Etiket: Eşler

  • Hatay’da ‘Eşler Yarışıyor’ yemek yarışması

    Hatay Büyükşehir Belediyesi, “Hatay’da Eşler Yarışıyor” yemek yarışması düzenledi.

    Hatay mutfağındaki 600’ün üzerindeki lezzeti dünyaya tanıtmak için çeşitli projeler hazırlayan ve en son kentin UNESCO tarafından “Gastronomi Kenti” seçilmesini sağlayan Büyükşehir Belediyesi, Hatay’ın ana vatana katılışının yıl dönümü etkinlikleri kapsamında “Hatay’da Eşler Yarışıyor” yemek yarışması düzenledi.

    Tüm malzemelerin Hatay Büyükşehir Belediyesi tarafından karşılanan yarışmada vatandaşlar hünerlerini aşur ve bamya yaparak sergiledi. Büyükşehir Belediyesi Antakya taş binasının önünde gerçekleşen ve 1 saat süren yemek yarışmasında yarışmacılar birincilik için hünerlerini sergilediler.

    Hatay Büyükşehir Belediye Başkanı Lütfü Savaş Gastronomi Şehri Hatay’da bu tarz organizasyonları daha da sıklaştıracaklarını belirterek “Hatay dünyada ki 26 tane Gastronomi şehirlerinden bir tanesi. Bizde Hatay’ı ve Hatay’ın yemeklerini tanıtıcı organizasyonlar yapıyoruz. Bu yapmış olduğumuz üçüncü organizasyon ama bunları daha da sıklaştıracağız. Bu organizasyon da amaç 1 kadın ve 1 erkek, yani evli çiftlerin birbirlerine yardım ederek aşur (dövme) ve bamya yemeklerini yapması. Gerçekten zor ve meşakkatli bir yemek. Burada yemeğin güzelliğinin yanında eşlerin birbirine yardım ederek, bu yemeği yapması önemli bir olay. Bunu da dünya ile paylaşma derdindeyiz. Emeği geçen tüm arkadaşlarımıza teşekkür ediyoruz” dedi.

    Amaçlarının Hatay mutfağını dünyaya tanıtmak olduğunu vurgulayan Hatay Büyükşehir Belediyesi Gastronomi Proje uzmanı Celil Ergan ise “burada üçüncü gastronomi yemek yarışması düzenliyoruz. ‘Eşler yarışıyor’ yemek yarışmasında her takım 1 kadın 1 erkek olmak üzere 2 kişiden oluşmaktadır. Hatay’ın kültürünü, özelliğini tanıtarak yüzde yüz doğal ürünlerle yemeklerini yapıyorlar. Önemli olan Dünyanın 26. Gastronomi şehri olan Hatay’ın dünyaya ve Türkiye’ye mutfağını tanıtmaktır” ifadelerine yer verdi.

  • Eşler arasında kıskançlık problemine dikkat

    Kıskançlık probleminin günümüzde çiftler arasında yaşanan en büyük sorunlar arasında yer aldığını belirten Yrd. Doç. Dr. Rıdvan Üney, bu probleme dikkat edilmesi konusunda uyarılarda bulundu.

    Nişantaşı Psikiyatri Merkezinden Yrd. Doç. Dr. Rıdvan Üney, Kıskançlık probleminde bazen sonuçların şiddete, cinayete kadar varabildiğini söyleyerek, “Kıskançlığın nereye kadar normal, nereden sonra sorunlu bir durum olduğunu anlamak gerekir. Kıskançlık doğuştan gelen bir davranış değildir. Yaşamımızın başlamasıyla bir şeyleri paylaşmaya başlarız. Gördüğümüz ilginin eksildiğini fark ettiğimiz zaman kıskançlığımız yani haset başlar. Kıskançlık duygusu 2-3 yaşlarında gelişmeye başlar. Yaşamın ilk yıllarındaki kıskançlığın nedeni daha çok sevginin paylaşılması nedeniyle olur. Babayı anneyle paylaşmak ya da anneyi babayla paylaşmak ilk kıskançlıktır. Sonrasında kardeş dünyaya gelir, bu kez kardeşle anne ya da babanın sevgisini paylaşmak kıskançlık duygularını başlatır. Hatta kardeş kıskançlığı yaşam boyu sürebilmektedir” dedi.

