Etiket: Ercan

  • Ahmet Ercan: “Marmaris kıyılarında yüksek binalara izin verilmemeli”

    İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Maden Fakültesi Jeofizik Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Övgün Ahmet Ercan, Türkiye’de 2011 yılından beri deprem olmaması 2017-2018 yıllarında büyük bir depreme gebe olduğunu belirterek, Datça ve Girit adasında 2 gün üst üste meydana gelen 4.2 ve 5.5 büyüklüğündeki depremleri sosyal medya hesabında değerlendirdi. Ercan, Marmaris ve Datça kıyılarında yüksek bina yapılaşmasına izin verilememesi gerektiğine vurgu yaptı.

    Önceki gün Datça ilçesinde 4.2 dün akşamda 21.50 sıralarında Yunanistan’ın Girit Adasında 5,5 şiddetinde deprem meydana geldi. Deprem Marmaris’te de hissedilmişti. Bozburun yarımadası ve Yunan adasında meydana gelen depremlerin ardından gözler deprem bilimcilerine çevrildi.

    Bunun üzerine İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Maden Fakültesi Jeofizik Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Övgün Ahmet Ercan ,sosyal medya hesabından depremlerle ilgili değerlendirmede bulundu.

    “Bu depremler olağan”

    Ercan açıklamasında uzun süredir Ege ile Batı Anadolu’nun deprem sancıları içinde gerildiğini belirterek şunları söyledi:

    “Çarşamba günü, 04.19’da Datça-Kızlan’da 8 km derinde, M=4,2’lik bir küçük deprem, ardından aynı kuşak üzerindeki Girit’te 21:50’de M=5,5 büyüklüğünde bir deprem ardı ardına vurdu. Daha büyük olarak gelen Girit depremi, Datça Yarımadası’nın güney batısındaki Girit Adasının doğu ucunda olmuştur. Datça depremi olmadan önce, Marmaris’ten beni arayan Jeofizik Mühendisi Selçuk Elioğlu, Marmaris’de önemli bir deniz çekilmesinin deprem kuşkusu oluşturduğunu belirtmişti. Ancak ben bunu bu dönemde görülen deniz kabarmasına bağladım. Sonuçta, olan depremin güçlü olarak Datça’dan duyumsandığı Jeofizik Müh. Erkök Beyce bildirilmiştir. Ne var ki, bu büyüklükte bir deprem söylenen büyük oranda deniz çekilmesi oluşturmaz. Bunun için deniz içindeki kırılma işleyişinin düz kırık, çöküntü kırığı olması gerekir. Datça, Türkiye’nin güney batısında Ege ile Akdeniz sınırında yer alır. Ege’ye çatal biçimli giriş yapan Datça Yarım Adası ile Bozburun Yarımadasının kıyılarını güneybatı doğrultulu kırıklar tanımlar. İşte deprem bu kırıklardan biri üzerinde, ancak Girit’te olmuştur. Bu büyüklükteki depremler olağan olup, daha büyüğünün çarçabuk arkasından gelmesi ille de beklenmez.”

    “Deprem yüzeye yakın olduğundan güçlü hissedildi”

    Ahmet Ercan, depremin güçlü hissedilmesinin yüzeye yakın olmasından kaynaklandığını belirterek,”Küçük boyutlu bu deprem, Güney Ege ya da Girit-Rodos-Fethiye dalma batma kuşağının hemen kuzey-doğu sınırında olmuştur. Bunun anlamı depremin Ege yerkabuğu altına dalan Afrika kaysağı(levhası) üzerinde olmuş olmasıdır. Sığ olması nedeniyle Datça, Bozburun, Marmaris, Bodrum’da çok güçlü duyulmuştur. Güney Ege Yayı Kuşağı boyunca olan deprem oğullaşmalarının derinlikleri %60’ı 30 ile 150 km, gerisi 30 km’den sığdır. Yay önünde yanardağ kuşakları boyunca Santorini ile Rodos’ta süpürtü (tsunami) oluşturabilen 7 ile 7,6 büyüklüğünde depremler geçmişte olagelmiştir. Marmaris dolayında çok sayıda kırık olmasına karşın bunların çoğu diriliğini yitirmekte olan ancak depremcik ile küçük deprem üretebilecek kırıklardır. Bunlardan en etkini Hisarönü-Yıldız Adası kırığı olup, Hisarönü Koyundan başlar, İçmelerden geçer, Marmaris koyuna Keçi Adasının kuzey kıyısını yalayarak girer, Yıldız Adasının kuzeyinde geçerek Köyceğiz Gölüne doğuya uzanır. Bunlardan biri kuzey-doğudan Marmaris’in içine girip, Armutalan’dan dağı aşıp Hisarönü Koyuna girerek Bozburun’un kuzey kıyılarını biçimleyerek Simi Adasının kuzeyinden Tilos Adası kuzeyine doğru Ege Denizine girer.Bu kırıklar ile dolayındaki kimi diri kırıkların üretebileceği deprem büyüklüğü M= 6,6’yı geçmez” diye konuştu.

