Etiket: Görülebilir

  • Stresli ailelerin bebeklerinde gaz sancısı görülebilir

    Stresli ailelerin bebeklerinde gaz sancısı görülebilir

    Medical Park Gaziantep Hastanesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Ferhan Çetindağ, anne ve babaların uykusuz gecelerinin en büyük nedenlerinden biri olan ve bebeklerde oldukça sık görülen Gaz Sancısı ( İnfantil Kolik) hakkında bilgiler verdi.

    Dr. Çetindağ, büyümesi ve gelişimi iyi olan (haftada 150 gr), günlük ortalama üç saati aşan ağlamanın yanı sıra üç günden fazla, sebepsiz bir biçimde ağlayan bebeklerin bu ağlama nöbetlerinin üç haftaya kadar devam etmesi durumunun gaz sancısı( İnfantil Kolik ) rahatsızlığının habercisi olabileceğini ifade etti.

    Uzm. Dr. Çetindağ, ‘’Tüm anne ve babalar bebeğinin doğduğu andan ve onu takip eden günlerde ne kadar uslu olduğu ile övünür fakat 2-3 hafta geçtiğinde sanki o uslu bebek gidip yerine minik bir canavar gelmeye başlar. Bebek, akşama doğru birden bire huysuzlaşır, bacaklarını karnına çeker, kızarıp bozarır, ellerini yumruk yapıp çığlık çığlığa bağırır ise bu durum, bebeğin gaz sancısı çektiğine dair bazı işaretler bazılarına işaret etmektedir. Bebeklerdeki huzursuzluk ve ağlama aslında yaşamın ilk üç ayında normal gelişimin bir parçasıdır. Kolikli bebekler ise günde ortalama 2-3 saate yakın ağlamakta ve bu bebeklerin ağlaması ebeveynler tarafından kolay kolay sonlandırılamamaktadır. Ağlamanın şiddeti bebeklerde altıncı haftaya kadar artmakta ve daha sonrasında ise yavaşça azalmaya başlamaktadır. Tüm bebeklerin yaklaşık beşte birinde gaz sancısı görülür. Erkek bebeklerde bu rahatsızlığa daha sık rastlanmaktadır. Aileler genellikle ilk bebeklerinde bu sıkıntıyı daha fazla yaşadıkları için kolik nedeniyle doktora başvurma sıklığı da bu nedenle artmaktadır. Koliği uzun süren bebeklerde genellikle beslenme ve uyku problemleri de bulunur. Koliğin bilinen hiçbir tedavisi yoktur, kullanılan gaz ilaçları geçici bir rahatlama sağlayabilir. Koliğin artmasını engellemek için ise birkaç pratik öneriyi sizlerle paylaşmak isterim: Eğer bebek mama alıyorsa gaz yapmayan mamaların tercih edilmesi gerekir. Emzirirken ya da biberonla beslerken hava yutmasına engel olmak için, bebeği mümkün olduğunca dik tutun. Bebeği biberonla besleniyorsa ve bebek kolikse, kullandığınız biberon tipini ya da emziğini değiştirin, bu bebeğin yuttuğu hava miktarını azaltabilir. Beslenme sırasında bebeğin burnunun tıkalı olmamasına ise dikkat edin. Beslenme sonrası ise çocuğun gazını mutlaka çıkartın. Yapılan araştırmalar, yenidoğan bebeği kucağa almanın, onunla bolca ten teması kurmanın ve kanguru bakımının ağlama nöbetlerini azalttığını göstermiştir. Kolikli bebek annelerinin sigara içmesi durumunda bunu bırakması ve aşırı çay / kahve tüketimini azaltması önerilir. Annenin yediği portakal, mandalina, çilek, domates ve meyve suları gibi yüksek asitli yiyecekler; süt, peynir, yoğurt gibi süt ürünleri; brokoli, karnıbahar, brüksel lahanası ve kuru baklagiller baharatlı gıdalar çikolata gaz yapması muhtemel gıdalardandır bunları tüketirken annenin ölçülü ve dikkatli olması gerekmektedir. Yenilen yiyeceğin sütten geçip geçmediğini, bebekte gaz yapıp yapmadığını anneler evde kolaylıkla test edebilirler. Bunun için de annenin o yiyeceği yemeyi keserek, yiyeceğin vücuttan tamamen atılması için 1-2 hafta beklemesi yeterli olabilmektedir’’ şeklinde konuştu.

