Etiket: etmeyecek

  • Sungurlu’da öğrenciler ekmeklerini israf etmeyecek

    Sungurlu İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü koordinesinde başlatılan “Sorumluluklarımla Büyüyorum” projesi kapsamında ilçe merkezi ve köylerimizdeki tüm ilkokullar Kasım ayında “Ekmeğimi İsraf Etmiyorum” temalı hazırladıkları çeşitli etkinliklerle projeye katılım sağladılar.

    Küçük yaşlarda öğrencilerin toplum problemlerine duyarlı olmaları, sorumluluklarını bilen bireyler olarak yetişmelerinin hedeflendiği “Sorumluluklarımla Büyüyorum” projesinde ilkokullarda kasım ayı boyunca ekmeğimi israf etmiyorum teması işlendi. Okullarımızda ekmek israfı, bayatlamış ekmeklerin kullanım alanları, ekmeğin muhafazası, ekmeğin beslenmedeki önemi gibi konular işlenerek hem öğrencilerin hem de ailelerin konu hakkında bilgi sahibi olmaları sağlandı. Ayrıca okullarda ekmek israfı ile ilgili poster-afiş çalışmaları, video gösterileri, bilgilendirme notları, okul panolarının düzenlenmesi, bayatlamış ekmeklerle yapılan yemek tarifleri kitapçıklarının ailelerle paylaşılması, atık ekmeklerle sokak hayvanlarının beslenmesi, slogan yarışmaları gibi etkinliklerle konuyla ilgili farkındalık çalışmaları yürütüldü. Şehit Yasin Keyvanoğlu Anaokulu projeyi okulla sınırlandırmayarak ilçede bulunan bir ekmek fırınına gezi düzenlediler. Minik öğrenciler ekmeğin nasıl yapıldığına dair bilgiler aldılar.

    Sungurlu İlçe Milli Eğitim Müdürü Mustafa Eryiğit, projeyle ilgili yaptığı açıklamada; “Sosyal sorumluluk projeleri toplumsal yaşamın iyileştirilmesine katkı sağlamaktadır. Bu yönde hazırladığımız Sorumluluklarımla Büyüyorum projesi ile çocuklarda farkındalık yaratmayı ve bir nebze de olsa topluma fayda sağlamayı amaçlıyoruz. Bu proje kapsamında her ay bir sosyal sorumluluk temasının işlendiği çalışmalar yürüteceğiz. Tüm ilkokullar, öğrencilerimizin projede etkin görev almalarını sağlayarak ailelerin katılımcı olmaları noktasında teşvik edici faaliyetler planlayacaklardır. Okullar birlikte organizasyonlar düzenleyerek ilçemiz genelinde projenin yaygınlaştırılmasını sağlayabilirler. Amacımız iyi örnekleri paylaşarak, yaygınlaştırmak. Kasım ayında tüm ilkokullarımız ilgili temanın amacına ulaşması için gayretlerini gösterdiler. Katkılarından dolayı tüm okul yöneticilerimize ve öğretmenlerimize teşekkür ediyorum” dedi.

  • KKTC Cumhurbaşkanı Akıncı: “Kıbrıslı Türkler, Rumların hakim olacağı üniter bir devlette azınlık haklarıyla yetinmeyi kabul etmeyecek”

    KKTC Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı, Kıbrıslı Türklerin Rumların hakim olacağı üniter bir devlette azınlık hakları ile yetinmeyi kabul etmeyeceklerini söyledi.

