Etiket: Duygusu”

  • Yardımlaşma Duygusu “Engel” Tanımıyor

    Karabük Erzurumlular Derneği Başkanı İbrahim Bedir engelli olmasına rağmen yaptığı çalışmalarla yardımlaşma duygusunun önünde hiçbir engelin duramayacağını gözler önüne seriyor. Yıllar önce yaşadığı kas hastalığı yüzünden tekerlekli sandalyeyle yaşamını sürdüren “engelsiz dernek başkanı” Karabüklü ihtiyaç sahiplerinin yardımına koşarak, herkesin takdirini topluyor.

    Karabük Erzurumlular Derneği Başkanı İbrahim Bedir, 2 yıldır sürdürdüğü görevinde bütün engellere rağmen yardımlaşmak için yapılacak bir şeylerin mutlaka olduğunu gözler önüne seriyor. 2 yıldır sürdürdüğü görevi boyunca şuana kadar bin aileye ramazan kumanyası yardımı yapan dernek, yardım elini il dışına, Erzurum’a kadar uzattı. Erzurum’da 4 ilçede 186 çocuğa mont, bot ve kırtasiye yardımı yapan dernek aynı zamanda Karabük’te de bin çocuğun yardımına koştu.

    “ÇOCUKLARIN YÜZÜNÜ GÜLDÜRDÜK”

    Dernek bu yıl ramazan ayında bin aileye yardım eli uzatmaya hazırlanıyor. Şimdiden hayırsever vatandaşlardan bağış almaya başladıklarını belirten İbrahim Bedir, hedeflerinin bin aileye Ramazan ayının birinci günü yardımlarını ulaştırmak olduğunu söyledi.

    Bedir sözlerine şöyle devam etti; “Karabük Erzurumlular Derneği olarak ihtiyaç sahibi herkese ulaşmaya çalışıyoruz, Erzurum ve Karabük’teki çocukların yüzünü güldürdük ve mesafelerin yardımlaşmaya engel olmadığını da gösterdik. Her geçen gün yardım etme potansiyelimiz büyüyor. Yardım sever bağışçılarımıza çok teşekkür ediyorum. Aynı zamanda bizleri yalnız bırakmayan yönetim kurulundaki arkadaşlarımıza ve dernek üyelerimize özellikle teşekkür ediyorum.”

    “YARDIMLAŞMA DUYGUSU ENGEL TANIMAZ”

    İbrahim Bedir, “Biz dernek olarak elimizden geleni yapmaya çalışıyoruz. Benim engelli olmam hiçbir şeye engel değil, kaldı ki yardım eli uzatmamıza engel olsun. Bizler toplum olarak yüzyıllardır yardımlaşma geleneğine sahip insanlarız. Benim iki çocuğum var, onların yüzünü güldürmek nasıl beni mutlu ediyorsa, ihtiyaç sahibi çocukların da yüzünü güldürmek bir o kadar mutlu ediyor. Buradan bir de engelli kardeşlerime bir mesaj vermek istiyorum; sizler de birilerinin umudu olabilirsiniz. Benim elimden bir şey gelmez demeyin, insanların yüzünü güldürmek tarifsiz bir mutluluk. Sizler de bu mutluluğu yaşayın” dedi.

  • Teknoloji Ve Özel Olma Duygusu Davetiye Geleneğini De Değiştirdi

    İnsanoğlunun hayatında hiç unutamadığı ve ömrünün en önemli günleri arasında yer alan sünnet, nişan ve düğün davetiyeleri ve şekerleri sanata dönüştü. Elektrik ve hoparlörün icadından önce ateş yakarak duman çıkarma, davul zurna çalma ve silah atma gibi etkinliklerle gerçekleştirilen davetiye geleneği günümüz teknolojisine ayak uydurunca çok özel tasarımlara bürünmeye başladı.

    Aydın’da özel günleri daha da özel yapmak üzere bir araya gelen 3 bayan hayal edilen her şeyi davetiyeye dönüştürerek insanların en özel günlerini unutulmaz yapmaya başladı. Sadece Aydın’a değil yurt dışına bile özel davetiye ve nikah şekeri yapan Duygu Nihan, Saliha Menengeç ve Nuray Taşdöğen gece gündüz özel günleri daha özel yapmak için çalışıyorlar.