    Medical Park Gaziantep Hastanesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Ferhan Çetindağ, Bebeğe devam sütü verildiği durumlarda, biberonunun içine su ve toz konulduktan sonra biberonun kapağını kapatıp çalkalamak yerine, küçük bir çay kaşığı yardımıyla kapak açıkken karıştırmanın oldukça faydalı bir yöntem olduğuna dikkat çekerek ve bu yöntemle birlikte biberon ucunu kapamanın devam sütünün içinde bulunan gazın birikmesini engellediğinin altını çizerek, ‘’Doğru şekilde beslemek gazı azaltmak için çok önemlidir. Bebek emzirilse de biberon dahi verilse, beslenme esnasında bebeğin kafası midesinden mutlaka yukarıda tutulmalıdır. Bebeğin memenin ya da biberonun sadece ucunu değil, büyük kısmını ağzına alması sağlanmalıdır. Hava yutma riskini azaltmak için, beslenme bittikten sonra bebeğin biberonu emmeye devam etmesini engellemelidir. Bebeğin mide kapasitesinin küçük olduğu düşünülerek, sindiremeyeceği kadar çok yemekle besleyip gaz yaratmamak gerekir” dedi.

    Bebeği rahatlatmak için neler yapılabilir

    Dr Çetindağ, “Bebeğin, yumuşak bir battaniyeye sarma ya da onu kucaklayıp sarılma, ona ninni veya şarkı söyleme ya da onunla sakin bir ses tonuyla konuşmak, bebeğin rahatlamasında etkili olabilir. Müzik dinletme yönteminde ise kolik bebeklerin büyük bir kısmı ritmik sesleri sevmektedir. Bu sesler, tıraş makinesi, elektrik süpürgesi, saç kurutma makinesi gibi aralıksız ses çıkaran cihazlar olabileceği gibi, uzaktan gelen rüzgar, dalga, su damlaması, uğultu sesi ve yağmur yağışının oluşturduğu sesler olabilir. Kulağa hoş gelen bu sesler, kolik bebeklerin sakinleşmesi için kullanılabilir. Bebeğin kucakta veya beşikte sallanması, Karın masajı, karnına dairesel hareketlerle elma yağı gibi yağlarla masaj yapmak, karnına ılık havlu sarma, karın üzeri yatırma, özellikle yaz aylarında her gün ılık bir banyo yaptırma, bebeği sıklıkla bebek arabasında ya da kendi arabanızda gezdirme, emzik verme ise bebeğin koliğinin azaltılması için önerilebilecek yöntemlerden bazılarıdır. Bebeği sık sık emzirmek gaz sancısını artırabilmektedir. Bebeğin altının sık sık değiştirilmesi ve pişik olmasının engellenmesi ebeveynler için oldukça önem taşıyan bir husustur. Gazlı bebeklerin stresli ailelerde daha fazla görüldüğüne dair çalışmalar da bulunması nedeniyle bebeği rahat ve sakin bir ortamda bulundurmak onun sıkıntı yaşamaması açısından oldukça önemlidir. Bebeklerde gaz sancısı belirtileri ise; Bebeğin ağlaması daha yüksek sesli ve alışılagelmişin dışında ise, ateşi varsa, ağlarken dudakları ve cildi morarıyorsa, tekrarlayan kusmalar ya da fışkırır tarzda kusma mevcut ise, kilo kaybı varsa, bebek ishalse ya da kakasında kan varsa, bebek daha az besleniyor ya da bezini daha az kirletiyorsa mutlaka bir hekime bu durum danışılmalı ve ondan yardım alınmalıdır. İdrar yolu enfeksiyonu, orta kulak iltihabı, inek sütü alerjisi, bağırsak düğümlenmesi ve fıtık gibi nedenler bebeklerde aşırı ağlamaya neden olur ve çoğunlukla bu tür şikayetler infantil kolik ile karıştırılabilmektedir’’ diye konuştu.

