Etiket: Felçli

  • Beyin felçli iki kardeş ilk adımlarını attı

    Serabral palsi hastası 14 yaşındaki Mehmet Ali ve 8 yaşındaki kardeşi Ümmünaz Göktepe kardeşler robotik lokomat terapisi ile ilk adımlarını attı.

    Serabral Palsi, ya da beyin felci çocuklarda sık görülen bir beyin hastalığı. Bu hastalıkta beyninbölgelerinden birinde gelişim kusuru ve tahribat meydana geliyor. Bu hasar nedeni ile de kas kontrol yetersizliği ortaya çıkabiliyor. Serabral Palsili çocuklarda denge bozukluğu, güçsüzlük, yavaşlık titreme görülebiliyor. Değişik tiplerde görülebilen serebral palsinin bazı çocuklarda hafif, bazılarında ise ağır formu görülebilmekte. Doğum esnasında bebeğin yeterli oksijen alamaması, yaşamın ilk yıllarında geçirilen kazalar gibi pek çok nedenle serebral palsi gelişebilmekte.

    14 yaşındaki Mehmet Ali Göktepe ve 8 yaşındaki kardeşi Ümmünaz Göktepe de serabral palsi hastası. Normal doğum miadında dünyaya gelen iki kardeşte de doğduktan 7-8 ay sonra serabral palsi hastalığı ortaya çıkmış.

    Konya’da ikamet eden 39 yaşındaki Baba Ali Göktepe ve 36 yaşındaki anne Fatma Göktepe yaşadıklarını anlattı.

    Baba Ali Göktepe,‘‘Buraya gelmeden önce durumumuz çok kötüydü. Çocukların bacaklarında hiç güç yoktu. Bir yerden bir yere götürmek çok zordu. Çocuklar bir odadan bir odaya gidemiyordu devamlı bizden yardım bekliyorlardı. Tuvalete gitmesi sorun, sokağa çıkmaları sorun. Biz de mutsuzduk , onların mutsuzluğundan dolayı. Aralık 2015’ten bu yana burada tedavi görüyorlar, şuan moralleri çok yüksek.Adım atmaları onlara çok büyük umut oldu” dedi.

    Anne Fatma Göktepe ise yaşadıkları zorlukları anlatarak, ‘‘Mehmet Ali okula gidiyordu, teneffüste dışarı çıkamıyordu, diğer çocuklar gibi çıkıp oynayamıyordu. Bu hem bizim moralimizi hem de çocuğumuzun moralini bozuyordu. Ümmünaz küçüktü onu başkasına bırakmak zorunda kalıyordum. Buraya umutla geldik umutlarımızın yeşereceğini biliyorduk. Ümmünaz ve Mehmet Ali artık kendi başına adım atmaya başladı. İnşallah böyle devam eder. Bir çok şeyde bize bağımlı değiller artık. Sokağa çıkarınca kendileri yürüyebiliyorlar. Canları istediğinde balkona çıkıp içeri giriyorlar. Televizyonu açıp kapatabiliyorlar, birçok şeyi yapabiliyorlar” diye konuştu.

    FizyoCare Hastanesi Başhekimi ve Pediatrik Rehabilitasyon Uzmanı, Prof. Dr. Birol Balaban, çocukların biryıldır robotik rehabilitasyon başta olmak üzere fizik tedavi gördüklerini kaydederek, “Her iki kardeş de normal doğum miadında doğmuş. Bize gelmeden önce hiç yürümemişlerdi. Mehmet Ali tedavi bitiminde walkerla , Ümmünaz isee walkerla ve çift kanedyenle ilk adımlarını atmaya başladı” dedi.

