Etiket: “Geleceği

  • Uluslararası Para Zirvesi’nde ‘Para’nın geleceği tartışıldı

    Frankfurt School Blockchain Center’da gerçekleşen uluslararası Para Zirvesi’nde ‘Para’nın geleceği tartışıldı. Zirvede dünyada önde gelen ekonomistler mevcut para sistemini ele aldı.

    International Movement for Monetary Reform (IMMR) , Monetative ve Frankfurt School Blockchain Center tarafından düzenlenen Uluslararası Para Zirve’si, Bağımsız ve Milli Para Sistemi (Vollgeld) ve Kripto paralar ile para formunun ve sisteminin nasıl şekilleneceği konusuyla Almanya’nın Frankfurt şehrinde önceki gün toplandı. Zirvede, Bağımsız ve Milli Para Sistemi (Vollgeld), Kripto paralar ve Merkez Bankası Dijital Parası üzerine yeni tartışmaları masaya yatırıldı.

    Konferansta dünyaca ünlü ekonomistler bir araya geldi

    Konferans, üniversitelerin önde gelen uluslararası ekonomistlerine, merkez bankalarına ve finans kuruluşlarına ev sahipliği yaptı. Açılış konuşmaları William White (OECD Başekonomisti, BIS eski başekonomisti), Prof.Dr.Thomas Mayer (Flossbach von Storch Research, Deutsche Bank eski başekonomisti), Dr. Michael Kumhof (İngiltere Merkez Bankası Kıdemli Araştırma Danışmanı, IMF Ekonomik Modelleme Bölümü eski Başkan Yardımcısı), Prof.Dr.Laurence J.Kotlikoff (Boston Üniversitesi, yazar) ve Prof. Dr. Peter Bofinger (Würzburg Üniversitesi, Alman Ekonomi Uzmanları Konseyi üyesi) tarafından gerçekleştirildi.

    Farklı oturumlardaki konuşmacılar arasında İspanya Merkez Bankası Eski Başkanı Miguel Angel Fernandez Ordonez, İsveç Merkez Bankası e-krona Projesi’nin önde gelen araştırma görevlilerinden Dr. Carl Claussen, Bağımsız ve Milli Para Sistemi (Vollgeld) yaklaşımının mimarı, Prof.Dr. Joseph Huber ve Frankfurt School Blockchain Center Başkanı Prof. Dr. Philipp Sandner yer aldı. Almanya’daki Yeşiller Partisi Finans Komitesi Başkan vekili Dr. Gerhard Schick ise diğer katılımcılar ile birlikte açık oturuma katıldı.

    İki farklı görüş

    Hali hazırdaki para sistemindeki olası değişiklikler ve problemlerin yanı sıra iki radikal görüş de konferansta gündemdeydi. Paranın üretiminin ele alındığı zirvede uzmanlar, Bitcoin’in icadı ve 2008 finansal krizinden beri, para ve bankacılık sisteminin kendisi ve işleyişi hakkında olan tartışmaların da tekrar gündeme getirilmeye başlandığının altını çizdi.

    Bağımsız ve Milli Para Sistemi (Vollgeld) destekleyicileri sistemsel olarak finansal krize yol açan ticari bankaların kaydi para üretmesi ve kullanıma sürmesini eleştirilerek, para üretmenin tamamen kamuya ait Merkez Bankaları’nın eline dönmesini savundu.Bir diğer görüştekiler ise; kamuya ait Merkez Bankaları’nı, var olan para sistemindeki zayıf halka olarak görerek paranın tam ulussuzlaştırılmasını ve özelleştirmeyi destekledi. Bu grubu özel kripto para temsilcileri destekledi.

    “Artık halihazırdaki para sisteminin sonuna geldiğimizi görüyoruz”

    Uluslararası Para Zirvesinde, para sistemleri konusunda araştırmalar yapan ve ‘Bağımsız ve Milli Para Sistemi’ Türkiye Temsilcisi Dr. Artuğ Çetin yaptığı açıklamada, “Para sistemi denildiği zaman paranın kullanıma sürülmesi, halka nasıl servis edilmesi gerekliliği ve kullanıcı tarafından nasıl irdelendiğinin tanımlandığı bir sistemden bahsediyoruz. Bugünkü para ve bankacılık sistemi kısmi bir rezerve bağlı olan kaydi para sistemidir. Konferansta, kısmi rezerve dayalı kaydi paranın meşru Merkez Bankaları yerine, günümüzdeki sistemde ticari bankalar tarafından üretilmesi ve kredi vermek suretiyle kullanıma sürülmesi, dolayısıyla buna bağlı olarak da ticari bankaların alım gücü üretmesine dayalı problemler masaya yatırıldı. Türkiye gündeminde çok yer tutmamasına rağmen, Dünyada uzun süredir tartışılan paranın geleceği ve demokratikleşmesi zirvedeki en önemli konuydu diyebiliriz. Artık halihazırdaki para sisteminin sonuna gelindiğini görüyoruz” dedi.

