Etiket: Erdoğan

  • Cumhurbaşkanı Erdoğan, Rauf Denktaş’ı unutmadı

    Cumhurbaşkanı Erdoğan, Rauf Denktaş’ı unutmadı

    Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, vefatının 9. yılında KKTC Kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş’ı unutmadı.

    Cumhurbaşkanı Erdoğan, Telegram hesabından yaptığı paylaşımda, “KKTC’nin Kurucusu ve ilk Cumhurbaşkanı, Kıbrıs Türkünün haklı mücadelesini, birlikte yıllarca omuz verdiğimiz Rauf Denktaş’ı unutmayacağız. Vefatının 9. yılında, 2004 yılından bir fotoğraf karesiyle Rauf Bey’i rahmetle yad ediyorum” ifadelerini kullanarak Rauf Denktaş ile birlikte çekilmiş fotoğrafını paylaştı.

  • Cumhurbaşkanı Erdoğan: “Sanal dünyada da terör propagandasına, terörün zemin kazanmasına müsaade edemeyiz”

    Cumhurbaşkanı Erdoğan: “Sanal dünyada da terör propagandasına, terörün zemin kazanmasına müsaade edemeyiz”

    Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, ”Nasıl ülkemiz sınırları içinde teröre izin vermiyorsak, sanal dünyada da terör propagandasına, terörün zemin kazanmasına müsaade edemeyiz. İnsanımızın hak ve hukukunu gözetmede kendilerini hukukun üstünde gören sosyal medya şirketlerinin baskılarına boyun eğmeyeceğiz. Cezalar kesilmeye başlayınca onlar da kuzu olmaya başladılar. Ödeyeceksin, batıda nasıl ödüyorsan burada da ödeyeceksin” dedi.

    Cumhurbaşkanlığı Külliyesinde düzenlenen bir programda konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Diyarbakır anneleri ile dijital ortamda verilerin korunması konusuna ilişkin önemli açıklamalarda bulundu.

    “Bu toprakların geleceğinde teröre ve şiddete yer yoktur, olmayacaktır”

    Türkiye’nin yaklaşık 40 yıldır terörle mücadele eden bir ülke olduğunu ancak, örgütün gerçek yüzünü deşifre etme noktasında arzu edilen seviyede olunmadığını söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bölücü örgüt, askerimizin, polisimizin, öğretmenimizin, din görevlimizin, en çok da Kürt kardeşlerimizin kanını dökerek varlığını sürdürmüştür. Baskı ile tehditle, kandırarak dağa çıkardığı binlerce gencimizin kanından beslenen teröristler, en büyük acıyı çocuklarını örgüte kaptıran analara yaşatmıştır. Kendi evlatlarını Paris’e, Londra’ya, Brüksel’e tatile gönderenler, analarından koparttıkları Kürt çocuklarını Kandil’e, Sincar’a, Suriye’ye ölüme yolladılar. Diyarbakır anneleri evlatlarına kavuşmak için aştıkları bayrakla hem korku duvarlarını yıktılar hem de terör örgütünün kanlı yüzünü ifşa ettiler. Terör örgütü sempatizanlarının kimi iğrenç saldırısına rağmen 500 gündür evlat nöbeti tutan bu cesur anneleri saygıyla selamlıyorum. Ciğerparesine sarılmak isteyen bir ana yüreğini hiçbir tehdit korkutamaz, yıldıramaz, anaları karşısına alan hiçbir yapı ne kadar çirkefleşirse çirkefleşsin hedefine ulaşamaz. Çocuklarını kurtarmak için çırpınan anaların önüne hiçbir set vurulamaz. Çünkü anaların evlatları için döktükleri her damla gözyaşında zalimi sarsan, zulmü deviren bir kuvvet vardır. Kandil’deki terör baronları ve siyasetteki uzantılarının Diyarbakır annelerinin evlat nöbetinden korkmalarının temel sebebi de işte budur. Türkiye teröre, şiddete, gözünü kan ve kin bürümüş katil sürülerine karşı yürüttüğü mücadeleyi anaların da desteği ile zafere taşıyacaktır inşallah, hiç endişeniz olmasın. Bu toprakların geleceğinde teröre ve şiddete yer yoktur, olmayacaktır” diye konuştu.

