Etiket: Elde

  • Bakan Özlü: “Son 14 yılda yakaladığımız başarıları, inanın mevcut sistem sayesinde değil, bu sisteme rağmen elde ettik”

    Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Faruk Özlü, “Son 14 yılda yakaladığımız başarıları, inanın mevcut sistem sayesinde değil, bu sisteme rağmen elde ettik” dedi.

    Sanayi sektörünü, sanayicilerin beklentilerini, taleplerini konuşmak ve sanayi sektörünü geliştirmek için yapılacak çalışmaları yerinde incelemek üzere Sinop’a gelen Bakan Özlü, ilk olarak Boyabat ilçesinde sanayici ve iş adamlarıyla bir araya geldi. Boyabat Kalebağı Tesislerindeki toplantıda konuşan Bakan Özlü, “Siz değerli iş adamları hem kendiniz kazanıyorsunuz, hem de çevrenize ve ülkenize kazandırıyorsunuz. Bu nedenle AK Parti hükümetlerinde ekonominin temel ilkesi reel sektörü güçlendirmek olmuştur. Reel sektör ne kadar güçlüyse, üreten kesim ne kadar güçlüyse bir ülke de o kadar güçlü olur” diye konuştu.

    Bakan Özlü, 14 yıldır bu anlayışla hareket ettiklerini vurgulayarak, “Sizlerin önünüzdeki engelleri, zorlukları kaldırdık. El ele verdik, omuz omuza verdik ve bu ülkeye çok büyük başarılar yaşattık. Sizin bir sıkıntıda olduğunuzu gördüysek o sıkıntıyı aşmak için hemen müdahale ettik. Örneğin geçtiğimiz yılın sonlarında nakit sıkışıklığı olduğunu fark ettik. Bu nedenle KOSGEB aracılığıyla 50 bin liralık faizsiz kredi uygulamasını başlattık. İlk etapta 15 bin kişinin yararlandığı bu destek programından daha fazla KOBİ’nin ve esnafın yararlanması için bu yıl çok daha yüksek bir bütçeyle bu desteği sürdürüyoruz. Neden böyle yaptık? Çünkü biz 15 bin KOBİ’ye destek verdik ama programa 250 bin KOBİ başvuru yaptı. 235 bin KOBİ’nin başvuru yapıp da destekten yararlanmamasına gönlümüz razı olamazdı ve olmadı. Bu nedenle ilave bütçeyle 2017’de de bir yılı ödemesiz olmak üzere toplam üç yıl vadeli faizsiz kredi desteğine devam edeceğiz. Daha önce bu desteğe başvurulduysa tekrar başvurulmasına gerek bulunmuyor eğer başvurmadıysanız Şubat ayının 20’sine kadar başvuru süremiz var. Aynı şekilde geçtiğimiz günlerde piyasayı canlandırmak üzere beyaz eşya ve mobilyada vergi indirimine gittik. Esnafımızla konuştuğumuzda bu uygulamanın kısa süre içerisinde çok iyi sonuçlar verdiğini ifade ettiler” şeklinde konuştu.

    İstihdam seferberliği

    Bakan Özlü, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan öncülüğünde bir istihdam seferberliği başlattıklarına işaret ederek, “Seferberlik kapsamında alınan kararla 2017 yılında işçi alımı yapan iş adamlarının çalışanlarına artık sadece maaş ödeyecekler. Prim, fon ve vergi için devlete ödeyecekleri 773 lira kendilerinden alınmayacak. Aralık ayına göre bu sene işe aldığınız her bir kardeşimiz için siz artık sadece maaş ödeyeceksiniz. Prim fon ve vergiyi devlet ödeyecek ve bu meblağ asgari ücret üzerinden hesaplandığında 773 lira gibi bir meblağ tutuyor. Hem siz çok daha uygun maliyetlerle personel istihdam edeceksiniz hem de ülkemizdeki işsizlik oranını ciddi bir şekilde düşürmüş olacağız” dedi.

