Etiket: Eğitim-Sen

  • Türk Eğitim-Sen Genel Başkanı Geylan: “Beklentimiz ikinci yarıyılda yüz yüze eğitime geçilmesidir”

    Türk Eğitim-Sen Genel Başkanı Geylan: “Beklentimiz ikinci yarıyılda yüz yüze eğitime geçilmesidir”

    Türk Eğitim-Sen Genel Başkanı Talip Geylan, “Beklentimiz ikinci yarıyılda yüz yüze eğitime geçilmesidir” dedi.

    Türk Eğitim-Sen Genel Başkanı Geylan, 2020-2021 eğitim-öğretim yılının ilk yarıyılının sona ermesi nedeniyle yaptığı basın açıklamasında, “2020-2021 eğitim-öğretim yılının ilk yarı yılı yarın sona eriyor. Öncelikle korona virüs salgınında fedakârca görevlerinin başında olan, zor koşullara rağmen görevlerini canla, başla yürüten tüm eğitim çalışanlarına teşekkürlerimizi sunuyoruz. Ayrıca bu süreçte hastalığa yenik düşerek, hayatını kaybeden eğitim çalışanlarımızı da bir kez daha rahmetle anıyoruz” ifadesini kullandı.

    Öğretmenlerin salgın nedeniyle okulların kapandığı 16 Mart tarihinden beri uzaktan eğitim verdiğini hatırlatan Geylan şöyle devam etti:

    “21 Eylül tarihinden itibaren okullar seyreltilmiş ve kademeli olarak açılsa da, ara tatilin ardından 23 Kasım tarihinde yeniden eğitimin tüm kademelerinde uzaktan eğitime geçildi. Şunu belirtmek isteriz ki; elbette öğretmenler uzaktan eğitim vermeyi kendileri tercih etmedi. Hatta uzaktan eğitim yüz yüze eğitimden çok daha meşakkatli, sıkıntılı bir yöntemdir. Üstelik öğretmenlerimiz eğitim fakültelerinde ne bunun eğitimini almıştır ne de bugüne kadar uzaktan eğitim tecrübeleri olmuştur. Buna rağmen öğretmenlerimiz tamamen kendi kişisel imkân ve gayretleriyle çocuklarımızın öğrenme kayıplarını en az düzeye indirmek için büyük bir özveriyle görevlerini sürdürmüşlerdir. Öğretmenler teknolojik olarak yeterli donanıma sahip olmamalarına rağmen kendi bütçelerinden eksiklerini gidererek derslerini eksiksiz olarak yapmışlardır. Tüm bunlara rağmen maalesef bazı arazlı zihinler öğretmenler ile ilgili sağduyudan uzak açıklamalar yapmıştır. Oysa ki eğitim camiası olarak bu zihniyetin biraz da empati kurmasını ve saatlerce uzaktan eğitim, ders vermenin nasıl zor bir iş olduğunu görmelerini isterdik.”

    Öğretmenlerin asli görevlerinin yanı sıra, filyasyon ekiplerinde, mahalle denetim ekiplerinde de görevlendirildiğini kaydeden Geylan, “Bu durum öğretmenlerimizin zaten ağır olan iş yükünü artırmıştır. Hem saatlerce öğrencilere uzaktan ders verip hem de bu ekiplerde görev yapmak ciddi bir sorumluluktur. Türk Eğitim-Sen olarak bu görevlerin gönüllük esasına göre verilmesini talep etmiş ve öğretmenlerimizin derslerine olumsuz etki yapılabilecek uygulamalardan kaçınılmasını ısrarla talep etmiştik. Umuyoruz ki ikinci yarıyılda bu sorun çözülür ve öğretmenlerimiz asli görevleri olan eğitim-öğretim faaliyetlerine yoğunlaşır” değerlendirmesini yaptı.

    “Talebimiz eğer 15 Şubat sonrasında yüz yüze eğitime başlayabileceksek eğitim çalışanlarımızın tamamının aşılanmasıdır”

    Geylan şöyle devam etti:

