Etiket: Geldim”

  • Aydilge: “Ben bu dünyaya şarkı söylemeye ve yazmaya geldim”

    Türk pop ve rock müziğinin sevilen ismi Aydilge, mini konseri ve imza günü etkinliği ile Kahramanmaraş’ta hayranlarıyla buluştu. Kahramanmaraş’ın insanlarını çok sevdiğini ifade eden Aydilge, etkinlik sonrası gazetecilerin sorularını yanıtlayarak müziğe olan tutkusunu anlattı.

    Kahramanmaraş Piazza Alışveriş ve Yaşam Merkezi, güçlü sesi ve kendine has tarzı ile özellikle genç kuşağın gönlünde taht kuran Türk pop ve rock müziğinin ünlü ismi Aydilge’yi ağırladı. Mini konseri ve imza günü etkinliğinin ardından basın mensupları ile bir araya gelen Aydilge, “Ben bu dünyaya şarkı söylemeye ve yazmaya geldim. Yazmak ve şarkı söylemek benim için nefes almak gibi bir şey” dedi.

    Besteleri ve farklı sesiyle büyük bir hayran kitlesine sahip olan Aydilge, müziğe olan tutkusunun çok küçük yaşlarda başladığını söyleyerek, “Küçükken evde durmadan şarkı söylüyordum, sürekli taklit yapıyordum. O kadar çok şarkı söylüyordum ki annem ve babam ‘kafamızı şişirmesin’ diyerek çözüm yolu aramaya başladı. O dönemde TRT Radyosu bir sınav açtı, onu kazandım. Böylece annem ve babam rahatladı. Çünkü günde 6 saat eğitim alıyorduk. 12 yaşına kadar koroda kaldım. O dönem TRT Çocuk Koroları vardı, devamlı televizyonda şarkı söylerdik” diye konuştu.

    Türk musikisinden rock ve pop müziğe

    TRT’de çok sıkı ve disiplinli bir eğitim aldığını ifade eden genç sanatçı, sözlerine şöyle devam etti:

    “Solfejinden tut sahne duruşuna kadar çok fazla eğitim aldık. O kadar sıkıydı ki bende bir özgürlük arayışı da gelişti. Koroda olduğunuz zaman o disiplin sizi belirli standartlara ve kalıplara sokuyor. Belli şekilde şarkı söylemeniz lazım. Bir sürü şey yasaktı. Arabesk dinlemek yasaktı. Klasik ve Türk musikisi dışında birçok şeyi dinlemek yasaktı. Korodan sonra bana öyle bir özgürlük geldi ki rock dinlemeye başladım. Kendi bestelerimi yapmaya başladım. O tabi inanılmaz. Sonrasında tekrar konservatuar gibi bir sistemin içerisine girmek istemedim. Edebiyata aşık olduğum için de Amerikan Edebiyatı ve Kültürü Bölümü’nü tercih ettim.”

    Amerikan edebiyatı ve kültüründe iletişimin çok önemli bir yeri olduğu için yüksek lisansını da iletişim üzerine yaptığını kaydeden Aydilge, “Onlar bütün kültürlerini medya üzerinden yürütüyorlar. 10 sene önceki savaştan bahsederken bile ‘atalarımız’ diye bahsediyorlar. Dolayısıyla o sırada biz çok medya dersi görüyorduk. Oradaki hocalarım dediler ki; ‘edebiyat üzerine yapma yüksek lisansını, bu konuda çok yeteneklisin, iletişim üzerine yap.’ Benim tek isteğim İstanbul’a gelip müzik yapmaktı. Dolayısıyla yüksek lisans edebiyat olsa da olurdu, fark etmezdi. Önemli olan müzik yaparken hem de akademik kariyeri devam ettirmekti” ifadelerini kullandı.

    ABD’de burslu kariyer fırsatını müzik için yaktı

    “TRT’den çıktıktan sonra sudan çıkmış balık gibiydim” diyen sanatçı, şunları söyledi:

    “Baktım ki ne kadar güzel şeyler var. O kalıbı kırdım. Kendi bestelerimi yaparken herkes ‘akustik gitar al’ diyordu, ben gittim elektrogitar aldım. Elektrogitarla başladım. Üniversite birincisi oldum, Amerika’dan burs kazandım. Herkes orada devam etmemi bekliyordu, ‘hayır, ben müzik yapacağım’ dedim. Bursu yaktım. Böyle deli bir tarafım da var. Hiç de pişman değilim. Amerika’da ne yapacaktım? Edebiyat profesörü olacaktım. Olacağım şey o. O yüzden o burs veriliyor zaten. Paralel evrende belki bir Aydilge vardır edebiyat profesörü olan ama mutsuzdur.”

