Etiket: Gerek

  • Bakan Tüfenkci: “Turizm Sektöründe Morallerin Bozulmaması Gerek “

    Gümrük ve Ticaret Bakanı Bülent Tüfenkci, turizm sektöründe morallerin bozulmaması gerektiğini söyledi.

    Sabah saatlerinde Beldibi bölgesinde kaldığı otelden bota binerek Antalya Limanı’na gelen Bakan Tüfenkci, liman sahasındaki gümrük bölgesi ile Antalya Serbest Bölge’de incelemelerde bulundu. Limanın gümrük sahasındaki konteyner araçlar için x-ray mobil tarama cihazını inceleyen Bakan Tüfenkçi, ardından Gümrük Muhafaza Kaçakçılık ve İstihbarat Müdürlüğünü ziyaret etti. Tüfenkci’ye müdürlük bünyesinde bulunan narkotik dedektif köpek ‘Kral’ ve narkotik dedektif köpek evi ile ilgili bilgi verildi. Bakan Tüfenkci daha sonra Antalya Serbest Bölge içinde bir yat firması tarafından bir ay önce denize indirilen 22,5 milyon EURO değerindeki Sarp46 isimli yatı gezdi. Yatın Türkiye’de üretilen en büyük çelik gövde üzeri kompozit motorlu 46 metrelik ultra lüks yat olduğu öğrenilirken Bakan Bülent Tüfenkci daha sonra Batı Akdeniz Gümrük ve Ticaret Müdürlüğü’nü ziyaret etti.

    “ŞUBAT AYINDA SANAYİ ÜRETİMİ YÜZDE 5,8 ORANINDA ARTTI”

    Gümrük ve Ticaret Bakanı Gümrük ve Ticaret Bakanı Bülent Tüfenkci, TÜİK verilerine göre şubat ayı sanayi üretiminin artış gösterdiğini ifade etti. Bakan Tüfenkci, “TÜİK’in de yaptığı açıklamayla şubat ayı sanayi üretimi yüzde 4,5-5 düzeyinde beklenirken, beklentilerin çok üzerinde yüzde 5,8 oranında artış gösterdi. Bu son 6 ayın en yükseğine ulaşmış durumda sanayi üretimi. Bu artışın yüksek çıkması aynı zamanda imalat sanayinin iyi gidişinin göstergesine işaret etmekte. Otomotiv sektöründeki yüzde 3’lük düşüş esasında beklenen bir düşüş ve genel olarak olumsuzluğu yansıtmamakta. Tekstil kimya, giyim gibi diğer sektörde çift haneye yakın hatta çift hanenin de üzerinde büyüme göstermesi ihracatımız açısından da olumlu ve geleceğe umutla bakmamız gereken göstergelerden biri. Özellikle arındırılmamış sanayi üretiminin şubatta yüzde 8,5 ile oldukça yüksek bir artış göstermesi bu değerin Türkiye ekonomisinin yakalamış olduğu büyüme trendinin en önemli göstergelerinden birisi. Bu rakamlar Türkiye’nin 2015’in son çeyreğindeki güçlü büyüme isteği ve büyüme rakamlarının 2016’nın ilk çeyreğinde de devam edeceğini ve 2015’te yakalanan yüzde 4’lük büyümenin 2016’da da artarak devam etmesi yönünde sinyal olması, özellikle Türk ekonomisi için önemli veriler” dedi.

    “SADECE RUSYA’YA YAPILAN İHRACATTA DÜŞÜŞ VAR”