    Ergenlikle başlayan ve yaşlılığa kadar uzana süreçte, sevgili ya da eşin kıskanılmaya başlandığını ifade eden Dr. Üney, “Kıskançlık, karşı cinsle ilişkilerde doğal karşılanan bir durumdur. Hiç kıskanmamak nadiren olabilir. Ancak bunu birçok kişi sevginin, aşkın olmaması olarak yorumlayabilir. Gerçekten de hiç kıskançlığın olmadığı ilişkilerin bir kısmında, kişinin eşine-sevgilisine ilgisinin olmaması gözlemlenebilir. Kıskançlığın nereye kadar normal karşılanması gerektiği, her zaman tartışılmıştır. Kadında da erkekte de aşırı kıskançlık hayatı yaşanmaz kılar. Bunu bir davranış bozukluğu olarak değerlendirebiliriz” diye konuştu.

    Kıskançlık nedeniyle eşler arasında kavgaların ve tartışmaların olduğunu vurgulayan Yrd. Doç. Dr. Rıdvan Üney, “Eşlerin veye sevgililerin ne kadar kıskanç olduğunu anlamanın yolları var. Bunlar; fiziksel veya sözel şiddet meydana gelebilir, neredeyse her şeyi kanıt saymaya başlar, aranızda konuşulan tek konu kıskançlık olur, kıskançlık krizleri, ilişkinin sonlanmasına neden olabilir, tüm sosyal ilişkilerinizi bozar, diğer insanlarla görüşmenize izin vermez. Hatta bazen hemcinslerinizle bile görüşmenizi yasaklayabilir, giyiminize ve makyajınıza aşırı müdahale eder, sosyal medya hesaplarınızı kapattırır, telefonlarınızı dinletebilir, sık sık telefonla nerede olduğunuzu sorar, işinize ani baskınlar yapar, tek başınıza evden çıkmanızı istemez. Hatta her yere sizinle birlikte gitmek ister, telefon ve kredi kartı dökümlerinizi inceler, aşırı şüpheci tutumları olur, eve herhangi bir gerekçeyle geç kalmanız ciddi kavgalara neden olur, sürekli masum olduğunuzu kanıtlamak durumunda kalırsınız, bazen hiç aklınıza gelmeyecek, tuhaf ya da komik aldatma senaryolarınızı dile getirir. Bu sorunlar eşin veya sevgilinin aşırı kıskanç olduğunu gösterir” açıklamalarında bulundu.

    Eğer böyle sorunlar yaşanıyorsa öncelikle karşı tarafa biraz daha fazla ilgi gösterilmesi gerektiğini kaydeden Yrd. Doç. Dr. Üney, “Kıskançlık konularında aşırı tartışmacı olmayın. Onunla biraz daha fazla zaman geçirin. Ancak bunlara rağmen değişiklik yoksa mutlaka eşinizle-sevgilinizle bir psikiyatrist ya da psikologdan beraberce yardım almalısınız. Kıskanma ülkemizde önemli bir sorundur. Ülkemizdeki bir bilimsel araştırmada; eşe uygulanan şiddetin yüzde 70’i kıskançlık nedeniyle olduğu ortaya konmuştur” ifadelerini kaydetti.

    Yrd.Doç.Dr. Rıdvan Üney, eşler arası aşırı kıskançlığın nedenlerini ise şöyle sıraladı:

    “1. Kişinin kendine güven sorunu, aşağılanma, bazı kişilik özellikleri değersiz hissetme, başkaları ile karşılaştırılma, eşin şüphelendiren davranışları, karşı tarafın sevgisini ifade etmede eksiklikleri, terk edilme ile ilgili aşırı korkular, karşısındaki ile kendisini sürekli kıyaslama, diğer insanları tehdit olarak algılama, şizofreni gibi bazı muhakeme bozukluğuna neden olan hastalıklar, aşırı alkol alma, uyuşturucu madde kullanma.”