    19 yaşında ilk kitap

    Müziğin yanı sıra edebiyata da tutkulu olan Aydilge, henüz 19 yaşındayken kendisini kitap yazmaya iten nedeni, “Kendini ifade etmek için bir çıkış yolu bulma arayışı” olarak nitelendirdi.

    İnsanların ya tüketerek ya da üreterek tatmin olduğunu, kendisinin ise hep üreterek hayattan zevk almaya çalıştığını ifade eden Aydilge, “Bazen yazı yazarak, bazen şarkı üreterek, bazen oyuncular gibi başka insanların hayatını ortaya koyarak tatmin oluyorsun. Ben hep üretmeyi tercih ettim. 19 yaşındayken de aynı kafadaydım. Ben bu dünyaya şarkı söylemeye, yazı yazmaya geldim. Buna çok inanıyorum. Kendi var oluşumu öyle değerlendiriyorum. Ben bunu yapmak zorundayım, yani nefes almak gibi bir şey. Yapmamam söz konusu bile değil. Çok doğal gelişiyor. Nasıl nefes alıyorsam, sabah kalkıp yazı yazmak da öyle bir şey” ifadelerini kullandı.

    1998’de öykülerden oluşan ilk kitabı “Kalemimin Ucundaki Düşler”in ardından; 2002’de “Bulimia Sokağı”, 2004’te “Altın Aşk Vuruşu”, 2011’de de “Aşk Notası” isimli romanları yayımlanan Aydilge, “İlk kitabım, küçük kısa öykülerden oluşan bir kitaptı. O yaşta başarıyı anlayamıyorsun. İstanbul’da imza günü yapılmıştı o zaman. Çok şaşırmıştım, kelli felli adamlar geliyor. ‘Allah Allah, ben ne yaptım’ diyorsunuz” dedi.

    Yoğun turne programı nedeniyle yazmaya vakit bulamadığını belirten Aydilge, “Turnelere çıkıyoruz, bundan da şikayetçi değilim. Çok dolaştık Türkiye’yi. Çok mutlu oluyorum. Onlar kesinlikle birikiyor bende. Bir gün çıkacak ama onun için bir konsantrasyon gerekli. Turnede falan benim roman yazmam mümkün değil. Belki kısa öyküler yazarım. Kısa kısa şeyler yazıyorum zaten. Onları twitter, instagramda falan paylaşıyorum. Edebiyatçı yönümü seven insanlar oradan takip ediyorlar. Ama tabi ki tatmin etmiyor” diye konuştu.

    “Elimi attığım dizi patlıyor”

    Müzik kariyerinde başarı basamaklarını hızla tırmanan Aydilge, dizi müziklerinin de kariyerine büyük etkisinin olduğunu ifade etti. TRT’de “Her Halinle Sev Beni” isimli dizinin müziklerini yaptığını, ancak pek duyulmadığını dile getiren Aydilge, bu alanda asıl çıkışını “Kiraz Mevsimi” ile yaptığını söyledi. “Winks Kızları” isimli çizgi filmin müziklerini yaptıktan sonra “Güneşi Beklerken” ve “Yalan Dünya”ya konuk olduğunu vurgulayan Aydilge, şunları söyledi:

    “Ama ‘Kiraz Mevsimi’ jenerik olduğu için tabi çok farklı oldu. Sonrasında ise ‘Kiralık Aşk’. Tabi ki her dizinin şarkısı böyle tutmuyor. O yüzden çok mutlu hissediyorum kendimi. Uğurlu diyorlar bana, ‘elini attığın dizi patlıyor’ diyorlar. Bu da beni çok mutlu ediyor. Yani bir mağazaya girerim, orası birden müşteri dolar. Öyle bir uğurlu tarafım da var benim.”

    “Güzel konuşan, gönülden seven” anlamına gelen ismini de çok sevdiğini söyleyen Aydilge, “Aydilge gerçek adım. Sesim gibi, ruhum gibi ismim de özel” şeklinde konuştu. Örnek aldığı tek ismin, Gazi Mustafa Kemal Atatürk olduğunu belirten ünlü sanatçı, Hint klasiği, Beatles ve Türk musikisi dinlediğini ifade etti.

