Etiket: Görülen

  • Kübra Boyraz’ın botoks sonrası ölümüne ilişkin görülen davada sanıkların ifadeleri şoke etti

    Kübra Boyraz’ın botoks sonrası ölümüne ilişkin görülen davada sanıkların ifadeleri şoke etti

    Beylikdüzü’nde bir güzellik merkezinde yaptırdığı botoks işleminin ardından fenalaşan ve kaldırıldığı hastanede hayatını kaybeden Kübra Boyraz’ın ölümüne ilişkin davanın görülmesine başlandı. Duruşmada tutuklu sanıklar Öner Özsoyeri ve Erdal Doğruya botoks işlemini yapanın kendileri olmadığını söyleyerek tahliyelerini talep etti, sanıkların ifadeler ise şoke etti.

    Beylikdüzü’nde 19 Eylül 2020’de bir rezidansta bulunan güzellik merkezinde kalçasına botoks yaptıran Kübra Boyraz (38) işlemin ardından fenalaşmıştı. Güzellik merkezi çalışanları tarafından evine bırakılan Boyraz, durumunun kötüye gitmesi nedeniyle hastaneye kaldırılmış ancak yapılan müdahalelere rağmen hayatını kaybetmişti. Olaya ilişkin hazırlanan iddianamede, pratisyen hekim Öner Özsoyeri’nin 12 yıla kadar hapsi istenirken, doktor olmadığı halde enjekte işlemini yaptığı iddia edilen Erdal Doğruya’nın ise 17 yıla kadar hapsi talep edilmişti. Diğer iki sanık Ömer Elmalı ve Bülent Bostancı’nın ise 3 yıla kadar hapisle cezalandırılmaları istenmişti. Öte yandan soruşturma aşamasında Öner Özsoyeri’nin 2009 yılında yine birçok kişiye tıbben uygun olmayan maddeleri estetik amaçlı enjekte etmesi sonucu yaraladığı gerekçesiyle Sağlık Bakanlığının suç duyurusunda bulunduğu öğrenilmişti.

    Olaya ilişkin Büyükçekmece 13. Asliye Ceza Mahkemesi’nde görülen ilk duruşmada, tutuklu sanıklar Öner Özsoyeri, Erdal Doğruya ve tutuksuz sanık Ömer Elmalı SEGBİS sistemi ile hazır edildi. Tutuksuz sanık Bülent Bostancı ise duruşma salonunda hazır bulundu.

    “Elinde enjektör vardı”

    Duruşmada savunması sorulan sanık Öner Özsoyeri, 2017 ile 2019 yılları arasında cezaevine girdiğini ve bu süreçte diğer sanık Erdal’ın kendisine baktığını söyleyerek “Ben cezaevindeyken Erdal dolgu ve botoks yapıyordu. Sanık Ömer’in ‘İstanbul’da çok müşteri ve talep var’ demesi üzerine Erdal ‘bir yer tutalım veya ruhsatı olan bir yerde bu işi yapalım’ dedi. Bunun üzerine İstanbul’a geldik ve sanık Bülent adına iş yeri tuttuk. Bu yerde Erdal ile birlikte işlem yaptık. Dolgu botoks işini çok iyi yaptığı için kendisine ait bir müşteri konsepti vardır. Kübra Boyraz’a ilk seansı Temmuz ayında ben yaptım. Bazı müşterilerde ilk seansı ben yapardım. Olay günü 3. seansta rahatsızlığım nedeniyle işlemi yapamayacağımı Kübra Hanım’a söyledim. Bunun üzerine Erdal işlemi kendisinin yapacağını söyledi. Odaya ben, Kübra ve Erdal girdik. Telefonum çalınca dışarı çıktım. Ardından kapı çaldı ve Bülent geldi. O ara bir ‘ah’ sesi duydum. Kübra’ya sorduğumda canının acıdığını söyledi. Erdal’ın elinde enjektör vardı. Sonra Kübra’yı evine bıraktık. Tarafımca yapılmış hatalı bir tıbbi müdahale bulunmamaktadır. Suçsuzum tahliyemi ve beraatımı isterim” dedi.

