Etiket: Erkekte

  • HPV: her iki cinste siğil yapıyor erkekte ve kadında birçok kansere yol açabiliyor

    Kadın Hastalıkları Doğum Ve Uzmanı Jinekolojik Onkoloji Prof.Dr. Polat Dursun, dünyada artan kadın kanserlerine dikkat çekti.

    Dünyada kadınlarda görülen kanserlerine bağlı ölümlerin yıllar içinde arttığının görüldüğünü dile getiren Prof.Dr. Polat Dursun, rahim ağzı kanserinin dışında, vulva, vajina, penis kanseri, anal kanserler ve baş boyun kanserlerine de yol açabilen ve cinsel yolla bulaşan Human papilloma virüsü (HPV) ile ilgili soruları yanıtladı.

    Human papilloma Virüs (HPV) nedir?

    HPV , “Human Papilloma Virüs “denen bir virüsün kısa adıdır. Cinsel yolla en sık bulaşan hastalıktır. 100’den fazla farklı tipi olduğu bilinmektedir. Başta genital bölge olmak üzere vücudun değişik yerlerinde siğil (kondilom), hücre çoğalması ve kansere neden olabildiği düşünülmektedir. Siğil ve düşük dereceli hücre çoğalması oluşturanlar “Düşük riskli HPV”, yüksek dereceli hücre çoğalması ve kanser oluşturanlar ise “Yüksek riskli HPV “ olarak isimlendirilmektedir. Dünyada enfeksiyöz bir ajanla oluşan tüm kanserlerin yüzde 5’inin HPV virüsü ile oluştuğu hesaplanmıştır.

    HPV genellikle alındıktan sonraki 2-3 ay içinde siğil oluşumuna yol açar ama bu süre çok farklılık gösterebilir. Siğiller en sık genital bölgede görülür ama vücudu her yerinde de görülebilir. ABD rakamlarına göre cinsel aktif kadınların %75’inin hayatlarının bir döneminde siğil geliştireceği veya bir HPV enfeksiyonu geçireceği tahmin edilmektedir. Sevindirici olarak, HPV vücuda alındıktan sonra %80-90’ı vücudun savunma hücreleri tarafından 1-2 yıl içinde elimine edilmektedir

    Çok nadiren doğum kanalından bebeğe bulaşarak yeni doğan bebeğin solunum yollarında da oluşabilir. Çok az bir kısmı vücutta gizli olarak kalmakta ve immün sistemin baskılanması durumlarında aktive olmakta ve siğil ile hücre çoğalmalarına yol açabilmektedir. Onkolojik tip HPV vücuda girdikten sonra kanser oluşma süreci 10-15 yıl gibi uzun bir süre almaktadır

    Bugün rahim ağzı kanserlerinin yüzde 99’unda HPV pozitif olduğu bilinmektedir. HPV ile rahim ağzı kanserleri arasındaki ilişkiyi bulan Alman bilim adamı Harald zur Hausen, 2008 yılında Nobel bilim ödülü ile ödüllendirilmiştir. Rahim ağzı kanserleri yanında vajina, dış genital ( vulva) anal kanserlerde de HPV tespit edilmiştir. Baş boyun kanserlerinde de HPV risk artışı yapmaktadır. Erkeklerde penis kanserlerinin gelişiminden de sorumlu olabilmektedir.

    HPV Nasıl bulaşır?

    HPV esas olarak cilt- cilde temas yolu ile bulaşır, virüsün ana bulaşma yolu cinsel ilişki ile olur. Enfekte bir kişinin penis, skrotum (erkek yumurtalık torbası), vajina veya dış genital bölgesi ile temas sonucu bulaşır. Oral yolla enfekte bir genital bölgeye temas edilmesi halinde de bulaşma olur. Prezervatif kullanmak bulaşmayı her zaman önlemez çünkü virüs prezervatifle kaplı olmayan bir genital alandan da bulaşabilir.

    HPV virüsünden Korunmak için ne yapılmalıdır?

    Çok eşlilik HPV bulaşması için en önemli bir risk faktörüdür. Çok eşlilikten kaçınmak korunmada önemli bir etkendir. Çok eşli olunmasa bile eşlerden birinin daha önce HPV ile karşılaşması da HPV bulaşmasına yol açabilir.

    Her ne kadar prezervatif bulaşmayı yüzde 100 önlemese de prezervatif kullanmak bulaşmayı belirgin olarak azaltır.