    Son olarak, Kahramanmaraş’ın insanlarını çok sevdiğini ifade eden Aydilge, “Benim için şehirler önemli değil, ben insanlara bakıyorum. Oradaki insanların sıcaklığı önemli benim için. Çok uzun turneler yaptık. Gerçekten böyle 90 günde 85 konser verdiğimiz oldu, çok acayipti. Orada da şehirlerden ziyade insanları hatırlıyorum” diye konuştu.

  • Fatau: “Gaziantepspor’a iyi bir sezon geçirmek için geldim”

    Gaziantepspor’un son transferi Muhammed Fatau, yeni takımında iyi bir sezon geçirmek için çok çalışacağını söyledi.

    Takımıyla anlaşamayarak yolunu ayıran ve Gaziantepspor’a gelen Muhammed Fatau, burada daha iyi olacağını düşünüyor. Takımıyla birlikte Trabzonspor maçının hazırlıklarını sürdüren Fatau, bir yandan da uyum sürecini atlatmaya çalışıyor.

    “Anlaşmaya yanaşmadıkları için ayrılmak zorunda kaldım”

    Antrenman öncesi gazetecilerin sorularını yanıtlayan Muhammet Fatau, “Granada’yla idmanlara çıkıyordum. Anlaşmaya yanaşmadıkları için ayrılmak zorunda kaldım. Buradaki başkanla konuştum. Daha iyi olacağını düşündüğüm için buraya geldim. Gaziantepspor’a iyi bir sezon geçirmek için geldim. İyi işler yapmak için geldim. İyi işler yapacağımı düşünüyorum. Umarım her şey yolunda gider” diye konuştu.

  • Başkan Kocamaz: “Ben bugünlere alnımın akıyla geldim”

    Hakkında FETÖ/PDY soruşturması kapsamında gözaltına alınacağı iddiaları ortaya atılan MHP’li Mersin Büyükşehir Belediye Başkanı Burhanettin Kocamaz, Mersin’den kaçtığı yönündeki iddiaları yalanladı. Mersin Büyükşehir Belediyesi’nde bugüne kadar bilerek hiçbir haine yer verilmediğini belirten Kocamaz, “Bugünlere alnımın akıyla geldim. Biz bu ülkenin sigortasıyız, biz ölürsek Türkiye ölür. Ülkücüden Apo’cu da olmaz, FETÖ’cü de olmaz” dedi.

    Fethullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması (FETÖ/PYD) soruşturması kapsamında dün Mersin Büyükşehir Belediyesi’ne düzenlenen operasyonla aralarında üst düzey yöneticilerin de olduğu 14 kişinin gözaltına alınması sırasında Ankara’da olan MHP’li Büyükşehir Belediye Başkanı Kocamaz, bugün akşamüzeri Mersin’e döndü. Hakkında aynı soruşturma kapsamında gözaltına alınacağı iddiaları ortaya atılan Kocamaz’a, kente dönüşünde Büyükşehir Belediyesi binası önünde toplanan yüzlerce partili sahip çıktı. Ellerinde Türk bayrakları, açtıkları pankartlar ve sloganlarla Kocamaz’a destek veren partilileri Mersin’e gelir gelmez selamlayan Kocamaz’ı başta eşi Hatice Kocamaz olmak üzere MHP Mersin Milletvekili Baki Şimşek ile Tarsus, Erdemli, Anamur ve Çamlıyayla belediye başkanları da yalnız bırakmadı.

    “Bu ülkede hiç kimse demokrasiyi askıya alamayacaktır”