    “Öte yandan uzaktan eğitim birçok yönden sorunlarla yürütülmektedir. Ancak mevcut koşullarda en iyi metot tüm dünyada da uygulandığı gibi uzaktan eğitimdir. Uzaktan eğitimin en büyük sıkıntısı hiç şüphesiz önemli sayıda öğrencimizin uzaktan eğitime erişim sorunu yaşamasıdır. Şöyle ki interneti çekmeyen, uzaktan eğitim araçlarına sahip olamayan, uzaktan eğitime katılamayan çocuklarımızın öğrenme kayıpları bu süreçte diğer öğrencilere kıyasla daha da artmıştır. Bu çocukların düzenli olarak canlı derslere girmesi, ödevlerini yapması, uzaktan eğitim sürecine aktif katılımı söz konusu olamamaktadır. Bu minvalde hem öğretmenlerimizin hem de öğrencilerimizin en büyük beklentisi ikinci yarı yılda eğitimin uzaktan değil, yüz yüze yapılmasıdır. Bu eğitimin geleceği açısından çok önemlidir. Aksi takdirde eşitsizliklerin derinleşmesi, yüz yüze eğitimin getirdiği dokunuşların olmaması, çocukların arkadaşları ile bir arada sosyalleşerek eğitim alamaması çok ciddi pedagojik sonuçlara neden olacaktır. Türk Eğitim-Sen olarak açıklamalarımızda eğitim çalışanlarının aşılamada öncelikli meslek grupları arasına alınmasını talep etmiştik. Bu çağrılarımız üzerine Sağlık Bakanlığı öğretmenlerin aşılamada 2. aşamada 7. sırada öncelikli meslek mensupları arasında yer alacağını bildirdi. Ancak zaman hem eğitimcilerimizin hem de öğrencilerin aleyhine işlemektedir. Türk Eğitim-Sen olarak talebimiz eğer 15 Şubat sonrasında yüz yüze eğitime başlayabileceksek yarıyıl tatilinin iyi değerlendirilerek, mutlaka bu süreçte eğitim çalışanlarımızın tamamının aşılanmasıdır. Hükümetimiz aşı temini noktasında her türlü tedbiri almalıdır. Bu sürecin fazla uzamaması, öğretmenlerimizin öğrencilerimizle yüz yüze eğitime geçmelerinin sağlanması devletimizin öncelikli görevi olmalıdır. Okullarımızın açılması durumunda da hijyen, maske, mesafe kurallarına sıkı sıkıya riayet etme konusunda MEB’in titiz davranması, okulların eksikliklerini tamamlaması hayati öneme sahiptir.”

    “2021 yılında 100 bin kadrolu atama istiyoruz”

    İkinci yarıyıl döneminde bir diğer beklentilerinin de öğretmen atama sayılarının artırılması olduğuna dikkat çeken Geylan şunları kaydetti:

    “Ülkemizde ücretli öğretmenlik neredeyse asal istihdam modeli halini almıştır. Sendikamızın geçtiğimiz yıl yaptığı araştırmaya göre ülkemizde ücretli öğretmen sayısı 80 bin 583’tür. Üstelik ücretli öğretmenlerin 10 bin 837’si yüksekokul mezunudur. Yani pedagojik formasyonu olmayanlar da ücretli öğretmen olarak görev yapabilmektedir. Üstelik ücretli öğretmenlerin sigortaları eksik yatmakta, girdiği ders başına ücret almakta, hiçbir özlük hakka sahip olamamaktadır. Biz bu şekilde eğitimde arzu ettiğimiz başarıyı yakalayamayız. Öte yandan sadece ücretli öğretmenler değil bir diğer sorunumuz da sözleşmeli öğretmen istihdamıdır. Sözleşmeli öğretmenlerimiz de tıpkı kadrolu öğretmenler gibi görev yapmakta, ancak özlük haklarında farklılıklara maruz kalmaktadır. Örneğin bu öğretmenlerimiz kadrolu öğretmenler gibi tayin hakkına sahip olmadığından, eşlerinden, çocuklarından ayrı yaşamak zorunda kalmaktadır. Öğretmenlerin eş ile iş arasında tercihe zorlanması, Anayasa’nın 41. Maddesinin ihlal edilmesi, çocukların annesiz, babasız büyümesi kabul edilebilir değildir. Kısacası aynı okullardan mezun olan, aynı işi yapan öğretmenlerin öğretmenler odasında bölük pörçük olması içimizi kanatmaktadır. Bu noktada yapılması gereken tüm öğretmenlerin sadece kadrolu olarak atanmasıdır. Sözleşmeli, ücretli gibi istihdam yöntemleri eğitime yarardan çok zarar vermektedir. Sendika olarak talebimiz 2021 yılında 100 bin atama yapılması ve bu atamaların tamamının kadrolu olmasıdır. En azından ücretli öğretmen görevlendirmesi kadar yani 81 bin atama ve bunun üzerine yapılacak 19 bin atama eğitim-öğretimimize nefes aldıracaktır. 100 bin atama talebimizden vazgeçmeyeceğiz.”

