Etiket: Dünyasında

  • “İslam Dünyasında Sendikacılık” Uluslararası Sempozyum Başladı

    İslam Dünyasında Sendikacılık” Uluslararası Sempozyum Memur-Sen ve SESRIC öncülüğünde İstanbul’da başladı. Açılış konuşmasını yapan Memur-Sen Genel Başkanı Ali Yalçın, 15 Temmuz kanlı darbe girişimini “Tarihin en alçak kanlı darbe girişimi” olarak değerlendirdi.

    Konuşmasında terör koalisyonunu kınayan Yalçın, “Terör örgütleri hem dünyanın hem de ülkemizin önemli bir sorunudur. Masum insanları katleden DEAŞ, Boko Haram, El Kaide, FETÖ, PKK, YPG-YPJ terör örgütleri arasında ayrım yapmadan hepsini şiddetle kınıyoruz” dedi. Dünyanın birçok ülkesinde yaşanan savaş, açlık, yoksulluk ve büyük dramlara dikkat çeken Yalçın, Türkiye’nin merhamet diplomasisiyle dünyaya örnek olduğunu vurguladı. “Gelir dağılımında adaletin sağlandığı, daha adil, daha insani, daha huzurlu ve barış içerisinde bir dünya için sorumluluk almalıyız” diyen Yalçın, 60 ülkeden programa katılan konfederasyon temsilcilerine, “Emeğin ve sendikal hareketin sorunlarını istişare edecek, ortak çözümler üretecek bir mekanizmayı İslam İşbirliği Teşkilatı altında oluşturmalıyız” çağrısında bulundu.

    İslam Dünyasında Sendikacılık” Uluslararası Sempozyum İstanbul’da başladı. Üç gün sürecek olan dev organizasyonun birinci gününde Memur-Sen Genel Başkanı Ali Yalçın, SESRIC Genel Direktörü Büyükelçi Musa Kulaklıkaya ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Mehmet Müezzinoğlu katılarak birer sunum gerçekleştirdi. Sempozyuma 58 ülkeden 116 konfederasyon yöneticisi katıldı. İlk gün açılış konuşmalarının ardından üç farklı dilde üç ayrı salonda oturumlar gerçekleştirildi.

    Yalçın’dan tarihi çağrı

    Konuşmasında Dünyanın birçok ülkesinde yaşanan savaş, açlık, yoksulluk ve büyük dramlara dikkat çeken Memur-Sen Genel Başkanı Ali Yalçın, Türkiye’nin merhamet diplomasisiyle dünyaya örnek olduğunu vurguladı. “Gelir dağılımında adaletin sağlandığı, daha adil, daha insani, daha huzurlu ve barış içerisinde bir dünya için sorumluluk almalıyız” diyen Yalçın, 60 ülkeden programa katılan konfederasyon temsilcilerine, “Emeğin ve sendikal hareketin sorunlarını istişare edecek, ortak çözümler üretecek bir mekanizmayı İslam İşbirliği Teşkilatı altında oluşturmalıyız” çağrısında bulundu.

    “Dünyanın farklı coğrafyalarından 60 ülkeden 70 konfederasyondan 120 sendikacısı dostumuzla sendikal hareketin sorunlarını tartışmak için bir araya geldik” diyen Yalçın, “Tüm sendikalarımıza davetimizi kabul ederek emek mücadelesinde ortaklaşmak, ortak sorunlarımıza birlikte çözüm yolları aramak ve aramızda işbirliği imkanlarını konuşmak için davetimize icabet ettiklerinden dolayı Memur-Sen ailesi adına teşekkür ediyorum. Sizleri, ülkemizin en fazla üyeye sahip Konfederasyonu olarak 1 milyon üyemiz adına selamlıyorum” dedi.

    Konuşmasına 15 Temmuz kanlı darbe girişimine değinerek başlayan Memur-Sen Genel Başkanı Ali Yalçın, şunları söyledi: “Sizleri üç ay önce bir darbe kalkışmasını milletin mücadelesiyle bastıran bir ülkenin ferdi olarak selamlıyorum. Fethullahçı Terör Örgütü 15 Temmuz’da tarihimizin en karanlık ve en kanlı darbe teşebbüsünü gerçekleştirdiler. Maymuncuk olarak kullandıkları eğitim faaliyetleri yoluyla milletimizi maddi ve manevi olarak sömürdüler. Elde ettikleri gücü yurt dışındaki işbirlikçileriyle milletimize silah olarak kullandılar. (Himmet yalanıyla) Milletten gasp ettikleri paraları ülkemizin aleyhine kullanmaktan geri durmadıkları gibi beyinlerini yıkadıkları üniformalı teröristleri milletimize kurşun atan ve bomba yağdıran birer makineye dönüştürdüler. Fetullahçı terör örgütü tankları, silahları ve uçakları imanlarıyla durduran bir halk olduğunu düşünmemişlerdi. Bu olaylarda 241 şehidimiz ve 2000’den fazla gazimiz var. Rabbim şehitlerimize rahmet etsin. Rabbim bir daha böyle bir olay yaşatmasın.”