    Kocamaz, belediye binasının balkonundan yaptığı konuşmada, kendisiyle ilgili iddialara yanıt verdi. “Zor bir dönemde demokrasiye, cumhuriyete sahip çıktığınız için, Mersin’i bir şekilde kaosa sürüklemek isteyenlere karşı durduğunuz için hepinize teşekkür ediyorum” diyen Kocamaz, bir taraftan PKK bu ülkeyi bölmeye, parçalamaya çalışırken, Türkiye’nin 15 Temmuz gecesi yıllardır bu ülkede yapılanan, sinsice yerleşen bir başka terör örgütü FETÖ ile karşı karşıya geldiğini söyledi. Kocamaz, “Ordumuzun içerisine gizlenen bu hainler maalesef 15 Temmuz gecesini ülkemizde kaosa dönüştürdüler. Sivil halka, demokrasinin kıblesi TBMM’ye, polislerimize, özel harekata saldırdılar ve maalesef yüzlerce insanımız hayatını kaybetti, şahadet şerbeti içti. Ama bu 15 Temmuz dost-düşman herkese bir şey öğretti; artık bu ülkede ihtilal dönemleri bitmiştir. Bu ülkede hiç kimse demokrasiyi askıya alamayacaktır. Bu millet, bu şekilde bayrağına, devletine, vatanına, demokrasisine, Cumhuriyetine sahip çıktığı sürece, bu ülkeyi bölmek, parçalamak isteyen hainler hiçbir zaman amacına ulaşamayacaktır” diye konuştu.

    “Bu ülkeyi, bu şehri en son Milliyetçi Hareketçiler, ülkücüler terk eder”

    Ülkenin geçmişten bu yana sigortası olan MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin 15 Temmuz kalkışmasının önlenmesinde ilk fişeği çektiğini ve Başbakan Binali Yıldırım’ı arayarak demokrasiye destek verdiğini vurgulayan Kocamaz, yıllardır terörün her türlüsünü lanetlediğini dile getirdiğini anımsatarak, bugün de FETÖ’yü hep birlikte lanetlediklerinin altını çizdi. Belediyeyle ilgili takip edecekleri bazı konular ve MHP’nin grup toplantısına katılmak üzere 1 Ağustos Pazartesi günü Ankara’ya gittiğini aktaran Kocamaz, 2 Ağustos Salı günü de Adana, Hatay, Osmaniye ve Mersin’deki belediye başkanları ile birlikte grup toplantısına katıldığını anlattı. Bunun daha önceden alınan bir karar olduğunu belirten Kocamaz, “Bu nedenle Ankara’ya gitmiştik. Bizim buradan Ankara’ya gidişimizi maalesef hata yapmamızı bekleyen bir grup muhalif basın, adeta sanki biz Mersin’den kaçmışız gibi insanlarımızı yanlış bilgilendirmeye kalktı. Şunu herkes bilmelidir ki, bu ülkeyi, bu şehri en son Milliyetçi Hareketçiler, ülkücüler terk eder. Çünkü biz yıllardır bu ülkenin bekası için can veriyoruz, kan veriyoruz ve demokrasi mücadelesi veriyoruz. Dolayısıyla demokrasiden ayrılmamız düşünülemez. Cumhuriyeti göz ardı etmemiz düşünülemez. Onun için diyoruz ki, sonuna kadar demokrasi, sonsuza kadar Cumhuriyet” ifadelerini kullandı.

    “Mersin Büyükşehir Belediyesi’nde bugüne kadar bilerek hiçbir haine yer verilmemiştir”

    Kendisi Ankara’dayken FETÖ soruşturması kapsamında Büyükşehir Belediyesi’ne düzenlenen operasyona değinen Kocamaz, hukuktaki ‘suçsuzluk karinesi’ne işaret ederek, “İnsanlar yargılanıp ceza almadan suçlu ilan edilemez. Ama bu işin bir araştırması da elbette olacaktır. Bazı arkadaşlarımız şu anda gözaltına alınmıştı. Biz devletimizin polisine güveniyoruz. Ülkemizin, devletimizin selameti, bekası açısından sorgular mutlaka yapılacaktır. Bağımsız adliyemize güveniyoruz. Çünkü bir ülkede adaleti ortadan kaldırırsanız, bu ülke kaosa sürüklenir ve o ülkede huzuru tesis etmek çok kolay olmaz. Birlikte çalıştığımız bu arkadaşlarımız mutlaka en ince detayına kadar sorgulanacaklar, cevaplarını verecekler ve o sorgular neticesinde gerçek ortaya çıkacaktır. Ama şunu herkes bilmelidir ki, Mersin Büyükşehir Belediyesi’nde bugüne kadar bilerek hiçbir haine yer verilmemiştir. Bundan sonra da aynı şekilde arkadaşlarımız hesabını verdikten sonra suçsuz görülürlerse görevlerine devam edeceklerdir. Ama tabi ki biz bu işin detayını çok fazla bilemeyiz. Belediye olarak bizim bir istihbarat birimimiz yok. Dolayısıyla sabırla bekleyeceğiz” şeklinde konuştu.