    Çok kısa zaman öncesine kadar özel günlerin davetinin bir torba şeker, kibrit, mendil ve bardak ile yapıldığını ancak son zamanlarda bu geleneğin teknoloji ile değiştiğini belirten Duygu Nihan, artık davetiyelere sadece haber verme olayının değil özel duyguların da eklendiğini belirterek “Davetiyede artık dönem değişti. Eskiden Anadolu’da kilim dokumanın tarif ettiği duygular kadar bugün davetiyeler de duygulara hitap edip ilginç mesajları da vermeye başladı. Davetiyelerde duyurmak kadar akılda kalıcı ve özel olması en önemli unsur oldu. Bu kapsamda bizler hayal edilen her şeyi davetiyeye dönüştürüp hizmet vermeye başladık. Erkekler bu konuyu çok fazla önemsemese de bayanlar çok hassas ve bir çok ilginç fikir bayanlardan oluyor. Biz hem hayal edip üretiyoruz hem de hayal edileni oluşturuyoruz” dedi.

    “DAVETİYENİN TARİHÇESİ”

    İnsanoğlunun varoluşundan bu yana özel etkinliklerin ve davetlerin toplumlarda çok büyük ilgi gördüğünü ve itibarın da bu tür günlerde daha çok hissedildiğini belirten Saliha Menengeç ise “Davetiye yani davet etme yolu anlamındaki bu kelime, İnsanların sosyalleştiği zamanlardan bugüne kadar çeşitli yöntemlerle kendini göstermiştir. Eski bazı kabilelerin düğün davetlerini duman yoluyla yaptığı birbirlerini bu şekilde davet ettikleri bazı kaynaklarda yer almıştır. Yüzyıllar önce insanların okuma yazma oranının düşük olması ve davetiyenin elde zahmetlice yapılması nedenlerinden dolayı davetiyeler bildiri yoluyla insanların toplandığı meydanlarda, pazarlarda, çeşme başlarında yüksek sesle okutularak halka duyurulurmuş. Böylece daveti duyanlar duymayanlara ulaştırır ve dileyen davete gidermiş. Okuma yazma oranının artması kağıdın ve matbaanın icadı ile düğün davetiyelerinin gazetelerde yayımlanarak duyurulduğu da olmuş. Ancak şimdi bu işler genelden özele döndü. Herkes davet ederken kendisinin farklı bir şekilde anımsanmasını da istiyor” diyerek sistemin her geçen gün değiştiğini söyledi.

    “ESKİDEN ZENGİN VE SOYLULARA ÖZELDİ” DAVETİYE GÖNDERİRDİ”

    Gelişen teknolojinin garibanları da sevindirdiğini ve eskinden sadece soylu ve asillerin dağıttığı davetiye ve özel gün şekerlerini artık isteyen herkesin yaptırabildiğini belirten Nuray Taşdoğan, “Günümüzde kullandığımız düğün, nişan, nikah davetiyeleri ve özel nikah şekerine geçilmesi ise şöyle olmuş. İlk davetiyelerin orta çağda Kaligrafta (Latin harfleriyle estetik ve güzel yazı yazma) ustalaşmış olan keşişler tarafından yazıldığı sanılmaktadır. O dönemin soylu aileleri bu keşişlere para karşılığında davetiyeler yazdırırlardı. Tabi bu soyluluğun yanı sıra zenginlikte isteyen bir işti. 1600´lü yıllarda metal plakalar üzerine kazınarak başlayan davetiyeler sonra sonra parşömen (hayvan derisinden yapılan tabaka) üzerine yazılmaya başlanmış ve kağıdın icadına kadar böyle devam etmiş. Kağıdın icadı ile davetiye yavaş yavaş şeklini değiştirmiş ve daha kibar ve zarif bir şekil almıştır. Şimdi davetiye ve nikah şekerleri çok özel tasarımlar içermeye başladı. En kıymetlisi de el emeği ile yapılanlar oldu. Bizler de herkesin özel gününü daha da özel yapmak için çalışıyoruz” dedi.

  • İntikam Duygusu Hastanelik Etti

    Konya’da darp edilen arkadaşının intikamını almak için gittiği gece kulübünde dayak yiyen kişi ağır yaralı olarak hastaneye kaldırıldı.

    Olay, dün gece saat 23.00 sıralarında merkez Selçuklu ilçesi Medrese Mahallesi Telgrafçı Hamdi Bey Caddesi üzerinde meydana geldi. Edinilen bilgiye göre, Ramazan Ö. bir arkadaşının darp edildiği gece kulübüne giderek olayı öğrenmek istedi. Çıkan tartışma kavgaya dönüştü ve Ramazan Ö. kimliği belirlenemeyen kişi ya da kişilerce darp edildi. Darp edilen arkadaşı ile aynı kaderi paylaşan Ramazan Ö’yü kanlar içerisinde gören vatandaşların ihbarı üzerine olay yerine polis ve 112 sağlık ekipleri sevk edildi. Sağlık ekiplerinin ilk müdahalesinin ardından Ramazan Ö. hastaneye kaldırıldı. Ramazan Ö’nün sağlık durumunun ciddiyetini koruduğu öğrenildi.