    Terör tüm dünyayı hedef almaktadır

    Türkiye’nin ayrıca PKK terör örgütünün saldırılarıyla da mücadele ettiğini ifade eden Yalçın, “Terör örgütleri hem dünyanın hem de ülkemizin önemli bir sorunudur. Masum insanları katleden DEAŞ, Boko Haram, El Kaide, FETÖ, PKK, YPG-YPJ terör örgütleri arasında ayrım yapmadan hepsini şiddetle kınıyoruz. Terör örgütlerinin adı ayrı olsa da; hepsi aynı amaca hizmet etmektedir ve insanlığın ortak düşmanıdır. Ülkemizin bir bölgesinde PKK terör örgütü; emekçilerin çalışma hakkını engellemekte, sağlık hizmeti veren ambulanslara ve hastanelere bombalar atmakta, okulları yakarak ve karne alan öğrencilerin bulunduğu sırada okulları bombalayarak, yalan ihbarlarla çağırdığı polisleri ve sağlık çalışanlarını katletmektedir. Sonra da ülkemizden bazı sendikalar PKK’nın yaptığı katliamları izleyerek bunları sanki devlet yapmış gibi uluslararası sendikalara raporlar göndermektedir. Terör örgütünü temize çıkarmak için uluslararası sendikalara yalan ve yanlış bilgiler aktaran sendikalar konusunda hepimizin duyarlı olması gerekir” dedi.

    Umran kızımızın fotoğrafı vicdan sahibi olanlara çok şey söylüyor

    “Dünyamız son yıllarda büyük buhranlar geçiriyor” diyen Yalçın, sözlerini şu şekilde sürdürdü: “İnsanlık yaşadığı sorunlar nedeniyle büyük imtihanlar yaşıyor. Dünyanın birçok ülkesinde savaş, açlık, yoksulluk ve büyük dramlar yaşanıyor. Yaşanan savaşlarda yüz binlerce insan hayatını kaybederken savaşın yıkıcı etkisi hayatın her alanına sirayet ediyor. Dünya geçmişte yaşadığı acı tecrübeleri sanki yeniden yaşamaya mecbur bırakılıyor. Kavimler göçünü hatırlatan mülteci göçleri yaşanıyor. Yanı başımızdaki Suriye’den göç eden yaklaşık 3 milyon kardeşimizi bizler ülkemizde ağırlarken, kimi ülkeler sınırlarına iki kat tel örgü çekerek insanlığın utanç levhalarını örüyorlar. Kimi ülkeler milyonlarca mülteciyi misafir ederken, Macaristan ise 1.294 mülteciyi kabul etmek için referanduma giderek utanç verici tavırlar gösteriyor. Halep’te atılan bombaların enkazından çıkan Umran kızımızın fotoğrafı vicdan sahibi olanlara çok şey söylüyor. Bir balina için ayağa kalkan dünya, bedenleri sahile vuran Aylan bebekleri ülkelerine almamak için olmadık işler yapıyorlar.”

    Zulümleri ve ölümleri normal göremeyiz

    Dayatılan küresel sisteme konuşmasında tepki gösteren Yalçın, “İnsanların hayatlarını terör saldırılarında kaybetmesini, paranın değer kaybetmesinden daha önemsiz görenlerin güç dengelerini belirlediği bir dünyaya mahkum edilmek isteniyoruz. Kadınların, çocukların, yaşlıların, gençlerin vahşet ve zulüm görmesini, öldürülmesini normal karşılamamız bize dayatılıyor. Eğer insanlık değerlerimiz ölmediyse kalbimiz taşlaşmadıysa biz zulümleri ve ölümleri normal göremeyiz, görmüyoruz. New York borsasında şirket hisselerinin değerinin düşmesi, Aylan bebeklerin, Muhammed Atta’ların, Ali’lerin cansız bedenlerinin yere düşmesinden daha fazla gündem oluyor. Küresel şirketlerin yıllık kar-zarar açıklamaları, insan haklarına, insan onuruna yönelik ihlal raporlarından daha çok ilgi çekiyor. ABD Merkez Bankasının faiz kararı, mültecilerin büyük denizlerde çıktıkları yollarda ne olduklarından daha çok merak ediliyor. Dünyanın birçok Müslüman ülkesinde öldürülen insanlar, insani sorun olarak değil istatistiklere giren rakamlar olarak kabul ediliyor” diye konuştu.

