Etiket: gelire

  • 25 milyon TL’lik GES projesi doğadaki kaynağı gelire dönüştürecek

    25 milyon TL’lik GES projesi doğadaki kaynağı gelire dönüştürecek

    Malatya’nın Battalgazi İlçe Belediyesi, Hacıhaliloğlu Çiftliği Mahallesi’nde yaklaşık 25 milyon liralık yatırımla Güneş Enerjisi Santrali (GES) kurarak Battalgazi Belediyesi ve iştiraklerin enerji ihtiyacını karşılayacak. Kurulacak alanda incelemelerde bulunan Battalgazi Belediye Başkanı Osman Güder, doğadaki kaynakları gelire dönüştürmeyi planladıklarını belirtti.

    Battalgazi Belediye Başkanı Osman Güder’in talimatlarıyla Hacıhaliloğlu Çiftliği Mahallesi’nde ilk etapta 4 Megavatlık Güneş Enerji Sistemi kurulacak. Kurulumu yapılacak enerji sistemi ile Battalgazi Belediyesi ve iştiraklerin enerji ihtiyacı karşılanması planlanırken, arta kalan enerji ile de Battalgazi Belediyesi’ne ek gelir sağlaması hedeflendi. 80 bin metrekarelik arazi üzerine kurulması planlanan Güneş Enerji Santrali, yaklaşık 25 milyon liraya mal olacak. Etrafı çitle çevrilip 7/24 güvenlik kameraları ile takip edilecek olan santral alanında incelemelerde bulunan Battalgazi Belediye Başkanı Osman Güder, doğadaki kaynakları gelire dönüştürmeyi planladıklarını belirtti.

    “Amacımız Battalgazi’ye güzel hizmetler sunmak”

    İlçeye güzel hizmetler yapmak için yoğun gayret sarf ettiklerini dile getiren Battalgazi Belediye Başkanı Osman Güder, “Göreve geldiğimiz günden bu yana, Battalgazi Belediyemiz ve belediye iştiraki şirketlerin elektrik ihtiyacını güneş enerjisi ile nasıl karşılayabiliriz yönündeki çalışmalarımızı başlatmıştık. Başlatmış olduğumuz çalışmalarımız şu an son noktaya gelmiş durumda. İnşallah bu önümüzdeki haftalarda projenin kalan kısmının onaylanmasıyla 4 megavatlık bir enerji sistemini, Battalgazi Belediyemizin hizmetinde kullanmak üzere bu bölgede kuracağız. Daha sonra yapacağımız ek yatırımla bu enerjiyi 5 megavata çıkarmayı planlıyoruz. Şu anda da güneş panellerinin kurulacağı yerleri arkadaşlarımızla geziyoruz. Amacımız enerji ihtiyacımızı doğadan karşılayabilmek. Doğa bu konuda bize çok ciddi yardımcı oluyor ve biz doğadaki enerjiyi ilk olarak ihtiyaçlarımız için kullanacağız. İhtiyaçlarımızı giderdiğimiz taktirde arta alan elektrik enerjisini de belediyemizin kasasına aktarmış olacağız. Doğanın bize ücretsiz verdiğini bizler yapacağımız çalışmalarımızla nakde dönüştürmeyi planlıyoruz. Amacımız Battalgazimize güzel hizmetler sunmak. Sosyal belediyecilik noktasında Battalgazi’ye kazandırabileceğimiz çalışmaları arkadaşlarımızla beraber yürütüyoruz” dedi.

  • Emine Erdoğan:”Türkiye’nin insani yardım vizyonu kredilere değil, tam anlamıyla insani yardıma dayanmaktadır. Türkiye’yi, insani yardım konusunda milli gelire oranla birinci yapan da bu hesapsız kitapsız cömertliktir”

    Birleşmiş Milletler (BM) 73. Genel Kurulu Görüşmelerine katılmak için New York’ta bulunan Cumhurbaşkanı Erdoğan’a eşlik eden Emine Erdoğan, Siyaset Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfının (SETA) Washington DC şubesinin düzenlediği “Günümüzdeki İnsani Sınamalara Karşı Türkiye’nin Rolü” başlıklı paneline katıldı. Erdoğan, burada yaptığı konuşmaya “Somali’de, Yemen’de, Suriye’de, Gazze’de, Myanmar’da, baskı ve zulüm altında yaşayan tüm kardeşlerimi buradan selamlıyorum” dedi.

