığımız günden bu yana kaliteyi yükseltecek çalışmalar, yatırımlar yaptık. Kurumsal imajımızla, prensiplerimizle, değerlerimizle meslektaşlarımıza örnek olduk. Bizler bu mesleğin onurunu, etik değerlerini korumak adına ciddi çalışmalar yaparken, bir taraftan da bu sektörün imajını yerle bir eden, toplum içerisinde sektörü değersizleştiren dolandırıcılık haberleri ile mücadele ediyor, bu dolandırıcılık haberleri bir an evvel son bulsun diye emlak yasasının çıkması için büyük emek sarfediyorduk. Bugünlerde mecliste olan emlak yasası sektörümüzde kaliteli hizmet veren tüm meşlektaşlarımızı heyacanlandırdı” diye konuştu.