    “İl içi tayinlerde 50 kilometre sınırı getirilmelidir”

    “Mazeret tayinleri yapılmasına karşın tayin talebi karşılanmayan öğretmenlerimiz de bulunmaktadır. Ailelerin parçalanmasına sık sık vurgu yapan sendikamız MEB’in bu duruma kalıcı çözüm üretmesini talep etmektedir” diyen Geylan şöyle devam etti:

    “Sadece iller arası değil il içi tayinlerde de öğretmenlerimiz mağdur olmaktadır. Bazı illerde ilçeler arasındaki mesafe iki il arasındaki mesafeden fazla olabilmektedir. Bu durumda eşler aynı il sınırlarında olsa bile bir araya gelememektedir. Bu noktada il içi tayinlerde yaşanan soruna kalıcı çözüm olması için de 50 kilometre sınırı getirilmelidir. Özür grubu tayinlerinin ikinci aşaması yarın sona ererken, Türk Eğitim-Sen olarak MEB’e bir kez daha çağrıda bulunuyoruz. MEB, gerek iller arası, gerekse il içi tayin talebi karşılanmayan öğretmenlerimize mutlaka il/ilçe emri hakkı tanımalıdır. Unutulmamalıdır ki aklı fikri çocuklarında, ailesinde olan bir öğretmenin verimli olmasını beklemek mümkün değildir. Bu nedenle öğretmenlerimizi aileleriyle birleştirerek hem anayasanın gereğini yerine getirirsiniz hem de eğitimde motivasyon sağlarsınız.”

    Geylan, MEB’in mahkeme kararını uygulayarak bin 709 şube müdürü atamasının iptal etmesini istediklerini de belirterek, “Yapılması gereken 2014’te yapılan tüm atamaların iptal edilerek, yazılı ve mülakat puanlarının aritmetik ortalamasına göre bin 709 şube müdürü atamasının yeniden gerçekleştirilmesidir” dedi.

  • Türk Eğitim-Sen Genel Başkanı Geylan: “Bakanlık ivedi şekilde gereğini yapmalı”

    Türk Eğitim-Sen Genel Başkanı Geylan: “Bakanlık ivedi şekilde gereğini yapmalı”

    Türk Eğitim-Sen Genel Başkanı Talip Geylan, “Bakanlık ivedi şekilde gereğini yapmalı, yeni bir düzenlemeye gerek olmadan ve herhangi bir şarta bağlanmaksızın haftalık ders çizelgesi üzerinden ek ders ücreti ödemelerinin yapılmasını sağlayarak tartışmaları sonlandırılmalıdır” dedi.

    Türk Eğitim-Sen Genel Başkanı Talip Geylan, online eğitime devam edilmesinin ardından öğretmenlere ödenecek ek ders ücretleri konusunda yer alan çeşitli manipülasyonlar hakkında konuştu. Geylan, “Meslek liselerinde sıkıntılar yaşanıyor, canlı derse öğrenci gelmiyor ek ders ücreti kesiliyor; ek ders ücreti ödemelerinde illere göre ve hatta okullara göre farklı’ yorumlamalarını görüyoruz” ifadelerini kullandı.

    “Bakanlık ivedi şekilde gereğini yapmalı”

    Öğretmenlerin yıl içi planlamalarını eğitim-öğretim yılı başında yaptıklarını belirten Geylan, “Öğretmenlerimiz, öğretim yılı başında kendilerine tebliğ edilen haftalık ders çizelgesindeki ek ders ücreti ve maaşları üzerinden ödemelerini planlar. Belki kredi çekmiştir, belki taksit ödemeleri vardır. Ancak salgın nedeniyle tekrar uzaktan eğitime geçilmesiyle yurt genelinde uygulama birliğinden uzak yeni bir karmaşayla karşı karşıyayız. ‘Meslek liselerinde sıkıntılar yaşanıyor, canlı derse öğrenci gelmiyor ek ders ücreti kesiliyor; ek ders ücreti ödemelerinde illere göre ve hatta okullara göre farklı’ yorumlamalarını görüyoruz. Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk, yeniden uzaktan eğitime geçileceğini duyurduğu açıklamada ‘öğretmenlerimizin ek ders ücretleri ödenecek’ diye özellikle vurgulamıştı. Nitekim biz de o akşam yaptığımız açıklamada ‘zaten ekonomik sıkıntılar içerisinde olan öğretmenlerimizin ek ders ücretlendirmeleri hususunda karmaşa oluşturacak yeni düzenlemelere gidilmemelidir. Öğretmenlerimizin mevcut haftalık ders çizelgeleri üzerinden yürütülen uygulama devam ettirilmelidir’ demiştik. Bakanlık ivedi şekilde gereğini yapmalı, yeni bir düzenlemeye gerek olmadan ve herhangi bir şarta bağlanmaksızın haftalık ders çizelgesi üzerinden ek ders ücreti ödemelerinin yapılmasını sağlayarak tartışmaları sonlandırmalıdır” dedi.