    Somali, Yemen, Suriye, Gazze ve Myanmar’da büyük acıların yaşandığına dikkat çeken Erdoğan, “Yapabildiğimiz, konuşmaktan, sebepleri kritik etmekten çok daha öte şeyler olmalı. İnsani yardım, bu anlamda insanlık vicdanının en anlamlı fiilidir.” ifadelerini kullandı.

    “Bir başka millet için harekete geçtiğimizde, bizden farklı olan ile üst bir kimlikte buluşuruz. Bu da empati yeteneğimizi geliştirir. Böylece, adil ve barışçıl bir dünyanın temellerini atmış oluruz. Mevlana’nın ifadesiyle, bir mum, diğer mumu tutuşturmakla ışığından bir şey kaybetmez” açıklamasında bulunan Erdoğan sözlerini şu şekilde sürdürdü;

    “Öylesine büyük adaletsizlikler var ki, bu sorunları hesaplarla değil, verdikçe çoğalan merhamet, sevgi ve vicdan duygusuyla çözebiliriz.

    İşte bu nedenle Türkiye’nin insani yardım vizyonu, kredilere değil, tam anlamıyla ‘insani yardım’a dayanmaktadır. Türkiye’yi, insani yardım konusunda milli gelire oranla birinci yapan da, bu hesapsız kitapsız cömertliktir.

    Türkiye’nin Güneydoğusu’ndaki bir şehrimiz bunun en çarpıcı örneğidir. Kilis’te, Suriyeli mülteci sayısı yerel nüfusu aşmıştır. Kilis bu yönüyle, bombalardan kaçan kadınlar ve çocuklar sözkonusu olduğunda, bütün hesapların bırakıldığı, merhametin heryeri kapladığı sembolik bir anlama bürünür. Ekmeğin, sofranın, evin, şehrin paylaşıldığı bir evrene dönüşür.

    Türk insanının, tarihten gelen vakıf geleneği ile güçlendirdiği bu paylaşımcı karakteri, Türkiye’yi uluslararası toplumun yükünü sırtlayan bir ülke haline getirmiştir.

    AFAD, Kızılay, TİKA gibi kurumlarımızın yanısıra sivil toplum kuruluşlarımızın katkılarıyla, Türkiye’nin yardım eli heryere ulaşmaktadır. 3.5 milyon Suriyeli mülteciyi misafir etmek yanında Afrika’da, Gazze’de, Myanmar’da hep Türkiye vardır.

    2010’da Pakistan’a, 2011’de Somali’ye, 2012’de Myanmar’a gidip, yaşanan insani dramları yerinde görmüş biri olarak, uluslararası toplumun sınıfta kaldığını ifade etmek isterim. Keza, 2017’de Arakanlı Müslümanlara yapılan zulüm, içimizi titretmiş, fakat tüm dünya konuya gereken önemi göstermemiştir.

    Son Myanmar ziyaretimde gördüklerim, masum çocukların çaresizlikleri değil, dünyanın merhametsizlikten can çekişmesi halidir. Orada konuşup dertleştiğim kadınlar, dünyayı bekleyen gerçek tehlikenin vicdan yoksunluğu olduğunu göstermiştir.

    Böyle bir vasatta insani yardımlar, insanlık kandilini yeniden tutuşturma anlamı taşır.

    Türkiye, kimi afetlerde ev sahibi ülkeden daha önce afetzedelere ulaşabilen, dinamik ve esnek bir insani yardım yapılanmasına sahiptir. Dünyada afetlere müdahale noktasında en ileri ülke olduğumuzu söyleyebilirim.

    2010 yılında Pakistan’da yaşanan sel felaketi sonrası Türkiye’nin, ilk yardım eli uzatan ülke olması, bunun ilk akla gelen örneğidir. Keza, Myanmar’da 2012 ve 2017 yıllarında sıcak biçimde yaşanan insani dramlar en çok Türkiye’de yankı bulmuştur. Devlet ve millet olarak yaptığımız seferberlikler, uluslararası toplumu harekete geçirmiş, dünya bu soykırıma nihayet kulak vermiştir.