  • Epilepsi her yaşta görülebilir

    Nöroşirurji Uzmanı Op.Dr. Kerem Bıkmaz, epilepsinin bebek döneminden itibaren kendini belli edebilen bir hastalık olduğunu belirterek, “Bebeklikte, çocuklukta, gençlikte görülen birçok tipi var. Genellikle bu yaşlarda ortaya çıksa da her yaşta görülebilen bir hastalıktır” dedi.

    INCA Klinik Nöroşirurji Uzmanı Op.Dr. Kerem Bıkmaz, epileptik nöbetin, beyindeki hücrelerin kontrol edilemeyen, ani, aşırı ve anormal deşarjlarına bağlı olarak ortaya çıkan bir durum olduğunu ifade ederek, “Epilepsi, halk arasında “Sara hastalığı” olarak bilinir. Basitleştirilmiş şekliyle epilepsi nöbeti kısa süreli beyin fonksiyon bozukluğuna bağlıdır. Beyin, insan vücudunun ana kumanda merkezi gibidir. Beyin hücreleri arasındaki uyumlu çalışma, elektriksel sinyallerle sağlanır. Nöbetin nedeni, bir tür beklenmeyen elektriksel uyarı olarak düşünülebilir. Kısaca; epileptik nöbet beynin kuvvetli ve ani elektriksel boşalımı sonucu oluşan kısa süreli ve geçici bir durumdur” diye konuştu.

    Epilepsinin, dünyanın her bölgesinde, erkek ve kadında, her türlü ırkta ve yaklaşık 100 kişide bir oranında görülebilen bir hastalık olduğunu dile getiren Op.Dr. Kerem Bıkmaz, “Epilepsi hastalığının toplumdaki yıllık eklenen hasta oranı 45/100000 civarındadır. Ayrıca yaklaşık 20 kişiden birinde yaşam boyunca bir kez nöbet görülebilir ve bu kişilerde daha sonra nöbet tekrarlamayabilir” dedi.

    Nöroşirurji Uzmanı Op.Dr. Kerem Bıkmaz sözlerine şöyle devam etti: “Hastaların yaklaşık yarısında belirli bir neden bulunamaz. Belli bir grup hastada ise; gebelikte olabilen beyin gelişme problemleri, doğum sırasındaki nedenler, menenjit, beyin enfeksiyonu, beyin tümörleri, zehirlenmeler veya ciddi baş yaralanmaları epileptik nöbetlere yol açabilir.

    Nöbetin nedeni tümör yada başka bir hastalık değilse, epilepsinin ilerlemesi söz konusu değildir, bazen yaşla birlikte nöbet sıklığı da azalabilir.

    Epilepsi nöbetleri, çoğu zaman insana çok uzun sürüyor gibi gelse de 1-3 dakika içinde kasılmalar biter ve hastalar belli bir süre sonra nöbet öncesindeki normal aktivitelerini kazanırlar.

    Epilepsi bulaşıcı bir hastalık değildir. Epilepsili kişinin hastalığının başkaları tarafından bilinmemesi için bir neden yoktur. Yakın arkadaşlarınız, akraba ve komşularınız, öğretmeniniz hastalığınız hakkında bilgi sahibi olmalıdır. Epileptik kişi nöbetleri iyi kontrol edildiğinde, iyi yaşayabilir, eğlenebilir, çalışabilir ve toplumun aktif bireyi olabilir.”

    Op.Dr. Kerem Bıkmaz, epilepsili kişinin evlenebileceğini ve çocuk sahibi olabileceğini kaydederek, “Epilepsili kadınlara planlı gebelik önerilir, bu nedenle gebe kalmadan önce mutlaka doktoru ile görüşmelidir. Tedavide kullanılan ilaçların çocuk üzerine değişik etkileri nedeniyle; gebelik öncesi nöbetlerin tipine ve durumuna bakılarak uygun ilaç ve dozu doktor tarafından düzenlenmelidir.

