Etiket: Erdoğan

  • DTO Başkanı Erdoğan; “Denizli teknik tekstil merkezini kuruyoruz”

    DTO Başkanı Erdoğan; “Denizli teknik tekstil merkezini kuruyoruz”

    Denizli Ticaret Odası (DTO) Başkanı Uğur Erdoğan, Ekonomi Gazetecileri Derneği’nin (EGD) ‘Türkiye Ekonomiyi Konuşuyor’ buluşmasına katıldı. EGD üyelerini ihracat, istihdam ve sanayiye dair verileriyle Denizli ticareti ve ekonomisi hakkında bilgilendiren Başkan Erdoğan, Denizli’nin her şeye rağmen pandemide iyi bir sınav verdiğini, salgına yenilmediğini söyledi.

    Denizli Ticaret Odası (DTO) Başkanı Uğur Erdoğan, kentlerin kanaat önderleri ile Anadolu’nun nabzını tutan Ekonomi Gazetecileri Derneği’nin (EGD) ‘Türkiye Ekonomiyi Konuşuyor’ buluşmasına katıldı. Bir kısmı ülkenin takipçisi oldukça yüksek yayın gruplarında yazan ekonomi gazetecilerinin sorularını yanıtladı. EGD üyelerini ihracat, istihdam ve sanayiye dair verileriyle Denizli ticareti ve ekonomisi hakkında bilgilendiren Başkan Erdoğan, Denizli’nin her şeye rağmen pandemide iyi bir sınav verdiğini, salgına yenilmediğini söyledi. Pandeminin etkilerinin hissedilmeye başladığı ilk günlerde yıllık ihracatlarının yüzde 15 civarında daralacağını öngördüklerini ancak, sıkıntılı dönemlere dair tecrübeli Denizli sanayicisinin girişimci ruhundan taviz vermediğini, atak ve inovatif bir tutum sergileyerek, 2020’deki tabloyu olumlu yönde değiştirdiğini kaydetti. Bu arada, Denizli’nin pandemiyle birlikte ortaya çıkan koşullara hızlı uyum sağlayarak, medikal tekstil ürünleri pazarına girmesi ile denizi olmamasına rağmen denizi olan ülkelere tütsülenmiş alabalık ihraç etmesi, katılımcıların ilgisini çekti. EGD üyeleri, değişime çabuk adapte olabilen girişimci ruhundan dolayı, Denizli iş dünyasını takdir etti. Ekonomi Gazetecileri Derneği (EGD), kentlerin ekonomi yöneticileri ile EGD üyesi gazetecileri görüntülü bir platformda bir araya getirdiği ‘Türkiye Ekonomiyi Konuşuyor’ adlı programında bu hafta, Denizli Ticaret Odası (DTO) Yönetim Kurulu Başkanı Uğur Erdoğan, Trabzon Ticaret ve Sanayi Odası (TTSO) Başkanı Suat Hacısalihoğlu ile Diyarbakır Ticaret ve Sanayi Odası (DTSO) Başkanı Mehmet Kaya’yı konuk etti. EGD Başkanı Celal Toprak ile EGD Yönetim Kurulu Üyesi Mehmet Uluğtürkan’ın moderatörlüğünde, Zoom üzerinden gerçekleştirilen ve 2,5 saat süren oturum, EGD üyelerinden büyük ilgi gördü.

    Farklı şehirlerden ve yayın gruplarından önemli isimler bir araya geldi

    İnternet ortamındaki buluşmaya, farklı şehirlerden ve yayın gruplarından katılım oldu. Toplantıda Dünya Gazetesi’nden Ekonomist Yazar Rüştü Bozkurt, Altın ve Para Piyasaları Uzmanı Mehmet Ali Yıldırımtürk, Ekonomi Gazetecileri Derneği Yüksek İstişare Kurulu Üyesi Yazar Ahmet Coşkunaydın ile Van Ticaret ve Sanayi Odası (VANTSO) Başkanı Necdet Takva ve Kahramanmaraş Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Şahin Balcıoğlu gibi isimler de yer aldı. Denizli Ticaret Odası (DTO) Yönetim Kurulu Başkanı Uğur Erdoğan, iki bölümden oluşan konuşmasının ilkinde, pandemi sürecinin Denizli sanayisinde katma değeri yüksek üretim ve sektör çeşitliliğini de beraberinde getirdiğini ifade etti.

    “Pandemiye rağmen ihracatımızı artırmayı bildik”

    Başkan Erdoğan, Denizli’nin 175 ülkeye 2400 çeşit ürün ihraç eden, ülkenin ilk 10 ihracatçı ilinden biri olduğuna da dikkat çekti. Ayrıca, özellikle ev tekstili ürünleri ihracatıyla, Avrupa Birliği ve ABD başta olmak üzere Türkiye’den tüm dünyaya açılan, ülkenin uluslararası arenadaki önemli dış ticaret kapılarından biri olduğunu vurguladı. Başkan Erdoğan, “Pandeminin başladığı ilk günlerde, ihracatımızın yüzde 15 civarında daralacağını öngördük ancak, Denizli sanayisi atak ve inovatif tutumuyla, tabloyu olumlu yönde değiştirdi. Pandeminin hemen başında ve ivedilikle harekete geçtik. Bürokrasiyle, iyi bir koordinasyon sağladık. Doğru ve sağlıklı bir iletişim ve elbirliğiyle, hızlı hareket ederek sorunları azalttık. İnsanımızın yılmayan, girişimci ruhu, daha önceki dalgalı dönemlerde de olduğu gibi bugün de en güçlü dayanak ve çıkış noktamız oldu. Denizli olarak, tarım ve turizmde de Türkiye’nin en önde gelen illeri arasındayız. Her ne kadar pandemi ile önemli oranda sekteye uğrasa da hatta 2020’deki hedefimizden geride kalsak da ülkede en çok turist ağırlayan 5’inci kentiz. Öte yandan, denizi olmayan şehrimiz, denize kıyısı olan ülkelere, Avrupa’ya, Rusya’ya ve Uzak Doğu’ya tütsülenmiş alabalık ihraç eder hale geldik. Denizli’miz, bunlarla da yetinmedi; günlük 2,5-3 milyon maske üretebilecek düzeyde bir kapasiteye ulaştı. Pandemide her şeye rağmen bir önceki yıla göre ihracatımızı az da olsa artırdık. 2020’yi 3 milyar 191 milyon dolarlık dış satımla kapattık. İhracatımızın yüzde 67’sini, Avrupa Birliği ülkelerine yaptık. Sanayimizde, 24 saat çarklarımız durmadı; insanımız gece gündüz demeden çalıştı. Ben onlara ekonominin kahramanları dedim; halen de öyleler. Biz de diğer iller gibi özellikle küçük esnafımızın işleriyle ilgili problemler yaşadık. Fakat, ihracatçı bir şehir olmamız, diğer sektörlerimize de etki etti ve bu sorunu asgariye indirdi. O nedenle, bazı sıkıntılar yaşayan küçük esnafımız dışında, kent ekonomisi pandemi sürecinde iyi bir sınav verdi. Ayrıca, Sosyal Güvenlik Kurumu kayıtları baz alınarak hazırlanan ve TÜİK tarafından en son ekim ayına dair açıklanan istihdamımızda, bir önceki yıla göre yüzde 7,37’lik bir artış yakaladık. Bu da geçen yılı nasıl geçirdiğimize dair bir göstergedir” ifadelerini kullandı.