    Bu noktada önemli bir noktaya işaret etmek isterim. İnsani yardım politikaları, yardım alanın bağımlılığını artıracak şekilde olmamalıdır. Bizim insani yardımdan anladığımız, yardım kolileri ve sırada bekleyen muhtaçlar değildir. Acil durumlarda afetzedelere yapılan katkının ötesinde krizlerin önlenmesi, kalkınma destekleriyle bağımlılıkların azaltılmasıdır. Bu anlamda insani yardım anlayışının, kalkınma merkezli çalışmalar içermesi son derece önemlidir.

    Suriye’de kanayan yaraya yaptığımız pansuman, Suriyeli mültecilere barınma yeri sağlamaktan ötedir. Yarıdan fazlasını kadınların ve çocukların oluşturduğu kamplarda kadınların meslek edinip hayata tutunmasını önemsiyoruz. Kuaförlükten bilgisayar becerilerine pekçok alanda mesleki kurslar veriyoruz. Gelişim ve hobi kurslarıyla, savaşlarda zarar görmüş kadınları hem rehabilite ediyor, hem de kendilerini keşfetmelerini sağlıyoruz. Aynı şekilde çocukların eğitimden mahrum kalmaması kadar gençlerin üniversite eğitimlerine devam edebilmelerinin yollarını da açmaya çalışıyoruz.

    Keza, Afrika’ya yaptığımız insani yardımlar, kalkınma destekli yardımlardır. Yaygın ifadeyle, balık vermekten çok balık tutmayı öğretiyoruz. Afrika’nın kendi potansiyelini keşfetmesini sağlayacak eğitim ve ekipman desteği veriyoruz.

    Çeyrek asırdır, Bosna’dan Afganistan’a, Irak’tan Suriye’ye, Somali’den Gazze’ye, insanlığın vicdanını sarsan nice olaya şahit olduk. Binalarında mermi izleri hala duran şehirler gördük. Yerinden yurdundan edilmiş masum çocukların uykuya daldığı kampları ziyaret ettik. Yoksullukla savaşan sokaklardan geçtik. İçimiz acıdı, yüreğimiz yandı.

    Ama aynı mekanlar da, nerede bir çığlık olsa, sıcak yatağından kalkıp oraya koşan merhamet ve vicdan abidesi insanlar da gördük. Hayatını insani yardıma adamış nice güzel insan var dünyada. Her beş saniyede bir çocuk açlıktan ölüyor ve her sabah güneş yeniden doğabiliyorsa, bu onların aydınlığıdır. Merhametin olduğu yerde en acı zehirler zararsız kalır. Merhamet, bütün kötülüklerin panzehiridir.

    İnsani yardım çabalarının bütün sessiz ve isimsiz kahramanlarını huzurlarınızda selamlıyorum. İyi ki varlar, iyi ki varsınız! Bu çatı altında buluşan bu topluluk da, varlığını insanlığa yardım fikriyle anlamlandıran güzel insanlardan oluşuyor. İnanıyorum ki, elele verir, merhameti, vicdanı çoğaltırsak, adaleti de tesis etmiş olacağız”

  • Binali Yıldırım: “Milli gelire göre dünyada en fazla yardım yapan ülkeyiz”

    Bilecik’in Söğüt ilçesinde bu yıl 737’ncisi düzenlenen Ertuğrul Gazi’yi Anma ve Yörük Şenlikleri’ne katılan TBMM Başkanı Binali Yıldırım, “Milli gelire göre dünyada en fazla yardım yapan ülkeyiz. Dünyanın neresinde bir mazlum varsa önce yardıma koşan Türk milletidir” dedi.

