Etiket: Görülen

  • Hitit Üniversitesi’nde sık görülen kanserlerde paneli

    Kanser Haftası etkinlikleri çerçevesinde Hitit Üniversitesi Tıp Fakültesi ve Çorum İl Sağlık Müdürlüğü işbirliğinde “Sık Görülen Kanserlerde Bilinmesi Gerekenler” konulu panel düzenlendi.

    Programın açılış konuşmasını yapan Hitit Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mete Dolapçı, Tıp Fakültesi olarak hızlı bir ilerleme kaydettiklerini ifade ederek sağlık konusunda önemli bir hizmet verdiklerine inandığını vurguladı. Prof. Dr. Dolapçı, yılda 500’ün üzerinde büyük onkoloji ameliyatı gerçekleştirildiğini ve önemli başarılara imza atıldığına dikkat çekerek Çorum’un ihtiyacı olduğu için PET/CT istiyoruz” dedi.

    Panelin ilk konuşmacısı Hitit Üniversitesi Tıp Fakültesi Dr. Öğr. Üyesi Kaan Helvacı, “Dünyada ve Ülkemizde Kanser” konulu sunum gerçekleştirdi. Dr. Öğr. Üyesi Helvacı konuşmasında araştırmalara bakıldığında erkeklerde en çok prostat kadınlarda ise meme kanserinin çoğunlukla görüldüğünü ifade ederek kanserin nasıl geliştiğine ilişkin bilgiler verdi.

    Panelin ikinci konuşmacısı Hitit Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Meral Gülhan da “Akciğer Kanserinde Güncel Durum” konulu sunumunda akciğer kanserinin önemine değinerek yılda 1 milyon 600 bin kişinin akciğer kanseri olduğunu ve 1 milyon 400 bin kişinin de akciğer kanserinden hayatını kaybettiğini vurguladı. Prof. Dr. Gülhan, ülkemizde de yılda 30 bin kişinin akciğer kanseri olduğunu açıkladı.

    Tıp Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Betül Bozkurt ise “Meme Kanserinde Erken Tanının Önemi” başlıklı sunum gerçekleştirdi. Prof. Dr. Bozkurt, meme kanserinin tanı ve tedavi süreci hakkında detaylı bilgi vererek “Meme kanserinde en etkili yol erken tanı ve tedavidir” dedi.

    Tıp Fakültesi öğretim üyesi Doç. Dr. Murat Baykam da “Erkeklerde Prostat ve Mesane Kanseri Bir Kader midir?” konulu sunum yaparak mesane kanserinin tüm kanserler içinde 5. sırada yer aldığını belirtti. Doç. Dr. Murat Baykam, prostat kanserinin ise en sık 60-70 yaş aralığında görüldüğünü ifade ederek “Eğer babanızda prostat kanseri varsa ilk kontrolünüzü 40 yaşında yaptırmalısınız” diye konuştu.

    Panelin son konuşmacısı Doç. Dr. Barış Yılmaz ise “Kanser Gelişiminde Beslenmenin Önemli” başlıklı sunumunda kanser riskinin arttırıcı ve azaltıcı faktörlerden bahsederek dünyadaki kanserin yüzde 70 oranında beslenme ve diyet ile alakalı olduğunu belirtti. Kanseri ile ilişkili vitamin ve mineraller hakkında da bilgiler veren Doç. Dr. Yılmaz, “Doğru besin seçimi kanser riskini azaltır” diyerek konuşmasını tamamladı.

    Düzenlenen programa Hitit Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Reha Metin Alkan, Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Nurcan Baykam, Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mete Dolapçı, İl Sağlık Müdürü Uzm. Dr. Ömer Sobacı, Hitit Üniversitesi Erol Olçok Eğitim ve Araştırma Hastanesi Başhekimi Doç. Dr. Çağatay Evrim Afşarlar ve Tıp Fakültesi öğretim elemanları katıldı.

  • Benlerde görülen 5 tehlikeli değişiklik

    Her ay ciltteki benleri 10 dakika gibi kısa bir sürede inceleyerek, herhangi bir şekil ve renk değişikliğinde uzmana başvurmak, hayati önem taşıyor.