    Nöbet Tipleri; Epilepsi nöbetleri, değişik tiplerde olabilir. Nöbetler; büyük (genel, jeneralize tonik-klonik, Grand mal, sadece yüz, kol yada bacakta kasılma (basit parsiyel) veya anlamsız konuşma ve davranışlar ile karakterize (kompleks parsiyel)) nöbetler şeklinde ortaya çıkabilir.

    Epilepsi tanısında en önemli nokta; nöbetler hakkında verilen bilgidir. Özellikle nöbeti gören kişinin doktor tarafından dinlenmesi gerekir. O nedenle birisi nöbet geçirdiğinde nöbet hakkında notlar almak hatta video çekmek çok yarar sağlar. Genel fizik ve nörolojik muayene yapıldıktan sonra başvurulacak ilk labaratuar inceleme aracı; elektroensefalografi (EEG) dir. Bu tetkik, saçlı deriye elektrotlar yapıştırılarak beyin dalgalarının kaydedildiği bir yöntemdir.”

    Nöroşirurji Uzmanı Op.Dr. Kerem Bıkmaz son olarak şunları ifade etti;

    “Epilepsi ilaçla ya da cerrahi olarak tedavi edilebilen, çoğu hastada (%70-75) tek ilaçla nöbetlerin kontrol altına alınabildiği bir hastalıktır. Epilepsili hasta ilacını kullanarak aktif bir yaşam sürebilir. Epilepsi tedavisinde kullanılan ilaçlar; hastanın yaşına, fiziksel durumuna ve nöbet tipine göre uzman doktor tarafından verilmelidir. Bilinçsizce kullanılacak ilaç, nöbetleri önlemediği gibi istenmeyen yan etkilere de neden olabilir.Eğer tedaviyle nöbetler birkaç yıl (hastanın durumuna göre 2-4 yıl gibi) arka arkaya görülmezse, doktor kontrolünde ilaçların azaltıp kesilmesi denenebilir. Epilepsi cerrahisi, nöbetleri (bayılmaları) ilaçlar ile kontrol altına alınamayan hastalarda uygulanabilecek olan bir tedavi yöntemidir.”

  • Katarakt her yaşta görülebilir

    Özel Esentepe Hastanesi Göz Hastalıkları Bölümü Prof. Dr. Berkant Kaderli, katarakt problemi, ileri yaş hastalığı olarak bilinse de bebeklikten yaşlılığa kadar hemen her yaşta görülebildiğini söyledi.

    Halk arasında göze perde inmesi olarak dillendirilen ve düşme, çarpma, travma veya kortizon kullanımı gibi çeşitli sebeplerinin tetiklemesiyle, göz içindeki doğal lensin saydamlığını kaybedip, koyulaşması ve bulanıklaşması şeklinde ortaya çıkan katarakt problemine ilişkin önemli bilgiler veren Kaderli, “Teknolojinin hızla gelişmesiyle birlikte, günümüzde pek çok sağlık sorunu problemsiz şekilde çözülebilirken, özellikle ilerleyen yaşlarda çok sık rastlanan katarakt problemiyle ilgili de narkozsuz ve iğnesiz şekilde başarılı sonuçlar elde edilebiliyor. Bebeklikten yaşlılığa kadar hemen her yaştaki kişide rastlanabilen kataraktın, erken tedavi edilmediği takdirde ilerleyen dönemde göz tembellikleriyle sonuçlanabilir. Görme kalitesinde azalma ve renklerde soluklaşma gibi şikayetlerle ortaya çıkan katarakt, kişinin günlük yaşamını olumsuz yönde etkilemektedir. Ortalama 55-60 yaş civarındaki kişilerde, gözün merceğinde başlayan hafif bir matlaşma ve sertleşme ile kendini gösteren katarakt problemi, ileri yaş hastalığı olarak bilinse de bebeklikten yaşlılığa kadar hemen her yaşta görülebiliyor. Kataraktın ilaçla tedavisi olmadığı için cerrahi operasyon şarttır. Gelişen teknoloji sayesinde FAKO (Fakoemülsifikasyon) tekniği ile yapılan ve narkozsuz ve iğnesiz şekilde yapılan operasyonlardan son derece başarılı sonuçlar alınmaktadır” dedi.

