Etiket: Görülmeye

  • ’Lice Davası’ İzmir’de görülmeye devam edildi

    Diyarbakır’ın Lice ilçesinde, 1993 yılında dönemin Jandarma Bölge Komutanı Tuğgeneral Bahtiyar Aydın’ın da aralarında bulunduğu 16 kişinin yaşamını yitirdiği olayla ilgili dava İzmir 1. Ağır Ceza Mahkemesinde görülmeye devam edildi. Tanık olarak o dönem Binbaşı rütbesinde görev yapan askeri personel dinlendi.

    Diyarbakır’ın Lice ilçesinde, 22 Ekim 1993’te dönemin Jandarma Bölge Komutanı Tuğgeneral Bahtiyar Aydın’ın da aralarında bulunduğu 16 kişinin yaşamını yitirdiği olaylara ilişkin açılan dava, İzmir 1. Ağır Ceza Mahkemesinde görülmeye devam edildi. Bugün 16’ıncı duruşması yapılan davaya sanık emekli Albay Eşref Hatipoğlu’nun avukatı Mehmet Eren Turan, müştekiler Muhammed Bayar, İlhami Bayar müşteki avukatları katıldı. Müştekilerin çoğunun Diyarbakır’da olduğu için görülen davaya katılamadığı belirtildi. ’Taammüden öldürme’, ’Halkı isyana ve birbirini öldürmeye teşvik’, ’Cürüm işlemek üzere teşekkül oluşturma’ suçlarından ağırlaştırılmış müebbet ve 24 yıla kadar hapis cezası istemiyle tutuksuz yargılanan dönemin Jandarma Komutanı emekli Albay Eşref Hatipoğlu duruşmaya katılmadı.

    Dönemin binbaşısı anlattı

    Tanık olarak, o dönemde Diyarbakır Jandarma Bölge Komutanlığında Harekat ve Asayiş Şube Müdürü olarak görev yapan Binbaşı Mustafa İhsan Batı Ankara’dan SEGBİS aracılığıyla dinlendi. Olay gönü sabah saatlerinde Tuğgeneral Bahtiyar Aydın ile birlikte Diyarbakır’dan Lice Komando Tugayı’nın içinde bulunan alana helikopter ile indiklerini belirten o dönem Binbaşı olarak görev yapan Batı, “Birliklerimiz biz indiğimizde operasyon bölgesine yaklaşıyordu. Operasyonunu başında Bahtiyar paşa vardı ve operasyonu indiğimiz Lice Komando Tugayı’ndan yönetiyordu. Biz Diyarbakır’dan Lice’ye geldiğimizde henüz çatışma yoktu. Bizim helikopterimize karış ateş açılmadı. Biz indikten yaklaşık bir saat sonra bir polis aracına ateş açıldığı haberini aldık. O olayda kısa bir süre sonrada komando tugayına dört bir yandan ateş altına alındı. Tugaydan da karşılık verildi. Bu karşılıklı çatışmanın ne kadar sürdüğünü bilmiyorum. Çünkü Bahtiyar Aydın vuruldu. Jandarma tugayı ateş altında olduğu için helikopter iniş yapmayacağından ben Bahtiyar paşayı zırhlı bir araçla güvenli bir noktaya götürerek helikopterle Diyarbakır’a götürdüm. Bu nedenle Lice’de yakılan evler veya ölen kişiler ile ilgili olarak nasıl olduğuna ilişkin bilgim yoktur. Bahtiyar Aydın’ın uzun mevzili Kanas ile vurulmuş olabileceği muhtemeldir” dedi.

    Hatipoğlu’nun tutuklanmasını talep ettiler

    Tanık olarak SEGBİS’ten dinlenecek Diyarbakır D Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumu’nda tutuklu bulunan Mehmet Emin Özkan’ın kulağında problem olduğu için ve mahkeme heyetini duyamadığı için ifadesi alınamadı. Müşteki avukatları, Şemdin Sakık’ın tanık olarak dinlenmesini, olay yerinde keşif yapılmasını, Bahtiyar Aydın’a müdahale eden doktorun dinlenmesini, ölüp ölmediğinin belli olmadığının ileri sürüldüğü Tünay Yanardağ’ın DNA raporu ve sanık Eşref Hatipoğlu’nun tutuklanmasını talep etti. Sanık avukatı Mehmet Eren Turan, “Katılanlar her duruşmada müvekkilim hakkında tutuklama talep etmektedir. Müvekkilim yapmış olduğu görev nedeniyle şuan yargılanıyor. Sürekli tehdit aldığı için mahkemeye korumalarla gelip ifade vermiştir. Can güvenliği söz konusudur. Katılan taraflarının tüm taleplerinin yargılamaya bir katkı sağlamayacağı için taleplerinin red edilmesine, müvekkilimin tutuksuz yargılanmasını talep ediyoruz” dedi.

