Etiket: Etkileri

  • Çevre ve Şehircilik Bakanı Kurum: “Bundan sonraki süreçte iklim değişikliği ve etkileri daha çok hissedilir hale gelecektir.

    Çevre ve Şehircilik Bakanı Kurum: “Bundan sonraki süreçte iklim değişikliği ve etkileri daha çok hissedilir hale gelecektir.

    Çevre ve şehircilik Bakanı Murat Kurum İstanbul’da yapımı süren İstanbul Uluslararası Finans Merkezi’nin inşaat alanına gelerek çalışmalar hakkında bilgi aldı. Kurum, “”2021 yılı Aralık ayı itibariyle finans merkezi inşaatımızı tamamlamış olacağız” dedi.

    Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum, Hazine ve Maliye Bakanlığı ile ortaklaşa yürütülen ve inşaat çalışmaları devam eden İstanbul Finans Merkezi’ne ziyarette bulundu. Şantiye alanında gezen Bakan Kurum, çalışmaların gidişatı hakkında yetkililerden bilgi aldı. Projenin tamamlanması sonrasında ise Vakıfbank GYO, Halk GYO, SPK( Türkiye Varlık Fonu), BDDK, Merkez Bankası, Ziraat GYO, Fazlı/Duru GYO gibi kurumları aynı saha içerisinde çalışmalarını sürdürecek.

    Bakan Kurum, inşaat alanında yaptığı gezi sonrası açıklamalarda bulundu.

    İstanbul’da finans geleceği için çok önemli bir proje yürüttüklerini söyleyen Bakan Kurum, “İstanbul Uluslararası Finans Merkezi inşaatındayız. Finansal piyasalarımızın daha rekabetçi bir piyasaya kavuşması için, finansal derinliğimizin arttırılması ve ülkemizin finansal anlamda burada inşaatımız hızla sürüyor. İnşaatta ilerleme seviyemiz yüzde 60 rakamına ulaştı. 2021 yılı Aralık ayı itibariyle finans merkezi inşaatımızı tamamlamış olacağız. Burada yapılacak projede 1 kilometre yürüyüş yolu içerisinde sosyal donatıların olacağı ve finans merkezi çalışanlarının her türlü ihtiyacını gidereceği belki dünyada tek diyebileceğimiz bir finans merkezinin çalışmalarını büyük bir gayretle gerçekleştiriyoruz” dedi.

    Fikirtepe kentsel dönüşüm projesinin gidişatı hakkında konuşan Bakan Kurum, “Bir hedef koymuştuk. Önümüzdeki 5 yıl içerisinde toplamda 1,5 milyon konutun dönüşümü için çalışmalarımızı yürütüyoruz. Şu an için İstanbul’da 117 bin konutun dönüşümünü gerçekleştiriyoruz. Hemen hemen her ilçede kentsel dönüşüm projemiz var. Toplu Konut Dairesi Başkanlığı, Emlâk Konut ve belediyelerimizle birlikte süreci yönetiyoruz. Fikirtepe projesinde Nisan ayında söz verdiğimiz gibi üç sene içerisinde etaplar halinde projelerin inşasına başlayacağız” şeklinde konuştu.

    Kuraklık konusuna değinen Bakan Kurum, “2020 yılı kuraklık adına çok zor geçti. Bundan sonraki süreçte iklim değişikliği ve etkileri şehirlerimizde daha çok hissedilir hale gelecektir. Bu konuda hazırladığımız bir çok proje için eylem planlarımızı açıkladık. Doğal alanların korunması gibi noktalar projelerimiz içerisinde. Ayrıca sıfır atık anlayışını artık kültür haline getirmek zorundayız” ifadelerini kullandı.

  • Dr. Öğr. Üyesi Karakoç: “Korona virüsün gebelik üzerindeki etkileri net şekilde bilinemiyor”

    Dr. Öğr. Üyesi Karakoç: “Korona virüsün gebelik üzerindeki etkileri net şekilde bilinemiyor”

    Dr. Öğr. Üyesi Hediye Karakoç, korona virüsün gebelik üzerindeki etkilerinin net şekilde bilinmediğini belirterek, hamilelerin kaygı düzeyini artırmamasını ancak tedbirli olmaları gerektiğini kaydetti.

    Konya Ticaret Odası (KTO) Karatay Üniversitesi Sağlık Bilimleri Yüksekokulu Müdür Yardımcısı Dr. Öğr. Üyesi Hediye Karakoç, hamilelik döneminde meydana gelen bağışıklık sistemindeki değişiklikler ve fizyolojik farklılaşmalar nedeniyle hamileler ve yeni doğanların enfeksiyon hastalıklarına karşı daha duyarlı olabileceğini aktardı.