    Kıyılarda yüksek yapılaşmaya dikkat

    Prof Dr. Ahmet Ercan, Bozburun Yarımadası boyunca kıyılarda yüksek binalara izin verilmemesi gerektiğini kaydederek şu ifadelere yer verdi:

    “Datça, Bozburun ile Marmaris’i geçmişte etkileyen çok büyük depremler hemen komşu ada Rodos’ta olmuştur. Rodos’ta olan yıkıcı deprem büyüklükleri ile yılları;Marmaris’te olupta Datça ile Bozburun’u etkilemiş tir.Datça’da eski geleneksel öreği(mimarisi) 2 katlı yapılardır. Datça’nın bir koy olması, olası süpürtü dalgalarını genliğini büyütebilir. Datça urbaylığı(belediyesi) deniz kıyısına yüksek yapı izni vermemelidir. Bu gibi yapılarda çınlama (rezonans) çok olacağından deprem sırasında en büyük etkiler bu gibi yapılarda görülecektir. Datça’daki yapıların çoğu B-niteliğinde olduğundan, genellikle 5,7’den küçük depremden etkilenmesi beklenmez. Gezginci (turistik) otellerin; konuk güvencesi için “Yapı Güvenlik Belgesi” alması koşulu getirmesi turizme süreklilik getirecektir. Türkiye’de 2011 yılından beri deprem olmaması 2017-2018 yıllarında büyük bir depreme gebe olduğunu gösteriyor.”

  • Ercan Çitlioğlu, “Algı yönetilebilen bir iletişim sürecidir”

    Yakın Doğu Üniversitesi(YDÜ)’nde gerçekleşen Güvenlik Akademisi Sertifika Programı’nda konuşan Ercan Çitlioğlu, ” Algı, onu oluşturan iletinin içeriğindeki durum, çevre koşulları ve ilişkiler yönlendirilebildiği sürece yönetilebilen bir iletişim sürecidir” diye konuştu.

    YDÜ, Yakın Doğu Enstitüsü tarafından düzenlenen Güvenlik Akademisi Sertifika Programı kapsamında Yakın Doğu Enstitüsü Başdanışmanı Ulusal Güvenlik Stratejileri, Politikaları ve Terörizm Uzmanı Ercan Çitlioğlu, “Ulusal ve Uluslararası Güvenlik Bağlamında Algı Yönetimi ve Kamu Diplomasisi” başlıklı bir seminer verdi.

    Çiftiçioğlu, “Somuta dayalı algılar, bireysel ve toplumsal temelde soyutlaşarak tepkisellik aşamasında farklılaşıyor. Bu durum algıların yönetilebilir olduğunun açık bir göstergesidir. Sorunlarına çözüm ve çare üretemeyen, ’öğrenilmiş çaresizlik’ sendromunu yaşayan kişilerden oluşan toplumlar bir süre sonra “pasif itaatkar toplumlara” dönüşmeye mahkumdur. Algı yönetiminin dört evresi; önemsizleştirme, duyarsızlaştırma, tepkisizleştirme ve son olarak da pasif itaatkar toplum modeline evrilerek teslim olma ya da teslim alınmadır” ifadelerini kullandı.

    “Bugünün gerçeklik denklemi fiziksel doğrular değil algılanan doğrular üzerinedir”

    Algı yönetiminin veri akış süreci içerisinde krizi, kamu diplomasisi ile çözüme ulaştırma yöntemindeki önemini vurgulayan Çitlioğlu, “Bugünün gerçeklik denklemi fiziksel doğrular değil algılanan doğrular üzerinedir. Dolaşım ve paylaşımdaki bilgiye değil, bilginin dolaşım ve paylaşım yollarına yani sürece hakim olmak zorundayız. Algı, onu oluşturan iletinin içeriğindeki durum, çevre koşulları ve ilişkiler yönlendirilebildiği sürece yönetilebilen bir iletişim sürecidir. İyi kurgulanmış iletişim stratejisi, kitleleri farkında olmadığı ihtiyaçları olduğuna ikna eder. Bu yönde beklentileri karşılanmış olan insanlar da mutlu ve sizin için harekete geçmeye hazır insanlardır” dedi.

