Etiket: Geleceğe

  • Buldan Yayla Gölü Kuş Rehberi geleceğe önemli bir miras

    Düzce Üniversitesi Orman Fakültesi Yaban Hayatı Ekolojisi ve Yönetimi Bölümü’nden Dr. Öğr. Üyesi Leyla Özkan, kaleme aldığı “Buldan Yayla Gölü Kuş Rehberi” isimli eseri ile Buldan Yayla Gölü’ndeki kuş potansiyelini ortaya koyarak biyoçeşitliliğin korunmasına dikkat çekti.

    Ülkemizdeki kuş faunası ve yazımını gerçekleştirdiği Buldan Yayla Gölü Kuş Rehberi ile ilgili görüşlerini belirten Dr. Öğr. Üyesi Leyla Özkan, kuşları ileri düzeyde uçma kabiliyetleriyle hayvanlar alemi içerisinde ayrıcalıklı konumda yer alan bir grup şeklinde nitelendirdi. Özkan, “Kuşların ekosistem içerisindeki konumları ele alındığında; besinleri omurgasızlar, tohum ve meyve gibi bitkisel besinler, çift yaşamlılar, sürüngenler, diğer kuşlar ve memeliler olduğu gibi, kuşların kendileri de diğer hayvan gruplarına besin kaynağı oluşturmaktadır. Aynı zamanda bitkilerin tozlaşmasında ve yayılışlarında önemli etkileri vardır. Bu grubun daha göz önünde olması da onları biyolojik indikatör (gösterge) canlılar konumuna sokmaktadır. Dolayısıyla kuşların bir bölgede varlığı, orada sağlıklı bir ekosistem olduğunu göstermektedir.” ifadelerini kullandı.

    Ülkemizdeki kuş faunasının zenginliğinin oluşmasını sağlayan faktörlerden biri olan sulak alanların, birçok canlı türünde olduğu gibi, kuşlar için de uygun beslenme, üreme ve barınma ortamı oluşturduğunu söyleyen Özkan, ülkemizde pek çoğu uluslararası öneme sahip 250 civarında sulak alan yer aldığını belirtti. Bu sebeplerle sulak alanların korunmasının oldukça önemli olduğuna vurgu yapan Düzce Üniversitesi öğretim üyesi, bu alanlarla ilgili envanter oluşturulmasına katkı sağlayacak çalışmalar yapılmasının elzem olduğunu sözlerine ekledi.

    Ülkemizdeki sulak alanlardan biri olan Buldan Yayla Gölü’nün, önemli bir kuş potansiyeline sahip olmasına rağmen bu anlamda bilinen bir alan olmadığını dile getiren Dr. Öğr. Üyesi Leyla Özkan, bu nedenle Buldan Yayla Gölü’ne dikkat çekmek amacıyla; Kültür ve Turizm Bakanlığı, Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı, Anadolu Efes, Wuca Creative Studio-İstanbul, Buldan Belediyesi ve Üniversitemizin destekleriyle Buldan Yayla Gölü Kuş Rehberi’ni kaleme aldığını ve Wuca Creative Studio sahibi Metin Şerif Dikmen’in özverili çalışmalarıyla tasarlanıp kitap haline getirildiğini, Hayvanları Koruma ve Yaşatma Derneği işbirliği ile yayınlandığını ifade etti. Buldan Yayla Gölü Kuş Rehberi Kitabı’nın lansmanın da yine WUCA ve Buldan Belediyesi organizasyonuyla 14 Ağustos 2018’de basın mensuplarının katılımıyla Buldan-BELKÜM’de yapıldığını belirtti.