  • Katil eşler, hangi durumlarda cezalarında indirim olacağını Google’dan araştırıyor

    İstanbul Kemerburgaz Üniversitesi Toplumsal Farkındalık ve Sanat Kulübü ‘Kadına Şiddette Ceza İndirimi ve Kadınların Özsavunması’ başlıklı bir etkinlik düzenledi. Fatma Altınbaş Konferans Salonunda yapılan etkinliğe Avukat Feyza Altun konuşmacı olarak katıldı.

    Kadın cinayetlerinde ‘İyi hal indirimi’ ve ‘Haksız tahrik indirimi’ uygulanmasına karşı olduğunu söyleyen Avukat Altun, dava süreçlerinde yapılan indirimlerin tepki topladığını ve kamuoyundan gelen bu tepkilerin işe yaradığını belirtti.

    “Google’dan hangi hallerde indirim alacağına bakıyordu”

    “Eşine onu kızdıracak söz söylediği için kadın öldürülürse indirim uygulanmamalı” diyen Altun, “Toplumsal dönüşüm gerektirse de davalarda indirimlerin uygulanmaması kadın cinayetlerinde caydırıcı olacaktır. Örneğin bir davada karısını öldüren kocanın hangi hallerde indirim alırım diye Google’dan araştırma yaptığını gördük. Artık bu indirimler kanun maddesi olmaktan çıkıp kötü niyetle kullanılmaya başlandı. Eşlerini, sevgililerini, nişanlılarını veya kendilerini reddeden kadınları öldüren erkekler tarafından cezasızlık hali olarak alınıyor” dedi.

    Yasaların erkekler tarafından hazırlandığını o yüzden eril olduğunu ifade eden Altun, “Bu durumda yasalar daha çok erkeği koruyan, erkek bakış açısıyla yapılmış oluyor. Düşünün ki yakın zaman kadar ‘adam öldürme’ suçu vardı bu daha sonradan ‘insan öldürmeye’ döndü. Bu sebep kanunları ve kararları kadın hâkimler uygulasa dahi yasalar erkek egemen olunca dava sonuçları erkekler lehine çıkıyor. Bunun için biz mücadele etmeliyiz, tepki çok önemli ve yerini de buluyor” diye konuştu.

    “Kadınlar erkeklerin mülkiyeti değildir”

    “Siyasilerin söylemleri çok önemli çünkü halkımızın örnek aldığı ve çok sevdiği siyasetçiler var” diyen Altun sözlerine şöyle devam etti;

    “Yasaların indirim uygulanmadan bilfiil uygulanması ayrıca caydırıcı olacaktır. Ayrıca daha küçük yaştan itibaren anasınıfında, ilkokulda kadın erkek eşitliği ve cinsel eğitimlerin verilmesi gerekiyor ki kadın ve erkek hem kendi bedenini bilsin hem de karşısındakiyle daha bedeni bir ilişki kurabilsin. Bunların yanında kadınların erkeklerin mülkiyeti olma halinden vazgeçildiği zaman şiddet tabii ki de azalacaktır.”

    Konuya ilişkin açıklama yapan İstanbul Kemerburgaz Üniversitesi Sosyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Banu Kavaklı Birdal, “Kadına yönelik şiddetin, erkeklerin kıskançlık sebebiyle ya da cinnet getirip yaptığı münferit olaylar değil; toplumsal cinsiyet eşitsizliğinden kaynaklanan sistematik bir sorun olduğunu söyledi.

    “Medya kadına şiddet haberlerinde daha duyarlı olmalı”

    Toplumsal bir sorunla karşı karşıya olduğumuzu belirten Birdal, “Kadına şiddetle toplumsal bir şekilde mücadele etmek gerekiyor. Basında bu haberlerin verilişiyle ilgili kullanılan dilden tutun da, mahkemelerde bunlarla ilgili verilen kararlara, toplumsal reddin ne şekilde uygulandığına kadar çok geniş bir alanda değerlendirilmesi gereken bir durum alsında. Kadına şiddet hiç kapanmayan ve gittikçe derinleşen bir yaradır” dedi.