    Türk tarihinin en büyük etkinliklerinden biri olan Ertuğrul Gazi’yi Anma ve Yörük Şenlikleri kapsamındaki kutlamalar son gününde de coşku içinde kutlanmaya devam ediyor. Türkiye’nin birçok bölgesinden Söğüt’e akın eden binlerce vatandaş, her yıl olduğu gibi bu yıl da yoğun bir katılım gerçekleştirerek atalarını saygı ile andı. Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Binali Yıldırım, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez, Bilecik Valisi Tahir Büyükakın, AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Jülide Sarıeroğlu, Eskişehir Valisi Özdemir Çakacak, Büyük Birlik Partisi Genel Başkanı Mustafa Destici’nin katıldığı şenlik, saygı duruşunda bulunulması ve İstiklal Marşı’nın okunması ile başladı.

    “Söğütte her yıl dünya ölçeğinde bir toy düzenlensin”

    Açılışta konuşan Bilecik Valisi Tahir Büyükakın, destek verildiği takdirde Söğüt’te her yıl dünya ölçeğinde bir toy düzenlenmesini istediğini ifade ederek, “15 Temmuz hain darbe girişimine yiğitçe karşı duran ruh da aynı ruhtur. ‘Oğul, haklı olduğunda mücadeleden korkma. Bilesin ki, atın iyisine doru, yiğidin iyisine deli derler’ öğretisiyle yetişen yiğitler, o gün Cumhurbaşkanımızın ve sizlerin liderliğinde korkusuzca şehadete yürüdüler ve tüm dünyaya bu aziz yurdu asla çiğnetmeyeceklerini bir kez daha gösterdiler. Söğüt ruhu 400 çadırlık obamızı 7 iklime adaletle hükmeden bir cihan devleti yapan; mazlum milletlere ‘Türk hasretle beklenendir’ umudunu aşılayan ruhtur. Kısaca Söğüt ruhu, bizi biz yapan ruhtur. Dünyanın dertlerinin ilacı bu ruhtadır. Bugün burada yad ettiğimiz kuruluştadır, diriliştedir, kurtuluştadır. Bu ruhu yaşatmaz ve gelecek nesillere güçlü bir şekilde devretmeyi başaramazsak, maazallah geçmişimizle birlikte geleceğimizi de kaybederiz. Bu şuurla ve tam bir adanmışlık ve gayretle Söğüt ruhunu yaşatmak ve yüceltmek için var gücümüzle çalışıyoruz. Söğüt buluşmalarını gönül coğrafyamızı kuşatacak şekilde genişletmek ister, kelimenin tam manasıyla bir toy toplamak dileriz. Münasip görülür ve destek verilirse, Söğüt’te her yıl dünya ölçeğinde bir toy düzenlensin. Devlet liderleri, karar alıcılar, bilim ve sanat insanları burada buluşsunlar, ülkemizin ve gönül coğrafyamızın kaderini ilgilendiren konuları burada görüşsünler, kısa-orta-uzun vadeli politikalar, stratejiler belirlesinler, 7 asır önce Söğüt’te yaktığımız kandil dünyayı yeniden ve daha güçlü bir şekilde aydınlatsın diler, tensip buyurursanız, konuya ilişkin çalışmalarımızı sizlere ayrıca arz etmek isteriz” şeklinde konuştu.

    “Bizler milletimizin sağduyusu ile bu dönemden daha güçlü çıkacağız”