    Buldan Yayla Gölü’nün, Denizli ilinin Buldan ilçesine 8 km uzaklıkta bulunan, denizden 1150 metre yüksekte ve 464 dekar büyüklüğünde bir sulak alan olduğunu kaydeden Özkan, “Sulak alanların zenginliği için fitoplanktonlar ve zooplanktonlar oldukça önemlidir. Bu zenginlik, sucul omurgasız ve omurgalı canlıların çeşitliliğini etkiler. Su kuşları için de ayrıca öneme sahiptir. Diğer yandan sulak alan civarındaki habitat tipleri ve flora da, karasal omurgasız ve omurgalı çeşitliliği için önemli bir faktördür. Buldan Yayla Gölü ve civarındaki ıslak çayırlar, ağaçlıklı ve çalılık alanlar, orman sınırı ve tarımsal araziler kuşlar bakımından önemli bir ekosistem oluşturmaktadır. Su kuşlarıyla birlikte, yırtıcılar, orman kuşları ve pek çok ötücü formuna uygun bir yaşam alanı oluşturmaktadır.” sözleriyle açıklamalarına devam etti.

    Buldan Yayla Gölü’nde 75 ötücü olmayan (Nonpasseres) ve 88 ötücü (Passeriformes) olmak üzere toplam 163 kuş türü tespit edildiğini dillendiren Düzce Üniversitesi öğretim üyesi, “Bu türlerden 74’ü yerli iken, 89’u göçmendir. Bu sayılar, Buldan Yayla Gölü’nün kuş göçleri bakımından ne kadar önemli bir alan olduğunu gözler önüne sermektedir. Bu türler arasında; Uluslararası Doğa ve Doğal Kaynakları Koruma Birliği tarafından “tehlike’’ statüsünde listelenen Küçük Akbaba (Neophron percnopterus), “tehdide yakın’’ statüsünde listelenen Ala Doğan (Falco vespertinus) ve yine “tehdide yakın’’ statüsündeki Kızıl Ardıç (Turdus iliacus) yer almaktadır.” şeklinde konuştu.

    Ülkemizin, biyolojik çeşitliliğinin korunması amacıyla; Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi, sulak alanların korunmasını öngören; Ramsar Sözleşmesi ve Avrupa’nın yaban hayatının korunmasını öngören; Bern Sözleşmelerine taraf olduğunu söyleyen Dr. Öğr. Üyesi Leyla Özkan, “Buldan Yayla Gölü örneğinde olduğu gibi tüm sulak alanlarımız; kaçak avcılık, yoğun ve denetimsiz insan faaliyeti, düzensiz yapılaşma sonucu meydana gelecek habitat kayıpları, kurutma, su rejimine yapılan müdahaleler, tarımsal amaçlı aşırı su kullanımı, kirlilik gibi etmenlerden dolayı tehdit altındadır. Bu durum başta üreme olmak üzere, beslenme ve barınma faaliyetleri üzerinde negatif bir baskı oluşturarak, kuş varlığını olumsuz yönde etkilemektedir. Bu nedenle kontrollü çalışmalarla, korunma tedbirlerinin alınması önerilmektedir.” diyerek açıklamalarını sonlandırdı.

  • Türkiye’nin kuzeyi ile güneyi geleceğe imza attı

    Trabzon Ticaret ve Sanayi Odası (TTSO) ile İskenderun Ticaret ve Sanayi Odası (İTSO) arasında Kardeş Oda protokolü imzalandı.

    İskenderun Ticaret ve Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkanı Levent Hakkı Yılmaz, yönetim kurulu ve meclis üyeleri, Trabzon Ticaret ve Sanayi Odası’nı ziyaret etti. Trabzon Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı M. Suat Hacısalihoğlu, yönetim kurulu ve meclis üyeleri tarafından ağırlanan İskenderun heyetine, bölgenin doğal, tarihi ve kültürel değerlerinin anlatıldığı film gösterildi.

    TTSO Başkanı M. Suat Hacısalihoğlu, Kardeş Oda Protokolü’nün ilişkilerin sürdürülebilir hale getirilmesi konusunda atılan, geleceğe dönük yerinde bir adım olduğunu söyledi. Hacısalihoğlu “Şehirlerin arasındaki irtibatın sürdürülebilir olması en büyük arzumuzdur. Turizm amaçlı gidip gelelim ancak ticari ilişkileri de unutmayalım. Birbirimizi ve şehirlerimizin ihtiyaçlarını daha iyi tanımak adına geleceğe dönük atılacak adımlar konusunda ortak çalışmalar yapmayı diliyoruz” dedi.

