Etiket: ebeveynler

  • Ebeveynler EBAveyn oldu

    Ebeveynler EBAveyn oldu

    Manisa İl Milli Eğitim Müdürlüğü AR-GE Birimi’nin Rehberlik Araştırma Merkezi ve Kodla Manisa ekibinin desteğiyle başlattığı “EBAveyn” projesi beğeni topladı. Proje ile ekonomik ve psikolojik sıkıntılar yaşayan, çocuklarının eğitimi için kaygılanan velilere hazırlanan videolarla destek veriliyor.

    Korona virüs salgını nedeniyle yeniden uzaktan eğitime geçilmesiyle birlikte alanında uzman öğretmenlerle birlikte yapılan hazırlığın ardından başlatılan EBAveyn projesi velilere yönelik bir dizi destek paketi içeriyor. Projenin koordinatörlüğünü Sinem Erdem ve Volkan Aksoy yapıyor. Sinem Erdem, “Bizler Manisa İl Milli Eğitim Müdürlüğü AR-GE Birimi olarak yaşanan bu süreçte en çok sıkıntı yaşayan kesimin velilerimiz olduğunu düşündük. Velilerimizin ruhsal ve bedensel sağlığı yerinde olmadığı sürece güçlü bir aile yapısı ve iyi bir aile içi iletişim sağlanamaz. İyi bir eğitim, iyi bir gelecek ve güçlü bir toplum için verilir. Güçlü bir toplumda en küçük yapı taşı olan ailenin gücü kadar güçlü olabilir. Ekonomik ve psikolojik olarak sıkıntılar yaşayan, çocuklarının eğitimi için kaygılanan velilerimize çektiğimiz videolarımızla destek vererek süreci kolaylaştırmayı hedefledik” dedi.

    Manisa İl Milli Eğitim Müdürü Mustafa Dikici, her neslin kaderini bir önceki nesil belirler anlayışını benimsediklerine vurgu yaparak, proje çalışmalarına hibrit eğitim döneminde başladıklarını belirtti. Bu dönemde Covid-19 vakalarında yaşanan artışın ardından uzaktan eğitime tekrar geçilebileceğini öngörerek AR-GE Birimi’yle beraber ‘EBAveyn proje’sinin hazırlık çalışmalarına başladıklarını dile getiren Dikici, projenin tanıtımı için hazırlanan reklam filminde maske, mesafe ve hijyen kurallarına dikkat edilmemesinden kaynaklı yaşanan Covid-19 vakalarındaki artışla birlikte okullarından uzak kalmak zorunda olan milyonlarca öğrencinin yaşadığı üzüntüye vurgu yapılmak istendiğini söyledi. Dikici, “En kısa zamanda çocuklarımızın seslerinin tüm okullarımızda yankılanması en büyük isteğimizdir” dedi.

    Bu süreçte eğitimde üçüncü sacayağı olarak nitelendirilen veli ayağının oldukça sıkıntı yaşadığına değinen Dikici, velilere psikolojik destek, teknolojik destek, evde yapılabilecek eğitici oyun aktiviteleri, özel gereksinimli çocukların velilerine yönelik kaliteli zaman kullanımı gibi daha birçok konuda videolar hazırlandığını belirtti. Hazırlanan videoların sosyal medya adreslerinden paylaşılacağını söyleyen Dikici, velilerin proje hakkında güncel bilgilere ulaşabilmeleri için sosyal medya hesaplarının takip etmeleri gerektiğini vurguladı.

    Proje kapsamında ilk video yayımlandı. Rehber Öğretmeni ve Psikolojik Danışman Esin Türkoğlu tarafından ‘Pandemi döneminde kaygılarımızla nasıl başa çıkabiliriz’ konusunun ele alındığı video beğeni topladı. Videolar şu sosyal medya hesaplarından yayınlanıyor:

    “Instagram: ebaveyn45, Facebook: Ebaveyn45, Twitter: EbAveyn, Youtube: Ebaveyn Manisa.”

  • Ebeveynler dikkat: Siber zorbalık en çok çocukları etkiliyor

    Mobil cihazlar, anlık mesajlaşma servisleri veya sosyal paylaşım ağları üzerinden, birini rahatsız etmek veya taciz amacıyla yapılan siber zorbalık, her geçen gün daha fazla insanın hayatını etkiliyor.

