Etiket: erkek

  • Erzurum’un savaş sosyolojisi

    Erzurum’un savaş sosyolojisi

    Son 150 yılda Erzurum’un uğradığı işgaller ve insanların yaşadığı acılardan yola çıkan eğitimci yazar Murat Ertaş, ‘savaşın sosyolojisi’ni araştırdı. “Neden Erzurum’da kadın erkeğin arkasından yürür?”, “Erzurum’da küçük çocuklar neden anne ve babaları tarafından büyüklerin yanında sevilmez?”, “Cumhuriyet’in temelleri neden Erzurum’da atıldı?”, “Soba ve semaver Erzurum’a nereden geldi?”, “Erzurumlular patatese neden kartol der?” İşte tüm bu soruların cevabını ve yanlış bilinen doğruları Murat Ertaş derledi.

     
    Tarih 1828. Rus işgali… 1878-79 Rus Harbi… 1915 Rus işgali… Ve hemen ardından Ermeni katliamları… Son 150 yılda öyle acılar çekti ki Erzurum halkı, birbiri ardına yaşanan savaşlar toplumu derinden yaraladı. Savaşların Erzurum halkı üzerindeki olumsuz ve az da olsa olumlu etkilerini eğitimci yazar Murat Ertaş anlattı.

     
    Erzurum’un Rus işgalleri ve peşi sıra gelen Ermeni katliamlarıyla tarifsiz acılar yaşadığını vurgulayan Murat Ertaş, özellikle 1915 yılındaki Rus işgali ve sonrasında yaşanan katliamlarla kentteki erkek nüfusunun neredeyse tamamen ortadan kalktığını dile getirdi.

     
    Savaşların insanların tüm hayatını değiştirdiğini anımsatan eğitimci yazar Ertaş, gelenek, örf adet ve törelerin bile bu doğrultuda değişkenlik gösterdiğine dikkat çekti. Günümüze kadar gelen ve zamanla yanlış anlaşılan ‘kadının erkeğin arkasından yürümesini’ değerlendiren Ertaş, şunları söyledi.

     

     
    KADIN VE ERKEK YANYANA YÜRÜMEZ!
    “Erzurum da eskiden kadın ile erkek yan yana yürümezdi. Kadın erkeğin arkasından yürürdü. Erzurum‘un geçmişte çektiği sıkıntıları bilmeyen, bu duruma bir anlam veremeyebilir hatta dinsel bir mana yükleyebilir. Ancak bunun altında hakikaten çok önemli bir düşünce yatıyor. Savaştan çıkmış bir şehrin erkek nüfusunu kaybetmesinden dolayı şehirde çok sayıda dul kadın vardır. Bunun için evli olup da eşini kaybetmeyen kadınlar, dul kadınların savaşta kaybettikleri eşlerini hatırlamamaları ve onların acılarını yaşamamaları için yan yana yürümezler. Bu nezaket göstergesi zamanla yanlış anlaşılmalara sebep olmuştur.”

     
    ÇOCUKLAR BÜYÜKLERİN YANINDA SEVİLMEZ!
    “Yanlış anlaşılan bir diğer sosyal gerçek ise Erzurum’da özellikle babalar başkalarının yanında çocuklarını sevmez. Zamanla yayılan bu davranış biçiminin altında yine ince bir mesaj var. Savaş nedeniyle erkek nüfusunun tükendiği Erzurum’da öksüz ve yetim çocuk sayısı bir hayli fazladır. Her hangi bir mecliste evin babası kendi çocuğunu başka çocukların yanındaki sevmez ki o çocuklar babalarını hatırlayıp üzülmesinler. O dönemde Kazım Karabekir Paşa bu durumu gözeterek öksüz çocuklara sahip çıkmış, Firdevsoğlu Kışlası’nda yurt yaparak bu çocukları barındırmıştır. Ayrıca o yıllarda Yoncalık semtindeki askeri hastane öksüzler yurdu olarak kullanılmıştır.”

     

     
    ERZURUM ERKEĞİNİN KUMA ALMASI!
    “Geçen zaman içinde ciddi tartışmalara neden olan ‘kuma alma’ meselesi de tamamen savaşta eşlerini kaybeden kadınların geçinmelerini sağlamak içindir. Bu durumu doğru okumak gerekir. Bir savaş gerçeğini unutarak, yaşanılan acıları göz ardı ederek, tartışırsanız saçma sapan sonuçlar ortaya çıkarırsınız. Erzurum’da yüzde 70 kadın nüfusu var ve erkek nüfusu yok denecek kadar az dolayısı ile kadınların savaş şartları ve sonrasında hayatta kalmaları için evlenmeleri lazım. Hatta bazı evli kadınlar savaşlarda eşlerini kaybeden çok sevdikleri komşularını korumak amacıyla eşlerine teklif etmişlerdir. Birden fazla kadınla evlenmenin altında yatan gerçek budur.”