    Kadına şiddet haberlerin medyada yer almasının farkındalık açısından olumlu olabileceğini fakat kullanılan dilin yanlış olduğunu dile getiren Birdal, “Görünür olma farkındalık olması açısından olumlu olarak değerlendirilebilir ama kullanılan dilde ciddi sorunlar görüyoruz. Yargılayıcı ve sanki kadının mutlaka bir sorumluluğu varmış gibi bir yaklaşım toplumsal algıyı olumsuz etkileyen şeyler. Örneğin haberde erkek şiddetine uğramış bir kadının açık adresi verilebiliyor, medeni hali eğer boşanmışsa bu altı çizilerek belirtiliyor. Kadının bedeni, yaralanmış, örselenmiş hali, pervasızca mahremiyet ihlal edilerek paylaşılıyor. Son kertede en temel hak olan yaşama hakkı kadınların elinden alınmış oluyor” açıklamalarında bulundu.

    “Hukuki uygulamalar toplumsal cinsiyet eşitsizliğini derinleştiriyor”

    Hukuki uygulamaların toplumsal eşitsizliği derinleştirdiğini ve kadınların aleyhine uygulandığını söyleyen Birdal sözlerine şöyle devam etti;

    “Sonrasına baktığımızda daha acı bir tablo var aslında çünkü hukuki uygulamaların toplumsal cinsiyet eşitsizliğini derinleştiren ve kadınların aleyhine uygulandığını görüyoruz. Kadın katillerine uygulanan ‘Haksız tahrik ve iyi hal indirimi’nin öz savunma hakkını kullanan kadınlara uygulanmadığını görüyoruz. İnsanların hayatı tehlikeye girdiğinde, süregelen bir şiddet, baskı söz konusu olduğunda öz savunma kanunen tanınmış bir haktır. Bu sadece saldırıya uğrayan kişi için değil etrafındakiler için de bir yükümlülüktür aslında. O yüzden otobüste bir kadına şort giydiği için biri saldırdığında insanların duyarsız kalmaması, izlememesi gerekiyor.”

    Son olarak kadına şiddeti önlemenin mümkün olduğunu belirten Birdal, “Kadına şiddeti önlemek mümkün, yapılacak çok şey var. Feminist Hareketin, Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun ve benzer sivil toplum kuruluşlarının bunu dillendirmesi, canlı tutması ciddi etki yaratıyor. Ama sistematik bir sorunla karşı karşıyayız, kendisini eğitimden tutun da yargıya kadar yeniden üreten cinsiyetçi yapı söz konusu. Öncelikle zihniyet değişikliğine ihtiyaç var, kadın ve erkekleri eşit vatandaşlar olarak gören bir yaklaşımla ancak ilerleyebiliriz” dedi.

  • Eşler arasında olan kıskançlığa dikkat

    İlişkilerin en büyük düşmanı olan kıskançlığın davranış bozukluğuna yol açabileceğini söyleyen Yrd. Doç. Dr. Rıdvan Üney, “Kıskançlığın nereye kadar normal, nereden sonra sorunlu bir durum olduğunu anlamak gerekir. Kıskançlık doğuştan gelen bir davranış değildir” dedi.

    Çiftler arasında en büyük sorunlar arasında kıskançlığın yer aldığını ifade eden Yrd. Doç. Dr. Rıdvan Üney, “Kıskançlığın bazen sonuçları şiddete, cinayete kadar varabilmektedir. Kıskançlığın nereye kadar normal, nereden sonra sorunlu bir durum olduğunu anlamak gerekir. Kıskançlık doğuştan gelen bir davranış değildir. Yaşamımızın başlamasıyla bir şeyleri paylaşmaya başlarız. Gördüğümüz ilginin eksildiğini fark ettiğimiz zaman kıskançlığımız yani haset başlar. Kıskançlık duygusu 2-3 yaşlarında gelişmeye başlar. Yaşamın ilk yıllarındaki kıskançlığın nedeni daha çok sevginin paylaşılması nedeniyle olur. Babayı anneyle paylaşmak ya da anneyi babayla paylaşmak ilk kıskançlıktır. Sonrasında kardeş dünyaya gelir bu kez kardeşle anne ya da babanın sevgisini paylaşmak kıskançlık duygularını başlatır. Hatta kardeş kıskançlığı yaşam boyu sürebilmektedir” dedi.

