Etiket: Düşürüyor

  • “Düzenli egzersiz meme kanserine yakalanma oranını düşürüyor”

    “Düzenli egzersiz meme kanserine yakalanma oranını düşürüyor”

    Genel Cerrahi Uzmanı Opr. Dr. Abdullah Taşkın, Atakum ilçesindeki Alanlı, Çobanlı, Aksu, Yukarı Aksu, Merkez ve Köseli köylerinden 61 ev hanımına meme kanseri ile ilgili seminer verdi.

    Atakum Belediyesi Kültür Merkezi’nde yapılan meme kanseri konulu seminerde açıklamalarda bulunan VM Medical Park Samsun Hastanesi Genel Cerrahi Uzmanı Opr. Dr. Abdullah Taşkın, ’’Yaşamı boyunca her 8 kadından biri meme kanserine yakalanmaktadır. Tanı ve tedavideki gelişmeler sonucunda başarı oranları yüzde 90 düzeylerine çıksa da erken tedavinin önemi ve tamama yakın sağ kalım başarısı halen en önemli gerçek. Erken tanıda tarama yöntemleri çok etkili olsa da halen en değerli tanı yöntemi kendi kendine meme muayenesi olarak kabul ediliyor. Hareketsizlik ve şişmanlık ile mücadele ederek, alkol ve sigara kullanımını düşürerek bu oranı yüzde 20 azaltabiliriz. Düzenli egzersiz yapmak, genç kadınların meme kanserine yakalanma oranını yüzde 40 düşürmektedir. En önemli faktörlerin başında beslenme ve hareketsizlik geliyor’’ diye konuştu.

    Meme kanseri belirtileri dikkat!

    Genellikle hastaların kendilerine memede şişlik, kitle, akıntı ve kanlı akıntılar, koltuk altındaki lenf bezlerinde büyümenin olması, meme cildinde kızarıklık, ödem, portakal kabuğu manzarası görünümü, meme başında çökme, memede inatçı yaralar, halsizlik, kilo kaybı gibi belirtilerle geldiğini işaret eden Opr. Dr. Abdullah Taşkın, şu uyarılarda bulundu: “Memenin sadece başında yarayla birlikte belirti veren, meme kanseri türlerimiz de vardır. Meme de iyileşmeyen yaralar için bir cerrahla görüşülmesinde her zaman için yarar vardır. Özellikle genetik hastalıklarda, birinci derece yakınlarda meme kanseri görülmesi, çocukluk çağında radyasyona maruz kalınması sonucu meme kanserinin gelişme riski de artmaktadır’’

    “Herkesin meme muayenesi yapması gerekir”

    20 yaş üzerinde herkesin kendi kendini muayene etmesi gerektiğini ifade eden Opr. Dr. Taşkın, ’’Her zaman doktora gidemeyebilirsiniz ama ayda bir kez özellikle adetin 5. veya 7. günlerinde meme muayenelerini yapmalısınız. Teşhis için yapılacakların başında öncelikle insanların kendi kendilerini muayene etmesi gelmektedir. Menopoza girmiş kadınlar ise her ayın aynı günü muayenesini yapmalıdır. 40 yaşın üzerindeki kadınların yılda bir defa mamografi çektirip meme muayenesine gelmelerinde yarar vardır”

    “Bizler için hastanın morali ve geleceği önemli”

    Opr. Dr. Abdullah Taşkın, ’’Bizler yapacağımız ameliyatları sizlerle birlikte karar veriyoruz. Tıptaki son gelişmelerin de etkisiyle artık memeyi ne kadar koruyabiliriz yolunda ilerliyoruz. Memesinde kızarıklık oluşmuş, kitlesi büyümüş olan vakaları kemoterapi veya radyoterapi ile küçültüp, daha sonra meme koruyucu cerrahilere hazırlıyoruz. Memeyi ne kadar iyi korursak hastamızın morali ve geleceği daha iyi olur bilinciyle tedavi planlamasını yapıyoruz’’ şeklinde konuştu.

  • Ordu-Giresun Havaalanı’nda yaşanan iptaller cazibeyi düşürüyor

    Giresun Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Hasan Çakırmelikoğlu, Ordu-Giresun Havaalanı’nda yaşanan iptallerle ilgili açıklamalarda bulundu.

