Etiket: Geçtiler”

  • Tarihe geçtiler

    İzmir Büyükşehir Belediyesinin ilk kentsel dönüşüm projesi olan Uzundere 1. Etap’taki yeni evlerine taşınan aileler, adeta mutluluğun resmini çizdi. Yağmurda çatısı akan sobalı evlerden konforlu, güvenli ve doğal gazla ısınan yeni konutlarına geçen vatandaşlar, aynı zamanda “Türkiye’deki ilk uzlaşmalı ve yerinde dönüşümün” hak sahipleri olarak tarihe geçti.

    Yerinde ve yüzde 100 anlaşmayla kentsel dönüşüm projelerini sürdüren İzmir Büyükşehir Belediyesi, Uzundere’de yapımını tamamladığı ilk 9 bloktaki 280 daire ve 33 iş yerini hak sahiplerine teslim etti. Yeni evlerine taşınan Uzundereliler, sağlıklı ve konforlu konutlar kadar, uzun yıllar sıcak ilişki içinde oldukları eski komşularıyla yine birlikte oldukları için de çok mutlu olduklarını belirterek İzmir Büyükşehir Belediyesine teşekkür etti. Hak sahipleri, aynı zamanda “Türkiye’de uzlaşmalı ve yerinde kentsel dönüşümle ev sahibi olan” ilk kişiler olarak tarihe de geçti.

    “Korkmadan uyuyabiliyoruz”

    21 yıldır Uzundere’de yıkık dökük bir gecekonduda oturduğunu söyleyen Gülbahar Dağdeviren, kısa sürede konforlu yaşama ayak uydurduklarının altını çizerek, “Yeni evimiz çok rahat. Bir kere doğal gazımız var. Komşularımız da aynı olduğu için hiç zorluk yaşamadık” diye konuştu. Kendi çabalarıyla yaptıkları gecekonduda oturduklarını söyleyen eşi Dursun Dağdeviren ise, “Sobalı gecekonduda oturuyorduk. Bazen yağmurlarda dam akıyordu. Yeni evimiz depreme dayanıklı, konforlu, her taraf eşit şekilde ısınıyor ve her konuda rahat. En önemlisi akşamları rahat uyuyabiliyorum. Rüzgar eser de çatımız uçar mı diye bir korkumuz, sıkıntımız yok artık” dedi.

    “Evim yeni, komşum aynı”

    Doğduğundan beri Uzundere’de ikamet eden Meliha Meydan, yeni evini çok sevdiğini belirterek şunları söyledi: “30 yıllık evli olmamıza rağmen, yeni evimizle birlikte sanki yeniden evlendik. Eşyalarımızı da yeniledik. Eski evim sobalıydı; yeni evim doğal gazlı, sıcak ve çok güzel. Komşularım da değişmedi. Bize en büyük avantajı bu oldu. Birbirimize oturmaya gitmemiz bir asansör kadar uzaklıkta. Evim yeni oldu, komşularım aynı bu yüzden çok mutluyuz. İzmir Büyükşehir Belediyesine çok teşekkür ediyorum.”

  • Herkesi turizm elçisi yapmak için harekete geçtiler

    Trabzon Ticaret ve Sanayi Odası’nda düzenlenen toplantıda turizmin geleceği görüşüldü. TTSO Başkanı M. Suat Hacısalihoğlu, turizmin gelişmesinde denetimin önemli olduğunu vurgulayarak, “Denetimi halka indirmek gerekir. Herkesi turizm elçisi yapmalıyız” dedi.

    TTSO’nun Otel, Yurt, Pansiyon, Menajer, Tercüman sektörleri temsilcilerinden oluşan 25. Meslek Komitesi tarafından düzenlenen Turizm Değerlendirme Toplantısı yapıldı. Toplantıya TTSO Başkanı M. Suat Hacısalihoğlu, Trabzon Kültür ve Turizm İl Müdürü Ali Ayvazoğlu, DOKA Genel Sekreteri Onur Adıyaman, TÜRSAB D. Karadeniz Yöre Temsil Kurulu Başkanı Volkan Kantarcı, Karadeniz Turistik İşletmecileri Derneği (KATİD) Başkan Yardımcısı Ali Şahin, 25. Meslek Grubu üyeleri ve sektör temsilcileri katıldı.

    Toplantıda söz alan İl Kültür ve Turizm Müdürü Ali Ayvazoğlu, 2018 yılında yapılan ve 2019’da yapılması planlanan çalışmalar hakkında bilgi verdi. Ayvazoğlu, 2018 turizm sezonunun verimli geçtiğini ifade ederek, “Ancak bunu sürdürülebilir kılmanın yolu da denetimdir. Denetim arttıkça memnuniyetin de artacağına inanıyorum” şeklinde konuştu.