    Bilecik Valisi Büyükakın’ın ardından konuşan Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez ise, yüzyıllık hesapların bugünkü temsilcilerinin bölgeyi ateşe atmaktan çekinmediğini ve bu dönemden millet ile birlikte daha güçlü çıkılacağını söyleyerek, “Cumhurbaşkanımızın Söğüt ve ecdat sevgi ve muhabbeti öylesine güçlü ki tarihimizin daha iyi öğrenilmesi ve değerlerimize sahip çıkılması konusundaki toplumsal hassasiyetlerimizin daha da güçlenmesini sağlıyoruz. Bu hassasiyet tarihin dönüm noktalarına şahitlik eden gönül dünyamızda da yeniden ihya edilmesine vesile oluyor. Söğüt’de bir Yörük çadırında filizlenen ve üç kıtaya kök salan cihan şuur bir imparatorluğun kurulduğu topraklardayız. Bu topraklar yiğitlikleri ile arş-ı alayı titreten yüce alperenlerin ruhudur. Anadolu’yu manevi fetihler ile imar eden nice erenlerin yurdudur. Cesaretleri ve yiğitlikleri ile bir devletin doğuşuna şahitlik eden Hayme Anaların yurdudur. Milletimizin kutlu yürüyüşü Söğüt’te başladı. Sadece şehirleri değil gönülleri de fethetti, kalplere huzur ve selamet getirdik. Adaleti devlet idaresine rehber kılarak kenar Dicle’de kaybolan bir koyunun vebalinden kendimizi sorumlu tuttuk. İlhamını cihangir devletler kuran bir milletin azim, inanç ve kararlılığından alan fütuhat aşkı ile birlikte yürüdük. Kılıcımızı her zaman yaşatmak ve mamur kılmak için kaldırdık. Bizler irfanı ufku ve münevver kişiliği ile bir milletin direnişinin tohumlarını atan Ertuğrul Gazi’nin bu kutlu mirasının varisleriyiz. İlayı kelimetullah uğruna canını feda eden ecdadın kanıyla şereflenen toprakların bugünkü sahipleriyiz. Tarihin önünde sorumluluğumuz ağır. Dün yaşananlar bugün farklı oyuncular ile yine sahnede. Yüzyıllık hesapların bugünkü temsilcileri bölgeyi ateşe atmaktan çekinmezken bizler milletimizin sağduyusu ile veraseti ile birlik, beraberlik ve kardeşlik ile bu dönemden daha da güçlü çıkacağız inşallah. Tıpkı 15 Temmuz hain darbe girişimindeki, milletimizin istikbal ve istiklaline yönelen her tehditte Söğüt ruhunun ne kadar canlı ve diri olduğunu bir kez daha bütün dünyaya gösterdik” dedi.

    “Devlet idaremizin temel felsefesini oluşturan anlayış Söğüt’te hayat bulmuştur”

    Söğüt’ün mekanın ötesinde bir anlama sahip olduğunu da aktaran Bakan Dönmez, “Devlet idaremizin temel felsefesini oluşturan anlayış Söğüt’te hayat bulmuştur. Osmanlı Devlet idaresi kökleri üzerine kurduğumuz Türkiye Cumhuriyeti’nin 100 yıllık birikiminin ardından Söğüt’te temelleri atılan bu köklü devlet geleneklerimizin izleri vardır. Çünkü bizim yönetim anlayışımızın kökeninde insan vardır. İnsanların rahatı, huzur ve selameti vardır. Türkiye’nin uzun dönemli hedeflerine ulaşması için en ağır yükün omuzlarınızda olduğu bilinci ile hareket ediyoruz. Bundan sonra da bu anlayış ile hareket etmeye devam edeceğiz. Milletimizin bizlere tevdi ettiği emaneti daha yukarı taşımak için var gücümüz ile gece gündüz gayret içindeyiz. Biz büyük ve güçlü Türkiye inşa etme noktasında ortaya koyduğumuz hedeflere inanıyor ve yolumuza devam ediyoruz. Türkiye’nin son 16 yıllık siyasi ve ekonomik serüveni içeride ve dışarıda bilinçli veya bilinçsiz olumsuz bütün senaryo ve tahminlerini boşa çıkararak ilerledik. İnanıyorum ki önümüzdeki süreç bugün ortaya atılan olumsuz öngörülerin de temelsiz kalacağı ve haksız çıkacağı bir dönem olacaktır. Bu noktada bizlere düşen görev duraklamadan, ara vermeden çalışmaya devam etmektir” açıklamalarında bulundu.

    “Türkiye Cumhuriyeti bu devletlerin en büyüğü Osmanlı’nın varisidir”