    “Yaptığı hatalı işlem ortaya çıkmasın diye kortizon alıp Kübra’ya vurdu”

    Sanık Erdal Doğruya ise Öner Özsoyeri’nin sürekli çantasıyla dolaşarak botoks yaptığını ve kendisinin peçete vermek gibi ufak tefek işlere yardımcı olduğunu söyleyerek “Ben Kübra Hanım’a herhangi bir işlem yapmadım. Zaten gelen müşteriler ile benim herhangi bir muhatabım olmuyordu. Doktor olduğu için müşterilerle daha çok Öner muhatap oluyordu. Olay günü doktor Öner enjeksiyon yapmaya girdiğinde ben koltuktaydım. İlaçları Öner belirliyordu, bütün para Öner’de toplanıyordu. Öner yaptığı hatalı işlem ortaya çıkmasın diye dolaptan 1 tane kortizon alıp Kübra’ya vurdu. Tahliyemi talep ediyorum” ifadelerini kullandı.

    “İnşallah Covid’den ölmüştür”

    Sanık Bülent Bostancı ise diğer sanıklar Erdal ve Öner’in yanında şoför olarak çalıştığını söyleyerek “İş yeri şubeleşme olmadığı için benim üzerime tutuldu. Olay günü Kübra Hanım işlem için biraz geç geldi. Öner şaka yollu ‘sonra gel’ dedi. Kübra Hanım tamam, dedi ancak Erdal Bey ‘ne bir daha gidip geleceksin ben yapayım’ dedi. Ben bir ara aşağı indim. Yukarı çıktığımda kapıyı bana Öner açtı ve tam o anda Kübra Hanım’dan ‘ah’ sesi geldi. Bunun üzerine içeriye girdik. İçeride Kübra Hanım ‘canım çok acıdı ara verebilir miyiz?’ dedi. Kübra Hanım fenalaşınca biz kendisine tuzlu su ve ayran yaptık. Öner ileride devlet hastanesi olduğunu Kübra Hanım’ı devlet hastanesine götürebileceğimizi söyledi, ancak o kabul etmedi. Ailesi duyarsa kendisine kızacağını söyledi. Ben, Kadriye Hanım, Ömer, Öner ve Erdal, Kübra Hanım’ı evine götürdük. Sonrasında toparlanarak İzmir’e gittik. Ertesi gün yeniden İstanbul’a geldik ve Beylikdüzü Emniyetinin bizi aradığını öğrendik. İfade vermek için karakola gittiğimizde Erdal, Öner’e ‘sen doktorsun başına bir iş gelmez yırtarsın’ dedi. Arabada giderken Erdal hüngür hüngür ağlıyordu. Öner ona ‘inşallah senin yaptığın işlemden değil de Covid veya başka bir hastalıktan ölmüştür’ dedi. Erdal da ‘ben iğneyi soktum girmedi çektim bir defa daha iteleyince bağırdı’ dedi. Güzellik merkezinin ruhsatı yoktu. İş yerinde uygulamaları Öner yapıyordu ancak olay günü rahatsız olduğu için işlem yapmadı. Erdal işlemi gerekirse kendisinin yapacağını söyledi. Suçsuzum beratımı isterim” dedi.

    “Sadece krem satışı için iş yerini açtık dememizi istedi”

    Savunması sorulan sanık Ömer Elmalı ise “Erdal’ın yaptığı iş enjeksiyon ya da uygulama değildi. Kübra Boyraz’a da işlemleri yapan Öner’di. Kübra fenalaşınca hastaneye gitmeyi kendisi istemedi. Biz İstanbul’a giderken Öner bize maktule krem satışı yaptığımızı ve iş yerinin sadece krem satışı için açıldığını söylemimizi anlattı. Ben Kübra’nın ölmesi konusunda herhangi bir işlem yapmadım” şeklinde konuştu.

    Tutukluluk hallerinin devamına karar verildi

    Savunmaların ardından ara kararını açıklayan mahkeme, sanıkların tutukluluk hallerinin devamına karar vererek eksikliklerin giderilmesi için duruşmayı erteledi.

  • Prostat kanseri erkeklerde en sık görülen ikinci kanser türü

    Prostat kanseri erkeklerde en sık görülen ikinci kanser türü

    Dünyada ve Türkiye’de erkeklerde en sık görülen kanser türlerinden olan prostat kanseri, erkeklerde kansere bağlı ölümlerde de akciğer kanserinin ardından ikinci sırada yer alıyor. 2018 yılı istatistiklerine göre, dünya genelinde 1,28 milyon hasta prostat kanseri tanısı almış bulunuyor.

    Türk Üroonkoloji Derneği tarafından hazırlanan “Türkiye Prostat Kanseri Haritası”nın sonuçlarına göre, prostat kanseri, hastaların yarısında 60-69 yaş aralığında görülürken, düzenli kontrollere dair farkındalığın artmasıyla geçmiş yıllara oranla daha erken aşamalarda tespit ediliyor.