    Bu süreçte herkese büyük sorumluluklar düştüğünü belirten Erdoğan, “Teröristle mücadele güvenlik kuvvetlerinin, terörle mücadele ise siyaset kurumundan medyaya tüm toplumun görevidir. Ancak bu konuda ülke olarak yıllardır ciddi sıkıntılar yaşıyoruz. Türkiye’de bölücü terörün 40 yıldır bitirilememesinde bir dönem yapılan yanlışlar kadar kimi basın yayın organlarının terörü meşrulaştıran, teröristi masumlaştıran dilinin de payı bulunuyor. Diyarbakır annelerinin sürdürdüğü evlat nöbetinin bu açıdan bir turnusol işlevi gördüğüne inanıyorum. Kandil’deki teröristlerin reklam ajansına dönüşen kimi medya kuruluşları bırakın Diyarbakır annelerine destek vermeyi yaptıkları haberlerle bu masum eylemi itibarsız hale getirmeye çalıştılar. Bölücü örgüte gönüllü avukatlık hizmeti sunan sözde insan hakları dernekleri bu annelerin feryatlarına kör ve sağır kesildiler. Bir kere ziyaret ettiklerini duydunuz mu? Ama başka zamanlarda buralardan hiç eksik olmadılar. İttifak ortaklarını küstürmemek için devleti suçlayan, destek vermek yerine analara desteğe giden bakanlarımızı eleştiren oldu. Diyarbakır’a kadar gidip bölücü örgütün uzantılarına şirinlik yaparken iki adım ötedeki bu acılı anneleri ziyaret dahi etmeyen siyasetçiler gördük. Lafa gelince demokrasiyi, çocuk ve kadın haklarını, özgürlükleri kimseye bırakmayanlar, evlatları kaçırılmış annelere bir kez olsun sahip çıkmadılar. Yine bu dönemde ne batılı medyadan ne de batılı insan hakları kuruluşlarından hiçbir dayanışma mesajı duymadık. 6-8 Ekim olaylarında onlarca masum insanın kanının dökülmesine sebep olan bir şahsı adaletten kaçırmaya çalışanlar, çocukları ellerinden alınan anneler için tek bir cümle dahi kuramadı. Ülkemizdeki muhalefet partilerinden sözde insan hakları örgütlerine, medyadan yazarlara kadar birçok kesim tam 500 gündür bu meselede üç maymunu oynadı. Diyarbakır anneleri haklı mücadeleleri ile sadece terör örgütünün karanlık yüzünü değil, bu riyakarlığı da ifşa ettiler. Terör ve şiddet konusunda ülkemiz içindeki ideolojik bağnazlığın ortaya çıkmasını onlar sağladı” şeklinde konuştu.

    “Türkiye’nin verisi Türkiye’de kalmalı”

    Dijitalleşmeyle beraber hayatın her alanında olduğu gibi iletişimde de köklü değişiklikler yaşandığını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, bir önceki kuşağın hayal edemediği pek çok imkana bu gün teknoloji sayesinde saniyeler içinde ulaşılabildiğini, buna “Teknolojik faşizm” dediğini ifade etti. Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Dünyanın en ücra köşesinde meydana gelen herhangi bir gelişmeden anında haberdar oluyor, daha evvel saatlerimizi harcadığımız işleri bugün saniyeler içinde yapabiliyoruz. Korona virüs salgınıyla beraber dijitalleşmede yeni bir safhaya geçtik. Eve kapanma zorluluğu teknolojinin günlük hayatımızdaki yerini hiç olmadığı kadar artırdı. İş dünyasından eğitime, ticaretten sağlığa hayatın rutin düzenini kısmen devam ettirebilmesinde teknolojinin katkısını elbette inkar edemeyiz. Mesela bugün çocuklarımız okullarına gidemeseler bile çevrimiçi olarak eğitimlerini sürdürebiliyor. İhracatçılarımız yurt dışındaki müşterili ile irtibatlarını farklı iletişim uygulamaları üzerinden kurabiliyor. Kamu görevlimiz, mühendisimiz, mimarımız, öğretmenimiz ve daha birçok meslek mensubumuz bu zorlu dönemde vazifelerini dijital alt yapılar sayesinde sürdürebiliyor. Ancak dijitalleşme ve yeni medya araçları sağladıkları kolaylıklar yanında beraberinde ciddi riskler de getirmektedir. Bir yandan demokratik mecraları çeşitlendiren dijital ağlar, diğer yanda siber zorbalık, siber terör ve yalan haber gibi kavramları da gündemimize taşımıştır. Hayatımızın hiçbir döneminde olmadığı kadar çok dezenformasyona maruz kalıyoruz. Bilhassa sosyal medyada yayılan haberlerin kahir ekseriyetini düzmece haberler oluşturuyor. Son günlerde yaşanan dramatik hadiselerin bu bakımdan önemli olduğuna inanıyorum. Amerikan seçim sonuçları ekseninde süren tartışmalar bizim de bir süredir dile getirdiğimiz, bir taraftan teknolojik dedim, diğer taraftan da dijital faşizmin nerelere kadar uzanacağını gözler önüne sermiştir” açıklamasında bulundu.