  • Büyükşehirden Personeline “Aidiyet Duygusu” Semineri

    Erzurum Büyükşehir Belediyesi, kurum çalışanlarına “Aidiyet Duygusu” adlı eğitim semineri verdi.

    Büyükşehir Belediyesi İnsan Kaynakları Daire Başkanlığı Eğitim Şube Müdürlüğü tarafından Necip Fazıl Kısakürek Kültür Merkezi’nde gerçekleştirilen seminere Erzurum Büyükşehir Belediye Başkanı Mehmet Sekmen, Genel Sekreter Yardımcısı Zafer Aynalı, daire başkanları ve kurum çalışanları katıldı. Uluslararası danışman, eğitimci, yaşam koçu ve yazar olarak, bilgi ve tecrübelerini birçok kamu ve özel sektör çalışanlarına aktaran Prof. Dr. Şaban Kızıldağ, eğitim seminerinde Büyükşehir’in çalışanlarına aidiyet duygusunu anlattı. Belediye personelini birbiriyle kaynaştıran, ayağa kaldırıp el ele tutuşturan oldukça keyifli bir eğitim semineri gerçekleştiren Kızıldağ, kurum personeline hayat boyu faydalı olacak önemli bilgiler aktardı. Başkan Sekmen’in sık sık kullandığı, “Her şeye rağmen mazeret yok! Yarın değil bugün!” ifadesini tekrar ettiren Kızıldağ, başta aidiyet duygusu ve iletişim olmak üzere birçok alanda yaşanılan sıkıntılar ve bunları aşma noktasında yapılması gerekenler hakkında da bilgi verdi. Başkan Mehmet Sekmen, seminerde yaptığı konuşmada, “Aile içinde, iş ortamında ve toplumda aidiyet büyük bir önem taşır. Bir insan kendisini bir yere ait hissetmiyorsa orada ne bir gelişme olur, ne de sağlıklı bir başarı olur. Her işte olduğu gibi büyük emekleri, paylaşımları, karşılıklı saygıyı içerisinde barındıran aidiyet zor kazanılır ama kolay kaybedilebilir” dedi.

    “YENİ UFUKLAR, YENİ ÜMİTLER VE YENİ HEDEFLER; İŞTE BAŞARI BUDUR”

    Sekmen, konuşmasında bir insanı başarıya götüren etkenleri tek tek sıraladı. Sekmen, sözlerini şöyle sürdürdü: “Erzurum; Türkiye’mizin en büyük coğrafi arazisine sahip olan üçüncü büyük belediyesidir. Her ne kadar nüfusumuz az olsa bile bu kadar büyük bir mekânda hizmet vermemiz ancak takım ruhu oluşturularak, ekip anlayışı oluşturularak mümkün olur. Toplumda bir ümitsizlik, bir bıkkınlık, bir tükenmişlik gördüm. Hemen yanı başımızda bizden daha çetin kışlara sahip bir Sibirya var, bir Rusya, bir Ukrayna var. Sibirya’ya gittiğim zaman eksi 40 derece soğuk havada karın olduğu bir bölgede inşaat betonlarının atıldığını gördüm, inşaatların yapıldığını gördüm. Buradaysa bir ay sonra artık beton dökmek mümkün değil. İşte biz de sizlerle beraber burada tüm bu olumsuzlukları kırarak yeni bir hamle başlatmak zorundayız. Yeni ufuklar, yeni ümitler ve yeni hedefler; işte başarı budur. Başarı çalıştığınız kuruma sıkı sıkı bağlanarak kendinize hedef belirlemekle mümkündür. İş bilenin, kılıç kuşananın! El ele vererek bu güzel şehri bölgenin ve Türkiye’nin önemli bir metropolü yapacağız. İçinizde çok kıymetli arkadaşlar var, konularında uzman arkadaşlar var. Ben burada cevherler buldum. Sadece bir ‘Yürü!’ dememizi bekliyorlar. Şimdi inşallah Erzurum’dan Ankara’yı ve İstanbul’u idare edecek ekipler çıkartacağız.”