Etiket: Dünyasının

  • Gerçek finans dünyasının kapıları öğrencilere aralandı

    Anadolu Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi (İİBF) bünyesinde İş Yatırım Menkul Değerler A.Ş.’nin katkılarıyla TradeMaster Kampüs’te projesi kapsamında oluşturulan TradeCenter finans laboratuarıyla gerçek finans dünyasının kapıları öğrencilere aralandı.

    Finans ve ekonomi derslerinde uygulamaya verilen önemin oluşturduğu potansiyeli değerlendirmek amacıyla, Anadolu Üniversitesi İİBF bünyesinde İş Yatırım Menkul Değerler A.Ş.’nin katkılarıyla TradeMaster Kampüs’te projesi kapsamında oluşturulan TradeCenter finans laboratuvarı işlemlerine başladı. Bu laboratuvarda TradeMaster Ürün Grubu aracılığıyla sunulan piyasa verileri ile kullanıcıların işlem yapmalarının sağlanmasının ötesinde veriler üzerine analiz ve araştırma yapmasının da önü açılacağı laboratuvarda, sağladığı sanal işlem olanaklarının üniversite bünyesinde verilmekte olan derslerle entegrasyonuyla öğrencilere gerçek finans dünyasının kapılarının aralanacağı bildirildi.

    Laboratuvarın açılış törenine, Anadolu Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Naci Gündoğan, İş Yatırım Menkul Değerler A.Ş. Genel Müdürü Rıza İhsan Kutlusoy ve diğer ilgililer katıldı. Açılış töreninde konuşan Anadolu Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Naci Gündoğan, TradeCenter finans laboratuvarının kurulmasının kendilerini heyecanlandırdığını söyledi. Gündoğan, “Biz üniversitemizin çeşitli fakültelerinde laboratuvarlar görmeye alıştık. Mühendislik Fakültesi’nde, Fen Fakültesi’nde, Eczacılık Fakültesi’nde. Ama maalesef sosyal bilimlerde çok fazla laboratuvar uygulaması göremiyoruz. O anlamda beni çok heyecanlandırdı. İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi’nde de bir laboratuvar kurulabiliyor. Bugün bunu görüyoruz” dedi.

    “Özellikle uygulamalı eğitime çok önem veren bir üniversiteyiz”

    “Biz Anadolu Üniversitesi olarak özellikle uygulamalı eğitime çok önem veren bir üniversiteyiz” diyen Prof. Dr. Gündoğan, şöyle devam etti:

    “Teknoloji Transfer Ofisimiz aracılığıyla bugün her yıl en az 50 öğrencimizi proje tabanlı staj uygulaması için çok büyük kuruluşlara gönderiyoruz. İnşallah önümüzdeki yıllarda bu sayı daha da artacak. Tabi bu öğrencilerimiz daha çok mühendislik kökenli öğrencilerimiz. Biz istiyoruz ki, bu proje tabanlı staj uygulamasını İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi gibi, Eğitim Fakültesi gibi, Edebiyat Fakültesi gibi hatta Güzel Sanatlar Fakültesi gibi sosyal bölümlere de yaygınlaştıralım. Ama burada görüyorum ki, bu staj uygulamasını kampüsümüzün içine getirdik. İnşallah öğrencilerimiz bu laboratuvar aracılığıyla sanal ortamda piyasada, bir işletmede yapabildiklerini burada da gerçekleştirme şansına sahip olacaklar. Ben bu laboratuvarın hayırlı olmasını temenni ediyorum.”

    “Bir ailenin iki yakasını bir araya getirebilecek kadar finansal okuryazarlık bilgisi olmasını önemsiyoruz”

    İş Yatırım Menkul Değerler A.Ş. Genel Müdürü Rıza İhsan Kutlusoy ise, çağımızın en temel vatandaşlık bilgilerinden birinin ‘finansal okuryazarlık’ olduğuna dikkat çekti. Kutlusoy, “Çünkü 1990’lar sonrası bütün dünyadaki liberalleşme rüzgarlarının sonucu olarak regülasyon yerini deregülasyona bıraktı ve tasarrufçularla finansal sistemi karşı karşıya getirdi. Yeni dünyada hiçbir regülasyonun yatırımcının sağ duyusu kadar kuvvetli olmadığından hareketle finansal okuryazarlık çok önem kazanmaya başladı. Ben finansal okuryazarlığı çok önemsediğimi de vurgulamak istiyorum. Hatta kimi zaman aramızda, bizim ortaokuldaki vatandaşlık bilgileri dersinin yerini ya da içeriğinin önemli bir bölümünü finansal okuryazarlık almalı diye konuşuruz. Çünkü bir ailenin finansal okuryazar olarak mevcudiyetini sürdürebilmesi kadar önemli bir şey yok. Finansal okuryazarlık deyince aklınıza bu laboratuvarda elinizden geçen vadeli işlemler, opsiyon kontratları falan gelmesin. Esas olarak bir ailenin iki yakasını bir araya getirebilecek kadar finansal okuryazarlık bilgisi olması, bir bankayla işlem yaptığında, bir kredi kartı aldığında onun sonuçlarının farkında olarak o işlemleri yapabilmesini çok önemsiyoruz” diye konuştu.

    TradeMaster Kampüs projesini de finansal okuryazarlık kapsamında hayata geçirdiklerini anlatan Kutlusoy, TradeCenter finans laboratuvarının da, teorik olarak alınan bilgilerin pekiştirilmesine fırsat veren bir alan olduğunu ve üniversiteye kendilerine bu fırsatı verdiği için de teşekkür etti.

