Etiket: Geldim”

  • Ahmet Ağaoğlu: “Ben Trabzonspor’a hizmet etmek için geldim”

    Trabzonspor Kulüp Başkanı Ahmet Ağaoğlu, Aralık ayında yapılacak olan kongre ile ilgili olarak “Ben Trabzonspor’a hizmet etmek için geldim. Başkan olmak için değil.Bizden daha iyi hizmet edeceğine kanaat getirdiğimiz biri olursa ancak o zaman geri adım atarız ve onları hizmetine gireriz” ifadelerini kullandı

    Trabzonspor Kulüp Başkanı Ahmet Ağaoğlu, Türkiye Spor Yazarları Derneği’ni ziyaret etti. Türkiye Spor Yazarları Derneği Trabzon Şubesi’nin düzenlediği Spor Masası programına konuk olan Ağaoğlu, TSYD Trabzon Şube Başkan Selçuk Kılıç ve yönetim kurulu üyelerinin yer aldığı programda gündeme dair önemli açıklamalarda bulundu.

    “Geldiğimde zirve yarışı içinde olacağını söyledim”

    Takımdan beklentinin her zaman başarı olduğunu belirten Ahmet Ağaoğlu, “İki haftada şampiyon olunmuyor. İki haftada şampiyon olunmadığına göre bir haftada da umutlar kaybolmuyor. Biraz farklı bir açılardan bakmak lazım. Bu coğrafyanın insanları için her zaman söylemişimdir, bunun içerisinde ben de dahil hepimiz varız. Bizim yapımız, Türkiye insanın genel yapısından çok farklıdır. Olaylara farklı bakarız, farklı değerlendiririz. Bakış açımız farklı olduğu kadar tepkilerimiz de farklıdır. Bazı fiziksel özelliklerimizi değiştirebiliriz. Burnumuzu değiştirebiliriz ama huyumuzu değiştiremeyiz. Söylemler bir kere çok erkendi. Ligin 8. haftasındayız, arka arkaya iki maç kazanmışız şampiyonluk söylemleri başlıyor, ’Bu sene o sene’ vesaire bizim amaçladığımız bir şey vardı, büyük önem arz ediyor denilen maçlara seyircinin ilgisini ve desteğini çekebilmek. Siz de farkındasınızdır ben de bunun için yoğun bir çaba harcadım. Eğer ki bu takımdan bir beklentimiz varsa bu başarıdır. Bu takımı destekleyen en büyük unsurun camia ve taraftar olması lazım. Bazı benzetmeler yapıyorum zaman zaman, seyirci önden yolu açar, takım arkadan gelir. Bunun tersi olursa büyük camiayız diyemeyiz. Bizim bir şekilde taraftar olarak, camia olarak bütünleşip takımı bağrımıza basmamız gerekiyor. Bu takımın en fazla ihtiyacı olan şey camianın ve taraftarın sevgisi. Mahallemizden düşünelim, mahallenin sevgisine mahzar olduğunuz zaman sizin ruh yapınız da farklılaşıyor, öz güveniniz artıyor. Camiaya karşı da sorumluluk duymaya başlıyorsunuz. Bu sevgiyi veremediğiniz sürece aradaki bağlantıların kopması çok doğal. Maç öncesi bakıyoruz futbolcularımız göklere çıkartılıyor ve maç da berabere bitiyor. Berabere biten maçtan sonra bazı futbolcularımıza yönelik bazı eleştiriler oluyor. Telefonuma mesajlar geliyor mesela, ’Bizi bunun için mi çağırdın’ diye. Düşündüm, ’Acaba ben yanlış bir şey mi yaptım’ dedim. Trabzonspor’un taraftarını, Trabzonspor maçına çağırdım. Başka bir camiadan kimseyi de çağırmadım. Bizim taraftarımızı çağırdım. Bir maç ama Trabzonspor takımından başarı bekliyorsak istisnasız her maçta Trabzonspor taraftarının ve camiasının desteğine ihtiyacı var. Ancak bu şekilde iyiye gidebiliriz. Daha da gerilere gidelim. Ben geldiğimde ’Bu takımı şampiyon yapacağım’ demedim. Ama bir şey daha söyledim, ’Bu takım her zaman zirve mücadelesi verecek’ dedim. Bu süreçte şampiyonluğa da yaklaşırsak bunu alırız, alabilecek gücümüz var. Üç ayaklı bir masa olarak düşünün, olmazsa olmazı Trabzonspor camiası ve taraftarıdır. Bana kalırsa en fazla çalışmamız gereken konulardan biri bu. Bir şekilde biz, taraftar ve takım birliğini sağlamak zorundayız. Bu kadar umutsuzluğa sevk etmesi, belki geçtiğimiz yıllarda buna benzer maç kaybetmelerden sonra takımdaki düşüşün toplum üzerinde bırakmış olduğu etkinin de tezahürü olabilir. Netice olarak dönüp baktığımız zaman en iyi kadrolardan birine sahibiz’’ dedi.