    Kamu ve özel sektör işbirliğinin muhteşem bir örneğinin daha ortaya konulacağından emin olduğunu aktaran Özlü, konuşmasını şöyle sürdürdü:

    “80 milyon vatandaşımızın hayalindeki Türkiye’yi inşa etmek için daha yoğun bir gayret içindeyiz. Eminim ki siyasi görüşü ne olursa olsun, her birimiz, daha güçlü bir ekonominin ve daha iyi bir demokrasinin hayalini kuruyoruz. Bu yolda ciddi bir mesafe de kaydettik. Ancak Türkiye’yi bu yoldan döndürmeye çalışıyorlar. Bizim bu yolda kalmamız, beka ve istikbal sorununu çözmemiz ve hayalini kurduğumuz ülkeyi inşa etmemiz için, çok daha iyi işleyen bir sisteme ihtiyacımız var. Mevcut sistemin bizi taşıyabileceği seviyeye geldik. Hatta Recep Tayyip Erdoğan gibi bir lider sayesinde, mevcut sistemin bize çizdiği sınırların çok ama çok ötesine geçtik. Son 14 yılda yakaladığımız başarıları, inanın mevcut sistem sayesinde değil, bu sisteme rağmen elde ettik.”

    Bakan Özlü, 367 krizi veya kapatma davası gibi yaşanan krizlerin birçoğunun mevcut anayasadaki çarpık zihniyetten kaynaklandığını savunarak, Türkiye’nin bu sistemle devam etmesi halinde benzer sorunları yine yaşayacağını belirtti. Mevcut sitemin Türkiye’ye patinaj yaptırdığını ifade eden Özlü, şunları kaydetti:

    “Bu sistemle devam eden Türkiye, mehter gibi, iki ileri bir geri gider. Allah korusun, geçmişte koalisyonlar nedeniyle ortaya çıkan krizler, yarın tekrar yaşanabilir. Bu nedenle, yürütmedeki iki başlılığa son vermeliyiz. Yasama, yürütme ve yargı arasındaki ilişkileri muhakkak daha sağlıklı bir zemine oturtmalıyız. En büyük hata kişi odaklı düşünmek olur. Çünkü bu değişiklik kişilerle ilgili bir değişiklik değildir. Mesele Türkiye’nin sistem sorunudur. Milletimiz aklıyla mevcut sistemin ileride yol açabileceği sıkıntıları görüyor. Bu nedenle, 16 Nisan’da milletimizin ’evet’ diyeceğine tüm kalbimle inanıyorum.”

    Bakan Dr. Faruk Özlü, konuşmasının sonrasında iş adamlarının sorun ve taleplerini dinledi.

  • Kök hücre tedavisiyle başarılı sonuçlar elde ediliyor

    Kök hücre tedavisi, geleneksel tedavilerin yeterli olmadığı durumlarda devreye giriyor.

    Hastalık, doku kaybı veya fonksiyon kaybı tedavisi için; hastanın kendi dokularından elde edilen kök hücre ve yenileyici/rejeneratif hücrelerin kullanılması prensibine dayanan tedaviler birçok alanda başarı ile uygulanabiliyor. İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Plastik, Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi Anabilim Dalı Uzm. Dr. Semih Bağhaki, hücre tedavilerinin 2012 yılından bu yana Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’nde uygulandığını belirterek, “Farklı hastalıklara bağlı iyileşmeyen yaralar, yanık veya trafik kazası gibi durumların sebep olduğu doku veya fonksiyon kayıpları, yüz yaşlanması, eklem sertlikleri ve bazı nörolojik hastalıklar da bugün itibariyle “Hücre Tedavileri” ile eskisinden çok daha başarılı biçimde tedavi edilelebiliyor” dedi.

    Uzm. Dr. Semih Bağhaki; “Işın tedavisi yani radyoterapi her ne kadar son yıllarda hedefe yönelik hale geldiyse de temas ettiği tüm hücre ve dokularda hasara neden oluyor. Bu da sağlıklı çevre dokuların kaybı, önceki bir ameliyatın sonuçlarının bozulması veya yapılması planlanan bir ameliyatın seyrini zorlaştırma gibi sonuçlar demek. Eskiden bu olumsuz sonuçları bertaraf etmek mümkün değilken son 5 yılda özellikle yağ dokusu kaynaklı hücre tedavilerini, radyoterapinin bu olumsuz etkilerini önemli oranda azaltmak amacıyla kullanabiliyoruz. En tipik örnek ise meme kanseri ameliyatı sonrası radyoterapi görmüş hastalardır. Bu hastalarda zaman zaman göğüs kafesinde sertleşmeler ve deride renk değişiklikleri görülebilir. Bu durum hasta konforunu bozan ve biz plastik cerrahların yeni meme oluşturma cerrahisini zorlaştıran bir faktördür. Bu hastalarda, hastanın kendi yağ dokusunu alıp birkaç işlem sonrası elde ettiğimiz hücre solüsyonunu göğüs kafesine enjekte etmek bahsettiğimiz radyoterapi hasarlarını önemli oranda ortadan kaldırır” diye konuştu.