    “Hiçbir hukuki dayanağı olmadan insanların iletişim kanallarının kapatılmasını kabul edemeyiz”

    Demokrasiyi, demokratik kurumları hedef alan şiddet eylemlerini mazur görmeyeceklerini söyleyen Erdoğan, “Ancak hiçbir hukuki dayanağı olmadan insanların iletişim kanallarının kapatılmasını kabul edemeyiz. Söz konusu sosyal medya şirketlerinin devletlerin vatandaşlarını koruma amacıyla attığı adımlara da özellikle verdikleri tepkileri de gayet iyi biliyoruz. Türk mahkemelerinin terörü ve şiddeti öven hesaplarla ilgili kararlarının hemen hiçbirini uygulamadılar. Bölücü terör örgütü mensuplarına sergiledikleri müsamahayı, bu katillerin canını yaktıkları insanlara göstermediler. Sosyal medya linçine uğrayan insanların mağduriyetini giderecek hiçbir çabanın içine girmediler. Daha da vahimi içeriği, gayesi, çerçevesi ne olursa olsun, tüm hukuki düzenlemeleri özgürlüklere müdahale yaygarası ile sabote ettiler. Türkiye olarak Gezi olaylarından başlayarak bugüne kadar sosyal medya şirketlerinin birçok keyfiliğine maruz kaldık. Bu yapılara karşı vatandaşımızı ve demokrasimizi savunduğumuz için başta muhalefet partileri olmak üzere acımasızca eleştirildik. Ancak geldiğimiz noktada dijital diktatörlüğü ve siber zorbalığa karşı verdiğimiz hukuk mücadelesinin önemini daha iyi anlıyoruz. İyi ki bu meseleyi çok erkenden gündemimize almışız diyoruz” ifadelerini kullandı.

    “Sanal dünyada da terör propagandasına, terörün zemin kazanmasına müsaade edemeyiz”

    Devletin görevinin vatandaşlarının özgürlüğünü korumak, güvenliğini, huzurunu, hak ve hukukunu temin etmek olduğunun altını çizen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Biz genci yaşlısıyla 83 milyonun tamamına karşı sorumluyuz. Nasıl ülkemiz sınırları içinde teröre izin vermiyorsak, sanal dünyada da terör propagandasına, terörün zemin kazanmasına müsaade edemeyiz. İnsanların tacize uğradığı, dolandırıldığı, onurlarının kırıldığı, linç edildiği, her türlü haklarının çiğnendiği bir sanal dünyaya asla teslim olmayacağız. Özgürlük kılıfı altında Türkiye’yi yalan haberin, hakaretin, tehdidin, provokasyonların kol gezdiği bir iklime terk etmeyeceğiz. İnsanımızın hak ve hukukunu gözetmede kendilerini hukukun üstünde gören sosyal medya şirketlerinin baskılarına boyun eğmeyeceğiz. Burada bir ofis kurma ama buradan reklamlarla, her şeyi ile paraları al, topla ve Türkiye’yi adeta bir soygun cennetine çevir, yok böyle bir şey. Cezalar kesilmeye başlayınca onlar da kuzu olmaya başladılar. Ödeyeceksin, batıda nasıl ödüyorsan burada da ödeyeceksin” dedi.

    “Türkiye’nin verisi Türkiye’de kalmalı diyerek başlattığımız çalışmalarda önemli mesafe aldık”

    Bu amaçla milli ve yerli alternatifleri geliştirirken, diğer taraftan da hukuki düzenlemeleri kararlılıkla hayata geçirdiklerini belirten Erdoğan, “Vatandaşlarımızın can ve mal emniyetine gösterdiğimiz hassasiyetin aynısını verilerimizin korunmasına da gösteriyoruz. Türkiye’nin verisi Türkiye’de kalmalı diyerek başlattığımız çalışmalarda önemli mesafe aldık. Geçen hafta yaşanan hadiselerden sonra inşallah bu çalışmaları daha da hızlandıracağız. Son dönemde bazı uluslararası şirketlerin de içinde yer aldığı skandallar bu konuda ne kadar dikkatli ve hassas olmamız gerektiğini göstermiştir. Veri mahremiyetine dair farkındalık yükseldikçe milli teknolojilere yönelim de artıyor. Yabancı uygulamaların kişisel veriler konusundaki çifte standartları BİP gibi milli anlık mesajlaşma uygulamalarının kullanımı yaygınlaşıyor. İnşallah önümüzdeki dönemde bu alanda yerli ve milli alt yapımızın gücünü arzu ettiğimiz seviyeye çıkartacağımıza inanıyorum. İnşallah yerlisini, millisini biz de kuracağız. Zaman yakın” diye konuştu.