    “Korona virüsün gebelik üzerindeki etkileri net şekilde bilinemiyor”

    KTO Karatay Üniversitesi Sağlık Bilimleri Yüksekokulu Müdür Yardımcısı Dr. Öğr. Üyesi Hediye Karakoç, korona virüse yakalanan anne adayları üzerinde yapılan araştırmaları konu alan bir çalışma yayımladı. Yapılan çalışmada çıkan sonuçları değerlendiren Dr. Öğr. Üyesi Hediye Karakoç, “Hamilelerde belirtilerin genel olarak hafif seyrettiğini ve iyi klinik sonuçlar gösterdiğini gözlemledik. Gebe olmayan yetişkinler ile hamilelerde görülen klinik özelliklerin ise benzer olduğunu belirledik. Belirtiler birbirine yakın ancak virüsün yakın tarihte ortaya çıkması nedeniyle gebelik üzerindeki etkileri net şekilde bilinemiyor. Tüm dünyada ikinci dalganın yaşanması nedeniyle gebelerin enfeksiyona karşı daha iyi korunması gerekiyor” dedi.

    “Kaygı düzeyini artırmamalılar”

    Bebek bekleyen anne adaylarına tavsiyelerde bulunan Karakoç, “Öncelikle anne adayları, bebeğin ve kendisinin bu süreçten olumsuz etkileneceğini düşünerek kaygı düzeyini artırmamalı, ancak tedbirli davranmalıdır. Anne adaylarının kaygı ve stres yaşaması, bağışıklık sistemlerinin zayıflamasına neden olmaktadır. Ayrıca bebekte gelişme geriliği, erken doğum gibi pek çok olumsuz etkilerin olduğunu gösteren kanıtlar da mevcuttur. Bu nedenle maske, mesafe ve temizlik çerçevesinde tüm kurallara dikkatli şekilde uyulmalı, olumsuz düşünce ve haberlerle kaygı düzeyleri artırılmamalıdır. En önemli konulardan biri, süreç ile ilgili merak edilen konu ve soruların cevapları güvenilir kaynaklardan sağlanmalıdır” şeklinde konuştu.

    Anne adaylarına eğitimler online

    Kapalı ortamlar konusuna dikkat çeken Karakoç, hamilelik, doğum ve ebeveynliğe hazırlık gibi eğitim sınıflarına katılmak isteyen anne adaylarının, online eğitim programları ve danışmanları tercih etmesi ifade ederek, “Sınıf, restoran, kafe, alışveriş merkezi gibi insanların bir araya geldiği kapalı alanlarda enfeksiyon daha kolay yayıldığı için, anne adayları o ortamlarda bulunmamalıdır. Ayrıca, misafirliğe gidilmemeli, eve misafir kabul edilmemeli, kapalı ortamda yakınlar dahi olsa maskesiz şekilde görüşülmemelidir. Sosyal mesafeye kesinlikle dikkat edilmelidir. Ortam sürekli havalandırmalı, maske, mesafe ve el hijyenine önem verilmelidir. Öksüren ve hapşıran kişilerle yakın temas kurulmamalı, el temizliği sağlanmadan ağız, burun ve göz ile temastan kaçınılmalıdır. Ayrıca zorunlu durumlar dışında seyahat edilmemeli ve toplu taşıma kullanılmamalıdır” şeklinde konuştu.

    “Erken tanı ve tedavi fırsatı kaçırılmamalıdır”

    Güçlü bir bağışıklık sisteminin de önemli olduğunu vurgulayan Karakoç, ”Anne adayları güçlü bir bağışıklık sistemi için uyku düzenine, beslenmeye özen göstermeli, günde 2-2,5 litre su tüketmelidir. Bağışıklığı güçlendirmek için uzmana danışmadan bitki çayı ve takviye gıdalar almamalıdır. Ayrıca, kadın doğum uzmanının görüşü doğrultusunda kontroller mümkün olan minimum sayıda yapılmalı ve tetkikler bir araya toplanmalıdır. Ateş, öksürük, yorgunluk, kas ağrısı, boğaz ağrısı veya nefes darlığı semptomları olduğunda vakit kaybedilmeden sağlık kuruluşu telefonla aranmalı ve kurallara uygun şekilde sağlık kuruluşuna başvurulmalıdır. Kontrollere mümkün olan en az refakatçiyle gidilmelidir. Bebeğin zarar göreceği korkusuyla ilaç alımından sakınmak için erken tanı ve tedavi fırsatı kaçırılmamalıdır” diye konuştu.

  • Hava kirliliğinin Korona virüse etkileri

    Hava kirliliğinin Korona virüse etkileri

    Hava kirliliği sağlık açısından başta çocuklar, yaşlılar ve yoksullar olmak üzere herkesi etkileyen en önemli çevresel risklerden birini oluşturuyor. Hava kirliliği, özellikle de havada asılı duran toz zerrecikleri (partikül maddeler) etkilenimi bulaşıcı olmayan hastalıklar açısından önde gelen risk etmenlerinden biridir. Hava kirliliği, viral enfeksiyonlara bağlı ölümleri artırarak pandemilerin oluşturduğu yıkıma katkı sunmaktadır.

