Etiket: Göçü

  • Yayla Göçü Başladı

    Doğu Karadeniz’in yaylalarında karların erimeye başlaması ile besiciler küçük baş hayvanlarını yaylalara götürmeye başladı.

    Geçtiğimiz yıl kış mevsiminin başlarında yaylalardan kış şartlarının daha yumuşak geçtiği alçak kesimlere göçen yaylacılar, havaların ısınması ve yaylalardaki karların erimeye başlaması ile göçe başladı. Geçtiğimiz yıl kış aylarının başlaması ile 250 baş koyun ve keçi ile Anzer Yaylası’ndan İyidere İlçesi’ne göç eden Ali İhsan Kolcuoğlu, yayla göçü için erken davrananlardan. Yayla yollarının açılması ile hayvanları ile yola çıkan Kolcuoğlu, 2-3 gün içerisinde Anzer Yaylası’na ulaşmayı planlıyor. Kolcuoğlu, hava şartları el verirse Ekim veya Kasım ayına kadar yaylada kalmak istediklerini söyledi.

    Göç sırasında Rize-İkizdere yoluna yayılan hayvanlar ilginç görüntüler oluşturdu. Zaman zaman yolu kaplayan hayvanlar trafiğin durmasına da neden oldu.

  • 17. Tarım Ve Seracılık Festivali’nde Yörük Göçü Canlandırıldı

    Antalya’nın Kumluca ilçesinde düzenlenen 17. Tarım ve Seracılık Festivali kapsamında “Yörük göçü” canlandırıldı.

    17. Tarım ve Seracılık Festivali etkinlikleri kapsamında Yörük göçü canlandırıldı. Deve, at, eşek, keçi, koyun, köpeklerin de bulunduğu kortej, Hükümet Konağı önünden Karatepe Stadı’na geldi. Vatandaşlar, Yörükler’in çadırları, yiyecekleri, geleneksel kıyafetleri ve tarım aletlerini de görme fırsatı buldukları yürüyüş sırasında kortejdekilere ellerindeki Türk bayraklarıyla sevgi gösterilerinde bulundu. “Diriliş Ertuğrul” dizisinde Süleyman Şah karakterini canlandıran Türk sinemasının önemli isimlerinden Serdar Gökhan da etkinliğe at üzerinde katılarak, vatandaşları selamladı. Etkinliğe ayrıca tarihi Kırkpınar Yağlı Güreşleri başpehlivanlarından Ali Gürbüz, Orhan Okulu ve Hasan Tuna da katıldı.

    Yörük göçü canlandırma kortejinin ardından saygı duruşunda bulunularak, İstiklal Marşı okundu. Yapılan duanın ardından bir konuşma yapan Kumluca Belediye Başkanı Hüsamettin Çetinkaya, “Ülkemizde yaşanan terör olaylarından dolayı festivalimiz buruk geçiyor. Ama yaptığımız etkinlik birlik ve beraberliğimizi pekiştiriyor. Bilinsin ki Yörükler var olduğu sürece ay yıldızlı bayrağımız sürekli gönderde kalacak, yere düşmeyecektir. Yörükler bugün bu etkinlikte bu mesajı vermiştir” dedi.

    Sembolik göçün ardından festivalde halat çekme yarışı yapıldı. Halat çekme yarışına ilçeye bağlı mahalle muhtarlarının hazırladığı takımlar katıldı. Sarıkavak ve Göksu takımları yarıştığı sırada halat koptu. Kafasını beton zemine çarpan Sarıkavak Mahallesi takımında yarışan Musa Kökez (45), ambulansla Kumluca Devlet Hastanesi’ne kaldırıldı. Kökez’in sağlık durumunun iyi olduğu, çarpma sonucunda bayıldığı belirtildi.

  • Ege’de Mülteci Göçü Azaldı

    İzmir, Balıkesir ve Çanakkale sahillerinden Ege’ye açılarak Yunanistan adalarına gitmek isteyen düzensiz göçmen sayısında azalma olduğu bildirildi.

    Karada polis ve jandarma ekiplerinin, denizde ise Sahil Güvenlik Komutanlığı ve Deniz Kuvvetleri Komutanlıklarına bağlı ekiplerin yoğun mesaisi ile düzensiz göç olayında büyük bir başarıya imza atılıyor. Mart ayında 8 bin 101 düzensiz göçmen Ege denizini geçmeye çalışırken, nisan ayının ilk yarısında rakam 986’ya düştü. Mart ayında denizlerde 167 olay gerçekleşirken ilk on beş günde sadece 20 düzensiz göç olayı önlendi. Yıl başından bu yana 2016 yılında Ege denizinde 22 bin 363 düzensiz göçmen ölüm yolculuğundan kurtarılırken, 173 kaçak göçmen ise soğuk sularda hayatını kaybetti.