    Prof. Dr. Birol Balaban sadece Ümmünaz ve Mehmet Ali kardeşler değil, her geçen gün fizik tedaviye olan ihtiyacın arttığını kaydederek, “Çünkü insan yaşam ömrü uzuyor. Bununla bağlantılı olarak ileri yaşa bağlı ortaya çıkan kas iskelet hastalıkları ve fiziksel engellilik yaratan inme, Parkinson gibi nörolojik hastalıklar artıyor. Artan trafik kazaları ve sonucunda gelişen omurilik felçleri ve kafa travmaları da fiziksel rehabilitasyon gerektiren ciddi bir hasta populasyonu oluşturmakta. Bunlara ek olarak eskiden çok bilinmeyen ancak günümüzde ciddi şekilde tedavi olanakları olan çocukluk çağı hastalıklarına bağlı olarak 7 den 70’e herkesin tedavi protokolünü düzenleyen bir tıp bilimi olma özelliğine sahiptir” ifadelerini kullandı.

    Robotik lokomat terapisi yeniden yürütüyor

    Prof. Dr. Birol Balaban, geçmişte Robotik sistemler üzerine arge çalışmaları başlatıldığında, amaç terapist sayısında tasarruf sağlamanın yanı sıra insan eliyle yapılma imkanı olmayan egzersiz kapasitesini ve hareket tekrarını yapabilecek bir tedavi sistemi geliştirmek olduğunu söyleyerek,“Aslında ilk örnekleri 20 yıl öncesinde geliştirilmiş olmasına rağmen, tedavi merkezlerindeki yaygınlığı son yıllarda oldu. Başlangıçtaki amaç insan gücü yerine, robotik sistemlerle bunu yapabilmek olarak düşünülmesine rağmen, yapılan bilimsel çalışmalar göstermiştir ki tek başına bir tedavi alternatifi olarak kullanmak yerine bu sistemleri diğer fizik tedavi yöntemleri ile kombine edebildiğinizde çok daha efektif sonuçlar alınabilmekte” şeklinde konuştu.

    Prof. Dr. Balaban, robotik lokomat terapisinin yürüme yeteneğini kaybetmiş hastaları olabildiğince erken ayağa kaldırmaya yardımcı olduğunu ifade ederek, “Bu sayede yürüyüşünü kaybetmiş hasta, sağlıklı akranları gibi normal yürüyüş paterninde adımlama ortamı yakalayarak beyne tekrarlı uyarılarını gönderir. Hareket yetersizliği yaşayan kişide kalp ve dolaşım sisteminin tam kapasitede çalışma ortamı yaratılır. Hatta bazı robotik sistemler her bir kas düzeyinde ayrı ayrı çalışabilme imkanını da sağlamaktadır. Robotik yürüme cihazı ile yapılan tekrarlı yürüme hareketi, hastalık nedeni ile bozulmuş beyinden gelen sinyal akışının yeniden kazanılmasına yardımcı olur. Robotik yürüme tedavisi ile bacaklardan gelen duyusal uyarılar ve görsel algı ile birlikte beynin reorganizasyon ve adaptasyon yeteneği sonucunda beyinde yürümeyi sağlayan bölgelerdeki zarar görmüş hücre gruplarının görevlerini başka beyin hücre gruplarının öğrenmesi hedeflenir.Yürüme yeteneğini kaybetmiş hastalarda hastayı olabildiğince erken ayağa kaldırmak ve yürüme yetisinin tekrar kazanılmasında yardımcı olur. Yatağa bağımlı ve yürüyemeyen hastada kasların yeniden güçlenmesini ve bacaklardaki kan dolaşımının yeniden sağlanmasına yardımcı olmaktadır.Görselleştirilmiş performans geri bildirimi sayesinde gelişmiş hasta motivasyonu sağlamaktadır” dedi.

    Prof. Dr.Birol Balaban, robotik rehabilitasyondan en çok serebral palsi, inme, omurilik felci, MS, Parkinson ve protez hastalarının fayda gördüğünü vurguladı.