    “Milli aralar tüm dünyadaki takımlar etkileniyor”

    Bilimsel bir araştırma yapılırsa milli maç aralarının tüm takımlara etki ettiğini belirten Ağaoğlu, “Fenerbahçe, Beşiktaş, Galatasaray puan kaybetti. Bu takımların geneline baktığımız zaman milli takım arasından sonra kaybedildi bu puanlar. Bunun içinde Trabzonspor da var. 9 oyuncunuzdan 10 gün uzaklaşıyorsunuz ve her biri 6 ayrı milli takıma gidiyor. 6 ayrı grup, 6 ayrı oyun sistemi, 6 ayrı düşünce 9 oyuncu kopuyor sizden, sonra geliyor kısa bir hazırlık süreci. Mental olarak incelensin oyuncular, derinliği ve sebepleri araştırılsın. Milli takım arası denilen bu sürecin Milli takıma fazla oyuncu veren takımların hepsine kötü yansıdığı görülecektir. Sıkıntılı bir maç oynayacağımızı tahmin ettiğim için ’Seyirci gelsin, bu maçı seyirci alsın’ dedim. Olabilirdi de Rodallega’nın direkten dönen topu var. Kalenin direğine vurup içeri de girebilirdi. O zaman her şey değişecek miydi, her şey dört dörtlük mü olacaktı. Oyun aynı oyun, sıkıntılar aynı sıkıntılar, zorluklar aynı zorluklar. Erzurumspor beraberliğiyle bana göre kaybedilmiş hiçbir şey yok. Ama yapılan eleştirilere baktığım zaman onarmamız gereken, üzerinde çalışmamız gereken çok şey var. Yıllarla birlikte kaybettiğimiz bir takım faktörler söz konusu, bunları belki de biraz süreç alacak ama üstünde çok çalışarak tamir etmek zorundayız’’ dedi.

    “Biz zamanında bu kulübün formasına armayı elimizle dikmiş insanlarız”

    Bazı alışkanlıklarını değiştirmeleri gerektiğini vurgulayan Ağaoğlu, “Anlık beklentiler var. 1 galibiyetten sonra atılan şampiyonluk naraları doğal olarak 1 maç kaybedildiğinde her şeyin kaybedildiği gibi algılanabiliyor. Bizim bu düşünce yapısından sıyrılmamız lazım. Camia takımı sahiplenmediği sürece, takıma o güveni vermediği sürece işimiz çok zor. Dört dörtlük bir kadro da kursanız, her şey yolunda da olsa yaşadığımız sıkıntıların tekrarı halinde başarı, hele hele kalıcı bir başarının gelmesi mümkün değil. Önümüzde bir Antalyaspor maçı var. Önemli bir maç. Yaklaşan bir genel kurul var, aday mısınız değil misiniz, yöneticileriz kim olacak, asbaşkanınız kim olacak gibi sorular doğuyor. Bizim bu gibi tartışmaların içine girecek ne zamanımız var ne de böyle bir enerjimiz var. Çok ciddi anlamda, çok çetin bir lig geçiyor. Her takım, her takımı yenebiliyor. Ligin zirvesinde bakıyorsunuz Galatasaray’la bizim aramızdaki puan farkı 5. Galatasaray’ın maç kaybetmesi, bizim üst üste iki maç kazanmamız halinde üst sıraların nasıl şekilleneceğini siz daha iyi görürsünüz. Sorumlu olduğumuz bir takımımız, futbolcularımız ve geldiğimizden beri uğraştığımız ekonomik sıkıntılarımız var. Bu ay sonuna kadar ödememiz gereken 25-30 milyon TL gibi bir ödememiz var. Her ay 30 milyon TL gibi bir ödeme yapıyor. İçeriye hiçbir şekilde nakit akışı olmayan bir kulüp ödüyor bunu. Kaldı ki 250 milyon TL’ye yakın ödeme yaptık. Ben yönetime geldiğim günden bugüne kadar 2 gece üst üste rahat uyuduğumu hatırlamıyorum. 1 haftalık süreç içerisinde 2 gün uyuduğumu hatırlamıyorum. Bütün bunlarla uğraşırken bana göre suni gündem oluşturuyorlar. Ben buraya hizmet etmeye geldim, ben buraya başkanlık yapmaya gelmedim. Böyle bir mücadelenin içerisindeydim ama 2002 yılında. Ben hizmet etmeye geldim, hizmet etmeye de devam ederim. Geri çekilmem şöyle olabilir; şartları ve verdiğimiz emek, verdiğimiz çabanın amacına ulaşabilmesi için geri adım atarım ama benden daha iyi hizmet edebilecek birini gördüğüm anda geri çekilirim ve onun hizmetine girerim. Hiç kimse benim adıma konuşma yetkisine sahip değil. ’Aday olmayacakmış’ diyorlar. Bir takım farklı beklentileri olan insanlar var. Biz kulübe hizmet ediyoruz. Biz zamanında bu kulübün formasına armayı elimizle dikmiş insanlarız. Biz bu çabayı vermiş, uğraşı vermiş insanlarız. Bizim bir tek beklentimiz var bu kulübün başarısı. Ben ve arkadaşlarım bunun için geldik, bu doğrultuda hizmet ediyoruz. Bizden daha iyi hizmet edeceğine kanaat getirdiğimiz biri olursa ancak o zaman geri adım atarız ve onları hizmetine gireriz” şeklinde konuştu.