    Konuşmaların ardından laboratuvarın açılış kurdelesi protokol erkanı tarafından kesilirken, daha sonra Rektör Gündoğan ve İş Yatırım Menkul Değerler A.Ş. Genel Müdürü Kutlusoy, laboratuvarı gezerek bilgi aldı.

  • Kılıçdaroğlu’ndan İslam dünyasının sorunlarına 4 halkalı çözüm önerisi paketi

    İSTANBUL (İHA) – İstanbul’da Müslüman dünyasındaki meselelerin ve bunlara yönelik çözüm tekliflerinin ortaya konulduğu sempozyumda konuşan CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, İslam dünyasının sorunlarını 15 başlıkta katılımcılarla paylaşarak, 4 halkadan oluşan bir çözüm önerisi paketi sundu.

    Kartal Belediyesi, Türk Ocakları İstanbul Şubesi ve İstanbul Üniversitesi işbirliği ile Kartal Hasan Ali Yücel Kültür Merkezi’nde “Günümüz İslam Dünyasındaki Meseleler ve Çözüm Yolları” başlıklı sempozyuma ev sahipliği yaptı. Sempozyuma CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun yanı sıra Kartal Belediye Başkanı Op. Dr. Altınok Öz, CHP milletvekilleri Ömer Fethi Gürer, Oğuz Kaan Salıcı, Barış Yarkadaş, CHP Meclis üyeleri Kadir Gökmen Öğüt, Doç. Dr. Hüsnü Süslü, CHP İstanbul İl Başkanı Cemal Canpolat, Beşiktaş Belediye Başkanı Murat Hazinedar, CHP Kartal İlçe Başkanı Erdal Kıskanç, Kartal Belediye Başkan Yardımcıları, Kartal Belediyesi Meclis üyeleri, Türk Ocakları İstanbul Şube Başkanı Dr. Cezmi Bayram, İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mürteza Bedir ve çok sayıda Kartallı katıldı.

    Sempozyumun açılış konuşmasını yapan CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, “Nedir meseleler? Neden kan akıyor İslam dünyasında? Neyin bedeli için, hangi gerekçelerle akıyor? Aklımızı kullanacağız ve bu sorunları tartışacağız, çözüm üreteceğiz. Çözüm üretirsek zaten sorunlarımızı aşabiliriz. Ama çözümsüzlüğün çözüm olmadığını, çözümsüzlüğün acı, kan, gözyaşı olduğunu hepimizin kabul etmesi lazım” diyerek, toplantıyı düzenleyenlere teşekkür etti.

    “İnanç üzerinden şiddet neye yarar”

    Toplantıyı önemli kılan bir başka sebebin de Muharrem ayında bulunulması olduğuna işaret eden Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu:

    “Muharrem ayındayız, yas ayındayız. Sevgili peygamberimizin torunlarının Kerbela’da şehit edildiği bir aydayız. O zaman sorun yok muydu? Vardı. Bugün sorun yok mu? Bugün de var. Peki gelecekte yeni Kerbelalar olmalı mı? Asla olmamalı. Dün vardı, tarihin derinliklerinde var, bugün de var. Buyurun, 10 askerimiz şehit oldu bombayla. İnanç üzerinden, etnik kimlik üzerinden şiddet neye yarar? Türkiye, İslam dünyası üzerinde hesapları olanların hesaplarını güçlendirir. O nedenle söylüyoruz inanç üzerinden, kimlik, yaşam tarzı üzerinden siyaset olmaz. Bunun için bu toplantıya çok ama çok önem verdim.”

    “Dünyada terör saldırılarında ölenlerin yüzde 90’ı Müslüman”

    Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

    “Bu sorunları yaşayan biziz, kavganın göbeğinde olan biziz ama kendi sorunumuzu tartışmaya korkuyoruz. Hayır korkmayacağız. ABD’de yayınlanan bir rapora göre, tüm dünyada terör saldırılarında ölenlerin yüzde 90’ı Müslüman. Müslümanları öldürenlerin de yüzde 100’ü Müslüman. 700 yıl önce robotik alanı kuran El- Cezeri’yi, matematikte Sabit Bin Kurra’yı ve Harezmî’yi, astronomide Ali Kuşçu’yu, coğrafyada İbn-i Batuta’yı, felsefede Farabi’yi ve İbn-i Rüşd’ü, tıp alanında İbn-i Sina’yı yetiştiren İslam dünyası, neden bugün bu derece geriler olmuştur? Bilime, tekniğe bu kadar önem veren ve dünya çapında bu kadar önemli bilginler yetiştiren İslam dünyası bu kadar geriler olmuştur? Madem ki âlimin ölümü âlemlerin ölümü gibidir diyor sevgili Peygamberimiz. Alimlere, hocalara, yani akademisyenlere yani bilim insanlarına neden değer vermiyoruz? Neden onları düşüncelerinden dolayı hapislere atıyoruz, neden? Bütün bunların hepsinin sorgulanmasını istiyoruz. İslam maskesi altındaki rejimlerde bir avuç adam, iktidarın bütün gücüyle kendi halkını sömürmek, zevki sefa içinde yaşamak gibi bir düşünce içindeler? Onların baskısı altında 630 milyon insan okuma yazma bilmiyor. 850 milyon insan da yoksulluk sınırının altında yaşıyor, neden? Herkese soruyorum Yüce Yaratan 630 milyon insanı cehalete, 850 milyon insanı yoksulluğa mahkûm eder mi? Bunları mahkûm eden kim? Bugün çatışmaların yoğun olarak yaşandığı Müslüman ülkelerinden göçler var. Üç milyona yakın Suriyeli Türkiye’de, Avrupa’nın her tarafına gidiyorlar. Soru şu; neden mülteci olarak İslam dünyasından kaçanlar Suudi Arabistan’a, Katar’a, Mısır’a değil de neden Avrupa’ya, gelişmiş ülkelere gitmeyi düşünüyorlar? Bunların yanıtlarını hep birlikte aramak zorundayız. Sevgili hocalarım, ben ilahiyatçı değilim. İlahiyat hocalarının engin bilgilerine elbette güveneceğiz, elbette ki onların bilgilerine, birikimlerine saygı duyacağız, elbette ki onlar bizi aydınlatacak. Bu sorunların kaynağı nedir? Az önce saydığım 15 sorunun ana kaynağı nedir, bunları aşmak için neler yapmalıyız? Önyargılarımızdan arınarak çözmeliyiz bu sorunu. Önyargılarımızla hareket edersek, sorunları çözemeyiz. Tam tersine yeni sorunlara kaynaklık yapmış oluruz. Bu açıdan bu toplantı çok önemlidir.”

