Etiket: Fırfırik

  • Kızak hatırası

    AHMET AKBUĞA
    ERZURUM (İHA) –

     

    Erzurum’da aralıklı şekilde etkisini sürdüren kar yağışı kenar semtlerde oturan vatandaşlar için çileye dönüşürken, çocuklar ise karda oynamanın tadını çıkardı.
    Doğu Anadolu Bölgesi’nde etkili olan kar yağışı ve tipi nedeniyle 230 köy ile ulaşım sağlanamıyor. Meteoroloji Erzurum Bölge Müdürlüğü’nden alınan bilgiye göre, alçak basınç sisteminin etkisi altına giren Doğu Anadolu Bölgesi’nde kar yağışı aralıklarla etkisini sürdürüyor. Kar yağışı ve tipi nedeniyle Erzurum’da 99, Ağrı’da 91, Kars’ta 28 ve Iğdır’da 12 olmak üzere toplam 230 köy yolu ulaşıma kapalı bulunuyor. Erzurum İl Özel İdaresi Müdürlüğü’ne bağlı karla mücadele ekipleri, kapalı yolların ulaşıma açılması için çalışmalarını sürdürüyor.
    Bölgede gece en düşük hava sıcaklığı eksi 7 derece ile Kars’ta yaşandı. Ardahan’da en düşük hava sıcaklığı eksi 6, Erzurum’da eksi 4, Ağrı’da eksi 1, Iğdır’da 1, Erzincan’da 2 derece oldu. Kar yağışının aralıklı etkili olduğu Erzurum’da toprak damlı evlerde yaşayan vatandaşlar karla mücadele çalışmasına koyuldu. Toprak damlı evlerin su çekmemesi için vatandaşlar, bacaları kardan arındırdılar. Büyükler için çile olan kar yağışı, çocuklar için ise eğlence kaynağı oldu. Erzurum’un Palandöken ilçesi Maksutefendi Mahallesi’nde hafta sonunu da fırsat bilen çocuklar, kar üzerinde misket oynamanın ve kızakla kaymanın keyfini yaşadılar.