    Ekim ayına ertelendi

    Mahkeme heyeti kısı bir aradan sonra, Genelkurmay Başkanlığına, olay sırasında ölen Tuğgeneral Bahtiyar Aydın’a müdahale eden doktorun kimliğinin öğrenilmesi için yazı yazılmasına, Deniz Baykal, Mithat Bereket, İnal Erkan, Şemdin Sakık, Hasan Kundakçı ve İlker Başbuğ’un tanık olarak dinlenmelerine ilişkin talepleri daha önceki duruşmalarda reddedildiği için ve dosyanın geldiği aşama itibari ile dinlenmelerine ilişkin talebin reddine, olay yerine ilişkin krokilerin mevcut olması nedeniyle keşfin reddedilmesine, Tünay Yanardağ ili ilgili olarak DNA raporu talebinin reddedilmesine karar verip eksikliklerin giderilmesi için duruşmayı Ekim ayına erteledi. Duruşmanın bitmesinin ardından müştekilerin avukatları adliye çıkışında açıklama yaptı.

  • Bolu’da ilk FETÖ davaları görülmeye başlandı

    Bolu’da, 15 Temmuz FETÖ darbe girişimi sonrasında Bolu Cumhuriyet Başsavcılığı’nın askerler hakkında hazırladığı iddianamenin tamamlanmasıyla ilk duruşma bugün görülmeye başlandı. Duruşmanın ilk bölümünde savunması istenen İsmail Güneşer, “eski Emnniyet Müdürü Mustafa Kızılkaya vali ve savcıların olduğu toplantıda telefon görüşmemizi dışarı vererek bana kumpas kurdu. Ben istesem Irak’a kaçabilirdim ama aklanmak için buradayım” dedi. Güneşer ayrıca “Eğer ben bu şekilde müdahale etmemiş olsaydım yüzlerce kişi ölebilirdi. Ben halka ve polise ateş ettirecek hain biri değilim” şeklind konuştu.

    Bolu’da Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından FETÖ/PDY kapsamında askerler hakkında hazırlanan 68 sayfalık iddianamenin tamamlanmasıyla, tutuklu bulunan eski Bolu 2. Komando Tugay Komutanı ve sözde Bolu ve Düzce Sıkıyönetim Komutanı Tuğgeneral İsmail Güneşer, Yarbay Veli Ceylan, Yüzbaşı Nuri Kıyak ve tutuksuz yargılanan Mustafa Gürlü geniş güvenlik önlemi altında adliyeye getirilerek, “Darbeye teşebbüs”, “Darbe yapmaya yataklık”, “Hükumeti yıkmaya teşebbüs”, “FETO/PDY üyesi olmak”, “Suçlarıyla birlik ve beraberliği bozmaya yönelik ayaklanma” suçlamasıyla hakim karşısına çıkarıldılar.

    “15 Temmuz’u lanetliyorum”

    Duruşmada sanıkların kimlik tespitinin ardından savunmasını yapmak için ilk olarak Tuğgeneral İsmail Güneşer’e söz verildi. Güneşer, 15 Temmuz darbe girişimi sırasında Şemdinli’de geçici görevli olduğunu belirterek, “Türkiye Cumhuriyeti’nin seçilmiş hükumetine karşı yapılan darbe girişimini lanetliyorum. Adımın da böyle bir olayda geçmesinden utanıyorum. 27 yıllık askerlik görevimde bu terör örgütüyle hiçbir bağım olmadığı gibi, ailemin ve çocuklarımın da bu örgütün okulları ile bir bağlantısı olmamıştır. 5 yıl boyunca Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün başyaverliğini yaptığım süreçte hem ailem hem de kendim hakkında istihbari çalışmalar yapıldığını biliyorum. Örgütle bağlantım olsaydı ortaya çıkardı” dedi.