    Özellikle yeni piyasalara doğru yeni üretimleri teşvik etmenin önemine değinen Gümrük ve Ticaret Bakanı Bülent Tüfenkci, “Katma değeri yüksek üretimleri teşvik etmemiz lazım. Antalya bunun güzel örneklerinden birisi. 24 Kasım’dan sonra Rusya ile yaşanan uçak krizinden sonra, özellikle Antalya’daki sebze meyve üreticilerimiz büyük bir endişe duymuşlardı ve bu endişelerini haklı olarak bizlere de yansıtmışlardı. Bugün burada batı Akdeniz Gümrük ve Ticaret Müdürümüzün sunumunda da gördüğümüz gibi esasında bizim sebze ve meyve ihracatımızda çok büyük oranlarda düşüş olmadığını gördük. Sadece Rusya’ya yapılan ihracatta düşüş olduğunu, ama alternatif pazarlarda Belarus’a yapmış olduğumuz sebze meyve ihracatının, Almanya’ya yapmış olduğumuz sebze meyve ihracatının, Romanya’ya yapmış olduğumuz sebze meyve ihracatının arttığını görüyoruz. Bu da şunu göstermektedir ki biz özellikle Antalya yöresinde bulunan sebze meyve üreticilerine vermiş olduğumuz sözü tuttuğumuzu gösterir. Onların önünü açtık, destekledik ve yeni pazarlara yönlendirdik.

    Sadece mevcut yeni pazarlara değil alternatif yeni pazarlara da ulaşmamız lazım” diye konuştu.

    “TURİZM SEKTÖRÜNDE MORALLERİN BOZULMAMASI GEREK”

    Gıda, tarım ve Hayvancılık Bakanlığı ile birlikte çalışarak yeni pazarlara uygun sebze meyve üretmelerinin gerektiğini ifade eden Bakan Tüfenkci, konuşmasını şöyle tamamladı:

    “Bizim sadece belli bölgelere sebze ürettiğimiz zaman veya meyve ürettiğimiz zaman bir sıkıntı olduğunda bunun direk üreticilere yansıdığını görüyoruz. Ama yapacağımız çalışmayla alternatif pazarlara alternatif ürünleri sebze meyvede de hayata geçirmiş olacağız. Yine özellikle batı Akdeniz için önemli olan Antalya serbest bölgesinin yüzde 100 dolu olması, yeni yatırımcıların sıra beklemesi ve arkadaşlarımız büyütmek için çaba göstermesi, Türkiye ekonomisi ve özellikle bu bölge ekonomisi için önemlidir. Bizler de bakanlık olarak yardım edeceğimizin sözünü verdik. Buranın bir ihtisas serbest bölgesi haline gelerek özellikle yatçılıkla ilgili önemli firmalarımızı bünyesinde barındırması ve buna yönelik üretimleri barındırması, yatçılığın rekabet edilebilirliğini de göz önüne aldığımızda buraların daha fazla desteklenmesi gerekir. Esasında Antalya tipik bizim anladığımız anlamda sanayi şehri olmamasına rağmen ihracat rakamlarıyla ithalat rakamlarıyla Türkiye’nin önemli illerinden biri. Antalya daha çok hizmet ağırlıklı ihracat yapıyor. Daha çok sebze meyve ağırlıklı ve onun türevleriyle ilgili ihracat yapıyor. Buna göre ihracatı hızlandırma ve kolaylaştırma noktasında gümrük ve iç ticareti düzenleyen bir bakanlık olarak buna katkı sunmamız gerekir. Özellikle turizm bakanlığımızın bu bölgesindeki turizm sektörü ile yaptığı görüşmeler neticesinde oluşturduğu paket yürürlüğe girmiş durumda. Bunun yansımalarını önümüzdeki dönem inşallah göreceğiz. Onun için arkadaşlarımız özellikle turizm yatırımında bulunan arkadaşlarımızın morallerini bozmadan alternatif turizm potansiyellerini değerlendirerek kaliteli hizmet sunduğumuz her yerde biz bu yatakları rahatlıkla pazarlayabiliriz. Hükümetimiz de bu konuya ciddi anlamda kafa yormakta ve ilave teşviklerle bu bölgeleri destekleyeceğiz.”

  • “Sandıktan Korkmanıza Gerek Yok”

    20 Mart 2016 Pazar günü gerçekleştirilecek olan Nevşehir Esnaf ve Sanatkarlar Kredi Kefalet Kooperatifine Başkan adayı olan, Esnaf Odaları Birlik Başkanı İsmail Ördü, yapılacak genel kurulda seçimin nasıl yapılacağına o gün orada bulunacak esnaf sanatkarın karar verebileceğine dikkat çekerken, seçimin kapalı zarf usulü ile yapılmasının en doğru tercih olacağına işaret etti.