    “Bugünlere alnımın akıyla geldim. Biz bu ülkenin sigortasıyız. Ülkücüden Apo’cu da olmaz, FETÖ’cü de olmaz”

    Bu operasyonu fırsat bilen bazı demokrasi düşmanları ve ülkede huzursuzluk çıkarmak isteyen ihanet şebekelerinin Burhanettin Kocamaz’ın bir an önce görevden alınmasıyla ilgili ifadelerle sosyal medyada insanların kafalarını karıştırmaya çalıştıklarını söyleyen Kocamaz, 23 yıldır Tarsus ve Mersin’de hemşehrilerine hizmet vermeye çalıştığını söyledi. Kocamaz, “Bugünlere alnımın akıyla geldim. Biz bu ülkenin sigortasıyız, biz ölürsek Türkiye ölür. Bazıları bizi kendilerine benzetmeye çalışıyor. Biz kendimize Bozkurt diyoruz, ülkücü diyoruz. O bizi kendilerinden zannedenler, bu ülkede kaos, kargaşa çıkaracağımızı zannedenler bir kere daha hatırlasınlar, biz bu ülkenin sigortasıyız. Bu ülkenin bölünmesine en fazla karşı çıkacak grup Türk milliyetçileridir. Ülkücüden Apo’cu da olmaz, FETÖ’cü de olmaz” dedi.

  • Hamza Hamzaoğlu: “Daha İyisini Yapmak İçin Geldim”

    Bursaspor Teknik Direktörü Hamza Hamzaoğlu, şampiyon bir kulübe geldiğini hatırlatarak, “Daha iyisini yapmak zorundayız. Ben de zaten bunun için geldim. Bunu yapabilirsem ben de kendimi iyi ve başarılı bir hoca olarak görebilirim” dedi.

    Yeşil-beyazlı takımın teknik direktörü Hamza Hamzaoğlu, kulübün resmi dergisine açıklamalarda bulundu.

    Galatasaray’dan ayrıldığına üzüldüğünü ifade eden Hamzaoğlu, “Bana göre hak etmediğim bir şekilde ayrıldığımı düşünüyorum. Ama futbolda bunlar oluyor. Bu kararları verenlere de her zaman saygı duyuyorum. Bir süre çalışmama kararı almıştım aslında. Bir sene çok yoğun geçmişti. Dinlenmek istedim. Bu arada, ’Bursaspor Ertuğrul hoca ile ayrılınca acaba teklif gelirse olur mu?’ diye kendi kendime düşünüyordum. Ertuğrul hoca ayrıldıktan sonra benimle ilgili bir kamuoyu olmuş Bursa’da. Beni Bursa’daki dostlarımızdan biri aradı. “Hocam Bursa’daymışsın” dedi. Ben de o arada ailemle birlikte Roma’daydım. Şehrin acayip çalkalandığını söylediler. Bunu duyunca ben de heyecanlandım açıkçası. Taraftarı biliyorum, inanılmaz bir potansiyel. Bu gücü birleştirip Bursaspor’un lehine kullanabilirsek çok güzel şeyler yapılabilir diye düşündüm. Stat bitiyor, daha önce şampiyon olmuş bir şehir var. Bu hedefleri koyabilecek bir potansiyel var. Ben bunları düşünürken, tabi beni arayan olmadı. Ben de hiç ses çıkmayınca, ’yurt dışında çalışıp orada futbol kültürünü alayım, yabancı dilimi geliştireyim’ diye düşünmeye başladım. Arayan soran da olmayınca tamamen hedefimi yurt dışına çevirdim” ifadelerini kullandı.

    “4 TAKIMDAN TEKLİF ALDIM”