    “Kaleminin ve mesleğinin hakkını verenlerin sayısı da arttıkça Türk medyasındaki kötü hatıraların izleri de silinecektir”

    Darbe dönemlerinde Türk medyasının nasıl kötü bir görüntüye sürüklendiğini herkesin hatırladığını söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Ayrıcalıklarını kaybedenler rahatsız olsalar da bugün daha renkli, daha demokratik, daha çoğulcu bir medya yapısına sahibiz. Halen eksikliklerimiz elbette var. Bu eksiklikleri de gidermenin yollarını arıyoruz. Kaleminin ve mesleğinin hakkını verenlerin sayısı da arttıkça Türk medyasındaki kötü hatıraların izleri de silinecektir” ifadelerini kullandı.

    Programa TBMM Başkanı Mustafa Şentop, Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, Aile Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanı Zehra Zümrüt Selçuk, Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli, Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Adil Karaismailoğlu, Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, Gençlik ve Spor Bakanı Mehmet Muharrem Kasapoğlu katıldı.

  • Cumhurbaşkanı Erdoğan Telegram ve BİP’te

    Cumhurbaşkanı Erdoğan Telegram ve BİP’te

    Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, haberleşme uygulamaları BİP ve Telegram’ı kullanmaya başladı.

    Telegram ve BİP uygulamasını kullanmaya başlayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Ankara Geleneksel Sporlar Tesisi’nin açılışında karşısına çıkan kedi ile çekilmiş fotoğrafını paylaştı.

  • Cumhurbaşkanı Erdoğan: “Sözde genel başkanı milletimizin irfanına havale ediyoruz”

    Cumhurbaşkanı Erdoğan: “Sözde genel başkanı milletimizin irfanına havale ediyoruz”

    Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Artık bu ülkede cumhurbaşkanı milletin yarısından fazlasının doğrudan iradesiyle belirleniyor. Böylesine büyük bir devrimi hala içlerine sindiremeyenler sancılarını farklı görüntüler ve bahaneler altında dışa vuruyor. Bizzat kendisi bir kaset komplosuyla işbaşına gelen, partisi içindeki taciz, tecavüz, hırsızlık hadiselerini görmezden gelerek orada kalmayı başaran bir siyasi partinin sözde genel başkanının sancısının sebebi de budur” dedi.

    2021 yılının ilk Cumhurbaşkanlığı Kabinesi Toplantısı sonrasında kameraların karşısına geçen Cumhurbaşkanı Erdoğan, isim vermeden CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nu eleştirerek “sözde Cumhurbaşkanı” ifadesine cevap verdi. İnsanlığın 2020 yılını iyi hatıralarla kapatmadığını, Türkiye’nin de dünyayı etkileyen sıkıntılar ve yaşanan afetler nedeniyle geçen yılı oldukça büyük bedeller ödeyerek geride bıraktığını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, 2020 yılının güzel bir başlangıçla karşılandığını, 18 yılda kurulan güçlü altyapının üzerinde hedeflere kararlılıkla yüründüğünü, korona virüs salgınının Türkiye’ye sıçramasıyla birlikte hızla yeni duruma geçildiğini söyledi. Ekonomide alınan tedbirlerle salgının Türkiye’ye gelişini geciktirerek yılın ilk çeyreğinde yüzde 4,5’luk bir büyüme oranına ulaşıldığını söyleyen Erdoğan, “Eğer salgın Mart ayını hiç etkilememiş olsaydı bu oranın 1 veya 1,5 puan daha üzerine çıkmış olacaktık. Yılın ikinci çeyreğinde ise korona virüs salgını tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de derinden hissedildi. Bu dönemde Türkiye, diğer ülkelere nazaran oldukça düşük bir seviye olan yüzde 9,9 oranında daraldı. Salgının etkilerini azaltmak için hayata geçirdiğimiz önlem ve teşvikler sayesinde bu zor dönemde ekonomimizin direncini korumayı başardık. Haziran ayında başlayan normalleşme adımlarıyla hızlı bir toparlanma sürecine girdik. Üçüncü çeyrekte bir önceki çeyreğe göre sanayi üretimimiz yüzde 30, perakende satış hacmimiz yüzde 25 oranında arttı. Aynı dönemde imalat sanayi kapasite kullanım oranı 10 puan artarak yüzde 63’ten, yüzde 73’e yükseldi. Sanayi, inşaat, ticaret ve hizmet sektörleri toplamında üçüncü çeyrekteki ciro endeksi artışı ise bir önceki çeyreğe göre yüzde 36 oldu. Otomobil ve konut piyasalarında haziran ayı ile birlikte ciddi bir hareketlilik görüldü. Hatta satışlar geçen senenin bile üzerinde gerçekleşti. 2020’de otomotiv piyasası bir önceki yıla göre yüzde 61 büyüyerek, 773 bine yaklaştı. Yılın ilk 11 ayındaki konut satışları da bir önceki yıla göre yüzde 21,5 artarak 1 milyon 400 bine ulaştı. Ekonomimizdeki bu olumlu hava güven endekslerimize de yansıdı. Üçüncü çeyrekte elde ettiğimiz yüzde 6,7’lik büyüme oranı ile dünyada en hızlı büyüyen ekonomi olduk. Dördüncü çeyreğe de güzel başladık. Hatta Ekim ayında sanayicilerimiz tarihimizin en yüksek aylık sanayi üretimini gerçekleştirdi. Kapasite kullanım oranımız yüzde 76 seviyesine ulaştı. İmalat sanayi satın alma yöneticileri endeksi büyümeye ilişkin eşit değer olan 50’nin üzerinde gerçekleşti. Ülkemize duyulan güvenin artmasıyla risk birimimiz 300’ün altına geriledi. Henüz rakamlar açıklanmadı ama aynı şekilde 2020 yılında yüzde 0,3 olan büyüme hedefimizi aştığımıza inanıyorum” diye konuştu.