    Üretilen madeni ve kağıt paraların piyasalarda kullanım oranlarının bazı ülkelerde yüzde 1’lere kadar düştüğünün altını çizen Çetin, “Bu da şu anlama gelir; devlet yani Merkez Bankaları, artık para üretmemektedir. Sistem devletler açısından kabul edilemez bir noktadadır. Adı üzerinde kısmi rezerv bankacılık sistemi, kısmi bir parayı referans vererek misli bir parayı kullanıma sürmektir. Bu da yeni üretilen paranın adeta karşılıksız olması anlamına gelmektedir. Diğer taraftan günümüz para ve bankacılık sistemi gereği kredi vermek suretiyle ticari bankalar tarafından yani ‘borç’ karşılığı gerçekleşen bir para üretiminden bahsetmekteyiz. Buradan anlaşılan, kullanıma sürülen her birim paranın karşılığının ‘borç’ olduğu gerçeğidir” ifadelerini kullandı.

    “Para hacmi diye bahsedilen kurgu artık borç hacmi olarak yorumlanabilir”

    Dr. Artuğ Çetin, para hacmi diye bahsedilen kurgunun, günümüzde borç hacmi şeklinde yorumlanabileceğini söyleyerek şunları kaydetti: “Çünkü ticari bankaların kullanıma sürdüğü kaydi para ile meşru Merkez Bankalarının üreterek kullanıma sürdüğü nakdi para arasındaki oran, kaydi para lehine yüzde 90’lara ulaşmış durumdadır. Yani para hacminde Merkez Bankaları’nın payı yüzde 10’lara düşmüştür. Dolayısıyla parasal hacmin kontrolü meşru Merkez Bankaları’ndan çıkıp, ticari bankalara geçmiştir. Bağımsız ve Milli Para Sisteminin hayata geçmesi durumunda Merkez Bankaları para hacminde tam kontrole ulaşabilecek ve buna bağlı olarak da devletler halihazırdaki kamu borçlarını önümüzdeki 5-10 yıl içerisinde geri ödeyebilecek finansal kaynağa erişebilecekler. Böylelikle vergi gelirleri, borç ödemek yerine; toplumun refahı için kullanılabilecek.”

  • Adana’da “Kent Estetiği Şehrin Geleceği” paneli

    “Kent Estetiği Kentin Geleceği” konulu panel, Adana Valisi Mahmut Demirtaş başta olmak üzere seçkin bir davetli grubunun katılımıyla inşaat sektörünün duayenlerini bir araya getirdi.

    Sheraton Otel’de İnşaat Magazin Dergisi’nin organizasyonunda gerçekleşen ve Adana’nın kentleşme ve yapısal problemleri üzerinde durularak, şehrin geleceği hakkında çözüm odaklı fikirlerin tartışıldığı panelde, panelistler, kent estetiğine dair önerilerde bulundular.

    Moderatörlüğünü Ekonomi yazarı Mehmet Uluğtürkan’ın yaptığı panelde, bugüne kadar hiç kimsenin gündeme getirmediği gerçeklere dikkati çeken Halil Avcı Şirketler Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Halil Avcı, yaptığı konuşma ile gündemi belirledi.

    Yurt içi ve yurt dışındaki prestijli projelere imza atan şirketin Yönetim Kurulu Başkanı Halil Avcı, 1979’dan bugüne kadarki deneyimlerinden kısaca söz ettikten sonra, inşaat alanındaki tüm tecrübelerini sorulması durumunda herkesle paylaştığını söyledi.