    Türk Toraks Derneği’nin 23. yıllık sanal kongresine katılan Çevre Sorunları ve Akciğer Sağlığı Çalışma Grubu Başkanı Dr. Öğr. üyesi Nilüfer Aykaç, hava kirliliğinin özellikle doku beslenmesinin bozulması, kalp krizi, felç, kronik tıkayıcı akciğer hastalığı ve kanser açısından risk etmeni olduğunun altını çizerek, “Tüm kirleticiler ve akciğerle kadar ulaşabilen aerodinamik çapı 2.5 mikrondan küçük partikül madde (PM2.5) etkilenimi solunum sistemi ve dolaşım sistemi başta olmak üzere rahatsızlanmaya, hastalanmaya ve hastane başvurularına ve akciğer kanseri de içinde olmak üzere solunum sistemi ve dolaşım sistemi hastalıkları yüzünden erken ölümlere yol açmaktadır. Kirleticilerin ve özellikle PM2.5 düzeyinin izlenmesi ve sağlığı etkileyecek düzeyde artış göstermemesi için önlem alınması halkın sağlığının korunması açısından bir zorunluluktur” dedi.

    Hava kirliliğinin viral enfeksiyonlara bağlı ölümleri artırarak pandemilerin oluşturduğu yıkıma katkı sunduğunu belirten Aykaç, “Hava kirliliği üst hava yollarındaki silyaların, yani vücudun ilk savunma hattının işlevlerini bozduğu iyi bilinmektedir. Hava kirliliğinin yüksek olduğu bölgelerde yaşayanlarda daha sık solunum yolu enfeksiyonları gelişmektedir. Özellikle aerodinamik çapı 2,5 ve 10 mm’den daha küçük partiküller, kükürt dioksit , azot dioksit, karbon monoksit ve ozonun solunum yollarını olumsuz biçimde etkileyerek virüs enfeksiyonlarına karşı olan duyarlılığı ve hastalığın şiddetini arttırdığı Covid -19 pandemi sürecinde daha önemli olarak karşımıza çıkmaktadır. Hava kirleticilerin artışı Covid -19 hastalığı gelişme riskini ve Covid-19’a bağlı ölümleri artırmaktadır” dedi.

  • Korona virüs salgınının mevsimlik gezici tarım işçileri ve onların çocuklarının fındık hasadına katılımına olası etkileri araştırıldı

    Korona virüs salgınının mevsimlik gezici tarım işçileri ve onların çocuklarının fındık hasadına katılımına olası etkileri araştırıldı

    Ferrero Fındık’ın desteğiyle Kalkınma Atölyesi Kooperatifi tarafından yapılan çalışma ile ‘Koronavirüs Salgınının Mevsimlik Gezici Tarım İşçileri ve Onların Çocuklarının Fındık Hasadına Katılımına Olası Etkileri ve Önlemler’ hakkında yapılan çalışma sonrası bir rapor yayınlandı. Raporda Korona virüs sürecinde mevsimlik tarım işçileri ile ilgili alınması gereken önlemler de ortaya konuldu.

    Raporda, 2019 yılı sonunda Çin’de ortaya çıkan ve sonrasında hızla dünyaya yayılan Covid-19 salgınının 2020 Mart ayı itibariyle Türkiye’yi de etkilediği ve salgınla mücadele kapsamında alınan tedbirler birçok sektörde çalışmaların ve üretimin durmasına veya yavaşlamasına yol açtığı hatırlatıldı.

    Tarımsal üretimin bu sektörlerin başında geldiği belirtilen raporda “Türkiye’de genellikle mart ayı sonundan kasım ayı sonuna kadar, 10 ay gibi geniş bir zamana yayılan tarımsal üretimin farklı ürünlerinde mevsimlik gezici olarak yüz binlerce işçinin çalıştığı düşünülmektedir. Salgını önlemeye yönelik tedbir kararları özellikle mevsimlik gezici tarım işçileri ve onların çocuklarının istihdam edildiği ürünleri ve farklı coğrafyalardaki üretim süreçlerini etkilemeye başlamıştır. Korona virüs Salgınının Mevsimlik Gezici Tarım İşçileri ve Onların Çocuklarının Fındık Hasadına Katılımına Olası Etkileri ve Önlemler Hızlı Araştırması’nın temel amacı; küresel düzeyde hissedilen Covid-19 salgını kapsamında toplumsal yapı içerisinde en kırılgan ve görünmez topluluklardan biri olan mevsimlik gezici tarım işçileri ve çocuklarının maruz kaldıkları/kalabilecekleri olası riskleri ortaya koymak, mevsimlik göç süreçlerini nasıl etkileyeceğini belirlemek ve özellikle 2020 Ağustos ayında fındık hasadına katılacak mevsimlik gezici tarım işçileri üzerinden bu risklerin en aza indirilebilmesi için yerel, bölgesel ve ulusal öneriler geliştirilmesine katkı sağlamaktır. Ayrıca bu amaç kapsamında, salgın sürecinin fındık hasadına olabilecek etkilerinin anlaşılmasına da çalışılmıştır. Araştırma dört temel araç üzerinden gerçekleştirilmiştir. Öncelikle, masaüstü taraması (desk review) kapsamında dünyada ve Türkiye’de salgının tarımsal üretime ve gıda tedarik zincirine etkileri konusundaki haber ve tartışmalar takip edilmiş; 3 Nisan 2020 tarihli İçişleri Bakanlığı İller İdaresi Genel Müdürlüğü genelgesinden itibaren Türkiye’de bu kapsamda alınan önlemler ve 2020 Nisan-Mayıs aylarında çay ve fındık üretimi yapılan illerde gerçekleştirilen toplantılarda bu önlemlere dair alınan komisyon kararları incelenerek süreç analizi gerçekleştirilmiştir” denildi.