    Çözüm önerisi paketi

    İslam dünyasının sorunlarını 15 başlıkta katılımcılarla paylaşarak 4 halkadan oluşan bir çözüm önerisi paketi sunan Kılıçdaroğlu, “Sizlere 4 halkadan oluşan bir çözüm paketi sunmaya çalışacağım. 1. halkamız ‘demokratikleşme’dir. Demokrasisi gelişmiş ülkeler her zaman hızla büyüyen ülkelerdir. Demokrasisi gelişmiş ülke, halkına hesap veren ülke demektir yani vatandaştan toplanan vergilerin her kuruşunun hesabını veren ülke demektir, kul hakkı yemeyen bir anlayışı siyaset kabul etmiş demektir. Bunu yapmak lazım. Baskı altında olmayan, düşüncesini özgürce ifade eden ve hükümete -Benden topladığın vergileri nerelere harcadın?- diyebilecek cesaretli bir ortamı oluşturan devlettir demokratik devlet. Vatandaş, rahatlıkla sorunlarını gündeme getirebilmelidir. Baskıya teslim olmayan, teröre teslim olmayan, diktaya teslim olmayan, gücün tek bir yerde toplanması değil; dengeli dağılmasını sağlayan yasama, yargı, yürütme gibi bir mekanizmayı hayata geçiren devlettir. Yani denge ve denetleme ağını sağlıklı kuran devlettir ve demokrasisi gelişmiş devlet, liyakat esasına uyan devlettir. İşi ehline teslim eden devlet demektir. Bu halkayı sağlarsak önemli bir adımı atmış oluruz. Sadece insan hakları değil, doğa hakları da vardır. Rahman suresinde ağaçlar Allah’a secde ederler, bizler bizim dışımızdaki canlılara da saygı göstermek zorundayız. 2. halkamız ‘din ve vicdan özgürlüğü’dür. Din ve vicdan özgürlüğünün güvencesi laikliktir. Laiklik sadece devletin dine saygılı, dini koruyan, dinlere eşit mesafede olan durumunu tanımlamaz. Laiklik aynı zamanda bireylerin ve cemaatlerin IŞİD gibi, FETÖ gibi terör örgütlerine karşı Müslim ve mümin olanların da haklarını korur. Bu bağlamda laiklik herkesin yaşama hakkını güvence altına aldığı kadar günümüz İslam dünyasında kimin daha İslami olduğu tartışmasını militarist bir zemine taşınmasının da engelleyicisidir. Devletin inanç dayatması yapmadığı, her yurttaşın özgürce inancını yerine getirdiği bir düzeni kurmamız gerekiyor. Laikliğin özünde yatan budur. Siyasilerin insanların inançlarını kullanarak oy devşirmelerinin önüne geçmemiz ve Allah ile kulun arasına kimsenin girmemesi gerektiğini hepimiz yüksek sesle seslendirmemiz gerekiyor. 3. halkamız ‘sosyal devlet’tir. Sosyal devlet, işsizlik ve yolsuzlukla mücadele eden devlettir. Yoksullukla mücadele ederken insan onurunu koruyan devlettir, yani sağ elin verdiğini sol elin görmeyeceği bir anlayışın egemen olduğu devlettir sosyal devlet. Sosyal devlet aynı zamanda çocuklarımıza çağdaş eğitim vermeyi hedefleyen bir devlettir. Aklınız mı yok düşünmez misiniz diyor yüce yaradan. Aklımız var düşünmemiz gerekiyor, çocuklarımıza öyle bir eğitim vermeliyiz ki akıllarını daha iyi kullanabilsinler, insanlığın yararına kullanabilsinler. Sosyal devlet eşit yurttaşlık esasına dayanır, kadın erkek eşitliğine önem vermemiz gerekiyor. Cennet anaların ayağı altındaysa kadını yükseltmek bizim görevimizdir. Yaşadığımız coğrafyaya ‘Anadolu’ diyoruz. Kadını, ananın bu kadar yüceltildiği bir siyasal anlayışta, bir inanç anlayışında neden kadın ikinci sınıf bir yurttaş olarak konumlandırılıyor ve neden İslam dünyasında kadınların bu kadar okuryazar olmadığını görüp buna tanık oluyoruz, neden? 4. ve son halkamız ‘hukuk devleti’. Adalet İslam ve diğer tüm dinlerin temel taşı olarak kabul edilmektedir. Soylu bir kavramdır adalet. Adalet taşıdığı kavramı da aşan bir biçimde ilahi ve beşeri olarak eşitlik, dürüstlük, tarafsızlık, haksızlıkların son bulması, doğruluğun egemen olması olarak tanımlanır. Mülkün temeli adalettir. İslam dünyası adalete ne kadar önem veriyor? İslam dünyasını yönetenler ne kadar adil? Üstünlerin değil hukukun üstünlüğünü savunan bir adalet anlayışı, düşünceyi, ifade özgürlüğünü savunan bir adalet anlayışı, düşüncelere saygı göstermek insan olmamızın ilk adımıdır. Farklı düşündüğümüz zaman dünyanın gelişimine katkıda bulunabiliriz. Farklılığımızı bir kavga aracı değil, zenginliğimiz olarak kabul ettiğimiz zaman Türkiye’nin üzerinde oynanan oyunların farkında oluruz. Bunu herkesin çok iyi bilmesi lazım. İslam dünyasındaki sorunların kaynağı demokratikleşmenin, din ve vicdan özgürlüğünün, sosyal devlet anlayışı ve hukuk devletinin eksik oluşundandır” ifadesini kullandı.