    Medical Park Gaziantep Hastanesi Dermatoloji Kliniği’nden Uzm. Dr. Muhammet İsmet Aktaş, benler ve benlerin kanserleşme riskine karşı alınması gereken önlemler hakkında bilgi verdi. Benlerdeki değişikliklerle ilgili uyarılarda bulunan Aktaş, bazı değişikliklerinin ise tehlikeli olabileceğini ifade etti.

    Ergenlik döneminde benlerin artması

    Hemen herkeste bulunan benler, ciltte oluşan genellikle iyi huylu yapılardır. Doğumda daha az olan benlerin sayısı, çocukluk ve erişkinlik dönemi boyunca artmaktadır. Benler, hormonal etkilerden dolayı, ergenlik ve gebelik döneminde daha fazla artış gösterir ve genellikle 30’lu yaşlardan sonra azalır. Genetik yatkınlık ve güneş ışınlarına fazla maruz kalmak da ben sayısında artışa yol açabilmektedir.

    Bu değişimlere dikkat

    Uzm. Dr. Muhammet İsmet Aktaş, benlerdeki değişimlere dikkat edilmesi gerektiğini belirterek, “Benlerin çapları yıllar içinde artarak deriden kabarık hale gelebilirken, aynı zamanda renk değişikliği de yaşanabilmektedir. Ancak bu değişim çok yavaştır. Dikkat edilmesi gereken, benler üzerinde aylar içinde ani meydana gelen değişikliklerdir. Vücutta var olan bir bende ani gelişen büyüklük, renk ve şekil değişimleri gerçekleşirse, benin şekli asimetrik ve 6 mm’den büyükse, ben üzerinde açık – koyu kahverengi, siyah, kırmızı gibi iki ya da daha fazla renk varsa, ben üzerinde kanama, pürüzlü ve pul pul doku, sulantı ya da iyileşmeyen bir yara oluştuysa, vücuttaki diğer benlere şekil olarak benzemeyen diğerlerinden farklı görünen bir ben fark edilirse, zaman kaybetmeden dermatoloji uzmanına başvurulması gerekmektedir. Benlerde meydana gelen ve renk ve şekil değişiklikleri mutlaka önemsenmelidir. Çok sayıda beni olan veya bir beninden şüphelenen kişilerin bir dermatoloji uzmanına başvurup düzenli takiplerini yaptırması çok önemlidir. Ben tanısı ve takibinde dijital dermatoskopi cihazından faydalanılmakta, benler düzenli olarak kontrol edilerek bir önceki kayıtlarla karşılaştırma yapılmaktadır. Bu sayede ben kaynaklı gelişebilecek kötü huylu cilt problemleri de önlenebilmektedir” dedi.

  • Yılda bir defa görülen ’Süper Ay’ Bursa’da büyüledi

    Yılda bir kez gerçekleşen ‘Süper Ay’ Bursa’da görüntülendi.

    Dünya’nın uydusu Ay’ın yerküreye en yakın mesafeye geldiği noktada ‘Süper Ay’ olayı gözlemleniyor. Yılda sadece bir defa yaşanan bu olay Bursa’dan da izlendi. Havanın bulutlu olması ve Ay ile adeta dans etmesi kartpostallık görüntülerin ortaya çıkmasına sebep oldu.

    Süper Ay dolunay şeklinde normalde 7 kat daha büyük ve yüzde 16 daha parlak gözlemlediği bu gecede gün doğumuna kadar seyredilebilecek.

  • Op. Dr. Yusuf Ziya Karaca: “Omuz ağrısı sıklıkla görülen üçüncü problem”

    Konya Hospital Hastanesi Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Op. Dr. Yusuf Ziya Karaca, omuz ağrısının bel ve boyundan sonra üçüncü sırada olduğunu söyledi.