  • Türk Eğitim-Sen Genel Başkanı Geylan’dan “Mahalle Denetim Ekipleri” ile ilgili açıklama

    Türk Eğitim-Sen Genel Başkanı Geylan’dan “Mahalle Denetim Ekipleri” ile ilgili açıklama

    Türk Eğitim-Sen Genel Başkanı Talip Geylan, İçişleri Bakanlığı tarafından yayımlanan genelge çerçevesinde ‘Mahalle Denetim Ekipleri’nin oluşturulmasında bazı hususlara dikkat edilmesi gerektiğini bildirdi.

    Türk Eğitim-Sen Genel Başkanı Talip Geylan, İçişleri Bakanlığı tarafından 14 Ağustos tarihinde yayımlanan genelge doğrultusunda kaymakamlıklar koordinasyonuyla “Mahalle Denetim Ekipleri” kurulmasına ilişkin açıklamalarda bulundu. Mahalle Denetim Ekiplerinde kamu kurum ve kuruluşları, yerel yönetimler ve kolluk birimleri personelinin yanı sıra okul müdürleri ve öğretmenlerin, din görevlilerinin, muhtarlar ve azalarının, apartman ve site yöneticileri ile temsilcilerinin görevlendirilebileceğini bildiren Geylan, Mahalle Denetim Ekibinin oluşturulmasında bazı hususlara dikkat edilmesi gerektiğini söyleyerek, “Daha önceleri defalarca şahit olduğumuz şekilde kimi mülki amirlerin ’kolaycılığa’ meylederek ve öğretmenleri ‘hazır kıta’ gören arazlı bir anlayışla değil, hizmetin gereği doğrultusunda ve adaletle koordinasyon görevlerini ifa etmeleri sağlanmalıdır” ifadelerini kullandı.

    Korona virüs salgınına karşı devletin tüm kurumlarıyla teyakkuz halinde faaliyetlerini yürüttüğünü, başta sağlık çalışanları olmak üzere kamu görevlilerinin üstün fedakarlıkla hizmet ettiğini vurgulayan Geylan, “Şu gerçektir ki; salgınla mücadele, tam bir seferberlik anlayışıyla yürütülürse başarılı olunacaktır. 83 milyon vatandaşımızın her biri bu süreçte yüksek bir ciddiyetle sorumluluk almalıdır. Bu kapsamda salgınla mücadelenin takibi ve denetimi amacıyla İçişleri Bakanlığının 14 Ağustos 2020 tarihli ve 13180 sayılı genelgesi doğrultusunda kaymakamlıklar koordinasyonuyla ‘Mahalle Denetim Ekipleri’ kurulması kararlaştırılmıştır. Kamu kurum ve kuruluşları, yerel yönetimler ve kolluk birimlerimizin personelinin yanı sıra okul müdürleri ve öğretmenlerin, din görevlilerinin, muhtarlar ve azalarının, apartman ve site yöneticilerinden temsilcilerin bu denetim ekiplerinde görevlendirilebileceği ifade edilmiştir. İnşallah milletçe bu musibetin de üstesinden geleceğiz. Ancak Mahalle Denetim Ekiplerinin oluşturulmasında bazı hususlara dikkat edilmesi elzemdir” dedi.

    Mahalle Denetim Ekiplerinin oluşturulmasında dikkat edilmesi gereken hususlara dikkat çeken Geylan, şunları kaydetti:

    “Cumhurbaşkanlığı kararı doğrultusunda kronik rahatsızlığı bulunanlar, hamileler, yeni doğum yapmış anneler ve 60 yaş üzeri olanlar görevlendirilmemelidir. Görevlilerin kişisel koruyucu tedbirleri en üst düzeyde alınmalıdır. Görevlerinin gereği olarak denetim yetkisi bulunan belediye personeli ve mahalle bekçileri öncelikli olarak ‘Mahalle Denetim Ekiplerinde’ görevlendirilmeli ve sayıları artırılmalıdır. Daha önceleri defalarca şahit olduğumuz şekilde kimi mülki amirlerin ‘kolaycılığa’ meylederek ve öğretmenleri ‘hazır kıta’ gören arazlı bir anlayışla değil, hizmetin gereği doğrultusunda ve adaletle koordinasyon görevlerini ifa etmeleri sağlanmalıdır. Geride bıraktığımız 6 aylık salgın sürecinde gördük ki başta Vefa Destek Grupları olmak üzer, kamu çalışanları salgınla mücadelede üzerlerine düşeni istek ve fedakarlıkla yerine getirmişlerdir. Dolayısıyla memurlarımız bundan sonraki süreçte de ‘gönüllük’ esasına dayalı olarak milletimizin hizmetinde olacaktır. Bu itibarla kamu yöneticileri, çalışanların motivasyonunu bozacak tutum ve söylemlerden uzak durmalıdırlar.”