    Dayanışmayı artıran yeni işbirlikleri yapmamız zaruridir

    Memur-Sen Genel Başkanı Ali Yalçın sözlerini şu şekilde sürdürdü: “Dünya böyle ağır sorunlara bağlı krizler yaşarken sendikal hareket de kriz yaşamaktadır. Günümüzde sendikal hareketin hem nitelik hem de nicelik olarak gerilediği bir dönemi yaşıyoruz. Son otuz yıldır tüm dünyada, sendikalı çalışan sayısında önemli ölçüde azalmalar görülmektedir. Sendikalaşma oranlarının görece yüksek olduğu Avrupa Birliği (AB) üyesi ülkelerde bile sendika üye sayısında azalma dikkat çekicidir. Neredeyse dünya sendikal hareketinin tek ortak noktası üye kaybetmek, siyasette ve ekonomideki ağırlığını kaybetmektir. Bu nedenle uzun süredir sendikal hareket bir krizle karşı karşıyadır. Yapısal değişimler sendikal hareketin işverenler karşısındaki pazarlık gücünü zayıflatmaktadır. Sendikal harekette yaşanılan bu olumsuzluklara bir cevap üretmek zorundayız. Bu noktada, sendikalar olarak uluslararası dayanışmayı artıran yeni işbirlikleri yapmamız zaruridir. Bu işbirliklerini yaparken bizim temel bir takım ilkelerimiz olduğunu buradan ifade etmek isterim. Sendikal dayanışmaya, ülkeler arasındaki güçlü olanın zayıf olana baskısı yerine, karşılıklı dayanışma ve işbirliği çerçevesinde eşit bir ilişki olarak bakıyoruz. MEMUR-SEN olarak sendikal ilişkilerde önde olmak yerine yan yana yürümek ve tecrübelerimizi paylaşmak ana ilkemizdir. Bu çerçevede ortak eğitim ve paneller yapmak, ortak sorunlarımızı tartışarak ortak çözümler bulmak ana hedefimizdir.”

    Yerel olduğu kadar, küresel düşünmek zorundayız

    Geleneksel sendikacılık modelinin bugün yaşanılan sorunlara çözüm bulmadığı gibi sendikal krizin aşılmasında da yetersiz kaldığını vurgulayan Yalçın, “Sendikalar güç kaybettikçe sorunlarla baş etme mücadelesi de azalmaktadır. Sendikal hareket yeni gelişmelerin ürettiği sorunların çözümüne uygun stratejiler geliştirmelidir. Sendikal hareket önemli tehditler ile karşı karşıyadır. Ancak, yaşanan dönüşüm, sendikalar açısından tehdit olduğu gibi iyi yönetilirse fırsata da dönüştürülebilir. Özellikle küresel ekonomik krizler tüm dünyada sendikacılığın temel amaçlarından olan eşitlik ve adalet ilkelerinin önemini artırmıştır. Sendikal hareketin yaşadığı krizde, yapısal şartların değişmesi kadar, bu şartlara cevap üretmede sendikaların yetersiz kalmasının da etkisi olduğu göz ardı edilmemelidir. Emek hareketinin yaşadığı ortak sorunlar karşısında, sendikacılık hareketi yerel olduğu kadar, küresel düşünmek zorundadır. Bu zorunluluk sadece kendi yerel gündemlerini takip eden değil, küresel değişimi öngörebilen ve bu ölçekte alternatif stratejiler geliştirebilen sendikal anlayışı elzem hale getirmektedir. Yaşanılan sendikal krizde sendikalara düşen görevlerde vardır. Sadece ücret sendikacılığı yapmak, uzlaşmaya kapalı olmak ve tüm dünyada yaşanan değişimleri ıskalamak sendikacılığı geriletir. Bu nedenle Memur-Sen olarak sendikal anlayışımız üyelerine hizmet üreten, sosyal diyaloğu esas alan, söz karar ve yetkinin üyesinde olduğu bilinciyle hareket eden, yeniliklere açık olan, uluslararası çalışma standartlarının uygulanmasını esas alan bir sendikacılıktır” şeklinde konuştu.

    Daha adil bir dünya için sorumluluk almalıyız

    “Sendikamızın temel mücadelesi herkes için adil dünya düzeninin kurulmasıdır” diyen Yalçın şunları kaydetti:

    “Bunu sadece kendi ülkemiz için değil tüm dünya için talep ediyor ve bunun mücadelesini veriyoruz. Dünyanın küreselleştiği ve iletişim imkanlarının arttığı bir ortamda insanca yaşam hakkını sadece kendimiz için talep etmek “bireysel konfor” talebi olacaktır. Kim olduğu, neye inandığı, nasıl olduğu, nerede yaşadığı önemli değil; herkesin insan olarak değerli olduğu ve çalışma hayatında insanca bir yaşama kavuştuğu bir dünya hepimizin ortak hedefi olmalı. Gelir dağılımında adaletin sağlandığı, daha adil, daha insani, daha huzurlu ve barış içerisinde bir dünya için sorumluluk almalıyız. Konfederasyonlar olarak yarınından kaygı duyan değil geleceğe güvenle bakan insanların olduğu bir dünya için güçlerimizi birleştirmeliyiz. Emek örgütleri olarak, yasaklanan, sınırlanan, sömürülen değil sendikal hak ve özgürlüklerini kullanan, emeğin hakkını aldığımız bir çalışma hayatı düzlemi için hep birlikte sesimizi yükseltmeli, sözümüzü birlikte söylemeliyiz.”