    “Son 2 yıldaki karşılıksız çekler ile protestolu senetlerde ki iyileşmemiz önemli bir gösterge”

    Başkan Erdoğan, son iki yılın verileri dikkate alındığında, Denizli’nin karşılıksız çekte ve protestolu senetteki iyileşme oranında, ülke ortalamasının üzerinde olduğunu da açıkladı. Erdoğan, “Son iki yıldaki karşılıksız çekler ile protestolu senetlerdeki iyileşmemiz de gidişatımızın önemli bir göstergesidir. Karşılıksız çeklerde, yurt genelindeki iyileşme yüzde 63,91 iken, şehrimizdeki azalış yüzde 70’i aştı. Şehrimizdeki karşılıksız çekler, tutar bazında da yüzde 77,55 azaldı. Bunun yanında, Türkiye Bankalar Birliği Risk Merkezi verilerine göre, şehrimizdeki protestolu senetlerde de iyileşme var. Protestolu senet adedi, yüzde 44,33 azaldı. Protestolu senetlerdeki iyileşmemiz, tutar bazında ise daha iyi bir performans sergiledi, yüzde 76,05’e ulaştı. Öte yandan, Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi’nin verilerine göre, 2019’un ilk 11 ayında şehrimizde kapanan şirket sayısı 426, 2020’nin ilk 11 ayındaki kapanan şirket sayısı ise 416 idi. 2019’un ilk 11 ayında şehrimizde kurulan şirket sayısı 1007, 2020’nin ilk 11 ayında şehrimizde kurulan şirket sayısı ise 1386. Yani artış oldu. Fark 379, artış oranımız ise yüzde 37,64. Tüm bunlar, umut verici ve motivasyonumuzu artıran gelişmelerdi. İnşallah bundan sonra daha da iyi olacaktır” dedi.

    “Kamu yatırımlarında atılacak her adım, Denizli’mizin iş ve girişim isteğini artıracaktır”

    Ulaşım alanındaki engellerini aştığında, Denizli’nin ekonomisini daha güçlü hale getireceğine inandıklarını dile getiren Başkan Erdoğan, konuşmasının ikinci bölümünde, iş dünyasının kamudan daha çabuk ulaşabileceği bir havalimanı, Denizli’yi tam anlamıyla İzmir’e bağlayacak olan Denizli-Aydın Otoyolu’nun tamamlanmasını, limanlara ulaşım için gerekli modern demiryolu ağı yatırımları beklediğini vurguladı. Erdoğan, “Sektörlerin önündeki girdi maliyetlerini artırıcı unsurları ortadan kaldırmadığınız sürece, uluslararası pazarda rekabet etme şansınız azalıyor. Yüksek navlun bedeli, kent sanayisini küresel rekabette zor durumda bırakıyor. Türkiye’nin dünyaya açılan kapılarından biri konumundaki, ülkenin ilk 10 ihracatçısından biri olan Denizli’miz, iş yapma açısından daha kolay ulaşabilir ve ulaşılabilir hale gelmelidir. Kamudan bu anlamda beklentimizi ise Cumhurbaşkanımız ve bakanlarımız geldiğinde dile getirdik. İstediğimiz 3 konu vardı. Havaalanının Denizli’ye yakın bir yerde olması. Denizli’mizin otobanla ve yüksek hızlı tren ile, İzmir’e ve Antalya’ya bağlanması. Bir de demiryollarımızın yük taşımacılığı için modernize edilmesi. Türkiye’den Avrupa’ya tır ve konteyner taşımacılığını, daha ekonomik bir şekilde, trenlerle yapabilmeliyiz. Bugün artık ihraç ettiğimiz mallarımızı vagonlarla Çin’e gönderiyoruz; Avrupa’ya neden yollanmasın?” diye konuştu.

    “Denizli teknik tekstil merkezini kuruyoruz”

    Denizli Ticaret Odası (DTO) Yönetim Kurulu Başkanı Uğur Erdoğan, konuşmasının sonunda, şehirde 12 farklı alanda yeni ve yenilikçi üretim ile sanayinin önünü açacağını düşündükleri Avrupa Birliği (AB)’nden 50 milyon TL’lik hibe bütçeyle yol alan Denizli’de Teknik Tekstile Dönüşüm Projesi’ni uygulamaya başladıklarını da dile getirdi. Başkan Erdoğan, “Avrupa Birliği fonuyla hayat bulan bu projemiz, sanayimizi bir üst noktaya taşıyacaktır. Modern trenler, Türkiye’nin ilk yerli ve milli elektrikli otomobili TOGG ile İHA’larımızın aksam ve parçalarının yanı sıra itfaiyecilerin kullandığı ısıya dayanıklı termal kumaşlar gibi katma değeri yüksek ürünlerin Denizli’de üretilmesinin önünü açtık. Bu sayede, medikalden kimyasala onlarca yeni sektörde, şehrimizin şu anki iştigal alanlarından çok daha farklı kollarda da kümelenmeyi teşvik edecek bir inovatif üretim süreci başlayacaktır. Makinalarımızın dörtte üçü geldi; kurulum çalışmaları ise devam ediyor. Kurdelesini kesip girişimcilerimize kapılarını açacağımız günü iple çekiyoruz” dedi.