    “İstesem Irak’a kaçabilirdim”

    Darbeyi planlayanların kendisinin Bolu’da olmadığından bile haberlerinin olmadığını düşündüğünü ifade eden Güneşer, “Yurtta Sulh Konseyi’nin sıkıyönetim listesinde adımı ilk kez Şemdinli’de Ali Paşa’ya gelen evrakta gördüm. Direk şahsıma gelen bir şey olmadı. Ayrıca istesem çok iyi bildiğim Irak bölgesine kaçabilirdim. Ama beni almak için gelen emniyet müdürünün arabasına bindim. Aklanmak için sizin karşınızdayım” şeklinde konuştu.

    “Müdahale etmesem yüzlerce kişi ölebilirdi”

    Hazırlanan iddianamede hakkında “kışlaya ve lojmanlara yaklaşan olursa kafasına sıkarım” sözüne ilişkin açıklama yapan Güneşer, “Ben eski Emniyet Müdürü ile 3 kez telefonda görüştüm. Vatandaşları evlerine göndermesini söyledim. Bana ’7-8 bin kişi var, göndermek zor olur’ deyince kendisine güvenmediğim için provokasyonların olabileceğini düşünerek, o anki psikolojimle böyle bir cümle kurdum. Kışlada bulunan kendi personelime kesinlikle polis ve vatandaşa ateş edilmemesi konusunda uyarılarda bulundum. Eğer ben bu şekilde müdahale etmemiş olsaydım yüzlerce kişi ölebilirdi. Ben halka ve polise ateş ettirecek hain biri değilim” dedi.

    “Emniyet Müdürü bana kumpas kurdu”

    Bolu eski Emniyet Müdürü Mustafa Kızılkaya’nın kendisine kumpas kurduğunu iddia eden Güneşer, “Mustafa Kızılkaya’nın telefondaki gayri ciddi ve lakayıt tavrından dolayı çok sinirlendim. Beni çileden çıkardı. Çünkü ’burada 7-8 bin kişi var asker çıkarsa kan gövdeyi götürecek’ dedi. Ben de askeri, polisi ve vatandaşı lojmanlardan uzak tutmasını, oluşabilecek kargaşaya engel olmasını söyledim. Kendisiyle üçüncü kez konuşmamızda valilik toplantı salonunda vali ve savcılarla toplantı halindeymiş. Çok sinirli olduğum için konuşmamda “senin beynini alırım” diye bir söz sarf ettim. O da bu konuşmamızı herkesin duyabileceği şekilde dışarı vererek tutanak altına aldırmış” dedi.

    “Vali’yi alın talimatı vermedim”

    Hakkında Bolu Valisi Aydın Baruş’u makamından alın talimatı verdiği iddia edilen İsmail Güneşer, “ben nasıl böyle birşey söylerim. Benim düşünceme göre ’valiyi alın’ demek devleti alın demektir. Ben böyle bir emri asla vermem, ben bunu yapmam” şeklinde konuştu.

  • ’Lice Davası’ İzmir’de görülmeye devam edildi

    Diyarbakır’ın Lice ilçesinde, 1993 yılında dönemin Jandarma Bölge Komutanı Tuğgeneral Bahtiyar Aydın’ın da aralarında bulunduğu 16 kişinin yaşamını yitirdiği olayla ilgili dava İzmir 1. Ağır Ceza Mahkemesinde görülmeye devam edilirken, CHP milletvekili Deniz Baykal’ın tanık olarak dinlenmesi talebi daha önceden karar verildiği için reddedildi.

    Diyarbakır’ın Lice ilçesinde, 22 Ekim 1993’te dönemin Jandarma Bölge Komutanı Tuğgeneral Bahtiyar Aydın’ın da aralarında bulunduğu 16 kişinin yaşamını yitirdiği olaylara ilişkin açılan dava, İzmir 1. Ağır Ceza Mahkemesinde görülmeye devam edildi. Bugün 15’inci duruşması yapılan davaya sanık emekli Albay Eşref Hatipoğlu’nun avukatı Mehmat Eren Turan, müştekiler Metin Bekiroğlu, Şeref Can Can, İlhami Bayar, Muhammet Kaya, Baki Atman, Ethem Üzer, Cahit Şarlı, Şiyar Kaymaz ve avukatları Sidar Avşar ve Halil Dönmez katıldı. ’Taammüden öldürme’, ’Halkı isyana ve birbirini öldürmeye teşvik’, ’Cürüm işlemek üzere teşekkül oluşturma’ suçlarından ağırlaştırılmış müebbet ve 24 yıla kadar hapis cezası istemiyle tutuksuz yargılanan dönemin Jandarma Komutanı emekli Albay Eşref Hatipoğlu duruşmaya katılmadı. CHP İstanbul milletvekili Sezgin Tanrıkulu’da duruşmayı izledi.