    Yalçın sözlerini şu şekilde sürdürdü: “Düzgün iş, insan onuruna yakışır ücret noktasında hak arayışını sadece ülkelerimizle sınırlı bir alana hapsedemeyiz. Emeğin örgütlü gücünü ulusal zeminlerde sınırlı tutarsak, küresel sermayenin karşısında direnemeyiz. İnsan hak ve özgürlüklerine, demokrasiye, adil gelir dağılımına, insanca yaşamak için gereken şartlara dair çabalarımızı sadece kendi ülkelerimizin sınırları içerisine hapsedemeyiz. Dünya sendikal hareketinin ve uluslararası sendikaların güven bunalımı yaşadığı bir dönemde Sendikal mücadeleye ve emeğin hak arayışına yeni bir ses olmalıyız. Sermayenin ve işverenlerin birleştiği bir dönemde tek başımıza mücadele etmek yerine uluslararası dayanışmamızı artırmalıyız.”

    Ortak çözümler üretecek bir mekanizmayı İslam İşbirliği Teşkilatı altında oluşturmalıyız

    Kalıcı çözümler için yeni bir mekanizmaya ihtiyaç duyulduğuna dikkat çeken Yalçın, “Kur’an-ı Kerim’de Şura Suresi’nin 38. Ayetinde, “Onlar işlerini aralarında istişare ile yaparlar” buyurulmaktadır. Bu çerçevede bugün buraya istişare yapmak, tanışmak ve bundan sonra da ilişkilerimizi geliştirmek üzere toplandık. Ayrıca emeğin ve sendikal hareketin sorunlarını istişare edecek, ortak çözümler üretecek bir mekanizmayı İslam İşbirliği Teşkilatı altında oluşturmalıyız. Bu önemli ve acil bir ihtiyaçtır. Uluslararası sendikal yapıların sorunlarımıza yeterli duyarlılıkta yaklaşmadığını görüyoruz. Birçok olayda İslam ülkelerine uygulanan çifte standarda şahit oluyoruz” diye konuştu.

    Konuşmasında “Uluslararası sendikal hareketin Birleşmiş Milletleri olan sendikal yapılarda ne kadar temsil ediliyoruz?” diye soran Ali Yalçın, “Tıpkı Birleşmiş Milletlerde olduğu gibi sorunlarımıza ne kadar duyarlı davranılıyor? Uluslararası sendikal kuruluşlar acaba İslamofobi, ayrımcılık, sevgili Peygamberimize yönelik hakaret içeren karikatürler için herhangi bir çalışma ya da kınama mesajı yayınladı mı? Bunları sorgulamamız gerekir. Bizler İslam İşbirliği Teşkilatı’nda yer alan 56 üye ülkeyiz. Burada emeğin sorunların istişare edildiği bir mekanizmamız, bir platformumuz var mı? Bunu neden yapmıyoruz? Ben somut bir önerimi sizlerle paylaşmak istiyorum. Uygun gördüğünüz takdirde İslam İşbirliği Teşkilatına, İslam ülkeleri sendikalarının oluşturduğu bir emek mekanizması kurmalarını önerelim. Burada dayanışmamızı, kardeşliğimizi ve birliğimizi pekiştirelim. Mevlana’nın dediği gibi “dün dünde kaldı cancağızım bugün yeni şeyler söylemek zamanıdır”. Bugün yeni işler yapmak ve yeni mücadele mekanizmaları kurmak zamanıdır. Eğer gücümüzün farkında olursak, eğer kendimize güvenirsek, eğer istersek, eğer Hazreti Peygamber’in (AS) bize emrettiği istikamette bir elin parmakları gibi birbirimize kenetlenirsek, eğer Kur’an’ın emrettiği gibi “İnnemel müminune İhvetun” müminler ancak kardeştir ayetinin gereğini yerine getirirsek, tüm sorunlarımızı çözebiliriz. Bizim birbirimizle konuşmak için aracılara ihtiyacımız yok. Bizim birbirimizle konuşmak için tercümanlara ihtiyacımız yok. Biz gönül diliyle zaten konuşuyoruz. Biz aynı kıbleye dönen insanlar olarak gönül diliyle, kalp diliyle konuşabilir, emeğin küresel sorunları başta olmak üzere insanlığın her sorununa karşı etkili mücadele mekanizması oluşturabiliriz” dedi.