    Seçim sürecinin kısa olmasına karşın beraber hareket ettiği ekip ile birlikte özverili bir çalışma yürüttüklerini belirten Birlik Başkanı ve Kredi Kefalet Kooperatifi Başkan Adayı İsmail Ördü, “Öncelikle bugün özel bir gün. Çanakkale Zaferimizin 101. yıldönümü. Bu vesile ile tüm Çanakkale de destan yazan Şehitlerimizi anıyorum. Bilindiği üzere 20 Mart 2016 Pazar günü Nevşehir Esnaf ve Sanatkarlar Kredi Kefalet Kooperatifimizin genel kurulu var. Normalde önümüzdeki yıl olması gereken seçim bir yıl önceye çekilmiş durumda. Kısa bir süre olmasına karşın biz ekibimizle beraber özverili bir çalışma yürüttük. Bu çalışmalarımız esnasında karşılaştığımız bazı sorunlar vardı. Üye listesini bize vermediler. Bu nedenle Bakanlığımızdan elde ettiğimiz liste ile ulaşabildiğimiz kadar üyemize ulaştık. Üyelerimize kendimizi anlattık ve görüşmelerde bulunduk. Pazar günü tüm kooperatif ortaklarımızı genel kurulumuza bekliyoruz. Ben şuna inanıyorum ki, bu genel kurulumuz ilimiz esnaf ve sanatkarına yakışır bir genel kurul olacaktır. Zira şu ana kadar yapılan hiçbir genel kurulumuzda da sorun yaşanmamıştır. Bizler esnafız. Ve esnaf ve sanatkarımızı karşı karşıya getirebilecek durumlardan öncelikle bizler kaçınırız. Bu nedenle hiçbir esnaf ve sanatkarımızın tedirgin olması gereken bir durum yok. Bu genel kurulumuzun bir düğün havasında gerçekleştirileceğine inancım tam. Karşılaştığımız konulardan biri benim birlik başkanı olmam nedeniyle iki görevi bir arada yürütüp yürütemeyeceğim soruldu. Zaten Türkiye’nin bir çok ilinde bu şekilde birlik ve kooperatif bir arada yürütülüyor. Bu nedenle herhangi bir sorun yok. Uyum içerisinde çalışmak adına biz aday olduk. Bunun bir sakıncası olacağını düşünmüyorum. Hatta daha verimli bir çalışma sergileneceği kanaatindeyim. Diğer yandan genel kurulda kanun açık oyla oylama yapılabilir der. Ama istenirse kapalı zarf usulü seçim yapılır. Kanunun bazı açıklarından yararlanıp açık oyla oylama yapılsın demek çok da doğru bir davranış olmaz. İki esnaf odası başkanı aday ve esnaf açık oylama olması durumunda hangisine bakıp oy kullanacak?. Tek adaylı bir genel kurulda açık oylama tercih edilebilir. Bin 158 üyesi bulunan bir kooperatifin açık oylama yapması hiçte mantıklı değil. Biz bu konuda mevcut yönetimle de görüştük ve kapalı zarf usulü seçim yapalım dedik. Ama onlardan bir cevap gelmedi. Biz bu konuda üyelerimizi bilgilendirdik. İnsanları açık oylama yapılacakmış gibi ve seçim salonuna gelmelerine gerek olmadığı gibi ifadelerden uzak durulmalı. Seçimin nasıl yapılacağını ne biz, ne mevcut yönetim, ne divan belirlemez. Seçim nasıl yapılacağına esnaf ve sanatkarımız, yani o gün salonda olacak olan arkadaşlarımızdır. Sandıktan korkmanıza gerek yok. Demokrasinin bir gereği bu. Genel kurulumuzun hayırlı uğurlu olmasını diliyorum” diye konuştu.