    “Seyhan Baraj Gölü değerlendirilmeli”

    Adana’da kentleşme çerçevesinde güzel işler kadar yanlış işler de yapıldığına dikkati çeken Halil Avcı, Seyhan Baraj Gölü’nün kent estetiğinde değerlendirilmesinden, havaalanına kadar birçok konuya değinerek, şunları söyledi:

    “Seyhan Baraj Gölü’nden ne yazık ki bugüne kadar yeterince fayda sağlanmadı. Oysa bu iç göl ile suyu kullanmalıydık. Yaban hayatı Seyhan Baraj Gölü’nden kaldırılıp, Çatalan’a konmalı. Şu anda Adana’nın içme suyunu temin eden Çatalan Barajı korumasız. Burası yaban hayatı geliştirme sahası olmalı. Bu iki madde ile yapılabilecek bir şey ancak, şu anda yetki karmaşası söz konusu. Devlet Su İşleri, Büyükşehir Belediyesi, Turizm Bakanlığı gibi kurumlar arasındaki yetki karmaşasından dolayı gölü kullanamıyoruz. Bunu başarabilirsek bambaşka bir Adana’da yaşarız.”

    Planlama bütünsel olmalı

    Kentin planlaması konusundaki görüşlerini de dile getiren Halil Avcı, eskiden Büyükşehir Belediyesi’nin 4 ilçeyi kapsadığını anımsatarak, “Oysa şimdi tüm ili kapsıyor. Bu nedenle Yumurtalık’tan Tufanbeyli’ye, Karataş’tan Pozantı’ya kadar il planlaması bir bütün olarak ele alınmalı. Yani planlamalar yapılırken sadece il merkezi değil tüm ilçeler dikkate alınmalı.”

    Bu konuda Pozantı ilçesini örnek gösteren Halil Avcı, “Otoban yapılmadan önce otobüsler burada konaklıyordu ve iç turizm bu yüzden oldukça hareketliydi. Otoban yapımından sonra bu bölge büyük gelir kaybına uğradı. Oysa otoban bir geceden sabaha yapılmamıştı. Bunun tedbirleri önceden alınabilirdi. Pozantı gelir kaybına uğrayınca oralardan da kente hücum oldu. Oysa önceden olabilecekleri kestirip tedbirler alınsaydı bunlar yaşanmazdı” dedi.

    Jansen Planı hatırlatması

    Cumhuriyet’in ilanının ardından planlı ve modern kentleşme için yapılan çalışmalar kapsamında, Alman Şehir Planlamacısı Hermann Jansen tarafından yapılan şehir planlarını da anımsatan Halil Avcı, şunları kaydetti :

    “Ankara gibi büyük kentlerde uygulanan bu plan, Adana’da da uygulanmıştır. Bugünkü Ziyapaşa, Gazipaşa Bulvarı, Atatürk Caddesi, İstasyon Meydanı, Yüzevler, Atatürk Parkı gibi bir çok yer Jansen planının örnekleriydi ancak, yoğunlaşan göçlerle planlar bozuldu.”

    Kent planlamasının önemine dikkati çekerken Adana’da müteahhitlerin yaptığı güzel işlerden de örnekler veren Halil Avcı, “Her şeye rağmen meslektaşlarımızla yarış için hep daha güzelini yapma çabasındayız. Kent estetiğine katkı sunan, sosyal donatılı konutlarla yaşanabilir mekanlar inşa ediyoruz” dedi.

    Çukurova Havaalanı’nın durumu

    Adana’nın birlik olmak ve lobisini güçlendirmek zorunda olduğunu savunan Halil Avcı, Çukurova Havalimanı gerçeğini de gündeme taşıyarak, şöyle devam etti:

    “Yıllardır tamamlanacak denilen havaalanının defalarca ihalesi iptal edildi. Ne zaman tamamlanacağı belirsiz. O yüzden Adana’nın havalimanında yıllardır yatırım yapılmıyor. Pist uzatılmıyor, 1950’li yılların üst yapısıyla hizmet verilmeye çalışılıyor. Türkiye’nin en büyük kentlerinden birine yakışmayan bir havaalanına sahibiz. Buranın geliştirilmesini talep etmeli ve ısrarcı olmalıyız.”

    “Yeni havaalanına asla karşı değiliz”

    Yeni havaalanı yapılmasına asla karşı olmadığını, bu nedenle sözlerinin yanlış anlaşılmaması gerektiğini ifade eden Halil Avcı, şöyle devam etti:

    “Adana, Osmaniye ve Mersin’e hizmet vermek üzere planlanan havalimanı inşaatı kaynak sıkıntısı nedeniyle yapılamıyor. Geçtiğimiz günlerde gazetede okudum, havalaanı inşaat sahasında kalan 150 dönümlük alanda yetiştirilen narlar kaynak oluşturmak için ihaleyle satışa çıkarılmış.Mevcut ekonomik durumda da yapımı uzayacağa benziyor. Bu nedenle biz diyoruz ki; Madem yeni havaalanı yapılamıyor öyleyse mevcudu daha kullanılır hale getirelim.