  • Kadıköy’de Şeb-i Arûs

    Vefatının 739. yıldönümünde Hz. Mevlana’yı anma programı kapsamında Kadıköy’de faaliyet gösteren İstanbul Erzurumlular Kültür ve Dayanışma Vakfı tarafından Şeb-i Arûs töreni düzenlendi. Mevlana Eğitim ve Kültür Derneği Sema ve Tasavvuf Topluluğunun Türk Tasavvuf Müziği Konseri ve Sema Gösterisini Kadıköylü Dadaşlar keyifle izlediler.
    Merkezi Kadıköy’de bulunan ve başkanlığını bir Erzurumlunun, Abdülhamit Çakmut’un yaptığı, Mevlana Eğitim ve Kültür Derneği Sema ve Tasavvuf Topluluğu hazırlayıp sunduğu Şeb-i Arus töreninde açılış konuşmasını İstanbul Erzurumlular Kültür ve Dayanışma Vakfı Yönetim kurulu Üyesi Alparslan Kotan yaparken, Vakıf Başkanı A. Hadi Atalar vakfın çalışmaları hakkında bilgi verdi.
    Alparslan Kotan, açılış konuşmasında, “İstanbul Erzurumlular Kültür ve Dayanışma Vakfı tarafından düzenlenen “Vefatının 739. Yıldönümünde Hz. Mevlana’yı Anma Programına” hoş geldiniz. Şeref verdiniz. Şeb-i Arus terimi Hz. Mevlana’nın vefatından sonra kullanılmaya başlanan bir ifadedir. Hz. Mevlana’nın vefatının kendisinden sonra Şeb-i Arûs terimiyle adlandırılmasında, Hz. Mevlânâ’nın“Bizim ölümümüz, ebedî bir düğündür” sözü ile, oğlu Sultan Veled’in, “Aşıklara ölüm, düğündür” sözünün açık etkisinin olduğu düşünülebilir. Bizler bugün burada bu düğün gününün anısına bir araya gelmiş bulunuyoruz.” dedi.
    BAŞKAN ATALAR, MARİFET İLTİFATA TABİİDİR
    Vakıf Başkanı A. Hadi Atalar yaptığı konuşmasında, vakıf faaliyetlerinden bahsederken hemşerilerine vakıf faaliyetleri karşısında daha duyarlı davranmaları hakkında ince göndermelerde bulunarak, “marifet iltifata tabiidir” dedi. Yani vakıf adına yapılan çalışmalara herkesin daha fazla ilgi göstermesini ve duyarlı olunmasını belirtti.
    Atalar, “İstanbul Erzurumlular Kültür ve Dayanışma Vakfı kökleri 1950’li yılların sonlarında Fatih’te faaliyet gösteren Erzurum Talebe Yurdu’na kadar dayanan, 1970’li yılların başında dernekleşerek İstanbul Erzurumlular Derneği ismiyle faaliyetlerini sürdüren, nihayet 1989 yılında oluşumunu Vakıf haline dönüştürerek günümüze kadar gelen Erzurum’un, Erzurum dışında faaliyet gösteren en önemli sivil toplum kuruluşlarından birisidir. İstanbul Erzurumlular Vakfı’nın kendisine şiar edindiği dört esas vardır. Vakfımızın ana gayesi, vakfiyemizde belirtildiği üzere; “İyilik etmek ve fenalıktan sakınmak konusunda birbirinizle yardımlaşın” mealindeki Ayeti Kerime, “Yiyip tükettiğin, giyip eskilttiğin ve hayır yollarına verip geride bıraktığından başkası senin malın değildir” şeklindeki Hz. Peygamber’in hadisi, “Ulusal sınırlar içinde bulunan Vatan parçaları bir bütündür, birbirinden ayrılamaz” şeklinde Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün veciz ifadesi, Ve manevi dinamiklerimizden İbrahim Hakkı Hz.’nin “İnsanın kendisi ve çevresini tanıması, iyiliğe, güzelliğe, imana, gerçeğe, dürüstlüğe, eli açıklığa yönelmesi ve böylece hayatın tadını ve anlamını değerlendirmesi gerekir.” Sözlerinden hareketle Erzurum’a ve Erzurumluya hizmet etmektir. Eğitim faaliyetlerine geçmişten günümüze kadar büyük önem veren Vakfımızın bu konudaki en önemli eseri Erzurum Aşağıcanören köyünde yaptırdığı İlk Öğretim Okulu olmuştur. Bunun yanı sıra eğitimlerini İstanbul’da sürdüren Erzurumlu öğrencilerimize burs verilmesi Vakfımızın en önemli geleneklerinden birisi haline gelmiştir. 