Etiket: Düşer!

  • BEDAŞ Genel Müdürü Murat Yiğit: “Enerjide maliyet, akıllı şebekeyle düşer”

    Türkiye’de Elektrik Güç Sisteminin Mevcut Durumu ve Geleceği: Akıllı Şebekeler ve Yenilenebilir Enerji Sistemleri konferansına konuşmacı olarak katılan BEDAŞ Genel Müdürü Murat Yiğit, elektrikte maliyetlerin düşmesi ve verimli enerji için akıllı şebekelerin önemine işaret etti. Yiğit, elektrikli araçlar ve akıllı binaların da akıllı şebekelere ihtiyaç duyduğunun altını çizdi.

    Yıldız Teknik Üniversitesi Elektrik Elektronik Fakültesi tarafından bu yıl ilk kez düzenlenen ’Türkiye’de Elektrik Güç Sisteminin Mevcut Durumu ve Geleceği: Akıllı Şebekeler ve Yenilenebilir Enerji Sistemleri’ isimli konferansta konuşan Boğaziçi Elektrik Dağıtım A.Ş. (BEDAŞ) Genel Müdürü Murat Yiğit, elektrik dağıtım sektöründe akıllı şebeke uygulamalarını ve önemini anlattı. Dün gerçekleştirilen konferansın açılış konuşmalarını Elektrik Mühendisliği Bölüm Başkanı Prof. Dr. İbrahim Şenol ile Enerji Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü Doç. Dr. Ozan Şenol yaptı. Konferansın ‘Elektrik Güç Sistemi İşletiminde Teknolojik Gelişmeler’ oturumunda söz alan BEDAŞ Genel Müdürü Yiğit, ‘Yeni Nesil Elektrik Dağıtım Şebekeleri’ ve Türkiye’nin elektrik dağıtımında öncü şirketi olan BEDAŞ’ın bu alanda yürüttüğü projeler hakkında bilgi verdi.

    “Akıllı şebekenin temelinde bilgi ve iletişim var”

    Akıllı şebekelerin enerjinin maliyetlerini düşürmek, arz güvenliğini sürdürmek, sürdürülebilirlik ve elektrik altyapısının kullanılabilirliğini artırmak için önemli olduğuna işaret eden Murat Yiğit, elektrikli araçlar ve akıllı binalar hayatımıza girdikçe akıllı şebeke altyapısına daha fazla ihtiyaç duyulacağının altını çizdi.

    BEDAŞ’ın akıllı şebeke alanında en önemli projesi olan Entegre Bilişim Sistemleri’nin tamamlandığını ve saha uygulamalarında yaygınlaştırmaların devam ettiğini; özellikle Coğrafi Bilgi Sistemi (CBS), SCADA Uzaktan Kontrol Merkezi, Kesinti Yönetim Sistemi (OMS), Müşteri İlişkileri Yönetimi (CRM), İşgücü Yönetimi (WFM), Otomatik Sayaç Okuma Sistemi (OSOS) ve Trafo Arıza Bildirim Sistemi (TABSİS) entegrasyonlarının kısa vadede servis kalitesine yansımasını beklediklerini belirten Yiğit, “OSOS verileri enerji tüketim analizleri için çok değerli ve geleceğin şebekelerinde bilginin önemi daha da artacak. Yaptığımız her proje ve yatırım, yönettiğimiz şebekenin her unsuruyla bilgi alışverişinde bulunmayı esas alıyor. Zaten akıllı şebekenin temeli de bu bilgi alışverişi ve kumanda yetenekleridir” dedi.

    “Heyecanlı, meraklı ve üretken olun”

    BEDAŞ’ın TÜBİTAK, Era.net, Horizon 2020 tarafından desteklenen projeleri hakkında da bilgi veren Yiğit, “Bunlardan bazılarını akıllı sayaç, D-ENVER 2023: Dağıtımda Enerji Verimliliği ve Enerji Tasarruf Yol Haritasının Çıkarılması, Dağıtım Şebekesinde Depolama Sistemlerinin Kullanımı Pilot Projesi ile ASELSAN ile birlikte yürüttüğümüz DEPAR, Gelişmiş Batarya Yönetim Sistemi ve CALLIA projesi olarak sıralayabiliriz” dedi.

    Öğrencilerin büyük ilgi gösterdiği konferansta, her mühendisin birlikte çalıştığı ekibi iyi yönetebilmesi için aslında iyi bir yönetici olması gerektiğinin de altını çizen Yiğit, özellikle bu konu özelinde kendilerini geliştirmeleri tavsiyesinde bulundu.