    Sürecin takibini kolaylaştırmak ve alınan kararların farklı yörelerdeki uygulamalarını teyit edebilmek üzere farklı aktör ve kurum temsilcilerinden oluşan 95 kişilik WhatsApp grubu kurulduğu belirtilen raporda, farklı yerellerde alınan önlemlerin işlerliğine ve ortaya çıkan sorunlara dair önemli ve anlık bir bilgi akışı sağlandığı kaydedildi.

    Çay hasadında yaşanan gelişmeler dikkate alındı

    Fındık üreticileri ve bu üretimin farklı aşamalarından sorumlu olan kurum temsilcilerinin 2020 Nisan ayı sonu itibariyle çay hasadında yaşanan gelişmeleri yakından takip edildiği belirtilen raporda, “Görülmüş ve salgının fındık hasadına olası etkilerine karşı çözüm önerileri üzerinde düşünüldüğü anlaşılmıştır. Ayrıca not etmek gerekir ki, bu çözüm önerilerinin önemli bir kısmı, fındık üretimi ve bu üretimin en önemli halkası olan mevsimlik gezici tarım işçileri, aileleri ve çocuklarına dair yıllardır dile getirilen sorunlarla ilgilidir. Sözgelimi, temiz ve sürekli suya erişim, konaklama alanlarında banyo ve sıcak suya erişim, tuvalet, ulaşım maliyetleri ve çocuk işçiliğinin önlenebilmesi için gerekli olan donatılar, bu özel dönemde salgınla mücadele kapsamında daha önemli ve dolayısıyla daha görünür olmakla birlikte, sadece salgınla ilgili ihtiyaçlar olarak görülemez. Bu nedenle yapılan tüm görüşmelerde salgınla mücadele kapsamında bu alanlarda atılması gereken adımların, fındık üretim alanlarında yıllardır beklenen iyileşmeler konusunda da bir zemin olabileceği yaygın olarak farklı aktörler tarafından ifade edilmiştir. Araştırma kapsamında işaret edilen sorunların takibi ve çözümlere dair önerilerin kalıcı iyileşmeler olarak sonuç verebilmesi için sektöre dair düzenli veri toplanması gereklidir. Öncelikle, Covid-19 salgınına karşı alınan tedbirler, özellikle seyahat kısıtları ve ulaşımda seyrekleştirmeyle ilgili kurallar görüşülen herkes tarafından bilinmekle birlikte nasıl uygulanacağı konusunda belirsizlikler olduğu görülmüştür. Bu kuralların uygulanması halinde ihtiyaç duyulan işgücünün temini konusunda kimi güçlükler oluşacağı, ulaşım maliyetlerinin kaçınılmaz olarak artacağı ama kimin tarafından karşılanacağının bilinmediği belirtilmiştir. Buna karşın bu yıl fındık alım fiyatlarının yüksek olacağı beklentisi ile tedbir uygulamalarının maliyetlere yansımasının önemli bir engel teşkil etmeyebileceğine dair yaygın bir görüş de bulunmaktadır” ifadelerine yer verildi.

    Fındık toplamada imece usulüne dönülebilir

    Raporda, fındık toplamada aynı çayda hasadından olduğu gibi imece usulüne de dönülebileceği vurgulanarak “Mevsimlik gezici tarım işçilerinin fındık hasadı sürecine kısmen ya da tamamen katılamaması durumunda, Düzce ve Sakarya illerinde fındık üretimin yarı yarıya azalacağı söylenirken, diğer iller için geleneksel imece usulüne dönülebileceği, ‘gurbetçi üreticilerin’ aileleriyle birlikte bahçeye gireceği, artan işsizlik nedeniyle mahalli işgücü arzının artacağı ve fındık satış fiyatlarının yükseleceğine dair beklentiden dolayı kimsenin fındığını bahçede bırakmayacağı belirtilmiştir. Kısaca fındığın dalda kalmayacağına dair yaygın bir inanç bulunmaktadır. Görüşme yapılan fındık bahçe sahipleri ve farklı kurumlardan temsilciler Covid-19 salgınına karşı alınan tedbirlerin uygulanması aşamasında karşılaşılabilecek güçlükleri, bir yanıyla da, tarım aracıları ve temsil ettikleri işçilerin kayıt altına alınması, fındık hasadında ihtiyaç duyulan ve bölgelere göre farklılık gösterdiği gibi yıllara göre de dalgalanan işgücü ihtiyacının belirlenebilmesi, üretim maliyetlerinin yeniden düşünülmesi, mekanizasyon ve file/tül kullanımı gibi yeni tekniklerin yaygınlaşması, bu yaygınlaşmanın gerektirdiği kimi yatırımların ve fındık bahçe düzenlemelerinin düşünülmesi, fındık üretimi açısından önemli görülen farklı aktörler arasında koordinasyonun sağlanması için girişimlerde bulunulması gibi birbirinden farklı, fakat birbirini destekler alanlarda adımlar atılması yönünde bir fırsat olarak görmektedir. Diğer yandan, Covid-19 salgınına karşı alınan tedbirlerin bitkisel üretime ve bu alanda çalışan mevsimlik gezici tarım işçileri ve çocuklarına olası etkilerinin kontrol edilebilmesi için, tarımsal üretim alanında merkezi karar alma mekanizmaları ile farklı illerdeki üretim süreçlerinin gerektireceği özgün ihtiyaçları tespit ederek çözüm üretecek yerel kurumların eşgüdümünün sağlanması gereklidir. Bu yapı; fındık üretiminin gerçekleştirilmesinde önemli role sahip tarım aracıları, bahçe sahipleri, büyük firmalar, muhtarlar ve bu alanda çalışan meslek örgütleri ile sivil toplum kuruluşları gibi farklı aktörlerin verimli bir iletişim içinde olmasının zeminini sağlayacaktır” denildi.