     

     
    İNSANLAR ÖLMEKTEN BIKMIŞLAR VE GÖÇ BAŞLAMIŞ
    “Erzurum ilk göçlerini savaştaki firarilerle vermiştir. Osmanlı’nın son elli yılında üç Rus işgali ve bir Ermeni katliamı vardır. İnsanlar acı çekmekten, ölmekten bıkmışlar. Kadınlar adeta ölmeleri için çocuk doğurur olmuşlar. Bu nedenle insanlar göç etmeye başlamışlardır. Deniz yoluyla Trabzon üzerinden İstanbul’a, karayolu ile iç Anadolu’ya ve batıya göç özellikle 1914 yıllarında daha da artmıştır. Bu Erzurum’un ilk defa büyük manada İstanbul veya Anadolu’nun batısıyla ilişkilerinin kurulmasının temelleridir.”

     
    CUMHURİYET’İ NİYE ÇOK SEVDİK?
    “Erzurum Osmanlı’nın son dönemde yaşadığı sıkıntılar ve savaşların tesiri olarak Cumhuriyetçi bir yapıya sahiptir. Tek partili dönemde de bu böyledir. Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk örgütlenmesinin kuvvetli bir şekilde Erzurum’da olmasının nedeni bu savaşlar, işgaller ve katliamlardır. Bir tepki vardır adeta. Yeni bir oluşumda Erzurum en önce ‘ben varım’ demiştir. Bu nedenle Erzurum Kongresi ilk ulusal kongredir. Örgütlenmesi mükemmel bir kongredir. Mustafa Kemal’in Erzurum’da kimlik çıkarıp burada sahiplenilmesinin sosyolojik açıdan anlamı budur.”
    ERMENİ TOHUMU VE GAMANDERİN ANLAMLARI
    “Ermenilerin yapmış olduğu katliamlar sırasında tecavüz olayları da kaçınılmazdır. Erzurum’da ki ‘Ermeni tohumu’ sövgüsü de işte bu tecavüzlere bir göndermedir. ‘Ermeni tohumu’ denilerek sevilmeyen çocuğun aslında Türk olmadığı vurgulanır. Bu sövgüler savaşların bize bıraktığı kötü geleneklerdendir. Ayrıca süslü ve bakımlı kadınlara ‘gamander’ denmesinde de yine Rusların etkisi vardır. Erzurum’a gelen Rus askerlerinin büyük bir kısmı Ermeni’dir. Erzurum onlara göre artık Rus şehridir ve eşlerini de beraberlerinde buraya getirmişlerdir. O yıllarda Rus askerlerinin eşleri Erzurumlu kadınlarla dayanışma içerisindedirler. Rus kadınları tecavüze uğramamaları için Erzurumlu kadınlara bakımlı olmamaları ve sokağa çıkmamaları gerektiğini söylemişlerdir. İşte o yıllarda Erzurum da süslü ve bakımlı Rus askerlerinin eşlerine ‘Gamander’ denilmeye başlanmış. Yani Rus komutanın, askerinin karısı anlamındaki bu tabibi Erzurum’un yerlileri iyi bilirler.”

     
    UÇAK KORKUSU
    “Erzurum’da eskiden kadınların en çok korktuğu şey uçaklarmış… Rus uçaklarının Erzurum semalarında süzülmeleri insanlara içine öyle bir yer etmiş ki, savaştan sonra bile hava uçak gören ya da sesini duyan kadınlar, ‘Ruslar geliyor’ diye paniklerlermiş.”

     
    SEMAVER VE SOBA
    “Bugün Erzurum ile anılan semaver Ruslardan kalan bir kültürdü. Mimarileri nedeniyle büyük yapıların bulunduğu Rusya’da soba ve semaver yaygın şekilde kullanılırdı. Savaş döneminde de bu kültür Erzurum’a taşındı. Soba ve semaverden önce Erzurum evlerinde tandır ve taşlardan duvarın kenarına yapılmış sobalar yer alırdı. Tabi Erzurum Evleri Rus yapılarına göre daha küçük olduğu için sobalarda küçüldü. Ancak konaklarda çok daha büyük sobalar vardı. Bunu eski fotoğraflardan görmek mümkün.“