    Katarakt operasyonunda, saydamlığını kaybeden opaklaşmış lensin alınmasından sonra, yerine yapay mercek yerleştirilerek hastanın tekrardan kaliteli şekilde görmesinin sağlandığını aktaran Prof. Dr. Berkant Kaderli, “Katarakt sorunu tedavi edilmezse zaman içerisinde ilerleyerek görmeye tamamen engel olabilir. Göz içine yerleştirilen lensler, gözü olabildiğince numarasız duruma getirmeyi hedefliyor. Özel olarak hazırlanan bu lensler, gündüz görüşünün net olmasını sağlamanın yanı sıra kontrast özelliği ile gece görüşünü de kaliteli duruma getiriyor. Yöntemin dikişsiz, ağrısız ve damla anestezisi ile yapılması hastaya büyük avantajlar sağlamaktadır. Bu işlem genellikle 20-30 dakika sürmekte ve hasta 2-3 gün içerisinde normal yaşamına dönebilmektedir” diye konuştu.

    Yetersiz beslenme, gözlerin güneş ışığına fazla maruz kalması ve sigara kullanımının da katarakt problemini tetikleyen faktörler olduğunun altını çizen Dr. Kederli ayrıca, ilerleyen yaşla birlikte bireylerde katarakt, göz tansiyonu, sarı nokta hastalığı, göz altı torbaları gibi sorunların daha sık görüldüğünü sözlerine ekledi.

  • Bakan Eroğlu: “ 2017 Yılında Ergene, Gözle Görülebilir Hale Gelecek”

    Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu, Ergene Havzası Koruma Eylem Planı Koordinasyon Toplantısı’nda yaptığı konuşmada, “2016 yılında arıtma tesisleri, kollektörler, kanalizasyon sistemi bitecek. 2017 yılında da deşarj bitecek. Böylece inşallah 2017 yılında Ergene renginde gitmesiyle daha gözle görülebilir hale gelecek” dedi.

    Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu, Ergene Havzası Koruma Eylem Planı Koordinasyon Toplantısı’na katıldı. Üsküdar’da bulunan Devlet Su İşleri (DSİ) 14’üncü Bölge Müdürlüğü’nde yapılan toplantıda açıklama yapan Bakan Eroğlu Ergene Havzası Koruma Eylem Planı’nda gelinen son durumu basın mensuplarıyla paylaştı.

    Ergene Havzası Koruma Eylem Planı çerçevesinde bilgiler aktaran Bakan Eroğlu, “Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, Gıda Tarım hayvancılık Bakanlığı büyükşehir belediye başkanları, vali ve diğer belediye başkanlarımız kanalizasyon idareleri olsun hepsi buraya dahil oluyor. Dolayısıyla inşallah bu konuda çok önemli mesafeler kat edeceğiz. 31 Aralık 2019 saat 16.00’da bitirmek üzere arkadaşlara talimat verdim. Bir de büyümek çok maliyetlidir, arkadaşlara müşterek arıtma tesisleri yapın diye söyledik. Şimdi bizim hedefimiz pırıl pırıl bir Ergene Nehri hazırlamak. Uzunluğu 283 kilometre toplam su potansiyeli de yaklaşık 1.7 milyar metreküp. Bunun yüzde 78’i yüzey suyu, geriye kalan yüzde 20’si yeraltı suyudur” dedi.