    Kıskançlığın doğuştan gelen bir davranış olmadığını ergenlikle başlayan ve yaşlılığa kadar uzanan süreçte devam ettiğini belirten Yrd. Doç. Dr. Rıdvan Üney, “Sevgili ya da eş kıskanılmaya başlanır. Kıskançlık, karşı cinsle ilişkilerde doğal karşılanan bir durumdur. Hiç kıskanmamak nadiren olabilir. Ancak bunu birçok kişi sevginin, aşkın olmaması olarak yorumlayabilir. Gerçekten de hiç kıskançlığın olmadığı ilişkilerin bir kısmında, kişinin eşine-sevgilisine ilgisinin olmaması gözlemlenebilir. Kıskançlığın nereye kadar normal karşılanması gerektiği, her zaman tartışılmıştır. Kadında da erkekte de aşırı kıskançlık hayatı yaşanmaz kılar. Bunu bir davranış bozukluğu olarak değerlendirebiliriz” ifadelerini kaydetti.

    Yrd. Doç. Dr. Rıdvan Üney, eş veya sevgilinin aşırı kıskanç olmasının ise şöyle anlaşılabileceğini belirtti: “Kıskançlık nedeniyle aranızda kavgalar ve tartışmalar olur. Fiziksel veya sözel şiddet meydana gelebilir. Neredeyse her şeyi kanıt saymaya başlar. Aranızda konuşulan tek konu kıskançlık olur. Kıskançlık krizleri, ilişkinin sonlanmasına neden olabilir. Tüm sosyal ilişkilerinizi bozar, diğer insanlarla görüşmenize izin vermez. Hatta bazen hemcinslerinizle bile görüşmenizi yasaklayabilir. Giyiminize ve makyajınıza aşırı müdahale eder. Sosyal medya hesaplarınızı kapattırır. Telefonlarınızı dinletebilir. Sık sık telefonla nerde olduğunuzu sorar. İşinize ani baskınlar yapar. Tek başınıza evden çıkmanızı istemez. Hatta her yere sizinle birlikte gitmek ister. Telefon ve kredi kartı dökümlerinizi inceler. Aşırı şüpheci tutumları olur. Eve herhangi bir gerekçeyle geç kalmanız ciddi kavgalara neden olur. Sürekli masum olduğunuzu kanıtlamak durumunda kalırsınız. Bazen hiç aklınıza gelmeyecek, tuhaf ya da komik aldatma senaryolarınızı dile getirir. Eğer böyle sorunlar yaşıyorsanız öncelikle ona biraz daha fazla ilgi gösterin.”

    Kıskançlık konularında aşırı tartışmacı olunmaması gerektiğini söyleyen Yrd. Doç. Dr. Rıdvan Üney, “Onunla biraz daha fazla zaman geçirin. Ancak bunlara rağmen değişiklik yoksa mutlaka eşinizle-sevgilinizle bir psikiyatrist ya da psikologdan beraberce yardım almalısınız. Kıskanma ülkemizde önemli bir sorundur. Ülkemizdeki bir bilimsel araştırmada, eşe uygulanan şiddetin yüzde 70’i kıskançlık nedeniyle olduğu ortaya konmuştur. Eşler arası aşırı kıskançlığın nedenleri kişinin kendine güven sorunu, aşağılanma, bazı kişilik özellikleri, değersiz hissetme, başkaları ile karşılaştırılma, eşin şüphelendiren davranışları, karşı tarafın sevgisini ifade etmede eksiklikleri, terkedilme ile ilgili aşırı korkular, karşısındaki ile kendisini sürekli kıyaslama, diğer insanları tehdit olarak algılama, şizofreni gibi bazı muhakeme bozukluğuna neden olan hastalıklar, aşırı alkol alma ve uyuşturucu madde kullanmadır” dedi.