    Cilt altı yağ dokusu ve kemik iliği plastik cerrahi uygulamaları için kaynak oluşturuyor

    Hücre alım işlemlerinin ameliyathane koşullarında yapıldığını ve neredeyse hiç iz bırakmadığını belirten Uzm. Dr. Semih Bağhaki; “Plastik cerrahide uygulama alanı bulan hücreleri cilt altı yağ dokusundan veya kemik iliğinden alabiliyoruz ve hücreler alındığı gibi en çok 2-3 saat süren işlemler sonrası aynı koşullarda hastaya uygulanıyor. Yani tedavinin hücre alım ve uygulama aşamaları beraber yaşanıyor” dedi.

    Tedavide hangi hücre türünün tercih edileceği konusunda belirleyici etkenin hasta ve hastalık olduğunu vurgulayan Uzm. Dr. Semih Bağhaki; “Vücudunda yeterli cilt altı yağı olmayan bir hastada yağ dokusu kaynaklı hücre tedavilerini yapmak zorlaşır. Örneğin bacaklarda dolaşım yetersizliği tedavisinde kemik iliği kaynaklı hücre, estetik cerrahide yüz gençleştirme amaçlı olarak ise yağ dokusu kaynaklı hücreleri tercih ederiz” dedi.

    Plastik cerrahinin hücre uygulamalarının genel olarak düşük bir komplikasyon oranına sahip olduğunu belirten Uzm. Dr. Semih Bağhaki, en çok karşılaşılabilecek ‘yan etki’nin, hastanın tedaviden beklediği ölçüde fayda görmemesi olduğunu vurgulayarak, “Hasta hücre tedavisinden zarar görmemiş ancak yeterince fayda da görmemiştir. Tedavi sonrası iyileşme değerlendirmesi konusu ise uygulama alanı ve hastalığa göre değişkendir. Örneğin, kanser tedavisi amacıyla radyoterapi görmüş ancak ışın alan bölgede geçmeyen ağrıları veya yanmaları olan bir hastaya yapacağımız yağ dokusu kaynaklı hücre uygulaması sonrası ertesi gün ağrılarında azalma gözlemlediğimiz olur. Buna karşılık, romatizmal bir hastalığın neden olduğu iyileşmeyen bir yaranın hücre tedavilerinde fayda görmesi için birkaç seans tedavi ve dolayısıyla birkaç hafta gerekebilir. Ancak bu durumda bile, hastanın başka alternatifi olmadığı düşünüldüğünde hücre tedavileri kabul edilebilir bir hızda hastaya fayda vermektedir” diye konuştu.

    Uzm. Dr. Semih Bağhaki; “Hücre tedavilerinin potansiyeli biz ve önümüzdeki her neslin yaşam süresini artıracağını düşündürtüyor. Kalp-damar hastalıkları, diabet, romatizmal hastalıklar, nörodejeneratif (Alzheimer, Parkinson) hastalıkları hedefleyen hücre tedavileri üzerine şu anda sayısız çalışma yürütülüyor. Şahsen bizim jenerasyonun yaşam sürelerinin 100 yılı rahatlıkla geçeceğini öngörüyorum. Gençlik üzerindeki etkileri ise hali hazırda kendini gösteriyor. Bugün, özellikle ülkemizde plastik cerrahinin geldiği nokta bu açıdan gurur verici. Yağ dokusu kaynaklı hücre uygulamaları ile yüz yaşlanmasının önemli oranda tedavi edilmesi mümkün. Yine estetik meme cerrahisinde de yağ dokusu kaynaklı hücre tedavilerini başarıyla kullanabiliyoruz. Teknik olarak başarılı bir uygulama yapıldığında hücre tedavilerinin yüz yaşlanmasını geciktirici ve meydana gelmiş yaşlanma bulgularını geriye döndürücü etkisi belirgin ve uzun sürelidir” dedi.