    O dönemde Lice’de esnaflık yapan Şeref Can Can, “Yargılamaya konu olan olay sabah 09.00 sıralarında başladı ve 16.30’a kadar devam etti; ancak ateşler tek taraflıydı. Ben asker ve özel harekattan başka ateş eden görmedim. 1993-1994 yılları arasında Lice’de cezaevi komutanlığı yapan, önce uzman çavuş olan daha sonra astsubay olan Nedim astsubay şahıs bana, tankın üç kez geldiğini ve üç kez de benim evime top attığını söyledi. Nedim astsubay bana ’hakim huzuruna çıkarsam da bunun bu şeklide anlatırım’ dedi. Bu şahıs tespit edilirse tanık olarak dinlenmesini talep ediyorum. Ayrıca o dönem benim dükkanımdaki çelik kasa kırıldı. Ben bunu gözümle gördüm. Asker elbisesi olan kişiler kasayı kırdıktan sonra benim dükkanımı da yaktılar” dedi.

    Olayın yaşadığı gün ilkokul üçüncü sınıfta olan ve tanık olarak dinlenen Mehmet Hüseyin Baygeldi (34), “Suç tarihinde ben 10 yaşındaydım. Sabah saatlerinde okulda bulunduğumuz sırada dışarıdan yoğun şeklide silah sesleri gelmeye başlayınca öğretmenler tüm öğrencileri bodrum kata indirdiler. Yaklaşık bir iki saat bodrum katında bekledikten sonra silah sesleri azalınca öğretmenler bizi evlerimize götürmek için okulun kapısının önüne çıkardı. Kapıya çıktığımızda iki tane helikopterin sağ sola ateş ettiklerini gördüm. Evimiz okula 100-150 metre uzaklıktaydı ben ateş altında eve gittim. Bizim ev yakılmamıştı; ama komşularımızın evlerinin yakıldığını gördüm. Silah sesleri üç gün devam etti. Benim ailemden ölen yada yaralanan olmadı.

    Avukat Deniz Baykal’ın dinlenmesini tekrarladı

    Mağdurların Avukatı Sidar Avşar ise şöyle konuştu:

    “Keşif talebemiz, Deniz Baykal’ın, Tayfun Talipoğlu ve Mithat Bereket’in tanık olarak dinlenmesi talebimiz reddedilmiştir. Süleyman Demirel olaydan sonra komutanın kaza kurşunu ile öldüğünü ifade etmiştir. Sanık Eşref Hatipoğlu mahkeme huzurunda savunma yapmamıştır. Mahkeme huzurunda sadece sorulara cevap vermiştir. Mahkeme huzurunda savunma yapmak ayrı, sorulara cevap vermek ayrıdır. Bu sebeple Eşref Hatipoğlu’nun savunması mahkemece yeniden alınması gerekmektedir, Bir de görgüye dayalı bilgisi olduğunu düşündüğümüz Şemdin Sakık’ın tanık olarak dinlenmesini talep ediyoruz. Keşif talebimizi de yeniliyoruz” dedi.

    Eksiklikler için ertelendi

    Mahkeme heyeti, Şemdin Sakık’ın tanık sıfatı ile dinleme talebinin yargılamaya katkı sağlamayacağının değerlendirdiği için red etti. Ayrıca heyet, keşif talebi ve Deniz Baykal, Tayfun Talipoğlu ve Mithat Bereket’in tanık olarak dinlenmesi talepleri bir önceki duruşmada red edildiği için yeniden karar verilmesine yer olmadığına karar verdi. Mahkeme heyeti, dosyadaki eksikliklerin giderilmesi için duruşmayı Mayıs ayına erteledi.

    Duruşma sonrası açıklama yapan CHP İstanbul milletvekili Sezgin Tanrıkulu, “Davanın olayın gerçekleştiği yerden başka bir yerde görülmesinin adil yargılama ilkelerine aykırı. Davayla ilgili hiçbir delil toplanmadı. Adaletin gerçekleşmesi için mücadeleye devam edeceğiz” dedi.