    Türk Üroonkoloji Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Süleyman Ataus, “Sık idrara gitme, idrar yaparken zorlanma ve idrarda kan görülmesi gibi ürolojik şikayetlerin yaklaşık yarısında prostat kanseri saptanıyor. Yine derneğimiz tarafından 2009 yılında yapılan çalışmada bu oran yüzde 90’a yakındı. Bu oranın azalmasında prostat kanserine yönelik toplumsal bilincin artmasının etkili olduğunu düşünüyoruz. Bununla birlikte mevcut oran da, belirtilerin çeşitliliği karşısında prostat kanserine yönelik düzenli kontrollerin önemini ortaya koyuyor. Hazırladığımız rapor ülkemizde prostat kanseri farkındalığının artırılmasını, bu konuların bilimsel alanlarda tartışılmasının sağlanmasını amaçlıyor” diye konuştu.

    Tanı anında metastatik kanserin saptanma sıklığı son 10 yılda yarı yarıya azaldı

    Raporda, hastalığın prostat dışında başka dokularda ve organlarda da saptanması anlamına gelen metastatik yayılmaya da dikkat çekiliyor. Metastatik kanserin tanı anında hem hasta hem de hekim açısından can sıkıcı bir durum olduğunun altını çizen Ataus, “Hastaların yüzde 8,9’unda tanı anında metastatik hastalık saptanırken, bu oran 2009 yılında yine derneğimiz tarafından gerçekleştirilen çalışmada yüzde 17 olarak saptanmıştı. Aradan geçen 10 yılda yaklaşık yarı yarıya azalmanın söz konusu olduğunu görmek sevindiricidir” ifadelerini kullandı.

    Son 10 yılda erken teşhiste önemli ilerlemeler yaşandı

    PSA (Prostat Spesifik Antijen) taraması, özellikle metastatik hastalık (yaygın-sistemik hastalık) görülme oranlarında düşüşe neden olan faktörler arasında gösteriliyor. Rapora göre hastaların yüzde 62,5’inde tanı anında ölçülen PSA değeri 10 ng/dl’nin altında saptanıyor. Bu oranın 2009 yılında yine Üroonkoloji Derneği tarafında gerçekleştirilen bir çalışmada yüzde 50,6 olarak saptandığını hatırlatan Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Sinan Sözen, “Son 10 yılda prostat kanseri çok daha düşük PSA değerlerinde yakalanıyor ve erken teşhiste büyük ilerlemeler yaşanıyor. Bununla birlikte PSA testinin tek başına yeterli olmadığı ve mutlaka üroloji uzmanı tarafından yapılacak prostat muayenesi ile birlikte değerlendirilmesi gerektiğini de unutmamamız gerekiyor” dedi.

    Sözen, “Özel prostat MR’ında prostat bezinde kanser için şüpheli bir alan olup olmadığı değerlendiriliyor. Kanser şüphesi saptanan bölümler işaretlenip daha sonra özel bir yazılım sayesinde ultrasona yerleştiriliyor. Biyopsi yaparken MR ve ultrason görüntülerinin birleşmiş halini görüp doğru noktadan, doğru hedeften biyopsi yapabilmek mümkün oluyor” dedi.

    Hastaların yüzde 6’ya yakınında tanı sonrası aktif izlem kararı alınıyor

    Prostat kanseri tanısında son on yılda yaşanan en önemli değişiklerden biri olarak hastalığın ilerlemesi açısından düşük risk grubundaki hastalara yapılan-önerilen “Aktif İzlem” tedavi protokolü gösteriliyor. Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Saadettin Eskiçorapçı, “Hastaya zarar verme riski düşük olan hastalığın tedavisinin yol açabileceği olası komplikasyonlardan sakınmayı sağlayan aktif izlem protokolünde hastalar yakın bir takip programında tutulurken, aktif tedaviye ilerleme görülen olgularda geçiliyor” ifadelerini kullandı. Türkiye’de Prostat Kanseri Raporuna göre hastaların yüzde 5,7’sinde tanı sonrası aktif izlem ile takip kararı alındığı belirtiliyor.

