Etiket: gebelik

  • Her 3 anneden 2’si gebelik sonrası sendromu yaşıyor

    Kayseri Memorial Hastanesi Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Yrd. Doç. Dr. Şaban Karayağız, gebelik sonrasında her 3 anneden 1’inde ‘postpartum’ adı verilen gebelik sonrası sendrom bulguları görüldüğünü söyledi.

    Halk arasında ‘lohusalık’ adı verilen postpartum sendromun belirtilerini, isteksizlik, keyifsizlik, çökkünlük, halsizlik, bitmeyen yorgunluk olarak sıralayan Yrd. Doç. Dr. Şaban Karayağız, sendromun en ciddi nedeninin değişen hormonlar ve anneye bağımlı çocuk olduğunu ifade etti.

    2 haftadan uzun sürmesi tehlikeli

    Bulguların 2 haftadan uzun sürmesi durumunda mutlaka uzman yardımı alınması gerektiğini dile getiren Yrd. Doç. Dr. Şaban Karayağız, “Bulguların uzun sürmesi durumunda kişide çocuğunu istememe, hayattan zevk alamama ve hayattan kopmayı isteme gibi ciddi şekilde çöküntüler ve işlev kayıpları görülür. Bu durumda biz kişinin artık majör depresyona geçiş yaptığını kabul ederiz. Bu durumda kişiye medikal tedavilerle birlikte davranış terapileri uygularız” diye konuştu.

    Eş desteği önemli

    Postpartum sendrom yaşayan annelere aile desteğinin önemli olduğunu kaydeden Yrd. Doç. Dr. Şaban Karayağız, en büyük desteğin eşlere düştüğüne işaret etti. Babaların özellikle gece uykusu konusunda eşlerine yardımcı olmaları gerektiğinin altını çizen Yrd. Doç. Dr. Şaban Karayağız, geniş ailede yaşayan kadınların bu bakımdan daha şanslı olduğunu belirtti.

    Annenin istekleri çocuğun gölgesinde kalmamalı

    Ailedeki tüm ilginin çocuğun üzerinde toplanmasının, annenin beklentilerinin askıya alınmasına neden olduğunu kaydeden Yrd. Doç. Dr. Şaban Karayağız, “Çocuğun yeni doğduğu dönemde herkesin ilgisi, beklentisi çocuk üzerine oluyor. Yeni bir can olduğu için tedirginlik var tabi. Böyle durumlarda anne biraz daha görmezden gelinebiliyor ailenin diğer fertleri tarafından. En büyük yanlış belki de bu oluyor. O kişinin ihtiyaçlarını çok yakından takip etmeliyiz. Çünkü sağlıklı bir anne sağlıklı bir çocuk demektir. Bu konuda da en büyük görev de eşlere düşüyor” ifadelerini kullandı.

  • Gebelik döneminde beslenme

    Diyetisyen Tuğçe Us, gebelik döneminde yeterli ve dengeli beslenmenin hem anne hem de doğacak bebeğin sağlıklı olması açısından çok önemli olduğunu söyledi.

    VM Medical Park Samsun Hastanesi Beslenme ve Diyet Kliniği’nden Dyt. Tuğçe Us gebelikte en önemli konu olan beslenme ile ilgili, “Her anı ayrı bir heyecan. Minnacık bir bebek kucağınızda. Sizsiz hiçbir şey yapamayan, yemek yiyemeyen, tuvalet ihtiyacını bile karşılayamayan. Çocuğunuzun bedensel ve zihinsel gelişmesi büyük ölçüde gebelik döneminde başlar. Bu sebeple yeterli ve dengeli beslenmeniz hem kendinizin hem de doğacak bebeğinizin sağlıklı olması açısından çok önemlidir. Bunun için aşağıda sunduğum beslenme ipuçlarına özen göstermeliyiz: Öğünleriniz sık ve az az porsiyonlar halinde olmalıdır. Ne uzun süre aç kalın, ne de yediğinizde tıka basa midenizi doldurun. Aldığınız gıdaların taze olmasına dikkat edin. Konserve, beklemiş gıdalar ve içinde katkı maddeleri bulunarak saklanan gıdalar yerine taze ve doğal maddeleri tüketmeye özen gösterin” dedi.