  • Feride Berşe’nin Davası Ereğli’de Görülmeye Başlandı

    Geçen yıl Haziran ayında Muğla’da komşusu tarafından kaçırılan ve Adana’nın Tufanbeyli ilçesinde kendisini kaçıran Ahmet A. ile birlikte bulunan 21 yaşındaki Feride Berşe’nin davası Konya’nın Ereğli ilçesinde başladı. Saat 09.30’da görülmeye başlayan dava için Ereğli Adliyesine Türkiye’nin dört bir yanından kadın hakları savunucuları geldi. Çeşitli dernek ve platformlar adı altında basın toplantısı düzenleyerek mahkeme öncesi slogan atan grup, Feride Berşe’yi kaçıran zanlılara en ağır cezanın verilmesini istedi. Gruba Ereğli CHP İlçe Yönetim Kurulu üyeleri ile Eğitim Sen üyeleri destek verdi.

    Feride İçin Kadın Dayanışması grubu adına konuşan Ezgi Çevik, “Feride’nin Haziran 2015’te Muğla’da kendisini uzun süredir taciz eden Ahmet A. tarafından kaçırıldığını mesaj yoluyla arkadaşlarına bildirerek yardım istediğini” hatırlattı.

    Muğla emniyetine ihbar için giden Feride’nin arkadaşlarına emniyet tarafından ‘kendi isteği ile gitmiştir’ denildiğini ve teknik takip başlatma konusunda oyalandığını anlatan Çevik, şöyle konuştu: “Bir kadının hayatının tehlikeye atılması üzerine kadınlar harekete geçerek büyük bir kamuoyu baskısı kurmuştur. Sosyal medya üzerinde başlatılan eylem, kadınların tepkisi ve milletvekillerinin baskısı ile kaçıranlar hakkında teknik takip başlatılmıştır. Kadınların kurduğu kamuoyu ile 24 saat içinde Feride bulunmuş ve sanık Ahmet A. ile Savaş Ö. tutuklanmıştır. Feride kaçırıldığında Türkiye’nin dört bir yanında seferberlik ilan eden kadınlar, kız kardeşlerinin hayatını kurtarmıştır. Kadınlar yaşam hakkına hep beraber sahip çıkmıştır. Her gün kadınların tacize, tecavüze uğradığı, katledildiği, erkek yargı ve medya tarafından adeta ‘suçlu’ ilan edildiği ülkemizde kadın mücadelesi bir kez daha umut olmuştur. Kadın düşmanlığını ilmek ilmek örenler, erkeklere tecavüz, taciz ve şiddet için cesaret vermekten geri durmuyor. Onlar konuştukça kadınlar öldürülüyor, tecavüze uğruyor, şiddet görüyor.”

    Çevik açıklamasının devamında, “Ancak kadınlar, kadın dayanışmasının verdiği güçle yaşam haklarına birlikte sahip çıkıyor, birlikte tacize, şiddete, tecavüze karşı mücadele ediyor. Biz kadınlar bugün burada Feride nezdinde adalet istiyoruz. Biliyoruz ki bu dava yaşam hakkına sahip çıkan, kadınlar üzerindeki tüm baskılara rağmen inatla direnen ve adalet isteyen kadınların davasıdır. Yargının erkeklerden değil gerçek adaletten yana tavır almasını istiyoruz. Kadınların yaşamlarını görmezden gelmeden suçluların hak ettiği cezayı almasını istiyoruz. Biz kadınlar mutluyuz çünkü buraya kadın dayanışmasıyla geldik. Umutluyuz çünkü kadınlar örgütlü mücadele ettiğinde kazanıyoruz. Feride’yi bulduğumuz gibi, Gizem’i bulduğumuz gibi şimdi kız kardeşimiz için adalet sağlanmasını istiyoruz. Bir kez daha söylüyoruz; Erkek egemenliğin, kadına yönelik şiddetin ve baskının sonunu getireceğiz.”

    CHP Yüksek Disiplin Kurulu Üyesi Gülsüm Filorinalı yaptığı açıklamada, “Yüreğin kadını ve erkeği yoktur, bir mert olanı vardır bir de namert olanı. Biz tüm mert yürekleri insanlara sesleniyoruz ki kadın sorunlarına sahip çıkalım, kadına karşı saldırıyı ve kadın cinayetlerini önleyelim. Bizim devletten de tek bir isteğimiz var, kadına karşı şiddette ve kadın cinayetlerinde gerekli caydırıcı cezaların uygulanabilmesi için hukuki yaptırımların bir an önce yasalaşması gerekmektedir. Yani Özgecan Yasasının bir an önce uygulamaya geçmesidir” diye konuştu.

    Açıklamadan sonra gelen gruptan bazı üyeler duruşmayı takip etmek için içeriye geçti.