    Robotik ve fokal tedaviler yükselişte

    Lokalize hastalıkta dünya genelinde en çok başvurulan tedavi yönteminin ise cerrahi olduğu vurgulanıyor. “Radikal Prostatektomi” ameliyatı sadece ABD’de yılda 80 bin hastaya uygulanırken bu cerrahi teknikle ilgili olarak son yıllardaki en önemli gelişmenin robot yardımıyla gerçekleştirilen laparoskopik cerrahi yöntemi olduğu vurgulanıyor. Eskiçorapçı, “Radikal prostatektomi ameliyatı uygulanan hastaların yaklaşık 3’te 1’inde laparoskopik veya robot yardımıyla laparoskopik cerrahi yöntemi uygulanıyor. Seneler içerisindeki dağılıma bakıldığında ise, açık cerrahi sayılarının sabit seyrettiği ancak laparoskopik ya da robot yardımıyla laparoskopik cerrahi sayılarında ise bir artışın olduğu görülüyor. Hastaların tedavileri için bir teknik arayışı içinde olmaları yerine tecrübeli ve güvenilir bir cerrah arayışı içinde olmaları faydalıdır. Tüm organı tedavi etmek yerine görüntülemeye dayalı hedefe yönelik ‘Fokal Tedaviler’ ise yakın gelecekte ön plana çıkmaya başlayacaktır” dedi.

  • Muhtar vaka görülen apartmanları tek tek dezenfekte ediyor

    Muhtar vaka görülen apartmanları tek tek dezenfekte ediyor

    Sivas’ta bir mahalle muhtarı, Covid-19 vakalarının görüldüğü apartmanları kendi imkanlarıyla dezenfekte ediyor.

    Sivas kent merkezi Kümbet Mahallesi Muhtarı Erol Çakmak, Covid-19’la mücadelede önemli bir çalışma başlattı. Muhtar Çakmak, Covid-19 vakalarının görüldüğü apartmanlarda toplu kullanım alanlarını kendi imkanlarıyla dezenfekte ediyor. Vakaların görüldüğü apartmanlarda yaşayan vatandaşlar ise dezenfekte çalışmasından gayet memnun.

    Muhtar Erol Çakmak, “Yoğun pandemi döneminde vakalarda artış yaşanıyor. Genelde yaşanan bu artış mahallemize de yansıdı. Pozitif vakaların görüldüğü apartmanlarımız öncelikli olmak üzere talep gelen bütün binalarımızı ilaçlamaya çalışıyoruz. Hepsine de yetişeceğiz. Bu ilaçlamayı muhtarlığımızın bütçesiyle yapıyoruz. Vatandaş çok memnun, ilaçlamanın ardından mahallelide psikolojik rahatlama var” dedi.

    Apartman yöneticisi Lokman Adıgüzel, yapılan dezenfekte çalışması sonrası psikolojik bir rahatlama yaşadıklarını belirterek, Muhtar Çakmak’a teşekkürlerini dile getirdi.

  • Nadir görülen hastalığına yakalanan Hira bebek için 60 bin euroluk ilaç yurt dışından getirildi

    Nadir görülen hastalığına yakalanan Hira bebek için 60 bin euroluk ilaç yurt dışından getirildi

    Nadir görülen hastalıklardan ’hipofosfatazya’ya yakalanan Hira bebek 60 bin euro karşılığında yurt dışından getirilen ilaçla hayata tutundu. Hira bebeğin aynı hastalık teşhisi konulan abisi ise hayatını kaybetmişti.

    Van’da yaşayan Fatih Bilici 7 aylık kızı Hira’nın hastalanması üzerine kızını tedavi için Erzurum Bölge Eğitim ve Araştırma Hastanesine getirdi. Yapılan tedavilerin ardından Hira bebeğin yıllar önce ölen abisi gibi hipofosfatazya hastalığına yakalandığı tespit edildi.

    Kızlarının da oğulları gibi hastalığa yenik düşeceğini düşünen aileye müjdeli haber ise Sağlık Bakanlığından geldi. Hira bebek yapılan girişimlerin ardından 60 bin euroya yurt dışından getirilen ilaçla sağlığına kavuştu. Daha önce bir çocuklarını aynı hastalıktan kaybeden aile bu kez aynı kaderi yaşamamanın mutluluğunu yaşadı.