    O süreçte yaşadıklarını ve takımlardan aldığı teklifleri de dile getiren Bursaspor’un Teknik Direktörü Hamza Hamzaoğlu, “Türkiye’den de 4 takım teklifte bulundu. Geri çevirdim. Daha sonra bir gün, eşimle birlikte Almanya’ya gidiyordum. Tam uçağa bineceğim, uçuş kartlarını verdik, telefonum çaldı. Numarayı da tanımıyorum. Baktım başkanımız Recep Bölükbaşı. “Hocam biz seni takımımızın başına düşünüyoruz, görüşebilir miyiz?” dedi. “Başkanım ben yurt dışına çıkıyorum, hatta uçağa binmek üzereyim” dedim. “Binme, kal” dedi. Ama tabi o anda artık dönme şansım yoktu. Eşim de yanımdaydı. “Başkanım yurt dışında bekleyen dostlarım var. Gitmem gerekiyor” dedim. O da “dönüşte görüşelim o zaman” dedi. Bir hafta Almanya’da kalacaktım. Ancak başkan 2 gün sonra tekrar aradı. Baktım ki baya ciddi olarak düşünüyorlar. Bu iki günlük süre zarfında eşimle de oturup konuştuk, değerlendirme yaptık. Daha sonra olabileceğini düşünüp başkan ile randevulaştık. Türkiye’ye dönüp başkanla İstanbul’da buluştuk. Çok uzun sürmedi görüşmemiz” açıklamasında bulundu.

    “DAHA İYİSİNİ YAPMAK ZORUNDAYIZ”

    Beklentilerin farkında olduğunu ifade eden Hamzaoğlu, “Elbette bir yük, sorumluluk bindiriyor omuzlarımıza ama bu yüke de ihtiyacımız var. Sorumluluğun bilincindeyiz. Şampiyon olmuş bir kulüp var ortada. Taraftarın çıtası yüksekte. Daha iyisini yapmak zorundayız. Ben de zaten bunun için geldim. Bunu yapabilirsem ben de kendimi iyi ve başarılı bir hoca olarak görebilirim. Yeniden şampiyon olabilirsek, ya da Avrupa kupalarında daha iyi dereceler elde edebilirsek, belki bir final, belki bir UEFA Kupası gibi. Bunları başarırsak bizde kendimize o zaman; ’evet bu işi iyi yaptık ve başardık’ diyebiliriz. Bu yükten korkmuyorum, aksine bu yükü omuzlamak için geldik” diye konuştu.

    “TAKIMIN DAHA İYİ OLABİLECEĞİ NOKTALAR VAR”

    İyi bir kadroya sahip olduklarını dile getiren Hamzaoğlu, şöyle devam etti:

    “Oyuncularımın da bireysel eksiklikleri var. Takımın daha iyi olabileceği noktalar var. İhtiyacımız olursa tabi transferle çözmeyi düşüneceğiz ama benim her zaman bir düşüncem var, takım içinden bir şeyleri çözmektir. Transfer en son düşündüğüm şeydir. Çözülemeyecek seviyedeyse o zaman transferi düşünürüm. Çünkü her transfer kulübe ayrı bir maaliyettir. Öncelikli hedef kulübün sürekliliğini sağlamaktır. Bu kulüpler var olursa, bizde ekmek paramızı kazanır, mesleğimizi icra edecek yer bulabiliriz. Birçok kulüp ’ligde kalacağız’ diye dünya kadar transfer yapıyor. Ligden düşünce de o yükten kurtulamıyorlar, o paraları ödemek zorunda kalıyorlar. Dünya karar borç oluşuyor, gelirler düşüyor. Ne oluyor, kulüpler yok oluyor. Bugün Kocaeli, Malatya, Sakarya, Göztepe gibi bir çok kulüp aynı sıkıntıları yaşadı. Dolayısıyla öncelikle kulübün sağlıklı bir şekilde geleceğe emin adımlarla ilerlemesi lazım. Ondan sonra sportif başarı gelmeli. Kulübün hiçbir borcu yoksa oyuncularına, dışarıya olan ödemelerini zamanında yapabilecek durumdaysa, gelirleri giderlerinden fazlaysa ya da denkse ona göre hedef koyulabilir. Kasanızda paranız varsa transfer yapabilirsiniz. Geliriniz varsa yıldız oyuncu alabilirsiniz ama önce bu zemini sağlamak lazım. Biz mali yapımızı düzeltmeden istiyoruz ki; dünya yıldızlarını getirelim, onları izleyelim. Hayır, olmaz. Her şey zamanla olur. Yıllarca bu sabırsız davranışlar kulüplerin yıllarını da götürdü. Ama sabırla ve planlı bir şekilde büyüme gerçekleşirse çok daha kısa zamanda bu başarılar yakalanabilir. Bu sabrı göstermek gerekir. Ben nerede olursam olayım bunu savunuyorum. Belki birçok kişinin hoşuna gitmiyor bu tür söylemler ama bizim de tecrübelerimiz bize bunları söyletiyor. Ben de isterim kendi kariyerim için.”