    KKTC Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı, Kıbrıs sorunundaki son duruma ilişkin basın toplantısı düzenledi. Cumhurbaşkanı Akıncı, Kıbrıslı Türklerin Rumların hakim olacağı üniter bir devlette azınlık hakları ile yetinmeyi kabul etmeyeceklerini vurgulayarak, “Kıbrıs Rum tarafında da bazı çevreler iki ayrı devlet fikrine yakınlık duyabileceklerini ima etseler de Rum toplumunun büyük çoğunluğunun iki ayrı devlet oluşumunu onaylamayacağı aşikardır” dedi. “Bu durumda görünürdeki olasılık ya Birleşmiş Milletler ve uluslararası toplumun da destek vereceği iki kesimli, iki toplumlu siyasi eşitliğe dayalı federal çözüm için çalışmak ya da statükonun devamına göz yummaktan ibarettir” diyen Akıncı, mevcut durumun bugün için Kıbrıslı Türkler açısından daha acı verici olsa da Kıbrıslı Rumlar bakımından da çözümsüz geçecek zamanın neler getireceğini kesin olarak öngörmenin kolay olmadığını ifade etti. “Statükonun devamı her iki toplum açısından da çeşitli tehlikeler barındırmaktadır. O halde akıl işi makul bir uzlaşıyı federal çerçevede sağlamaktan geçmektedir. Bu noktada son günlerde Sayın Anastasiadis’in gündeme getirdiği desantralizasyon konusu ve siyasi eşitlik üzerine görüşlerimi sizinle paylaşmak istiyorum” diyen Akıncı, sözlerini şöyle sürdürdü:

    “Bilindiği gibi bulunacak çözümün her iki toplumun siyasi eşitliğine dayalı olacağı birçok Birleşmiş Milletler kararında, Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri raporlarında, 11 Şubat 2014 mutabakatında ve iki taraf arasında sağlanan birçok uzlaşmada yer almaktadır. Egemenliğin iki toplumdan eşit olarak kaynaklanacağı, iki kurucu devletin yetkilerinin ve statüsünün eşit olacağı, iki toplum arasındaki ilişkinin bir çoğunluk-azınlık ilişkisi olarak nitelendirilemeyeceği hep karara bağlanmış hususlardır. Bunun yanında siyasi eşitliğin her federal kurulda eşit sayısal temsiliyet anlamında olmamakla birlikte federal hükümetin tüm organlarında ve kararlarında etkin katılım anlamı taşıdığı belirtilmektedir. Dolayısıyla sözünü ettiğim Birleşmiş Milletler parametreleri çerçevesinde yürütülen müzakerelerde sayıca eşitlik olmayan kurullarda her iki taraftan da en az bir olumlu oy ilkesi üzerinde tartışılmış ve örneğin 7-4 olarak belirlenen Bakanlar Kurulunda bu ilke benimsenmiştir. Bunun da ötesinde dış politika, güvenlik ve savunma konularında başkan ve başkan yardımcısının kararları ancak birlikte alabilecekleri üzerinde uzlaşılmıştır.”

    Bu noktada Kıbrıs Rum yönetimi lideri Nikos Anastasiadis’ın açıklamalarından yola çıkacak olunursa durumun kafa karışıklığına yol açtığını söylemek durumunda olduğunu ifade eden Akıncı, “Şöyle ki, Sayın Anastasiadis, verdiği örnekte Bakanlar Kurulunda East-Med projesi oylanır ve Kıbrıslı bir Türk bakanın olumlu oyu da gerekli olursa bu durumda ne olacağını sorgulamıştır. Demek istemiştir ki Kıbrıslı Türk bakanlar doğalgaz için İsrail-Güney Kıbrıs-Yunanistan-İtalya güzergahı yerine Türkiye üzerinden boru hattının gitmesini isteyecek ve diğer projeyi engelleyecektir. Sayın Anastasiadis böyle bir durumu kabul edemeyeceğini anlatmak istemiştir” diye konuştu.

    Ortaya çıkan durumla ilgili Akıncı, “Birincisi, Sayın Anastasiadis daha önce kabul ettiği Federal Bakanlar Kurulundaki Kıbrıslı Türk bakanların kararlara etkin katılımını da artık geçersiz saymaktadır. İkincisi, sınırlı olarak geçerli saydığını düşünsek, bu defa da enerji konularını bile Kıbrıslı Türkler açısından yaşamsal bir alan olarak görmemektedir. Çünkü kendi ifadesine göre Kıbrıslı Türklere kendi yaşamsal konularında bir olumlu oy hakkını kabul ettiğini söylemektedir. Bu durumda Kıbrıs’ın doğalgazı ve nakil projeleri Anastasiadis’e göre federasyon kurulsa da sadece Rum toplumunu ilgilendiren bir konu olacaktır. Bunun mantıklı bir izahı olabilir mi?” şeklinde konuştu.

