Etiket: Endişesi

  • Avustralya havaalanlarında terör endişesi büyük kuyruklar oluşturdu

    Avusturalya’da havalimanlarında terör tehdidi nedeniyle artan güvenlik tedbirleri büyük kuyruklara ve kaosa neden oldu.

    Avusturalya’da bir uçağın düşürülmesine yönelik terör eyleminin önlenmesinin ardından arttırılan güvenlik tedbirleri nedeniyle büyük kuyruklar oluştu. Özellikle Sidney Havalimanı’nda uzayan kuyruklar sokaklara taştı.

    Avustralya’da polis, uçak düşürme eylemi hazırlığında olduğundan şüphelenilen 4 terör zanlısının gözaltına alınmıştı. Saldırı hazırlığı yapıldığına dair ilk bilgilerin alınmasının ardından Avustralya havalimanlarındaki güvenlik önlemleri artırmış, Avustralya Başbakanı Malcolm Turnbull ise alınan önlemler nedeniyle uçak seferlerinde aksama ve gecikmeler olabileceğini ve ülkenin “gerçek terör tehdidiyle karşı karşıya olduğunu” belirtmişti.

  • (Özel Haber) Niğde’deki köylülerin maden ocağı endişesi

    Niğde’nin Ulukışla ilçesine bağlı Toraman köyünde yapılacak kalsit maden ocağını istemeyen köylüler, köyün doğal güzellikleri ve su kaynaklarının kaybolması endişesi içerisindeler.

    Toraman köyünde yaşayan köylüler, köyün üzerine yapılacak kalsit maden ocağının köydeki yeşil alanları, doğada yaşayan hayvanları ve doğal su kaynaklarının yok olma tehlikesi ile karşı karşıya kalacağı için yapılacak maden ocağına karşı çıkıyor.

    Konu ile ilgili açıklamada bulunan Toraman köyü muhtarı Cafer Ünsal, maden ocağının kurulduğu zaman köydeki su kaynaklarının ve doğal yaşamın kaybolacağını söyledi.

    Muhtar Ünsal, ‘‘Köyümüzün nüfusu 80 kişi ve yazın olduğu zamanlarda nüfusumuz iki katına çıkıyor. Maden ocağı kurulduğu zaman bizim köyümüzdeki içme suyumuz tamamen gidecek. Arazilerimizi suladığımız kaynak sularımız maden ocağı kurulduğu zaman yapılan patlamalar neticesinde bunlarda yok olacak. Maden ocağındaki çalışmaların tozu köyümüze gelecek. Yollarımız yeteri kadar dar, Maden ocağının tırları da köyden geçerse köyümüz yaşanmaz hale gelecek. Yetiştirdiğimiz meyvemiz ve sebzelerimiz mahvolacak. Biz bu doğal güzelliklerimizi kaybettiğimiz zaman bizi alsınlar nereye atarsalar atsınlar. Köyümüzün suyu ve doğal havası bozulursa köyün hiçbir anlamı kalmaz bizim de burada yaşamamızın anlamı kalmaz’’ dedi.

    ‘Yapılacak maden ocağındaki patlamalar evleri yıkma riski taşıyor’’

    Muhtar olarak yetkili makamlara yazılar yazdığını söyleyen Muhtar Cafer Ünsal, ‘‘Köylüler çok büyük tepki gösteriyor. Çünkü köyümüze maden ocağı açıldığı zaman yaşama alternatifimiz yok.Köyümüzde yetişmiş olan badem ağaçlarımız , ormanlarımız, dağdaki yabani hayvanlarımızda maden ocağı yapıldığı zaman yok olacaklar.Maden ocağı kurulduğu zaman yapılan dinamitli patlamalar sonucunda kayaların köy üzerine düşme riski de var. Karşı tarafımızdaki köydeki maden ocağında yapılan patlamadan bile köyümüz etkilenirken, buraya yapılacak maden ocağındaki patlamalar sonucunda evlerimizin yıkılma riski ile de karşı karşıya kalma ihtimalide var’’ diye konuştu.