    HPV korunmasında bugün için asıl etkili olan HPV aşılamasıdır. Bugün HPV aşısı en çok kanser yaptığı bilinen etkenlere karşı antijen içecek şekilde geliştirilmiş ve ülkemizde dahil tüm dünyada kullanıma sunulmuştur. Aşılardan biri sadece kanser yapan tiplere (tip, 16 ve 18 ) karşı antijen içermekte iken diğer aşı hem kanser yapan tiplere (tip 16 ve 18 ) hem de en çok siğil yaptığı bilinen tiplere (tip 6 ve 11) karşıda antijen içermektedir.

    HPV aşıları HPV virüsü ile karşılaşmadan 9-11 yaş grubundan 28 yaş grubuna kadar 3 doz şeklinde yapılması önerilmektedir.

    HPV virüsü tespit edilen bir hasta nasıl bir yol izlemelidir?

    Mutlaka jinekolojik bir muayeneden geçmeli, siğil olup olmadığı kontrol edilmelidir. Siğil varsa bunu doktorun uygun göreceği bir yöntemle, yakma dondurma ve kimyasal olarak yok etme gibi tedavi etmelidir. İhmal edilmemesi gereken bir noktada eş veya partnerde siğil var olup olmadığı araştırılmalı varsa bununda uygun tedavisi yapılmalıdır.

    Normalde siğil yapan HPV tipleri kanser yapmasa da beraberinde birden çok HPV bulaşma ihtimali olabileceği için HPV tiplemesi yapılıp HPV’nin yüksek riskli mi düşük riskli mi olduğu belirlenmeli ve düzenli aralıklarla jinekolojik kontrol ve smear kontrolü yapılmalıdır. Smear testinde sorun varsa kolposkopi ile rahim ağzı incelenip gerekirse biopsi alınmalıdır. Biopside önemli bir sorun çıkarsa rahim ağzı leep veya konizasyon işlemi ile temizlenmelidir

    Erkekler sadece HPV taşıyıcısı mıdır?

    Erkekler sadece taşıyıcı değildir. HPV erkeklerde siğil yapabilir. Ayrıca nadiren de olsa penis ve skrotum kanserlerinin gelişmesi ile ilişkili olduğu düşünülmektedir. Yüksek riskli HPV’ler, homoseksüel erkeklerde anal ve rektal kanser öncüsü lezyonlar ve kanserlerin gelişiminden de sorumlu tutulmaktadır.

    Tedavi sadece cerrahi midir? Başka tedavi seçenekleri var mıdır?

    HPV bir virüs olduğu için etkili bir ilaç tedavisi yoktur. HPV’nin yol açtığı lezyonların tedavisi yapılır. HPV genital bölgede ya hücre çoğalmasına, ya siğile bazen de kansere yol açar.

    Siğil tedavisinde cerrahi olarak eksizyon, koterizasyon veya dondurma yöntemleri uygulanabilir. Tıbbi olarak tedavisi de mümkündür bunlarda doktor veya hasta tarafından uygulanan krem veya solüsyon şeklinde uygulanan ilaçlardır.

    Cerrahi müdahale olmayanlara ne olabilir?

    Siğillerin bir kısmı tedavi edilmeden kendiliğinden geçebilir. Bir kısmı da müdahale edilmezse zamanla artabilir. Çok aşırı büyük siğiller gebe kadınlarda doğumun mekanik olarak engellenmesine yol açabilir. Bilinenin aksine siğillerden kanser gelişme riski çok düşüktür. Fakat aynı anda siğil yapan ve kanser yapan HPV tipleri hastada varsa siğil yanında kanser gelişim riski de artabilir.

    Cerrahi müdahale yanında siğillere bazı ilaçlar kullanılarak da müdahale edilebilir. Bu ilaçların bazıları doktor tarafından siğillerin üzerine sürülerek kullanılır bazıları ise hasta tarafından siğillerin üzerine sürülür.

    Cerrahi müdahale sonrası tekrar ederse ne yapılmalı?

    Cerrahi müdahaleden sonra siğiller tekrarlarsa yaygınlık ve yerleşim yerine göre bazen tekrar cerrahi bazen de ilaçlar ile tedavi edilebilir.

    Siğiller kendiliğinden geçer mi?

    Siğillerin büyük bir bir kısmı 1 yıl içinde kendiliğinden geçebilir. Ama HPV virüsü vücutta uykuda kalabilir ve kişinin immün sistemi baskılandığında tekrar aktive olup yeniden siğil oluşumuna yol açabilir.