    Covid-19 salgın nedeniyle maliyetler yükselebilir

    Covid-19 salgınına karşı alınan tedbirlerin uygulanmasının kaçınılmaz olarak maliyetleri yükselteceği ve buna karşı ailelerin de değişen koşullarla başa çıkma stratejisi olarak çocuk emeği kullanımına yönelebileceği kaygısına vurgu yapılan raporda şu ifadelere yer verildi:

    “Bu kaygı sadece fındık üretimi alanında değil, küresel ölçekte bir gündem oluşturmaktadır. Fakat diğer yandan yapılan araştırmalar gelirdeki beklenmedik değişimlerin çocuk işçiliğine olası etkisinin işgücü tipi, üretim biçimi ve bölgesel-kültürel farklara göre değişiklik gösterebileceği ve evrensel bir genelleme yapılamayacağını söylenmektedir. Araştırma kapsamında görüşülen kurum temsilcileri de bu konuda farklı görüşler bildirmiştir. Öncelikle, ailelerin çocuklarıyla seyahat etmelerinin bir tercih değil zorunluluk olduğu belirtilmiş, çocukların işçi olarak kullanılmasının fındık bahçe sahibi açısından zaten verimsiz olacağını, ama işçilerin bahçelere yakın konakladığı durumlarda bu alanda tam anlamıyla denetim sağlanmasının da kolay olmayacağı ifade edilmiştir. Eğer konaklama alanlarında seçenek oluşturulmazsa çocukların tam bir işçi olarak olmasa da su taşımak gibi basit işler için bahçelere gireceği düşünülmektedir. Maliyet artışları nedeniyle olmasa da eğer beklenen işgücü sağlanamaz ve ürün rekoltesi de yüksek olur ise mevsimlik gezici tarım işçilerinin ailecek çalışabileceği ayrıca belirtilmiştir. Diğer yandan, bahçe sahipleri açısından da kendi çocuklarının bahçeye girmesinin önemsendiği, üretime dair bilgi ve deneyimin ancak bu yolla kazanılabildiği söylenmiştir. Diğer yandan, salgının nüksetmesi ya da olası görülen bir ikinci dalga durumunda tüm bu tedbirlerin tekrar uygulanmaya başlanacağı en yetkili makamlar tarafından ifade edilmiştir. Dolayısıyla hızlı araştırma kapsamında bu gündeme dair toplanan verilerin, salgın koşullarından bağımsız olarak da önem taşımakta olduğu düşünülebilir.”

    Covid-19 salgını sürecinde fındık hasadına katılacak mevsimlik gezici tarım işçilerine dair öneriler

    Sağlık Bakanlığı’nın normalleşme süreci için belirlediği tedbirler kapsamında ilgili bakanlıkların kendilerini ilgilendiren işkollarına dair 13 rehber olmasına karşın tarımsal üretim konusunda çalışanlara dair henüz bir rehber yayınlanmadığı kaydedilen raporda alınması gereken tedbirler şu şekilde sıralandı:

    “2020 Nisan ve Mayıs aylarında salgına karşı alınması istenen önlemler, gerçekte mevsimlik gezici tarım işçilerinin çalışma ve konaklama alanlarına dair yıllardır dile getirilen ihtiyaçlarla örtüşmektedir. Konaklama ve yaşam alanlarının iyileştirilmesi görüşmelerde mevsimlik gezici tarım işçilerinin barınma ihtiyacını karşılamak üzere çoğunlukla fındık bahçelerinde bulunan konut, baraka veya müştemilatların kullanıldığı görülmüştür. Bu seçenek dışında geçici çadır alanları ve belirli ilçelerde METİP alanları barınma ihtiyacının karşılanması için kullanılmaktadır. Bu çerçevede özellikle firmaların sosyal çalışmalar kapsamında elde ettiği veriler ve bilgiler gözden geçirilerek öncelikli sorunları olan yöreler, bahçeler belirlenebilir ve ilk etapta buralarda işçiler için alternatif barınma imkânlarının sağlanması için çaba sarf edilebilir. Bunun için atıl durumdaki kamu binaları değerlendirilmelidir. Her durumda tarım aracıları ve fındık bahçe sahipleri kişisel mesafe kuralının nasıl sağlanacağı konusunda bilgilendirilmelidir. Bu çerçevede yüz yüze bilgilendirme kadar afişler, posterler ve broşürler gibi bilgi verici materyaller hazırlanabilir ve yaygın dağıtımı gerçekleştirilebilir. Bu konuda ilgili kamu desteğinin sağlanması için hazırlıklar yapılabilir. Fındık hasadı öncesi konaklama amaçlı alanlar ziyaret edilmeli ve ihtiyaç duyulabilecek hizmet ve malzemelerin tespiti yapılmalıdır. Özellikle fındık bahçelerinde bulunan konut, baraka veya müştemilatlarda konaklama durumlarında sosyal mesafenin sağlanabilmesi için Kızılay, AFAD, firmalar ve sivil toplum kuruluşları tarafından ücretsiz ilave çadır desteği sağlanmalıdır. Fındık hasat dönemi boyunca düzenli denetimler gerçekleştirilerek önlemlerin nasıl uygulandığı izlenmelidir. Firmaların sosyal çalışmacıları bu konuda öncü rol oynayabilir. Aynı zamanda il/ilçe düzeyinde gerek kamunun gerekse özel sektörün dahil olabileceği mobil ekipler süreçte görev alabilir. Konaklama alanlarında kalacak mevsimlik gezici tarım işçilerinin sayısı, yaş aralıkları, 65 yaş ve üzeri kişiler ile kronik rahatsızlığı olanlar, gebe kadınlar belirlenerek kayıt altına alınmalıdır. Bu veriler haritaya işlenmeli, ilçe mülki idare amirine verilmeli ve her ilçe bu kapsamda acil bir planlama yapmalıdır. Mevsimlik gezici tarım işçileri konusunda en önemli ihtiyaçların başında temiz, yeterli ve sürekli su temini gelmektedir. Salgın döneminde bu ihtiyaç özel bir önem kazanmıştır. Özellikle yerel yönetimlerin desteğiyle bu ihtiyaç acil olarak karşılanmalıdır. Konaklama alanında ihtiyaç duyulabilecek katı-sıvı sabun, kolonya, tuvalet kâğıdı, hijyenik ped, çocuk bezi gibi hijyen malzemeleri desteği sağlanmalıdır. El yıkamanın önemi bu süreçte sıklıkla vurgulanmıştır. Hem bahçelere hem de konaklama alanlarına el yıkamaya olanak tanıyan musluklu bidonlar konulabilir. Aynı zamanda bu bidonlar işçilerin görsel materyalle bilgilendirilmesi için de kullanılabilir. Fındık tarımında bahçelerde bulunan konut, baraka veya müştemilatlarda kullanılan elektrik ve su giderleri bahçe sahipleri tarafından karşılanmaktadır. Bu giderler METİP alanları dışında geçici çadır yerleşim alanlarında kalan tüm mevsimlik gezici tarım işçileri için de karşılanmalıdır. Sağlıklı beslenmenin salgınla mücadele konusunda önemli olduğu vurgulanmaktadır. Ailelere hijyenik olarak yemek hazırlayabilecekleri sağlıklı alan ve araçlar ile gıda desteği sağlanmalıdır. Ayrıca yemek hazırlamak amacıyla ailelere pişirme üniteleri temin edilmelidir. Yaz aylarına denk gelen hasat döneminde çalışma saatleri sonrası kişisel bakım ve temizliğin sağlanabilmesi için banyo, sıcak suya erişim ve tuvalet altyapıları kurulmalı, düzenli dezenfekte edilmeli ve bu alanlarda ihtiyaç duyulan malzemeler temin edilmelidir.

    Konaklama alanlarında çöplerin toplanması, çevre ilaçlamasının düzenli olarak yapılması sağlanmalıdır. Konaklama alanlarında Covid-19 salgınına ilişkin bilgilendirme panoları bulunmalı ve gerekli durumlarda danışılacak kurumların iletişim bilgileri yer almalıdır. Konaklama alanlarında ya da yakınlarında çocukların ihtiyaç duyabileceği hizmetler ve alanlar düzenlenmelidir. Yapılan görüşmelerde kimi kurum temsilcileri salgın nedeniyle yaşanabilecek maliyet artışlarına karşın bir dengeleme stratejisi olarak çocuk işçiliğinin artabileceğini belirtmiştir. Böylesi bir gelişmeye karşı konaklama alanlarında çocuk işçiliğine karşı bilgilendirmeler yapılmalı ve denetimi sağlanmalıdır. Çocuk işçiliğinin takip edilmesi bu yıl için özel bir önem kazanmıştır. Konaklama alanları düzenli olarak ziyaret edilmeli ve sağlık kontrolleri yapılmalıdır. Bunun yanı sıra fındık bahçe sahipleri edinebilecekleri basit bir ateş ölçme cihazı ile işçi ekip başları aracılığıyla günlük olarak ateş ölçümü yapabilirler. Bu nedenle hem bahçe sahiplerinin hem de işçi ekip başlarının hastalığın belirtileri ile ilgili bilgilendirilmeleri önemlidir. Olası bulaşma durumlarına karşın yerleşim yerleri ve konaklama alanlarına yakın acil karantina alanları oluşturulmalıdır. Geçici çadır yerleşiminde Covid-19 vakası saptanması durumunda yerleşimin acilen karantinaya alınmasını sağlayabilecek altyapılar kurulmalı, gerekli sağlık ve gıda desteği verilmelidir.”