    Son olarak konuşan TBMM Başkanı Binali Yıldırım vatandaşlara seslenerek, 737’nci Ertuğrul Gaziyi Anma ve Yörük Şenlikleri’nin bir anma günü olduğu kadar bir vefa günü olduğunu da belirtti. TBMM Başkanı Yıldırım, “Daha önce burada bu meydanda sizlerin coşkusunu heyecanını defalarca paylaşmış, Recep Tayyip Erdoğan’ın selamını da bu vesileyle bir kez daha iletiyorum. Burası, bu topraklar şanlı tarihimizin en muhteşem devletlerinden biri, Osmanlı’nın en mütevazı yıllarını geçirdiği topraklardır. Burası Osmanlı devletinin kurucusu Osman Gazi’nin atası Ertuğrul Gazi’nin yattığı mübarek bir yer. Burada Söğüt’te Osmanlı Devleti’nin manevi kurucusu Şeyh Edebali’de metfun burası hürmet ve muhabbet ile kucaklanması gereken bir belde. Osmanlı’nın doğduğu bu topraklarda düzenlenen toy şölen vesilesi hepimizin sevincidir gururudur. Ertuğrul Gazi bir uç beyi olarak 1281 yılında ahirete göç ettiği günde arkasında 400 çadırlık bir aşiret vardı. O aşiret 1299’da devlet oldu, büyüdü üç kıtada, yedi denizde sınırlarını 22 milyon kilometreye kadar genişletti. 22 milyon kilometre ne demek? Bugünkü Türkiye’nin 28 katı demek. 600 yıllık hükmettiği bu topraklarda Osmanlı’nın bugün 55 tane bağımsız devlet var. Türkiye Cumhuriyeti bu devletlerin en büyüğü Osmanlı’nın varisidir. 737’nci Ertuğrul Gazi’yi Anma ve Yörük Şenlikleri bir anma günü olduğu kadar bir vefa günüdür. Hepimiz Ertuğrul Gazi’ye ve ayak izlerine şükran borçluyuz. Necip milletimizin güzel adetler başlatan ve yaşatan vefalı evlatları var. Vefalı gençleri, insanları var. Milli ve manevi şuurumuzu canlı tutmak inanç ve kültür değerlerimizi paylaşıp yaygınlaştırmak gayesi ile devam edilen bu adetleri başlatanlardan ve bugünlere getirenlerden Allah razı olsun. Huzurlarınızda kendilerini muhabbetle anıyor şükranlarımı sunuyorum” ifadelerini kullandı.

    “Milli gelirimize göre dünyada en fazla yardım yapan ülkeyiz”

    Milli gelire göre göre dünyada en fazla yardım yapan ülkesinin Türkiye olduğunu ifade eden TBMM Başkanı Yıldırım, konuşmasını şu şekilde bitirdi:

    “Millet olarak gök kuşağının renkleri, türkülerin ezgileri gibiyiz. Hepimiz bu büyük Türk ailesinin mensuplarıyız. Farklılığımız gücümüz, güzelliğimizdir. Milletimizin gücü de buradan gelmelidir. Yüzlerce yıl ahlakı adaleti yaymak için huduttan hududa koştuk. Her zaman mazlumun yanında olduk. Sizler tarih yapan, tarih yazan Türk milletinin özetisiniz dağların ovaların gür sesi, devletimizin teminatısınız. Bugün iç huzuru ile yürek ferahlığı ile nefes aldığınız Anadolu bize vatan oldu. Sizlerin varlığı bu dağlara, bu ovalara can verdi. Kökü üç kıtaya uzanan çınarın gövdesinin bulunduğu bu topraklarda düzenlenen bu toy, sizlere duyulan şükranın bir ifadesidir. Milli gelirimize göre dünyada en fazla yardım yapan ülkeyiz. Dünyanın neresinde bir mazlum varsa önce yardıma koşan Türk milletidir. Nerede ağlayan bir ana varsa, boynu bükük bir çocuk varsa yanında olan yine biziz. Gönül coğrafyamızda, inanç coğrafyamızda mazlum milletler arasında herkese yardım ediyoruz. Suriye’de Irak’ta barışı tesis edip güven içinde yaşayacağı ortam için çalışıyoruz. Cumhurbaşkanımız, meclisimiz, hükümetimiz, güvenlik güçlerimiz, sivil toplum kuruluşlarımız gece gündüz demeden bu istikamette çalışıyor. Sevgili vatandaşlarım yüreklerimizin birlikte atıyor olması bizim en büyük gücümüzdür. Bizi çözmek, birbirimize düşürmek isteyenler aramıza fitne sokmak isteyenler mevcuttur. Ekonomik, sosyal, siyasi nedenleri bahane eden hainler bizi zayıflatmak için ellerinden geleni yapmaktadır. Dış mihrakların güdümündeki bölücü ve FETÖ’cü hainlerin hedefi de aynıdır. Ne yaparlarsa yapsınlar, Türkiye’yi teslim alamayacaklar. Her saldırı sonrasında daha da güçleneceğiz, daha fazla birbirimize kenetleneceğiz. Fitne odaklarına karşı daha da uyanık olacağız. Yüreklerimiz bir attığında en güçlü top güllerinin bizi yıkamayacaklarını gördüler. Türk milleti tarihin öznesidir. Gövdesi Anadolu’dadır. Bir kolu Balkanlar’da, bir kolu da Kafkaslar’dadır. Bir ayağı Nil Nehri’nde, diğer ayağı da İdil’dedir. Ne diyor Gazi Mustafa Kemal Atatürk; ‘Türklerin vatan sevgisi ile dolu göğüsleri, düşmanların melun ihtiraslarına karşı daima bir duvar gibi yükselecektir.’ Şunu dost ve düşman herkes bilsin. Paramız üzerinden, ekonomimiz üzerinden yapılan operasyonlar, kurulan oyunlar mutlaka bozulacaktır. Zorluk çekeceğiz ama güçlünün hukukunun yerini, haklının hukuku mutlaka alacaktır. Yakın zamanda yaşadığımız 15 Temmuz darbe girişimi bu konuda gözümüzün açılmasına vesile olmuştur. Yıllarca sinsi bir şekilde içimize yerleşen hainlerin,tanklarla, toplarla yaptıkları saldırıdan yeterince ders aldık. İnşallah böyle hainlikleri yaşamayacağız ve devletimiz ilelebet payidar kalacaktır.”