    DTSO ile TTSO başkanları da çalışmalarını anlattı

    Başkan Erdoğan’ın yanı sıra Diyarbakır Ticaret ve Sanayi Odası (DTSO) Başkanı Mehmet Kaya ile Trabzon Ticaret ve Sanayi Odası (TTSO) Başkanı Suat Hacısalihoğlu da EGD üyelerine şehirleri ve ekonomisiyle ilgili bilgiler verdi, soruları yanıtladı.

  • Cumhurbaşkanı Erdoğan: “Diline sahip çıkmayan, dilini zenginleştirmeyen milletler tıpkı kökleri kuruyan ağaçlar gibi esen rüzgarlar karşısında devrilmeye mahkumdur”

    Cumhurbaşkanı Erdoğan: “Diline sahip çıkmayan, dilini zenginleştirmeyen milletler tıpkı kökleri kuruyan ağaçlar gibi esen rüzgarlar karşısında devrilmeye mahkumdur”

    Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Diline sahip çıkmayan, dilini zenginleştirmeyen milletler tıpkı kökleri kuruyan ağaçlar gibi esen rüzgarlar karşısında devrilmeye mahkumdur. Bu vahim tablo son dönemde kullanımı yaygınlaşan sosyal medya dili ve plaza dili ile daha da kötüleşmekte. Ne Türkçeye ne de İngilizceye uyan tuhaf bir dil ortaya çıkmıştır; bende anlamıyorum” dedi.

    Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Kültür ve Turizm Bakanlığı 2019-2020 Özel Ödülleri töreninde konuştu.

    Geçen yıl yaşanan olağanüstü şartlar sebebi ile ödül töreninin gerçekleştirilemediğini kaydeden Erdoğan, bugün 2019 ve 2020 ödüllerinin birlikte verileceğini belirtti. Kültürün en önemli taşıyıcısının dil olduğunu bildiren Erdoğan, Türkiye’deki kültür meselesinin işin uzmanlarınca dil meselesi dışında tutulmaya çalışıldığını belirtti. Erdoğan, “Hocalarımızın hakkını ne yapsak ne söylesek ödeyemeyiz. Türkiye Cumhurbaşkanı olarak bu sanat üstatlarımızın şahsında Türk kültür ve sanatına sahip çıkan herkese teşekkür ediyorum. Sanat eserlerinin önemini hepimiz gayet iyi biliyoruz ancak kültürle ilgili tartışmalarda maalesef o kültürün taşıyıcı olan dili ihmal ediyoruz. Ülkemizdeki kültür meselesi ekseriyetle işin uzmanları tarafından dil meselesinin dışında değerlendiriliyor. Oysa bir milleti maziden atiye taşıyan kültürse o kültürün en önemli unsuru dildir. Kültür dil kalıbında şekillenip dil kabında gelecek kuşaklara aktarılır. Dil olmadan insan, aile , toplum, millet, kültür ve medeniyette olmaz. Bir gün Konfüçyüs’e sorarlar bir memleketi idare etmek için gelseniz ilk işiniz ne olurdu. Filozof soruya şöyle cevap cevap verir; ’İşe dil ile başlar, önce dili düzeltirdim.’ Çünkü dil düzgün olmazsa kelimeler düşünceyi iyi anlatamaz. Düşünceler iyi anlatamazsa yapılması gereken vazifeler iyi yapılmaz. Gereken yapılmazsa; ahlak ve kültür bozulur. Ahlak ve kültür bozulursa adalet yolunu şaşırır. Adalet yanlış yola saparsa halk güçsüzlük ve şaşkınlık içine düşer ne yapacağını işin nereye varacağını bilmez. Hiçbir şey dil kadar önemli değildir” dedi.

    “Diline sahip çıkmayan, dilini zenginleştirmeyen milletlerin tıpkı kökleri kuruyan ağaçlar gibi esen rüzgarlar karşısında devrilmeye mahkumdur” diyen Erdoğan, “Peyami Safa bunu ‘Dilini kaybeden millet her şeyini kaybetmiş demektir’ diyerek ifade ediyor. Bu acı gerçeğe rağmen dil meselesine yeterinde eğilmiyoruz. Caddelerde dolaştığınız zaman dükkanları, marketleri görünce bakıyorsunuz. Bizim dil nerede? Buralarda bizim diller yok. Bambaşka şeyler var. Bunu kaybettiğimiz anda biz kendimizi kaybetmiş oluruz. Türkçenin Sırları adlı eserde çok nefis bir tespit yapılıyor. Diyor ki; Ketebe Yektübü Arap’ındır. Kitap katip benimdir bu kadar basit. İşte biz buna muhtacız. Milli kimliğimizin ve hafızamızın nişanesi olan Türkçeye hak ettiğimi ihtimamı göstermiyoruz. Bunda bir dönem özdeşleştirmecilik adı altında dilimizin çoraklaştırılmasının, sığlaştırılmasının, kısırlaştırılmasının payı bulunuyor. Dilde sadeleşme yolda Türkçemiz tarihimizin en büyük kelime katliamına maruz bırakılmıştır. Asırlar boyunca kullana kullana Türkçeleştirdiğimiz kelimelere getirilen yasaklar. İddia edildiği gibi dilimizi yabancı dillerin boyunduruğundan kurtarmaya yetmemiştir bilakis, dil cellatlarının elinde, Türkçemiz bizzat Gazi’nin ifadesiyle bir çıkmaza saplanmıştır. Zengin kelime birikimi tasfiyesiyle ortaya çıkan boşluğu bir dönem Fransızca son dönemde İngilizce kökenli kelimeler doldurmuştur. Bugün geldiğimiz noktada gençler bir asır önce vefat eden dedelerinin mezar taşını dahi okuyup anlayamamaktır. Sadece gençlerimiz değil; üniversite mezunu insanlarımız bile 70-80 sene öncesi eserleri okurken zorluk yaşıyor” diye konuştu.