    Çakırmelikoğlu, Ordu-Giresun Havaalanı’nın bölgenin gelişimi adına bir mihenk taşı olduğunu belirterek, “Yaklaşık 300 milyon TL’ye mal olan havaalanımız Giresun ve Ordu’nun, dolayısıyla bölgenin geleceği ve gelişimi için mihenk taşı niteliğindedir. İllerimizin kalkınması ve gelişmesi için dünyanın her yerinden saatler içerisinde ulaşılabilir kentler durumundayız. Özelikle turizm sektörü havaalanı faaliyete geçtikten sonra müthiş bir ivme kazanmış ve bölgede istihdam ve iş kapısı olmuştur. Bu kadar önemli bir projeyi ilimize kazandıranlara başta Cumhurbaşkanımız olmak üzere müteşekkiriz” dedi.

    Trabzon ve Samsun Havaalanlarında mevsimsel şartlardan kaynaklı iptal edilen sefer sayısının Ordu-Giresun Havaalanı ile kıyaslandığında çok daha düşük olduğunu vurgulayan Çakırmelikolu, “Samsun ve Trabzon’da aynı bölge, aynı iklim yapısına sahip olmasına rağmen bizdeki iptaller ortalamanın çok üstündedir. Devletimizin yapmış olduğu bu güzide yatırımın başka sebeplerden kaynaklı ihmal edilmemesi gerekmektedir. İptal edilen seferler büyük külfete sebebiyet vermekte ve havaalanı cazibesini olumsuz etkilemekle birlikte yolcularımıza ve havayolu şirketlerine olumsuz yansımaktadır. Yapılan çalışmalar neticesinde özellikle teknik çözüm bekleyen sorunları tespit etmeye çalıştık. Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü ve Devlet Hava Meydanları işletmesinin alması gereken önlemlere ilişkin talep ve önerilerimizdir” şeklinde konuştu.

    “En fazla Ocak ve Mayıs ayları arasında iptaller yaşanıyor”

    Yaşanan iptallere ilişkin verileri de açıklayan Çakırmelikoğlu, “Ordu-Giresun Havalimanı’nda yıl genelinde yaklaşık yüzde 4 ile yüzde 5 sefer iptali yaşanmakta, bu oran özellikle Ocak ile Mayıs tarih aralığında yüzde 20 üzerine çıkmaktadır. 2018 yılı Ocak-Mayıs döneminde 300’den fazla geliş gidiş sefer iptali olmuş olup, bu iptallerden dolaylı dolaysız 50 bin kadar yolcu olumsuz etkilenmiştir. İptal edilen seferler, kalkış yapmasına karşın iniş yapamadığı için başka meydanlara yönlendirilen seferlerden dolayı çok büyük yakıt ve ikram, taşıma, konaklama gibi maddi kayıplar oluşmaktadır” ifadelerini kullandı.

    “Ordu-Giresun için yapılan hava durumu raporları sağlıklı değil”

    “Havaalanı için mevcut durum dışında 12 saat için tahmin içeren meteorolojik tahminin Trabzon meydan tarafından yapılması ve bu tahminlerin sağlıklı olmamasından dolayı operasyonun devamı için yanlış yönlendirmelere sebebiyet verebilmektedir” diyen Çakırmelikoğlu, şöyle devam etti:

    “Mevcut durumun ve ileriye dönük tahminin meydanımızca yapılmasının sağlanması, hava tahmini için Samsun ve Trabzon bölgesinde kullanılan meteorolojik radarın kapsamının Ordu-Giresun Havalimanı için yeterli olmamasından dolayı meydanımız için uygun bir yere 30 kilometre yarıçaplı bir X-BAND radar ihtiyacı bulunmaktadır. Devletimizin yetkili organlarının bu sorunları dikkate alacaklarına ve çözüm üreteceklerine inanıyorum. Bu durumun çözüme kavuşturulması havaalanının geleceği ve bölgenin kalkınması için büyük bir önem arz etmektedir.”

  • Nezle yaz aylarında da yaşam kalitesini düşürüyor

    Genellikle bahar aylarında ortaya çıkan alerjik nezle (rinit), yaz aylarında da yaşam kalitesini düşürmeye devam ediyor. Memorial Antalya Hastanesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Bölümü’nden Uz. Dr. Kaan Kadıoğlu, alerjik rinitin yıl boyu sürebildiği gibi mevsimsel de olabileceğini dile getirdi.