    “Daha yapacak çok işimiz var”

    Yapılacak olan çok iş olduğunu ifade eden Ağaoğlu, “Yönetim olarak yapmamız gereken dünya kadar iş var. Sizlerin bilmediği de birçok iş var. Tesisler gördünüz mü arkadaşlar. Eski halinde ben yatmazdım. Benim kalmayacağım bir yerde futbolcumu yatırmam. Aslan yattığı yerden belli olur. Büyük kulüp olduğunuzu iddia ediyorsanız o ceketin üzerinize yakışması lazım. Kulüp binamız Mehmet Ali Yılmaz’ın yaptırdığı günden beri neredeyse hiç değişiklik olmadan hizmet veriyordu. Tamamen yenilendi, oda sayısı arttırıldı, lobi ve kafeterya bölümü daha şık bir hale getirildi. Oyuncuların sıkılmadan vakit geçirebilecekleri bir duruma geldi. Biz yan taraftaki binaya geçtik. Her haliyle, her şekliyle Trabzonspor Kulübü’nün büyüklüğüne yakışan bir idari binayı hizmete açtık. Antrenman sahalarımız inanılmaz kötü durumda. O sahada antrenman yapan oyuncularımızın sakatlanmama riski çok az. Benim tahminime göre 15- 20 senedir drenajları tıkalı, kozmetik bakım yapılarak idare edilmeye çalışan 3 antrenman sahamız var. Pazartesi günü 2 sahamızı kapatıyoruz ve yeniden inşa etmeye başlıyoruz. Drenajları kurularak, uygun tohumu seçilerek ekimi yapılacak ve önümüzdeki sezon açılışına kadar hizmete girmesini bekliyoruz. Bunların hepsi yapılması gereken şeyler. Büyük takım olmak sadece bonservis ücreti ve maaşı büyük futbolcuları transfer ederek olmuyor‘’ açıklamasında bulundu.

    “Doğru işler yapınca doğru sonuçlar oluşur”

    Taraftarın bakış açısını da bu doğrultuda değiştirmesi gerektiğini ifade eden Ağaoğlu, “Taraftar sonuçta sahada oynana futbola ve başarıya bakar. Ama bunlar olmadan da kalıcı bir başarı ve büyük kulüp olarak yapmanız gereken şeylerin tamamını yapmadan, perde önünde ve perde arkasında futbolda perde arkasından yaptığınız şeyler toplum önünde prim sağlamayabilir. Ama bu yapmakla mükellef olduğunuz şeydir. İki sene üç sene sabrederseniz, onları sistemin içerisinde oturtursanız zaten başarı denen şey de kendiliğinden gelir. Bizim uğraşımız bunları bir araya getirmek. Ama üzülerek izliyorum farklı düşünce yapıları olan insanlar var, farklı sıkıntıları olan insanlar var. Yönetimdeki bazı arkadaşlarımızla veya bende sıkıntıları olan arkadaşlarımız var. Bu da doğaldır, herkes herkesi sevmek zorunda değil. Ama bu tür hesapların hep kulüp üzerinden yapıldığını görüyoruz. Benimle bir hesabı varsa, benimle görmesi lazım. Bu hep camiaya zarar veriyor hem de kulübe zarar veriyor. Toplumun da bu tür eleştirileri çok iyi analiz etmesi lazım. Böyle bir süreç bekliyor bizi. Yönetim olarak bizi bekleyen süreç bu’’ dedi.