  • “Katılım bankalarıyla iletişime geçebiliyoruz ama sonuç elde edemiyoruz”

    Muşlu işadamları ve Kayserili çiftçi “Bizim katılım bankalarından beklentimiz, düşük faizli kredi. Katılım bankalarıyla iletişime geçebiliyoruz ama sonuç elde edemiyoruz” dediler.

    Muş’ta faaliyet gösteren Yıldız İnşaat ve Mühendislik Yetkilisi Tarık Yıldız, yatırım kuruluşlarının, kendilerine lanse ettikleri sözleri yarıda bıraktığını savundu. Yaptıkları yatırımlarda yüzde 60 kredi verilmesi gerekirken, bu konuda kredi vermediklerini ve işi yokuşa sürdüklerini ifade eden Tarık Yıldız, “Biz bu kredileri almış olsaydık, yaptığımız yatırımları, en az yüzde 10-15 civarında daha düşük maliyetle mal etme şansına sahip olacaktık. Bu saatten sonra işletme kredisine ihtiyacımız var. Cumhurbaşkanımızın sürekli dile getirdiği bir mevzu var. Kredileri, düşük faizli yatırımcıya verirlerse, bölgemizde ciddi yatırımlar olacak. Bizim katılım bankalarından beklentimiz, düşük faizli kredi. Katılım bankalarıyla iletişime geçebiliyoruz ama sonuç elde edemiyoruz. Bölgemizde sıkıntılar olduğundan dolayı, kredi alamıyoruz. Terör olayları dile getiriliyor, şube olarak yetkileri dahilinde olmadıkları söyleniyor ve bizi bölgeye yönlendiriyorlar. En az proje miktarı kadar teminat isteniyor. Bizim gayemiz kendi bölgemize yatırım yapmak, bölgemizi kalkındırmak, insanlarımıza istihdam sağlamak. Bu anlamda düşük faizli kredi talebimizi üzerine basarak tekrar dile getirmek istiyorum” dedi.

    “Bölge savaş ve vandalimz merkezi olarak lanse ediliyor”

    Alfa Çevre Danışman Firması Yöneticisi Mücahit Sönmez ise, bölgenin savaş merkezi olarak lanse edildiğini ve bunun da yatırımların önüne geçtiğini iddia ederek şöyle konuştu: “Ulusal ve uluslararası bütçelerden yararlanılarak yapılan yatırımlar, bölgemizde en temel özelliklerden bir tanesidir. Bölgemiz 6. bölge kalkınma alanında olduğu için devletin çok ciddi yatırımları var. Fakat yatırımların uygulanmasında çok ciddi problemler yaşanıyor. En büyük problemlerin başında bürokrasi ve finans kuruluşları geliyor. Daha önce yapılan yatırımlarda gördüğümüz örnekler ve yaşadığımız sıkıntıların en temel handikabı, Kalkınma Bakanlığı, Başbakanlık ve katılım bankaları arasında yapılan protokollerde yapılan yatırımların belli bir yüzdesinin yatırımcının finans gücüne nazaran karşılaması gerektiği halde ilimiz, Türkiye’nin en huzurlu şehri olmasına rağmen bankalar tarafından bir savaş, bir vandalizm merkezi gibi olarak lanse ediliyor ve yatırımların önüne geçiliyor. Şu anda bu ilde yatırım yapan herkes bıçak sırtında yatırım yapıyor. Kendi eşdeğer finansmanını çok zor ayarlıyor, yatırımcılara eşdeğer finansmanına bağlı bankacılık finansmanları sağlanmıyor. Sağlanmama sebebi, çok ciddi olmayan, gereksiz, köşe bucakta aranan problemlerden kaynaklanıyor. Özellikle bankaları, bakanlıklarla ilgili yaptığı protokolleri göz ardı ederek sadece yatırımcı ve yatırımcıya endeksli bölgesel güvenlik problemlerinden kaynaklı engellemelerle karşılaşıyoruz. Eğer, krediler sağlanmış olsaydı, şu anda yapılan yatırımlar iki katına çıkartılabilirdi. Bu konunun üzerinde durulması gerekiyor. Genelde merkezde yapılan çalışmaların sahaya yansıması için önemli bir fırsattır. Derhal denetlenmesi gerekiyor.”