    “Sözde genel başkanın sancısının sebebi de budur”

    Türkiye’nin uğradığı tüm saldırılara ve küresel sorunların yol açtığı sıkıntılara rağmen kararlılıkla yolunda devam ettikçe önüne yeni tuzaklar kurulmaya çalışıldığını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bunlardan biri de bir süredir hiçbir rasyonel temeli olmadan başlatılan siyasi ve sosyal kaos çıkartma denemeleridir. Türkiye’nin huzurunu kaçırmak isteyenlerin aslında neye cevap verdiklerini gayet iyi biliyoruz. Bu gayretler vesayetin etkisinin kırılıp, milli iradenin güçlendirilmesi konusunda kat ettiğimiz mesafeye verilen cevaptır. Türkiye, bu ülkede kimin cumhurbaşkanı seçileceği konusunda milletin temsilcileri yerine vesayetin dayatmasının belirleyici olduğu günleri geride bırakmıştır. Artık bu ülkede cumhurbaşkanı milletin yarısından fazlasının doğrudan iradesiyle belirleniyor. Böylesine büyük bir devrimi hala içlerine sindiremeyenler sancılarını farklı görüntüler ve bahaneler altında dışa vuruyor. Bizzat kendisi bir kaset komplosuyla işbaşına gelen, partisi içindeki taciz, tecavüz, hırsızlık hadiselerini görmezden gelerek orada kalmayı başaran bir siyasi partinin sözde genel başkanının sancısının sebebi de budur. Bunların derdi milletledir, milli iradeyledir, milletin tercihleriyledir. Bunlara oy vermeyen öğretmen sözde öğretmen, muhtar sözde muhtar, çiftçi sözde çiftçi, hakim sözde hakimdir. Her hafta toplumumuzun bir kesimini hedefe koyarak kendi çapsızlıklarını parti içi skandallarını örtmeye çalışıyorlar. Türk demokrasisi millete ve onun temsilcilerine hakareti siyaset zanneden bu çukur zihniyeti hak etmiyor. Teröriste ‘terörist’ demekten bile aciz bu sözde genel başkanı öncelikle CHP seçmeninin sağduyusuna, sonra da aziz milletimizin irfanına havale ediyoruz. Siyasi ve sosyal kaos denemelerinin cevap verdiği konulardan biri de Türk milletinin Kurtuluş Savaşı’ndan bu yana en güçlü şekilde gösterdiği istiklaline ve istikbaline sahip çıkma iradesidir. Terör örgütlerinin ülkemiz içinde ve sınırlarımız boyunca yaptığı eylemleri gizli veya açık şekilde destekleyenler büyük ve güçlü Türkiye’nin inşasını engellemek için çırpınıyorlar. Ülkemizin kendi güvenliğini ve kardeşlerinin haklarını korumak için gerçekleştirdiği harekatların ruh dünyalarında yol açtığı sarsıntıyı bu şekilde dışa vuruyorlar. Bir dönem kendi topraklarına dahi sahip çıkmakta zorlanan bir ülkeden bölgesel ve küresel düzeyde saha ve masa hakimiyeti sağlayan konuma gelmiş bir ülke fotoğrafına geçmiş olmamızı kabul edemiyorlar. Siyasi ve sosyal kaos denemeleri salgının iyice ortaya çıkardığı küresel düzendeki çarpıklıkların rol modellerinde yol açtığı derin sarsıntı karşısında paniğe kapılanların çırpınışlarının ifadesidir. Varlık sebepleri olan sivil toplum görünümlü beşinci kol organizasyonlarının da, medya görünümlü operasyon aygıtlarının da maskeleri birer birer düşenler, paniğe kapıldılar. Uzunca bir süre demokrasi kılıfı altında en ilkel faşizmi, özgürlük