    “TRAGEP ’İ 31 ARALIK 2019 SAAT 16.59’DA BİTİRMEK İÇİN KESİN TALİMAT VERDİM”

    Ergene Havzası eylem planı haricinde başka projelerin de hayata geçirdiklerini sözlerine ekleyen Bakan Eroğlu, “Bir de TRAGEP adıyla Trakya Gelişim Projesi hazırladık. Burada özellikle 2019 yılı sonuna kadar TRAGEP ’i de bitireceğiz. Yani orada yapılacak barajlar, göletler, sulama tesisleri, ağaçlandırma faaliyetleri, dere ıslahları, erozyon kontrol faaliyetleri var. Bunların tamamını TRAGEP ’i 31 Aralık 2019 saat 16.59’da bitirmek için arkadaşlara kesin talimat verdim. Büyük yatırımlar yapılacak, Yaklaşık olarak bunun da maliyeti 10 milyar TL. yani bu yıla kadar yapılan en büyük yatırım” diye konuştu.

    “SU ÜRÜNLERİ YAPACAK GÜCÜMÜZ DE, TEKNOLOJİMİZ DE VAR”

    Bakan Eroğlu sözlerini şöyle sürdürdü:

    “Biz şimdi inşallah bu yılın sonunda 3.üncü sınıfı yakalayacağız. Sulamada sanayide kullanılabilir hale gelecek. Dünyadaki olan bu. 2020 hedefi ileri bir hedef. İhtiyacı varsa su ürünleri yapacak gücümüz de, teknolojimiz de var. Sayın Cumhurbaşkanımızın talimatıyla Ergene Havzası’na su koyma eylem planını artık kim nasıl yapacak, ne kadar maliyeti olacak bunun bütçesini hazırlamak suretiyle 2011 yılında harekete geçtik. Bu noktada mesuliyeti biz üstlendik. 15 tane başlık var, peki bu plan nedir? Gerçekte anlattığım konuları burada uygulama fırsatı bulduğum için bende sevinçliyim. Bize biraz maliyeti fazla, tuzlu oldu ama neticede ülke için çok önemli.15 başlık kısaca bunlardan dereleri ıslah ediyoruz, bu gerçekten de çok önemli. Belediyelerin su arıtma tesislerini inşa ediyoruz, şu anda hatta Lüleburgaz’ı dahil edersek 13 tane bunlardan 12 tanesi hemen hemen bitmek üzere, 10 tanesi bitti. Ayrıca biliyorsunuz organize sanayi bölgeleri dedi ki ’bizim problemimiz’ var. Bilim sanayi ve Teknoloji Bakanımız sanayicilerle birlikte ıslah organize sanayi bölgeleriyle ilgili bir kanun çıkardık.”

    Yapılan arıtma tesislerinden de bahseden Bakan Eroğlu, “Denetimler sıklaştı, deşarj standartları yeniden düzenlendi. Çünkü efendim renk problemi var içinde organik kirlilik belki yok ama vatandaş onun temiz olduğuna inanmaz. Bu bakımdan renk kriteri de getirdik. Ayrıca taşkınlar ve yer altı suları kullanımı kontrol altına alınıyor. Ayrıca Trakya’da barajlar, göletler inşa ederek yeraltı çekimini azaltmak hem de onu içmede kullanmak için çok sayıda baraj ve gölet inşa ediyoruz. Bu nereden nereye geldiğimizin açık göstergesidir. Bu yaptığımız arıtma tesisleri dünyanın en ileri teknolojisi, çok iyi arıtma yapan işletilmesi kolay biyolojik olarak azot ve fosfor gideren muhteşem bir sistem. Tabi bunu iyi işletmek gerekiyor. 28 dere ıslahı yapılması gerekiyordu. 23 projeyle 296 km dere ıslah ettik. 5 tane var 94 km inşallah onu da arkadaşlara talimat verdim çok hızlı bir şekilde tamamlayacaklar. 2019 yılı sonunda bunu bitiyoruz” diye konuştu.

    “2017 YILINDA ERGENE GÖZLE GÖRÜLÜR HALE GELECEK”

    Katı ve tehlikeli atık işleme tesisleri konusunda belediyelere önemli roller düştüğünü belirten Bakan Veysel Eroğlu, “Özellikle 2016 yılında arıtma tesisleri kollektörler kanalizasyon sistemi bitecek. Dolayısıyla 2017 yılında da deşarj bitecek. Böylece inşallah 2017 yılında Ergene renginde gitmesiyle daha gözle görülebilir hale gelecek” dedi.