    “Dindarlık yeniden tanımlanmalı”

    Kılıçdaroğlu, 1970-80’lerde ülkücülerle devrimcilerin birbirini öldürdüğünü ancak içine düştükleri kaosun, birbirleriyle çok farklı düşünmediklerinin bilincine hapishanelerde aynı hücrelere, koğuşlara konuldukları zaman vardıklarını aktararak, geçmişin çok sağlıklı şekilde tahlil edilmesi gerektiğini söyledi. Bu dört halka yerine getirildiğinde İslami endekste çok daha yukarılara tırmanılmış olacağını vurgulayan Kılıçdaroğlu, “İslami endeksin 2010 rakamlarına göre, Türkiye103. sırada yer alıyor” dedi.

    Kemal Kılıçdaroğlu sözlerini şöyle sürdürdü:

    “Tüm bunların aşılması gerekiyor ve bunu yaparken de dindarlığın bahsi geçen kriterlerle yeniden tanımlanması gerekiyor. Komşusu açken kendisi tok yatan bizden değildir diyen bir dinin mensubu olarak, tüm ibadetlerini yapıyor ama komşusu aç, kendisi tok uyuyor. Bu dindarlık değildir. İslam dünyasındaki aydınlanma, Avrupa’da Rönesans’ın doğmasına yol açmıştır. Dindarlığın sadece kişinin kendisine özgü bir kavram olmadığını, içerisinde toplumsal sorumluluğun bulunduğu bir anlam taşıdığını bu çerçevede hepimiz düşünmek ve değerlendirmek zorundayız. Bu toplantıyı düzenleyen dostlarımız, bence İslam dünyasına çok önemli bir katkı yapıyorsunuz. Toplantının uluslararası olması belki sağlıklı bir tartışma zemininin yapılması açısından da çok önemli. Bizler kendi sorunlarımızı ön yargılardan arındırarak ve bir araya gelerek düşüncelerimizi özgürce ifade ederek, artılarımızı eksilerimizi özgürce tartışarak güzel bir Türkiye’yi inşa edebiliriz. Terörden en büyük zararı biz görüyoruz. İnançlar en fazla Türkiye’de sömürü alanı haline dönüşüyor, siyaset kurumu inançları acımasızca sömürüyor. İlahiyatçılarımız farklı bir şeyi dillendirmekten çekiniyorlar, endişe duyuyorlar. İşin özü şu; yeni düşünceler her zaman tepki çekmiştir; ama tarih yeni düşünceleri her zaman doğrulamıştır. Dolayısıyla bilimin ışığında bana bir harf öğretenin kırk yıl kölesi olurum, âlimin ölümü âlemin ölümü gibidir düşüncesiyle ilim Çin’de de olsa gidip alın diyen bir dinin mensubu olarak hepinize sevgiler, saygılar sunuyorum.”

    “Bizler ortak noktada buluşmak zorundayız”

    Sempozyumda bir konuşma yapan Kartal Belediye Başkanı Op. Dr. Altınok Öz ise şunları söyledi:

    “Sayın Genel Başkanım, değerli milletvekillerim, değerli akademisyenler, değerli Kartallılar ve katılımcılar sizleri saygıyla selamlıyorum. Bu toplantıyı böyle bir dönemde yapma cesareti gösterdiği için tertip komitesine teşekkür ediyorum. Bugünkü sempozyumun dini kullanarak bir grup insanımızın yok edilmeye çalışıldığı veya dün Hakkâri’de bir hedef için insanların öldürüldüğü ama bundan binlerce yıl önce de Kerbela’da ölenlerin yasının tutulduğu bir döneme rastlaması toplantıyı daha da önemli kılıyor. 2009 yılında göreve geldiğimizde 2 Temmuz pankartını astığımızda unutmadık, unutmayacağız, unutturmayacağız dediğimizde bir grup tepki gösterdi. 5 Temmuz Başbağlar için de pankart astığımızda başka bir grup tepki göstermişti. Yani bu tepkilerden algıladığımız şu ki; benim teröristim iyidir, diğeri kötüdür. Bunu 2010 yılında aştık, siyah bir zeminde 2 Temmuz’u da, 5 Temmuz’u da birlikte anmaya başladık. Çünkü o katliamları yapanlar bizleriz, bu ülkenin insanları. Ölen de bu ülkenin insanı, yapan da bu ülkenin insanı. Bunu dini kimlikle veya etnik kimlikle, hangi nedenle yaparsa yapsın bizler ortak noktada buluşmak zorundayız.”