    Dyt. Tuğçe Us şöyle devam etti: “Yediğiniz meyve ve sebzelerde çeşitliliğe önem verin. Bu şekilde pek çok vitamin ve minerali almanız mümkün olacaktır. Aşırı yağlı, tatlı, baharatlı ve kalorili gıdalar yerine protein ve karbonhidrattan zengin, yağ oranı düşük besin öğelerine yönelin. Örneğin; aşırı acıkma durumunda ara öğün olarak peynir ekmek ve ayran ikilisi tercihiniz olabilir. Beslenmede suyu asla ihmal etmeyin. Günde en az 12-15 bardak su için. Özellikle ileri aylarda kabızlık şikayeti varsa bol su içerek, kabuğu ile yenen meyveleri tüketerek, her öğünde sebze ile salataya yer vererek ve yürüyüş yaparak bu sorunun önüne geçebilirsiniz. Günde 1-2 bardak süt içmeniz gebelikte ortaya çıkan kalsiyum kayıplarını yerine koymak için iyi gelecektir. Süt içemiyorsanız yoğurt veya ayran tüketiniz. Peynir veya çökelek de tüketebilirsiniz. Süt ve süt ürünlerinin pastörize olmasına dikkat edin. Yemeklerde iyotlu tuz kullanınız. Yüksek tansiyon (hipertansiyon) varsa yemekleri az tuzlu pişirin. Özellikle son aylarda olan ödemlerin azaltılması amacıyla bu dönemlerde tuzu azaltın.”

    Bulantılara dikkat çeken Dyt. Tuğçe Us, “Genelde sabahları yataktan kalkınca başlayan bulantılarda bir dilim peynir, bir iki grissini veya tuzlu kraker rahatlık sağlayabilir. Özellikle gebeliğin ilk üç ayında olan bu bulantı ve kusmalardan kendinizi korumak için bu dönemde katı, kuru ve yağsız gıdaları tercih edin. Mutfak kokularından ve ağır parfümlerden uzak durun. Bu dönemde tuzlu kraker, patates haşlaması, leblebi ve bisküvi türü gıdaları alarak şikayetinizle baş edebilirsiniz ama az ve de sık yemeyi unutmayın. Gebelik diyet yapmak için uygun bir zaman değildir. Hamilelikte belli miktarda kilo alımı şarttır. Bunu vücut kitle indeksine( BKI) göre şekillendirmek önemlidir. Normal değerlerde ise ortalama ağırlık artışı 9-14 kg (12,5 kg) olmalıdır. 7 kilodan az ağırlık kazanımı ise anne ve bebeğin sağlığını tehlikeye sokar ve anne sütünün verimi düşer. Unutmayın ki önemli olan sizin kilo almanız değil bebeğin içeride yeterli şekilde beslenebilmesidir” şeklinde konuştu.

  • Gebelik diyabetine dikkat

    Şeker hastalığı olmayan bir kadında gebeliğin 5’inci ayından sonra ortaya çıkan ve doğumdan bir süre sonra şekerin düşmesiyle tanımlanan gebelik diyabeti, anne ve bebek sağlığını olumsuz yönde etkilediği belirtildi.

    Medicana Bahçelievler Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Op. Dr. Leyla Ercan, anneden bebeğe geçen yüksek şeker ve ona bağlı bebekte salgılanan insülinin, bebek sağlığı üzerindeki etkilerini anlattı.

    “Kalıcı şeker için önlem alın”

    Gebelik döneminde ortaya çıkan diyabetin anne sağlığı üzerinde olumsuz etkileri olduğunu söyleyen Op. Dr. Ercan, riskleri şu şekilde sıraladı:

    ’’İri bebek doğumuna bağlı derin doğum yırtıkları ve buna bağlı kanamalar. Amnios suyu fazlalığına bağlı erken doğum. Yüksek tansiyon. İri bebek nedeniyle sezeryan doğum zorunluluğu. Annede tekrarlayan idrar yolları ve vajinal enfeksiyonlar. İleriki yıllarda kalıcı şeker hastalığı.’’