    Yapılacak maden ocağının köyün doğal güzelliklerini bozacağını dile getiren köylülerden Mehmet Yenel, ‘‘Köyümüze maden ocağı inşa edildiği zaman bizim köyümüzdeki bütün doğallığımız kaybolacak. Maden ocağı inşaatının başlayacağı yer ile köyümüze gelen suyun kaynağı aynı yerde. Maden ocağı kurulduğu zaman suyumuz tahrip olacak. Rüzgar estiği zaman kurulacak maden ocağındaki tozların tamamı köyümüze gelecek.’’ dedi.

    ‘Maden ocağının yapılacağı yer arkeolojik olarak incelenmesi gerekiyor’

    Endemik türdeki hayvanların yaşadığı ve maden ocağını kurulacak yerin arkeolojik anlamda incelenmesi gerektiğine vurgu yapan köy sakinlerinden Ruhi Deniz Yalçın, ‘‘Buralar bizim için hafta sonları ve yaz aylarında şehrin stresli ortamından kaçıp gelebildiğimiz yer. Köyümüze yapılacak maden ocağı kırım tesisiymiş. Ocağın yapılacağı bölge köyün içe suyunun ana kaynağı. Burada yapılacak maden ocağındaki patlamaların etkisi ile su kaynaklarının kılcallarında oynamalar olacak ve bunun sonucunda köy susuz kalacak. Su kaybolduğu zamanda köyün başka su ihtiyacını giderebileceği bir kaynak yok. Köyümüzdeki dağlarda yaşayan endemik tür hayvanlar var. Bu maden çalışmaları doğanın habitatını bozacak ve dağdaki hayvanlar yok olacaklar.

    Maden ocağının yapılacağı yer arkeolojik anlamda incelenmesi gereken bir yer. Çok fazla tarihi kalıntılar var. Bütün bunları bir araya getirdiğinizde maden ocağının hem köylülere hem doğaya ve herkese zararı olacaktır’’ diye konuştu.

  • Arıcıların SİT endişesi

    Çevre ve Şehircilik Bakanlığın 2014 yılında başlattığı çalışmasında SİT derecelendirmesi kaldırılırken, bunun yerine ‘Kesin korunacak alan’, ‘Nitelikli doğal koruma alanı’ ile ‘Sürdürülebilir koruma ve kontrollü kullanım alanı’ olarak gruplandırma yapılacak. Yapılan çalışmaya karşı olmadıklarını, fakat koruma kullanma dengesinin iyi gözetilmediğini, yöre halkının ve STK’ların görüşlerine başvurulmadığını ve askı sürecinin de 15 gün gibi kısa bir süre olması eleştirilere sebep oldu.

    Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın ‘Doğal SİT Alanlarının Ekolojik Temelli Bilimsel Araştırma Projesi’ kapsamında SİT alanlarının yeniden değerlendirilmesi çalışmasına Muğlalı arıcılardan tepki geldi. Türkiye Arı Yetiştiricileri Merkez Birliği ve Muğla arı Yetiştiricileri Birliği Başkanı Ziya Şahin, yapılan çalışma ile ilgili arı yetiştiricilerinin görüşlerinin alınmadığını açıkladı.