    Kardeşlik iklimini yeniden diriltmek zorundayız

    Dünya’da yaşanan zulüm ve adaletsizliklere değinen Yalçın, “Birçok İslam ülkesinde masum kadınlar ve çocuklar ölürken, milyonlarca insan hicrete zorlanırken, açık sularda mülteciler ölümü terkedilirken, kardeş kardeşe katliamlar yaşanırken, masumların ve mazlumların ırklarına, renklerine, coğraflarına ve mezheplerine bakıp susmak vicdan taşıyan insanlara yakışır mı? Dillerimiz, coğrafyalarımız, etnik kökenlerimiz, mezheplerimiz birbirinden farklı olabilir. Ancak bizler, Kur’an-ı Kerim’in ilahi mesajı altında Hz. Peygamberin (AS) barış sancağı altında birbirine kardeş olan bir ümmetin mensuplarıyız. Aramızdaki anlaşmazlıklardan, sorunlardan, yapay ve suni ayrılıklardan sıyrılıp kardeşlik iklimini yeniden diriltmek zorundayız. Unutmayalım ki, din gününün sahibi “Mâlik-i Yevmiddîn” olan Allah bizi hesaba çekecektir. Hesabımız sadece yaptıklarımız için olmayacak, yapabilecekken yapmadıklarımızdan da hesaba çekileceğiz. Dünyada müslümanlara yapılan zulümlere sessiz kalırsak Sünni ya da Şii olmamız, siyah ya da beyaz olmamız, Türk ya da Arap, Afrika’dan ya da Asya’dan olmamız hesaba çekileceğimiz gerçeğini değiştirmeyecektir. Öyle bir dönemden geçiyoruz ki birlik olmak kardeş olmak ve dertlerimizle dertlenmek zorundayız. Peygamber Efendimiz (SAV); “Mü’minler birbirlerini sevmekte, birbirlerine acımakta ve birbirlerini korumakta bir vücuda benzerler. Vücudun bir uzvu hasta olduğu zaman, diğer uzuvlar da bu sebeple uykusuzluğa ve ateşli hastalığa tutulurlar” buyurmaktadır. Birbirimizi sevmeliyiz, kardeşlerimizin sorunlarını kendi sorunlarımız olarak görmeliyiz. Biz Memur-Sen olarak Müslümanları aynı vücudun farklı uzuvları, bir binanın tuğlaları olarak görüyoruz. Kardeşlerimizin de bize böyle bakmalarını bekliyoruz” şeklinde konuştu.

    Sözleri alkışlarla sık sık kesilen Memur-Sen Genel Başkanı Ali Yalçın, konuşmasının sonunda şunları söyledi: “Biz İslam dünyasının emek örgütleri olarak susarsak, daha fazla sömürülecek ve emeğimizin karşılığını almamaya devam edeceğiz. Neden kişi başına düşen Milli gelirin en düşük olduğu ülkeler Müslüman ülkeler? Neden dünyanın en kötü çalışma şartları Müslüman ülkelerde uygulanıyor? Neden dünyanın en düşük ücretleri sıralamasının çoğu Müslüman ülkeler? Neden ILO çalışma standartlarının en fazla ihlal edildiği ülkeler sıralamasında birçok İslam ülkesi var? Tüm bunları bizim değiştiremeyeceğiz şeyler değil. İslam ülkelerinde birçok yeraltı ve yerüstü zenginlik olmasına rağmen emekçilerin yaşadığı sorunları hakketmiyoruz. Birçok Müslüman ülkesinin emekçilerine biçilen “zengin hazinelerin fakir bekçileri” rolünü reddetmeliyiz. Biz sadece kendimiz için değil herkes için adil bir dünya ve insan onuruna yaraşır bir hayat sürecek bir çalışma hayatı talep ediyoruz. Bu duygu ve düşüncelerle Dünyanın tüm renklerini ülkemize taşıyan yurt dışından gelen tüm sendikacı dostlarıma teşekkür ediyorum. Katılımlarıyla bizleri şereflendiren tüm katılımcılara yürekten teşekkür ediyorum. Yaşasın Birliğimiz. Yaşasın Mücadelemiz. Yaşasın Dayanışmamız.”

    Kulaklıkaya: Sorumluluk almaya devam edeceğiz

    SESRIC Genel Direktörü Büyükelçi Musa Kulaklıkaya ise sempozyumun isabetli bir dönemde yapıldığına dikkat çekerek sözlerini şu şekilde sürdürdü: “Böyle bir zamanda sendikaların ve çalışan konfederasyonlarının önemi eskisinden de daha farklı bir konuma geldi. Sendikaların sayısal ve niteliksel anlamda yetersiz olduğu ülkelerde görülen toplu sözleşme, grev vb. çalışanların sahip olduğu temel hakların eksikliği küresel krizin toplumsal boyutları anlamında sendikaların ne denli önemli olduğunu ortaya koydu.”

    SESRIC olarak İslam dünyasındaki sendikacılık hedeflerinin gerçekleştirilmesinde sorumluluk almaya devam edeceklerini de belirten Kulaklıkaya, “Bu sempozyum sırasında yapılacak olan katkıların, yorumların ve önerilerin İİT ülkelerinde işsizliğin azaltılması ve iş hayatındaki standartların artırılması anlamında son derece katkı sağlayacağından eminim” diye konuştu.

    Kulaklıkaya sözlerini şu şekilde sürdürdü: “Memur-Sen’e göstermiş oldukları fevkalade çaba ve gayretlerinden dolayı teşekkürlerimi sunuyorum. Ayrıca siz değerli katılımcılara değerli zamanlarını ayırıp bu sempozyuma geldiğiniz için teşekkür ediyor, başarılar diliyorum.”,

    Üç ayrı dilde üç oturum ve çalıştay gerçekleştirildi

    Açılış konuşmalarının ardından ilk gün üç farklı dilde üç ayrı salonda oturumlar gerçekleştirildi. Misafir Konfederasyonların Sunumlarının ardından, “İslam Dünyasının Sendikaları Arasında İşbirliğini Arttırma Yolları: Beklentiler ve Zorluklar” başlıklı çalıştay gerçekleştirildi.