    Kişinin onuru ve haysiyetini yerle bir etmek için asılsız dedikodular oluşturmak, bir kişiyi korkutmak ve incitmek amacıyla yapılan siber zorbalık, özellikle çocuklar üzerinde kötü etkiler bırakırken, toplumun hemen her kesimine de yansıyor. Sıklıkla internet ve dijital teknolojilere erken yaşta erişme şansına sahip olan çocuklar tarafından gerçekleştirilen siber zorbalık, hedef alınan kişi veya kişilerin üzerinde psikolojik şiddet uygulayarak intihar eğilimi veya depresyon gibi faktörleri doğurabiliyor. ‘Gerçek dünyada yapılan zorbalık eylemlerinin dijital platformlara taşınması’ olarak da geçen siber zorbalık için özellikle ebeveynlerin dikkat etmesi gerekiyor.

    Akran zorbalığı internete taşındı

    Siber zorbalığın daha çok çocuk ve ergen yaşlarda ortaya çıktığını ifade eden Acıbadem Eskişehir Hastanesi Uzman Psikoloğu Aslı Özsoy, bu zorbalık çeşidinin önceden ‘akran zorbalığı’ olarak geçtiğini ancak teknoloji geliştikçe internete taşındığını vurguladı. 11-18 yaş arasındaki çocukların yüzde 20’sinin siber zorbalığa maruz kalabildiğini aktaran Aslı Özsoy, “Burada insanlar göz kontağı kurmadan, herhangi bir iletişim içerisinde olmadan, kimliğini ifşa etmeden yani gerçek hayatta yapamayacağı şeyleri, birçok olumsuz davranışları, düşmanca hareketleriyle çok kolayca insanları rahatsız edebilir ve bunun için de insanlara çok kolay ulaşım sağlayabilir. Nedensiz yere sosyal ağlarda kişileri eleştirme, yerme, aşağılayıcı konuşma, başkalarının bilgilerini birilerine sızdırma, herhangi bir cinsel içerikli fotoğraflarını paylaşım yapma, onu kötüleyecek ya da utandıracak şekilde paylaşım yapma, onun hakkında başka web sayfaları açarak onun hayatını olumsuz yönde etkileyecek bir plan kurma gibi olumsuz davranışlar artık günümüzde çok fazla artmaktadır” diye konuştu.

    “Ebeveynlerin çocuklarını sınırlandırması gerek”

    Siber zorbalığa maruz kalan çocukların depresyona yöneldiğini, kaygılarının arttığını ve buna yönelik olarak da intihar eğiliminin arttığını aktaran Özsoy, günde 4-5 saatten fazla internetle uğraşanların siber zorba olma yolunda olabileceklerini dile getirdi. Aslı Özsoy, “Burada en önemli şey ebeveynlerin çocuklarını bu konuda bilgilendirmesi gerek ama tabi öncesinde ebeveynlerin internet hakkında bilgilerinin yeterli olması gerek. Çocuklarının yeterli şekilde nerede, hangi sitelerde kimlerle konuştuğunu, kimlerle ulaştığını öğrenmeleri lazım. Hangi sitelerde ne oyunları oynanıyor mesela, bunları öğrenmeleri lazım. Sınırlandırmaları gerek çocuklarını. Bu konuyu, siber zorbalığı da anlatırken çocuklarına en azından tanımadığı insanlarla görüşmemeleri gerektiğini, başkalarına özel kimlik bilgilerini, adreslerini, cep telefonu numaralarını vermemeleri, anlatmamaları, tarif etmemeleri gerektiğini ve cinsel içerikli fotoğraflarının paylaşılmaması gerektiğini ve bunları da ‘Bir billboardda tanımadığın birine attığın fotoğrafı görmek ister misin’ gibi sorarak, çocuklarına empati yaptırarak bu durumu anlatıp onların bilinçlenmesini sağlamalılar. Aynı şekilde hem ebeveynler hem de okuldaki öğretmenleri bu konuda akran zorbalığı ile alakalı yeterli bilgiye sahip olduklarında çocuklarının da bu durumlarında onlara destek sağlayacaklarından şüphemiz yok” ifadelerini kullandı.