    DOKA Genel Sekreteri Onur Adıyaman da bölgede turizmin geliştirilmesi için çalışmalar yapmaya devam edildiğini vurgulayarak, “Trabzon artık bir turizm şehri oldu. Şehrin turizmle ilgili tüm aktörleri bir iletişim içinde. Pastayı büyütmek için Pazar çeşitliliğini sağlamalı ve bunun için de tanıtım faaliyetlerini sürdürmeliyiz” diye konuştu.

    TTSO Başkanı M. Suat Hacısalihoğlu, çok kapsamlı ve iyi bir tanıtım çalışmasıyla turizmin bugünkü haline geldiğini vurgulayarak, “Geleceği de iyi görmek lazım. Yerimizde durduğumuz takdirde gelen turistler başka yere kaçacak. Bunun bilincinde olarak geleceğe dönük kararlar almalıyız” ifadelerini kullandı.

    Denetimlerin de çok önemli olduğunu vurgulayan Hacısalihoğlu, “Ancak görevlilerimizin sahada yapacağı denetimler sınırlı. Şehri turizm şehri olarak ön plana çıkartıp herkesi turizm elçisi yaparsak emin olun denetim çok daha kolay olacak. Bir şikâyette gereği yapılır. Denetimi halka indirmek gerekir. Turizmi 8 – 10 dala ayırdık. Hepsi artık kendi mecrasında çalışmaya başladı. Altyapı olarak toplantı salonlarımız noksandı. Artık üniversitede sürekli kongreler düzenleniyor. Trabzon kongre düzenleme konusunda Türkiye’de sayılı noktada. KTÜ’ye kongrelerde elimizden gelen desteği verdik ki Trabzon’u kongre şehri haline getirelim. Dünya Ticaret Merkezi’nin yerinde kongre merkezi yapmamızın esası kongre şehri olma hedefimizdir. Üniversitemizin, otellerimizin salonları var. Ancak 2 bin – 2 bin 500 kişilik kongreyi alamıyoruz. Salonlarımız yetmiyor. Kongre merkezini yapıp 4 ve 5 yıldızlı otellerin oda sayısını 3 bine çıkarırsak ilk etapta amacımıza ulaşmış olacağız. Yapımı devam eden kongre ve fuar merkezinin esası budur. Bu merkezi, otel kompleksinden ayrı olarak herkes kullanabilecektir” dedi.

  • İlkadım’dan “Üstümüzden Sel Gibi Geçtiler” konferansı

    İlkadım Belediyesi tarafından “Üstümüzden Sel Gibi Geçtiler” başlıklı konferans düzenlendi.

    Samsun Büyükşehir Belediyesi Şehit Ömer Halisdemir Çok Amaçlı Konferans Salonunda düzenlenen konferansa Gazeteci-Yazar Erem Şentürk konuşmacı olarak katıldı.

    “Anne ve babalar bir nesli başka çocuklarla kıyaslayarak büyüttü”

    Anne ve babaların çocukları büyütme çağındaki yanlışlara değinen gazeteci-Yazar Erem Şentürk, “Bu millet tarihini bilmiyorsa, kendi kavramlarını kullanmıyorsa, kendi hayatını kendi gibi yaşamıyorsa hayatta savrulur. Sevgili anne ve babalar, bir nesli diğer çocuklarla kıyaslayarak büyüttünüz. ‘Bak ona, bak ona, bak ona’ diye diye büyüttük çocukları, o çocuklar şimdi büyüdüler Amerika’ya, İngiltere’ye bakıp kendilerini kıyaslıyorlar. Çünkü aşağılık kompleksi oldular. Allah’ın her kulu orijinaldir. Her kul benzersizdir. Benzersiz ve orijinal şeyler birbirleriyle kıyaslanamazlar. Bir Müslüman, 2 insanı birbiriyle kıyaslayamaz. İnsanlar inek, eşya değildir. Allah rızası için, evlatlarınızı diğer çocuklarla kıyaslayarak büyütmeyin. Aşağılık kompleksli, kendisini başkalarıyla kıyaslayan, sürekli mutsuz olan, internette gördüğü güzellik ölçülerine göre olmak zorunda olduğunu hisseden, kendi kendini ezen gençler büyüttünüz. Bunlar topluma aykırıydı. Bu kuralı mahvettiniz” diye konuştu.