  • Antmen: “Kontrolsüz Suriyeli Göçü Ve Ekonomik Koşullar Davaları Patlattı”

    Mersin Barosu Başkanı Alpay Antmen, hem ekonomik koşulların ağırlaşmasının hem de yüz binleri aşan kontrolsüz, kimliksiz en fazla Suriyeli göçü almasının Mersin’de ceza ve icra davalarını patlattığını söyledi.

    Mersin Barosu Başkanı Antmen, yaptığı açıklamada, Mersin’de son dönemde hukuki sorunların ve ihtilafların arttığını, bunun da Mersin Adliyesi’ne çok fazla iş yükü bindirdiğini belirtti. Mersin’in iyi yönetilmediğini, bunun bu kentte yaşayan herkesin suçu olduğunu öne süren Antmen, Türkiye’nin geneli itibariyle en çok Suriyeli misafir göçü alan kentin Mersin olduğuna dikkat çekti. Antmen, “Yüz binleri aşan rakamlarda kontrolsüz, kimliksiz, nasıl geçindiğini, daha sonra ne olacağını bilmediğimiz kişiler Mersin’de cirit atıyor. Akşamları Çamlıbel, Silifke Caddesi, Atatürk Parkı, hafta sonları ise Adnan Menderes Bulvarı, Mezitli artık Mersin’in dokusunu yansıtmayan ve Mersin’de yaşayan diğer insanları buradan uzaklaştıran bir yapıya sahip olmaya başladı. Bu çok önemli” dedi.

    “TÜRKİYE’NİN HATALI SURİYE POLİTİKASI NEDENİYLE MERSİN’İN EKONOMİSİ BİTMİŞTİR”

    “Bu kentin iyi yönetilmesi lazım” diyen Antmen, Mersin’in trafik başta olmak üzere Suriyeliler sorunu ve ekonomik sorunları olduğuna işaret etti. Mersin’in daha sanayi kenti mi, turizm kenti mi olduğunun bile belli olmadığını dile getiren Antmen, “Akkuyu Nükleer Santrali’nden mi bahsedelim veya çevreyi kirleten sanayi yatırımlarından mı bahsedelim? Eğer burada turizm istiyorsanız, doğa istiyorsanız, buraya nükleer santral yapamazsınız. Bunların hepsi birbirini tetikliyor. Türkiye’nin hatalı Suriye politikası nedeniyle Mersin’in ekonomisi bitmiştir. Ne Irak ile ne Suriye ile artık ticaret yapamıyoruz. Burası bir liman. Yabancı ülkelerden gelecek malların karayoluyla Suriye’ye, Irak’a gönderilmesi gerekiyor. Bunu yapamıyoruz, çünkü Suriye bir bataklık” diye konuştu.

    “MERSİN’DE CEZA VE İCRA DAVALARI PATLADI”

    Mersin’de bir taraftan ekonomik koşulların ağırlaşması, bir taraftan yoğun Suriyeli göçü nedeniyle hukuki sorunların ve ihtilafların da arttığına dikkat çeken Antmen, “İnsanlar mutsuz. Evde kavga, sokakta kavga, aile içi şiddet artıyor. Onun dışında insanlar arasındaki uyuşmazlıklar artıyor ve bu adliyenin iş yükünü artırıyor. Mutsuz insan karşısındakileri de mutsuz eder ve ceza davaları patlıyor. Onun yanında zaten esnafımızda para kalmadı, ticarette iş yapılamıyor, sanayicimiz kan ağlıyor. Bu nedenle iş davaları arttı, işçi ve işveren arasındaki uyuşmazlıklar arttı. İcra davaları arttı. Çek-senet tahsil edilemiyor ve bu bir kartopu olarak, birbirini daha çok etkileyerek adliyede de büyük sıkıntı veriyor” ifadelerini kullandı.

    Şu an için Mersin Adliyesi’nin fiziki şartları iyi olduğunu, ancak özellikle icra daireleri için personelin yetersiz kaldığını kaydeden Antmen, “Ama mahkeme adedi, hakim ve savcı adedi anlamında iş yükünü karşılayacak durumda. Bu arada, hakim ve savcıların tam bağımsız olmaları, hiç kimseden emir, talimat, tavsiye almadan işlerini yapmalarını gerekiyor. Avrupa’da bir hakim ağır cezada yılda 30 dosyaya bakıyorsa, burada belki 600 dosyaya bakıyor. Biz hakim ve savcıları kendi hallerine bıraksak tayin ve terfi korkusuyla karar vermeyecekler. Hiç kimseden ürkmeyecekler. Gerçekten üzerlerine ne kadar yük yüklerseniz yaparlar ama yeter ki, rahat bırakalım onları” şeklinde konuştu.