    “Bugününün dünyasında algı yönetimi tekniklerini irdeleme ve anlama gereği daha da önem kazandı”

    Sözlerine bazı algı yönetim tekniklerinden bahsederek devam eden Çitlioğlu, bu teknikleri şu şekilde sıraladı, “Toplumun korkuları ve endişelerini uyararak kullanma; var olan ön yargıları harekete geçirme; sokaktaki insanın özümseyebileceği, anlaşılır sade bir dil kullanma; duygu ve çıkarlarına seslenme; her türlü karşıt görüşü sindirme; eleştiri ortamını yok etme; korku hipnozu yaratma; zihinsel kargaşa ve savrulmalar oluşturma; doğru-yanlış kavramların yer değiştirmesini sağlama; sorgulama, irdeleme, araştırma güdülerini yok etme ve karşıt görüş sahiplerini sürekli savunmada bırakma”

    Programın soru cevap bölümünden sonra Yakın Doğu Enstitüsü Müdürü Doç. Dr. Umut Koldaş Ulusal Güvenlik Stratejileri, Politikaları ve Terörizm Uzmanı ve Yakın Doğu Enstitüsü Başdanışmanı, Çitlioğlu’na teşekkür belgesi takdim etti.

  • Dr. Ercan Varlıbaş: ’’İş dünyası devlet teşviklerini değerlendirmeli’’

    Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı tarafından düzenlenen ’Ar-Ge ve Tasarım Merkezleri Bilgilendirme Toplantısı’nda davetli konuşmacı olarak yer alan VSY Biotechnology CEO’su Dr. Ercan Varlıbaş, Bakanlık tarafından son dönemde verilen teşviklerin yoğunluğuna ve önemine dikkat çekti. Varlıbaş, ’’İş dünyasında teşviklerle ilgili bilgi eksikliği giderilmeli; iş dünyası tüm teşvikleri değerlendirmeli’’ dedi.

    Sanayi Bakanlığı tarafından İstanbul Tuzla’daki İTOSB Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi’nde düzenlenen ’Ar-Ge ve Tasarım Merkezleri Bilgilendirme Toplantısı’nda, VSY Biotechnology CEO’su Dr. Ercan Varlıbaş, deneyimlerini sanayicilerle paylaştı. Dr. Varlıbaş, Biyoteknoloji Ar-Ge Merkezinde gerçekleştiren projeler doğrultusunda üretilen inovatif ürünleri 50 farklı ülkeye ihraç eden VSY Biotechnology’nin kuruluş aşamasından, dünyanın göz alanında en iyi 10 şirketi arasına yükselişine kadar geçen süreç kapsamındaki teşvik ve yatırım çalışmalarına ilişkin sanayicilerden gelen soruları yanıtladı.

    ’’Bakanlık anne gibi davranıyor’’

    Dr. Ercan Varlıbaş, sanayicilere yönelik yaptığı konuşmasında Bilim, Sanayi, Teknoloji Bakanlığı ve TÜBİTAK ile birçok proje gerçekleştirdiklerini belirterek deneyimlerine ilişkin şunları aktardı: ’’Bakanlığın Ar-Ge Merkezi olarak yaklaşımı hiçbir zaman sorgulamaya dönük dedektif gibi olmadı. Anlamaya ve yardımcı olmaya dönük bir politika izleniyor. Hatta vergi azaltımı, SGK indirimi gibi unsurlarla Ar-Ge ve Tasarım Merkezleri korunuyor ve büyümeleri destekleniyor. Ar-Ge Reform Paketi Çalıştayı yapıldığında sanayicilerle birlikte sektörde 80 ana sorun ve 400 çözüm önerisi belirlemiştik. Daha sonra Ar-Ge Reform Paketi’nde bu kararların büyük ölçüde alındığını gördük. Yani Bakanlık aynı zamanda iyi bir dinleyici. Sorunların, sıkıntıların nasıl çözülebileceğini sanayicilere soruyor ve yol planını bu şekilde oluşturuyor. Sanayi Bakanlığı bir ’anne’ gibi davranıyor. Bebeğini korumaya, büyütmeye çalışıyor. Büyüttükten sonra da sağlıklı nesiller için bir iklim oluşması için çabalıyor. Ülkemizde şu anda oldukça fazla teşvik imkanı var. Bu teşviklerden faydalanalım. Bu kaynakları çok iyi kullanalım ve hayırlı evlat olalım. Bakanlıkça oluşturulmaya çalışılan yeni iklimde kazananlar devam edecek ve diğerlerine rol model oluşturacaklar.”

    (MK-Y)

  • Ercan Görken: “Mağduriyetleri gidermeye devam ediyoruz”

    Hasar değer kaybı firması Yönetim Kurulu Başkanı Ercan Görken, firma olarak trafik kazası sonucunda uğranılan mağduriyetleri gidermeye devam ettiklerini belirterek, “Önemli olan haklı olduğu durumda zamanında gerekli yasal süreci başlatmak ve sonrasında takip etmek” dedi.