  • Özen: “Süper Lig İçin 10 Takımı Geçmemiz Gerek”

    Göztepe’nin yeni Teknik Direktörü Önder Özen, sarı-kırmızılı kulübe karşı büyük hayranlık duyduğunu söyledi. Özen, ilk olarak Denizlispor maçına odaklanmaları gerektiğini belirterek, “Direkt çıkmak için 10 takım, Play-off hattı için de birkaç takımı geçmemiz lazım ve 7 maçtır kazanamıyoruz” dedi.

    Göztepe’den teklif aldığı zaman oldukça heyecanlandığını belirten sarı-kırmızılı ekibin yeni Teknik Direktörü Önder Özen, “İlk teklif geldiği zaman çok mutlu oldum. Benim Göztepe’ye çok büyük bir hayranlığım var. Bunu herkes söyleyebilir ama ben bir hikayeyle de destekleyebilirim. 2010-2011 sezonunda ben 2. ligde antrenörlük yaparken Göztepe ile aynı gruptaydık. Ligin 11. haftasında, hafta arasında Alsancak Stadı’nda bir maç oynadık Göztepe’ye karşı. Hafta içi olmasına rağmen stadyum tamamen doluydu. Stada girdiğimiz andan itibaren büyülendim. 2. ligde, hafta arası maçı olmasına rağmen tamamen dolu bir tribün karşısında oynamak beni çok etkiledi. Temposu çok yüksek bir seyirci vardı. O gün içimden ‘Allah’ım nasip et, bir gün şansım olsun ben bu kulüpte çalışayım’ demiştim. O yüzden Göztepe’den teklif gelince çok heyecanlandım. Böyle büyük kulüplerden teklif almak çok özel bir durum” dedi.

    “BÜYÜK MESAJLAR VERMEYİ DOĞRU BULMUYORUM”

    “Bir büyük kulüpte görev yapıp, başarılı olup, camia ile bütünleşerek oralıymış gibi anılmak bana göre gerçek şampiyonluk demektir” diyen Göztepe Teknik Direktörü Önder Özen, “Ben çok isterim ki insanlar beni Göztepeli olarak ansın, ismimin önünde Göztepe ismi olsun” ifadelerini kullandı.

    İlk olarak Denizlispor maçına odaklanmaları gerektiğini belirten Özen, “Süper Lig’in en büyük favorisi’ haberleriyle başlanılan ligde şu an 11. sıradayız. Öncelikle bunu kabul etmemiz gerekiyor. Direkt çıkmak için 10 takım, Play-off hattı için de birkaç takımı geçmemiz lazım ve 7 maçtır kazanamıyoruz. Bu haldeyken büyük mesajlar vermeyi doğru bulmuyorum çünkü bugüne kadar kimse büyük mesajlar vermemesine rağmen ‘Göztepe favori’ şeklinde bir algı oluşmuş. Bu maçta galibiyete 3 puan veriyorlar. Biz bu 3 puanı alalım, ilk olarak benim hedefim bu. Eğer biz buna inanırsak tribüne baktığımızda o inanca sahip olmuş, enerjisi yüksek Göztepe taraftarını da orada görmek isteriz” dedi.

    Taraftarla birlik olmanın önemine de değinen Özen, “Kovalamaya değer hedeflerimiz var, sahaya Göztepe’nin forması çıkıyor ve herkes bunu en doğru şekilde temsil etmek zorunda. Biz hedefleri kovalamaya hazırız, taraftarımız da bunu cuma akşamı görecektir. Umarım cuma akşamı taraftarla olan görüşmemiz iyi geçer ve bizim hazır olduğumuza inanırlar. Biz de onların arkamızda olduklarını hissederiz ondan sonra el ele verir yürür gideriz” diye konuştu.

  • Başkan Çelik: “Kış Şartlarından Dolayı Endişelenmeye Gerek Yok, Yetiştiricilerimize Her Türlü Desteği Veriyoruz”

    Türkiye Damızlık Koyun Keçi Yetiştiricileri Merkez Birliği Genel Başkan Yardımcısı ve Van İli Damızlık Koyun Keçi Yetiştiricileri Birliği Başkanı Nihat Çelik, hayvan yetiştiricilerine her türlü desteği verdiklerini söyledi.