    Aşı korunmada ne kadar etkili? Kimlere ve ne zaman aşı yapılmalı?

    HPV aşışı profilaktik yani korunma aşısı olarak kullanılmaktadır bu nedenle HPV virüsü ile karşılaşılmadan ve cinsel aktivite başlamadan yapılması önerilmektedir. Yaş grubu olarak 11- 28 yaş arası cinsel aktivitesi başlamamış kız çocuklarına 3 doz (0,2, ve 6. aylarda) olarak yapılması önerilmektedir. Bazı ülkelerde erkek çocuklarında aşılanması önerilmektedir fakat bu tartışmalı bir konudur.

    Piyasada mevcut aşıların birisinin içinde 2 (hpv 16 ve 18 ) ve diğerinin içinde 4 tip (hpv 16,18,6,11) HPV’ye karşı etkili antijeni vardır. Eğer kişi bu tiplerden birini geçiriyorsa aşı diğer tiplere karşı koruyabilir fakat bu HPV enfeksiyonu geçirmiş kişinin aşılanması konusu tartışmalı bir konudur.

    HPV ne tür kanserlere yol açar?

    HPV ve serviks kanseri arasındaki ilişki en güçlü ilişkidir. Bunun yanında HPV’nin vajina, dış dudak (vulva), ano-rektal kanserler ve baş boyun kanserlerinin de gelişmesinde etkili olduğu bilinmektedir. Erkeklerde penis ve skrotum kanserlerinden de sorunlu olabileceği ileri sürülmüştür.

    HPV baş ve boyun kanserine neden yol açar?

    HPV virüsü baş boyun kanserlerinin de gelişmesinden sorumlu olabileceği bildirilmektedir. HPV’nin baş boyun bölgesine oro-genital temasla yani oral seks ile bulaştığı düşünülmektedir. Ağız kanserlerinin yüzde 25’inin, boğaz kanserlerinin ise %35’inin HPV ile bağlantılı olabileceği düşünülmektedir.

    HPV Türkiye ve Dünya’da yayılımı ve tedavi seçeneğini karşılaştırabilir misiniz?

    HPV ve yol açtığı lezyonların tanı ve tedavisinde dünyada uygulanana tüm tanısal ve tedavi edici işlemler Türkiye’deki jinekologlar tarafından başarı ile uygulanmaktadır. Dünyada yapılıp ülkemizde yapılmayan hiçbir tanısal veya tedavi edici işlem yoktur. Hatta serviks kanserinin yol açtığı rahim ağzı kanserlerinin tedavisinde Türkiye’de uygulanan ileri cerrahi laparoskopik ve robotik yöntemler dünyadaki birçok ülkeden daha iyi ve başarılı bir şekilde uygulanmaktadır.

    HPV olan erkekler ne yapmalı?

    Öncelikle HPV’den korunmak için ilişi sırasında mutlaka prezervatif kullanılmalıdır. Eğer bir erkekte HPV pozitif ise veya siğil oluştu ise mutlaka bir ürolog veya dermatolog tarafından görülmeli tedavisi yapılmalı ve takip edilmelidir.

    HPV önlenmesi ve tedavisi ile ilgili son bilimsel çalışmalar nelerdir?

    4’lü HPV aşısını çıkartan firma şu anda 9 tipe karşı etkili olan yeni bir koruyucu HPV aşısı çıkartmıştır ve bununla ilgili Amerika’daki ilaç ve eczacılık onay kurumu benzeri bir kurum olan FDA ‘den ilacın koruyucu amaçlı kullanımı ile ilgili onay almış

    Tedavi edici yani hastalık oluştuktan sonraki oluşan lezyonları ortadan kaldırmak için geliştirilen HPV aşıları ile ilgili preklinik çalışmalar halen devam etmektedir.

  • Erkekte yeni tarz; süet safari ceket

    Seyahat eden erkeklere safari şıklığı getiren süet safari ceket, ince düşünülmüş detaylarla bu sezon çok daha fonksiyonel bir tavır sergiliyor.