    “Gerçek hayatta yapamadıklarını sanal dünyada yapıyorlar”

    Siber zorbalığın genel olarak kişilik yapısıyla alakalı olduğunu aktaran Özsoy, “Belki asosyal bir kişilik yapısına sahiptir. Sosyal hayata tutunamamıştır, yani gerçek anlamda tutunamamıştır. Kişiler arası problemleri vardır iletişiminde. Böyle olan insanlar, daha çok dışlanan insanlar, sosyal izolasyona uğrayan insanlar ‘klavye delikanlılığı’ dediğimiz şeyi yaparak gerçek hayatta yapamadıklarını sanal dünyada yapıyorlar. Sanal dünyada işte arkadaş ediniyorlar örneğin, onlara istedikleri gibi diğer dışarıda yapamadıkları saldırıyı sanal dünyada yapabiliyorlar. Çünkü yüzlerini bile göstermeden istedikleri şekilde insanları karalayabiliyorlar, dedikodu yapabiliyorlar, arkalarından konuşabiliyorlar. Belki bir hırs, belki bir karakter özelliği diyebiliriz” dedi.

  • Ebeveynler dikkat: Siber zorbalık en çok çocukları etkiliyor

    Mobil cihazlar, anlık mesajlaşma servisleri veya sosyal paylaşım ağları üzerinden, birini rahatsız etmek veya taciz amacıyla yapılan siber zorbalık, her geçen gün daha fazla insanın hayatını etkiliyor.

    Kişinin onuru ve haysiyetini yerle bir etmek için asılsız dedikodular oluşturmak, bir kişiyi korkutmak ve incitmek amacıyla yapılan siber zorbalık, özellikle çocuklar üzerinde kötü etkiler bırakırken, toplumun hemen her kesimine de yansıyor. Sıklıkla internet ve dijital teknolojilere erken yaşta erişme şansına sahip olan çocuklar tarafından gerçekleştirilen siber zorbalık, hedef alınan kişi veya kişilerin üzerinde psikolojik şiddet uygulayarak intihar eğilimi veya depresyon gibi faktörleri doğurabiliyor. ‘Gerçek dünyada yapılan zorbalık eylemlerinin dijital platformlara taşınması’ olarak da geçen siber zorbalık için özellikle ebeveynlerin dikkat etmesi gerekiyor.

    Akran zorbalığı internete taşındı

    Siber zorbalığın daha çok çocuk ve ergen yaşlarda ortaya çıktığını ifade eden Acıbadem Eskişehir Hastanesi Uzman Psikoloğu Aslı Özsoy, bu zorbalık çeşidinin önceden ‘akran zorbalığı’ olarak geçtiğini ancak teknoloji geliştikçe internete taşındığını vurguladı. 11-18 yaş arasındaki çocukların yüzde 20’sinin siber zorbalığa maruz kalabildiğini aktaran Aslı Özsoy, “Burada insanlar göz kontağı kurmadan, herhangi bir iletişim içerisinde olmadan, kimliğini ifşa etmeden yani gerçek hayatta yapamayacağı şeyleri, birçok olumsuz davranışları, düşmanca hareketleriyle çok kolayca insanları rahatsız edebilir ve bunun için de insanlara çok kolay ulaşım sağlayabilir. Nedensiz yere sosyal ağlarda kişileri eleştirme, yerme, aşağılayıcı konuşma, başkalarının bilgilerini birilerine sızdırma, herhangi bir cinsel içerikli fotoğraflarını paylaşım yapma, onu kötüleyecek ya da utandıracak şekilde paylaşım yapma, onun hakkında başka web sayfaları açarak onun hayatını olumsuz yönde etkileyecek bir plan kurma gibi olumsuz davranışlar artık günümüzde çok fazla artmaktadır” diye konuştu.