    Çelik, ülke genelinde ağır geçen kış şartlarında küçükbaş hayvan yetiştiricilerini uyararak, hayvanlarını beslemeleri konusunda tedbirli davranmaya davet etti.

    Başkan Çelik, yaptığı açıklamada, vatandaşlardan mağdur olmamaları yönünde azami gayret göstermelerini beklediğini ifade ederek, yetiştiricilere uyarı niteliğindeki açıklamasında şu görüşlere yer verdi: “Ülkemizin özellikle doğu kesimlerinde kış şartları oldukça ağır geçiyor. Meteoroloji bilgilerine göre de bu yıl daha da çetin geçeceğe benziyor. Van ilimiz ve Doğu Anadolu bölgesinde yoğun kış şartlarını yaşadığı bu dönemde 1 buçuk metreye varan kar yağışından dolayı birçok köy yolunun kapalı olması ve eksi 20 derecelere varan dondurucu soğuklar özellikle küçükbaş hayvan yetiştiricilerini çok zor durumda bırakmaktadır. Olaya bu pencereden baktığımızda hayvanlarını kış şartlarında olsa bile beslemek zorunda olan yetiştiricilerimizin işi daha da zorlaşmaktadır. Her ne kadar yaşadığımız kış şartları mevsimsel ve geçici bir dönem olsa da vatandaşlarımızın bu şartlardan fazlaca etkilenmemesi için yaz aylarından kışı geçirecek kadar yem stoğu yapmaları ve yapılan yem stoklarının zamana yayılarak daha bilinçli kullanmaları faydalı olacaktır. Bakanlığımız son yıllarda küçükbaş hayvancılığın gelişmesi için birçok destekler vermiştir. Bu manada geçmişte yaşadığımız her sıkıntımızda Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığımız gereken tedbirleri alarak yeterli desteği yetiştiricilerimize sağlayıp daima yetiştiricilerimizin yanında olmuştur. Bu nedenle yetiştiricilerimizin endişe etmemelerini ama yine de tedbirli olmalarını, hayvanlarının ağır kış şartlarından fazla etkilenmemeleri konusundaki ihtiyaçlarının karşılanması noktasında yetiştiricilerimizin gerekli tedbirleri alacağını düşünüyorum, bütün üyelerimize kolaylıklar diliyorum”.

  • “Domuz Gribi İle İlgili Paniğe Gerek Yok”

    Türkiye’nin farklı illerinde son günlerde yaşanan domuz gribi vakalarıyla ilgili olarak bir açıklama yapan Türkiye Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyolojisi Derneği (EKMUD) Başkanı Prof. Dr. İftihar Köksal, domuz gribi ile ilgili panik oluşturulacak bir durumun söz konusu olmadığını söyledi.

    Aynı zamanda Karadeniz Teknik Üniversitesi (KTÜ) Tıp Fakültesi İnfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyolojisi Anabilim Dalı Başkanı olan EKMUD Başkanı Prof. Dr. İftihar Köksal, son günlerde grip vakalarında yaşanan artış ve vatandaşların domuz gribi paniğine dikkat çekti.

    Önceden Kasım, Aralık aylarında başlayan grip vakalarının bu sene Aralık sonlarında başladığına vurgu yapan Köksal, “Dünyadaki iklim değişikliğine bağlı olarak bu sene grip mevsiminin biraz daha kaydığını görüyoruz. Eskiden Kasım, Aralık’ta başlayan vakalar bu sene Aralık sonu hatta Ocak Şubat aylarına kadar gideceğini düşünüyoruz. Fazlalaşacağını biliyoruz ve fazlalaştı da. Mevsimsel gribin yanı sıra domuz gribi vakaları da var. Ancak bu kadar panik yapacak kadar fazla vaka olmadığını ifade etmek istiyorum” dedi.