    Prof. Balaban yurtdışından pek çok ülkeden hastaları olduğunu da belirterek,“Yurt dışından en fazla, Azerbaycan, Irak, Arap ülkeleri, özellikle yaz döneminde Avrupa ülkelerinden hastalarımız müracaat etmektedir. Hastalarımızın gelmelerinin çoğu sebebi kendi ülkelerinde tek bir merkez çatısı altında tedavi uygulamalarının yapılamaması, tedavi imkanları dahilindeki teknoloji imkanlarımız, tecrübeli bir tedavi ekibinin varlığı ve tedavi maliyeti bizi tercih etme sebeplerini oluşturmaktadır” diye konuştu.

  • İçtiği sigara felçli kadının sonu oldu

    Kayseri’de 61 yaşındaki felçli kadının içtiği sigara koltuğun üzerine düşünce yangın çıktı. Yaşlı kadın, çıkan dumandan zehirlenerek hayatını kaybetti.

    Edinilen bilgiye göre, Mimarsinan Kayapul Mahallesi Potur Sokak’ta meydana gelen olayda, eşi ile beraber yaşayan ve 16 yıldır felçli olduğu öğrenilen Feniha B.’nin (61) evde sigara içtiği öğrenildi. Sigara izmaritinin koltuğa düşmesi sonucu koltuk alev aldı. Felçli olduğu için yangına müdahale edemeyen Feniha B., yoğun dumandan zehirlenerek yaşamını yitirdi. Evden duman çıktığını gören komşusu durumu polis, itfaiye ve sağlık ekiplerine haber verdi. Eve gelen sağlık ekipleri Feniha B.’nin hayatını kaybettiğini belirledi. Polis ekipleri de evin çevresinde güvenlik önlemi aldı. Bu sırada haberi alarak eve gelen Feniha B.’nin eşi sinir krizi geçirdi. Feniha B.’nin cenazesi yapılan incelemenin ardından Eğitim ve Araştırma Hastanesi morguna kaldırıldı.

    Olayla ilgili soruşturma başlatıldı.

  • Omurilik felçli gencin tedavi parasını çaldılar

    ANTALYA (İHA) – Antalya’nın Manavgat ilçesinde yaşayan Kader Can Kılcı’nın evine giren hırsız 30 bin TL’lik biriktirdiği tedavi parasını çaldı.

    Olay, Antalya’nın Manavgat ilçesi Yukarı Pazarcı Mahallesi Mimar Sinan Caddesi’nde bir apartmanın 2. katında meydana geldi. Edinilen bilgiye göre, Özlem Ataoğlu’nun felçi oğlu Kader can Kılcı ile birlikte kiracı olarak oturduğu dairede kasasında bulunan 30 bin lira civarında parası çalındı. Evde kimsenin olmadığı bir vakti fırsat bilen kişi ya da kişiler daireye girip içi para dolu kasayı alarak kayıplara karıştı.

    “İnşallah hırsız vicdana gelir”

    Olayın polise bildirilmesinin ardından zanlıların yakalanması için çalışma başlatılırken paraların felçli gencin tedavi masrafı olduğu ortaya çıktı. Biriktirdikleri parayı çaldırdıkları için perişan olduklarını belirten omurilik felçli Kader Can Kılcı, kasada 31 adet çeyrek altın, 6-7 bin lira dolayında nakit para ile 15 bin lira dolayında senet bulunduğunu belirtti. 2010 yılında geçirdiği trafik kazası sonucu omurilik felci geçirdiğini anlatan Kılcı, “Hastane raporlarım, ailemin senedi ve ziynet eşyalarının dışında yaklaşık 6 yıldır biriktirdiğim para, çeyrek altınlarım vardı kasada. Bu paraları tedavim için biriktiriyordum. İnşallah hırsız vicdana gelir. Onca yıl biriktirdiğim paralarımı getirir” diye konuştu.

  • 80 Yaşındaki Felçli Kadın Yanarak Can Verdi

    Kocaeli’nin Başiskele ilçesinde elektrikli sobanın düşmesi neticesi çıkan yangında 1 kişi yanarak hayatını kaybetti.