    Konuşmaların ardından sırasıyla folklor ekibi, Genelkurmay Başkanlığı Mehteran Birliği gösterisi ve tören geçişi sonrası şenlik sona erdi.

  • Çetin: “Batı Akdeniz’de turizmdeki hareketlenme gelire tam olarak yansımadı”

    Antalya Ticaret ve Sanayi Odası (ATSO) Yönetim Kurulu Başkanı Davut Çetin, “Turizmde geçen yıla göre hızlı yükselişe rağmen bölgemiz enflasyonunun Türkiye ortalamasının altında kalması, turist sayısındaki artışın gelire tam olarak yansımadığının bir başka göstergesidir” dedi.

    ATSO Başkanı Davut Çetin, TÜİK tarafından açıklanan enflasyon rakamlarına ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Enflasyonunun yıllık olarak tek haneye gerilediğini kaydeden Başkan Davut Çetin, “Batı Akdeniz’de turizmdeki hareketlenmeye rağmen enflasyonun Türkiye ortalamasının altında kalması, turist sayısındaki artışın gelire tam olarak yansımadığının da bir göstergesidir” dedi.

    2017 Temmuz ayı enflasyonunun bir önceki aya göre TÜFE’de yüzde 0,15, yurt içi ÜFE’de yüzde 0,72, yıllık enflasyonda ise tüketici fiyatlarında yüzde 9,79, yurt içi üretici fiyatlarında yüzde 15,45 artış gösterdiğini kaydeden Çetin, “Aylık olarak en yüksek artış gösteren seçilmiş maddeler yüzde 86,67 ile PTT koli gönderme ücreti, yüzde 46,80 ile yurt içi bir hafta ve daha fazla süreli turlar ve yüzde 43,93 ile sivri biber olurken; en fazla düşüş gösteren seçilmiş maddeler ise yüzde 39,66 ile karpuz, yüzde 28,01 ile erik ve yüzde 23,15 ile şeftali olmuştur.

    En fazla aylık artış lokanta, otel ve eğitim gruplarında. Ana harcama grupları itibariyle bir ay önceye göre en yüksek artışlar yüzde 1,75 ile ‘lokanta ve oteller’ ‘eğitim’, yüzde 1,36 ‘eğlence ve kültür’ ve yüzde 1,13 ile ‘ulaştırma’ gruplarında görülürken, en yüksek düşüşler ise yüzde 3,51 ile ‘giyim ve ayakkabı’ ve yüzde 0,71 ile ‘gıda ve alkolsüz içecekler’ gruplarında gerçekleşmiştir. Yıllık bazda enflasyondaki en fazla artış yüzde 15,24 ile ‘ulaştırma’, yüzde 14,14 ile ‘alkollü içecekler ve tütün’ ve yüzde 11,89 ile ‘sağlık’ gruplarında gerçekleşmiştir” dedi.