  • Şov dünyasında uluslararası güç birliği

    Anadolu Ateşi Genel Sanat Yönetmeni Mustafa Erdoğan ve eğlence dünyasının ‘dahisi’ olarak nitelendirilen Dragone Productions’un kurucusu Franco Dragone, işbirliği yapma kararı aldı.

    Anadolu Ateşi, Salı günü Antalya Aspendos Arena’da gerçekleştirdiği gösterisinde, eğlence dünyasının ‘dahisi’ olarak nitelendirilen Franco Dragone’u misafir etti. Franco Dragone gösteriye ara verildiği sırada yaptığı açıklamada, Mustafa Erdoğan’ı uzun zamandır tanıdığını, onun cesaretinden ve başarısından etkilendiğini söyledi. Dragone, “Onu kendi dünyama Avrupa’ya, Amerika’ya götürmek arzusundayım. Özellikle bu Türkiye için çok büyük bir gururdur” dedi.

    Ortak bir proje yapma kararı aldıklarını ifade eden Dragone, burada olmasının nedeninin de proje olduğunu kaydetti. Mustafa Erdoğan’nın eserlerine her gün yeni bir şey eklediğini gördüğünü belirten Dragone, “Sadece Türkiye’de değil, Türkiye’nin dışında da bir şeyler yapmak için buradayım. Mustafa Erdoğan’ın bütün dünyayı gezdiğini biliyorum. Onu bugüne kadar görmediği yerlere de götürmek istiyorum. Dünyada onun çok daha fazla tanınmasını sağlamayı istiyorum. Dünyanın bu şovu görmeye ihtiyacı var. Benim de Mustafa Erdoğan’dan öğreneceğim çok şey var” diye konuştu.

    “Türkiye’yi dünyaya tanıtmalıyız”

    Mustafa Erdoğan’ın dünyada milyonlarca izleyicisinin olduğunu dile getiren Dragone, kendisinin de yaklaşık 100 milyon izleyicisinin olduğunu kaydetti. Dragone, “Benim 100 milyonum ile onun 100 milyonu bir araya gelince dünya üzerinde çok büyük bir seyirci kitlesi elde ediliyor. Bir araya geldiğimiz zaman çok daha güçlü olacağız. Türkiye’yi dünyanın gururu haline getirmeliyiz ve dünyaya tanıtmalıyız. Ben İtalya’da büyük bir tiyatro festivalinin sanat yönetmenliğini yapıyorum. Ayrıca Amerika, Rusya ve Çin’de büyük işler yapıyorum. Umarım Mustafa ile de çok büyük işler yapacağız” dedi.

    “Gücümüzü katlayarak artıracağız”

    Anadolu Ateşi Genel Sanat Yönetmeni Mustafa Erdoğan ise, Dragone’yi tiyatroda ağırlamaktan büyük onur duyduğunu vurguladı. Erdoğan, “Gösteri sanatları dünyasının dahisi ve dünyadaki bütün büyük şovları dizayn eden ustayla çalışmak, benim için büyük bir onur olacak. Türkiye’yi şimdiye kadar tek başımıza tanıtıyorduk. 45 milyon seyirciye ulaşmış durumdayız. Türkiye’de ve dünyanın her yerindeyiz ama Dragone ile birlikte olduğumuz zaman gücümüzü katlayarak artıracağız. Onların bizim farkımızda olması bizim toplumumuz açısından da gurur verici bir şey. Biz yaklaşık 6 aydır temas halindeyiz ve birlikte çalışıyoruz. Bu Cuma günü de birlikte bir deneme yapacağız” diye konuştu.

    İzleyicilerden tam not aldı

    Antalya Aspendos Arena’da sahne alan Anadolu Ateşi gösteri grubu izleyenleri kendilerine hayran bıraktı. Gösteriyi çok sayıda sanatsever izledi. Temel konsepti medeniyetler buluşması olan ve doğu ile batı kültürlerinin buluşmasını hedefleyen Anadolu Ateşi Dans Topluluğu’nun gösterisi nefesleri kesti. Anadolu’nun her bölgesinden derlenen halk dansı figürlerinden oluşan koreografinin sergilendiği gecede izleyiciler gösteri sonunda topluluğu uzun süre alkışladı. Anadolu Ateşi gösterileri Ekim sonuna kadar her salı Aspendos Arena’da sanatseverlerle buluşmaya devam edecek.

  • İş dünyasında yeşil pasaport sevinci

    Bursa Ticaret ve Sanayi Odası (BTSO) Yönetim Kurulu Başkanı İbrahim Burkay, yeşil pasaportun ihracatçıların dünyadaki rakipleri ile daha eşit şartlarda mücadele etmesini sağlayacağını söyledi.