    ’’Gebelik şekerinde en korkulanı, anne karnında ani bebek ölümü ve doğum yaralanmalarıdır’’

    Gebelik şekerinde en korkulanın, anne karnında ani bebek ölümü ve doğum yaralanmaları olduğunu dile getiren Op. Dr. Ercan, ’’Gebelik sırasında çıkan şeker, en çok bebeğin sağlığını olumsuz yönde etkilemektedir. İri bebek doğumuna bağlı yaralanmalar (normal doğumda omuz takılması ve ona bağlı kalıcı kol felçleri ve spastik bebek), kalp hastalığı, anne karnında ani ölüm, doğum sonrası solunum sıkıntısı ve şeker düşüklüğü, uzayan yenidoğan sarılığı gibi ciddi sağlık problemleri yaşanmaktadır’’ ifadelerini kullandı.

    Şeker riski olan gebe grubu

    Şeker riski olan gebe gurubu hakkında bilgi veren Op. Dr. Ercan, “Birinci derece yakınlarında şeker hastası olanlar, daha önce gebelik diyabeti geçirenler, 35 yaş üstü gebeler, gebelikten önce kilolu olanlar ve gebeyken fazla kilo alanlar, daha önce iri bebek doğuranlar (3800-4000 gram üzerinde ), mevcut gebelikte bebek kilosu ve suyu fazla olanlar, daha önce sebepsiz ölü doğum yapanlar ve anomalili düşük yapanlar, şekeri yükselten ilaç kullananlar, sık idrar yolu ve vajinal enfeksiyon geçirenler. Bu grup gebeler ilk muayenede değerlendirilir. Şeker kontrolü normal çıkarsa tüm bu gebeler ve diğer tüm gebeler 24-28 haftalar arasında gebelik şekeri yönünde 50gram-75gram, gerekirse 100 gramlık yükleme testleri ile kontrol edilmelidir” dedi.

    Diyet ve sporun tedaviye etkisi

    Diyetin ve sporun tedaviye olan etkisine değinen Op. Dr. Ercan, “Öncelikle diyet ve spor düzenlenir. Takipleri istenilen seviyeye inmezse ilaç (insülin) eklenir. Gebelik diyabeti doğumdan 6 hafta sonra giderek kaybolur. Beslenme ve yaşam biçimine dikkat etmeyenlerde ileriki yıllarda kalıcı şeker hastalığı gelişebilir” açıklamasında bulundu.

  • Gebelik şekeri, anne ve bebek sağlığı için ciddi risk oluşturuyor

    Mersin Özel Yenişehir Hastanesi Kadın Doğum Uzmanı Dr. Özgü Keskin Yılmaz, gebelik şekerinin anne ve bebek üzerinde erken doğumdan ani bebek ölümü ve ölü doğum riskine kadar çok ciddi etkileri olabildiğini belirterek, anne adaylarını uyardı. Uzm. Dr. Yılmaz, tüm gebelere şeker yükleme testi yaptırmalarını önerdi.

    Uzm. Dr. Keskin, yazılı bir açıklama yaparak, gebelik ile ilgili önemli uyarılarda bulundu. Gebelikte en sık karşılaşılan hastalıklardan birinin gebelik şekeri (gebelik diyabeti) olduğunu ifade eden Keskin, gebelik şekerinin 24. haftadan sonra ortaya çıktığını, doğum gerçekleşince sona erdiğini bildirdi. Gebelik şekerinde tedavide, genelde sadece diyet ve egzersiz yeterli olurken, bazen insülin tedavisinin de gerekebildiğine işaret eden Uzm. Dr. Keskin, “Günümüzde genç yaşlarda artan anne obezitesi, azalmış fiziksel aktivite, hazır gıda tüketiminin artışı, anne olma yaşının daha ileri dönemlere kayması gebelik diyabetinin görülme sıklığını artırmaktadır” dedi.

    “Gebelik diyabeti hem anne hem de bebek için ciddi problemler oluşturabilir”

    Gebelik diyabetinin tanısının erken dönemde konmasının ve gerekli önlemlerin alınmasının, bebek ve anne üzerindeki olumsuz etkileri önleyeceğine dikkat çeken Keskin, “Gebelik diyabeti, erken ve uzun dönemde hem anne hem de bebek için ciddi problemler oluşturabilir. Bunlar arasında erken doğum, iri bebek, ani bebek ölümü ve ölü doğum riski sayılabilir. Yeni doğan döneminde bebeğin kan şekerinin ve kan kalsiyum seviyesinin düşmesi, sarılık ve solunum sıkıntısında artış söz konusudur. Özellikle bebeğin doğum kilosunun 4 bin 500 gramın üstünde olması zor doğum, omuz takılması ve sezaryenle doğum olasılığını artırır. İleri dönemde bebekte obezite, diyabet ve hiperaktivite sıklığında artış saptanmıştır” ifadelerini kullandı.