    Çoğu insanın nispeten daha sade eserler bırakan yazarları bile sözlük yardımı olmadan anlayamadığını belirten Erdoğan, “Bu vahim tablo son dönemde kullanımı yaygınlaşan sosyal medya dili ve plaza dili ile daha da kötüleşmekte. Ne Türkçeye ne de İngilizceye uyan tuhaf bir dil ortaya çıkmıştır; bende anlamıyorum. Aynı şekilde kısaltma bahanesiyle uydurulan ve ne olduğu anlaşılmayan harf yığınları sosyal medyayı istila etmiştir. Dilde müstevlilerin adeta mahkumu durumundayız. Elbette başka dillerden kelime almak kusur değil asine bir zenginliktir. Dilin sesi ve cümle yapısını, yani Türkçenin mayasını bozmadığı sürece bundan bir beis yoktur. Halbuki Türkçe filler ve kelimeler yerine yabancı dillerdeki karşılıkları ikame edilmekle kalmıyor, asıl Türkçemizde olmayan zaman ve cümle yapılarıyla dilimizin özü tahrip ediliyor. Bu tuhaf dilin toplumun belli kesimleri arasında saygınlık meselesine dönüşmesi, meselenin başka bir halidir. Merhum Cemil Meriç’ten ilhamla söyleyecek olursak; ‘Bugün dilimiz perişan, mefhumlar kaypak, kelimeler ise köksüzdür” diye konuştu.

    Günümüzde siyasetten sanata beşeri ilişkilerden eğitime kadar pek çok alanda karşılaşılan sıkıntıların temelinde dil meselesi olduğunu kaydeden Erdoğan, “Bu sorunu çözmeden, dilimize hak ettiği değeri göstermeden diğer konularda mesafe alamayız. Şayet millet olarak bizim bir kültür davamız varsa öncelikle Türkçeden başlamamız gerekiyor. Dilimize sahip çıktığımız sürece, kimliğimize tarihimize sanatımıza tarihimize sahip çıkacağımıza inanıyorum. Türk dilinin konuşulduğu coğrafyalarda yürüteceğimiz çalışmalar için öncelikle kendi dilimizi geliştirmemiz gerekiyor. Bu bakımdan geleceğimize yapacağımız en büyük yatırımlardan biri bizden öncekilerin hatalarını tekrarlamadan yabancı dillerin istikası karşısında Türkçemizi korumak, zenginleştirmek ve geliştirmek olacaktır. Çünkü; yaşayan bir varlık olan dil, her canlı gibi emek ister, beslenmek, korunmak, geliştirmek ister. Bu konuda siyasetçilerden bilim adamlarımıza, gazetecilerden Üniversite hocalarımıza, ailelerden öğretmenlerimize kadar bir çok kesime önemli görevler düşüyor. Kültür ve sanat insanlarımız başta olmak üzere tüm kalem ve kelam erbaplarımızdan dilimize sahip çıkılmasını bekliyorum. Dil meselesinin siyaset ve ideoloji üstü bir konu olduğunu bir kez daha vurgulamak istiyorum” ifadelerini kullandı.

    Programda konuşan Kültür ve Turizm Bakanı Nuri Ersoy, tüm etkinliklerin dünyadaki çağdaş ve gelişen anlayışla paralel olarak yürütülmesini, yurt ve dünya sathında yankı bulmasını amaçladıklarını kaydetti. Ersoy, “Bu hedefe ilerlerken sanatsal ve kültürel faaliyetlerimizin, kadim medeniyetimizin beslediği derin kültürel dokumuzla ve benzersiz milli kimliğimizle uyumlu olması her zaman önceliğimiz olmuştur. Bugün de bizler devlet eliyle, kültür ve sanatı toplumun en geniş kesimine yayma gayretini gösterirken, yerel renklerimizi soldurmadan ulusaldan evrensele taşımaya, özgünlüğümüzle dünyada var olmaya, kimliğimizi daha da tanınır hâle getirmeye çalışıyoruz” dedi.

    Ödüllerin kültür ve sanat dallarında ortaya konulan üstün nitelikli eser ve çalışmalara binaen her yıl sahipleriyle buluşturulduğu ifade eden Ersoy,” Bu sene, içinden geçtiğimiz olağanüstü koşullar nedeniyle 2019 ve 2020 ödüllerini bir arada takdim edeceğiz. Değerlendirme Kurulumuzun yaptığı hassas ve titiz incelemeler neticesinde, Odunpazarı Modern Müze, Antakya Medeniyetler Korosu, Mimsanat Akademisi, Hisart Canlı Tarih Müzesi ile İstanbul Grafik Sanatlar Müzesi, Kültür ve Turizm Bakanlığı Özel Ödülü’ne layık bulunmuştur” açıklamasında bulundu.

    Cumhurbaşkanlığı Külliyesi Konferans Salonu’nda gerçekleşen ödül törenine; Erdoğan’ın yanı sıra TBMM Başkanı Mustafa Şentop, Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay, Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, milletvekilleri ve çok sayıda davetli katıldı.

  • Cumhurbaşkanı Erdoğan: “Doğalgaza yatırım 27 milyar lirayı buldu”

    Cumhurbaşkanı Erdoğan: “Doğalgaza yatırım 27 milyar lirayı buldu”

    Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bugün 54,5 milyon vatandaşımız doğal gazın konforundan yararlanıyor. Doğal gazın ulaştığı toplam nüfus ise 68 milyondur. Göreve geldiğimizden bu yana Türkiye genelinde doğalgaz dağıtımına yapılan yatırım toplamda 27 milyar lirayı buldu” dedi.

    Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Vahdettin Köşkü’nden canlı bağlantıyla Manisa Enerji ve Tabii Kaynaklar Projeleri Toplu Açılış Töreni’ne katıldı.

    Erdoğan yaptığı konuşmada, “Göreve geldiğimizden bu yana doğal gaz dağıtımına yapılan yatırım 27 milyar TL’yi buldu.

    Bizden önce sadece 5 ülkede doğal gaz varken biz bunu 81 ilimize yaygınlaştırdık. Bugün 54,5 milyon vatandaşımız doğal gazın konforundan yararlanıyor. Doğalgazın ulaştığı toplam nüfusumuz ise 68 milyondur. Bugüne kadar pek çok badire atlattık. Cumhuriyet mitinglerinden gezi olaylarına, 15 Temmuz kanlı darbe teşebbüsüne kadar bir çok saldırıya uğradık. Sadece medya ile çeteler ile değil, 80 senedir Türkiye’nin başına musallat olan takoz muhalefetle de mücadele ettik. ’Asrın projesi’ Marmaray’ı engellemeye kalktılar. Avrasya Tüneli’nin daha proje aşamasında mahkemeye taşıdılar. İstanbul Havalimanı’nın inşaasından bizi vazgeçirmek için sokak şiddeti dahil her türlü provokasyonu denediler. Salgınla mücadelede elimiz ayağımız olan şehir hastanelerini karalamak için kurgu-yalan nice, haber uydurdular. Uluslararası yatırımcıyı ürküterek, bu ülkenin kalkınmasına çelme takmaya kalktılar. Vatan yansa ateşinde ısınacak bu güruha rağmen Türkiye’ye Cumhuriyet tarihinin en başarılı 18 yılını yaşattık. Sessiz bir devrime imza attık. Biz muhalefet gibi yalanla günü kurtarmaya çalışmıyoruz. Türkiye’nin kaosa sürüklenmesini umanlara inat ülkemizi aydınlık bir geleceğe hazırlıyoruz. 83 milyon insanımızın huzuru, güvenliği, refahı için yapıyoruz. Asla rehavete kapılmadık. Sağlıktan ulaşıma, çevreye kadar projelerimize hız verdik.

    Karadeniz’deki 405 milyon metreküplük doğal gaz keşfimizin ardından enerji yatırımlarımıza yoğunlaşmaya başladık. Bağımsız enerji güçlü Türkiye diyerek yerli kaynaklarımıza dayalı enerji sektörü kurmaya çalışıyoruz” dedi.

    Örnek olacak dev tesisi bugün açtıklarını belirten Erdoğan, “510 mega watt gücündeki Soma-Kolin termik santrali yerli kömürün yüksek teknoloji ile buluştuğu güzel bir örnektir. Bu proje ile yıllık 4.7 milyon ton linyiti işleyerek enerjiye dönüştüreceğiz. Dev termik santrali bunun ispatıdır. Maden sahası ve santralle birlikte yatırım tutarı 1.1 milyar doları bulan proje ile yıllık yaklaşık 150 milyon dolarlık gaz ithalatını engelleyeceğiz. Toplam 1500 insanımıza istihdam sağlayan bu yatırım tek başına Manisa’nın elektrik tüketiminin 4’te 3’ünü üretecek kapasiteye sahiptir. Türkiye’nin büyümesi için olmazsa olmaz gördüğümüz elektrikte kurulu gücümüzü 18 yılda 3’e katlayarak 96 bin megavata ulaştırdık. 2002’de sadece 18 megavat olan jeotermal kurulu gücümüz, bugün 1613 megavata ulaşmıştır. Bu rakamla Türkiye jeotermalde Avrupa’da ilk, dünyada dördüncü sıraya yükselmiştir. Sadece üretimde değil, yenilenebilir enerji teknolojilerinde de merkez ülke olmayı hedefliyoruz. Bugün kurulu gücümüzün yüzde 63,5’i yerli kaynaklardan oluşuyor. Bu oranın yüzde 51,7’si ise yenilenebilir enerji kaynaklarına aittir yani temiz enerji. Gayret gösteren özel sektörümüze şükranlarımızı sunuyorum” dedi.

  • Cumhurbaşkanı Erdoğan: “Yüksek faize karşıyım”

    Cumhurbaşkanı Erdoğan: “Yüksek faize karşıyım”

    Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Yüksek faize karşıyım. Beni dinlerler dinlemezler o ayrı. Yüksek faizler ile bir yere varamayız. Ekonomide sağlayacağımız güven ve istikrar sayesinde üzerimizdeki büyük faiz yükünden de önemli ölçüde kurtulacağımıza inanıyorum. Bana yatırım lazım, istihdam lazım, üretim lazım, ihracat lazım. Eğer bu 4 başlık yoksa hiçbir şey yok” sözlerine yer verdi.

    Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Dolmabahçe Çalışma Ofisi’nde Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu (DEİK) Yönetim Kurulu üyelerini kabul etti. Toplantıda konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin ticaret diplomasisi alanında yeni bir sıçramaya ihtiyaç duyulduğunu vurgulayarak, “Sadece iç piyasaya odaklanan şirketler, salgından olumsuz etkilenirken, ihracata, inovasyona, AR-GE’ye önem veren firmalar süreci en az zararla atlattı. Özellikle ihracat odaklı şirketlerimizin müşteri yelpazesini genişlettiklerini görüyoruz. Sanayicimizle bir araya geldikçe şu gerçeğin farkına varıyoruz. Her ne kadar bu salgın beraberinde çeşitli zorluklar getirse de, iş dünyamızın önünde yeni fırsat pencereleri de açıyor. Türk firmaları bu dönemde kaliteli ürünleri rekabetçi fiyatları, güvenilirlikleri ile rakiplerine fark atıyor. Şüphesiz bunda dünya geneline Asya merkezli üretim biçimlerine yeni alternatif oluşturma çabasının payı var. Salgında tüm yumurtaları tek sepete koymanın riskini gören şirketler, üretim merkezlerini ve üretim ağlarını çeşitlendirmeye başladılar. Bu arayışlarda ülkemizin adı giderek daha fazla öne çıkıyor. Aşılamanın artmasıyla dünya genelinde salgın geriledikçe taşlar yerine oturacak, ülkemizin yakaladığı ivme daha da artacaktır. Salgın sonrası dönemde de dünya inşallah Türkiye’nin başarılarını konuşmaya devam edecektir” şeklinde konuştu.