    BTSO Yönetim Kurulu Başkanı İbrahim Burkay, Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren ihracatçılara yönelik yeşil pasaport uygulamasını değerlendirdi. Türkiye’nin üretim gücü ve potansiyeli ile dünyanın parlayan yıldızı olduğunu belirten İbrahim Burkay, Türk markalarının kalitesi ile dünyada adından söz ettirdiğini söyledi. Türkiye ekonomisinin dinamosu konumundaki ihracatçıların ülkenin gelecek hedeflerine ulaşmasında önemli bir aktör olduğunu kaydeden Başkan İbrahim Burkay, yeşil pasaport uygulamasının ihracatçıların dünyaya açılmasında büyük kolaylık sağlayacağını dile getirdi.

    Yeşil pasaport uygulaması sayesinde ihracatçıların hedef pazar ülkelerine daha hızlı ulaşabileceğini vurgulayan İbrahim Burkay, Küresel Fuar Acentesi Projesi ile son 3 yılda 75 ayrı fuarla 3 bin 200 üyeyi buluşturduklarını hatırlatarak, “Bu projemizle çok sayıda iş dünyası temsilcisinin ilk defa pasaport çıkararak yurt dışı tecrübesi kazanmasını sağladık. Aynı zamanda üyelerimizi devletimizin sunduğu desteklerden faydalandırdık. Gerçekleştirdiğimiz hamlelerle birlikte son 3 yılda Bursa’daki ihracatçı sayısının yüzde 16 artmasına öncülük ettik. 112 ülkeden fazla ihracat gerçekleştiren Bursa’mız, yeşil pasaport uygulamasından en fazla yararlanacak şehirlerin başında gelecektir” diye konuştu.

  • İZTO Başkanı Demirtaş: “Ekonomi dünyasında OHAL yok”

    İzmir Ticaret Odası (İZTO) Yönetim Kurulu Başkanı Ekrem Demirtaş, OHAL kararı ile ekonomi dışı düzenlemelerin hedef alındığı ve ekonomiye müdahalenin söz konusu olmadığını belirterek, işadamlarına işlerini normal şekilde sürdürmeleri mesajını verdi.

    İzmir Ticaret Odası Temmuz ayı olağan meclis toplantısında ülke ve kent gündemi ele alınırken, İZTO yeni hizmet binası ihalesine de şerhli onay çıktı. İZTO Başkanı Demirtaş 15 Temmuz yaşanan darbe girişiminin ardından ilan edilen OHAL kararını değerlendirerek, “Uçuruma yuvarlanmadık belki ama ciddi yara aldık. Bundan sonra çok hızlı hareket ederek, yeniden yapılanmaya giderken demokrasi tarihimizde yeni bir sayfa açılmalı. Ama bu dönemde suçsuz insanlar cezalandırılmamalı. Emir kulu askerler ayrılmalı. Son yıllarda en çok tartışılan konulardan birisi toplumdaki kutuplaşmaydı. Şimdi demokrasi, parlamenter sistem ve Cumhuriyetimiz etrafında birleşip, Atatürk ilkeleri peşinde ilerleyerek, bu kutuplaşmaya son verip demokrasimizin daha da güçlendiği bir Türkiye oluşturabiliriz” dedi.

    “Ekonomi dünyamızda OHAL yok”

    OHAL kararının ekonomik etkisini de değerlendiren Başkan Demirtaş, “Şu anda dünyada terör tehdidine yönelik olarak Fransa’da da olağanüstü hal uygulanıyor. 90 günlük OHAL kararında, ekonomi dışı düzenlemelerin hedef alındığı söylendi. Ekonomi konusunda yeni yapılanma, düzenleme veya ekonomiye müdahale söz konusu değil. Yani bizim ekonomi dünyamızda OHAL yok, o nedenle biz işimize bakalım. Dileğimiz en kısa sürede, normalleşmek. Tüm üyelerimize ve vatandaşlarımıza da olağan yaşamlarına devam etmelerini öneriyoruz” ifadelerini kullandı.

    Türkiye’nin dünyanın 17. büyük ekonomisi olduğunu hatırlatan Demirtaş, şöyle devam etti:

    “Paniğe gerek yok. Bu çirkin girişim kısa vadede piyasaları bozamamıştır. Orta vadede olumsuz etkileri olabilir, yatırımlar ertelenebilir, tüketici bir miktar frene basabilir. Ama hep birlikte ülkemizin kutuplaştırılması girişimlerine karşı çıkalım. Panik yapmadan, çekingenlik içine girmeden, inadına daha yüksek sesle demokratik ve parlamenter rejimi savunalım. Bir karanlık gece yaşadık, sabahında yine aydınlık vardı.”