    “Futbol kulüpleri futboldan para kazanır”

    Futbol kulüplerinin futboldan para kazandığını belirten Ağaoğlu, “Yönetime takviye yapacağız, takviye de gelip kulübün kasasına mı takviye yapacak diye bir şey yok. Borcun 1.2 milyona dayandığı bir yerde divanda da divan kurulu üyemiz ’projelerini yok’ dedi. Trabzonspor bir futbol kulübü, futbol kulüpleri de futboldan para kazanır. Trabzonspor Kulübü futboldan para kaybediyor, başka bir proje üretip para kazanacak. Bunda bir yanlış yok mu? Benfica’nın geçen yıl futboldan elde ettiği kar 90 milyon Euro. Trabzonspor, geçtiğimiz yıl futboldan uğramış olduğu zarar 300 milyon TL’nin üzerinde. HES işine mi gireceğiz? Proje ürettiğiniz zaman onun içinde de çalışmanız lazım. Hepimiz işi gücü olan insanlarız, hepimiz ayrı ayrı çalışan insanlarız ve tek bir işle uğraşıyoruz. Trabzonspor’da bir kere bu söylem bir değişsin! Proje üreterek kulübe katkı sağlamak Bu kulüp futboldan para kazanacak, futboldan para kaybetmeyecek. Yıllardır gündemde olan bir konu var. Bordo Mavi Enerji’nin üzerine alınmış olan HES projesi. Yıllardır proje diye bu konu gündeme geldi mi? Geldi projenin kralı, enerji. Kaç senedir biz bu HES ile büyüyoruz. Sen hangi projeyi üretsen senede 32 milyon TL para kazanırsın. Biz 32 veya 34 milyon TL 3 futbolcuya ve 1 teknik direktöre tazminat ödemek zorunda kaldık. Gelir getirici çalışmalarımız var. Bunları da geçtiğimiz ay içerisinde uygulamaya sokacağımız 100-150 milyon TL gelir beklediğimiz kulübe kaynak sağlayacak çalışmalarımız vardı. Fakat talihsizlik şurada; Ağustos ayı içerisinde ülkemizin içinde kaldığı ekonomik kriz bizi bu uygulamalarımızdan biraz uzaklaştırdı. Daha doğrusu bekleme ihtiyacı doğdu. Ama bir şekilde o kaynakları bir kulübün içerisine aktaracağız. Doğru zamanı bekliyoruz! Eylül ayı içerisinde tamamlanması gerekiyordu ama kurdaki dalgalanmalar, faizlerin yükselmesi bizleri bekleme periyoduna aldı. İsabetli transferler yaparsanız, futbolcu yetiştirirseniz, futbolcu satarsanız, aldığınız futbolcuya 1 Milyon Euro ödersiniz, sattığınızda 12 Milyon Euro kazanırsanız işte projenin ağa babası bu’’ ifadelerini kullandı.

    “Futbolculara yapılan haksız eleştirilerin önünde duvar olurum”