    Küresel ticaret ve büyümede beklenen büyük düşüşe karşılık Türkiye’nin pozitif büyüme çizgisinin altına inmemeyi başardığını belirterek, “Bu tabloda ihracatın büyük katkısı vardır. Geçtiğimiz yılı 169.5 milyar dolar gibi orta vadeli program hedefinin 4 milyar üzerinde bir rakamla kapatmayı başardık. 2020 son ayında tüm zamanların ihracat rekorunu kırdı. 4’üncü çeyrekte 51.2 milyar dolarla en yüksek ihracatı gerçekleştirdiğimiz dönem oldu. İhracatın ithalatı karşılama oranı altın hariç tutulduğunda yüzde 85.6 ile yüksek bir düzeyde gerçekleşti. Ülkemizin küresel ihracattaki payı geçtiğimiz yılı ocak – ekim verileri itibariyle ilk defa yüzde 1’i geçerek yüzde 1.03 seviyesine çıktı. İhracatçı sayımız 87 bin 400’ü aşarken, geçen yıl ilk defa ihracat yapan firma sayımız 18 bin 123 olarak kayıtlara geçti. İhracatçılarımıza yeşil pasaport uygulamasında şu ana kadar 17 bin 514 iş insanı faydalandı. Biz de bu süreçte hep ihracatçılarımızın yanında yer aldık. Geçtiğimiz yıl mal ve hizmet ihracatçılarımıza 3 milyar 150 milyon TL destek ödemesi yaptık. Bu yıl hedef 4.1 milyar liraya ulaşmak. Salgın döneminde sanal ticaret heyetleri, sanal fuarlar gibi organizasyonlarla ihracatçılarımız desteklemeyi sürdürdük. Temassız ticaret uygulamasını yaygınlaştırarak ürün sevkiyatlarının kesintisiz yapılmasını temin ettik. Ağustos ayında devreye aldığımız kolay ihracat platformu dünyada emsallerine göre daha kapsamlı hizmetler vermektedir. Yeni nesil ihtisas serbest bölge modeli ile özellikle Ar-Ge yoğun yüksek katma değerli inovasyon ve teknoloji odaklı sektörlerde yeni firmaları teşvik ediyoruz. Yurt dışı lojistik merkezlerini destekleyerek ihracatçılarımızın tedarik ve dağıtım süreçlerine katkı sağlıyoruz. 102 ülkede 146 merkezde görev yapan 201 ticaret müşavirimizle dünyanın her yerinde ihracatçılarımızın yanında olduğumuzu gösteriyoruz. Yılın son günlerinde İngiltere ile imzaladığımız serbest ticaret anlaşması, gümrük birliğinden sonraki en önemli ticaret anlaşmamızdır. Böylece birleşik krallık ile ticari ilişkilerimizin brexit sonrası daha da gelişmesini sağladık. AB ile gümrük birliği anlaşması güncelleme çalışmalarımız da sürüyor. İnşallah tüm bu çalışmaları daha da ileri taşıyarak yola devam edeceğiz” diye konuştu.

    Covid-19 salgını sürecinde küresel ticaret sermaye akımları, yatırımlar ve turizm başta olmak üzere ekonomilerde tarihi daralmalar yaşandığını hatırlatan Erdoğan, “Salgının seyrine ilişkin belirsizlikler, önümüzdeki dönemi daha da zorlaştırıyor. Böyle bir konjonktürde Türkiye olarak sosyal bünyeyi ve ekonomiyi destekleyecek tedbirleri hızla devreye aldık. Nasıl bir musibetle karşılaşırsak karşılaşalım Türkiye’nin her türlü zorluğa, yeni gelişen fırsatlara ve farklı senaryolara hazırlıklı olduğunu herkese gösterdik. Salgın nedeniyle yapmak zorunda kaldığımız kısıtlamaların üretici ve çalışanlarımız üzerinde oluşturduğu yükü en az seviyeye indirmek için pek çok ilave desteği uygulamaya geçirdik. Gerekirse yeni destekleri de devreye alacağız. Ülkemizin ve milletimiz huzuru , geleceği, güvenliği için özellikle atik olacağız, ihtiyatlı olacağız, gerçekçi olacağız. Hepsinden önemlisi her hal ve şart altında vatandaşlarımızın yanında olmayı sürdüreceğiz. Türkiye salgın sonrası döneme güçlü, dayanıklı ve rekabetçi bir küresel oyuncu olarak girecektir. Salgının etkileri ile mücadeleyi hem makro ekonomik hem mali alanda atacağımız adımlarla destekleyeceğiz. Ekonomimizin güçlü yönlerini sağlamlaştırırken, tedbir gerektiren hususların üzerine de kararlılıkla gideceğiz” ifadelerini kullandı.

    “15 milyar dolar üzerinde portföy girişi gerçekleşti”

    Türk lirasının dolar karşısında yüzde 12, avro karşısında yüzde 10 değer kazandığını hatırlatan Erdoğan, “Paramızın değerindeki artış, altın fiyatlarında gerileme sayesinde kasım ayında bu yana merkezi yönetim borç stokumuz yaklaşık 150 milyar TL azaldı. Bu netice bile 2020 yılı milli gelir tahminimizin yüzde 3’üne denk geliyor. Ülke risk primimiz de düşüyor. Son 2 ayda 5 yıl vadeli Türkiye CDS’leri 210 baz puanlık bir gerileme ile 320 baz puana indi. Türkiye’nin borçlanma maliyetlerini atacağımız kararlı adımlar ile düşürmeye devam edeceğiz. Yurt dışındaki yatırımcıların Türk varlıklarına olan talebinin arttığın görüyoruz. Son aylarda ülkemize yurt dışından 15 milyar dolar üzerinde portföy girişi gerçekleşti. Türkiye’ye güvenen yatırımcılar bundan sona da kazanmaya devam edecektir” açıklamalarında bulundu.