kılıfı altında en vahşi diktatörlüğü mazlumlara dayatanların sırça köşkleri başlarına yıkılıyor. İnsanlığın ortak değerleri haline gelen kavramların içlerini kendi çıkarları uğruna boşaltanların artık hiç kimseye diyecek bir sözü, örnek gösterecek bir düzeni kalmadı. Dünün zalimlerinin bugün mazlum kisvesiyle karşımıza çıkarak sergiledikleri sinsiliği yüzlerine vurduğumuz için bize saldırıyorlar. İdeolojik saplantılarını, marjinal eğilimlerini, fıtrata aykırı sapkınlıklarını, terör öğütlerine payandalıklarını cilalı kavramlarla topluma dayatanlar için yolun sonu görünmüştür. Siyasi ve sosyal kaos denemeleriyle 83 milyonun huzurunu kaçırmaya çalışanlar karşılarında hukuku bulmaya devam edecekler. Cumhurbaşkanı olarak yasama, yürütme ve yargı gücünü milletimizi bu tehditlere karşı korumak için seferber etmek anayasal vazifemizdir. Türkiye’yi son 10 yıldır bölgemizdeki neredeyse tüm ülkeleri etkisi altına alan kargaşa iklimine sürükleyerek iç çatışmalar ve dış müdahalelerle hedeflerinden uzaklaştırmak isteyenleri hep hüsrana uğrattık. Ülkemizi yeniden kendi güdümlerine sokmak için kimi zaman vesayet güçlerini, kimi zaman darbecileri, kimi zaman terör örgütlerini, kimi zaman ekonomik tetikçileri kullandılar. Buna rağmen Türkiye’yi dize getiremeyenler açıkça söylemekten de çekinmedikleri şekilde şimdi yeniden siyaset ve toplum mühendisliğine sarıldılar. Bir kez daha inanç ve kararlılıkla diyorum ki, başaramayacaksınız. Milletimiz geçmişte defalarca maruz kaldığı felaketlerin müsebbiplerini deşifre etti, yöntemlerini çözdü, niyetlerini anladı. Bu mücadele döneminde milletimiz birlik ve beraberlik içinde hareket ettiğinde, milli iradenin üstünlüğünü hakim kıldığında, gerektiğinde canı pahasına istiklaline ve istikbaline sahip çıktığında önünde hiçbir gücün duramayacağını gördü. Yasakçılıktan vandallığa kadar eski Türkiye’de bolca sahnelenen hiçbir senaryonun bugünün Türkiye’sinde milletimiz nezdinde karşılığı yoktur. Nitekim bu gerçeği fark eten bazı eski Türkiye artıklarını umutlarını ülkenin başına gelecek felaketlere bağlayacak kadar zavallı hale geldiklerine şahit oluyoruz. Türkiye’nin demokraside ve kalkınmada 2023 hedeflerine ulaşmasını engelleyemeyecekler. Ne kadar çırpınırlarsa çırpınsınlar, İstiklal Marşı’nda en güzel ifadeleriyle dile getirilen milletimizin o yüreğindeki hürriyet ateşinin yeniden yükselmesinin önüne geçemeyecekler. Ne kadar azgınlaşırlarsa azgınlaşsınlar, ülkemizin yeniden yapılanan küresel, siyasi ve ekonomik düzende hak ettiği yeri almasına mani olamayacaklar. Büyük ve güçlü Türkiye’nin silueti belirgin hale geldikçe bu tür hazımsızlıkların, bu tür kaos çıkarma denemelerinin, bu tür tuzakların artacağını biliyoruz, hepsine de hazırlıklıyız. Sadece son 7 yılda sokakları karıştırmaktan hukuki ve askeri darbe girişimlerine, terörü azdırmaktan sınırlarımızı tacize kadar nice saldırıyı göğüsleyen milletimiz Allah’ın izni ile bunları da tepeleyecek iradeye sahiptir” şeklinde konuştu.