    Genç oyunculara gelen haksız eleştirilerin önünde duracağını aktaran Ahmet Ağaoğlu, ’’Yusuf Yazıcı veya Abdulkadir Ömür için geçerli değil. Kadromuzdaki tüm futbolcular için geçerli. Onlara yapılan her türlü haksız eleştirinin şiddetle karşısındayım. Gerekirse ben onların önüne duvar da olurum. Onlardaki performans düşüklüğü doğaldır, bu kadar genç yaşta bu kadar baskı sizin üzerinizde olsa sizde de herhalde aynı olumsuz etkiyi yapıldı. Kalemini eline götüren insanın ara sıra elini vicdanında da götürmesi de gerekiyor. Ben bu şekilde yapılan eleştirilerin iyi niyetli olduğuna inanmıyorum. Değerlere bu şekilde bir eleştiri yöneltildiği zaman çok ciddi şekilde bizim uğraşmamız gereken, halletmemiz gereken bir sorun olarak karşımıza çıkıyor. Bunu gündeme sokmamak için çok çaba gösterdim ben. Benim anladığım kadarıyla insanlar bu camia içerisinde uğraşacak birileri ve bir şeyler arıyorlar. Her oyuncum için geçerli. Hiçbir şekilde yapılan eleştirileri hak etmiyorlar. Futbol bir takım oyunudur, bazen bir oyuncunun performansı öne çıkar bazen geri düşer. Kaptanın karşılaştığı tepki mesela Dünya bu değil! Bir maçta seyirci, oyuncuyu ıslıklar bunda hem fikiriz ama rakip takımın oyuncusunu ıslıklar. Kendi takımının oyuncusunu yaptığı hatadan dolayı ıslıklıyorsun ve sonra şampiyonluk bekliyorsun. O hata yaptı, gol yedi de çok mu mutlu? Sen ben ne maçı kaybettiğimiz zaman sinirleniyoruz, psikolojimiz bozuluyor, keyfimiz kaçıyor. Oyuncu için her şeyin güllük gülistanlık olduğunu mu zannediyorsunuz? Mesleği o olan insandan bahsediyoruz, o insanın mesleği o. Kendine olan güvenini kaybediyor, kendini daha ileriye taşıyabilmesi için ihtiyacı olan güçten ve performanstan uzaklaşıyor. Biz maç kaybedersek bunu takıma yansıtmamak hatta oyuncunun moralini yüksek tutmak için uğraşmalıyız. 200 tane gol kurtardı, yaşasın Onur. Bir tane hatalı gol yedi ıslıklayalım Onur. Ben olabilecek her şekilde oyuncularıma gelecek tepkilerin önünde duvar olurum. Herkesin de bu düşünce doğrultusunda hareket etmesi gerektiğine inanıyorum‘’ şeklinde konuştu.

    “Hocamızın sözünün altına imzanı atarım”

    Teknik Direktör Ünal Karaman ile her gün konuştuklarını belirten Ağaoğlu, “Hoca ancak ve ancak çözemediği zaman, halledemediği zaman veya olay sıkıntılı bir boyut olursa bu tür konuların yönetim marifetiyle çözülmek zorunda olmalı. 7/24 futbolcularla birlikte olan kişi hoca. Hocanın verdiği her beyanattan sonra da ’Hocam sen ne demek istedin’ diyemem. Biz hocamızla medya üzerinden konuşan insanlar da değiliz. Biz hocamızla her gün konuşuyoruz. Asbaşkanımız öyle, yöneticilerimiz öyle. Hocanın sorumluluk alanının içerisinde müdahale etme düşüncesinde hiç olmadık. Ama hocadan öyle bir talep gelirse, görüşme talebi gelirse olabilir. Bir oyuncuyla alakalı bir sıkıntı vardır, hoca yönetime getirir onu yönetim çözmeye çalışır. Ama Allah’a şükür öyle bir şey olmadı. Hocanın vermek istediği çok net bir mesaj var. Bu kulüp samimiyetle, dürüstlükle mücadele eden insanların kulübüdür. Ama bu insan kulübün başkanı, teknik direktörü veya malzemecisi olabilir. Bu da çok net bir mesaj ve ben de bunun altına imza atarım. Kimse farklı düşünceler içine girmesin. Hocanın düşüncesi bu, benim de düşüncem bu. Bunu yapmayan insanlarla bizim yürümemiz mümkün değil” diyerek sözlerini noktaladı.

    Başkan Ağaoğlu’na Türkiye Spor Yazarları Derneği Trabzon Şubesi tarafından plaket takdim edildi.

  • Azerbaycan Büyükelçisi İbrahim: “Ben Sezar değilim ama bende buraya geldim, gördüm, sizlere bayıldım”

    Azerbaycan’ın Ankara Büyükelçisi Hazer İbrahim, Roma İmparatoru Jül Sezar’ın Zile Kalesi’nde kazandığı zaferin ardından söylediği “Veni, vidi, vici (Geldim, gördüm, yendim)” sözüne atıfta bulunarak, “Ben Sezar değilim ama bende buraya geldim, gördüm, sizlere bayıldım” diyerek Tokat’a duyduğu sevgiyi dile getirdi.