    Oto kiralama (rent a car) sektöründe faaliyette bulunan Lider Oto Kiralama ve Hasar Değer Kaybı firmasının Yönetim Kurulu Başkanı Ercan Görken, araç sahiplerinin mağduriyetlerini gidermek için deneyim ve bilgi önemli ifadelerinde bulundu.

    Ercan Görken, “Hasar değer kaybı sektörde kısa bir sürede kendinden söz ettirmeye başladı ama çok bilgi kirliliğini de beraberinde getirdi. 2 bin 500 kaza yapan ve bize müracaat eden araç sahiplerinin gerekli kaza raporlarını incelediğimizde araç sahiplerinin kulaktan dolma birçok kirli bilgiye sahip olduklarını konusunda uzman çalışma arkadaşlarımızın anlamaları fazla bir zaman almıyor. Burada önemli olan her kazaya karışan bir araç sahibinin haklı veya haksız olduğunun dışında aracında bir hasar değerinin olup olmadığına dikkat etmek gerek” dedi.

    “Geçmiş yıllara göre 3 katı müracaat var”

    Görken, sözlerini şöyle tamamladı: “Geçmiş yıllara nazaran neredeyse 3 katı müracaat olması sebebiyle bir aracın hasar değer kaybı olup olmadığının süreci ise 4 ile 6 ay arası sürmekte. Firma olarak araç sahiplerinin bu tarz mağduriyetlerini gidermelerine danışmanlık firmalarının konusunda uzmanlar çalışarak gerekli yasal süreci takip etmeleri vatandaşın mağduriyetini de kısa sürede gidermiş oluyor. Sektörde 2 bin 500’e yakın hasar değer kaybı müracaatın 400’e yakın bir dosyanın sonuçlandığını gördüğümüzde geçen yıllara oranla artık mağdur olan araç sahiplerinin sayısının 3 katı fazla olduğunu da görmüş oluyoruz”.

  • Vali Ercan Topaca, Başkent’te bin polisle yapılan asayiş uygulamasını denetledi

    Başkent’te Ankara Emniyet Müdürlüğü Asayiş Şube Müdürlüğü ekipleri bin polisin katılımıyla asayiş uygulaması gerçekleştirdi.

    Ankara Asayiş Şube Müdürlüğü ekipleri, kamu güvenliğini sağlamak amacıyla yaklaşık bin polisin katıldığı asayiş uygulaması gerçekleştirdi. Saat 21.30 civarında başlayan asayiş uygulamasında polis ekiplerinin yoğunluk noktası Altındağ ilçesi oldu. Zırhlı polis araçlarının da kullanıldığı uygulamada, 9 bin kişi üzerinde GBT sorgulaması yapılırken, bin 250 civarındaki araç da uygulama kapsamında arandı. Uygulama noktalarından biri olan Atıfbey Mahallesi’ne gelen Ercan Topaca, uygulamayı yerinden izledi. Topaca’ya Ankara Emniyet Müdürü Mahmut Karaarslan, Ankara İl Jandarma Komutanı Tuğgeneral Mehmet Artar da eşlik etti.

    Uygulama hakkında bilgi veren Ankara Valisi Ercan Topaca, “Bu akşam bir huzur operasyonu icra ediyoruz. Yaklaşık bin civarında polisimiz bu operasyonda görev alıyor. Bunun amacı kamu güvenliğini sağlamak. Yasadışı durumlarla ilgili gerekli yasal işlemleri yapmak maksadıyla halkımızın huzurunu, rahatını bozan kişiler, olaylar varsa onları önlemek maksadıyla yapıyoruz. Bu kapsamda araçlar üzerine, kişiler üzerinde uygulama yapıyoruz. Şu ana kadar yapılan uygulamalarda yaklaşık 9 bin civarında kişi üzerinde GBT sorgulaması yapıldı. Bunlar içinde 11 kişi değişik suçlardan arana kişilerdi. Onlar yapılandı. Ayrıca bin 250 civarında oto üzerinde de uygulama yapıldı, bulardan bunlardan 6 adet otomobil şuan itibariyle yakalanmış durumdadır. Bir ruhsatsız tabanca, 7 tane de ruhsatsız av tüfeği alınmış durumdadır. Bundan sonra ihtiyaç duydukça kentimizin değişik bölgelerinde de zaman zaman bu tür uygulamalar olacaktır. Bu sık sık yapılması gereken ama vatandaşlarımızın da hayatını zorlaştırmadan yapmamız gereken bir uygulamadır. Vatandaşımızın hayatını kolaylaştıracak şekilde bunlara devam edeceğiz. Verdiğimiz bir rahatsızlık varsa da vatandaşımızın anlayışını bekliyoruz” diye konuştu.

    Ardından mahallede bulunan bir kahvehaneye giren Topaca ve diğer yetkililer, Atıfbey Mahallesi Muhtarı Kenan Han’na mahalle hakkında bilgi aldı. (CNR-