  • Göz Nezlesi 4 Mevsim Görülmeye Başlandı

    Göz nezlesinin son birkaç yıldır her dönemde görülmeye başlandığını ifade eden Fırat Üniversitesi Göz Hastalıkları Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Fatma Ülkü Çeliker, bulaşıcı olan bu hastalıkla mücadele ederken insanların gözlerini ovmamalarını ve ellerini sürekli yıkamalarını istedi.

    Fırat Üniversitesi Göz Hastalıkları Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Fatma Ülkü Çeliker, son birkaç yıldır 4 mevsim görülmeye başlanan Konjektivit (Göz nezlesi) ile ilgili bilgilendirme de bulundu. Virüsün son derece bulaşıcı olduğunu ve aile bireylerinin arasında bir kişinin hastalığı geçirmesiyle diğer aile fertlerine de çok hızlı bir şekilde bulaşabildiğini belirten Çeliker, “Onun için hijyen kurallarına ve aynı havlunun kullanılmamasına dikkat edilmelidir. Virüsler canlı yerlerde yaşamaya severler. Kapı tokmaklarında bile 7 güne kadar yaşayabildiğini biliyoruz. O nedenle biz kendi polikliniğimizde bile hijyen açısından son derece dikkatli olmaya çalışıyoruz” dedi.

    “HİÇBİR ŞEKİLDE ELLERİNİZLE GÖZLERİNİZİ OVMAYIN”

    Hastalığın sadece Elazığ’da sınırlı kalmadığını Türkiye’de de son 2-3 yıldır yaygın olduğunu vurgulayan Çeliker, şunları kaydetti:

    “O kadar yaygın ki göz doktorları da hasta muayene ederken hastalığı kendileri de alıyorlar. Kendi önlemlerimizi alıyoruz. Hastaların en sık el yıkamaya dikkat etmeleri lazım. Hiçbir şekilde gözlerini elleriyle ovmayacaklar. Hiçbir dönemde bunu önermiyoruz. Özellikle bu endemik halde bulunan bulaşıcı göz hastalığının korunması için sık sık el yıkamak gereklidir. El yıkama alışkanlığı bir sürü bulaşıcı hastalıkta çok önde gelen bir önlemdir. Basit bir önlemdir ama insanlarımızın dikkat etmediği bir önlemdir. Ben kendi adıma konuşursam hem göz hekimi hem de insan olarak sürekli elim sudadır. Hastaların, her türlü hastaneye gittiğinde el, göz temasını yapmamaya çalışmaları ve sık sık el yıkamaya dikkat etmeleri gerekmektedir. Ebeveynlerin, çocuklarının özellikle göz ovuşturma olayını çok fazla engellemeleri mümkün olmayabilir ama yine de dikkatli olmalarında yarar var.”

    “GÖZDE BİRKAÇ LEKEYLE SONLANABİLİR”

    Hastalığın belirtileri ve tedavisi hakkında bilgi veren Celiker, şu ifadelerde bulundu:

    “Öncelikle gözde yerleştiği bölge, beyazının üzerinde incecik bir zarımız vardır. Biz buna konjonktiva diyoruz. O konjonktivayı tutar. Asıl hastalanan bölge odur. Aşırı yaşarma, batma hissi, şeffaf bir sıvı akması, kapaklarda hafif bir şişme hastalığın belirtisidir. Hastalığın çok hızlı bir sonlanması olmayabilir. Şeffaf tabaka dediğimiz kornea tabakasından da lekelere neden olabilir ve çok uzun sürebilir. Mesela boğaz enfeksiyonu geçirirsiniz, bir haftada iyileşebilirsiniz. Basit bir bademcik enfeksiyonu gibi değil. Bu çok uzun sürüp, virüsün kuvvetine bağlı olarak hastanın direncine bağlı olarak değişebilecek, aylarca sürebilecek rahatsızlıklara neden olup, sonrada birkaç lekeyle sonlanabilir. Yani tamamen geçebileceği gibi, bunun başladıktan sonra tamamen geçecek mi, bir takım şeylere neden olacak mı, bu hastanın kendi alacağı önlemlerle alakası yok. Biz bunu rahatlıkla muayenede tanıyabiliyoruz. Bilimsel çalışmalar gösteriyor ki tek başına kortizon kullanarak tekrarları artırabiliyoruz. Göz hekiminin muayenesi ve onun önerilerine uyma ve bir takım solisyonlarımız var. Burada ilk geldiğinde bizim hastanın gözünde kullandığımız hem eline hazırlayıp verdiğimiz ilaçlarımız var.”