    “BÖLGEMİZDE DOĞRULANMIŞ VAKA YOK”

    Türkiye’nin münferit yerlerinde domuz gribi vaka bildirimlerinin olduğunu ancak Doğu Karadeniz Bölgesi’nde doğrulanmış vaka olmadığını kaydeden Prof. Dr. İftihar Köksal, “Domuz Gribi; 2009 yılında dünyada büyük bir salgına neden olmuş olup, aynı virüs 1918 yılında ’İspanyol gribi’ olarak bilinen salgında yaklaşık 100 milyon kişinin ölümüne yol açmıştır. O zaman şöyle bir sorunumuz vardı, H1N1 İspanyol gribi olarak tabir edilen bu hastalık 1918’den beri görülmemişti. Yani yeni yaş grubu yaşlılar hariç bu virüsle tanışmıyordu. Daha sonra aşılama programları başlatıldı. Bunun da yararını bu sene vakaların daha az olmasından görüyoruz. Türkiye’nin münferit yerlerinde domuz gribi vaka bildirimleri var. Ancak bizim bölgemizde doğrulanmış vaka yok. Bize grip belirtileriyle müracaat eden hastalara solunum yolu sekresyonlarında tarama yapıyoruz. Hangi virüse bağlı olduğunu görüyoruz. Çünkü influenza virüsünün bir çok türü var. Bunlardan sadece H1N1 domuz gribi olarak adlandırdığımız grip türü. Bunun içinde hastaların örnekleri Ankara’da Türkiye Halk Sağlığı Kurumu’na gönderilerek orada viroloji laboratuvarında araştırılıyor. Ancak oraya da o kadar lüzumsuz yığılma var ki bu kadar gereksiz örneğin gittiği bir ortamda gerçek vakalara tanı konulması son derece zor” diye konuştu.

    “Halkımızı panik halinde olmamaya davet ediyorum” diyen Köksal “Çünkü sağlık kurumları, acil servisler öyle bir hale geliyor ki işlerin yapamayacak duruma geliyorlar. Sonuçta domuz gribi de diğer griplerdeki gibi grip hastalığı. Klinik seyri olarak birbirinden farkları yok. Sadece risk grubu dediğimiz kişilerde hastalık ağır seyir ediyor. Zaten Türkiye’de de ölen vakalara baktığımız zaman bunların büyük bir çoğunluğunun altında farklı hastalıklar var. Bu nedenle o kadar paniğe gerek yok. Yeter ki nasıl korunulacağı bilinsin, yeter ki ne zaman doktora gidileceğine doğru karar verilsin, yeter ki ne zaman ilaç alınacak buna doğru karar verilsin” şeklinde konuştu.

    Panik havasından mutlaka uzaklaşılması gerektiğine dikkat çeken Dr. Köksal, “Panik havasından uzaklaşmamız gerekiyor. Panik oluşturulacak bir durum yok. Her boğazı ağrıyan, hafifçe ateşi çıkan hastanın ’ben domuz gribi oldum’ diye sağlık kuruluşlarına başvurması gerekmez. Orada gerçekten domuz gribi olarak başvurmuş hastaların tanısının konulmasında gecikmelere ve yığılmalara yol açabiliyorlar. Her klinik örnekten mutlaka domuz gribinin araştırılması gerekmiyor olduğunu biliyoruz. Grip testlerinin de yapılmasına gerek yok. Çünkü artık nelerin olduğunu biliyoruz. Şu anda Türkiye’de sadece H1N1 değil, mevsimsel grip yapan diğer türlerin de dolaştığını biliyoruz. Bu bakımdan çok telaş etmeye gerek yok. Bu hastalıktan korunmak tedavi olmasından yaşanan korkudan inanın çok daha kolay” ifadelerini kullandı.

    HASTALIĞIN BELİRTİLERİ NELERDİR?