    “Ebeveynlerin çocuklarını sınırlandırması gerek”

    Siber zorbalığa maruz kalan çocukların depresyona yöneldiğini, kaygılarının arttığını ve buna yönelik olarak da intihar eğiliminin arttığını aktaran Özsoy, günde 4-5 saatten fazla internetle uğraşanların siber zorba olma yolunda olabileceklerini dile getirdi. Aslı Özsoy, “Burada en önemli şey ebeveynlerin çocuklarını bu konuda bilgilendirmesi gerek ama tabi öncesinde ebeveynlerin internet hakkında bilgilerinin yeterli olması gerek. Çocuklarının yeterli şekilde nerede, hangi sitelerde kimlerle konuştuğunu, kimlerle ulaştığını öğrenmeleri lazım. Hangi sitelerde ne oyunları oynanıyor mesela, bunları öğrenmeleri lazım. Sınırlandırmaları gerek çocuklarını. Bu konuyu, siber zorbalığı da anlatırken çocuklarına en azından tanımadığı insanlarla görüşmemeleri gerektiğini, başkalarına özel kimlik bilgilerini, adreslerini, cep telefonu numaralarını vermemeleri, anlatmamaları, tarif etmemeleri gerektiğini ve cinsel içerikli fotoğraflarının paylaşılmaması gerektiğini ve bunları da ‘Bir billboardda tanımadığın birine attığın fotoğrafı görmek ister misin’ gibi sorarak, çocuklarına empati yaptırarak bu durumu anlatıp onların bilinçlenmesini sağlamalılar. Aynı şekilde hem ebeveynler hem de okuldaki öğretmenleri bu konuda akran zorbalığı ile alakalı yeterli bilgiye sahip olduklarında çocuklarının da bu durumlarında onlara destek sağlayacaklarından şüphemiz yok” ifadelerini kullandı.

    “Gerçek hayatta yapamadıklarını sanal dünyada yapıyorlar”

    Siber zorbalığın genel olarak kişilik yapısıyla alakalı olduğunu aktaran Özsoy, “Belki asosyal bir kişilik yapısına sahiptir. Sosyal hayata tutunamamıştır, yani gerçek anlamda tutunamamıştır. Kişiler arası problemleri vardır iletişiminde. Böyle olan insanlar, daha çok dışlanan insanlar, sosyal izolasyona uğrayan insanlar ‘klavye delikanlılığı’ dediğimiz şeyi yaparak gerçek hayatta yapamadıklarını sanal dünyada yapıyorlar. Sanal dünyada işte arkadaş ediniyorlar örneğin, onlara istedikleri gibi diğer dışarıda yapamadıkları saldırıyı sanal dünyada yapabiliyorlar. Çünkü yüzlerini bile göstermeden istedikleri şekilde insanları karalayabiliyorlar, dedikodu yapabiliyorlar, arkalarından konuşabiliyorlar. Belki bir hırs, belki bir karakter özelliği diyebiliriz” dedi.

  • (Özel) İlgisiz ebeveynler ceza alabilir

    İzmir’de yaşayan Aysel Şimşek, kalp nakli olana kadar yapay kalp takılan 14 yaşındaki kızıyla manevi olarak ilgilenmediği için eski eşi A.H.’ye dava açtı. Şimşek’in avukatı Mehmet Harun Elçi, “Sanık hakkında açılan bu davanın ilgisiz ebeveynler bakımından emsal teşkil edebileceği ve bu kişilerin de ceza alma riskiyle karşı karşıya olduğunu söyleyebiliriz” dedi.

    İzmir’de yaşayan Aysel Şimşek (45), iki çocuk sahibi olduğu 22 yıllık eşi A.H.’den (39) 2017 yılının Aralık ayında boşandı. Şimşek, eski eşinin başka birine aşık olduğu için kendisinden boşandığını belirtirken, baba A.H., boşanma olayından iki ay sonra kalp hastalığı ortaya çıkan ve yapay kalp takılan 14 yaşındaki kızı Beyzanur H. ile bu süre içinde hiç görüşmedi. Beyzanur H., bir yandan sağlık sorunları ile uğraşırken, bir yandan da baba özlemiyle babasının kendisini ziyaret etmesini bekledi. Kızının hastalığı ile tek başına mücadele eden, maddi ve manevi olarak eski eşinden destek görmeyen Şimşek, A.H.’ye dava açtı.