  • Cumhurbaşkanı Erdoğan korona virüs aşısının başlayacağı tarihi açıkladı

    Cumhurbaşkanı Erdoğan korona virüs aşısının başlayacağı tarihi açıkladı

    Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Vaka sayısının belirli bir rakamın altına düşmesiyle birlikte daha önce de yaptığımız gibi elbette kısıtlamaları kademeli olarak azaltacağız. Böylece belirlenen sıralamaya göre perşembe veya cuma inşallah bu aşı kampanyamız başlamış olacak” dedi.

    Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, kabine toplantısının ardından açıklamalarda bulundu. Barajlarda yaşanan su sıkıntısına değinen Erdoğan, halihazırda barajların bir kısmının neredeyse tamamen boşaldığını, diğerlerinde de su seviyesinin çok düştüğü bir dönemden geçildiğini kaydetti. 100 yılda bir görülecek böylesine büyük bir kuraklık tehdidi karşısında hep birlikte tedbir alınması gerektiğine dikkat çeken Erdoğan, günlük kullanımdan tarımsal sulamaya kadar her alanda tasarrufu esas alan bir anlayışla hareket etmek mecburiyetinde olunduğunu aktardı. Türkiye’de suyun 3’te 2’sinden fazlasının tarımda kullanıldığını hatırlatan Erdoğan, ”Bunun için baraj ve gölet depolama alanlarının yanı sıra sulama tesislerinin inşasına hız veriyoruz. Yer altı barajlarına da başlamış vaziyetteyiz. Geçtiğimiz 10 yılda 600 baraj, 590 hidroelektrik santrali, 262 içme suyu tesisi inşa edildi. Bu yıl içinde depolama alanlarımızın hacmini 180 milyar metreküpe, sulanan alanların büyüklüğünü 6,9 milyar hektara çıkarmayı hedefliyoruz” dedi.

    “İçme suyu yatırımlarını süratlendireceğiz”

    İçme suyu yatırımlarının hızlandırılacağını bildiren Erdoğan, toplam içme suyu kapasitesinin 4, 8 milyar metreküpe ulaştırılacağını söyledi. Sulama yatırımlarının hızla tamamlanabilmesi için Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğünün bütçesinin yaklaşık 2 buçuk kat artırıldığını belirten Erdoğan, ”Böylece mevcut su kaynaklarımızın hem tarımsal üretimde hem içme suyu hizmetlerinde en verimli şekilde kullanılmasını temin edeceğiz. Mevcut kaynakları en iyi kullanmanın asıl yolu tasarruftan geçiyor. Açık sistemlerden kapalı sistemlere, vahşi sulamadan basınçlı sulamaya geçişe öncelik vererek su kayıplarını azaltacağız. İçme suyunda da önemli bir tasarruf potansiyelinin olduğunu görüyoruz. Doğru yöntemler ve bilinçli tüketimle sulamada yüzde 50’ye yakın tasarruf elde edebileceğimize inanıyoruz” dedi.

    Enerjinin sürdürülebilir kalkınmanın temel alt yapısı olduğunu kaydeden Erdoğan, ”Şayet enerji arzında hedeflerimize uygun bir seviyeye ulaşamazsak diğer atılımlarımızın başarıya ulaşma şansı kalmıyor. Bunun için bir yandan yeni yatırımları devreye alırken, diğer yandan verimliliği artırmanın gayretindeyiz. Geçtiğimiz 18 yılda yaptığımız yatırımlarla ülkemizin enerjide toplam kurulu gücünü 32 bin megavattan 96 bin megavata çıkardık. En büyük atılımı da 19 bin megavattan 56 bin megavata çıkardığımız yerli ve yenilebilir kaynaklara dayalı enerji üretiminde yaptık. Bunu bu hükümet yaptı. Sadece geçtiğimiz yıl devreye alınan kurulu güç yüzde 98’i yenilebilir kaynaklardan olmak üzere 4 bin 900 megavattır. Karadeniz’de bulduğumuz rezerv enerjide dışa bağımlılığımızın en önemli kalemi olan doğalgazda önümüzde yeni bir dönem açtı. Enerji verimliliğini artırarak geleceğimize daha güvenle bakmak istiyoruz. Bunun için 2 yıl önce başlattığımız Ulusal Enerji Verimliliği Eylem Planı ile 24 milyar ton petrole eşdeğer bir tasarruf sağlamayı hedefliyoruz” açıklamasında bulundu.