    Raporda mevsimlik gezici tarım işçileri ve ailelerinin maliyet artışlarından olumsuz etkilenmemesi için bir dizi mali ve ayni destek sağlanması düşünülmesi ve bu kapsamda salgın süresince, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı mevsimlik gezici tarım işçisi aileler için, geçici koruma altında bulunan Suriyeliler için tanımlanan Kızılay Kart uygulamasına benzer bir destek sistemi düşünülebileceği vurgulandı.

  • Sağlık Bakanı Koca: “İkinci dalgayı yaşamıyoruz, şu an yaşadığımız birinci dalganın etkileri”

    Sağlık Bakanı Koca: “İkinci dalgayı yaşamıyoruz, şu an yaşadığımız birinci dalganın etkileri”

    Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, “İkinci dalgayı yaşamadığımızı rahat söyleyebiliriz. Bizim şu an yaşadığımız birinci dalganın etkileri. Dünyada hala birinci dalganın etkisi devam ediyor. Yer yer dalgalanmaların olduğunu görüyoruz. Özellikle bu dönemde bazı bölgelerimizde vaka sayılarının daha da arttığını görüyoruz. Bu vaka sayılarındaki artışa rağmen yoğun bakıma giren hastamız, yoğun bakımdan entübe edilen hastamız ve vefat eden hastamızın da azaldığını görüyoruz” dedi.

    Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, Sağlık Bakanlığı Bilkent Yerleşkesi’nde yapılan Koronavinüs Bilim Kurulu Toplantısı’nın ardından düzenlenen basın toplantısında açıklamada bulundu ve soruları yanıtladı. Yurt dışı seyahatler, ulaşım ve turizm konularındaki tedbirler hakkında Bakan Koca, “Bakan arkadaşlarımla dün yaptığımız görüşmede özellikle yurt dışından gelen turistlerin hem de vatandaşlarımızın gelişini hangi tedbirlerle sağlanacağı üzerine bir görüşmeydi. Önümüzdeki günlerde 7 merkezde; Antalya, Dalaman, İzmir, İstanbul’da iki merkez, Bodrum ve Trabzon olmak üzere test merkezlerini oluşturacağımız noktalar olacak. Ayrıca sınır kapılarında da benzeri şekilde test merkezleri oluşturmuş oluyoruz. Sağlık taramasından geçirdikten sonra semptomu olan kişilerin testlerini yapmak, tedavilerinin devam ettirilmesi için de bir hazırlık yaptık. Türkiye’de uygunluğunu verdiğimiz 135 merkezde de testlerimiz devam etmekte” ifadelerini kullandı.

    “İkinci dalgayı yaşamadığımızı rahat söyleyebiliriz”

    Vaka sayılarındaki artışı sonucunda net bir şekilde ikinci dalganın yaşanmadığını belirten Koca, hala birinci dalganın etkilerinin sürdüğüne değindi. Bakan Koca, “İkinci dalgayı yaşamadığımızı rahat söyleyebiliriz. Bizim şu an yaşadığımız birinci dalganın etkileri. Dünyada hala birinci dalganın etkisi devam ediyor. Yer yer dalgalanmaların olduğunu görüyoruz. Özellikle bu dönemde bazı bölgelerimizde vaka sayılarının daha da arttığını görüyoruz. Bu vaka sayılarındaki artışa rağmen; yoğun bakıma giren hastamız, yoğun bakımdan entübe edilen hastamız ve vefat eden hastamızın da azaldığını görüyoruz. Daha önce yüzde 53 oranında hastamızı kaybederken şu an yüzde 2’lere düşmüş durumdayız. Eskiye göre virüsün etkisinin düştüğünü değil; tedavi ile erken dönem yaklaşımla sonucu daha pozitif aldığımızı söyleyebiliriz. Birinci dalganın devamı olan dalgalanmaları yaşadığımızı, vaka sayılarının yer yer öngörülerimizden daha fazla olduğunu da görüyoruz” diye konuştu.