    “Emperyalizm bu bölgedeki enerji kaynaklarının üzerine oturmak ve onların güvenliğini sağlamak istiyor”

    Emperyalizmin bu bölgedeki enerji kaynaklarının üzerine oturmak, bu kaynakların güvenliğini sağlamak istediğini, bu coğrafyada yapılanlara alet olmamamız gerektiğini belirten Başkan Öz, “30 Ağustos yürüyüşümüzden sonra Kartal Meydanı’nda şunu söylemiştim; uhrevi hayatta peygamberimizin, Kur’anımızın ve Allah’ın yolunda yürüyeceğiz ama dünyevi hayatta dünyanın en büyük antiemperyalisti Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün yolunda yürümemiz gerektiğini söyledim. 1805 ile 1875 yılları arasında yaşamış hepimizin hikâyelerini okuduğu ve bir süre Türkiye’de yaşamış olan Andersan’ın bir sözünü tekrarlamak istiyorum. Andersan ‘Gördüğüm en iyi millet Türk milletiydi’ diyor. O milleti bozmamak, birlik ve beraberliğimizi bozmamak, her ne nedenle olursa olsun terörün önüne geçmek, değerlerimizi doğru algılayıp doğru yönde kullanmak hepimize nasip olsun diyorum. Katılımınız için teşekkür ediyorum. Bu toplantıda dinimizin sorunları ele alınacak, hassas bir konu. Ama toplantı sonunda çıkacak olan kitaptan hepimizin yararlanması gerekiyor” dedi.

    “Cumhuriyet Halk Partisi, dinine ve değerlerine sahip çıkan bir partidir”

    Bu toplantının yapılması olanağını sağlayan CHP Genel Merkezi’ne ve yönetimine teşekkürlerini ileterek konuşmasını sonlandıran Kartal Belediye Başkanı Op. Dr. Altınok Öz, “Cumhuriyet Halk Partisi, dinine ve değerlerine sahip çıkan bir partidir. Cumhuriyet Halk Partisi’ne oy vermek demek; cehenneme gitmek demek değildir. Bunu net bir şekilde ortaya koymak lazım. Biz insana saygılı, ekonomik bağımsızlığını bir bölümde seçmiş bir parti olarak bunu dile getiriyoruz” dedi.

    Sempozyumun sonunda Türk Ocakları İstanbul Şube Başkanı Dr. Cezmi Bayram, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ve Kartal Belediye Başkanı Op. Dr. Altınok Öz’e tablo takdim etti.

  • İş dünyasının liderleri Lüleburgaz’da buluşacak

    Kırkareli’nin Lüleburgaz ilçesinde, belediye tarafından 2016 Kadın Yılı kapsamında, kadınların ve erkeklerin iş dünyasına katılımını artırmak için iş dünyasının liderleri 24 Eylül’de girişimcilerle buluşacak.

    Lüleburgaz Belediyesi tarafından 24 Eylül Cumartesi saat 13.00’da Aşkiye Neşet Çal Sahnesi’nde ikincisi düzenlenecek toplantıda, Pınar Eczacıbaşı, Ahmet Naç, Gülsüm Çıracı, Özge Gürsoy hikayeleriyle girişimci ruhlarıyla zirveye çıkmak isteyenlere ilham olacaklar.

    Program kapsamında, GP-Trust Kurucu Ortağı Pınar Eczacıbaşı, İstanbul Startup Angels Kurucu Ortağı Gülsüm Çıracı, EY Türkiye Kurumsal Finansman Şirket Ortağı ve EY Girişimci Kadın Liderler Programı Türkiye Lideri Özge Gürsoy, yeni nesil öğretmen Ahmet Naç ilham veren liderler olarak sahnede yer alacak.

    Konuşmaların ardından Özge Gürsoy’un moderatörlüğünde gerçekleştirilecek panelde katılımcıların soruları kabul edilecek.

  • Azerbaycan Milletvekili Paşayeva: “Türk-Müslüman dünyasının kalesi olan Türkiye’yi çökertmek istiyorlar”

    Azerbaycan Milletvekili Ganire Paşayeva, 15 Temmuz darbe girişimi ve Fırat Kalkanı operasyonunu değerlendirdi. Paşayeva, “Fırat Kalkanı operasyonu Türkiye’nin hakkıdır. Türkiye o bölgedeki insanların güvenliğini korumak zorundadır.” dedi. Türkiye’nin Türk-Müslüman dünyasının kalesi olduğunu ve bu sebeple dış güçler tarafından çökertilmek istendiğini söyleyen Paşayeva, Türk ve Müslüman dünyasının bu kaleyi korumak zorunda olduğunu kaydetti.