    2023’e kadar enerji tüketiminde yüzde 14’lük tasarruf oranına ulaşmayı planladıklarını ifade eden Erdoğan, ”Geçtiğimiz 2 yıldaki uygulamalarımızla 1 milyar dolara yakın tasarruf seviyesini yakaladık. Bu konuda özellikle kamu binalarında ve sanayide gerçekten önemli neticeler aldık. İnşallah 2033 yılına kadar enerjide tasarruf ettiğimiz rakamı 30 milyar doların üzerine çıkaracağız” ifadelerini kullandı.

    “Hedefimiz altın üretimini 100 tona yükseltmektir”

    Ülkenin kaynaklarının her alanda en üst düzeyde harekete geçirilmesi için çalışıldığını ifade eden Erdoğan, bunlardan birinin altın üretimi olduğuna dikkat çekti. Erdoğan, ”Geçtiğimiz yıl altın üretimimiz 42 ton ile Cumhuriyet tarihinin en yüksek seviyesine çıktı. Bu üretimin ekonomimize katkısı 2,4 milyar dolardır. Hedefimiz önümüzdeki 5 yıl içinde en fazla katma değere sahip ürünlerin başında gelen altın üretimini 100 tona yükseltmektir” diye konuştu.

    Erdoğan vatandaşlara çağrıda bulundu

    Bugün gerçekleştirilen toplantının ana gündem maddelerinden birinin korona virüs tedbirleri olduğunu anlatan Erdoğan, alınan tedbirler sayesinde salgının artış hızının gözle görülür bir şekilde gerilediğini, azalan vaka ve ağır hasta sayısına paralel şekilde salgının sağlık sistemi üzerindeki yükünün önemli ölçüde hafiflediğini söyledi. Bu kazanımları korumak ve daha ileriye taşımak için 83 milyonun hep birlikte gayret göstermesi gerektiğine vurgu yapan Erdoğan, ”Salgın tedbirlerinin faaliyetlerine ara verilen esnaflarımız, öğrencilerimiz, çalışanlarımız başta olmak üzere vatandaşlarımız üzerinde yol açtığı sıkıntıları yakinen biliyoruz. Tüm dünya ile birlikte bu soruna kalıcı bir çare bulana kadar hayatımızı kendimizi salgından koruyacak tedbirlerle sürdürmeye mecburuz. Bu tedbirlerin en başında ’tamam’ diye ifade ettiğimiz temizlik, maske ve mesafe geliyor. Vaka sayısının belirli bir rakamın altına düşmesiyle birlikte daha önce de yaptığımız gibi elbette kısıtlamaları kademeli olarak azaltacağız. Her bireyin kendi tedbirlerini sıkı bir şekilde uygulamaya devam etmesi şarttır” şeklinde konuştu.

    “Aşı kampanyamız perşembe ya da cuma başlamış olacak”

    Gelinen aşamada salgınla mücadelenin önemli bir ayağını aşı çalışmalarının oluşturduğunu bildiren Erdoğan, Türkiye’nin dünyadaki tüm aşı geliştirme çalışmalarını yakından takip ettiğini, uygulama aşamasına gelen ürünle ilgilendiğini kaydetti. Cumhurbaşkanı Erdoğan, ”Halihazırda Çin menşeili bir aşıyı ülkemize getirmeye başladık. İlk etapta 3 milyon doz aşı şu anda ülkemize geldi. Alman menşeili bir aşıyla ilgili anlaşmamızı yaptık ama görüşmeler devam ediyor. Nihai kararı henüz karşılıklı olarak vermiş değiliz. Rus ve İngiliz menşeili aşılarla ilgili gelişmeleri takip ediyoruz. Ülkemize gelen aşıların kullanıma sunulabilmesi için gereken test süreçleri tamamlanır tamamlanmaz belirlenen öncelik sırasına göre uygulamasına geçilecektir. Perşembe veya cuma olur diyor bakanımız. Böylece belirlenen sıralamaya göre perşembe veya cuma inşallah bu aşı kampanyamız başlamış olacak. En önemlisi kendi aşımızı geliştirme çalışmalarıdır. Çok sayıda üniversitemiz, kuruluşumuz ve firmamız bu amaçla yoğun bir gayret içindedir. İnşallah hep birlikte bu musibetin de üstesinden gelecek, hedeflerimize doğru tam kapasite yürümeye devam edeceğiz” dedi.