    Erzurum Bölge Eğitim ve Araştırma Hastanesi (BEAH) Çocuk Endokrinoloji Bölümü uzmanlarından Doç. Dr. Atilla Çayır, hipofosfatazyanın dünyada nadir görülen genetik hastalıklardan birisi olduğunu ifade ederek, “Uzun yıllar öncesine kadar tanı konulsa bile tedavisi olmayan bir hastalıktı. Ama artık tedavisi olan bir hastalık oldu. Bu hastalık çeşitli şekillerde oluşan hastalık türü. Bebeklik döneminde geçirilen havaleler, kemik sorunları, kemiklerde kırıklar, büyüme ve gelişme gerilikleri, böbrek taşları gibi hastalıklarla bir hasta hastaneye gelebilir. 7 aylık Hira Bilici bu hastalıklardan birisi olan kalsiyum yüksekliği denilen kandaki bir mineralin fazlalığı ile bize geldi. Bu hastalığın tanısının konulabilmesi için öncelikle düşünülmesi gerekiyor. Hira bebeğin diğer bir kardeşi vardı, onda da bu hastalığı görmüştük ve benzer bir tanı koyduğumuz için bu hastalığı hasta geldiğinde de düşündük, yapılan tetkikler sonucunda da hem biyokimsayal tetkikler hem de genetik analiz sonucunda Hira bebekte bu bebeklik döneminde hipofosfatazya tanısını koyduk. Hira bebeğe tedavi sürecinde, öncelik olarak şunu söyleyeyim bu tür hastalıklar nadir olduğu için, ayrıca tedavinin de bir an önce başlanılması için gereken işlemler yapıldı, öncelikle bunun için devletimizin belirlediği bazı kanallar var, İlaç Eczacılık Genel Müdürlüğü’ne başvuruldu, bu süreç zor ve yorucu bir süreç oldu. Hem devlet büyüklerimiz hem de hastanemiz başhekimliği olmak üzere bizlere çok yardımcı oldular, onlara da teşekkür ederim. Sonuçta Hira bebek tedavisine kavuştu” diye konuştu.

    Baba Fatih Bilici ise ilacı kendi imkanlarıyla karşılayamayacaklarını kaydederek, “Tedavinin yapılabilmesi için gereken ilaç ülkemizde yok ve yurt dışında da çok pahalı olduğu için ailenin bu ilacı karşılama şansımız yoktu. Devlet büyüklerimiz ve hastane yetkilileri gereken girişimlerde bulunarak, gerekli ilacı yurt dışından getirterek tedaviye başlanıldı. İlacımıza kavuştuk, çok mutluyuz. Bizlere kim yardımcı olduysa başta devlet büyüklerimizden Allah razı olsun. Ayrıca hocamızın bizim ailemizde ve Hira’da çok emeği vardır. En azından diğer çocuklara da bir umut oldu” dedi.

    Minik Hira son testlerin yapılmasının ardından bugün hastaneden taburcu edilecek.

  • BigBang 2018’ de İkinciliğe Layık Görülen WatchX

    Gaziantep Tekno parkta Watchx’in geliştirdiği Akıllı Saat projesi İTÜ Çekirdek BigBang Türkiye’nin en büyük girişimcilik etkinliğinde ikinci oldu.

    WatchX’i icat eden ArgeX kurucu ortaklarından Enes Çaldır ’Akıllı Saat’ projesiyle girişimcilik yolculuklarını anlattı. Çaldır, merakının Gaziantep Üniversitesi’nde öğrencilik yıllarında başladığını söyledi. Çaldır, “Ortağım Mustafa Tülü ile 2012 de tanıştık. Gaziantep Üniversitesi Makine ve Fizik Mühendisliğinden okuyan iki öğrenciyken Mustafa ile benzer hobilerimiz olan uzaktan kumandalı helikopter ve uçak maketleri ikimizi buluşturdu. Birlikte pek çok öğrenci projesi yaptık. Daha sonra Gaziantep Üniversitesi Dr. Öğretim Üyesi Ali Kılıç ile üç boyutlu yazıcı konusunda çalıştık. Birlikte 2015 yılında TÜBİTAK 1512 desteği aldık. Bu arada Mustafa Tülü, NinovaNöro Teknoloji firmasında kurulum aşamasında yer alıp başmühendis olarak çalışmaya başladı ve birlikte bu firma da çalışmaya başladık. Bu firmada insan vücuduna implant edilen ve insan vücudunun içinde bir ömür kalacak olan cihaz geliştiriyorduk. Bu cihazın içinde elektronik parçalar, su geçirmez özelliğiyle sadece Gaziantep için değil Türkiye için çok gelişmiş bir cihaz tasarlıyorduk ve kendimizi geliştirecek pek çok şey öğrenerek bilgi birikimimizi arttırdık. Daha sonra kendi girişimimiz olursa daha özgür çalışabiliriz düşüncesiyle firmadan ayrıldık. İlgi alanımız diğer teknoloji girişimcilerinin aksine internet, yazılım, e-girişim değil de daha çok donanıma dayalı fiziksel ürün olan girişimlerdi. Bir cihazın üstündeki plastik parçaların üretilebilmesi için her birinin ayrı ayrı tasarlanması, prototip üretilmesi ve o prototiplerin doğrulanması ve doğrulanan prototiplerin kalıplarının üretilip onların üzerinden üretim yapılması gibi konular ilgi odağımızdı. Ancak ne kadar iyi tasarım yaparsanız yapın, bazı projelerin hayata geçmesi için yatırım gerektiğini fark ettik. Bugün baktığınızda en küçük plastik kalıpların parçaları bile 40 bin TL’den başlıyor. Bu tür birkaç projemiz vardı. Birkaç yatırımcı ile görüşme hem uzun sürmesi hem de yeterince ışığı alamayınca enerjimiz tükenmeye başladı. Böyle olunca kendi bütçemizle en hızlı yol alabilmenin yollarına bakmaya başladık” dedi.