    9’uncu Avrasya Şairleri ve Sanatçıları Buluşması ve Avrasya Sanat Kültür Edebiyat ve Bilim Federasyonu (ASKEF) 2016 ödül töreni Antalya’da Konyaaltı Belediyesi Feslikan Salonu’nda gerçekleşti. Törene CHP Antalya Milletvekili Niyazi Nefi Kara, Azerbaycan Milletvekili Ganire Paşayeva ve çok sayıda vatandaş katıldı. Törende Paşayeva’ya ’Yılın Türk Siyasetçisi’ ödülü verildi.

    “15 Temmuz’da Türkiye gibi Azerbaycan da uyumadı”

    Paşayeva, törende 15 Temmuz Fetullahçı Terör Örgütü’nün (FETÖ) darbe girişimi ve Azerbaycan’daki yankılarına değindi.

    Türkiye ile birlikte Azerbaycan’ın da o gece uyumadığını vurgulayan Paşayeva, “Azerbaycan insanı için Türkiye de bizim vatanımızdır. Türkiye bizim için kardeştir. Türkiye’de mutluluk olursa biz de sevinir, acı olursa biz de üzülürüz. 15 Temmuz gecesi nasıl Türkiye uyumadı biz de uyumadık. Çok rahatsız olduk bu hain darbe girişiminden. Biz Türkiye’mize darbelerin ne bedeller ödettiğini çok iyi biliyoruz. O tarihi de iyi biliyoruz. Azerbaycan, bu konuda ilk ses veren ülke oldu. İlk biz kınayıp lanetledik. Kardeş Türkiye’mizin yanındadır dedik. Azerbaycan Türkiye’yi zayıflatmak isteyen ister iç ister dış düşmanlar olsun bu konuda Türkiye’nin yanındayız. Türkler bizi öldürüyorlar diye bana anlattılar Hatay’da Gaziantep’te gözyaşıyla dinledim O yüzden kimse kusura bakmasın. Sizin orada burada ne işiniz var demesin, kendi insanımızın hakkını savunmak da bizim vazifemiz. Biz insanımızın böyle öldürülmesine, evsiz bırakılmasına, oradaki yurtlarının boşaltılmasına böyle oturup bakamayız.” dedi.

    Azerbaycan’da Türkiye karşıtı hiçbir şeyin olmayacağını da belirten Paşayeva, FETÖ’nün Azerbaycan’da yapılanamayacağını belirtti.

    10’uncu gününü geride bırakan Fırat Kalkanı operasyonu ile ilgili de değerlendirmede bulunan Paşayeva, operasyonun Türkiye’nin en doğal hakkı olduğunun altını çizdi. Bölge üzerinde oyunlar oynandığını belirten Paşayeva, “Türkiye’nin terörle mücadelesinde de biz kardeş ülkemizin yanındayız. Fırat Kalkanı operasyonu Türkiye’nin hakkıdır. Türkiye’nin kendi güvenliğini koruma ve savunma hakkı vardır. O bölgelerde yaşananların Türkiye’yi nasıl tehdit ettiğini de yaşanan terör olayları ile gördük. Türkiye o bölgedeki insanların güvenliğini korumak zorundadır” diye konuştu.

    “Türk-Müslüman dünyasının kalesi Türkiye’yi çökertmek istiyorlar”

    Avrupa’nın terörle mücadele konusunda Türkiye’ye karşı çifte standart uyguladığını da belirten Milletvekili Paşayeva, bu tutuma karşı durup Avrupa’da her ortamda dile getirdiklerini söyledi. FETÖ yapılanmasının ve güç birliği yapan düşman güçlerinin Türk-Müslüman dünyasının kalesi Türkiye’yi çökertmek istediklerini de belirten Paşayeva sözlerini şöyle sürdürdü:

    “Kimse Türkiye’ye orada burada ne işiniz var sınırlarınız içinde kalın demesin. Kendi insanın hakkını savunmak bizim de vazifemizdir. Bugün Türkiye’miz Türk-Müslüman dünyasının kalesidir. Burası çökertilirse dışarıdan Türkiye’ye yardım edecek Türkiye’den daha güçlü bir ülke yok. Azerbaycan Türkiye’den sonra büyük bir devlet. O yüzden nerede büyük bir devlet varsa oyunlar onun üzerinden odaklanmış durumda. Biz devletlerimizin yanında olmalıyız. Düşmanlar birlik olmuş. Lozan Antlaşması’nın 100’üncü yılı geliyor. Yeni haritalar çizilmiş ve biz bunu biliyoruz. Bunlara müsaade etmemeliyiz. Sizi ve bizi zayıflatıp bunlara mecbur kalmamızı istiyorlar. O yüzden bunlara karşı birlik olmalıyız. Bugün yeniden İstiklal ve Çanakkale ruhuna ihtiyacımız var”

    Vatandaşların yoğun ilgi gösterdiği Paşayeva’ya ’Yılın Türk Siyasetçisi’ ödülü verildi.

  • İzmir iş dünyasının meclisi, TBMM’yi aratmadı

    İzmir iş dünyası yapılan darbe girişimine karşı tek yürek olarak, dört partinin siyasi parti il başkanları ile birlikte yapılan girişime sert bir şekilde tepki gösterdi. Öte yandan iş dünyasının çekinmeden faaliyetlerini devam ettirmesi mesajı verilerek, paniğe gerek olmadığını ve darbe girişiminin kısa vadede piyasaları bozmayacağına dikkat çekildi.