    Bahar aylarında ortaya çıkan alerjik nezle(rinit), yaz aylarında da yaşam kalitesini düşürmeye devam ediyor. Sokakta ve bahçelerde daha çok vakit geçirerek yaz tatilinin keyfini çıkartmak isteyen çocuklarda alerjik nezle nedeniyle, hapşırma krizleri, burun akıntısı ve kaşıntısı sık görülüyor. Memorial Antalya Hastanesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Bölümü’nden Uz. Dr. Kaan Kadıoğlu, alerjik rinitin yıl boyu sürebildiği gibi mevsimsel de olabileceğini söyledi.

    Evlerde bulunan çiçek ve bitkiler polenlere karşı duyarlı olan çocukları çok fazla etkilemeyebileceğini söyleyen Uz. Dr. Kaan Kadıoğlu, açık havada, yeşillik alanlarda ve ormanda görülen bitkiler alerjik nezle şikayetlerinin artmasına neden olabileceğini ifade etti. Kadıoğlu, “Alerjik nezleye polenlerin yanı sıra, evdeki toz, hayvan tüyleri, tütün dumanı gibi alerjilere de yol açabilmektedir. Alerjik nezlesi olan çocuklarda astım da görülmesi, sık karşılaşılan bir durumdur. Bu nedenle aileler çocukta öksürük ve hırıltı belirtilerine karşı dikkatli olmalıdır. Çocukluk yaşlarında ilk belirtilerini veren hastalık, tedavi edilmezse kişinin tüm hayatı boyunca birlikte yaşamayı öğrenmesi gereken bir durum haline gelebilir” dedi

    “Soğuk algınlığı ile karıştırılabilir”

    Alerjik rinitin yıl boyu sürebildiği gibi mevsimsel de olabileceğini dile getiren Dr. Kaan Kadıoğlu, “Mevsimsel alerjik rinitte genellikle çiçek açmayan ve polenleri rüzgar ile saçılan bitkiler büyük bir etkendir. Sıklıkla bahar aylarında ve onu takip eden yaz mevsiminde, bitkilerdeki tozlaşma döneminin başlamasıyla, üst solunum yolları etkilenir. Alerjik nezle çoğunlukla soğuk algınlığıyla karıştırılabilen bir hastalıktır. Eğer nezle, ilkbahar ve yaz aylarında başlayıp, üç haftadan uzun sürüyorsa ve iyileşme eğilimi göstermiyorsa, mutlaka doktora başvurulması gerekir” diye konuştu.

    “10 belirtiye dikkat”

    Rinit ile ilgili 10 belirtiye dikkat edilmesi gerektiğini belirten Uz. Dr. Kaan Kadıoğlu, “Kaşıntılı ve sulu burun akıntısı, hapşırma krizleri, burunda yanma, gözlerde kızarıklık ve yanma, gözlerde kaşıntı ve sulanma, hırıltılı solunum, horlama, koku alamama, genizde ve damakta kaşıntı, kulaklarda tıkanma, aşı tedavisi uygulanabilir” dedi.

    “Alerjenlerden kaçınmak lazım”

    Alerjik nezle tedavisinin ilk adımının, alerjiye neden olan alerjenlerden kaçınmak olduğunu söyleyen Uz. Dr. Kaan Kadıoğlu konuşmasını şöyle tamamladı:

    “Eğer çocuktaki alerjik nezle polenlere karşı gelişiyorsa, tozlaşmanın sıkça görüldüğü aylarda, çocuğu yeşil alanlardan mümkün olduğunca uzak tutmak gerekebilir ya da tedavi altında yeşil alanlarda bulunması sağlanmalıdır. Çevresel korunma yöntemlerinin yetersiz kaldığı durumlarda, ilaç tedavisine başvurulur. Bu ilaçlar sadece belirtilerin görüldüğü günlerde kullanıldıklarında bile, çocuğun şikayetlerini gidermeye yardımcı olabilir. İlaç tedavisi yetersiz kaldığında, çocuklarda aşı tedavisi uygulanmaktadır. Çocuğun duyarlı olduğu alerjenlerin artan dozlarda çocuğa verilmesiyle bağışıklık sistemini düzenlemeyi amaçlayan aşı tedavisi, bir süre sonra vücudun bu alerjenleri doğal karşılayabilmesini sağlamaktadır. Alerjik belirtiler gösteren çocukların mutlaka doktor takibinde tutulması ilerleyen yıllarda hastalığın daha ciddi boyutlara ulaşmasını engelleyecektir.”

  • Kabuklu kuruyemiş kilo düşürüyor

    Avrupa’da Uluslararası Kuruyemiş ve Kuru Meyve Konseyi (INC) tarafından ortaklaşa finanse edilen yeni bir araştırma, sert kabuklu kuruyemiş tüketiminin kilo düşürdüğünü ortaya koydu.