    Başkan Hacısalihoğlu, Rusya ile kapıların açık olduğu dönemde adeta bütün Türkiye’nin Trabzon üzerinden Rusya’ya aktığını belirterek sözlerini şöyle sürdürdü:

    “Rusya’da büyük bir pazar vardı ve bu pazara Trabzon’dan açılım sağlanıyordu. Rusya Federasyonu’nda olimpiyatlar nedeniyle bazı limanların kapanması aradaki ulaşım ve ticarete engel oldu. Trabzon’da eskiden 10’un üzerinde feribot Rusya’ya çalışıyordu. Güney bölgesinin yaş sebze ve meyvesi TIR’larla Trabzon’a geliyor buradan feribotlarla karşıya geçiyordu. İnsan ve yük bir arada olunca ilişkiler daha ileri seviyede oluyor. Şimdi başka kapılardan yük taşımaya devam ediliyor ancak insan faktörü olmadan sadece yük taşıyarak ilişkilerdeki gelişme kısıtlı oluyor. Umarız güneyin Trabzon üzerinden Rusya ile ilişkisi gelecekte yeniden aynı seviyeye gelir. Aynı şekilde Suriye tarafında bir gelişme olursa karşılıklı işbirliği yapılabilir. Trabzon’un hinterlandında Rusya’nın büyük kesimi, Kafkaslar, İran, Türki Cumhuriyetler var. Lojistik açısından özellikle Türkiye Cumhuriyetlerin bağı burayla devam ediyor. Lojistik olarak belli merkezlerin özellikleri kolay kolay değişmiyor. Trabzon da bu merkezlerden biri konumundadır. Trabzon’un geleceğe bakışı bu geniş hinterland üzerinde her türlü ilişkiyi artırarak sürdürmektir. Son yıllarda turizm hareketi Körfez ülkeleri merkezli çok gelişti. Turizme bölgesel olarak bakıyoruz. Bölgenin her yerinde altyapının gelişmesini destekliyoruz. Oda olarak dışa açılma politikası yürütüyoruz. İşadamlarımızın dışa açılmasını teşvik ediyoruz. Üretim ve ihracatı geliştirerek işbirlikleri kurmalıyız.”

    İskenderun Ticaret ve Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkanı Levent Hakkı Yılmaz ise konuşmasında, iki ilin birçok benzer özelliği olduğunu vurgulayarak, “Trabzon ihracat, turizm, sosyal ve kültürel anlamda ülkemize kattığı değer açısından çok önemli illerimizden biri. Kardeşlik protokolü sonrasında iş insanlarımız karşılıklı ticaretlerini geliştirmek üzere sık sık bir araya gelmeli. Hatay, Trabzon’la aynı özellikleri ve değerleri taşıyan illerden biri. Trabzon’un Rusya ve Kafkasya’ya açılan kapı olması gibi, Hatay da Suriye, Ortadoğu ve Afrika ülkelerine yakınlığıyla Trabzon’la benzeşiyor” dedi.