    Cacharel’in sezonda mercek altına aldığı ve yeni bir yorum getirdiği tasarımlar arasında süet safari ceket yer alıyor. Fransız ekolü, her sezon yenileyerek koleksiyonlarında yer verdiği bir süet tasarımı sunuyor. Perfore edilmiş süet ceket, ince düşünülmüş detaylarla bu sezon daha çok fonksiyonel bir tavır sergiliyor. Gezgin ruhlu erkeğin yanından asla ayırmak istemeyeceği süet safari ceket, kapaklı dört cebe ek olarak yanlarda iki gizli cep daha sunuyor. Çok inceltilmiş süet olan bu ceket, son derece hafif olmasının yanı sıra sahibinin vücut ölçülerine göre ayarlanabilmesi için bel kısmı lastikli bir kordon detayıyla tasarlandı. Kum rengi, cekete safari giysilerin karakterini veriyor. Safari tavır ise Cacharel erkeğinin her daim seyahat eden haline bir göndermede bulunurken, ceketi tamamlayan beyaz keten gömlek, süet ve ketenin zamansızlığına işaret ediyor.

  • Erkekte Meme Büyümesi Hastalık Habercisi

    Estetik, Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahi Uzmanı Op. Dr. Mert Demirel, bir çok erkeğin kabusu olan meme büyüklüğü probleminin çözümü uzun yıllardır Jinekomasti ameliyatları ile mümkün olduğunu ancak artık ultrasonik liposuction tekniği ile Jinekomasti de yepyeni bir dönem başladığını söyledi.

    Op. Dr. Mert Demirel, ”Artık erkekler bu can sıkıcı probleme çok daha zahmetsizce veda ederek, özgürlüklerine kavuşabiliyor” dedi.

    Estetik, Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahi Uzmanı Op. Dr. Mert Demirel, erkeklerde görülen meme büyümesi problemi, hiç de azımsanmayacak bir oranda karşılarına çıktığını anlatarak, “Buna kimi zaman genetik faktörler, kimi zaman hormon ilaçları neden olurken, sporsuz bir yaşam ve kötü beslenme de bu bölgedeki yağların kümelenmesini tetikleyici bir unsur olarak sayılabilir. Birçok erkek bunu dile getirmese de, meme büyüklüğü problemi kişide bir özgüven sorununa neden olur. Özelliklerde tatillerde ya da özel yaşantısında kişiye oldukça sıkıntı verebilir. Bu sıkıntı kişiyi psikolojik ve sosyal açıdan da etkiler. Erkeklerde görülen meme büyümesinin çözümü, bugün kullandığımız ileri cerrahi yöntemlerle artık çok daha kolay ve güvenli bir şekilde uygulanıyor” diye konuştu.

    Jinekomasti ameliyatlarında kullanılan iki ana yöntem bulunduğunu anlatan Op. Dr. Mert Demirel, “İlkinde fazla doku meme başından girilerek kesi ile çıkartılır. Bu yöntemde iz konusu çoğu zaman kafaları karıştırsa da, iz meme ucu çevresinde olacağı için dışarıdan fark edilmeyecek kadar belirsiz şekilde iyileşme gösterecektir. Diğer yöntem ise, gerekli yerden ince kanüllerle giriş yapılarak içerdeki yağ dokusunun liposuction yöntemi ile çekilmesi prensibine dayanır. Kanüllerin giriş yerlerinde iyileşme döneminin ardından hemen hemen hiç iz olmaz. Şimdi bu temel yöntem, ultrasonik liposuction ile tarihe karışmak üzere. Çünkü ultrasonik liposuction ile yapılan Jinekomasti ameliyatlarında hasta çok daha hafif ve kısa bir iyileşme döneminin ardından sosyal yaşamına hızlı geri dönüş yapabiliyor. Klasik liposuction yönteminde kanüllerle yağı çekme işlemi cerrahın bilek gücüne dayanmaktaydı. Cerrah ameliyat sırasında ileri geri hareketlerle deri altındaki yağı vakum ile çekerek vücut dışına alır. Ancak Ultrasonik Liposuction yönteminde deri üstünden bir ultrason dalgası ile içerdeki yağ doku sıvılaştırılıyor. Sıvılaşan yağ kanüllerle çok daha kolay alındığı için bu hastaya daha az morluk, ödem ve doku hasarı oluşturuyor. İyileşme dönemi kısalıyor ve işlem kolaylaşıyor. Ayrıca ultrasonik lipo ile içerdeki yağ hücreleri yakıldığı için, hasta kilo alsa bile yağların yeniden bu bölgede toplaşması çok daha zor hale geliyor. Genel anestezi altında yapılan bu işlemden sonra hastaya bir süre gece gündüz kullanmasını istediğimiz özel bir korse giydirilir. Bu korse ödemlerin çözülmesinde ve iyileşmenin hızlanması için önemlidir. Giysilerin altından belli olmayacağı için çalışan hastalar 2 gün sonra rahatlıkla işe dönebilirler. Meme büyüklüğü problemi yaşayan erkelerin rahat bir yaz geçirmeleri için, baharda harekete geçmeleri oldukça iyi bir zamanlama olacaktır.” şeklinde konuştu.