    Anastasiadis’in doğalgazın daha mantıklı, kısa mesafeli ve daha düşük maliyetli bir güzergah olan Türkiye üzerinden taşınmasına çözümden sonra bile razı olmadığını söyleyen Akıncı, “Kısacası ona göre Doğu Akdeniz enerji politikalarında Kıbrıslı Türklerin de, Türkiye’nin de yeri yoktur. Halbuki bu alanda Kıbrıslı Türkler ve Türkiye’nin de dahil olacağı, ortak akılla yürütülecek işbirliği projelerine ihtiyacımız olduğu açıktır. Ancak bu şekilde adamızda ve bölgemizde barış ve istikrara katkı yapmamız mümkün olacaktır” dedi.

    Bugün Derinya ve Aplıç kapılarının açıldığına işaret eden Cumhurbaşkanı Akıncı, bunun her iki topluma da hayırlı olmasını diledi. Akıncı, “Biraz geç oldu, güç oldu ama oldu. Kuşkusuz hedefimiz sadece yeni kapıların açılması ile sınırlı değildir. Asıl hedef iki toplum arasında sınırlara gerek olmayan bir yapıyı oluşturabilmektir ama bunun için de karşılıklı kabul edilebilir bir çözüme ulaşmak zorunluluğu vardır” diye konuştu.

    Desantralizasyon konusunun merkezi hükümetteki yetkilerde azaltma yapılarak, iki kurucu devletin yetkilerinin artırılmasının tartışmaya kapalı oldukları bir konu olmadığını ifade eden Cumhurbaşkanı Akıncı, “Ama Sayın Anastasiadis’e de söyledim, bunların somut olarak ortaya konması gerekir ve ucu açık olmayan, sonuç odaklı bir süreç söz konusu olacaksa bunların iyi niyetle değerlendirilmesi mümkündür. Şunu da belirtmem gerekir ki, bugüne kadarki müzakerelerde Rum tarafının tavrı bunun tersi olmuştur. Halbuki Klerides’in de deyişiyle merkezi hükümette yetkilerin çok olması, farklı yaklaşımlardan doğan görüş ayrılıkları ve sürtüşmeleri de artırma potansiyeli taşımaktadır. Ancak bir noktada açıklıkla şunu söylemek durumundayız; kurucu devletlerin yetkileri artsa da merkezi hükümette kalacak yetkilerin uygulanmasında kararların basit çoğunluk-azınlık esasında alınmasını kabul edemeyiz” dedi.

    Merkezi hükümette ortaklaşa karar alınması, her iki tarafın kararlara ortak katılımı istenmiyorsa bunun anlamının ya iki ayrı devlet ya da üniter bir devlet demek olduğunu kaydeden Akıncı, “Halbuki kurulmaya çalışılan ne biri ne de ötekidir. Eğer bu hala hazmedilemeyecekse, toplumlarımızı da dünya kamuoyunu da oyalamaya gerek yoktur. Şimdi açık ve net olma zamanıdır” dedi.

    Cep telefonları ve elektrik şebekelerinin birleştirilmesi konusunda da görüşlerini dile getiren Akıncı, her iki konunun da 2015 yılı Mayıs ayında uzlaşılan iki güven artırıcı önlemlerden olduğunu, tüm teknik alt yapılar müsait olmasına rağmen gerçekleşmediğini kaydetti. Akıncı sözlerini şöyle sürdürdü:

    “Cep telefonları konusunda Güney’de geçerli olan bir yasanın Kuzey’deki telefon operatörleri ile işbirliği yapılmasına imkan vermediği söylendi ve olay orada tıkandı. İsteyenlerin çift sim kart (Dual Sim Kart) kullanması önerildi. Bu kuşkusuz isteyenler tarafından bugün de uygulanabilir. Ama bu bireysel bir çözümdür. Bizim arayışımız, iki tarafın kurumları arasında birbirlerini tanımasalar da işbirliğini geliştirmek ve geleceğe hazırlanmaktır. Son günlerde bu konuda bazı olumlu gelişmeler olabileceği bilgisi getirildi. Bunun üzerine eğer toplumlarımıza bu konuda iyi haber verebileceğimiz bir durum oluşursa 12 Kasım’da (yani bugün) ara bölgede yeniden buluşmayı kararlaştırdık. Ne yazık ki olmadı. Bunun nedeni olarak da Kıbrıs Türk tarafının siyasi avantaj peşinde olduğu iddia edildi. Bunlar geçerliliği olmayan argümanlardır. İki tarafın operatörleri arasında Lüksemburg üzerinden sağlanacak işbirliği, ne siyasi tanınma getirir ne de Avrupa müktesebatına aykırıdır. Bunu Avrupa Birliği komisyonu da teyit etmiştir. Kıbrıslı Türk operatörler Güney Kıbrıs hariç tüm dünya ile Lüksemburg veya İsviçre üstünden iletişim kurabilmektedirler ama Kıbrıs’ta bu yapılamamaktadır. Kıbrıslı Türkler ve Rumlar Afrika dahil dünyanın her yerinden evleri ile konuşabilmekte ancak adanın bir tarafından diğerine geçince bunu yapamamaktadır. Bunun mantıklı bir izahı yoktur.”