    “Tüm gebelere şeker yükleme testini yaptırmalarını öneriyoruz”

    Tüm gebelerin şeker testi yaptırmasını öneren Uzm. Dr. Özgü Keskin, şunları kaydetti:

    “Annede tansiyon yüksekliği, bebeğin suyunun fazla olması, sonraki dönemde kalıcı tip-2 diyabetes mellitus ve koroner arter hastalığı riskini arttırır. 24-28. haftalar arasında 75 gram ile şeker yükleme testi yapılması uygundur. Önceden 50 gram ve 100 gram olmak üzere iki aşamalı test uygulanırdı. Ancak ülkemizde günümüz koşullarında, her gebeye tek basamaklı 75 gram şeker yükleme testi yapılması, maliyet ve hastanın uyumu açısından en uygun olandır. Önceden bu test içerisindeki şeker nedeni ile bulantı ve kusma şikayeti yapabilmekte iken, şu an kullandığımız solüsyonlarda bu yan etkiler azalmıştır. Testin anneye ve bebeğe hiçbir zararı yoktur. Solüsyonlarda kullanılan şeker miktarı 3 dilim baklavanın içinde bulunan şeker ile aynı miktara sahiptir. Zaten günlük yediğimiz tatlılarla çok daha fazlasını almaktayız. Tüm gebelere şeker yükleme testini yaptırmalarını öneriyoruz. Gebelikte şeker hastalığı anne ve bebek sağlığını riske atan son derece önemli bir durumdur, ihmal edilmemelidir.”

  • Gebelik süresince yapılan tarama testlerine dikkat

    Gebelik döneminde yapılan tarama testlerinin anne ve bebeği için çok önemli olduğun belirten uzmanlar, bu önemin testlerin zamanında yapılmasını da kapsadığını söyledi.

    Gebelik süresince hem gebenin hemde bebeğin sağlık durumunun takip edilmesi için yapılması gereken bir takım testlerin bulunduğunu ifade eden uzmanlar, bunların ise herhangi zamanda değil, belli zamanları olduğunu söyledi. Gebelik başından itibaren düzenli takipte olmanın ve bu testleri kaçırmadan eksiksiz yaptırmanın önemine değinen VM Medical Park Bursa Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Op. Dr. Gerçek Aydın, “Gebelik saptandığında henüz ilk 12 hafta içinde gebenin kan ve idrar tahlilleri yapılması gerekir. Gebelik süresince kadın sağlığını etkileyebilecek dahili bir problemin olup olmadığı kansızlık, karaciğer, böbrek hastalığı, troid hastalığı, enfeksiyon gibi değerlere bakılmalıdır. Bebekte gelişimsel problemler oluşturabilecek bazı virüs ve parazitik enfeksiyonlar açısından gebe araştırılmalı, riskli durumlar tespit edilmeli ve gerekirse daha özellikli tetkikler yapılmalıdır. Anne ile bebek arasında Rh kan grubu ya da rutinde bakılmayan bazı alt grup kan antijenlerine karşı bir uyumsuzluk taranması için indirect coombs testi mutlaka istenmelidir. Pratikte Rh + gebelerde bu teste bazı merkezlerde gerek duyulmamakta ise de az görünen bazı uyumsuzluklarda bebekte olası duyarlanma ve buna bağlı problemler gelişebilir. Bu test sayesinde riskli ve yakın takibe alınması gereken olgular saptanabilir” şeklinde konuştu.

    Tüm bu testlerin bir nevi gebelik öncesi bir check-up olarak düşünülmesi gerektiğini ifade eden Aydın, “Bir çok genç anne adayı ilk kez bu kadar kapsamlı bir sağlık taramasından geçtiği için mümkünse bu aşamada her gebenin dahili bir muayenesi, servikal smear testi alınması ve gebelikte en sık görülen jinekolojik kanser olan meme kanseri açısından değerlendirilmeleri önerilmelidir. Bu sayede ilk kez gebe kalındığında saptabilen maskelenmiş bazı hastalıklar ortaya çıkarılabilir. Bu aşamadan sonra en önemli tarama testlerinden olan, bebekte genetik hastalık olup olmadığının araştırılmasıdır. Bu testler halk arasında ‘zeka testi’ olarak bilinen testlerdir. Aslında bu tabir doğru değildir. Çünkü bu testlerde bebeğin zeki olup olmadığı belirlenemez. Zeka ve öğrenme problemi ve bununla birlikte başka bazı sorunlarında olduğu genetik hastalıklara bakılır” dedi.