     
    ERZURUM’DA SİNEMA KÜLTÜRÜ…
    “Erzurum’a sinema Ruslarla birlikte geldi. Aralarında Ermenilerinde bulunduğu Rus askerleri ailelerini buraya getirirken beraberlerinde sinemayı da getirdi. İlk kez Tiflis’ten gelen sinema Nazik Çarşı’da açıldı. O yıllarda mahalle sakinleri topluca sinemaya gitme kültürüne sahipti. Ayrıca Ruslarla tanışmadan sonra Tortum, Yusufeli tarafı özellikle meyvelerini ve yetiştirdikleri ürünleri Rusya’ ya götürüp satmaya başladılar. Bu durum o yıllarda ticaretin gelişmesini sağladı. Bununla birlikte ‘papak’ dediğimiz şapka da Rus’lardan kaldı. Papaktan önce Erzurum ‘da fes üstüne sarık vardı. Eski bar ekiplerinde bunları görmek mümkün. Erzurum papağı işgallerle tanıdı. O yıllarda Hac’ca gidip gelenler papağı çıkarır, sarık takmaya başlardı. ‘Yani gavur icadını bile kullanmıyorum’ anlamını taşırdı. Eskiden sarıklı biri görüldüğünde o kişinin hacı olduğu anlaşılırdı.”

     
    RUSLAR PATATESE KARTUŞKA DERLERDİ!
    “İşgallerin ardından bazı tarım ürünlerini de Ruslar sayesinde öğrendik. Patates ve ayçiçeği bunlardan sadece ikisi. Erzurum’da patatese kartol denmesindeki sebep, Rusların patatese ‘kartuşka’ demesinden kaynaklanıyor. Kartuşka zamanla kartol olmuş. Ayrıca ayçiçeğine yani çekirdeğin ‘sımışka’ olarak tabir edilmesi de Erzurum’a has bir söylemdir. Ayrıca dekovil hattı dediğimiz ilk tren Erzurum’a Kavak Kapı bölgesine ilk olarak Ruslar tarafından getirilmiştir. İpek Yolu şehri olan Erzurum’a trenin gelmesi ticaretin çok canlı olmasını sağlıyor. Rusya’dan gelen gaz o trenle geliyor. Tüm ticaret bu hat üzerinden yapılıyor. Erzurum bu sayede ciddi bir gaz ambarlarının olduğu şehir haline geliyor.”

  • Kadınlar erkeklerden daha dindar

    1166 kişiyle yapılan araştırmaya göre kadınlar erkeklerden daha dindar…

     

    Yapılan iki ayrı araştırmada kadınların erkeklere göre daha dindar olduğu ortaya çıktı. Dinî inanç ve ibadetler aynı zamanda öfke kontrolünde de önemli rol oynuyor.

     

    Erzurum Atatürk Üniversitesi ile Sivas Cumhuriyet Üniversitesi iki ayrı araştırma yaptı. Cumhuriyet Üniversitesi’nden Doç.Dr. Fatma Gül Cirhinlioğlu ve Yrd. Doç. Dr.Üzeyir Ok, cinsiyet ve dindarlığı çalıştı.

     

    Gül ve Ok farklı amaçlarla son 10 yılda yapılan 11 ayrı araştırmanın sonuçlarını derledi. Atatürk Üniversitesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Necmi Karslı ise, kontrolsüz öfke ile başa çıkmada dindarlığın etkisini irdeledi.

     

    ÇOĞUNLUK EVLİ 

    Toplam 1166 kişiyle yapılan araştırmanın yüzde 59’unu erkekler, yüzde 41’ini ise kadınlar oluşturdu. Katılımcıların yüzde 53’ü evliydi. Eğitim durumuna bakıldığında okur-yazar olan birey oranı 5.1, ilköğretim yüzde 13.3, lise yüzde 40.9, üniversite yüzde 37.9 ve doktora yüzde 2.8. Kişilerin 46.1’i öğrenci, yüzde 9.7 öğretmen, yüzde 11.1’imemur, yüzde 8’i memur, yüzde 7.5 serbestmeslek sahibi yüzde 9.9’u ev hanımı ve yüzde 7.6’sı emekli.

     

     

    İbadet arttıkça öfke azalıyor

    Atatürk Üniversitesi’ndeki araştırmanın sonuçlarına göre sürekli öfke düzeyleri ile dindarlığın ibadet boyutu arasında ters orantı çıktı. Yani sürekli öfke düzeyi dindarlığın ibadet boyutu düzeyine göre değişirken grubunun ibadetlere katılım oranı yükseldikçe sürekli öfke düzeyi düşüyor.

     

    Çalışma, kontrolsüz öfke ile başa çıkmada dindarlığın etkilerini gözler önüne serer nitelikte. Dinin bireyin bütün hayatını ve davranışlarını düzenleyen prensipler içermesi, dindar olan bireylerin öfkeleri ile daha rahat başa çıkmalarını sağlıyor.