    Bu basın toplantısının amacının sadece Rum Yönetimi Başkanı Nikos Anastasiadis’in düzenlediği basın toplantısına cevap oluşturmak ve bir karşılıklı suçlama kampanyasını körüklemek olmadığını da belirten Akıncı, “Kuşkusuz aydınlatılması gerekli konulara da değinilecektir. Ama esas amacım, geldiğimiz bu kritik kavşakta daha fazla zamanımızın olmadığının da bilinci içerisinde ve tarihi bir sorumluluğu hissederek düşüncelerimi ve görüşlerimi sizlerle paylaşmaktır” dedi.

  • Putin, Bolton ile görüşmesini iptal etmeyecek

    ABD Başkanı Donald Trump, Rusya ile imzalanan ’Orta Menzilli Nükleer Kuvvetler Anlaşması’ndan çekileceklerini açıklamasının üzerine Kremlin Sözcüsü Dimitri Peskov, Putin’in ABD Ulusal Güvenlik Asistan Yardımcısı John Bolton ile yapılacak olan görüşmenin iptal edilmeyeceğini açıkladı.

    Kremlin sözcüsü Dimitri Peskov, önümüzdeki iki gün Putin ile ABD Ulusal Güvenlik Asistan Yardımcısı John Bolton arasında yapılacak görüşmeyle ilgili açıklama yaptı. ABD ile Rusya arasında yaşanan yeni krizle birlikte görüşmenin gerçekleşip gerçekleşmeyeceği merak konusuyken Peskov, “Bu toplantı gerçekleşecek. Toplantı ile ilgili hazırlıklar sürüyor” dedi. Rus basını Peskov’un bu açıklamasından sonra, gerçekleşecek olan görüşmede Washington’un Bolton’ı ’Orta Menzilli Nükleer Kuvvetler Anlaşması’ndan resmen çekilmek istediğini Putin’e bildirmesi için görevlendirdiğini, Bolton’ın Putin’e resmen bu görüşmede anlaşmanın sonlanacağını bildireceğini yazdı.

  • İran Cumhurbaşkanı Ruhani: “Hükumet istifa etmeyecek”

    İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani, “Bazıları hükumetin korkup, istifa edeceğini veya kenara çekileceğini düşünüyorlarsa, yanıldıklarını belirtmeliyim” dedi.

    İran Cumhurbaşkanı Ruhani, canlı yayında ülkedeki ekonomik kriz nedeniyle hükumete yöneltilen istifa çağrılarına yanıt verdi. Ruhani, “İran milletinin önünde 3 seçenek mevcut. Birinci seçenek ABD karşısında teslim olup Trump’ın dediklerini kabul etmek. Bunu kabul edersek İran milletinin tarihi izzetinin sonu anlamına gelir. 81 milyon İranlıdan birinin bile zalimin, yalancının, hakaret edenin karşısında İran milletinin boyun eğmesini isteyeceğini sanmıyorum” dedi.

    Cumhurbaşkanı Ruhani açıklamasının devamında, “İkinci seçenek ise ABD karşısında durup aynı zamanda iç tartışmalar ve ihtilafları sürdürmemizdir. Bu durumda biri nükleer anlaşmanın iyi olduğunu, diğeri ise kötü olduğunu söyleyecek, tartışacak. Size sesleniyorum; şu an bu tür tartışmalar için uygun bir zaman mı” diyerek, ülke içi anlaşmazlıkların milletin ABD karşısındaki direnişte zorluk çekmesine yol açacağını belirtti.