    SİT alanlarının yeniden belirlenmesi konusunda turizmcilerin ve yatırımcıların çok farklı görüşlerinin bulunduğunu belirten Türkiye Arı Yetiştiricileri Merkez Birlik Başkanı Ziya Şahin, “Muğla’da iki sektör var. Birisi turizm, diğeri de arıcılık sektörü. Bunlar önde gelen sektörler. Aracılık sektörüne baktığımız zaman Muğla dünyanın ve Türkiye’nin çam balı üretiminin merkezi konumunda. Muğla’nın bu yüzünü görmeden kararlar alınmaktadır. Muğla’da bir milyon 150 bin arı kovanı var. Bunun dışında bir buçuk milyon da dışarıdan gelen kovan var. Muğla, 3 milyon arı kovanına ev sahipliği yapıyor. Böyle bir çalışmanın içinde Muğla arıcısını ve Türkiye arıcılık sektörünü görmeden proje üretirseniz, sonuçlarına herkes katlanmak zorunda kalır. Böyle projeler yapılırken, gerek Çevre İl Müdürlüğü, gerekse Muğla’daki kamu kurumları en azından Muğla’da arıcılık sektörünün bu kadar alanlarda yerleşmek zorunda olduğunun bilinmesi gerekiyor. Biz dünden bugüne turizm ile arıcılık sektörünün yan yana barışık bir şekilde üretim yapmalarını hep arzu etmişizdir ve bunu uda başarmışızdır. Eğer siz köylerde ve bir takım yerlerde turizm alanlarını genişletirseniz, arıcının bal ürettiği alanlarda yapılaşmaya izin verirlerse ciddi bir sıkıntı ile karşı karşıya kalınır. Bu konuda biz Arı Yetiştiricileri Merkez Birliği olarak Bakanlık ve ilgili kamu kurumları nezdinde girişimlerde bulunacağız. Köylerde SİT alanlarını daraltır ve bir takım yapılaşma sürecine girerseniz, arıcının kovan koyduğu alanlar zaten yetmiyor, Muğla arıcılığını darbe vurduğunuz gibi Türkiye arıcılığına da darbe vurursunuz. Çam balı Muğla’da üretilmediği zaman Muğla’da olduğu gibi Türkiye’de de sekteye uğrar” dedi.

    Çevre ve Arı Koruma Derneği (ÇARIK) Yönetim Kurulu üyesi Mustafa Turgut, planlamanın hem bilim insanları ile hem de yöre halkı ile neyin nasıl düzenlenmesi gerektiği konusunda ortak bir çalışma yapılması sonrası çıkması gerektiğini söyledi. Koruma-kullanma dengesinin gözetilmediğini ileri süren

    Turgut, “SİT alanları noktasında planlamanın 15 günlük askı süresi içinde incelenip itirazlarda bulunmak gibi bir sürece sıkıştırılmasının çok doğru olmadığı düşüncesindeyiz. Turizmi destekliyor, turizmini önünü açıyor gibi görünmesinin yanında öte taraftan diğer sektörler olan yöre yetiştiricilerinin hem ziraatte, hem de MAYBİR gibi büyük birliklerde sorunlar yaratacağı düşüncesindeyiz. Muğla çam balı dünyaca meşhur bir ürün. Bu ürünün üretilmesinin önü kesilecek. Kovanlarını koymak için yerleşim biriminden yaklaşık 500 metre geride olduğunu düşünürsek ve arıların uçma mesafesi yaklaşık 5 kilometre olarak değerlendirirsek, kıyıdan 5,5 6 kilometre içeriye çekilmesi demektir ki bu birçok yerde kovan konulamaz noktasına gelmektedir. Bu ve buna benzer birçok alanda daralmalar olacaktır. Böyle sonuçlar doğuracak bir planın da Muğla halkı tarafından kabul edilebilir bir plan olmadığı görüşündeyiz” dedi.

  • (Özel Haber) Soma’da kuduz endişesi

    Manisa’nın Soma ilçesine bağlı Darkale Mahallesi’nde büyükbaş bir hayvanda kuduz hastalığına rastlanması mahalleliyi tedirgin etti.