    İTSO Yönetim Kurulu Başkanı Yılmaz, Hatay’dan Karadeniz’e yapılacak bir bağlantı yolu projesi olduğunu vurgulayarak “Şu anda Hatay’dan yola çıkan TIR, 18 – 19 saatte Karadeniz kıyısına ulaşmakta. Hatay – Karadeniz bağlantı yolu açılırsa bu mesafenin 680 kilometreye, yani 9,5 – 10 saate kadar inebileceğini biliyoruz. Bu yolda büyük çalışma var. Kısa sürede bitmemesinin nedeni çok sayıda tünel olması. Bu çalışmalar tamamen sonuçlandığında inanıyorum ki ulaşım, navlun ve rekabet açısından iki bölgeye de büyük fayda sağlayacak. Hatay’dan Rusya’ya ticaret ve ihracat yapan bir sürü firmamız var. İş dünyası olarak heyecanla beklediğimiz Karadeniz – Akdeniz Bölünmüş Yol Projesi’nin tamamlanmasının ardından, Akdeniz’deki illerimiz Karadeniz’deki illerimize ve Kuzey-İskandinav ülkelerine erişimde, nakliye maliyetleri açısından önemli bir avantaj sağlamış olacaktır. Aynı şekilde Karadeniz’deki illerimiz de, hem Akdeniz’e hem de İskenderun Limanı üzerinden Ortadoğu ve Kuzey Afrika ülkelerine ulaşımda, ciddi bir lojistik avantaja sahip olacaktır” şeklinde konuştu.

    Konuşmaların ardından Trabzon Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı M. Suat Hacısalihoğlu ile İskenderun Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Levent Hakkı Yılmaz, Kardeş Oda Protokolü’nü katılımcıların alkışları arasında imzaladı. Hacısalihoğlu ve Yılmaz, günün anısına birbirlerine plaket ve çeşitli hediyeler takdim etti.

  • Zanaatlar Müzesi geçmişi geleceğe taşıyor

    Malatya’nın kültürel dokusunu yeni nesillere aktarmak amacıyla, ana teması eski mesleklerden oluşan bal mumu figürlerin yer aldığı Zanaatlar Müzesi yoğun ilgi görüyor. Müzeyi gezen vatandaşlar, geçmişin geleceğe taşınmış olmasından büyük mutluluk duyduklarını ifade etti.

    Kuşaktan kuşağa aktarılarak günümüze kadar gelen nalbantlık, yemenicilik, semercilik, marangozluk, kalaycılık ve kervancılık gibi mesleklerin yeni nesillere tanıtılmasını amaçlayan bal mumu çalışmasının yer aldığı Battalgazi belediyesi Zanaatlar Müzesi, vatandaşlardan yoğun ilgi görüyor. Zanaatlar Müzesi’ni ziyaret eden Şahin Say, “Torunlarım ile burayı görmek için geldik. Çok memnun oldular. Torunlarım çok meraklılar. Kalaycıyı felan sordular. Çok güzel bir hizmet. Önceki halini gördüm çok acıklı bir hali vardı. Allah razı olsun Başkanımızdan bu hizmeti öz haline döndürdüğü için” şeklinde konuştu.

    Zanaatlar Müzesi’ni ilk kez gördüğünü ifade eden Azim Yılmaz ise, “Gazi Lisesi’nde okuyorum. Buradaki hizmetleri ilk defa görüyorum. Battalgazi’yi ilk kez görüyorum. Bayağıda çalışmışlar. Beklediğimden daha güzel bir Battalgazi gördüm. Geçmişi görmedim ama yaşamak isterdim” dedi.

    Mehmet Avcu da, “Bu tarihi gördük. Buranın restore edilmeden önceki hali yıkık virane bir şekildeydi. Misafirimi buraya getirmemdeki sebebi, en azından tarihimizi ve yapılan emeği bir görsün. Misafirimi buraya getirirken gururlanarak getiriyorum. Malatya’nın tarihine bakarsanız çok güzeldi. Ama insanlar bakmaya bakmaya tarihten bir şey kalmadı. Eskiye yönelen bir özlem ve bir sevgi başladı. Bu sevgi inşallah bundan sonra devam eder” diyerek, Belediye Başkanı Gürkan’a tarihi eserlere verdiği önemden dolayı teşekkür etti.

    Hatay’dan geldiğini ifade eden Abdullah Yeral ise, “Hatay’dan geldim. Kervansaraya ilk kez geldim. Ben 5 sene evvelini de gördüm, şimdiki halini de. Çok değişmiş. Kervansaray’daki çalışmalar hakikaten çok güzel olmuş” diye konuştu.