    Olay; bugün saat 12.30 sıralarında Başiskele ilçesi Servetiye Karşı Mahallesi Düzlük Sokak’ta meydana geldi. İddiaya göre, 2 katlı binada elektrikli ısıtıcının düşerek eşyaları tutuşturması sonucu yangın çıktı. Alevleri gören vatandaşlar, itfaiyeye haber vererek yardım istedi. Evde mahsur kalan Fatma Artan’ı kurtarmak isteyen komşuları, kapıyı açamadı. Olay yerine gelen itfaiye ekipleri yangına müdahale ederek, yangını kontrol altına aldı. Ancak itfaiye ekipleri yangına müdahale ederken Fatma Artan yanarak hayatını kaybetti. İnşaatlarda çalışan ve yatalak annesine bakan Haydar Artan yangını duyarak olay yerine geldi. Annesinin öldüğünü öğrenen Artan büyük üzüntü yaşadı. Fatma Artan’ın diğer oğlu Adem Artan da olay yerine gelerek bilgi aldı.

    Başiskele Jandarma Komutanlığı ekipleri yangınla ilgili soruşturma başlattı.

  • “İyileşmez” Denen Şah Damarı Felçli Hasta 1 Haftada Ayağa Kalktı

    Şah damarı tıkananıklığı sebebiyle felç olan ve tıp litaratüründe tedavisi mümkün olmadığı söylenen hasta, Türk doktorların başarılı ameliyatları sayesinde 1 haftada ayağa kalktı.

    Bahçıvanlık yaparak hayatını kazanan 63 yaşındaki Ramazan Başkale’nin geçirdiği felç kendisini de doktorlarını da çaresiz bıraktı. Sol tarafını kullanamayan ve haftalarca çaresiz yatan talihsiz adamın sağ tarafından da felç geçirme olasılığı çok yüksekti. Rahatsızlığın bu aşamasında cerrahi müdahalesi Tıp literatüründe mümkün olmayan hasta tamamen yatalak kalma riski ile karşı karşıya kaldı. Ancak doktorunun tecrübesi ve başarılı bir ekibin 1 hafta ara ile gerçekleştirdiği operasyonlarla hasta yeniden ayağa kalkmayı başardı.

    Yaşadıkları zorlu süreci anlatan Ramazan Başkale’nin oğlu Murat Başkale, ”Her şey 6 ay önce başladı. Biz önce böyle bir durum geliştiğinin farkına varamadık. Aynı dönem tansiyon sorunu baş gösterdi ve birkaç defa fenalaştı. Yine buna bağlı bir şey olduğunu düşündük ama durum bu sefer farklıymış. Şah damarları her iki taraftan da tıkanmış sol tarafına da felç indi. Nöroloji durumu değerlendirdi ve kalp damar cerrahisine sevk etti. Ancak orada da tıkanan bu damarların açılamayacağı söylendi. Bu arada ilaç kullanıyordu ama bunlar bir işe yaramadı. Sağ şah damarı yüzde 100, sol şah damarı yüzde 90 tıkalıydı. Eğer tedavi edilmezse diğer taraftan da felç geçirme olasılığı yüksekti. Çaresini araştırırken bu tarz hastalarda uygulanan bir teknik olduğunu ve uygun hastalarda işe yaradığını gördük. Küçük de olsa bir umut doğdu bizim için. Zaman kaybetmeden doktorumuzla görüştük. Hastamızın durumunu değerlendirdi ve geç kalındığını ancak tetkiklerde beyinde görülen canlı dokuların ameliyatın olumlu geçmesi açısından bir şans olduğunu söyledi. Ancak her iki damara da aynı anda müdahalenin mümkün olamayacağını söyledi. Önce tam tıkalı olan ve felce neden olan sağ tarafı açmaya çalışacaklarını eğer her şey yolunda giderse birkaç gün sonra diğer tarafa müdahale şanslarının doğabileceğini söyledi doktorumuz. Ama şansımızın yüzde 50 olduğunu ve felcin hiç dönmeme olasılığı olduğunun da altını çizdi. Zaman kaybetmeden hazırlıkları tamamlayıp hemen ameliyata aldılar babamı. Ameliyatta yüzde 50’lik mucize gerçekleşti. Doktorları babamın damarını açmayı başarmış, el ve ayağı ameliyatın hemen ardından hareket etmeye başlamıştı. Bu olumlu gelişme diğer damarla ilgili sorunu da ortadan kaldırma fırsatını da beraberinde getirdi. 1 hafta sonra da tıkalı olan diğer damarı ameliyatla açıldı. Şimdi babamız bizim desteğimizi almadan yürüyebiliyor. Kolu için de fizik tedaviye devam ediyor. Morali yüksek ve tamamen iyileşeceği konusunda çok umutlu. Pes etmeyip babamız için çözüm yolları aradığımız için biz de çok mutluyuz. Hocamızdan ve ekibinden Allah razı olsun.” dedi.