    Dava, maddiyattan ziyade manevi anlamda üzerine düşen yükümlülükleri yerine getirmeyen ebeveynler bakımından emsal teşkil ederken, Şimşek’in avukatı Mehmet Harun Elçi, “Uygulamada genelde karşımıza çıkan, maddi anlamda yükümlülüklerin yerine getirmeyen ebeveynler bakımından icra ceza mahkemelerinde nafakanın ödenmemesinden kaynaklı yapılmış şikayetlerdir. Davamızı diğer davalardan ayıran temel özellik, maddi anlamda yükümlülüğün ihlalinden ziyade manevi anlamda aile hukukundan kaynaklanan yükümlülüğün ihlalidir. Sanık hakkında açılan bu davanın ilgisiz ebeveynler bakımından emsal teşkil edebileceği ve bu kişilerin de ceza alma riski ile karşı karşıya olduğunu söyleyebiliriz” diye konuştu.

    “Emsal teşkil edeceği kanaatindeyiz”

    Avukat Elçi, emsal teşkil edebilecek dava ile ilgili şu bilgileri verdi:

    “Aile hukukundan kaynaklanan yükümlülükler sadece maddi anlamda değildir. Ebeveynlerin aynı zamanda manevi anlamda da yükümlülükleri söz konusudur. Bu kapsamda müşterek çocuklara bakım, eğitim, sağlık gibi konularda destek olmak zorundalar. Ebeveynler, bu konudaki yükümlülüklerini yerine getirmemeleri halinde ceza kanunu anlamında da yerine göre suç işleyebilmekteler. Müvekkilim Aysel Şimşek, eski eşinin kalp nakli bekleyen çocuklarıyla yeterince ilgilenmemesi, hatta hiç ziyaretine gitmemesi üzerine müracaatta bulundu. Biz de savcılığa hazırladığımız dosya ile birlikte ceza kanunu kapsamında aile hukukundan kaynaklanan yükümlülüğü yerine getirmeyen eski eşi hakkında suç duyurusunda bulunduk. Savcılık makamı da iddianame düzenleyerek ilgili şahıs hakkında asliye ceza mahkemesinde dava açtı. Bu hususun, aile hukukundan kaynaklı yükümlülüğü yerine getirmeyen ebeveynler bakımından emsal teşkil edeceği kanaatindeyiz.”

    “Beni bir kere bile görmeye gelmedi”

    Annesi ve babasının 2017 yılının aralık ayında boşandığını, ’Dilate Kardiyomiyopati’ hastalığı teşhisinin ise 2018 yılının Şubat ayında konulduğunu kaydeden Beyzanur H., “Kalp hastalığım ortaya çıkınca hemen yoğun bakıma yatırıldım ve mart ayında ameliyat olarak bana yapay kalp takıldı. Kalbim kan pompalamadığı için yanımda çanta olarak taşıdığım cihaz, kalbimin kan pompalamasını sağlıyor. Yoğun bakımdan servise çıktığımda hep babamı sordum. İlla ki hastalığımı duymuştur, biri söylemiştir diye düşünüyordum. ‘Yoksa beni sevmiyor mu?’ diye sordum kendi kendime. Hastanedeki diğer arkadaşlarımın babaları ziyarete geliyordu ve çok üzülüyordum. Annem önce babamın işleri çıktığı için gelemediğini söylemişti. Sonra tekrar sordum ve ‘kızım biz söyledik ama gelmedi’ dedi. O an benim için çok kötü bir duyguydu. Her baba gördüğümde moralim bozuluyordu. Çoğu kişinin annesi ve babası ayrılabilir. Bu normal bir şey ama kimse çocuğunu satmıyor. Beni bir kere bile görmeye gelmedi. Bu çok üzücü bir durum. Babam, annemle boşandığından bu yana beni hiç görmedi ama hastalandığımda bir umut görmeye gelir sanıyordum. ‘O kadar da vicdansız değildir’ diyordum ama meğer o kadar vicdansızmış” ifadelerini kullandı.

    “Bu cihaz kalp yerine geçecek ama babamın yerine kimse geçemeyecek”

    Hastalığını öğrendiğinde dünyasının başına yıkıldığını, bir yandan da baba hasreti çektiğini ifade eden Beyza H., “Hastaneye ödem şikayetiyle gittim, kalp hastalığım ortaya çıktı. Zor dönemimde yanımda olmayan babamla artık görüşmek istemiyorum. Bu çok kötü bir duygu. Birden dipsiz bir kuyuya düşmüş gibi oldum. Eskiden babama çok düşkündüm. Ben de bu süreçte yıkıldım. Hastanede en çok babamı bekledim. Bu hastalık nedeniyle çok masrafımız oluyor. Annemin bir geliri yok. Babam zaten maddi anlamda hiç destek olmuyor. Manevi olarak da ilgilenmeyince dava açtık. Bu süreçte yanımda olmasını beklerken, o hiç gelmeyen taraf oldu. Kalp nakli olana kadar bu cihaz kalp yerine geçecek ama babamın yerine kimse geçemeyecek.”