  • MAY Tohum gençleri geleceğe hazırlamaya devam ediyor

    Türkiye’nin önder tohum firmalarından MAY Tohum, ziraat fakültesi öğrencilerine yönelik yürüttüğü ’AkadeMay’ ve ’İşTe Yetenek’ projelerinin 13. döneminin başlangıcını Bursa’daki tesislerinde gerçekleştirdi.

    Uzun yıllardır sürdürülen AkadeMay ve İşTe Yetenek projeleri, yeni döneme 15 yeni ziraat mühendisi adayı ile başladı. Ziraat Mühendisi adaylarının mesleki gelişimine ve Türk tarım sektörünün nitelikli iş gücü kazanmasına büyük ölçüde katkı sağlayan AkadeMay ve İşTe Yetenek projeleri, başladığı günden bu yana 100’den fazla öğrenciyi mezun etti ve sektöre kazandırdı.

    13. dönemin açılış toplantısında öğrenci gelişim projeleri hakkında detaylı bilgi veren MAY Tohum İnsan Kaynakları Müdürü Sebla Gül, “Türk tohum sektörünün alanındaki ilk ve tek sosyal sorumluluk projesi olan AkadeMay’ın 13. dönemi yine heyecanlı başladı. Burada bulunan tarımın ulusal misyonuna kendini adamış, mesleğinin öneminin farkında, araştırmacı, girişimci, doğaya karşı duyarlı, başarılı öğrenciler, Ar-Ge, üretim, satış ve pazarlama departmanlarında saha deneyimine adım atacak. Önümüzdeki 3 yıl boyunca, 3’er aylık periyotlarda, her yıl farklı bir departmanda olmak üzere deneyim kazanacak. İşTe Yetenek projemizde ise seçilen ziraat fakültesi 4. sınıf öğrencilerimiz iş hayatına bir adım kala teoriyi pratik ile buluşturma imkanı yakalayarak saha deneyimi ile iş hayatına atılacak. Bugüne kadar 100’den fazla öğrenciye, mezun olduktan sonra çalışabilecekleri, uzmanlaşabilecekleri alanlarla ilgili bilgi ve deneyim sahibi olmalarında, kariyerlerine yön vermelerine destek olduk ve sektöre kazandırdık” diye konuştu.

    Sürdürülebilir tarımın geleceği için her yönden nitelikli ziraat çalışanlarının önemine vurgu yapan Gül, “Türkiye’deki tarım sektörünün önemli sorunlarından olan nitelikli çalışan ihtiyacı sorununa, çözüm üretmek için üniversitelerle iş birliği yapmaya, projelerimizi sürdürmeye ve geliştirmeye devam edeceğiz” dedi.

  • AÜ Öğrencilerden engelsiz geleceğe destek

    Akdeniz Üniversitesi (AÜ) öğrencileri Antalya Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne ayakta durma sehpası bağışladı.

    AÜ Halkla İlişkiler ve Tanıtım Programı 2. sınıf öğrencileri öğretim görevlisi Özlem Mansuroğlu koordinatörlüğünde ’Birlikte Adım Adım’ adıyla sosyal sorumluluk projesi hazırladı. Öğrenciler Zeynep Söğüt, Ceren Celep, Özlem Kurtuluş, Gamze Derici, Başak Okşar, Fuat Önsöz, Faik Solak, Meliha Tufan ve Rabia Sarıyıldız, Halkla İlişkiler Kampanya Tasarımları dersi kapsamında gerçekleştirdikleri proje kapsamında serebral palsi, spina bfida, parkinson gibi hastalıklarda ayakta duramayan, hareket fonksiyonu azalmış hastaların kullanımı için ayakta durma sehpası (standing table) aldı. Öğrenciler kendi çabalarıyla sponsorların desteğiyle aldığı iki cihazı Antalya Eğitim ve Araştırma Hastanesi Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon Kliniğine bağışladı.