    “Bizden korkmasınlar, bize destek çıksınlar”

    Muş Plastik Bidon Fabrikası Yönetim Kurulu Başkanı Mahsum Özdemir de, bankaların kendilerinden korkmamasını isteyerek şunları kaydetti:

    “Muş’ta finansa erişme konusunda ciddi manada sıkıntılarımız var. Muş’ta katılım bankalarının uzun süreden beri olmayışı ve bundan sonra şube açacak katılım bankalarının özellikle yatırımcıyı yerinde tespit edip, faaliyetiyle alakalı, ne kadar güçlü olduğunu baz alarak, kredi fizibilitesinin ona göre değerlendirmesini istiyorum. Bölgesel olarak yatırımcılarımızın sıkıntılı olmadığını biliyoruz. Dolayısıyla finansa erişim konusunda bize, artı puanlı bir destek verilmesini istiyoruz. Katılım bankası ve diğer bankaların bugüne kadar gayrimenkullerle alakalı ciddi manada talepleri oluyor. Yatırımcının gayrimenkulü yoksa kredi alamıyorlar. Gayrimenkulü olmayan yatırımcının da taşınabilir makine ve ekipmanlarına kredi verilebilir. Bu, yerinde tespitle çok ciddi manada yatırımcının taşınabilir makine ve ekipmanlarını olduğunu görecekler. Bizden korkmasınlar. Muş yatırımcısı olarak kredilerimizi düzenli olarak ödüyoruz. Bizden korkmasınlar, bize destek çıksınlar.”

    “Bankacılık sistemi temel olarak yatırımın özünü oluşturuyor”

    Tüm Sanayici ve İşadamları Derneği (TÜMSİAD) Muş Şube Başkanı Murat Meriç ise, bankacılık sisteminin, temel olarak yatırımın özünü oluşturduğunu belirterek, “Son dönemlerde katılım bankacılığıyla alakalı konu gündeme gelince, misyonumuz gereği bu bankaların kurulması bizi farklı şekilde heyecanlandırdı. Biz bu bankalardan, mevcut bankalar gibi bir destek ve yapı beklemiyoruz. Gerçek anlamda katılım bankacılığının İslami usul çerçevesinde ne yapılması gerekiyorsa o çerçevede yatırımcıyı yerinde inceleyip destek vermesini bekliyoruz. TKDK ile bankalar arasında bir anlaşma var. Bu anlaşma gereği projesi çıkan, onaylanan projeye ilgili banka destek vermek zorunda. Böyle bir anlaşma var. Fakat Doğu ve Güneydoğu Bölgelerin, gerek katılım gerekse de diğer bankalar bu desteği geri çekiyorlar. Bölgedeki terör olaylarını öne sürerek yatırımcının bu bölgeye gelmesini engelliyorlar” dedi.

    “Cumhurbaşkanı bir nevi bizim sözcümüz oldu”

    Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yatırım bankalarıyla alakalı sözlerini desteklediklerini dile getiren Meriç, “Son dönemlerde cazibe merkezleri noktasında gerek İl Valisi, gerek diğer kuruluşlar bu noktada çok ciddi ve özverili çalışma yapıyor. Biz bunları tamamlayan dinamikler olarak üzerimize düşeni yerine getirmemiz lazım. Dışarıdan gelene nasıl yer veriliyorsa, ilgili bankanın da buna finans olarak gerçek desteği sunması lazım. Reklamında ya da sunumunda biz bunu net bir şekilde görüyoruz. Ama müracaattan sonra, biz bu destekleri bugüne kadar alamadık, bundan sonra gelecek yatırımcılara da aynı şekilde, aynı muamele yapılırsa, maalesef şu son dönemlerde yapılan desteklerin hepsi boşa gidecektir. Geçtiğimiz günlerde Cumhurbaşkanımız da özellikle katılım bankalarıyla alakalı yapmış olduğu açıklamayı destekliyoruz. Cumhurbaşkanı bir nevi bizim sözcümüz oldu. Katılım bankacılığının gereği neyse onu yapıp, bizi kalkındırma noktasında bize destek versinler. Normal bankalar gibi bize muamele yapmasınlar” ifadelerini kullandı.