  • Kadın Ve Erkekte Kısırlık Nedenleri

    Kadın Doğum ve Hastalıkları Uzmanı Opr. Dr. Ahmet Canbaz, kısırlığın (infertilite) çiftlerin yüzde 13-15’ini etkilediğini söyledi.

    Medical Park Samsun Hastanesi Kadın Doğum ve Hastalıkları Kliniği’nden Opr. Dr. Ahmet Canbaz “infertilite(kısırlık)” hakkında bilgi verdi. Dr. Canbaz “İnfertilite sık görülen klinik bir problemdir ve çiftlerin yüzde 13-15’ini etkilemektedir. Son 30 yılda infertilite alanındaki özellikle de yardımcı üreme tekniklerindeki gelişmeler sonucunda gebelik oranları artmaktadır.1973 yılında Speroff ve Kase’in Klinik Jinekolojik Endokrinoloji ve İnfertilite birinci basıma göre; infertil çiftin de değerlendirilmesinde anamnez, fizik muayene, postkoital test, tubal açıklığın değerlendirilmesi için Ruben testi, HSG, ovulasyon için bazal vücut ısısı değerlendirilmesi, endometrial biyopsi, sperm-antikor testi ve rutin kuldoskopi veya laparoskopi önerilmekteydi. Günümüzde ise bu değerlendirme, semen analizi, ovulasyonun gösterilmesi, overian rezervin değerlendirilmesi, normal uterin kavitenin gösterilmesi ve tubal açıklığın değerlendirilmesi olarak sınırlandırılmıştır” dedi.

    Sağlıklı genç çiftler için gebelik elde etme oranının her siklus(adet döngüsü) için yüzde 20-25 oranında olduğunu söyleyen Opr. Dr. Canbaz “Kümülatif gebelik oranı 6 ay için yüzde 60, 1 yıl için yüzde 86 ve 2 yıl için ise yüzde 92’dir. Bilinen bir üreme patolojisinin olmadığı durumlarda 2 yıl süreyle korunmasız düzenli cinsel ilişkiye rağmen konsepsiyon oluşmadıysa çiftlerin değerlendirme ve tedavisine başlanmalıdır. Ancak, birinci yılın sonunda testler önerilebilir. Daha erken değerlendirme ve tedavi endikasyonları: 1) 35 yaş üstü 2)oligomenore/amenore öyküsü 3)bilinen veya şüphe edilen uterin/tubal hastalık, endometriosis veya azalmış ovaryen rezerv 4)partnerde bilinen veya şüphe edilen supfertilitedir. Değerlendirme, çiftin istekleri, hasta yaşı, infertilite süresi, anamnez ve fizik muayenedeki özel durumlar göz önünde bulundurularak yapılmalıdır. Birçok çalışmada infertilite için farklı sebepler rapor edilmiştir. İnfertilite nedenlerine bakıldığında yüzde 30-40 erkek faktör, yüzde 40-50’sinde kadında problem saptanır. Yüzde 10-15 oranında da kadın ve erkekte herhangi bir patoloji saptanmaz ve bu durum açıklanamayan infertilite olarak değerlendirilir. Kadındaki infertilite nedenlerini yüzde 40 ovulasyon bozuklukları, yüzde 40 tubal patolojiler, yüzde 5-15 endometriosis ve yüzde 5-10 diğer nedenler oluşturmaktadır” diye konuştu.

    Opr. Dr. Ahmet Canbaz şu bilgileri verdi: “İnfertil çiftin ilk değerlendirilmesinde reprodüktif fizyolojinin her komponenti (serviks, uterus, endometrium, overian fonksiyon, fallop tüpleri) anormallikleri tanımlanmak üzere değerlendirilir. Erkek faktör değerlendirmesi, detaylı anamnez ve fizik muayene sonrasında 15 gün arayla yapılmış semen analizini içermektedir. Birinci basamakta infertilitenin araştırılması için yapılması gerekli testler; erkek infertilitesi için semen analizi ve kadın infertilite değerlendirilmesinde değerlendirilmesin de, overyan fonksiyon için siklusun 1-3. günleri bazal hormon düzeyi tayini (FSH, LH), midluteal progesteron (beklenen menstrüasyondan 7 gün önce), prolaktin ve tiroit fonksiyon testleri, hiperandrojenizm bulguları mevcut hastalarda testesteron düzeyi, servikal sitoloji ve chlamidya trachomatis taraması önerilmektedir. Pelvik görüntülemenin (ultrasonografi ve histerosalpingografi) ikinci basamak merkezlerde değerlendirilmesi önerilir.”