  • Türk Eğitim-Sen Genel Başkanı Geylan’dan okulların açılmasıyla ilgili açıklama

    Türk Eğitim-Sen Genel Başkanı Geylan’dan okulların açılmasıyla ilgili açıklama

    Türk Eğitim-Sen Genel Başkanı Talip Geylan, “(Okulların açılması) Hiç şüphesiz bu süreci, Bilim Kurulunun tavsiye ve telkinleri tayin edecektir” dedi.

    Türk Eğitim-Sen Genel Başkanı Talip Geylan, salgın döneminde okulların açılması ve alınacak tedbirlere ilişkin yazılı açıklama yayınladı. Pandemi sürecinde eğitime ek bütçe tahsis edilmesi gerektiğini bildiren Türk Eğitim-Sen Genel Başkanı Talip Geylan, “Covid-19 dolayısıyla 16 Mart tarihinde zorunlu olarak okullarımızı kapattık. Uzaktan eğitimi faaliyete geçirdik. Yeni eğitim öğretim yılına doğru giderken okulların açılması hususu yeniden tartışma konusu oldu. Fakat hala vaka sayılarını binin altına indiremedik. Bu durumda okullarımızın açılması konusu önemli bir tartışma konusu olarak gündeme gelmekte. Hiç şüphesiz bu süreci, Bilim Kurulunun tavsiye ve telkinleri tayin edecektir. Tabi biz pandemi sürecinin eğitim kısmındayız. Esas olan çocuklarımızın sağlığıdır. Her şeyin telafisi olur ama sağlığın telafisi olmaz. Bu süreç gösterdi ki; tedbirlerin alınması için de eğitime ek yatırım tahsis edilmesi gerekiyor. Hijyen tedbirleri, öğretmen atamaları, ek derslikler, teknoloji alt yapısı vb. hususlarda ek bütçe şart” ifadelerini kullandı.

    Öğretmen atamalarının pandemi sürecinde daha fazla önem arz ettiğini dile getiren Geylan, şunları kaydetti:

    “Pandemi sürecinde okullarımızda ikili eğitime geçileceği ifade ediliyor ama zaten ikili eğitimi veren birçok okul bulunmaktadır. Dolayısıyla, bu ikili eğitim veren okullarımızın dörtlü eğitime geçmesi anlamına gelmektedir. Bu da daha fazla öğretmene ihtiyaç olduğunu göstermektedir. Zaten hali hazırda öğretmene ihtiyaç varken, bu ihtiyaç ikiye katlanmıştır. Bilindiği gibi Türk Eğitim-Sen olarak her yıl ücretli öğretmen araştırması yapıyoruz. Geçtiğimiz yıl 81 il valiliğinden ücretli öğretmen sayılarına ilişkin bilgi istedik. Bu kez 81 ilin tamamından sayılar elimize ulaştı. Sendikamızın araştırmasına göre, 81 ilden gelen veriler doğrultusunda ülkemizdeki ücretli öğretmen sayısı 80 bin 583’tür. Öte yandan, norm kadro açığı ise 144 bindir. Yeni eğitim-öğretim yılının sağlıklı yürütülebilmesi için öğretmen açığının giderilmesi çok önemlidir. Derslik ve öğretmen sayısı yetersiz olursa, eğitim sürecinin sağlıklı bir şekilde yürütülmesi mümkün olmayacaktır. Bakınız Milli Eğitim Bakanlığı (MEB), 2019 yılında 41 bin 379 öğretmen ataması yaptı. 2020 yılında ise 18 Mart tarihinde 20 bin öğretmen ataması gerçekleştirildi. Bu öğretmenlerimiz pandemi nedeniyle 22 Haziran tarihinde göreve başlatıldı. Yeni eğitim-öğretim döneminde de 20 bin öğretmenimiz daha göreve başlayacak. Böylece, 2020-2021 Eğitim-Öğretim Yılında 40 bin atanmış öğretmenimiz daha okullardaki yerini alacak. Ancak norm kadro açığı ve ücretli öğretmen sayısı göz önüne alındığında her yıl yapılan 40 bin atama ile sorunun çözülmediği ortadadır.”