    “Bayrağımızdaki hilale ay demek, ‘şuursuz adamın tekiyim, dünyanın etrafına kapıldım’ demek”

    Topluma yanlış aktarılan değerleri de anlatan Şentürk, “Duygusal bağımız, neyle bağ kurduysak aidiyetimizin temeliydi. Bunları bozdular. Üzerimizden sel gibi geçtiler. Ezanı Türkçe yaparak yapmaya çalıştıkları ama beceremedikleri şeyi başka bir yerde becermişler haberiniz yok. Herkese sorsam, ‘bizim bayrağımız ne renk?’ desem, herkes ‘kırmızı’ der. Sonra, ‘bayrağın içinde beyazlar var onlar ne?’ desem, ‘ay ve yıldız’ derler. ‘Ay’ değil. Ay dediğiniz, dünyanın üstünde dönüp duran kuru bir taştır. Dünyanın cazibesine kapılmış. Sana yasak olan bir şey. Ay, kupkuru, anlamsız, yüzeyi pudra, gril, rezil bir taştır ve şuursuzdur. Sistem, sana ‘dünyanın cazibesine katıl, şuursuzca dön’ diyor. Bayrağımızdakinin adı neydi? ‘Hilal’. Hilal, Hz. İbrahim’den bir davaydı. Bu dava, Emperyalizme itiraz etmekti, putları kırmaktı, sömürge sistemiyle kavga etmekti, ne kadar adaletsizlik, eziyet, eşitsizlik varsa hepsine karşı kavga edebilmekti. Bu miras, büyük, kutlu bir davaydı. O dava, Selahattin Eyyubi’nin elinde Kudüs’ün fethi oldu. Aynı hilalle Fatih Sultan Mehmet İstanbul’u fethetti. Aynı hilal, Endülüs medeniyeti oldu. Aynı hilal, Anadolu’yu yurt edindi. Sen, bayrağına hilal dediğin andan itibaren dünyaya, gavura, ‘bana bak, putlarınla problemim var, kırarım’ dersin. Sen şimdi bunu demiyorsun. ‘Benim bayrağım ay’ dediğinde de ‘şuursuz adamın tekiyim, dünyanın etrafına kapıldım, ihtiyacım olmayan bir sürü şeyin peşinde koşup taksit ödeyerek sürünüyorum’ diyorsun. Böyle hayat mı olur. Böyle onurlu insan mı olur. Kural çok basitti. Biz bu dünyaya hayran olmaya geldik. Biz bu dünyaya dik durup, ayakta kalmaya gelmiştik. Dik duracaktık, gayret edecektik, gayret ederek ölüp gidecektik. He bir de Allah’ın yarattığı her şeye hayran olacaktık. Senin elinden bunu aldılar. Çok basit numaralarla aldılar hem de” şeklinde konuştu.

  • Üniversitelerinin kampüsü için hareket geçtiler

    Karadeniz Teknik Üniversitesi (KTÜ) Orman Fakültesi Peyzaj Mimarlığı Bölümü öncülüğünde İç Mimarlık ve Orman Endüstri Mühendisliği Bölümü akademisyenleri ve öğrencilerinin birlikte hazırladıkları “Yerleşkelerde yeşil yol projesi” kampüs içerisindeki yaya ve bisiklet kullanıcılarına çevreye uyumlu alanlar oluşturacak.

    Yaklaşık 60 öğrenci ve 20 öğretim üyesinin hazırladığı projede özellikle spor ve gezinti yolu olarak düşünülen güzergâhta çevreyle dost ve tamamen doğal yöntemlerle üretilen elektrikle aydınlanma, elektrikli taşıma araçlarının motor şarjı, oturma grupları, park alanları ve o çevrede bulunan diğer canlıların yaşam alanları da düşünülmüş.

    Projenin yürütücüsü Karadeniz Teknik Üniversitesi Orman Fakültesi Peyzaj Mimarlığı Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Banu Çiçek Kurdoğlu, projenin kampüs alanını içerdiğini belirterek kampüslerin küçük kent modelleri olduğunu hatırlattı. Kurdoğlu, “Projemiz 1-2 yıl öncesine dayanıyor. Karadeniz Teknik Üniversitesi çok özel bir kampüs. Kampüste yer alan öğrencilerimiz, akademik personelin ihtiyacıydı bu. Kampüste yeşil alanlarda etkinlik yapmak istiyorlardı. Kampüsümüz büyüdü son günlerde araç sayısı çok arttı. Yaya ve bisiklet kullanımı konusunda sorunlar yaşanıyor. Bisiklet yolları yok, yeşil alandan daha çok faydalanmak istiyorlar. Bu noktada Peyzaj Mimarlığı Bölümü olarak böyle bir inisiyatif aldık. Kampüsümüzde yaya ve bisikletliler için KTÜ bisiklet kulübü de projemize dahil oldu. Güzergahlar oluşturduk. Daha çok araçtan arındırılmış yollarda. Bu güzergahlarda yaya ve bisikletlilere uygun donatılar tasarlamak istedik. Yeşil yol teması parçalanmış yeşil alanları birbirine bağlayan yaya ve bisiklet kullanımına alternatif ulaşıma imkân sunan yolları ifade eder. Bunu kampüs genelinde değerlendirdik. Kampüsler küçük kent modelleridir. Sınırları tanımlı kapalılığı sağlanmış korunaklı mekanlardır. Workshop kapsamında tasarlanan donatı takımında kent ile bağlantıyı koparmadan güncel ve modern yapılarda yeşil kampüs oluşumunu destekleyen konsepte göre tasarlanmıştır. Biz kentlerimizde böyle yaya ve bisiklet kullanımına uygun yeşil güzergâhlar istiyoruz” dedi.