    Ruhani üçüncü seçeneği şöyle ifade etti:

    “Üçüncü seçenek ABD karşısında teslim olmamamız, izzetimizi korumamız ve ABD’ye diz çöktürmemizdir. İran milleti yine her zaman olduğu gibi muzaffer olacak ve düşman yanlış yolu seçtiğini öğrenecektir. Üçüncü seçeneğimizde direniş göstereceğiz ama daha az zorluk çekerek başarı elde edeceğiz.”

    İranlı lider açıklamasının devamında, “Biz dünyaya sorunlara tahammül edeceğimizi, zorluk çekeceğimizi ancak hiçbir zaman bağımsızlığımız, özgürlüğümüz ve devletin dini üzerine müzakere etmeyeceğimizi göstermeliyiz” ifadelerine yer verdi.

    “Bazıları hükumetin korkup, istifa edeceğini veya kenara çekileceğini düşünüyorsa, yanıldıklarını belirtmeliyim” diyen Ruhani, İran halkına hitap ederek, “Tüm kanunları ayaklar altına alıp, Müslümanlara ve bölge ülkelerine zulmeden Trump’ın yaptıklarının cevapsız kalacağını zannetmeyin. Siz zor bir durumdaysanız emin olun ki o da zorluk çekecektir. Trump’ın sahip olmadığı bir şeye sahipsiniz. Siz Allah inancına sahipsiniz, sizin Allah’ın rahmetine ümidiniz var” ifadelerini kullandı.

    Öte yandan, son günlerde İran’da dolar fiyatlarının yükselmesi ile beraber başta hayat pahalılığı olmak üzere ekonomik sorunlar gündeme geldi.

  • Bakan Fakıbaba: “Türkiye et ithal etmeyecek ve kendine yetecek”

    Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Ahmet Eşref Fakıbaba, yakın zamanda Türkiye’nin et ithal etmeyeceğini, kendisine yeteceğini söyledi.

    Türkiye’de Tarım Politikaları ve Ülke Ekonomisine Katkıları Uluslararası Sempozyumu değerlendirme oturumuyla sona erdi.

    Başbakanlık Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Atatürk Araştırma Merkezi Başkanlığı ve Harran Üniversitesi iş birliğiyle 12-14 Nisan 2018 tarihlerinde Şanlıurfa’da Türkiye’de Tarım Politikaları ve Ülke Ekonomisine Katkıları Uluslararası Sempozyumu gerçekleştirildi. Sempozyuma katılan Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı Ahmet Eşref Fakıbaba, milli ekonominin temelinin ziraat olduğuna değinerek, tarımı stratejik ve iktisadî bir sektör haline getirdiklerini ve çiftçiyi de bu stratejinin tam merkezine alarak projeler belirlediklerini söyledi.

    81 milyonluk ülke nüfusumuzun yanında ağırlanan misafirlerle de nüfusun 90 milyona ulaştığını belirten Fakıbaba, zaman zaman gündeme gelen et ithalatıyla ilgili de önemli açıklamalarda bulundu. “Türkiye et ithal etmeyecek ve kendine yetecek” diyen Fakıbaba, şu an et ihraç eden ülkelere bakıldığında 15 yıl öncesine kadar bizim gibi et ithalatçısı olduklarını; onlar başardılarsa bunu bizim de başarabileceğimizi kaydetti.

    250 bin damızlık projesi ile hayvansal ürünler ithalatını yakın zamanda bitireceklerini söyleyen Fakıbaba, ilk olarak 26 Nisan’da Şanlıurfa’dan başlatacakları 300 damızlık koyun projesi ile orta ve uzun vadede hayvan ithal eden değil ihraç eden ülke konumuna geleceğimizi söyledi.

    Bakan Fakıbaba’nın teşrifinin ardından devam eden oturumlarda toplam 40 bildiri sunularak Türkiye’de tarım çeşitli yönleri ile bilimsel olarak tartışıldı.