2011-2012 Eğitim Öğretim Yılında İstanbul Erzurumlular Vakfı tarafından İstanbul’daki devlet üniversitelerinde okuyan 200’e yakın Erzurumlu öğrencimize burs verilmiştir. Tabi ki hedefimiz bu sayıyı artırmak ve daha çok sayıda öğrencimize katkı sağlayabilmektir. Erzurum’un geleceğine ve entelektüel sermayesine yapılacak en büyük yatırımın öğrencilerimize yapılacak yatırım olduğu gerçeğine değerli hazirunun yürekten inanmış olduğuna kaniyiz. Bu düşünceden hareketle bütün hemşehrilerimizi az, çok demeden üniversiteli öğrencilerimize burs vermeye davet ediyoruz.”
    EĞİTİM FAALİYETLERİMİZ BURS VERMEKLE BİTMİYOR…
    Ocak ayı itibariyle Kadıköy Halk Eğitim Merkezi ile ortaklaşa olarak düzenleyeceğimiz kurslarımız başlayacaktır. Projemiz kapsamında ilk olarak ağırlıklı olarak Erzurumlu üniversite öğrencilerimizin katılacağı İngilizce ve Osmanlı Türkçesi kursları faaliyete başlayacaktır. Halk oyunları kurslarımız da her cumartesi günü halen devam etmektedir. Bunun yanı sıra Vakfımızda, Gençlik Kollarımız tarafından her iki haftada bir Cumartesi günleri Kütüphane Sohbetleri adıyla sohbet programları düzenlenmektedir. Kadın Kollarımız Başkanı Bilge Seval Alakuştekin hanımefendinin başkanlığında faaliyetlerine devam etmekte, özellikle yaptığı kültür ve sanat gezileriyle Erzurumlu hanımefendilerin sosyal ihtiyaçlarına cevap vermektedir. Vakfımızın internet sitesi hizmete girdiği günden beri misafir ettiği 100.000’e yakın ziyaretçi ile hemşehrilerimizin adeta gözdesi haline gelmiştir. Zengin içeriği ve altyapısı ile şehrimizin kültürüne önemli katkılar sağlayan internet sitemize gösterilen teveccühden dolayı bütün hemşehrilerimize teşekkürlerimizi arz ederiz. Vakfımızda gelenek haline getirdiğimiz bir diğer çalışma da her gün öğlen ücretsiz yemek servisi yapılmasıdır. Özellikle öğrencilerimizin ve ihtiyaç sahibi vatandaşlarımızın istifade etmeleri için yapılan bu önemli hizmet de siz değerli hemşehrilerimizin katkılarıyla uzun yıllar yaşayacaktır inşallah. Vakfımızın faaliyetleri çok fazla. Süremiz ise ne yazık ki çok kısa. Son olarak üstüne basa basa şunu belirtmek istiyorum ki; Vakfımız, Vakfiyemizde belirtildiği üzere, Yüce Türk Milletine, Yasama ve Yürütme erklerine, Bağımsız Yargı Organlarına, Vakıflar Genel Müdürlüğü’ne, Vakıf Organları ile tüm Erzurumlulara ve yardımseverlere, hayırseverlere emanettir… Bu amaçla bütün hemşehrilerimizden Vakfımızı koruma, destekleme ve geliştirme çabalarının esirgenmemesini diliyoruz. 23 yıldır aralıksız olarak çalışmalarına ve hizmetlerine devam eden İstanbul Erzurumlular Vakfı siz değerli hemşehrilerimizin maddi ve manevi her türlü katkılarıyla daha da güçlenecek ve Erzurum’a ve Erzurumluya daha nice büyük ve önemli hizmetler sunacaktır” dedi.
    ÇAKMUT, HZ. MEVLANA HAKKINDA BİLGİ VERDİ
    Mevlana Eğitim ve Kültür Derneği Başkanı Hamit Çakmut, “Mevlâna, insanlığa diyor ki: “Ya olduğun gibi görün ya göründüğün gibi ol”. Evet, her bir fert ayrı bir dünya, ayrı bir değer. Bütün insanlık kardeş. İnsanlık var olduğundan beri gelen bütün dinler; İncil, Tevrat, Zebur, Kur’an, hepsi insanlığın huzuru için Allah’ın kanunları olarak insanlığa indirilmiş. Hepimiz İsa, hepimiz Musa, hepimiz Muhammed’iz. Bizlerin ruh dünyasına ışık tutan tüm filozof veya mutasavvıflar bizlere sevgiyi öğretmediler mi? Evet öğrettiler. O halde biz insanlar neden kavgayı tercih ediyoruz? İnsan nefsi doymak bilmiyor. Nimetler çoğaldıkça daha çok istiyor. Dış görünüşü zenginleştikçe iç dünyası, ruhu aç kalıyor. Neden ikisi dengede tutulamıyor? İşte burada insan, durmalı, düşünmeli, diğer insanları yargılamadan önce kendine bakmalı, kendine çekidüzen vermelidir. 