     

    İnancını üstün tutuyor

    Cinsiyet ve dindarlık üzerine yapılan diğer araştırmada ise kadınların dindarlık düzeylerinin erkeklerinkinden daha yüksek olduğu görüldü. Öte yandan kadınların erkeklere göre diğer inanç veya dünya görüşleri ile karşılaştırıldığında kendi inanç/dünya görüşlerini daha üstün tuttukları saptandı.


  • Devlet ilk erkek sığınmaevini açıyor

    “Ben erkeğin de bakanıyım” diyen Şahin, şiddet mağduru erkeklere hizmet verecek ilk merkezin İstanbul’da açılacağını söyledi

     

    Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, Türkiye’nin ilk erkek sığınmaevini açmak için kolları sıvadı. Yeni yönetmelikte ismi “konukevi” olarak belirlenen merkez İstanbul’da kurulacak ve şiddet mağduru erkeklere hizmet verecek. Konukevinde diğer merkezlerde uygulanan tüm gizlilik kuralları geçerli olacak. Mağdur erkeklere kalacak yer sağlanması için hali hazırda Şefkat-Der isimli derneğin Konya’da açtığı bir konukevi bulunuyor. İstanbul’da açılacak merkez ise devlet eliyle açılan ilk erkek konukevi olma özelliğini taşıyor. Aile Bakanı Fatma Şahin, böyle bir uygulamaya gitme nedenini, “İstanbul’dan mağdurlarla ilgili ciddi talep aldık. Bunun ardından da ilk erkek konukevini açmaya karar verdik. Her zaman söylüyorum ben ‘aile bakanıyım’. Yani kadının da çocukların da erkeklerin de bakanıyım. Onların da haklarını korumak benim görevim” sözleriyle açıkladı. Aile Bakanlığı tarafından geçtiğimiz ay çıkarılan yeni Konukevleri Yönetmeliği çerçevesinde bir ay içerisinde faaliyete geçmesi planlanan merkezde en fazla 30 erkek kalacak. Şiddet mağduru, gidecek hiçbir yeri olmayan erkeklere Türkiye genelindeki kadın konukevlerinde kalan kadınlar için sağlanan tüm olanaklar tanınacak. Geliri olmayanlara aylık harçlık sağlanmasından meslek kurslarına yönlendirilme ve psikolojik danışmanlığa kadar verilen desteklerin tamamı mağdur erkekler için de geçerli olacak.

     

     


    TÖREN YOK 

    Konukevleri Yönetmeliği çerçevesinde erkek konukevinde de bulunacak dikkat çekici özellikler şöyle olacak:
     Hiçbir doküman ve belgede korunan erkeklerin kimlik bilgilerine yer verilmeyecek, konukevinin dış cephesine ilişkin fotoğraflar yer almayacak.
     Erkek Konukevi için de gizlilik kuralları çerçevesinde açılış ve temel atma töreni düzenlenemeyecek.
     Avlulu ya da bahçeli müstakil binada hizmet vermesi planlanan konukevine tabela asılmayacak. Pencereleri parmaklıklı olacak.
     Konukevinin adresi ve telefon bilgileri gizli tutulacak. Merkez, polis tarafından korunacak.
     Merkezde kolluk kuvvetlerine doğrudan çağrı yapan sistem, evrak imha makinesi ve numarası görünmeyen telefon hattı bulunacak.

  • Erkek döven kadın, 2 yıl 3 ay hapis yatacak

    Erkek döven kadın, 2 yıl 3 ay hapis yatacak

    Aydın Nazilli’de yaşayan 48 yaşındaki Gülşen Tunar, 2006 yılında sokak kavgasını ayırmaya çalışırken bir erkeği dövdüğü iddiasıyla yargılandı.

     

    Nazilli 1. Asliye Ceza Mahkemesi, 2008’de Tunar’a 2 yıl 3 ay hapis cezası verdi. Hakkındaki adam dövme iddialarını reddeden kadın, kararı temyize götürdü. Ancak yerel mahkemenin kararı 14 Şubat 2012’de Yargıtay 3. Ceza Dairesi tarafından oybirliği ile onandı. Tunar’ın sağlık sorunları sebebiyle cezasının infazı 6 ay ertelendi. 26 Kasım’da cezaevine girecek olan Tunar, “Bir kadın olarak kendimden 13 yaş küçük bir erkeği nasıl darp ederim? 2 kez ameliyat geçirmiş biriyim, çok mağdur oldum. Araştırdım, bir erkeği dövdüğü için cezaevine giren başka bir kadın bulamadım.” diyor.