    Yiğit, geleceğin mühendislerine, “Mutlaka heyecanlı, meraklı ve üretken olmalısınız. Türkiye Mühendislik Kariyer Fuarı’na (TÜMKAF) katılarak orada staj imkanı için bizimle iletişime geçebilirsiniz” diye seslendi.

  • Özışık: “Türkiye düşerse İslam ümmeti düşer”

    Bursa’nın ilçesinde konuşan gazeteci Süleyman Özışık, 16 Nisan anayasa referandumunda Türkiye’nin kendi geleceğini oylayacağını söyledi.

    Gemlik Belediyesi’nin tertiplediği toplantıda konuşan Süleyman Özışık, “evet”, “hayır” propagandalarının Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan sevgisi ve nefreti üzerine kurulmaması gerektiğini ifade ederek, “Türkiye geleceğini oylayacak. Şunu net bilmemiz gerekiyor. Türkiye düşerse sırada Suudi Arabistan var. Sonra da İslam ümmeti var” dedi.

    Özışık, “15 Temmuz, tarihe kazıdığımız bir destandır. Sizler 15 Temmuz’da bu ülkenin teröristlerin eline geçmesini engellediniz. Türkiye’yi Irak, Mısır, Suriye gibi karıştırmayı, bölüp parçalamayı hedefliyorlardı. Bunun ilk adımını atmak istediler. Eğer 15 Temmuz hain darbe girişimi başarılı olsaydı, sınırda 25 bin YPG militanı bekliyordu. Güneydoğu ve Doğu Anadolu’da Kürdistan hayalleri vardı. Ermenistan’a toprak verilecekti. 50 bin İngiliz de Kıbrıs’ı işgal edecekti. İnanın bana, eğer o hain darbe girişimi başarılı olsaydı, bugün Suriye bile bizden çok daha iyi durumda olacaktı. Algı operasyonlarına teslim olmayın. 16 Nisan sonrasında da arkadaşlık, komşuluk yapacağız. Oluşturulmak istenen gerilimlere prim vermeyin” diye konuştu.

    Referandumda evet oylarının çıkması halinde, vesayet rejimi ve iki başlılığın ortadan kalkacağını savunan Süleyman Özışık, “Artık mecliste çiğ köfte partileri, Güneş Olayı gibi milletvekillerinin parayla satın alınması, Fırıldak Kubilay olayları, şantaj, para pazarlıkları, başörtüsü krizleri, 367 oy garabeti, 411 el kaosa kalktı manşetleri, anayasa kitapçığı fırlatma gibi hadiseler yaşanmayacak. Yeni mecliste milletvekili sayısı 600 olması halinde 401 milletvekilinin oyuyla cumhurbaşkanı yüce divana gönderilebilecek. Evet çıkması halinde gensoru da ortadan kalkacak. 1923 yılından bu yana 264 kez gensoru verilmiş. Sadece ikisinde yüce divan yolu milletvekillerine açılmış. Evet, çıkması halinde artık bankaların içi boşaltılmayacak. Coğrafyadaki katliamların bile önüne geçilecek. Darbe girişimleri olmayacak” diye konuştu.

  • (Özel haber) Dolar 3 liranın altına düşer mi?

    Anadolu Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dekan Vekili Prof. Dr. İlyas Şıklar, Amerika Birleşik Devletleri’ne yeni başkan Donald Trump’ın seçilmesinin ardından yükselen doların ateşinin düşüp düşmeyeceği, hangi seviyelerde sabitlenebileceği ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “Yastık altındaki dolarlarınızı Türk Lirası’na çevirin” çağrısının etkilerini değerlendirdi.

    Fakülte içerisinde bulunan TradeCenter Finans Laboratuvarı’nda İHA’ya açıklamalarda bulunan doların durumunda uluslararası yaşanan gelişmelerin önemli olduğuna dikkat çekti. Trump’ın ocak ayında göreve başlamasıyla dolardaki oynaklığın sona ereceğini düşündüğünü aktaran Prof. Dr. Şıklar, “Avrupa Birliği’nin faiz kararı ne olacak? Örneğin, onlar ekonomik durumları nedeniyle düşük faizli sistemin sürdürülmesi gerektiğini iddia ediyorlar. Trump’ın izleyeceği politikanın, tekrar kamu yatırımlarına ağırlık verilen bir politika olarak düşünülüyor. Eğer bu öngörülerimiz gerçekleşirse ben doların uluslararası piyasalarda biraz daha değer kazanacağını düşünüyorum. Ki Amerikan merkez bankası da önümüzdeki yıl içerisinde üç faiz artırımı daha öngörüyor. Bu gelişmeler gerçekleşirse de, ben doların 3 liranın altına ineceğini düşünmüyorum. Ama ocak ayından sonra 3-3.20’lerde dengeye geleceğini düşünüyorum. Belki biraz yukarısı belki biraz aşağısı olur ama 3 liranın altına ineceğini düşünmüyorum” dedi.