    Tokat’ta kardeş Azerbaycan Halk Cumhuriyeti’nin kuruluşunun 100’üncü yılı anısına düzenlenen kitap fuarına katılmak üzere Ankara’dan Tokat’a gelen Azerbaycan’ın Ankara Büyükelçisi Hazer İbrahim bir dizi temasta bulundu. Daha sonra Cumhuriyet Meydanı’nda kurulan dev çadırdaki kitap fuarını gezen Büyükelçi İbrahim’e eski Bakü Büyükelçisi Hulusi Kılıç eşlik etti. Fuar kapsamında düzenlenen söyleşide öğrencilerin sorularını cevaplayan Büyükelçi İbrahim, Zile ilçesinden geçerken yaşadığı duyguları dile getirdi. Roma İmparatoru Jül Sezar’ın Zile Kalesi’nde zafer kazanarak söylediği ’Veni, vidi, vici’ (Geldim, gördüm, yendim) sözünü hatırlatan Büyükelçi İbrahim, “Ben Sezar değilim ama bende buraya geldim, gördüm sizlere bayıldım. Çok sağolun. Azerbaycan ve Türkiye geçmişte bir olmuşlar, bugün de birler hem Cumhurbaşkanı hem de halk seviyesinde. Bende burada sadece Azerbaycan Büyükelçisi değilim, bende aynı zamanda Türkiye’nin hem Azebaycan’da hem de dünyada büyükelçisiyim” dedi.

    Söyleşinin ardından Tokat Kent Konseyi Başkanı Abdullah Gürbüz, Büyükelçi İbrahim’e günün anısına çeşitli hediyeler takdim etti.

    “Azerbaycan ve Türk bayrakları tarih boyu birbirinin yanında dalgalandı”

    Türkiye ve Azerbaycan bayrakları ile süslenen kitap fuarını gezen Büyükelçi İbrahim, “Azerbaycan ve Türk bayrakları tarih boyu birbirinin yanında dalgalandı. Türkiye’ye geleli 11 ay oldu. Geldiğimde ilk ziyaret ettiğim yer Çanakkale idi. Çanakkale’de Türk’ün zaferini gördüm. Aynı zamanda orada Azerbaycan şehitlerinin mezarlarını gördüm. O zaman da Azerbaycan ve Türk bayrakları birbirinin yanında idi, bugün de birbirinin yanında. İnşallah eminim ki tek millet iki devlet sloganı altında bu her zaman böyle olacaktır” diye konuştu.

    “Şehit düşmeye hazır olduğumu kameralar önünde söylemişimdir”

    Tokatlı olan eski Bakü Büyükelçisi Hulusi Kılıç ise, Türkiye’nin 1992 yılında Ermenistan sınır kapılarını kapatmasına değinerek, “O sınırlar 1992 yılında kapandı ise biz Azerbaycan için kapattık. Dünyada yoktur bir ülke başka bir ülke için sınırını kapatacak ve açmayacak. Bu dünya tarihinde yoktur. O bakımdan bizim Azerbaycan ile Türkiye arasındaki kardeşlik bağının ne kadar güçlü olduğunu anlamak, bilmek, görmek için en güzel örnektir. Bende Azerbaycan’da 5 yıla yakın görev yaptım, devlet madalyası alan ilk büyükelçiyim. O bakımdan benim için Azerbaycan bir vatandır, candır, benim ikinci vatanımdır. Orası için de, Karabağ için de şehit düşmeye hazır olduğumu ben kameralar önünde söylemişimdir” dedi.

    Azerbaycan’ın ünlü şair ve yazarı Alili İrada, Türkiye ile Azerbaycan’ın bir olduğunu ifade ederek, “Bir ve bütün olduğumuz zaman daha güçlü olacağız. Fuara davet edildiğim için onur duydum” diye konuştu.

  • Koltuk değnekli genç: “Oyuna geldim, kullanıldım”

    İstanbul’dan gelen bir muhabirin çektiği görüntülerde Mersin Şehir Hastanesi’nde koltuk değneğiyle görüntülenen ancak hastanenin güvenlik kameraları görüntülerinde koltuk değneğini eline alarak yürüdüğü görülen Kemal Alp Köker, “Oyuna geldim, kullanıldım” dedi.

    Mersin Şehir Hastanesi’ndeki görüntülerinin medyaya yansımasının ardından konuyla ilgili açıklamalarda bulunan Köker, “Öncelikle Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı’ndan ve devletimizden Allah razı olsun, böyle güzel bir hastane yaptırdıkları için” ifadelerini kullandı.

    Habere konu olan olay gününe ilişkin bilgiler veren Köker, “23 Nisan tarihinde bir trafik kazası geçirdim ve bu hastaneye gelişimin nedeni de buydu. Kaza sırasında ayağım kırıldı ve alçıya aldılar. Olayın olduğu günde alçıyı çıkarmak için hastaneye geldim. Orada oturduğum esnada bu haberi yapanlar yanıma geldi ama ben onların haberci olduğunu hiçbir şekilde bilmiyordum. Ben hastanenin kendi yönetiminin, halk üstünde hastanenin durumu nedir, nasıl bir şeyler yapılabilir şeklinde bir anket yaptırdığını düşünerek bu röportajı yaptım. Zaten çekimler cep telefonuyla çekildi, hiçbir şekilde kamera kullanmadılar. Ben kendilerine işin sonunda sorduğumda, biz haberciyiz dediler. Konuya başlarken ilk baştan havadan sudan konuşuldu. Ondan sonra konuya girildiğinde o zaman ben Cumhurbaşkanımıza ve devletimize teşekkür ettim, Allah razı olsun dedim. Onların hiçbiri bu haberin içinde yok. Onlar şu an görüntülerde kesilmiş durumda. Bu haber asparagas bir haberdir” diye konuştu.