1999 yılında Mevlâna Eğitim ve Kültür Derneği’ni kurduğumda kendime bir ideal seçtim. Bir insan olarak bütün insanlığa aynı mesafede olmak; kimseyi yargılamadan, kim olursa olsun bize, bana gelen her insana, dinine, ırkına bakmadan sevgiyle kucaklamak, sevmek… gözlerimdeki aşkı karşımdaki insana hissettirmek. Fikirleriyle mutlu olduğum Mevlâna’yı incelediğinizde her satırında tevazu bulursunuz. Bütün dillere çevirileri olan 25.600 beyitlik Mesnevi huzurun reçetesi, 40.000 beyitlik Divan-ı Kebir şiirleriyle sevgi şelalesidir. Semazen, Allah aşığıdır. Nefsiyle her an mücadele eden, biz olmaya gayret eden insandır. Semazenin kıyafetlerinin birer manası vardır. Başındaki kavuk (sikke) nefsinin mezar taşı, hale hale açılan eteklik (tennure) onun kefeni, belindeki kuşağı (elif-i lamet) birliği temsil eder, üzerindeki kollu cepken (gül deste) ve yakasız derviş gömleği ile sema denilen bir manevi yolculuğa çıkar. Bu yolculukta hamlıktan olgunluğa, pişmeye yol alır. Tekrar yolculuk bittiğinde kendi iç kavgası bitmiş olarak huzur içinde evrene döner. Mevlâna gönül alıcı bir dost, şefkatli bir baba, iyi bir eş, her kesimden insana eşit mesafede olan bir gönül adamıdır.
    1273 yılında hayata gözlerini kapadığında cenazesinin arkasında her dinden insanlar onun güzel bedenini taşımış ve gözyaşı dökmüştür. Biz Mevleviler, Mevlâna’nın Allah’a yani sevgiliye kavuştuğu güne Şeb-i Arus (Düğün Gecesi) diyoruz. Ve her yıl 17 Aralık tarihi her milletten, dinden insanın huzur içinde Konya’yı ziyaret ederek Mevlâna’nın manevi huzurundan sükun içinde çıktıklarını görmekteyiz. Son söz olarak şunu ifade etmek isterim. Ey insanlık, huzur ve saadet sizin içinizde. Hepimiz bir vazife için dünyaya geldik. Bu vazifeyi layıkıyla yaparak ebedi aleme göç etmek bizlerin elinde. Yaşadığımız her an, soluduğumuz her nefes bize sevgi, sevgi, sevgi diye haykırmakta… ve bu sevgi bizim içimizde. Bize biz kadar yakın. “Ben sensem, sen de bensin; ben tensem, sen de cansın. O halde ne diye bu ayrılıklar.. geliniz sevgide bir olalım… insanlığın buna ihtiyacı var.”
    ABDÜLHAMİT ÇAKMUT KİMDİR?
    Abdülhamit Çakmut 1953 yılında Erzurum’da dünyaya geldi. İlk, orta, lise eğitiminin ardından Erzurum Kazım Karabekir Eğitim Enstitüsü Türkçe Bölümünü ve İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuarı Türk Musîkisi bölümünü bitirdi.
    1999 yılında Mevlâna Eğitim ve Kültür Derneği’nin kuran Çakmut, dernek çalışmaları kapsamında yurtiçi ve yurtdışında çeşitli konferanslara konuşmacı olarak katıldı. Evli ve iki çocuk babasıdır.
    Plaket takdim edildi,
    İstanbul Erzurumlular Kültür ve Dayanışma Vakfı adına Başkan A. Hadi Atalar ve vakfın kadın Kolları Başkanı Bilge Seval Alakuştekin, Mevlana Eğitim ve Kültür Derneği Sema ve Tasavvuf Topluluğuna günün anısına birer plaket takdim ettiler.
    Tasavvuf Topluluğunda tanıdık bir sima Ömer Okur
    Okur ailesinden bir Ömer Okur Tasavvuf Topluluğunda tanıdık bir isim dikkat çekti. Erzurum’da Okur Gıda olarak bilinen Okur ailesinin bir ferdi olan Ömer Okur’da Kur’an-ı Kerim tilavetiyle izleyenleri büyüledi.