    “Sadece eğitime bütçe istemiyoruz, toplum sağlığına da bütçe istiyoruz”

    Hükümetin eğitime bütçe ayırmasının dolaylı olarak toplumun sağlına bütçe ayırması demek olduğunu belirten Geylan, “Hatırlanacağı gibi geçen yıl LGS’de adrese dayalı tercihlerde çok ciddi yığılmalar oldu. Anadolu liselerine çok fazla yığılma olurken; meslek liselerinde bu sayı Anadolu liselerinin çok altında kaldı. Bu sene, 4+4+4 sisteminin semeresi olarak 500 binin üzerinde ilave öğrencimiz 9. sınıfa başlayacaktır. Bunun için derslik üretilmesi gerekir. Peki bunun için ne lazım? Bütçe lazım. Bilindiği gibi, geçen yıl Milli Eğitim Bakanlığı bütçesinden yüzde 20 kesintiye gitti. Geride bırakılan eğitim-öğretim yılında Milli Eğitim Bakanlığı bırakın yeni yatırımlar yapmayı ancak yüzde 70’i tamamlanmış projelere kaynak aktarabilmek durumunda kaldı. Hükümet bu konulara yoğunlaşmalıdır. Aslında bu konu sadece eğitime yatırım değildir. Toplumumuzda neredeyse 18 milyon öğrenci ve 1 milyonu aşkın çalışanın olduğu eğitim camiası ile ilişkili olmayan aile yoktur. Bu nedenle, eğitime ayrılacak bütçe aynı zamanda dolaylı olarak toplum sağlığına yatırımdır. Biz okullarda çocuklarımızın sağlığını riske etmeyecek tedbirler alacağız ki; aynı zamanda toplum sağlığına katkı sunmuş olalım. Yani sadece eğitime bütçe istemiyoruz, toplum sağlığına da bütçe istiyoruz” ifadelerini aktardı.

    Milli Eğitim Bakanlığı’na pansuman tedbirler sunan Geylan, atıl kapasitenin verimli kullanılmasının önemine dikkat çekerek, “Bu yıl LGS’ye giren öğrenci sayısı da arttı. Pandemi, sınava tersine motive edici bir süreç oldu. Bilindiği gibi bu yıl ortaokuldan mezun olan ve sınava giren öğrenci oranında kayda değer bir artış var. LGS sınavında asıl problem yerleştirmelerde yaşanacaktır. 4+4+4 sisteminden dolayı 800 bin ilave öğrenci lise kapısına geldi. Milli Eğitim Bakanlığı tedbirlerin alınıp kontenjanların belirlendiğini ifade etse de ben o artışın sınava giren öğrenci sayısına orantılı bir artış olduğunu düşünmüyorum. Biz geçen sene Milli Eğitim Bakanlığı’na şöyle bir öneri getirdik; Yeterli tercih olmadığından dolayı meslek liselerimizde önemli sayıdaki okulumuzda kapasitenin altında hizmet veriyor. Bakanlığın hızlı bir şekilde derslik üretme şansı yok. O halde hangi türde ihtiyaç var ise o kadar derslik üretilmektir. Ancak bunun bir anda çözülme şansı yok. O zaman ne yapılmalı? Atıl olan kapasite verimli kullanılmalı. Bir eğitim bölgesinde kapasitesinin yani yüzde 50’nin altında eğitim hizmeti veren okul türleri birleştirilsin; açığa çıkan derslik potansiyeli o eğitim bölgesinde hangi okul türünde derslik ihtiyacı var ise ona dönüştürülsün ya da fiziki imkanları müsait olan, kapasitesinin altında öğrencisi bulunan ve boş dersliği olan okullarımıza, o eğitim bölgesinde ihtiyaç olan okul türüne ait derslikler açalım. Bunun dışında daha hızlı ve pratik çözümü yoktur. Milli Eğitim Bakanlığı’na bir kez daha sesleniyorum; pansuman çözüm budur. Böylelikle devletimizin kaynaklarını verimli bir şekilde kullanmış olacağız” değerlendirmesinde bulundu.

    “Okul öncesi zorunlu eğitim kapsamına alınmalıdır”