    Bu haberden dolayı tüm Türkiye’ye rezil olduğunu söyleyen Köker, “Hiç kimsenin yüzüne bakacak halim kalmadı. Sosyal medyadan bana yapılan hakaretlerin artık haddi hesabı yok. Bunu artık kaldıramıyorum. Ben bu oyunun kurbanıyım. Hastaneyle ilgili ilk başta önce bana normal soru sordular, hastaneyle ilgili ne düşünüyorsunuz diye. Bir süre ’daha sessiz bir yere geçelim’ dediler. Sessiz alanda cep telefonuyla çekim yaparken, arkadaş göğsünden mikrofonu çıkardı. Ben halen adamların haberci olduğunu bilmeden bu konuşmayı yaptım. Hastaneye çekiyorlar sandım. İşin sonunda, her şey bittikten sonra haberci olduklarını öğrendim” şeklinde konuştu.

    “Bu bir itibarsızlaştırmadır, bende bu oyuna alet edildim”

    Görüntüleri ilk izlediğinde şok geçirdiğini kaydeden Köker, şöyle devam etti:

    “Tamamen benim söylediklerimle farklı verilmiş. Görüntüler tamamen farklı. Hastaneyle ilgili söylediğim güzel yerler kesilmiş. Asparagas bir haberdir yani. Bu bir itibarsızlaştırmadır, bende bu oyuna alet edildim. Ben sadece saf ve temiz bir şekilde hastane yönetimi yapıyor diye konuştum. Orada yürümeyi kendim tercih ettim. Hiçbir şekilde golf arabası veya tekerlekli sandalye kullanmayı tercih etmedim. Merdivenlerden inince zaten mesafe kısaydı gideceğim yere o anda bastonları elime aldım. Onu da bir sinirle yaptım. Hiçbir şekilde haber ekibiyle birlikte çalıştığım, para aldığım yalandır. Bununla ilgili de sosyal medyada çok büyük tepkiler alıyorum. Benim vatan haini olduğum bile söyleniyor. Böyle bir şey yok. Ben Cumhurbaşkanımızın arkasında olan birisiyim, tam destek veren birisiyim. Hiçbir şekilde böyle bir şey yoktur. Bir kaza geçirdim ve gerçekten de ayağım kırıldı. O gün alçımı çıkarmaya gitmiştim. Hiçbir şekilde bu işin içerisinde değilim. Kullanıldım, bunu da kabul ediyorum.”

    Hastane ile ilgili hiçbir sıkıntıları olmadığını, çok memnun olduğunu aktaran Kemal Alp Köker, Cumhurbaşkanı’na da hastane için teşekkür etti.

    “Müthiş bir itibarsızlaştırma operasyonunun oyuncağı olmuşuz”

    Gencin babası Hasan Basri Köker ise haberi televizyonda izleyince şok olduğunu belirterek, “Müthiş bir itibarsızlaştırma operasyonunun oyuncağı olmuşuz. Biz 20 senedir. Reisin arkasında olan bir aileyiz. İnanç olarak, düşünce yapısı olarak bu partinin birer neferiyiz. Bizi Mersin’de herkes bilir. Biz bu şehir hastanesinin yapılmasını destekleyebilmek için nelerin içerisinden geldik geçtik. Biz bu hastane için Cumhurbaşkanımıza çok teşekkür ediyoruz. Dünya çapında bir şey. Ben dünyanın üçte birini gezmiş bir insanım. Ben kanser tedavisi de gördüm burada. Devletimizden Allah razı olsun. Ama benim oğlumun konuşmalarını siz kesin, biçin işine geldiği gibi bir manipülasyon yapın. Sonra da bunu itibarsızlaştırma operasyonuna çevirin” diye konuştu.