    Dr. Ahmet Canbaz açıklamasını şöyle tamamladı: “Sonuç olarak, infertilite değerlendirmesi sırasında, çiftler infertilite problemini paylaştığından, ayrı ayrı bireyler olarak değerlendirilmelidir. Değerlendirmede ilk basamak öykü ve fizik muayenedir. İnfertil kadın değerlendirilirken, serviks, uterus, endometrium, ovaryan fonksiyon, fallop tüpleri veya peritonu içeren reprodüktif fizyolojinin her komponentinin değerlendirilmesi gerekir. Erkek faktör araştırılması için semen analizi yapılmalıdır.”

  • Erkekte Büyük Meme Psikolojiyi Bozuyor

    Estetik Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahi Uzmanı Op.Dr.Defne Erkara, erkekte büyük olan memenin kişinin psikolojisini bozduğunu söyledi.

    Büyük memenin en sık nedenin ergenlik yaşında kilolu olan gençlerde meme dokusunun fazla gelişmesi ve sonradan kilo verilse de memenin küçülmemesi olduğunu dile getiren Op. Dr. Defne Erkara, “İkinci sıklıkta orta yaş üzeri erkeklerde kilo alımı ve spordan yoksun yaşam tarzı nedeniyle meme dokusunun gelişmesi şekilde rastlıyoruz. Tabi ki tüm bu nedenlerin yanında hormon salınım bozukluğu yapan hastalıklar ve bazı ilaçların yan etkileri nedeniyle de jinecomasti oluşabilir” dedi.

    En sık 20 ile 35 yaş arası erkeklerin bu sıkıntı nedeniyle kendilerine başvurduğunu anlatan Op.Dr.Defne Erkara, şunları söyledi; “Pek çok insan için bir kadında meme olmaması ne kadar üzücü ise bir erkekte meme olması da o kadar rahatsız edicidir. Bunu saklamak için yelek giyenler, koyu renk bol tişört koleksiyonu olanlar ve denize girmeyen kişiler ile karşılaştım. Ameliyat başarılı geçtikten sonra ise yüzlerinde gördüğüm rahatlama gerçekten çok sevindirici. Jinecomastinin dereceleri vardır. Derecelerine göre ameliyat tekniği seçilir. Ameliyat lokal anestezi altında da yapılabilir. Ama benim tercihim genel anestezi. Meme bezi çoğunluk ile yağdan oluşuyorsa sadece etkin bir liposuction ile güzel sonuçlar elde etmek mümkün. Ameliyata liposuction ile başlıyorum. Liposuction işlemi sonrası meme bezinin belirgin olup olmadığını kontrol ediyorum. Hala belirgin meme bezi varsa o zaman meme başı altından açıklığı yukarı bakan ay şeklinde insizyon ile girerek meme bezini de alıyorum. Bazen çok ciddi kilo veren erkeklerde meme dokusu aynı doğum yapmış kadınların memesi gibi sarkar. Bu durumda liposuction ve meme bezinin alınması yapılsa da oluşan deri bolluğu devam ettiğinden meme varmış gibi görüntü olur. Meme başı da oldukça büyüktür ve aşağı doğru sarkmıştır. Bu durum da tek tercih meme dokusunun derisi ile birlikte alınması ve meme başının da küçük bir yama şeklinde uygun bölgeye konulmasıdır.

    Tüm yapılan cerrahi girişimler yaklaşık 30-60 dakika sürer. Ameliyat sonrası dinlendikten sonra hasta aynı gün taburcu edilebilir. Çoğunlukla dren kullanmıyorum. Bu da hastaya çok konfor sağlıyor. Ameliyat sonrası bir korse giydiriyorum. Bu korsenin 1 ay devamlı kullanılması önemlidir. 1 aydan sonra spor aktivitelerine dönülebilir.

    Meme dokusu tamamen alınan hastada jinecomasti tekrarlamaz. Sadece liposuction yapılan hasta da ise zaten meme dokusu azdır. Aşırı kilo almadığı sürece tekrarlama olmaz. Zaten o bölgenin yağ oranı azaldığından o bölgeden kilo alması da zordur.”