    “BU KADAR BÜYÜK ÇEZAEVİ YAPILMASININ CEVABI POLİTİK”

    Tarsus ilçesine yapılmakta olan Türkiye’nin en büyük cezaevini de değerlendiren Antmen, suç ve suçlu olduğu sürece, suçlunun ıslah edilmesi için cezaevlerine ihtiyaç olduğunu vurguladı. “En büyük cezaevi Mersin’in imajını etkiyecek” kaygılarına değinen Antmen, şunları söyledi: “Niye bu kadar çok cezaevi var ya da niye bu kadar büyük cezaevleri yapılıyor? Onun cevabı da politik, toplumsal eğitim eksikliği ve aslında siyasi iktidarlar. Siyasi iktidarlar genel olarak buna çözüm bulmak zorunda. Tarsus’a bir bölge cezaevi yapılması Mersin’in imajı anlamında ‘Bu kadar çok suç mu işleniyor ki, bu kadar büyük cezaevi yapılıyor?’ diyebilirsiniz. Ama tutuklular hariç, hükümlüler Mersin’de yargılandıktan sonra Türkiye’nin her yerinde başka illere de gönderilebilir veya başka illerden de Mersin’e gelebilir.

    “TARSUS CEZAEVİNİN EN BÜYÜK EKSİĞİ KADIN HAPİSHANESİ OLMAMASI”

    “Tarsus’a yapılan cezaevinin en büyük eksiği, bir kadın hapishanesi olmaması” diyen Antmen, bunun kadın tutuklular açısından olumsuzluklar oluşturacağına işaret ederek, şöyle devam etti: “Siz eğer yargılama safhasında Mersin’de yargıladığınız bir kadını, Adana’nın Karataş ilçesinden 120-130 kilometre öteden getirirseniz, bu onun yorgun bir halde hakim karşısına çıkmasına ve kendisini iyi ifade edememesine neden olur. Bu doğru değil. SEGBİS ile elektronik ortamda dinlerseniz bu da olmaz. Çünkü yargılamada yüzyüzelik ilkesi vardır.”

    Toplumda, Tarsus’a bu kadar büyük cezaevi açılmasının ekonomiyi canlandıracağı yönünde bir beklenti de oluşturduğunu belirten Antmen, sözlerini şöyle tamamladı: “İnsanlar, ‘Cezaevi açıldığında buraya insanlar gelip gidecek, sanki bir cezaevi turizmi gibi bölgeye para akacak’ diye düşünüyor. Evet, ona da varız. Fakat bunlar devlet politikası olarak çözümlenmesi, önleyici suçla mücadelenin yapılarak cezaevlerini en az gerektirecek hale getirilmesi gerekiyor. Mesela Silivri Cezaevi gibi bir zindanın Türkiye’de olmaması lazımdı.”

  • Van’da ’İnci Kefali Göçü’ Toplantısı Yapıldı

    Van İl Gıda, Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğü tarafından ’İnci Kefali Göçü’ toplantısı yapıldı.

    Gıda, Tarım ve Hayvancılık İl Müdürlüğü binasında düzenlenen koordinasyon toplantısına Van Vali Yardımcısı Vefa Kaya, kurum amirleri, emniyet, jandarma temsilcileri ve Gıda, Tarım ve Hayvancılık İl Müdürlüğü çalışanları katıldı. İnci kefali göçünün yanı sıra inci kefalinin Van için taşıdığı öneme dikkat çekilen toplantıda konuşan Gıda, Tarım ve Hayvancılık il Müdürü Fevzi Altuner, Van’da inci kefali ile geçimini sağlayan ailelerin olduğunu söyledi. Altuner, “Bu nedenle bundan sonraki nesillere devamını sağlamak çok önemlidir. Bunu da yapmanın bir yolu var. Balığın üremesinin gerçekleştiği Nisan-Temmuz ayları arasına avcılığına yasak getirmek gerekiyor. Yapmış olduğumuz bu toplantı da İnci Kefalinin önemine ve avcılıkta alınacak önlemleri konuşacağız” dedi.

    Altuner’in konuşmasının ardından İnci Kefali balığının yaşam koşulları, avlanma türleri ve alınacak önlemler hakkında sunumlar yapıldı.