  • Gelecek Türkler’in

    Türkiye’nin gelecek için en büyük şansı genç nüfusu. Genç Türk nüfusu teknoloji alanında gerekli iş gücünü sağlayabileceği için Avrupa’nın önüne geçecekTürkiye demokrasi başarısıyla İslam dünyasında rol model olacak. Türkiye’nin 2023’e kadar siyasi alanda elde edeceği en büyük fırsatlardan biri bu olacak.

     

    Maya takvimine göre kıyametin kopacağı iddia edilen 21 Aralık herhangi bir felaket yaşanmadan geride kaldı. Gelecekte neler olacağına bilimsel açıklamalar getirmeyi amaçlayan “fütüroloji” bilimi giderek yaygınlaşıyor. Eski çağlardan kalan kehanetlere dayanmak yerine gelecekte dünyayı neler beklediğini fütüristlere sorduk. Ünlü ABD’li fütürist Ramez Naam ve Türkiye Fütüristler Derneği Başkanı Murat Şahin, atlatılan ‘kıyamet’ sonrasında Türkiye ve dünyayı bekleyen geleceği Milliyet’e anlattı.

     

    2023 TAHMİNLERİ
    Mısır asıllı ABD’li teknoloji uzmanı Ramez Naam Türkiye ve Dünya’nın 2023 yılında geleceği noktaya ilişkin tahminlerde bulundu. 13 yıl boyunca Microsoft için çalışan bilgisayar uzmanı, Los Angeles Times gazetesi tarafından gelecek bilimi üzerine müthiş bir araştırma olarak tanımlanan “More than human: Embracing the promise of biological enhancement” adlı kitabın da yazarı.
    Naam, Türkiye’nin 2023 yılında birçok alanda çok daha başarılı olacağını belirtti. Naam, Türk halkının en büyük şansının genç nüfus olduğunu söylüyor. Naam’a göre geleceğin en önemli iş kolu bugün olduğu gibi teknoloji olarak kalacak. Türkiye’nin büyümeye devam eden genç nüfusu ise teknoloji alanında gerekli iş gücünü sağlayabileceği için Avrupa’nın azalan genç nüfusunun önüne geçecek. Naam’ın 2023 yılına ilişkin siyasi alandaki tahmini, “Türkiye demokrasi başarısıyla İslam dünyasında bir rol modeli olacak. Türkiye’nin 2023 yılına kadar siyasi alanda elde edeceği en büyük fırsatlardan biri bu olacak” oluyor.

     

    TEKNOLOJİ PATLAMASI
    2023 yılında dünyada yaşanacak değişimlerden de bahseden Naam teknoloji alanındaki en büyük yeniliğin ‘güç’ üzerine olacağını söyledi. Naam’a göre telefon, bilgisayar ve tabletler 100 kat daha güçlü olacak. Siyasi alandaki en büyük değişim ise Asya’da, özellikle Çin’de yaşanacak.Hindistan ve diğer Asya ülkelerinin de siyasi ve ekonomik alanlarda güçleneceğini göreceğiz. ABD’nin askeri süper güç olarak kalmaya devam edeceğini söyleyen Naam, ülkenin ekonomik süper güç olma alanında yalnız kalmayacağını belirtiyor.
    Naam kötü haberi Avrupa’ya veriyor. Kıtada ekonomik durgunluğun artmaya devam edeceği konusunda uyarıyor. Gelecek bilimi uzmanına göre Avrupa yıllar geçtikçe küresel ekonomiden daha az pay alacak. 1970 yılında dünya ekonomisinin yüzde 35’ine sahip olan Avrupa bugünsadece yüzde 25’ine sahip. 2023 yılında bu oran yüzde 20’ye düşecek. Sonuç olarak dünya ekonomisine hükmeden ABD ve Avrupa yerine ABD ve Asya ülkeleri olarak değişecek.

     

    PETROL YİNE GÖZDE
    Naam 2023 yılına kadar dünyanın fosil yakıtlardan uzak durmaya çalışmaya devam etmesi gerektiğini belirtiyor. Yeni enerji kaynaklarına yönelinmesi gerektiğini söyleyen Naam, “Yine de petrol üretimi 2023 yılında bugüne göre biraz daha fazla olacak. Ama petrole talep üretilenden daha fazla olacak gibi gözüküyor” diye devam ediyor.
    Küresel ısınmanın artarak devam edeceği konusunda uyaran Naam yeşil enerji kaynaklarına yönelinmemesi durumunda dünyayı çevresel açıdan kötü bir geleceğin beklediğine dikkat çekiyor. Gelecek yüzyılla ilgili tahminlerde de bulunan Naam, “İnsan genetiğiyle ilgili bütün sırlar, beyindeki bağlantılar, neden yaşlandığımız ve daha fazlası çözülmüş olacak. Tüm bunları anlamak da değişiklikler yapabilmemize fırsat tanıyacak. Yani yaşlılıkla savaşıp, insanoğlunu daha zeki ve bilge hale getirebileceğiz. Nasıl göründüğümüz ve nasıl hissettiğimizi isteğimize göre değiştirebileceğiz” diyor.
     