    “Giyim indirimleri ve mevsimlik gıda ürünlerindeki düşüş enflasyonu tek haneye çekti”

    “Tüketici enflasyonu giyim fiyat indirimleri ve bazı mevsimlik gıda ürünleri fiyatlarındaki düşüş sayesinde yıllık olarak tek haneye gerilemiştir” diyen Çetin şunları kaydetti:

    “Temmuz ayında enflasyonun negatif olmasını ulaştırma hizmetleri başta olmak üzere hizmet sektörü fiyatlarında yükselme ve alkollü içki vergi artışı önlemiştir. Yıllık enflasyonda ulaştırma grubu fiyatlarının etkisi gıda grubunu geçmiştir. Taze sebze ve meyve grubu veya genel olarak işlenmemiş gıdalar ve enerji fiyatları son aylarda enflasyonu düşürücü etki yapmaktadır. Bununla birlikte hizmet fiyatlarında artış eğilimi çekirdek enflasyonu da yeniden yükseltmeye başlamış ve enflasyon beklentilerinde sorunun devam ettiğini göstermiştir. 2017 yılında enflasyonun tek hanede kalması döviz kuru, sigara fiyatları, sonbahar aylarında taze sebze ve meyve fiyatları, gıda ithalatının etkisi, ekonomik büyüme temposu gibi çok sayıda faktöre bağlı kalacaktır. Bu durum Merkez Bankası’na güven için herkesin daha fazla çaba harcaması gerektiğini göstermektedir.”

    “Maliyetlerdeki artış enflasyonun düşüşünü engelliyor”

    TÜFE’nin düşüşüne bir başka engelin de maliyetlerdeki artış olduğunu savunan ATSO Başkanı Çetin, “TÜFE-ÜFE makasının açılması oluşturmaktadır. Üretici enflasyonunda ihracatı sürükleyen otomotiv ve demir-çelik sektörlerinin enflasyonu da sürüklediği görülmektedir. Yİ-ÜFE’de, sanayinin dört sektörünün bir önceki aya göre değişimleri; madencilik ve taş ocakçılığı sektöründe yüzde 0,23 artış, imalat sanayi sektöründe yüzde 0,91 artış, elektrik ve gaz sektöründe yüzde 1,57 düşüş ve su sektöründe yüzde 0,56 artış olarak gerçekleşmiştir” açıklamasında bulundu.

    “Batı Akdeniz’de turizmdeki hareketlenme gelire tam olarak yansımadı”

    Çetin, “Bölgemizdeki TÜFE oranı, aylık yüzde 0,07, yedi aylık yüzde 5,77 ve yıllık bazda yüzde 9,28 olarak gerçekleşmiştir. TR61 Bölgesi (Antalya-Isparta-Burdur), 26 bölge arasında aylık enflasyonda 13’üncü, yedi aylık enflasyonda 20’nci, yıllık enflasyonda ise 17’nci, sırada yer almıştır. Bu oranlara göre Antalya, Isparta ve Burdur illerini kapsayan Batı Akdeniz Bölgesi’nin, aylık, yedi aylık ve yıllık bazda Türkiye ortalamasının altında olduğu görülmüştür. Turizmde geçen yıla göre hızlı yükselişe rağmen bölgemiz enflasyonunun Türkiye ortalamasının altında kalması, turist sayısındaki artışın gelire tam olarak yansımadığının bir başka göstergesidir. Temmuz ayında eğitim, sağlık ve alkollü içecekler dışındaki bütün gruplarda fiyat artışları Türkiye ortalamasının gerisindedir. Antalya ticaretinde fiyat rekabeti enflasyon bakımından olumlu katkı yaparken gelir bakımından genel bir kayba yol açmaktadır” ifadelerine yer verdi.