    “Cumhurbaşkanının çağrısı ve toplumun buna destek vermesi doları ciddi biçimde frenledi”

    Prof. Dr. Şıklar, toplumun, kısa sürede yerli paradan yabancı paraya ya da tam tersi yabancı paradan yerli paraya dönüşler gerçekleştirmesinin ekonomik dengeyi oldukça etkileyebildiğini kaydetti.

    “Cumhurbaşkanının çağrısı ve toplumun buna destek vermesi doları ciddi biçimde frenledi” diyen Şıklar, “Trump’ın seçimi kazanmasından sonra uluslararası piyasalarda çok ciddi bir belirsizlik ortaya çıktı. Bunun üzerine bir de bizim kendi iç dinamiklerimizde yaşadığımız terör olayları, siyasi belirsizlik, başkanlık tartışmaları gibi gelişmeler dolarda birden bire yukarıya doğru bir oynaklık meydana getirdi. Bu tür ortamlarda yapılması gereken merkez bankasının müdahalesidir. Yani merkez bankasının piyasaya döviz satarak veya döviz alarak müdahale etmesidir. Ancak bu da merkez bankasının döviz rezervlerini etkiler. Toplumda, yastık altında saklanan çok ciddi bir dolar birikimi olduğu biliniyor. Bunları, hem oynaklığı düşürebilmek için hem de bu paraların sisteme girmesi için sisteme kanalize etmek gerekiyordu. Türkiye’de tasarruf oranları düşük diyoruz ama aslında tasarruf oranları düşünüldüğü gibi veya mevcut hesaplara göre hesaplandığı gibi düşük değil. Bunun nedeni de yastık altı durumudur. Bence sayın Cumhurbaşkanının bu konudaki çağrısı ve toplumun da buna destek vermesi doları ciddi biçimde frenledi. Ama üzerine Amerika’daki merkez bankasının faizi yükseltmesi, Türkiye’de merkez bankasının faiz tutması gibi gelişmelerin getirdiği bir baskı var. Ama ben bunun geçici olduğunu düşünüyorum” ifadelerini kullandı.

    “Ocak ayına kadar bu tür dalgalanmalar devam edecektir”

    Prof. Dr. Şıklar, dolardaki dalgalanmaların Trump’ın görevi devralacağı güne kadar devam edeceğini de anlatarak, şöyle devam etti:

    “Trump, ocak ayında yönetimi devralacak. O tarihe kadar bu tür dalgalanmalar devam edecektir. Ancak o tarihten sonra piyasadaki belirsizlik azalmaya başlayacağı için umarım kendi iç dinamiklerimizde de istikrarı sağlayabileceğimiz için ben dolardaki oynaklığın uzun süre devam edeceğini düşünmüyorum. Ama sayın Cumhurbaşkanının çağrısı mutlaka ki etkili oldu. Dolar 3.60’lardan 3.30-3.35’lere kadar geriledi. Bugün baktığımda ise 3.50’ler civarında bir dolar kuru vardı. Dolayısıyla toplumun bu çağrıya olumlu tepki de vermesi son derece önemli. Bu durum, artık bu konularda toplumsal bir bilinç oluştuğunu gösteriyor. Böyle bir çağrıyla toplumun harekete geçirilebilmesi bence toplumun iç dinamiklerinin artık bu sürece uyum gösterdiğini ve istikrarsızlıktan bıktığının bir göstergesidir. Bu toplum istikrarsızlık istemiyor. Bundan sonraki süreçte de bu dinamiğin devam edeceğini düşünüyorum. Ocak’tan sonra da artık piyasalar yerli yerine oturur diye tahmin ediyoruz. Öyle bir beklentimiz var.”