    Ekonomi ve hukuk alanında yapılacak reformlar konusunda yoğun hazırlık dönemini geride kaldığını söyleyen Erdoğan, yakında reform paketinin kamuoyu ile paylaşılacağını kaydetti.

    Yüksek faiz ve enflasyon tepkisini yineleyen Erdoğan, “Enflasyon her bir ferdin hayatına dokunuyor. Biz enflasyonu yüzde 30’lardan tek haneleri düşürmüş bir yönetim olarak, faiz oranının yüzde 63 olduğu bir dönemden 4.6 ‘ya, enflasyonu da 6.4’e düşürdüğümüz dönemi biz yaşadık. Boşuna konuşmuyorum. Yüksek faize karşı olduğumu söylemek boşuna değil. Bütün bunları bu işi yaşayarak söyleyen birisiyim. Şu anda karşımda ağırlıklı yatırımcılarımız var. Birçoklarınızın faiz yükü altında nasıl ezildiğinizi biliyorum. Bu bankaların sizi nasıl sömürdüğünü biliyorum. Yeri geldiği zaman Türkiye’yi bir faiz cenneti haline getirmekten bahsediyoruz, öbür tarafta bankalarımız gerek kamu gerek özel sektör ne kadar kar etmişler bunu konuşuyorlar. Tamam, da sen ne kadar yatırımcı kazandırdın bu ülkeye bunu söylesene. Bunu konuşmuyorlar. Bana yatırım lazım, istihdam lazım, üretim lazım, ihracat lazım. Eğer bu 4 başlık yoksa hiçbir şey yok. Biz bununla övüneceğiz. Şu anda dünyaya bakalım ABD’de faiz oranı ne, Japonya’da faiz oranı ne eksi. Gelelim Avrupa’ya -1-2. İsrail eksi. Bütün bunlar ortadayken biz yüksek faizlerle övünüyoruz. Yüzde 20-25-30 lara kadar gitti. Birçok şirketimizi adeta batırmakla övünüyoruz. Beni dinlerler dinlemezler ben bunlara karşıyım. Bunlarla mücadelemi de sonuna kadar devam ettireceğim. Kim ne derse desin. Ben buna inanmıyorum. İnandığım tek şey var yüksek faiz ile bir yere varamayız. Bana ‘efendim şu kadar borcumuz var bu borcu ne ile ödeyeceğiz’. Bu borcu yüksek faizle dışarıdan kendimize imkan sağlamakla değil kendi kaynaklarımızla nasıl öderiz onun çalışmasını yapacağız. Kur istikrarı enflasyonla mücadelede önemli bir yer tutuyor. Ama domates patates leblebi çekirdek bütün bunlarla beraber biz bu işle mücadele ederiz diyorsanız bir yere varamazsınız. Asıl iş faizi düşürmek suretiyle enflasyonu aşağı çekmektir. Bu enflasyonla mücadelede altyapıyı faiz oluşturuyor. Faiz enflasyon ile doğru orantılıdır. Ne kadar aşağı çekerseniz o da aşağı gelir. Biz bunu yaşadık. Ekonomik olduğu kadar sosyal boyutun da önemli gördüğüm enflasyonla mücadeleyi sürdüreceğiz. Cari açıkla mücadelede yapısal önlemlere de hız veriyoruz. Her türlü ürünü üretebilecek kapasiteye sahip olan imalat sanayimizin ithal ara malı bağımlılığını azaltma yönünde de mesafe kaydettik. En önemlisi savunma sanayinde başarı getiren yönetişim modelini imalat sanayinin diğer alt sektörlerinde de uygulayacağız. Avrupa başta olmak üzere önemli ticaret ortaklarımızda olan canlanma ile turizm ve hizmet sektörlerinde beklediğimiz toparlanma, cari açıkla mücadelemize katık sağlayacaktır. Salgınla mücadelemizi tamamlandıktan sonra dönemsel istihdam kayıplarının kalıcı nitelikle sorulara dönüşmesini engelleyecek adımlara atacağız. Ekonomide sağlayacağımız güven ve istikrar sayesinde üzerimizdeki büyük faiz yükünden de önemli ölçüde kurtulacağımıza inanıyorum. Bizim dönemimizde ekonominin güçlü yanlarından biri sağlam kamu maliyesi olmuştur. Kamu maliyemiz nispeten düşük borçluluk oranlarımız sayesinde bugün de bizi pek çok ülkede olumlu yönde ayrıştırıyor. Bütçe açığımız son yıllarda artık göstermiş olmakla birlikte alacağımız kararlı tedbirle burada da kalıcı bir iyileştirme yapmak amacındayız” açıklamalarına yer verdi.

  • Cumhurbaşkanı Erdoğan “2020 yılı bütçe açığı 173 milyar ile program hedefinin altında kaldı”

    Cumhurbaşkanı Erdoğan “2020 yılı bütçe açığı 173 milyar ile program hedefinin altında kaldı”

    Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 2020 yılına ilişkin merkezi yönetim bütçe uygulama sonuçlarını açıkladı. Erdoğan geçen yıl bütçe harcamalarının 1 trilyon 202 milyar liraya ulaştığını vurgulayarak, “Yıl sonu bütçe açığımız 173 milyar lirayı bile bulmayarak, program hedefi olan 239 milyar liranın altında kaldı” dedi.

    Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Dolmabahçe Çalışma Ofisi’nde Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu (DEİK) Yönetim Kurulu üyelerini kabul etti. Toplantıda konuşan Erdoğan, 2020 yılına ilişkin merkezi yönetim bütçe uygulama sonuçlarını da kamuoyuyla paylaştı.

    2020 yılında toplam bütçe harcamalarının 1 trilyon 202 milyar liraya ulaşarak program hedefinin gerisinde gerçekleştiğini vurgulayan Erdoğan, “Gelir tarafında ise 1 trilyon 29 milyar TL’ye ulaştık. Böylece yıl sonu bütçe açığımız 173 milyar lirayı bile bulmayarak, program hedefi olan 239 milyar liranın altında kaldı. Programda bu sene için öngördüğümüz büyüme oranının gerçekleşmesi durumunda bütçe açığı milli gelirin yüzde 3.6’sı oranına gerileyecektir. Böylece yılı yüzde 4.9’luk bütçe açığı hedefinin altında kapatmış olacağız. Gelişmekte olan ülkelerde yüzde 10.7’lik bütçe açığı verildiği bir dönemde bu başarı takdire şayandır” ifadelerini kullandı.

    Geçtiğimiz yıl Eylül ayında 2021 yılı için 4.3’lük bir bütçe açığı hedefi koyduklarının altını çizen Erdoğan, “Ekim’in ikinci yarısından itibaren vaka sayılarımız tüm dünyada olduğu gibi hızla artmaya başladı ve ikinci dalgayı yaşadık. Önce sağlık ve insan diyerek salgının önünü kesmek için gereken tedbirleri yeniden uygulamaya geçirdik. Eylül sonu itibariyle duyurduğumuz programın makro ve mali dengeleri tabii olarak bu gelişmelerden etkilendi. Küresel salgının etkilerinin 2021 yılında da hissedileceği anlaşılıyor. Aşı ile ilgili gelişmelerin beklenenden daha uzun bir sürece yayılması tüm dünyada ekonomileri ve bütçe açıklarının toparlanmasını geciktiriyor. Bu tablo ülkemizde de 2021 yılı için bütçe öngörülerimize yönelik bir takım riskleri beraberinde getiriyor. Salgının uzamasına bağlı olarak 2020’de bütçe gelirlerinden feragat edip hayata geçirdiğimiz düzenlemelerin bir bölümünü bu senenin ilk çeyreğine ve hatta bazılarını 2021 ilk yarısına kadar uzattık. Buna ilaveten salgın tedbirleri sebebiyle ekonomik aktivitede ortaya çıkan yavaşlama, vergi ve vergi dışı gelirlerimizin düşme ihtimalini beraberinde getiriyor. Bütçemizin harcama tarafında da kısa çalışma ödeneği, ücretsiz izin desteği, esnaf destek paketi gibi ekonomiyi ve istihdamı desteklemeye yönelik artışlar söz konusudur. Sağlık harcamalarındaki ilave artışlar da program hedeflerimizin üzerindeki rakamlara işaret ediyor. Bütçeye gelen bu ilave yüklere rağmen mali disiplinden taviz vermemekte kararlıyız. Bir taraftan maliye politikasını aktif bir biçimde kullanırken, diğer taraftan bütçe açığını aşağıya çekecek tedbirleri hayata geçireceğiz. Böylece mali disiplini 18 yıldır yaptığımız gibi ekonomimizin en önemli çıpası olarak kullanmayı sürdüreceğiz. Bu amaçla 2021 yılı için bütçe açığını milli gelirin yüzde 3.5’u seviyesinde tutmayı hedef olarak belirledik. Bütçede oluşturacağımız mali alanı gerekmesi halinde salgın kaynaklı ilave harcama ihtiyaçlarını karşılamak üzere kullanacağız” şeklinde konuştu.

    2021 yılı bütçesi için tasarruf vurgusu yapan Erdoğan, “Özellikle kamu harcamalarını daha verimli hale getirecek bir tasarruf programını hayata geçireceğiz. Özellikle cari harcamaların daha tasarruflu bir biçimde yapılmasına özen göstereceğiz. Taşıttan lojmana, temsil ağırlamadan hizmet binası yapımına kadar tüm harcamaları asgari seviyede tutarak tasarruf tedbirlerine azami riayet edeceğiz. Yatırımlarda kısa sürede sonuç alacağımız üretken alanlara öncelik vereceğiz. AR-GE, dijitalleşme, insan kaynakları, lojistik, enerji gibi yatay alanların yanı sıra savunma sanayii ve sulama başta olmak üzere tarımdaki yatırımları hızlandıracağız. Kamuda tasarrufları arttırmanın etkili bir yolu da dijital dönüşüme hız vermekten geçiyor. Bu kapsamda elektronik tebligat, uzaktan eğitim, çevrimiçi toplantı ve elektronik belge yönetim sistemleri gibi uygulamaların kullanımını yaygınlaştıracağız. İdarelerimizin ihtiyaçlarının karşılanmasına yönelik alımlarının ölçek ekonomilerinden yararlanılarak daha düşük maliyetlerle karşılanmasını temin edeceğiz. En büyük gider kalemlerimizden olan sağlık alanında koruyucu sağlık hizmetlerini arttırarak tedavi harcamalarını azaltacağız. Kamu finansmanının daha etkin bir biçimde sağlanabilmesi amacıyla tek hazine kurumlar hesabı kapsamındaki kurum sayısını arttıracağız. Kamu harcama programlarını düzenli olarak gözden geçirerek, verimsiz olanları tasfiye edeceğiz. Maliye politikasının önemli ayaklarından biri de vergi politikalarının ekonominin ihtiyacı doğrultusunda tasarlanması ve etkili bir şekilde uygulanmasıdır. Bu kapsamda vergi politikalarımızı adil, öngörülebilir, sade, yatırımı üretimi istihdamı teşvik edecek bir temele oturtacağız. İdare alacaklarının zamanında tahsilinin sağlanması için daha etkili bir tahakkuk tahsilat mekanizması kuracağız. Kayıt dışılık ile etkin mücadelemizi devam ettireceğiz.