    “Ne nafakasını ödüyor, ne de kızıyla ilgileniyor”

    Anne Aysel Şimşek ise, kızı ile tek başına ilgilendiğini belirterek, “Babasının vicdanı rahat mı bilmiyorum. Herkes ayrılabilir ama insan kendi evladını atamaz. Kızının yanına gelebilirdi. Ne nafakasını ödüyor, ne de kızıyla ilgileniyor. Maddi olarak kötü durumdayız. Kızımın masraflarını karşılayamıyorum. Eşten dosttan yardımlarla yaşamaya çalışıyoruz. Eski eşim beni bırakabilir ama kendi evladını neden bıraktı? Baba olarak en azından manevi anlamda görevini yapsaydı. Biz de bu yüzden ona dava açtık” dedi.

  • Vodafone’dan ebeveynler için ‘Akıllı Çocuk Saati’

    Vodafone ve Alcatel’in ortak çalışmasıyla üretilerek müşterilerin kullanımına sunulan ‘Akıllı Çocuk Saati’, ebeveynlere çocuklarını günün her saatinde takip etme ve onlarla iletişim kurma imkânı veriyor.

    Vodafone, Alcatel tarafından üretilen ‘Akıllı Çocuk Saati’ni vatandaşların kullanımına sundu. Şirketten yapılan açıklamada, akıllı çocuk saati, Vodafone’un saat için hazırladığı Dijital Yaşam Tarifesi’ne ek ücretle sunulacak. GPS konum belirleyici, güvenli bölge oluşturma, yalnızca ebeveyn tarafından belirlenen en fazla 10 kişiyle konuşma ve sesli mesajlaşma gibi özellikler içeren saat, ebeveynlerin çocuklarını takip edebilmesi için önemli bir çözüm sunacak.

    “Vodafone olarak, dijitalleşmeyi mümkün olduğu kadar çok insanın hayatına entegre edecek, dijital bağlantılı yaşamı bireyler ve kurumlar için kolay ve erişilebilir kılacak yenilikçi ürün ve servisler sunmaya odaklanıyoruz” diyen Vodafone Türkiye İcra Kurulu Başkan Yardımcısı Engin Aksoy, “Herkesi geleceğin heyecan verici yeni teknolojilerinden yararlanmaya davet ediyoruz. Bu doğrultuda, çocuklarına her an her yerden ulaşmak ve nerede olduğunu bilmek isteyen tüm anne babalar için güvenilir bir çocuk takip çözümü sunuyoruz. ‘Akıllı Çocuk Saati’ ile ebeveynler çocuklarını günün her saatinde takip edebilecek ve diledikleri zaman onlarla iletişim kurabilecek. Abonelerimizin hayatını her alanda kolaylaştırmaya ve akıllı hale getirmeye devam edeceğiz” ifadelerini kullandı.

    Konum belirleyici ve adım sayar çocukların hareketlerini izleme imkânı veriyor

    Ağırlıklı olarak 4-10 yaş aralığındaki çocuklar için geliştirilen Akıllı Çocuk Saati, GPS konum belirleyici, yalnızca ebeveyn tarafından belirlenen en fazla 10 kişiyle konuşma ve sesli mesajlaşma, acil durumlar için en fazla 10 numaranın kaydedilebildiği SOS butonu ve 112’yi arama, güvenli bölge tanımlama, güvenli bölge giriş/çıkış uyarıları, güvenli kişileri tanımlama gibi özellikleriyle ebeveynlerin çocuklarını takip edebilmesine olanak sağlarken; suya ve toza dayanıklı olması, 4 güne kadar bekleme süresi, çocukların hareketlerini izleme imkânı veren adım sayar, Nano SIM kart girişi, iOS/Android uygulamaları gibi özellikleriyle hem ebeveynlerin hem de çocukların hayatında önemli kolaylıklar sağlayacak.