    Bildiri sunumlarının adından gerçekleşen değerlendirme ve kapanış oturumunda Atatürk Araştırma Merkezi Başkanı Prof. Dr. Mehmet Ali Beyhan, Harran Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarım Ekonomisi Bölüm Başkanı Prof. Dr. Turan Binici, Atatürk Araştırma Merkezi Başkan Yardımcısı Dr. Nihat Büyükbaş ve Harran Üniversitesi’nden Dr. Öğr. Üyesi Zeynep Müjde Sakar değerlendirmelerde bulundu.

    Beyhan yapmış olduğu değerlendirmede, sempozyuma konu olan tarım politikaları ve ülke ekonomisine katkılarının da Atatürk Araştırma Merkezi Başkanlığı’nın inceleme ve araştırma alanı içerisine girdiğini belirterek, sulamadan tohum ıslahına pek çok hadise ile karşı karşıya olunduğunu dile getirdi. Sempozyumda sunulan 40 adet bildiriden 26’sının tarihle ilgili ve zamanımıza ulaşan bilgi ve belgeler ışığında toparlanıp tahlil edilen bildiriler olduğunu da sözlerine ekleyen Beyhan, geçmişi geleceğe taşımak açısından bunun önemli olduğunu vurguladı. Beyhan sözlerine şöyle devam etti: “Akademi dünyası bilgi üretir, yegane işi odur. Bilgi üretir, problemleri tespit eder, bu problemlere yönelik çözüm önerilerini geliştirir. Uygulayıcılar, devlet adamları, siyasetçiler de bu bilgiden yararlanırlar. Bu bilgiler üzerine siyasetlerini inşa ederler.”

    Binici, tarım politikasının sadece statik bir politika olmadığını dinamik bir yapıya da sahip olduğunu belirtti. Tarım ekonomistleri açısından alışıldık olmayan bir sempozyum gerçekleştiğini belirten Binici, tarım ekonomistlerinin, bir tarım politikası uygulandığında bunun kimi ve hangi kesimleri etkilediğini, sürecin nasıl işlendiğini ve sonuçta bundan kimlerin faydalanacağını göz önünde bulundurduklarını fakat gerçekleşen bu sempozyumla birlikte tarım politikalarına tarihsel açıdan bakıldığını ve bunun da farklı bir bakış açısı getirdiğini ifade etti.

    Büyük ve bereketli bir ovaya ve en köklü ziraat fakültesine sahip ilimizde bu sempozyumun gerçekleştirmenin isabetliliğine değinerek sözlerine başlayan Dr. Nihat Büyükbaş, Atatürk Araştırma Merkezi olarak kurumsal anlamda ilk defa Şanlıurfa’da bir sempozyum gerçekleştirdiklerini belirtti. Büyükbaş, iş ve işlemlerimizde ve stratejilerimizde kullanmaya çalıştığımız bilgiyi başkaları ürettiği için yerel meselelerimize yerli bilgi arayışı içerisinde olduklarını sempozyumun bu alandaki bilgi üretimi açısından önemli olduğunu bildirdi. Türkiye’nin eğitim yoluyla pek çok şeyi başarmak üzere yola çıktığını söyleyen Büyükbaş, bugün bir dünya markası haline gelen Malatya kayısısının dönemin bir eğitim kurumunun ziraat dersleri vasıtasıyla yöreye geldiğini, eğer ziraat ve veterinerlik fakülteleri bu yönde çalışmalara öncülük edebilirlerse eğitimin amacına ulaşabileceğini de sözlerine ekledi.

    Dr. Öğr. Üyesi Zeynep Müjde Sakar, bildirilerini sunan değerli bilim insanlarından önemli bilgi ve değerlendirmeler aldıklarını ifade etti.

    İleriye yönelik vizyon geliştirici sunumlar yapıldığını belirten Sakar, sempozyumda tarımın dünü ve bugünü ile tarımın ortaya çıkış noktası, uygulamaları, problemleri, siyasi, sosyal ve ekonomik hayattaki yeri, tarım politikalarının değişim nedenleri, tarım potansiyeli gibi önemli konulara değinildiğini belirtti.

    Sempozyumda sunulan bildiriler 2018 yılı içerisinde kitaplaştırılıp e-yayın olarak Başkanlığın genel ağ sayfasından kamuoyunun istifadesine ücretsiz olarak sunulacak.