    Yaşanan darbe girişiminin ardından İzmir Ticaret Odası Meclisi olağanüstü toplandı. Toplantıya İzmir Ticaret Odası Başkanı Yönetim Kurulu Başkanı Ekrem Demirtaş’ın yanı sıra, AK Parti İl Başkanı Bülent Delican, CHP İl Başkanı Alaattin Yüksel, MHP İl Başkanı Necat Karataş, İzmir Büyükşehir Belediye Meclisi AK Parti Grup Başkanvekili Bilal Doğan, Müteahhitler Federasyonu Başkanı İnşaat Mühendisi Necip Nasır ve iş dünyası temsilcileri katıldı.

    İzmir Ticaret Odası Yönetim Kurulu Başkanı Ekrem Demirtaş, şehitlere rahmet, yaralılara şifa dileyerek başladığı konuşmasında, iş dünyasına olumlu telkinlerde bulundu. Yaşanan darbe girişimi ile Türk Lirasının 2008’den bu yana en hızlı düşüşünü yaşayarak dakikalar içinde 17 kuruşa yakın değer kaybetmesine neden olduğunu ifade eden Demirtaş, dolar/TL kurunun da 2,88 seviyesinden 3,05 seviyesine kadar yükseldiğini ifade etti.

    “Ekonomimiz güçlüdür”

    Darbelerin faturasının toplumun her kesiminin ödediğini kaydeden Demirtaş,”Darbe girişiminin piyasalara olan etkisinin yanında ülkemizin yurtdışındaki imajına da olumsuz etkileri olacak. Rusya, ABD ve İngiltere Türkiye’ye uçuşlarını durdurma kararı aldı. Bu zaten kötü giden turizmimize negatif yansıyacak. Darbe girişimine piyasaların ilk tepkisi sert olsa da, halkın demokrasiye sahip çıkması, piyasa tansiyonunu düşürdü. TCMB’nin piyasalara sınırsız TL ve döviz desteği vereceği yönündeki dünkü açıklaması olumlu ve önemli bir adım. Bankalarda “hummalı bir likidite hazırlığı yapıldığı” haberini aldık. Bu panik ortamını engeller. İnanarak söylüyoruz, paniğe gerek yok, ekonomimiz güçlüdür. 2-3 milyon doların çıkması bugünkü güçlü Türkiye’yi sallamaz. Darbe girişimi, kısa vadede piyasaları bozmayacaktır. Ama orta vadede olumsuz etkileri olur. Belirsizlik ortamı artış gösterirse, yatırımcılar yeni yatırımlarını erteleyebilir, tüketiciler de bir miktar frene basabilir. Gerilim azalırsa tekrar kısa vadede piyasalar toparlanacaktır. İş dünyası olarak hükümetimizin olaya ciddiyetle sarılacağı ve piyasalara güven enjekte edeceği inancındayız” ifadelerini kullandı.

    Her karanlık gecenin sabahı olduğunu dile getiren Demirtaş, sözlerini şöyle sürdürdü:

    “Demokrasimiz 15 Temmuz’a göre bugün daha güçlü. En başta Cumhurbaşkanımızın dik duruşu, tüm siyasi partilerin genel başkanlarının açıklaması, emniyet güçlerinin çabası, meydanın duyarlılığı ve en önemlisi halkımızın ve sivil toplum örgütlerinin sahip çıkması ile ülkemiz bir bilinmeze sürüklenmedi. Ülkemizin bir bayrağı var. Türkiye muz cumhuriyeti değildir. Silahla iktidar değiştirilemez. İzmir Ticaret Odası olarak üyelerimizi sakin olmaya, çekingenlik içine girmeden normal iş yaşamlarına devam etmelerini öneriyoruz. Demokratik ve parlamenter şekilde yönetilen Türkiye Cumhuriyeti’ne her şartta sahip çıkacağız.”

    “Türk ordusuna sahip çıkmalıyız”

    İTO Meclis Başkanı Rebii Akdurak da demokrasiden uzaklaşmanın bedelinin ağır olduğunu belirterek, demokratik yollarla gelmiş insanların bir gecede silah zoruyla değiştirilmesini kesinlikle kabul etmediklerini ifade etti. Akdurak, Türk ordusuna sahip çıkmak gerektiğini vurgulayarak, “Tüm askerin sanki o çeteciler gibi zan altında kaldığını maalesef izliyoruz. Sükunet içinde olmamız lazım. Biz özellikle iş dünyası bir an evvel bu sıkıntıyı içimize gömüp iş hayatımıza devam etmemiz lazım. Hükümetimiz iş başında ve ticaretin sağlıklı işlemesi için de tüm tedbirleri aldılar. Bir takım çapulculara karşı dikkatli ve uyanık olmamız lazım. Bizi iç savaşa sürüklemek isteyenlerin ekmeğine yağ sürmemiz lazım” diye konuştu.

    Meclis toplantısına katılan siyasi partiler il başkanlarından ilk sözü AK Parti İl Başkanı Bülent Delican aldı. Delican ciddi bir sarsıntı geçirildiğini ama bu milletin ferasetiyle bunun da üstesinden geldiğini belirtti ve tarihten örnekler vererek milletin milli iradesi ile yepyeni bir çağ açtığını eski darbe çağını kapattığını söyledi.