    Aytaç Durak’ın Büyükşehir Belediye Başkanlığı döneminde de bu konu üzerinde çok durulduğunu hatırlatan Halil Avcı, şöyle konuştu:

    “O dönemde ben Müteahhitler Birliği Başkanlığı görevini yürütüyordum. Dönemin Büyükşehir Belediye Başkanı Aytaç Durak, pist kısa kalıyor, büyük uçaklar inemiyor, karşı çıkışlarının üzerine; pistin uzatılmasına imkan vermek için imar planında düzenleme yapılabileceğini açıklamıştı. Ben de o dönemde şunu önermiştim: Yeşilevler üst köprüsünün orada sıkışıp kalan Şakirpaşa Mahallesini kamulaştıralım. Oradaki insanları da asla mağdur etmeyelim. TOKİ, Büyükşehir Belediyesi İmar A.Ş aracılığıyla başka bir yerde modern, yaşanabilir ve her türlü sosyal donatısı olan konutlar üretelim.

    Uzun süre tartışılan havaalanı konusu halen belirsizliğini korurken, yeni havalananın yapılması belki on yılı bulacak. Bu süre zarfında mevcut havaalanımızın mutlaka bakımının yapılması gerekmektedir.”

    Mimar Tamer Gülcan ise Adana’nın yeni, heyecan verecek projelere ihtiyacı olduğunu belirterek, Halil Avcı’nın gündeme getirdiği Seyhan Nehri ve neden olduğu iç gölü daha etkin değerlendirme fikrinin desteklenmesi gerektiğini belirtti. Gülcan, “Böyle bir değer dünyanın birçok gelişmiş ülkesinde daha etkin kullanılabiliyor. Amsterdam küçücük kanallarındaki teknelerle şehri dolaştırıyor. Bunu kentimizde neden yapmayalım?” diye sordu.

    Şehir Plancısı Enver Yılmaz da, kaçak yapı sorununa dikkati çekerek, “Adana’da kaçak yapı Türkiye ortalamasının üzerinde. Kentin aldığı göç sosyoekonomik yapıyı bozmasının yanı sıra çarpık bir kenti beraberinde getirdi.En azından bundan sonra klasik imar planı anlayışını terk etmemiz gerekiyor” dedi.

    Panelistlerin ardından değerlendirme yapan panelin moderatörü Mehmet Uluğtürkan da, şu görüşlere yer verdi:

    “Müteahhit, mimar, inşaat mühendisi, inşaat sanayi temsilcisi sayısıyla Adana, Türkiye’nin ilk 5’ine girer. Çok tecrübeli, dünyanın her yerinde örnek yapılar ortaya koyan sektör temsilcilerimiz var. Ama kendi kentimizin estetiğinden memnun değiliz.Yapıları, planlamasıyla estetik bir şehirde yaşamak sadece göz zevkimiz için gerekli değildir.Konutlarımız, ofislerimiz estetikse eğer psikolojimize olumlu yansır. Üretkenlik, verimlilik artar. Şehrimizin gücünü, sanatını, kültürünü, değerini doğru sergilemiş oluruz. Adana’da Tepebağ başta olmak üzere dokunup düzenleyeceğimiz çok bölge var. Yeni dönemde yerel yönetimin sektör temsilcileriyle daha fazla işbirliğine ihtiyacı var.”

    “Benim Şehrim” temalı yarışma

    Panelin sonunda, il genelinde ilköğretim 1, 2, 3, 4. sınıflar arasında düzenlenen “Benim şehrim“ temalı resim yarışmasında dereceye giren öğrencilere ödülleri Halil Avcı Şirketler Grubu Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Orhan Avcı tarafından verildi.

    Yarışmada, Yüreğir Doğankent İlköğretim Okulu Kübra Filiz birinci oldu. Seyhan Birinci İnönü İlkokulu öğrencisi Ezgi Çelik ikinci olurken, Yüreğir Seniha Çobanoğlu İlkokulu öğrencisi Buket Sert üçüncü oldu.