    Şah damarı kaynaklı felçlerde uygulanan bir erken cerrahi yöntemi olan İnme Cerrahisi, uygun felçli hastalarda olumlu cevaplar verebiliyor. Aynı teknikten esinlenilerek planlanan ameliyat Ramazan Başkale’de olumlu cevap verdi. Konu ile ilgili bilgi veren Kalp Damar Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Yusuf Kalko, ”Klasik tıp literatürü felç durumda hastaların bir ay bekletilmesini söyler. Çünkü felç bedende şiddetli bir deprem etkisi yaratır ve dokular zarar görür. Bu bekleme süresi neticesinde hastanın durumuna göre gerekirse cerrahi müdahale yapılabileceğini söyler. Öte yandan şah damarı yüzde yüz tıkanmış bir hastaya ameliyat tavsiye edilmez. Çünkü açılmayacağı düşünülür, risk faktörleri de yüksek olduğu için bu hastalar bekleme sürecine girer. İnme merkezlerinde yapılan uygulamalarda ise 6 saate kadarki vakalarda damar yolundan ya da anjiyo ile şah damarının içine verilen pıhtı eritici ilaçlarla sorun aşılmaya çalışılır gerekirse stent takılır. Ancak bu işlemler belli saate kadar yapılabiliyor. İnme cerrahisi ile daha da gecikmiş hastalara müdahale şansımız doğdu. 1 Hafta 10 gün geçmiş ve beyninde hala canlı doku gördüğümüz uygun hastaları ameliyata alabiliyoruz. Bunların arasında tıp literatürünün açılmaz dediği yüzde 100 tıkalı damarlara da müdahale edebiliyoruz. Ramazan bey çok gecikmiş bir hastaydı. Aileye de konu ile ilgili detaylı bilgi verdik. Dönme ihtimali yüzde 50 idi. Damarın biri yüzde 100 tıkanmış ve beraberinde felç getirmiş, diğeri ise yüzde 90 tıkalı ve açılmazsa yeni bir felci işaret ediyordu. Hastanın en büyük şansı hala beyninde kana aç canlı doku tespit etmemiz oldu. Bunu göz ardı etmedik ve tam tıkalı damara müdahale ettik önce. Şanımız da yaver gitti ve damarı açmayı başardık. Hasta daha ameliyat anında bacağını hareket ettirmeye başladı. Tekniğin en büyük avantajı da bu zaten, canlı yayın gibi hastanın durumunu daha ameliyat anında takip edebiliyoruz. Bu aşamadan sonra diğer damarı açmak artık kolaydı ve 1 hafta içinde bir ameliyat planlayarak diğer damarı da açtık. Gencecik bir hasta ve hayatı kurtuldu. Biz en kötü ihtimalle ikinci bir felci önlemeyi planlıyorduk ama çok küçük bir ihtimali de ekipçe değerlendirelim istedik ve felci de geri getirmeyi başardık. Bu ülkemiz ve Türkiye’de tıbbın geldiği son nokta konusunda bize de gurur veriyor.” şeklinde konuştu.