    Eksikliklerin ve eleştirilerin elbette olabileceğini, NASA’da bile eksikliklerin olduğunu ifade eden Köker, şöyle devam etti:

    “İnsan ufak tefek şeyleri eleştirebilir. Ama bu ufak tefek şeylerin eleştirilmesini itibarsızlaştırma operasyonuna dönüştürmek doğru değil. Bu çocuğun 3-4 gündür psikolojisi bozuldu. Bunu yapmaya ne hakları var? Bizler bu tür şeylere alışkın değiliz. Bize bunları yaşatanları Allah’a havale ediyoruz. Çocuk orada iyi niyetli bir şekilde bir şeyler konuşmuş. Cumhurbaşkanımıza teşekkürlerini de iletmiş. Bunları yayınlamayın, sonra da kendisine göre kesin biçin.”

  • Yazar Köse, TSO’da “Aç Kapıyı Ben Geldim” kitabını imzaladı

    Safranbolu TSO’da düzenlenen etkinlikte yazar Metin Köse “Aç Kapıyı Ben Geldim” adlı kitabını imzaladı.

    Safranbolu Ticaret ve Sanayi Odası (STSO) Toplantı Salonu’nda düzenlenen imza gününde TSO Meclis Başkanı Ahmet Şahin, TSO Yönetim Kurulu Başkanı Ali Sami Acar ve yönetim kurulu üyeleri ile meclis üyelerinin yanı sıra çok sayıda sanatsever katıldı.

    Etkinlikte konuşan TSO Meclis Bakanı Ahmet Şahin, Köse’yi tebrik ederek, “ Safranbolu kültür ve turizmin önemli ilçelerinden birisi. Metin Köse ’Aç Kapıyı Ben Geldim’ kitabıyla Safranbolu’nun mübadele yıllarını, cumhuriyet tarihini, o zaman içerisindeki yaşanmışları ve ecdadımızdan bugüne kadar gelen, ecdadımızın yönettiği tüm örf ve aneneleri bir kitapta toplayarak, bugün yaşadığımız ana geçmişi hatırlatma adına güzel bir eser olmuş. Böyle bir eser için Metin köse ve katkı veren herkese teşekkür ediyorum.” diye konuştu.

    Konuşmaların ardından yazar Köse de imza gününe gelenlere teşekkür ederek, kitabını imzaladı.

  • Mariano: “Şampiyonluklar, kupalar kazanmak için geldim”

    Galatasaray’ın yeni transferlerinden Mariano, sarı-kırmızılı kulübe şampiyonluklar, kupalar kazanmak için geldiğini söyledi.

    Galatasaray’ın kamp yaptığı Avusturya’da yeni transferlerden Mariano, basın mensuplarının sorularını yanıtladı. Brezilyalı sağ bek, hedeflerinin kupayı kazanmak olduğunu belirterek, “Şampiyonluklar, kupalar kazanmak için geldim. Geçmişteki hedeflerim neyse Galatasaray’da da hedef aynen devam edecek. Taraftarımızı mutlu etmek istiyoruz. Mutlaka Avrupa’da devam etmek isterdik. Şu an için lige odaklanmak gerekiyor. Türkiye ligi ve kupası ana hedefimiz. Bu sene şampiyon olup seneye Şampiyonlar Ligi’nde mücadele etmek istiyorum” dedi.

    Galatasaray’a transferi gündeme gelen Feghouli’nin ile ilgili olarak ise Mariano, “Feghouli’nin çok iyi bir oyuncu olduğunu düşünüyorum. İspanya’dan da tanıyorum. Gelirse büyük katkı sağlayacaktır. Kamera önünde biraz utangacım. Gülmediğimi düşünmenizin nedeni bu. Arkadaşlarımla olduğumda ise çok eğlenceli bir insanım” şeklinde konuştu.

    Sezona iyi bir başlangıç yapmak istediklerini aktaran Mariano, “Sezon boyunca fiziksel açıdan bir sıkıntı yaşamamalı ve iyi bir başlangıç yapmalıyız. Şampiyonluk ve Türkiye Kupası hedefimiz. Bunun için de en iyi şekilde hazırlanıp kampı iyi geçirmek gerekiyor. Taraftarımız bizi beklesin. Hem ofansif hem de defansif olarak beraber oynayan bir Galatasaray izleyecekler. Bizi desteklemeye devam etsinler. Her hocada biraz çılgınlık vardır. İspanya’daki hocamın bana katkısı çok oldu. Güzel yıllar geçirdik. Bendeki yeri ayrıdır. Igor Tudor ile sadece 2 haftadır çalışıyoruz. Zaman geçtikçe daha iyi tanıyacağım. İlk izlenimim iyi bir antrenör” dedi.