    Panele, Adana Valisi Mahmut Demirtaş, Adana Büyükşehir Belediye Başkanvekili Ramazan Akyürek, Seyhan Belediye Başkanı Zeydan Karalar, Adana Milletvekili Ahmet Zenbilci, Adana Bilim ve Teknoloji Üniversitesi Prof. Dr. Mehmet Tümay, Çevre Şehircilik İl Müdürü Ahmet Kırılmaz, MÜSİAD Adana Şube Başkanı Burhan Kavak, AGİAD Başkanı Halit Milli, ADSİAD Başkanı Süleyman Sönmez’in yanı sıra çok sayıda inşaat sektör temsilcisi katıldı.

  • MTSO’da eğitimin geleceği tartışıldı

    Mersin Ticaret ve Sanayi Odası (MTSO) 28 No’lu Eğitim Hizmetleri Meslek Komitesi öncülüğünde ‘Mersin’de Eğitimin Geleceği’ konulu değerlendirme toplantısı düzenlendi.

    MTSO Toplantı Salonu’nda gerçekleştirilen programda, eğitimde yaşanan sorunların ele alınırken, sektör sorunlarının çözümünde sektör temsilcilerinin ortak hareket etmesi kararı alındı. Toplantıda konuşan MTSO Yönetim Kurulu Başkanı Ayhan Kızıltan, oda olarak eğitime büyük önem verdiklerini kaydederek, eğitimin daha çağdaş hale gelmesinde sorunların ve çözüm önerilerinin tartışıldığı bu tür organizasyonların önemli etkisi olduğunu söyledi.

    “Akdeniz ilçesi yatırım bekliyor”

    Mersin’deki özel okullaşma oranlarıyla ilgili bilgi veren İl Milli Eğitim Müdür Yardımcısı Mükerrem Ekinci, Mersin’de 791 özel öğretim kurumu bulunduğunu bunların 278’inin özel okul olduğunu kaydederek, 77 bin 365 olan öğrenci kontenjan sayısının, 2018-2019 döneminde yüzde 39,6’nın dolduğunu belirtti. Özel okullarda en çok yatırımın Yenişehir ilçesinde yapıldığını söyleyen Ekinci, Akdeniz ilçesinde ise hiç özel ilkokul ya da ortakokul bulunmadığını ifade ederek, “Akdeniz ilçesi kalabalık nüfusu ile özel okul yatırımı konusunda halen cazip bir ilçe. Bu yıl açılan okulların doluluk oranı düşük gibi gözüküyor ancak bu kontenjan sayısının fazla artmış olmasından kaynaklanıyor. Rakamlar Mersin’in halen yatırım yapılabilir pozisyonda olduğunu gösteriyor” dedi.

    “Dershaneler özel okullara çevrildi”

    Mersin’in özel okullaşma oranında Türkiye’de iyi bir noktada olduğunu anlatan Maarif Müfettişleri Koordinatörü Necip Tokyay, merdivenaltı olarak adlandırılan kaçak kurumların önüne geçilmesiyle rakamların çok daha iyi noktalara taşınabileceğini söyledi. Birçok dershanenin özel okula dönüştüğünü hatırlatan Tokyay, dershane kültürü ile okul kültürünün birbirinden çok farklı olduğunu vurgulayarak, “Oda olarak bize yazı yazmanız halinde eğitim kurumlarına kurum kültürü eğitimleri verebiliriz. 55 arkadaşımın hepsi bir kuruma giderek eğitimi hızlandırabilir” ifadelerini kullandı.

  • Eğitimin geleceği MTSO’da tartışıldı

    Mersin Ticaret ve Sanayi Odası (MTSO) 28 No’lu Eğitim Hizmetleri Meslek Komitesi öncülüğünde, ’Mersin’de Eğitimin Geleceği’ konulu değerlendirme toplantısı düzenlendi.

    MTSO’da düzenlenen toplantının açılışında konuşan MTSO Yönetim Kurulu Başkanı Ayhan Kızıltan, oda olarak eğitime verdikleri öneme dikkat çekti. Eğitimin daha çağdaş hale gelmesinde sorunların ve çözüm önerilerinin tartışıldığı bu tür organizasyonların önemli etkisi olduğunu ifade eden Kızıltan, “Biz de sizinle birlikteyiz. Siz bizi besleyin, taleplerinizi rapor halinde verin biz de takipçisi olalım” dedi.

    MTSO Meclis Başkanı Hamit İzol ise “Ben Siverek Lisesi mezunuyum. Öğretmensizliğin ne demek olduğunu iyi bilirim. Öğretmenlerimizin kıymetini bilelim. Eğitimi ve sağlığı düzenli olan bir ülkede her şey düzen içinde yürür. Yaptığınız kutsal görevden dolayı hepinizi tebrik ediyorum” ifadelerini kullandı.