    PSR ve Antikor testinde gelinen son noktayı değerlendiren Bakan Koca, kısa sürede 153 bin olarak belirlenen hedef sayıya ulaşılacağını açıkladı. Koca, “Dünyada benzer şekilde büyük ölçekte yapılan başka bir çalışma yok. 153 bin kişiyi hem PSR hem de antikor testinden geçirmeyi hedefliyoruz. Hem bulaşıcılık, taşıyıcılık oranımızı hem de bu anlamda bağışıklık oranımızı tespit etme açısından önemli görüyoruz. Toplam 153 bin kişi taranacak. Şu an 118 bin kişiyi taradık. 118 bin içinde PSR taramasıyla pozitif bulduğumuz oran binde 2,8. Son derece düşük. Antikor testi ise şu dönemde binde 8,1. Yani toplumun bağışıklığı yüzde 1’in altında. Bazı illerimizde bunun biraz daha yüksek olduğunu biliyoruz. Adıyaman, İstanbul gibi yüzde 3’ün üzerinde şehirler olduğunu biliyoruz. Birçok kimsenin toplum bağışıklığı anlamında yüksek oranlar beklediği ve bağışıklığın giderek arttırılmasının anlamlı olduğu düşünüldüğü noktada biz bu çalışmayla toplum bağışıklığının kolay gelişmediğini görüyoruz. Toplamda bu pandemiyle oluşan bağışıklık oranı yüzde 0,81. Yani toplum bağışıklığının oluşması için yüzde 60-65’ler hedeflenirken, 60-70 kat benzer pandeminin yaşanması gerekiyor. Toplumda yaygın bir taşıyıcının olmadığı, yaygın bir koruyucunun, bağışıklığında olmadığı sonucuna varıldı. Tedbirlere herkesin önem vermesi gerekiyor. Aşı gelişmedikçe, yaygın aşı yapılmadıkça bu tarz pandemi sonrası bir bağışıklıkla toplum bağışıklığının olamayacağını görmüş oluyoruz. Sanıyorum 153 bin de bir hafta, 10 gün içerisinde bitmiş olur” ifadelerini kullandı.

    “Maskenin koruma oranının yüzde 93’lere vardığını biliyoruz”

    Koca, tedbirler kapsamında uygulanan maske kullanımının tek başına koruyuculuk oranının yüzde 93 olduğunu belirterek, “Yapılan bir çalışmada maskenin koruma oranının yüzde 93’lere vardığını biliyoruz. Sosyal mesafenin yüzde 87 oranında koruduğunu biliyoruz. Her ikisinin de bir arada olduğunda yüzde 97’lik bir oranda virüsten korunuldugunu biliyoruz. Bu son derece önemli” diye ifade etti.

    Klinik çalışmalarının Eylül, Ekimden önce gelmesinin şu an için zor göründüğünü ifade eden Koca,

    “Şu an hayvan çalışmalarında devam eden çalışmalarla ilgili sonuçların iyi olduğunu ama insan çalışmalarına, klinik çalışmalarına zannediyorum eylül-ekimden önce gelmek şu an için zor görünüyor. Ayrıca Türkiye olarak bildiğiniz gibi daha önce Rusya ile görüşmelerimiz olmuştu. Aşı Bilim Kurulu’nun yaptığı 3’üncü çalışma oldu. Çin ile de dün benzer bir görüşme yapıldı.

    Rusya ve Çin ile aşı çalışmalarını özellikle klinik araştırma, klinik çalışma safhasında birlikte yapma noktasında da genel bir yaklaşım içindeyiz. Rusya ile bu anlamda daha ileride olduğumuzu söyleyebilirim. Dünyada ise aşının Çin’in biraz daha önde olduğunu, İngiltere’de de benzer şekilde ikinci fazdan geçildiğini biliyoruz ama bununla ilgili daha net, önümüzdeki bir iki ay için sonuç alınacak şekilde bir yaklaşım içinde olmamalıyız. Zannediyorum 4-6 aydan önce dünyada aşıyla ilgili somut bir gelişimin olacağını söylemek biraz zor” diye konuştu.

    Kısıtlamanın şuan gündemde olmadığını açıklayan Koca şu ifadeleri kullandı:

    “Önümüzdeki dönemde benzer şekilde yeni bir kısıtlamayı Bilim Kurulu’nda gündemimize almadık ve şu an düşünmüyoruz. Kontrollü sosyal hayatın tedbirlerle devamını önemsiyoruz. Tedbirlere uyduğumuz oranda tehdit ortadan kalkar. Herkesin bu anlamda hassasiyet göstermesi gereken maske, mesafe ve el temizliğine özellikle dikkat. İller, ilçeler, köyler bazında zaten yapılıyor bu. Birtakım benzer kısıtlamaları İl Hıfzıssıhha Kurulları alabilir. Ülke genelinde bu anlamda bir kısıtlama gündemimizde olmadı.”

    “Birçok kimse eski normale dönme algısı içinde”

    Yeni normal hayatın hedeflendiği şekilde gidip gitmediğine ilişkin soru üzerine Bakan Koca, şunları söyledi:

    “Hastane yükü beklentimiz doğrultusunda ama vaka sayılarının aynı beklenti doğrultusunda olmadığını söyleyebilirim. Burada vaka sayısındaki artış, tedbirlere uyma noktasında rehavetten. Sosyal hayatın başladığı, kontrollü sosyal hayat dediğimiz dönemde birçok kimsenin eski normale dönme algısı içinde olduğunu görüyoruz doğrusu. Bu noktadaki algının bir an önce devre dışı kalması gerekiyor. Virüsün insandan insana yaz kış demeden bulaşıcılığını devam ettirdiğini ve bunu önlemenin tek yolunun da mesafe, maske ve el hijyeninin son derece hassasiyetle devam ettirilmesi olduğunu biliyoruz. Dolayısıyla öngöremediğimiz vaka sayısındaki artış daha çok bu tedbirlerin yeterince uygulanmadığı şeklinde yorumlanmalı. Bununla ilgili vatandaşımız olabildiğince hassasiyet göstermeli.”