    Çiftçiye ipotek zorluğu

    Kayseri’nin Özvatan ilçesinde hayvancılıkla uğraşan Resul Mercan, faizsiz kredi ile hayvan almak istediğini ama kredi için müracaat ettiklerinde bankaların karşılarına zorluk çıkardıklarını iddia ederek “2015 yılında devletin çıkarmış olduğu yasayla faizsiz 10 tane inek alabilmek için bir kamu bankasına müracaat ettim. Banka bizden kredi alabilmemiz için Kayseri merkezden bir ev istedi. Bugün devletimiz şehirden köye gidene 50 bin TL hibe verirken, banka kredi için bizden ipotek ev istedi. Bizde bunu veremedik ama baya bir uğraştım. Özvatan ilçesinde bulunan kendi evimi ve sulu arazimi ipotek verdim. Bunun üzerine evime eksper geldi ve 170 bin TL’lik evimize ve arsamıza sadece 60 bin TL’lik kredi çıkardı. Seçme kefilleri alarak dosyamız tamamlandı ama bu olay baya uzun sürdü. Dosyamızı tamamlayarak arazimizi, evimizi ve tarlamızı ipotek verdik. Bize kredimizin tamamlandığını ve hayvanlarımızı almamızı söylediler. Bu arada da 15 gün geçti. Biz Kayseri’ye gelerek hayvanlarımızı aldık ve faturalandırdık. Pazartesi günü parayı ödeyeceklerini söylediler. Biz gittikten sonrada krediyi ödeyemeyeceklerini söylediler. ‘Bu nasıl olur’ diyerek itiraz ettim. Dosyamızda hiçbir eksik olmamasına rağmen kredimizi ödeyemeyeceklerini söylediler. Biz bunun neden olduğunu anlayamadık. Bunun sebebini öğrenmek istiyorum ama öğrenemedim. 1 sene geçtikten sonra bankaya o kadar belge vermemize rağmen 40 bin TL kredi kullandırdı. Bizim çekmek istediğimiz kredi amacına ulaşmadı. Çünkü 10 tane faizsiz inek alacaktım ama bizim kredimiz o şekilde yattı. Devletimiz krediyi çıkardı ama buradakiler zorluk çıkardılar. Bize neden zorluk çıkardıklarını anlamıyorum. Devletimiz bu krediyi çıkarıyor ama herkes adamına veriyor. Hayvancılıkla alakası olmayan kişiler bu paraları aldı. Ben bunu binlerce defa ispat edebilirim” ifadelerini kullandı.

    Devletin sunduğu hizmetlerden faydalanmak istediğini dile getiren Mercan, sözlerini şöyle tamamladı: “Sezar’ın hakkının Sezar’a verilmesini istiyorum. Eğer ben köyde yaşayıp hayvancılık yapıyorsam, bu çıkan yasadan faydalanmak istiyorum. Hiçbir şekilde faydalanamıyoruz. Ben köyde yaşıyorum. Köyde hayvancılık ve çiftçilik yapıyorum. Benim Kayseri merkezde evim yok ki, evimi ipotek vereyim”.

  • 121 gemiden 604 bin ton hurda çelik elde edildi

    İzmir’in Aliağa ilçesinde faaliyet gösteren Türk Gemi Geri Dönüşüm Sektörü, 2016’da yaşanan tüm olumsuzluklara rağmen bir önceki yılın verilerini yakalarken, 2016 yılında önceki yılın 2 puan üzerine çıkarak 604 bin ton hurda çeliği ekonomiye kazandırdı.