    Okul öncesinin zorunlu eğitim kapsamına alınmasını da isteyen Geylan, “Okul öncesi eğitimde asıl problem 4+4+4 sistemi ile birlikte gelmektedir. Hatırlanacağı gibi 4+4+4 sistemi Ömer Dinçer zamanında geldi. Onun öncesinde hükümetin programında okul öncesinin zorunlu eğitim kapsamına alınması söz konusuydu. Hatta o dönemde bu konuda belli bir başarı elde edilmiş idi. 4+4+4 sistemi gündeme geldiğinde okul öncesi bu sistemden çıkartıldı. Biz, sendika olarak o tarihte şunu önermiştik; Öğretmenlerimizin 5 yıllık ilkokul tecrübesi var. Öte yandan öğretmenlerimiz buna göre yetişmiş, müfredat ve kurumlarımız buna göre şekillenmiş, bu nedenle eğitimin 1+5+3+4 olması önerisini getirdik. Yani ilkokul 5 yıl olarak kalsın, okul öncesini zorunlu eğitim kapsamına alalım, ortaokul 3 yıl, lise ise 4 yıl olsun dedik. Maalesef, hükümet kendi hedefleri ile çelişecek şekilde o dönem 4+4+4 sitemini sunarak, okul öncesini zorunlu eğitim kapsamından çıkardı. Gelinen noktada 4 yıl olan ilkokul eğitimi bugünlerde tartışılıyor. Hükümetin de yanlışı gördüğünü, ancak politikamızı çiğnemeyelim anlayışı ile direndiğini düşünüyorum. Milli Eğitim Bakanlığı dahil olmak üzere eğitim fakültesi hocalarımız, eğitime kafa yoran ne kadar paydaş varsa, emin olun ki 5 yıllık ilkokul eğitiminin pedagojik açıdan doğru olduğunu ifade ediyorlar. Okul öncesi zorunlu eğitim kapsamına alınmalıdır. Çünkü, bir kısım ailelerimiz okul öncesine çocuklarını gönderiyor, bir kısım velimiz ise göndermiyor. Okul öncesi eğitim alan çocuk ile okul öncesi eğitim almayan çocuğun ilkokul birinci sınıfta hazır bulunurluk düzeyi aynı değil. Bu aslında çocuklarımıza da haksızlıktır. Dolayısıyla okul öncesi zorunlu eğitim kapsamına alınmalıdır” açıklamasında bulundu.

    Tebliğler dergisinde yayınlananlara göre 2019 yılına ait verilen ödüllerin sendikal dağılımlarını araştırdıklarını bildiren Geylan, “2019 yılına ait Tebliğler Dergisi yayınlandığında ödüllerin daha çok yöneticilere gittiği görülüyor. Ama bunun yanı sıra önemli olan bir diğer husus da o ödülleri alanların sendikal dağılımıdır. Biz, asıl ödül alan yöneticilerin sendikal dağılımlarını araştırıyoruz. O ödüller dağıtılırken hangi performanslar ele alınmış, yoksa mensubiyetlere mi dikkat edilmiş? Asıl onun araştırmasını yapıyoruz” ifadelerini aktardı.

    “Eğitimde diğer alanlardan kat ve kat özenli olunması gerekiyor”

    Liyakat ve ehliyete önem verilmediğinde eğitimdeki tahribatın uzun süreceğini vurgulayan Geylan, şu ifadeleri kullandı:

    “Hatırlanacağı gibi 2014 yılında MEB Teşkilat Kanunu değiştirildi ve illerde değerlendirme komisyonu oluşturuldu. Yazılı sınavı kazanan binlerce okul müdürü bu komisyonların gayri ahlaki değerlendirmeleri ile görevden el çektirildi. Yerlerine ise yine mülakat marifeti ile ehliyetten ve liyakatten yoksun bir kısım yandaş getirildi. 2014 yılından sonra mülakat marifeti ile kul hakkı yiyerek iş başına gelen bir takım okul yöneticilerinin sınava girmeden ek bir değerlendirme formu ile bir dört yıl daha görev süresinin uzatılması sağlandı. Okullarımızın sadece yandaş olma sıfatıyla eğitim kurumlarının yöneticilik pozisyonlarını işgal edenlerden kurtarılmasının tek yolu, liyakat ve ehliyetle iş başına gelenlere emanet edilmesidir. Bakınız bir okulda, okul müdürü yetkin ve donanımlı ise öğretmenler de onun sözüne itibar eder, verimli çalışır. Dolayısıyla, eğitimde başarı elde edilir. Ama bir okulda okul müdürü yetkin, donanımlı değil ise, birtakım mensubiyetler üzerinden idareci ise öğretmenleri ve personeli motive edemez. Sayın bakan konuşmalarında; ’Ehil olduğu için Kabe’nin anahtarını gayrimüslime veren medeniyetin mirasçıları olarak kenar mahalledeki okulumuza okul müdürü atayamıyoruz’ dedi. Bu ibretlik bir durum tespitidir. Şimdi bu tespitin gereğini yapmak gerekir. Milli Eğitim Bakanı Sayın Ziya Selçuk, Yönetici Atama Yönetmeliği’nde yapmış olduğu birkaç değişiklik ile yazılı sınav ile idareci atamanın önünü açmıştır. Ancak sayın Bakanın MEB’in tüm kademelerinde liyakati esas alan adaletli bir sistemi tavizsiz şekilde hayata geçirmesi lazımdır. İki hafta önce yayınlanan Görevde Yükselme Yönetmeliği’nde değişiklik yapıldı. İlçe Milli Eğitim Müdürü olma şartları değiştirildi. Buna göre, yazılı sınav kazanmış olmak şartı ile iki yıl şube müdürü ya da en az dört yıl okul müdürü olma şartı getirildi. Ancak bir sendika bunu yargıya taşıdı. Bunlar, sınav başarısı ile şube müdürü ya da okul müdürü olanların ilçe müdürü olmasını istemiyor. Neden peki? Çünkü, 2014 ve sonrası süreçte atanmış olan birçok okul müdürü o sözde sendikanın talep ve tazyikleri ile atandı. Diyor ki; ’Benden olanların ilçe milli eğitim müdürü olmasının önünü kesemezsiniz’ Bu tablo rehabilite edilmediği sürece eğitimde tahribatın tedavisi çok uzun zaman alır. Eğitimdeki tahribat nesillere yansıyor. Eğitimde diğer alanlardan kat ve kat özenli olunması gerekiyor.”