    Domuz gribinin belirtilerinin mevsimsel gripten farklı olmadığını ifade eden Dr. Köksal, şu bilgileri verdi:

    “Domuz gribinin belirtileri mevsimsel gripten farklı değildir. Her grip hastasında görülen ateş, öksürük, boğaz ağrısı, baş ağrısı, kas ağrısı, halsizlik gibi belirtiler domuz gribinde de vardır. Ayrıca bulantı, kusma ve isal görülebilir. Her hastada bu belirtiler görülmeyebilir. Hastaların çoğunluğunda hafif seyreder. Hastalığın en korkulan yanı akciğerlerin etkilenmesi ve gribe bağlı zatürre gelişmesidir. Virüs akciğer hücrelerinde çoğalarak hücrelerin görevini yapamamasına, solunum sıkıntısına yol açabilir. Bazen bakterilerin eklenmesi ile bakteriyel pnömoni gelişebilir. Bazı vakalarda beyin ve kalp de etkilenebilir. Bulaşma yolları ise infekte kişilerin solunum yolu sekresyonlarında çok miktarda virüs vardır. Virüs bu kişilerden öksürme, hapşırma hatta konuşma sırasında damlacıklar aracılığı ile etrafa yayılır ve solunum yolu ile yayılır. Kontamine olmuş cansız yüzeyler de hastalığın bulaşmasında önemli rol oynar. Kuluçka süresi 1-4 gün arasında değişir. Hasta kişiler belirti çıkmadan 1-2 gün önce virüsü etraflarına yaymaya başlar ve bulaştırıcılık 4-7 gün devam eder” dedi.

    65 yaeş üzerindeki kişilerin risk altında bulunduğunu ifade eden Dr. Köksal,” Beş yaş altı çocuklar, gebeler, her yaş grubundan kronik hastalığı olanlar yani astım, kronik akciğer hastalığı olanlar, kalp hastaları, kronik böbrek hastaları, diyabet hastaları, bağışıklık sistemi baskılanmış olanlar, 65 yaş üzerindekiler grip için yüksek riskli kişilerdir. Domuz gribinden ölen hastaların bir kısmını genç erişkinler oluşturmakta olup bunların yüzde 30’unda altta yatan diğer hastalıklar da bulunmaktadır.”

    TEDAVİ VE KORUNMA

    Hastalığın korunma ve tedavi konusunda da uyarılarda bulunan Dr. Köksal, “Hastaların semptomlarına yönelik olarak ateş düşürücüler, bol sıvı ve istirahat tedavinin esasını oluşturur. Antiviral ilaçlar sadece alt solunum yolu enfeksiyonu belirtileri olan, hastaneye yatırılması gereken hastalara ve komplikasyon riski olan hastalara 48 saat içinde başlanmalıdır. Antibiyotikler bakteriyel enfeksiyon gelişen hastalar dışında kesinlikle kullanılmamalıdır. Korunmada en önemli noktalardan biri hasta kişilerin maske takmaları, ellerini sık sık yıkamaları, tokalaşma, öpüşme gibi davranışlardan uzak durmalarıdır. Kapalı ve havasız ortamlarda kalmamalı ve mekanlar sıkça havalandırılmalıdır. Hastalıktan korunmada en önemli bir diğer nokta aşılanmadır. İnfluenza yani grip aşıları koruyuculuk oranları çok yüksek aşılar olup beş yaş altı çocuklar, gebeler, her yaş grubundan kronik hastalığı olanlar yani astım, kronik akciğer hastalığı olanlar, kalp hastaları, kronik böbrek hastaları, diyabet hastaları, bağışıklık sistemi baskılanmış olanlar, sağlık çalışanları aşılanmalıdır. Solunum yolu enfeksiyonuna sahip bütün hastaların hastanelere başvurmasına ve panik yapmalarına gerek yoktur. Evlerinde istirahat etmeleri, bol sıvı almaları, gerektiğinde ateş düşürücü ve ağrı kesiciler gibi semptomatik tedavi uygulanması yeterli olacaktır. Yüksek ateşi devam eden, solunum sıkıntısı olan , klinik durumu aniden bozulan hastalar hastaneye başvurmalıdırlar. Hastalık solunum yolu ile bulaştığından hastaların genel ortamlarda maske takmaları, ellerin sık sık yıkanması etkili korunma yollarıdır. Aşılanma çok önemli olup zaman sınırlaması yoktur. Aşı yaptırmamış özellikle risk grubunda yer alan kişiler bir an önce aşılarını yaptırmalıdır” diye konuştu.