    15 Temmuz’un Türk demokrasisi için mihenk taşı olduğunu belirten Delican, “Gözü dönmüş işgalciler, bunlara darbeci demek az. Çünkü meclisi bombalayanlar, Türkiye’nin seçilmiş Cumhurbaşkanı’nın hayatına kastedenler, Başbakanı ortadan kaldırmaya teşebbüs edenler, rejimi komple ortadan kaldırmak hareketine giriştiler. Bu darbeden daha vahim durumdur, bu bir işgaldir. Türkiye büyük bir işgal eşiğinden dönmüştür. Parlamenter sistemi ve meclisi yok etmeyi deneyen bir girişim daha önce görmedik. Bunu yapanlar geçmişte asker filan değil, ihanet çetelerinin bu ülkeye soktuğu işgalcilerdir. Biz bu cumhuriyeti sokakta bulmadık, bunlara da asla teslim etmeyiz. Ben bir asker çocuğuyum. Türk siyasetine birçok şerefli hizmette bulunmuş ailem de insanlar var. Bizler onurlu bir şekilde Atatürk’ün gösterdiği muasır medeniyet seviyesine çıkmaya devam edeceğiz. Türk askerine, polisine sızmaya çalışan bu hainler temizlenecek. Bu konuda Türk hukuk sistemi ile elimizden geleni ardımıza koymayacağız. Bu Fetullahçı örgütü ülke topraklarından silip atacağız” diye konuştu.

    Delican’dan il başkanlarına davet

    İzmir Konak Meydanı’nda her partiden kişinin demokrasi nöbeti tuttuğunu hatırlatan Delican, bütün siyasi parti temsilcilerine teşekkür etti. Salonda bulunan parti il başkanlarını da Konak Meydanı’na davet eden Delican, “Eğer bir darbe olsaydı ne Ankara’da ne İzmir’de seçilmiş bir belediye başkanı oturabilecekti. Millet olarak büyük bir badire atlattığımız için Cenabı Allah’a şükrediyorum. Bundan sonra ne yapılacağını belirlemek için bir gündem açalım. Neler yapabileceğimizi İzmirliler olarak konuşalım” dedi.

    CHP İl Başkanı Alaattin Yüksel de Türkiye’nin uçurumun kıyısından döndüğünü belirterek, “Bu iş başarılı olsaydı neler olabileceğini iyi anlamak gerekiyor. Henüz 18 yaşını aşmamış çocuklar, yaşları büyütülerek idam edilecekti. Eğitim sistemimiz yeniden düzenlenecek, düşünce, girişim özgürlüğü yok edilecekti. İhracatımız yok olacaktı. Belki arkasından idamlar gelecekti. Başbakanlar, bakanlar asılabilirdi. Bunun için bu darbeye olanca gücümüzle karşı çıktık. Bu lanet darbe girişiminin, yüzlerce canımızı alan bu musibetten de dersler çıkarmamız gerekiyor. Bundan sonra duymayan kulaklarımız duymaya, görmeyen gözlerimiz görmeye başlar. Türkiye’nin birliği, beraberliği için yeni bir döneme bunun evrilmesini sağlamamız gerekiyor. Bu olay çok iyi araştırılmalı, bir daha yaşanmaması için de her türlü tehlike yok edilmelidir.”

    “Her olumlu adıma MHP olarak destek vereceğiz”

    MHP’nin görüşünün en kötü yönetimin darbe yönetiminden daha iyi olduğu yönünde olduğunu ifade eden İl Başkanı Necat Karataş da şunları söyledi:

    “1980 darbesi ülke ekonomimize ağır darbe vurmuştur. Her yapılan darbe Türk demokrasisine ve siyasi hayatına darbe vurmuştur. Darbelerin çilesini çeken bir partinin mensubuyum. Darbede o kadar aileler mağdur oldu ki, yok yere idam sehpasından Hak’ka yürüyen kardeşimiz oldu ki; bu acılar hala içimizdedir. Türkiye zor bir süreçten geçiyor. Bu süreçten önce de ülkemizde sıkıntılar yaşanıyordu. Ülkemizde Allahın her günü şehidin geldiği, vatan evlatlarının teker teker şehit edildiğini yaşadık. 15 Temmuz darbe girişimi bu acılarımızı derinleştirmiştir. Bu darbe girişimlerinin olmaması için bu süreçte atılacak her olumlu adıma MHP olarak destek vereceğiz. Mustafa Kemal Atatürk’ün kurmuş olduğu cumhuriyeti yaşatma adına bizleri savunmaları gereken TSK mensubu komutanlarımız maalesef ordudan uzaklaştırıldı. Ergenekon ve Balyoz soruşturmalarıyla uzaklaştırıldılar. Bunların yanlış olduğunu, kurunun yanında yaşın yakılmaması gerektiğini, ordunun içinde art niyetli subayların olabileceğini defalarca dile getirdik. Madem kumpas vardı, bu kumpasın uzantılarına bugüne kadar neden adım atılmadı? Kumpasta boşaltılan koltuklara kimlerin rütbe yükseltilerek getirildiğini sormak gerekir. Girişimin başındaki Akın Öztürk neden YAŞ üyesi? Bu soruların yanıtlanması gerekiyor.”

    HDP İl Başkanı Mahmut Güleryüz de yaşanan darbe girişimin ülke halklarının hak etmediğini, asla yaşanmaması gereken bir gün olduğunu ve bu darbeyi gerçekleştirmeye kalkışanları lanetlediğini ifade etti.

    Toplantıda söz alan İzmir Büyükşehir Belediye Meclisi AK Parti Grup Başkanvekili Bilal Doğan ciddi bir badirenin atlatıldığını belirterek, darbe girişiminde bulunanları lanetledi.