    Omuz ağrıları hakkında bilgi veren Op. Dr. Yusuf Ziya Karaca, “Omuz ağrısı; bel ve boyun ağrılarından sonra üçüncü sıklıkta görülen problemdir. Özellikle ağır işlerde, tarla ve bahçe işleri gibi kolunu kullanarak çalışan kişilerde doktora başvurma nedenleri arasında ilk sıralarda yer alır. Omuz eklemi insanın en hareketli ve karmaşık eklemidir. Omuz eklemini köprücük, kürek ve kol kemiği ile bu kemikleri saran sağlam bir yumuşak doku oluşturmaktadır. Bu yumuşak dokular kapsül, bağ, lif, bursa ve kaslardan oluşmaktadır” dedi.

    Tendon yırtıklarının günümüzde sıklıkla karşılaşılan omuz hastalıklarından biri olduğunu söyleyen Op. Dr. Karaca, “Omuz eklemine kapsül denilen kılıf çevreler kapsülde yapışıklık yapan durumlarda donuk omuz hastalığı görülür. Kapsülün üzerinde ligaman denilen kemikleri birbirine bağlayan bağlar vardır. Aşırı zorlanma veya gevşeklik sonucu omuzda yarı çıkık ya da çıkıklar görülebilir. Bağların üzerinde de kolumuzu hareket ettiren kasların lifleri bulunur. Kasların kemiğe tutunmasını sağlayan kirişler omzun döndürücü manşeti olarak bilinir ve bu 4 önemli tendonun yırtıkları günümüzde sıklıkla karşılaştığımız önemli omuz hastalıklarındandır. Omuz ağrılarının en sık sebebi omuz tendonlarının sıkışması ile ortaya çıkan sıkışma sendromu diye tanımlanan patolojidir. Donuk omuz, liflere kireç birikimi ile oluşan tendinitler, omuz gevşekliği ya da yarı çıkıkları ve miyofasyal ağrı sendromu diğer omuz ağrısı yapan patolojilerdendir. Daha az karşılaşılan omuz dışı sebepler olarak boyun fıtıkları, romatizmal hastalıklar, akciğer üst bölgesi kanserleri, safra kesesi hastalıkları gibi rahatsızlıkları sayabiliriz” diye konuştu.

    “Gerekli tedavi yapılmaz ve önlemler alınmazsa cerrahi tedavi gerekebilir”

    Fizik tedavinin önemine vurgu yapan Op. Dr. Karaca, “Omuz eklemi yük taşıyan eklem olmadığı için kireçlenme diz eklemi kadar fazla görülmez. Eklem kıkırdağının aşınması ile oluşan bu hastalıkta fizik tedavi uygulamaları önemlidir. Hastalığın ileri evrelerinde protez uygulanabilir. Sıkışma sendromu kolumuzu kaldırmamızı sağlayan kasların tendonlarının ve bu bölgedeki bursanın (kesenin) omuzu oluşturan kemikle arasında sıkışması sonucunda görülür. Elini yukarıda kullanan işlerde, ev kadınlarında, voleybol gibi spor yapanlarda sık görülür. Bu problem omzu kötü veya aşırı kullanma hastalığıdır. Gerekli tedavi yapılmaz ve önlemler alınmazsa tendonların tamamen yırtılması ile sonuçlanabilir ve cerrahi tedavi gerekebilir. Tedavisinde kolun istirahate alınması, zorlayıcı hareketlerden kaçınılması en önemli konudur. Buz tedavisi ve ilaç tedavisi uygulanabilir. Kortizon enjeksiyonları faydalı olabilir. Ağrı kontrol altına alındığında fizik tedavi ve rehabilitasyon uygulamaları önem arz eder. 6 aylık tedavi programına rağmen sonuç alınamayan hastalarda cerrahi girişim söz konusudur” şeklinde konuştu.

  • Akdeniz ülkelerinde görülen önemli bir halk sağlığı sorunu “Talasemi”

    Yakın Doğu Üniversitesi Hastanesi İç Hastalıkları Uzmanı Dr. Gönül Işık Şahlı, Türkiye ve Kıbrıs’ın da içinde olduğu Akdeniz ülkelerinde önemli bir halk sağlığı sorunu olan Beta Talasemi’nin,çocuklara, anne ve babadan kalıtsal olarak geçtiğini,taşıyıcıların saptanmasının önemli olduğunu, genetik danışma ve doğum öncesi tanıyla önlenebilir bir kan hastalığı olduğunu söyledi.