    İZTO yeni hizmet binası ihalesine onay

    Öte yandan mecliste yeni hizmet binasının yapım ihalesi de şerhlere karşın oy çokluğu ile onaylandı. Binanın yapımını Adnan Menderes Havalimanı’nı yapan KSC firması gerçekleştirecek. Gündem maddesi gereği kürsüye gelen İZTO Yönetim Kurulu Başkanı Ekrem Demirtaş ihale sürecini meclis onayına sundu. Kapalı teklif usulü ile gerçekleşen ihalede İzmirli KSC Yapı firması 44 milyon 398 bin TL anahtar teslimi bedelle kazandı. Firma geçtiğimiz dönemlerde İzmir’de Adnan Menderes Havalimanı İç Hatlar Terminali, Point Bornova AVM, İzmir Park AVM, Aşık Veysel Rekreasyon Alanı Buz Pisti, çok sayıda fabrika, İstanbul’da DKY Kartal projesi, Ege Bölgesi’nde çok sayıda AVM, konut ve fabrika yapımını gerçekleştirdi.

    İnşaat komitesi şerh koydu

    İnşaat Yapım ve Onarım Komite Başkanı Necip Nasır ise söz alarak, inşaatın ihale sürecinde komiteye gereken bilgi ve belgelerin yönetim tarafından verilmediğini ve bu nedenle şerh koyacaklarını belirterek şunları söyledi:

    “Sayın başkanımızın Kordon ve deniz sevgisine istinaden tamamen yanlış olan projenin son dönemecindeyiz. Bundan daha önce ihale sürecinde komisyona komitemizden arkadaşlar gitti. Söz konusu üst yap ile ilgili komisyonlar oluşturdu. Biz teknik şartnameleri, mahal listesini ve projeyi istedik. Bekledik ama gelmedi. Biz bunu başka firmalardan gidip alabilirdik ama bunu kabul edemeyiz. Sektöründe İzmir’de iyi müteahhitler var. Söz konusu iş o kadar abartılacak bir iş değil. İzmir’de 4 bin firma var. Biz bunu yapmaya yeterli değimliyiz? Bu ihale süreci ötelenmeli. Piyasa biraz durulmalı. Biz içeriğini bilmediğimiz bir şeye evet diyemeyiz.”

    “İzmir’in en kaliteli inşaatı olacak”

    Nasır’ın eleştirilerine Başkan Demirtaş ise şu şekilde yanıt verdi:

    “Biz proje sürecinde İzmir Ekonomi Üniversitesi ile çalıştık. Bu binanın en iyisi olması için çalışmalarımızı istedik. Biz ihale tarihini belirlemişiz. İhale tarihine gelinmiş her şey bitmiş, bizden dosya istediler. Bu pişmiş aşa su katmaktır. Herkes teklif versin. Biz 3 defa ihaleye çıktık. Biz burada az teklif geldi diye söyledik. Kordon’da iş yapmak kolay değil. Bu inşaat İzmir’in en kaliteli inşaatı olacak. Ben firmaları tanımıyorum komitemizin kararıyla bu işi yapabilirler dediler. Ve onayı verdik.”

    Demirtaş’ın konuşmasının ardından ihale kararı 9 meclis üyesinin şerhi ile oy çokluğu ile onaylandı.

  • İş dünyasında ’Rusya’ sevinci

    Mersin Girişimci İş Adamları Derneği (GİAD) Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet İzol, Rusya ile ilişkilerin normalleşmesi yolunda atılan adımların iş dünyasında sevinçle karşılandığını belirterek, “Bu önümüzdeki süreçte hem ülkemize ciddi döviz girdisi sağlanacak hem de ihracat rakamlarımız artacaktır” dedi.

    Rusya ile normalleşmeyle ilgili açıklama yapan Mersin GİAD Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet İzol, Rusya Federasyonu’nun daveti üzerine, Türkiye ile Rusya arasında turizm alanındaki işbirliği ve ilişkilerin ele alınması amacıyla Kültür ve Turizm Bakanlığı, Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı ve İçişleri Bakanlığı yetkililerinin yanı sıra sektör temsilcilerinin de yer aldığı bir heyetin Moskova’ya düzenleyeceği ziyaretin büyük önem taşıdığını ifade ederek, “Bu gelişmeler bölgemizi direk olarak ilgilendiriyor. Mersin’de narenciye sektörü Rusya ile direk temas halinde. Antalya’da turizm sektörünün en büyük pazar payı Rusya’da. Bu önümüzdeki süreçte hem ülkemize ciddi döviz girdisi sağlayacak, hem de ihracat rakamlarımızın giderek artacağını göstermektedir” diye konuştu.

    Moskova’ya gidecek olan heyetin öneminin büyük olduğunun altını çizen İzol, “Türkiye ve Rusya hükümetlerinin karşılıklı attığı bu adımlar sayesinde ülke ekonomisi canlanacak. Mersin’i yakından ilgilendiren bu temaslar iş dünyasında heyecan oluşturduğu kadar bizlere mutluluk vermiştir. Mersin GİAD olarak atılan bu olumlu adımları destekliyor, aynı zamanda bölgemizdeki diğer ülkeler ile kuracak sıcak ilişkilerin ülke ekonomisine ve ihracatımıza önemli ölçüde yansıyacağını düşünüyoruz” şeklinde konuştu.