    Büyük tehdit: Çöp!
    Türkiye Fütüristler Derneği’nin Başkanı Murat Şahin (41) Milliyet’e Türkiye’nin ve dünyanın yakın geleceği hakkındaki tahminlerini şöyle anlattı:
    “Türkiye 2023’e önemli hedeflerle gidiyor ancak daha büyük hedefler gerekli. Şu anda yaklaşık 120 milyon kişi uçakla seyahat ediyor. 2023’te hedefimiz 350 milyon. Bu 350 milyonu benzersiz şekilde seyahat ettirmenin yolarını bulabilmeliyiz. Sağlık konusunda hep ‘hastalığa çözüm’ üreten hedeflerimiz var oysa hedef hastalığı ortadan kaldırmak olmalı. Her pencerede bir saksı, her balkonda bir güneş veya rüzgar paneli ile elektrik üretimi gibi yepyeni bir çevre anlayışına ihtiyacımız var. Cumhuriyetin 100. Yılı için dünya çapında saygın 100 bilim insanı yetiştirmek gelecek 100 yıl için bizi daha yukarı taşıyacaktır. 2023’te 50 milyar cihazın birbiri ile konuşacağı, yılda 25 bin kişinin uzaya turist olarak gideceği, değişen mülkiyet anlayışı nedeniyle kullanıp sıkıldığımız eşyaları değiştirebileceğimiz dükkanların olacağı bir dünyaya doğru gidiyoruz. Üç boyutlu yazıcılar sayesinde yiyecekleri bile bilgisayar ortamında üretmek mümkün olacak. Ay ışığından enerji üretilecek, kadın girişimci sayısı en az 2 kat artacak, çöpün uluslararası tehdit konusu olacak ve kredi kartı ile nakit para tarihe karışacak. Ödemeler hava yolu milleri, market puanları, gsm dakikaları ile yapılabilecek.”

     

     

     

    ODTÜ’de de okutuluyor
    Ansiklopedilere 1940’lı yılların başında girmeye başlayan Fütüroloji (Gelecek Bilimi) terimi dünyanın önde gelen üniversitelerinde olduğu gibi Türkiye’de de bu yıl ders olarak okutulmaya başlandı. ODTÜ Enformatik Enstitüsü lisansüstü öğrencileri 20122013 ders yılında “Future Studies” adlı dersi alma hakkına sahip oldu. Gelecek bilimlerine giriş, bir bilim olarak fütürizm, değişim; değişimin belirlenmesi ve izlenmesi, kurumsal değişim planlaması, sosyal değişim, gelecekte sağlık ve liderlik gibi konuların işleneceği “Future Studies” programının liderliği ise Fütüristler Derneği üyesi Doktor Cenk Tezcan tarafından gerçekleştiriliyor. Bilim dalı Kadir Has Üniversitesi’nde de sertifika programı başlığı altında Fütürizm Okulu olarak harekete geçti. ABD’de bulunan Houston Üniversitesi’nde okutulan, Finlandiya Parlamentosu’nda bu konuda çalışan sürekli bir komisyon bulunan gelecek bilimi Türkiye’de aktif olarak 2005 yılında kurulan Fütüristler Derneği tarafından inceleniyor.