    Buna rağmen dünyada her yıl en az 365.000 Talasemi hastasının doğmakta olup tedavi gördüğünü belirten Uzm. Dr. Gönül Işık Şahlı, Beta Talasemi hastalığının ağır tablolarla seyredebilen bir hastalık olduğunu,düzgün tedavi uygulanmadığında yaşam süresini belirgin şekilde kısaltabildiğini, ve ayni zamanda yaşam kalitesini olumsuz etkileyebileceğini ifade etti.

    Hemoglobin Yapısındaki Bozukluk Sonucu Anemi (Kansızlık) Ortaya Çıkmaktadır

    Kanımızdaki kırmızı kan hücrelerinin içinde yer alan hemoglobinin,dokular için gerekli olan oksijeni taşıdığını söyleyen Uzm. Dr. Gönül Işık Şahlı, hemoglobinin molekülün ve globulin olmak üzere iki kısma ayrıldığını,hemoglobinin genlerin kontrolü altında olduğunu, ailesel ve genetik bir defekt sonucu hemoglobini oluşturan globin zincirlerinden birinin yapımında yetersizlik veya bozukluk oluştuğu zaman talaseminin ortaya çıktığını belirtti. Globin zincirlerinden hangisi sentezlenemiyorsa veya hangisinin sentezi azalmışsa talaseminin onun adıyla anıldığını söyleyen Uzm. Dr. Gönül Işık Şahlı, beta globin sentezindeki değişikliğin beta talasemi hastalığına, alfa globin sentezindeki değişikliğin ise alfa talasemiye neden olduğunu belirtti. Beta talasemide hemoglobin yapısındaki bozukluk sonucu kırmızı kan hücrelerinin hızla yıkıldığını söyleyen Uzm. Dr. Gönül Işık Şahlı, bunun sonucunda anemi yani kansızlığın ortaya çıktığını ifade etti.

    Anne ve Babadan Geçen Genlerin Birinde Bozukluk Varsa Çocuklar Taşıyıcı Olarak Doğuyor

    İnsanlarda bir özelliğe ait genlerden iki adet bulunduğunu söyleyen Uzm. Dr. Gönül Işık Şahlı, bu genlerin birinin anneden, diğerinin ise babadan geçtiğini belirtti. Beta talasemi için anne ve babadan geçen globin geninin normal olması durumunda çocuk normal, biri değişikliğe uğramışsa çocuğun taşıyıcı olarak doğduğunu söyleyen Uzm. Dr. Gönül Işık Şahlı, her iki gende değişikliğe uğramışsa çocuğun hasta olarak doğduğunu ifade etti.

    Uzm. Dr. Gönül Işık Şahlı: “Taşıyıcı Kişiler Hafif Kansızdır, Demir Tedavisinden Yarar Görmezler”

    Hasta veya taşıyıcı olduğu bilinen ailelerde, tarama sonucu veya kansızlık nedeniyle getirilen çocuklara tanı konulabildiğini söyleyen Uzm. Dr. Gönül Işık Şahlı sözlerine şöyle devam etti: “Taşıyıcı kişiler hafif kansızdır, demir tedavisinden yarar görmezler. Tam kan sayımının iyi değerlendirilmesi ve hemoglobin elektroforezi yapılmasıyla tanı kolayca konulmaktadır. Hasta olanlarda ise ağır kansızlık vardır; anne, baba ve çocuğun tam kan sayımı, hemoglobin elektroforezi ve genetik tetkikleri yapılarak kesin tanı konulabilmektedir”.