    KTÜ Orman Fakültesi Peyzaj Mimarlığı Bölümünden Yrd. Doç. Dr. Elif Bayramoğlu da projede kampüsteki canlıları unutmadıklarını belirterek “Donatımızda enerjiyi etkin olarak kullanmayı düşündük. Onun için güneş paneli ürettik. Kampüsümüzdeki canlıları da bu işe kattık. Kediler, köpekler, kuşlar içinde yeni yerler tasarladık. Aynı zamanda bisiklet kullanıcıları için mekanlar tasarladık” diye konuştu.

  • Darp edip gasp ettikleri şahsın otomobil ile üzerinden geçtiler

    Adana’da taş atıp yere düşürdüğü şahsı kardeşleriyle birlikte darp edip gasp ettiği otomobili ile üzerinden geçen şahıs, yakalanınca “Sevgilim seni çok özleyeceğim, seni çok seviyorum” diyerek sevgilisine seslendi.

    Olay, Seyhan ilçesi Namık Kemal Mahallesi’nde meydana geldi. İddiaya göre, Murat Yılmazdar (37) kiraladığı otomobille Nesrin Ongun Sokak’ta ilerlerken yol ortasından yaya olarak yürüyen İbrahim O. (22), E.O. (17) ve U.O.’ya (13) korna çaldı. Ancak üç kardeş korna çalan sürücüye tepki göstererek el hareketi yapıp küfretti. Bunun üzerine Yılmazdar, durup üç kardeşi beklemeye başladı. Üç kardeş otomobilden inen sürücüyü darp etti. Sürücü, otomobil ile hızla olay yerinden uzaklaşıp evden bıçak alıp tekrar sokağa geldi. Yılmazdar otomobilden bıçakla inince İbrahim O. elindeki taşı sürücüye fırlattı. Kafasına gelen taşla yere yığılan sürücünün yanına gelen üç kardeş, onu darp etmeye başladı. İbrahim O. sürücünün kafasına ve vücuduna pompalı tüfek dipçiğiyle vurdu. Daha sonra Yılmazdar’ın otomobilini alan İbrahim O., kardeşlerini de otomobile bindirip yerde yatan sürücünün üzerinden geçip olay yerinden uzaklaştı. Ağır yaralanan sürücü cep telefonu ile sağlık ekiplerini arayarak yardım istedi. Olay yerine gelen ekipler hemen polise haber verdi. Polis olay yerine gelerek çevrede yaptığı araştırmada güvenlik kamerası kayıtlarını buldu. Polis kayıtlardan yaptığı incelemede olayı üç kardeşin yaptığını saptadı. Polis, zanlılardan İbrahim O. ve U.O.’yu Sümer Mahallesi’ndeki evinde yakaladı.

    “Şahsın üzerinden otomobil ile geçmişim, farkında değilim”

    İbrahim O. ifadesinde, kafalarının iyi olduğunu, trafik nedeniyle tartıştıklarını ama darp edip etmediklerini hatırlamadığını söyledi. Zanlılar, ifadelerinin ardından adliyeye sevk edildi. Zanlı İbrahim O., adliyeye sevk edilirken gazetecilere, “Kendi geldi çattı, ben sadece taş attım. Tanımadığım kişiler, neden darp ettiğimi hatırlamıyorum, alkollüydüm. Ben vurmadım kardeşim vurdu, onun nerede olduğunu da bilmiyorum, karakolda olabilir. Otomobille adamın üstünden geçmişiz ama hatırlamıyorum, sarhoştum. Aramızdaki meselede hızlı sürme olayı, adam geri döndü, geldi bıçak çekti. Bu arada sevgilime selam söylüyorum, çok özledim, onu çok seviyorum kendine iyi baksın” dedi.

    Zanlılar, “yağma, adam öldürmeye teşebbüs” suçlamasıyla adliyeye sevk edildi. E.O. ise polis tarafından aranıyor.