    Avrupa Beslenme Dergisinde (European Journal of Nutrition) yayınlanan araştırma raporuna göre, Kanser ve Beslenme Hakkında İleriye Dönük Avrupa İncelenmesi (EPIC) çalışması kapsamında 5 yıl süren takip sonrasında sert kabuklu kuruyemiş alımıyla vücut ağırlığındaki değişim arasındaki ilişki arandı. Araştırmacılar ayrıca yüksek oranda sert kabuklu kuruyemiş tüketimi sonrasında, aşırı kilo veya obezite ile ilişkili riskler olup olmadığını gözledi.

    10 Avrupa ülkesinden 373 bin 293 katılımcının katıldığı araştırma sonucuna göre, haftada bir porsiyondan fazla sert kabuklu kuruyemiş tüketen katılımcıların tüketmeyen katılımcılara kıyasla daha az kilo aldığı ortaya çıktı. Aynı araştırmaya göre, sert kabuklu kuruyemiş tüketimi sıklığının, aşırı kilolu olma veya obez olma riskini de yüzde 5 düşürdüğünü ortaya çıkardı.

    Bilim insanları sert kabuklu kuruyemişlerin artık beslenme düzenine ilave etmeleri gerektiğini belirttiler. Loma Linda Üniversitesi Beslenme Profesörü ve bu araştırmanın Kıdemli Araştırmacısı Dr. Joan Sabate, “Bu şimdiye kadarki yapılan en geniş kapsamlı çalışmadır. Sert kabuklu yemişler kilo aldırmayan sağlıklı gıdadır” dedi.

  • Yeşil Kokarca fındıkta randımanı ve kaliteyi düşürüyor

    Fındıkta halk arasında “Pis kokulu böcek” olarak da adlandırılan yeşil kokarcaya karşı bahçelerde ilaçlı mücadeleye başlanması istendi.

    Türk fındığının en önemli kullanıcıları arasında yer alan ve bunda da kaliteyi ön planda tutan Ferrero, Değerli Tarım Projesi kapsamında zararlı ile mücadelede, sahadaki 55 tarım danışmanı ziraat mühendisi ile üreticilere bahçelerinde yardımcı olmaya çalışıyor.

    Projenin Tarım İşleri Müdürü Gökhan Arıkoğlu, üreticilerin fındık hastalık ve zararlılarına karşı bilinçli mücadele etmesi için tüm fındık üretilen illerde ekipler kurduklarını hatırlattı. Arıkoğlu “Bahçelerde yapılacak inceleme ile, fındık mercimek büyüklüğüne ulaşınca; 10 Ocak’ta 1’den fazla zararlı görüldüğünde, kimyasal mücadeleye girişilmelidir. Bu zararlıya karşı ilaçlama yapılırken, fındık kurduna karşı da etkili olan bir ilaç kullanıldığında, yapılmış olan uygulama; iki zararlı içinde etkili olacaktır. Zararlı yoğunluğuna bakılarak, ilk mücadele; fındık mercimek büyüklüğünde iken bölgeye ve iklim şartlarına göre değişmekle birlikte 20-25 tarihleri arasında ilk mücadeleye başlanmalıdır. Zararlı ile yoğunluğuna göre, 20-25 Haziran ile ve gerekirse 7-10 Temmuz arası mücadelenin tekrarlanarak iki ve üçüncü ilaçlamanın yapılması gerekmektedir. Bu konuda her ilde bulunan tarım danışmanlarımız üreticilerimize taleplerini dikkate alarak yardımcı olmaya çalışmaktadırlar” dedi.

    “Yeşil kokarca fındıkta erken dönemdeki beslenmesi ile boş oluşuma, şekilsiz iç meydana gelmesine ve meyve dökülmelerine sebep olur” diyen Arıkoğlu, açıklamasını şöyle sürdürdü:

    “Fındık meyvelerinde iç bağlama döneminden sonraki beslenmesi ile de lekeli iç şeklinde zarara neden olmaktadır. Lekeli iç şeklindeki zarar, iç fındıklarda bazen yüzde 6 seviyesinde olabilmektedir. Gizli çürüklük ve buruşukluğa, şekilsiz iç oluşumuna sebep olan; kaliteyi olumsuz etkileyen ve randımanı düşüren bu zararlı, ihracatta da düşen kalite sebebi ile ciddi bir sorun oluşturmaktadır.”