    “Kodlanabilir akıllı saat başlangıçta bir hafta sonu projesiydi”

    Akıllı Saatin, daha önceki çalıştığı firmada bir hafta sonu hobi için yaptığını söyleyen, Enes Çaldır, “Günden güne azalan bir ekonomik gücümüz vardı. Bir an önce bir şeyler yapmamız gerekiyordu. Öncelikle elimizdeki bu WachX akıllı saat projesini, Starbucks’ta sabah 8 den akşama kadar çalışarak geliştirmeye başladık. Ancak ortam çok gürültülü olduğu için teknik bir şeyleri tartışırken sıkıntı olmaya başladı. Sonrasında projemizden Gaziantep TEKNOPARK ve TargeT Teknoloji Transfer Ofisindeki arkadaşlara bahsedince Kuluçka Ofisinde bize yer verdiler ve projemizi daha sessiz ve rahat bir ortamda daha fazla geliştirdik. Sonrasında kitlesel fonlama yöntemiyle bütün Dünya’nın beğenisine sunduk ve bu satışlardan 1 ay içinde 45 farklı ülkeye yaklaşık 1000 adet WatchX Akıllı Saat sattık. Bu ürün farklı ülkelerde beğenildiği için farklı ülkelerdeki insanlar ürünümüz için distribütörlük talep ettiler” şeklinde konuştu.

    “En önemli özelliği yeniden programlanabilmesi”

    Projenin özelliklerine de vurgu yapan Enes Çaldır, “Mühendislerin, programlama ve donanımla uğraşanların programlamayı öğrenmesi için takip etmesi gereken bir yol vardır. Küçük kredi kartı boyutunda elektronik devre kartları olur. Biz ekip olarak Elektronik Devre Kartı Tasarımı konusuna çok hakimiz. Neredeyse cep telefonlarının ana kartlarının kompleksliğinde gelişmiş ana kartlar tasarlayabiliyoruz. Böyle olunca aklımıza bir fikir geldi. Kol saati yapalım içine ışık, batarya, sensör ve ekran koyalım ve programlamayı öğrenmek isteyen kişi doğrudan bunu programlamaya başlasın ve yaptığı projeyi de koluna takıp istediği yere götürebilsin. Hem aktivite tabanlı olsun hem barometrik ve sıcaklık, basınç sensörü olsun, açı ve ivme ölçer, pusula, adım sayar ve gittiği yerdeki hava durumunu tahmin edecek, bluetooth özellikli kendi bataryası, ekranı ve şarj etme özelliği gibi çok fonksiyonu barındırsın. Böylece WatchX’in en önemli özelliği yeniden programlanabilir akıllı saat oldu ve projelerin masada kalmasının önü kapandı. Tüm bunların ardından akıllı saatimiz daha çok eğitim teknolojileri alanından talep görünce projemizi farklılaştırarak 9 yaş üzeri programla ve algoritma mantığını öğrenmek isteyen herkesin kullanabileceği bir hale dönüştürdük” ifadelerini kullandı.

    “WatchX’in başarısının 3 Temel Anahtarı; Ürün, Ürün Tanıtan Materyal ve Farkındalık”

    Teknoloji alanında faaliyet gösteren bir firmanın üç temel alanda iyi olunması gerektiğini söyleyen Enes Çaldır, ürününüz çok iyi olmalı, ürününüzü tanıtan materyal insanları bunlardan çok iyi haberdar edilmesi gerektiğini belirterek, tüm bu yöntemleri kullanarak başarı sağlamaya çalıştıklarını söyledi.