    Binlerce genetik hastalık olduğunu ve tabi ki bunların tümüne bakmak olası ve mantıklı olmadığını belirten Aydın, “En fazla araştırılan genetik hastalıklar Down sendromu (trizomi 21), Edward’s sendromu (trizomi 18) ve Patau sendromudur (trizomi 13). Down sendromunun çok sık telafuz edilip araştırılmasının nedeni en kötü genetik hastalık olmasından ziyade toplumda sık görülen bir hastalık olmasıdır. Downd sendromu tanısı maalesef sadece ultrason ile konamaz. Tamamen normal ultrason bulguları olan bir bebekte down sendromu olabilir. Gebelik esnasında down sendromu tanısı kesin olarak CVS ve amnisentez ile konabilir. Ama bu testler girişimsel testler olup gebelik ortamına müdahale gerektirdiği için teorik olarak düşük riski olan testlerdir. Yüksek riskli olgularda bu testler önerilir. Bu testleri tüm hastalara yapamayacağımız için ve ultrason tek başına yeterli olamayacağı için riskli olmayan tarama testlerine başvurulur. Bu testler sonrasında risk saptanan ve tanı konması gereken olgulara tanı testleri yani CVS ya da amnisentez önerilebilir” diye konuştu.

    Tarama testleri kabaca 2 gruba ayrıldığının altını çizen Aydın, “İlk grupta, yıllardır yapılmakta olan Türkiye’deki hemen hemen tüm 2. ve 3. basamak sağlık merkezlerinde yapılabilen testlerdir. Bunlar 2’li, 3’lü ve 4’lü tarama testleridir. Bu testlerin avantajlı ve dezavantajlı olduğu durumlar vardır. Kolay ulaşılabilir, ucuz, risksiz olması iyi yönleridir. Ancak bu testlerde hastalığı doğru saptama oranı ve sağlıklı bebeği ayırt etme oranı maalesef çok iyi değildir. Yüzde 25-30 civarında yanılma payı vardır. İkinci grup testler ise çok daha farklı testlerdir. Bu testlere non-invazif prenatal tanı testleri, cell free fetal DNA tesi, fetal DNA testi olarak adlandırılmaktadır. Diğer testlerden çok daha az yanılma oranı olan daha güvenilir. En önemli avantajı ise, amniosentez kadar kesin olmasa da nerdeyse ona yakın derecede saptayıcı olmasıdır. Bu yüksek saptama oranının sebebi DNA analizi yapmasından dolayıdır” dedi.

    Yapılması önerilen son ve çok önemli bir başka testte halk arasında şeker testi olarak bilinen OGTT (Oral Glikoz Tolerans) testi olduğunu ifade eden Aydın, “Bu test medyada çok fazla yer almış ve maalesef hastaların kafasının karıştırıldığı bir testtir. Bu test Türkiye’de ve dünyada bu konu ile ilgili kuruluşlar tarafından belirlenen ve önerilen testlerdir. Bebek üzerinde testin kötü bir etkisi yoktur. Şeker seviyesi arttığında eğer hasta bunu düzenleyip kan seviyesini normal snırlarda tutamıyorsa bu şeker yüksekliği bebeği etkilemekte ve bebek kendi insülinini daha fazla ve uygunsuz salgıladığı için istenmeyen bir büyüme ve gelişme ortamı oluşmaktadır. İşte eğer bu test sonucunda problem saptanırsa, gebeye diyet verilip kan şekerinin yükselmesi ve dolayısıyla bunun bebeğe sirayet etmesi engellenir. Ancak bu testi yaptırmayan bir hastada aslında bilmediğimiz bir şeker yükseklme durumu varsa aslında farkında olmadan gebe hergün bebeği yüksek şekere maruz bırakıyor olabilir” şeklinde konuştu.