  • Türk Eğitim-Sen Genel Başkanı Geylan: “Eğitim Öğretime Hazırlık Ödeneği bütün eğitim çalışanlarına verilsin”

    Türk Eğitim-Sen Genel Başkanı Geylan: “Eğitim Öğretime Hazırlık Ödeneği bütün eğitim çalışanlarına verilsin”

    Türk Eğitim-Sen Genel Başkanı Talip Geylan, her yıl eğitim-öğretim yılı başında ödenen “Eğitim-Öğretime Hazırlık Ödeneği”nin hizmet sınıfı ayrımı yapılmadan tüm eğitim çalışanlarına verilmesini talep etti. Geylan, “966 bin 114 öğretmenimize ödenek verebilen MEB bütçesi için 81 bin 771 personele de hazırlık ödeneği verilmesi ciddi ek bir külfet getirmeyecektir” dedi.

    Türk Eğitim-Sen Genel Başkanı Talip Geylan, her yıl eğitim-öğretim yılı başında ödenen “Eğitim-Öğretime Hazırlık Ödeneği”nin hizmet sınıfı ayrımı yapılmadan tüm eğitim çalışanlarına verilmesini talep etti. Konuya ilişkin açıklama yapan Geylan, “Milli Eğitim Bakanı Sayın Ziya Selçuk’tan beklentimiz MEB’de bir ilke imza atarak eğitim öğretime hazırlık ödeneğini bütün eğitim çalışanlarına ödenmesini sağlamasıdır. 966 bin 114 öğretmenimize ödenek verebilen MEB bütçesi için 81 bin 771 personele de hazırlık ödeneği verilmesi ciddi ek bir külfet getirmeyecektir. MEB Strateji Geliştirme Başkanlığınca hazırlanan 2019 Yılı İdari Faaliyet Raporu’na göre MEB’in toplam personel sayısı 1 milyon 27 bin 885’tir. Buna 22 Haziran 2020’de göreve başlayan 20 bin öğretmen de dahil değil. Kurum personelinin 946 bin 114’ü eğitim öğretim hizmetleri sınıfında yer alıyor. 81 bin 771 personel ise avukatlık, sağlık, yardımcı hizmetler, teknik ve genel idare hizmetleri sınıflarında istihdam ediliyor” ifadelerini kullandı.

    Eğitim-Öğretime Hazırlık Ödeneği’ne ilişkin talebi her toplu sözleşme sürecinde gündeme getirdiklerini ifade eden Geylan, “Eğitim-Öğretime Hazırlık Ödeneği’nin brüt bir maaş tutarında ve hizmet sınıfı ayrımı yapılmadan MEB ve Yükseköğretim personelinin tamamına ödenmesini içeren talebimizi her toplu sözleşme sürecinde olduğu gibi son yapılan 2019 yılı toplu sözleşmesinde de gündeme getirdik. Ayrıca Türk Eğitim-Sen’in yetkili olduğu dönemde Milli Eğitim Bakanlığı ve sendikamız arasında gerçekleştirilen Kurum İdari Kurulu Çalışma Raporu’nda her yıl eğitim öğretim yılı başında ödenen Eğitim-Öğretime Hazırlık Ödeneği’nin uygun ölçeklerle tüm eğitim çalışanlarına ödenmesi hususunda görüş birliğine varılmıştı. Ancak aradan geçen yıllara rağmen bu kararın yasalaşması için herhangi bir çalışma yapılmadı. Sayın Bakan Selçuk’tan beklentimiz, ödenek konusunda alacağı yeni karar ile eğitim çalışanlarını bir bütün olarak gördüğünü göstermesidir” açıklamasını yaptı.