    Kuduz vakası iddiası üzerine harekete geçen Soma İlçe Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğü yetkilileri hayvanın bulunduğu işletmeyi karantina altına alırken köyde kuduz hastalığına karşı önlem alındı. Mahalle sınırları içerisinde yaklaşık 10 gündür başıboş olduğu düşünülen bir ineğin zar zor yakalandığını belirten Darkale Mahalle Muhtarı Mustafa Güven, “Mahallemiz sınırları içersinde büyükbaş bir sığır başıboş bir şekilde gezerken köylüler tarafından fark edilerek bize haber verildi. Biz de hayvanda bir tuhaflık sezdiğimiz için hemen durumu ilgili yerlere bildirdik. Jandarma, İlçe Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğüne bilgi verdik. Ardından zor da olsa hayvanı yakaladık. Hayvanın sahibinin gelmesiyle kendisine teslim ettik. Ancak götürürlerken yolda hayvan ölmüş” dedi.

    “Hayvanda kuduz hastalığı tespit edildi”

    İlçe Tarım Müdürlüğü veterinerleri tarafından hayvandan örnekler alındığını kaydeden Muhtar Güven, “İlçe Tarım Müdürlüğü veterinerleri tarafından hayvan kuduz şüphesiyle dezenfekteli bir şekilde gömüldü. Gömülmeden önce de test için numuneler alındı. Yapılan incelemelerde hayvanın kuduz olduğu tespit edildi. Şimdi de köyümüzde bu hayvanla temas eden vatandaşlar kuduz hastalığına karşı aşılandı. İlçe Tarım Müdürlüğü de köyde bulunan tüm hayvanları aşılama çalışmalarına başladı. Öte yandan mahallenin genelinde veterinerler tarafından ilaçlama çalışmaları oldu. İlçe Tarım Müdürlüğü yetkilileri mahalle sakinlerine yönelik önümüzdeki günlerde seminer düzenleyecek. Bazı önerilerde bulunacaklar” diye konuştu.

    Cami hoparlöründen anons yapıldı

    Darkale Mahallesi’nde mahalle sakinlerinin hayvanlarını aşılatması yönünde cami hoparlöründen anonslar yapıldı. Öte yandan köyde bulunan başıboş hayvanların Soma Belediyesi tarafından toplanıp Belediyeye ait Hayvan Barınağına götürüldüğü öğrenildi.

  • Çiftçiyi kuraklık endişesi sardı

    Bilecik’te hava şartlarının mevsim normallerinin üzerinde seyretmesi ve yağmurun yağmaması nedeniyle buğday eken çiftçilerin endişeli bekleyişi sürüyor.

    Havaların kurak gitmesi ve yaklaşık bir aydır yağmur yağmaması nedeniyle buğdaylar filizlenmedi. Çiftçiler yağmurun ve karın yağmasını bekliyor. Beklenen yağışların gerçekleşmemesi ve son yılların en kurak sonbahar mevsiminin yaşanması tarlasını eken çiftçiler, ekinlerin çıkmamasından dolayı kara kara düşünmeye başladı. Yağmur yağmadığı için tohumlar toprak altında bekliyor. Sonbaharın son ayı olan Kasım ayıda kurak geçmesi çiftçinin gözü havada, dili duada bereketli yağmurların yağmasını bekliyor.

    Çiftçi Önder Turan, ”Yaşanan kuraklık şu an için en çok buğdayı etkileyecek. Buğdayda ekilen tohumların gün yüzüne çıkmak için yağmura ihtiyacı var. Tarlaların şimdilerde yemyeşil olması gerekiyordu. Ancak şu an sadece kuru toprak görülüyor. Tohumları kuru kuru ektik. Az yağmur ve kar yağarsa da tehlikesi var. Bu sefer de tohumun çürüme tehlikesi bulunuyor. Toprağa atılan tohum yağış görmezse çimlenme dönemini kaybediyor, kuruyor. Bu kuraklığın bedeli çok ağır olabilir. Sadece hububatın değil sebze meyvenin de fiyatları artacaktır. Çiftçi olarak çok huzursuzuz Kış mevsiminin ortalarına geliyoruz. Hala bir damla yağmur ve kar yağmadı İnşallah, gelecek yağışlarla bu yıl bol ve bereketli bir mahsul yılı olur diye umut ediyoruz” diyerek endişelerini dile getirdi.