     

     

     

    1909’dan beri var
    İlk kez 1909 yılında, İtalyan şair Tomasso Marinetti’nin 1909 Fütürist Manifestosu ile duyulan gelecek bilimi konusu teknoloji ve gelecek konularına vurgu yapan modernist bir sanat hareketi olarak ortaya çıkmıştı. Dünyaya yayılması 1966 yılında Washington DC’de kurulan World Future Society (WFS) adlı kuruluş sayesinde olan bilim dalı, Fütüristler Derneği’nin tanımıyla ideal gelecek kurma arayışını sembolize ediyor. Bilim çerçevesinde günümüzdeki veriler dikkate alınarak insanlığın geleceğine dair tahminler yapılmaya çalışılıyor. MİLLİYET

  • Giresun’dan Erzurum’a hayat

    AHMET BİLGE – MAHİR BAKİ
    GİRESUN (İHA) –

     

    Giresun’un Tirebolu ilçesinde beyin ölümü gerçekleşen öğretmen Hale Çelik’in organları, 5 kişiye umut oldu.
    Geçirdiği kazanın ardından kaldırıldığı Prof. Dr. İlhan Özdemir Giresun Devlet Hastanesi’nde beyin ölümü gerçekleşen öğretmen Hale Çelik’in organları, ailesinin isteği ile bağışlandı. Ankara ve Trabzon’dan gelen özel ekipler, Çelik’in organlarını aldı ve organ bekleyen 5 kişi için helikopterle yola çıktı. Genç öğretmen Hale Çelik’in kalbi ile kornealarının Ankara İhtisas Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne, böbreklerinden birinin Trabzon Karadeniz Teknik Üniversitesi Tıp Fakültesi’ne, diğer bir böbreği ve karaciğerinin de Erzurum Atatürk Üniversitesi’ne gönderildiği bildirildi.
    Annelerini 1.5 yıl önce böbrek yetmezliği nedeniyle kaybettiklerini söyleyen Hale Çelik’nin ağabeyi Mahmut Çelik, ”Kardeşimizin başka insanlara hayat vermesi ve onun organlarının yaşayacak olması bizi mutlu eder. Acımız biraz olsun bu şekilde hafifler” dedi.
    Öğretmen Hale Çelik, perşembe günü eve dönerken aracın açık olan kapısından düşerek hayatını kaybetmişti. Çelik, Espiye Nine Hatun Anaokulu’nda görev yapıyordu.

  • Kefeni bile marka

    Amerikan Huffington Post gazetesinin hakkında kaleme aldığı yazıyı değerlendirenBülent Ersoy, ‘Kaliteden hiç bir zaman ödün vermedim. Kefenimi bile Christian Dior, Christian Lacroixmarka yaptıracağım.’ dedi.

     

    Amerikan gazetesi “Bülent Ersoy: Türk ikonunun tuhaf ve anlatılmayan hikâyesi, cinsiyet değiştiren diva ve istemeden yapılan devrim” başlıklı haberinde sanatçının inanılmaz bir kişiliğe sahip olduğunu ve cinsiyet değiştirdikten sonra da seksi ve gerçek bir kadın olarak sahnelere bereketli bir dönüş yaptığını yazdı.

     

    ‘İTİBAR GÖREN YEGANE SANATÇIYIM’

    Ersoy bu yorumlara “Amerikan basını olması gerekeni yazmış. Bu konuda hiç mütevazı olamayacağım ama yurtdışında itibar gören Türkiye’deki yegane artist benim. Allah’a şükür ki, Türkiye hudutları dışında da aynı itibarı ve aynı sevgiyi, bana gösterilen o fedakârlıkları yaşayan bir sanatkârım. Onun için evvela kendi candaşlarıma teşekkür ederim. Sonra da başka kıtalardan dahi güzeli ve gerçeği görebilme hasletine sahip o gözlere, o beyinlere de teşekkürlerimi arz ederim” dedi.

     

    “KEFENİM CHRISTIAN DIOR OLACAK”

    Sahnede hem göze, hem kulağa hitap etmek için ayakucundan saç teline kadar gösterdiği büyük özenle tanınan Ersoy, “Çok zor bir insanım. Çünkü en az hatayla çalışmak isterim, mükemmelliyetçiyim. Zorluğum buradan gelir. Bu yaşıma kadar kaliteden hiç ödün vermedim. Hatta gülerek espriyle karışık şunu da söyleyeyim; kefenimi bile Christian Dior, Christian Lacroixmarka yaptıracağım. Onların beyaz ipek kefeninden giyeceğim” diye konuştu.