  • Kaftanoğlu; “Ana arı sağlıksız ise verim düşer”

    Muğla Arı Yetiştiricileri Birliği üyelerine arı ıslahı ve üretimi arttırma teknikleri konusunda ABD’nin Arizona Üniversitesi’nden Öğretim üyelerinden Prof. Dr. Osman Kaftanoğlu tarafından eğitim semineri verildi. Semineri MAYBİR üyelerinin yanı sıra Gıda Tarım ve Hayvancılık İl Müdürlüğü yetkilileri de katıldı.

    “ARI IRKLARI KORUNMALI”

    ABD’de ve Türkiye’de arı ıslahı, üretim ve arı yetiştiriciliği konusunda farklılıkların yaşandığını belirten Kaftanoğlu, Türkiye’de kovan sayısının artmasına rağmen, üretimin yerinde saymasının tek nedeninin arı hastalıkları ve parazitler konusunda yeterli bilimsel çalışmaların yapılmamasını gösterdi. Kaftanoğlu; “Eğitim seminerinde ABD’de arıcılık faaliyetleri hangi aşamada, ıslah çalışmaları nasıl yapılıyor bu konuda bilgiler verdim. Türkiye ekolojik açıdan çok iyi bir konumda. Arı ırklarının korunması gerekirken, bunlar için projeler yapılması gerekiyor. Bu konuda Üniversitelerde çalışmaların yapıldığı ve bu da sevindirici. Türkiye’de koloni sayısında büyük artışlar olduğu, fakat bal verme konusunda yeterli hedefe ulaşılmadığı ortaya çıktı. Bunun için yeni projelerin ortaya konulması gerekiyor. Özellikle arı hastalıklarının rolü, arı ıslahı ve arı yetiştiriciliği konusunda hemen hemen her bölgede çalışma yapılması gerektiğini düşünüyorum. Bunu yapacak bilim adamları, organizasyon ve birlikler vardır. Bu konuda çalışmaların en kısa zamanda başlayacağına inanıyorum. ABD’de ana arı ıslahını ana arı yetiştiricileri yapıyor. Devletin orada bir katkısı yok. Çünkü orada serbest rekabet var. Islah projelerini genellikle bilim adamları yapar. Çünkü ana arıya karşı çok büyük bir talep var ve herkes en iyisini almak istiyor” dedi.

    “VERİMDE ARI SAĞLIĞI ÇOK ÖNEMLİ”

    Türkiye’de kovan kolonisinin artmasına rağmen, üretimdeki düşüş ile ilgili bilgi veren Kaftanoğlu; “Her ne kadar Türkiye’nin genetik zenginliği fazla olsa da arı sağlığı çok daha önemli. Sağlıklı arılardan mutlaka istenen üretim yapılabilir. Ama ana arının genetik yapısı ne kadar iyi olursa olsun, sağlıklı değil ise üretim yapılamaz. Islah çalışmalarının yanı sıra, arı hastalıklarının ve parazitlerin kontrolü konusunda da mutlaka çalışma yapılmalı, arıcılar eğitilmeli ve onlara yardımcı olunmalı. Türkiye’de verim düşüklüğünün en önemli nedenlerinden birisi hastalık ve parazitlerin yeteri derecede kontrol edilemeyişidir. Eğer bunlar kontrol edilir ise, sağlıklı arılardan daha iyi üretim yapılacağı ve verim alınacağı kanaatindeyim” dedi.

  • Umarım Fiyatlar Benim Boyuma Kadar Düşer!

    Eskişehir’in ve Türkiye’nin en önemli Yedi Cüceleri’nden olan ve halen pazarda meyve ve sebze de satan Erdal Görgeç, “Uyarım fiyatlar benim boyuma kadar düşür” esprisi ile pazar fiyatlarının düşmesi temennisinde bulundu.

    Ünlü Yedi Cüceler filminde aldığı rolle tanınan ve önceleri muhtarlık da yapmış olan Erdal Görgeç, bu işlerinin yanı sıra pazarcılık da yapıyor. Eskişehir Yenikent pazarında tezgah açan esprili bir kişiliğe sahip olan Görgeç, Rusya ile yaşanan kriz sonrası özellikle sebze fiyatlarında bir düşüş yaşandığını, ancak dar gelirli vatandaşlar için daha fazla düşmesini temenni ettiğini belirtti. Bazı ürünlerde ilerleyen günler fiyat düşüşü beklediğini anlatan Erdal Görgeç, “Fiyatların ne olacağını kestirmek oldukça zor. Ancak umarım bazı sebze ve meyvelerin yüksek fiyatlar zaman içerisinde düşerek benim boyuma kadar inebilir. Bunu gerçekten ve yürekten istiyorum” diye konuştu.