    ’’Beta Talasemi klinik olarak farklı şekillerde ortaya çıkabilir ’’

    Beta talaseminin klinik olarak 4 şekilde ortaya çıkabildiğini belirten Uzm. Dr. Gönül Işık Şahlı, şunları söyledi: “ 1. Klinik şekil olan Talasemi Major yani ağır hasta tipinde anne ve baba taşıyıcıdır ve çocuğa geçen iki globin geni de defektlidir.Genellikle bebek 6 aylık olduğunda ağır bir kansızlık ortaya çıkar ve hayatın ilk 4 – 12 ayında tanı konur. Halsizlik, solukluk, iştahsızlık, huzursuzluk, karaciğer, dalak büyümesi sonucu karın şişliği, kemiklerde genişleme ve incelme, burun kökü basıklığı, alın ve diğer yüz kemiklerinde çıkıntı ile anormal yüz görünümü ortaya çıkar. Bu hastalar hayatları boyunca düzenli tedavi görmek zorundadırlar. 2. Klinik şekil Talasemiİntermedia yani orta -ağır hasta grubu ; Bu şekilde de anne ve baba taşıyıcıdır, çocuğa geçen iki beta globin geni de defektlidir ancak talasemi majordan farkı genlerdeki değişim daha hafif bir klinik tabloya yol açan tiptedir. Kliniği daha ılımlıdır. 3. şekil Talasemi Minör yani Talasemi taşıyıcılığıdır. Bu kişilerin hafif derecede kansızlık dışında sorunları olmaz. 4. şekil ise Talasemi Minima yani Talasemi taşıyıcılığıdır. Bu şekilde ise bulgular Talasemi minördeki gibidir, ancak hemoglobin elektroforezi normal saptanır, tanı, gen analizi ile konur”.

    Beta Talasemi Hastalarına Ömür Boyu Her 3 – 4 Haftada Bir Kan Desteği Şart

    Beta talasemi hastasının ömür boyu her 3-4 haftada bir kan desteğine ihtiyaç duyduğunu söyleyen Uzm. Dr. Gönül Işık Şahlı,hemoglobinin 9,5 g/dl’nin üzerinde tutulması gerektiğini belirtti. Kansızlığı düzeltmek için verilen kan transfüzyonlarının vücutta demir birikmesine yol açtığını söyleyen Uzm. Dr. Gönül Işık Şahlı, kalp, karaciğer, tiroid, pankreas ve dalak gibi organlarda da birikerek hücre hasarına yol açabileceğini belirtti.

    Uzm. Dr. Gönül Işık Şahlı; “Talasemi Hastalarında Kalp Yetmezliği, Şeker Hastalığı, Gelişme Geriliği ve Hormonal Yetersizlik Problemleri Gelişebilmektedir”

    Talasemi hastalarında kalp yetmezliği, şeker hastalığı, gelişme geriliği ve hormonal yetersizlik gibi problemlerin gelişebildiğini söyleyen Uzm. Dr. Gönül Işık Şahlı, bunların gelişmemesi için demir birikimini önlemek amacıyla hastalara genellikle 3 yaş civarında özel bir pompa ile haftanın en az 5 günü, 8-12 saat süren deri altı infüzyonu ile verilen bir ilaç (desferrioksamin) başlanıldığını belirtti. Son yıllarda ağızdan alınan tablet şeklindeki ilaçların da doktorun uygun gördüğü hastalarda kullanılmaya başlandığını ifade eden Uzm. Dr. Gönül Işık Şahlı, kemik iliği naklinin hastalığı düzeltebilen bir tedavi yöntemi olduğunu belirtti.Özellikle iyi tedavi edilen, karaciğerde hasar oluşmamış hastalarda, doku tipi uygun sağlıklı kardeşten yapılan kemik ilik naklinin başarılı olduğunu söyleyen Uzm. Dr. Gönül Işık Şahlı, ancak bazı olgularda kemik iliği nakli sırasında veya sonrasında çeşitli ciddi problemlerin ortaya çıkabildiğini veya naklin başarısızlıkla sonuçlandığını da ifade etti.

    Beta Talasemi hastalığından korunma yollarına da değinen Uzm. Dr. Gönül Işık Şahlı, öncelikle toplum eğitiminin önemli olduğunu, mutlaka taşıyıcıların tespit edilmesi gerektiğini, bu bağlamda, genetik danışmanlığa ve prenatal (doğum öncesi) tanıya dikkat çekti. Uzm. Dr. Gönül Işık Şahlı iki taşıyıcının evliliği söz konusu ise çiftlerin mutlaka her gebeliğin erken döneminde (özellkle ilk 2 ay) doktora başvurmalarının ve ilgili testleri yaptırmalarının gerekli olduğunu söyledi.