    İl Milli Eğitim Müdür Yardımcısı Mükerrem Ekinci de Mersin’deki özel okullaşma oranlarıyla ilgili bilgi verdi. Mersin’de 791 özel öğretim kurumunun 278’inin özel okul olduğunu kaydeden Ekinci, toplamda 77 bin 365 olan öğrenci kontenjan sayısının 2018-2019 döneminde yüzde 39,6’nın dolduğunu açıkladı. Özel okullarda en çok yatırımın Yenişehir ilçesinde yapıldığını dile getiren Ekinci, Akdeniz ilçesinde ise hiç özel ilkokul ya da ortakokul bulunmadığını söyledi. Ekinci, “Akdeniz ilçesi kalabalık nüfusu ile özel okul yatırımı konusunda halen cazip bir ilçe. Bu yıl açılan okulların doluluk oranı düşük gibi gözüküyor ancak bu kontenjan sayısının fazla artmış olmasından kaynaklanıyor. Rakamlar Mersin’in halen yatırım yapılabilir pozisyonda olduğunu gösteriyor” şeklinde konuştu.

    Mersin’in özel okullaşma oranında Türkiye’de iyi bir noktada olduğunu vurgulayan Maarif Müfettişleri Koordinatörü Necip Tokyay ise merdivenaltı olarak adlandırılan kaçak kurumların önüne geçilmesiyle rakamların çok daha iyi noktalara taşınabileceğini dile getirdi. Tokyay, “Bana bağlı 55 müfettiş var ve bu kişiler yalnızca aldıkları ihbarları değerlendirebiliyor. Her yeri denetleyebilmelerine imkan yok. Ancak siz kendi aranızda 3-4 kişilik bir komisyon kurup bu konuda araştırma yapıp bizlere bildirirseniz bizler de gidip denetler ve bu konuyla daha rahat mücadele edebiliriz” diye konuştu.

  • Özgür Yıldırım: “Öğretmenlere değer vermeyen hiç bir toplumun geleceği yoktur”

    Sağlık Sen İzmir 1 No’lu Şube Başkanı Özgür Yıldırım, 24 Kasım Öğretmenler Günü nedeniyle yaptığı açıklamada, “Öğretmenlik, sadece belli kalıplarla kitaplarda yazılanları anlatmak değildir. Öğretmen; yaşamıyla, duruşuyla, hayata bakışıyla öğrencisine örnek olan, yetiştiren, terbiye eden, öğrencisinin içindeki cevheri bir mücevher ustası inceliğiyle işleyen ve açığa çıkartan kişidir” dedi.

    Sağlık Sen İzmir 1 No’lu Şube Başkanı Özgür Yıldırım, Öğretmenler Günü nedeniyle bir açıklama yaparak, öğretmenlerin kutsal bir mesleği icra ettiğini belirtti. Yıldırım, “Bizler ’beşikten mezara kadar ilim tahsil etmeyi’ emreden, kalemin kılıçtan üstün olduğu bir medeniyetin mensupları olarak, tarih boyunca olduğu gibi bugün de öğretmenlerimize büyük değer veriyoruz” dedi.

    Başkan Yıldırım, mesajında şu ifadelere yer verdi:

    “Başta başöğretmen Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere; görevi başında şehit olmuş eğitimcilerimize ve ahirete göç etmiş tüm öğretmenlerimize Allah’tan rahmet diliyorum. Üzerimde sonsuz emeği olan eğitim ve öğretim hayatım boyunca yolumu aydınlatan öğretmenlerimin ve bu kutsal mesleği icra eden eşimin de bu özel gününü en kalbi duygularımla kutluyorum. Zira öğretmenlik; sadece belli kalıplarla kitaplarda yazılanları anlatmak değildir; öğretmen yaşamıyla, duruşuyla, hayata bakışıyla öğrencisine örnek olan, yetiştiren, terbiye eden, öğrencisinin içindeki cevheri bir mücevher ustası inceliğiyle işleyen ve açığa çıkartan kişidir. Bu yönüyle öğretmenler, eğitim öğretim sistemimizin temel yapı taşları, Gazi Mustafa Kemal’in de dediği gibi ’istikbalimizin mimarlarıdır’. Öğretmenlerine hak ettikleri değeri vermeyen, onların fedakârlıkları karşısında ahde vefa göstermeyen hiçbir toplumun geleceği yoktur.”