    Türk Gemi Geri Dönüşüm Sektörü, 2015 yılını 602 bin ton üretim ile kapatırken, yaşanan tüm olumsuzluklara rağmen bir önceki yılın verileri aşılan sektörde, 2016 yılında 604 bin ton hurda çeliği ekonomiye kazandırıldı. Uluslararası şirketlerin dünya petrol fiyatlarındaki dalgalanma ile birlikte petrol arama faaliyetlerinde kullandığı yüzer sondaj platformlarını faaliyet dışı bıraktığına dikkati çeken Gemi Geri Dönüşüm Sanayicileri Derneği (GEMİSANDER) Yönetim Kurulu Başkanı Adem Şimşek, petrol sektöründe yaşanan krizi fırsata çevirdiklerini söyledi. Geri dönüşüme kazandırılan platformlar sayesinde sektör olarak her hangi bir kayıp yaşamadıklarını anlatan Başkan Adem Şimşek, “Hedefimizde bir milyon ton hurda çelik üretimi vardı. Ancak dünya konjonktürü ve ülkemizde yaşanan olumsuzluklar buna izin vermedi. Olası bir krizin önüne geçmek adına son iki yılımızı bu şekilde değerlendirdik. Elbet dünyadaki tüm platformları sökecek değiliz. Bunun için de gerekli önlemi aldık. Önümüzdeki süreçte savaş gemilerine yöneleceğiz. Kaldı ki bunun ilk adımını attık. Şu an tesislerimizde İngiltere donanmasına ait dev bir uçak gemisinin söküm çalışmaları devam ediyor. Belirlenen hedefe ulaşılamadıysa da, tesislerimizde faaliyet gösteren firmalarımız 2016 yılını kayıpsız bir şekilde tamamladılar. Öte yandan yaklaşık 2 bin kişinin istihdam edildiği tesislerimizde personel eksiltilmesine gerek görülmemesi de sevindiricidir. Yolumuza devam ediyoruz. Daha güçlü Türkiye için elimizden gelenin çok daha fazlasını yapmaya gayret göstereceğiz. Daha önce önümüze bir hedef koyduk. ‘Hedefimiz 1 milyon ton’ dedik. Ve bu konuda bir sapma yok” dedi.

    121 adet gemi söküldü

    2016 yılının detaylı verilerini de paylaşan Başkan Adem Şimşek, 53 adet kuru yük gemisi, 14 adet yüzer petrol arama platformu, 9 adet tanker, 11 adet muhtelif ülkelerin deniz kuvvetlerine ait savaş gemileri ve 34 adet diğer tipteki deniz taşıtları olmak üzere toplamda 121 adet geminin geri dönüşüme kazandırıldığını açıkladı. 170 bin ton kuru yük gemilerinden, 186 bin ton petrol platformlarından, 62 bin ton tankerlerden, 22 bin ton askeri gemilerden ve 165 bin ton diğer tipteki deniz taşıtlarından olmak üzere toplamda 604 bin ton hurda çeliğin ekonomiye kazandırıldığını anlatan Başkan Şimşek, şöyle devam etti:

    “Ayrıca, 2016 yılında hurda gemilerden kaynaklanan 12 bin ton sıvı ve katı atığın da Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Atık Yönetim Yönetmeliği kapsamında lisanslı tesislere sevk edilerek enerji olarak geri kazanımı sağlanmıştır.”

  • Yılbaşı hindileri elde kaldı

    Gaziantep’te yılbaşı öncesi satışa çıkan hindiler elde kaldı.

    Gaziantep’te yılbaşı için besledikleri hindileri satışa çıkaran pazarcılar hayal kırıklığı yaşadı. Hindilerini satamayan üreticiler, her geçen sene satışlarının daha da azaldığını söyledi. Hindi satıcıları işlerinin durgunluğunu piyasadaki ekonomik durgunluğa bağladı. Hindilerin çok yem yediğini de hatırlatan hindi satıcısı Fadıl Karakurt, “Hindiler tavuklara göre daha fazla yem ile besleniyor. Durum böyle olunca fiyatlar da yükseliyor. Çünkü masrafı çok oluyor. Yaklaşık 16 yıldır bu işi yapıyorum. İşler her geçen yıl biraz daha azalıyor. Bu yılbaşı için getirdiğimiz hindileri satamadık. Satışlar istediğimiz düzeyde değil. Umudumuz satışlarımızın yılbaşına son günler kala artmasıdır” dedi.

    Öte yandan üreticiler, ortalama 8 ila 9 kilo gelen hindi 150 TL’ye satarken, bu fiyatın geçen sene ise 125 TL olduğunu ifade etti.