Etiket: Dünyada

  • Faruk Kalkavan: “Dünyada İlk Emlak Süpermarketi Modelini Tanıttık”

    Self Investment Yönetim Kurulu Başkanı Faruk Kalkavan, Azerbaycan’da yapılan organizasyonda Dünya’nın ilk ’emlak süpermarketi’ modelini tanıttıklarını söyledi.

    Azerbaycan’da sektöründeki ilk profesyonel fuar olan gayrimenkul ve yatırım fuarı olan ve başkent Bakü’de gerçekleşen, Azerbaijan International Real Estate&Investment Exhibition (RECEXPO) Fuarı Bakü Expo Center’da yapıldı. Recexpo, inşaat sektörünün devlerini, marka projeleri ve seçkin gayrimenkul firmalarının yatırımlarını Azerbaycan’da tanıtmak için büyük bir platform oluşturdu. Avrupa, Ortadoğu, Körfez ve Kafkas ülkelerinin marka projelerinin Azerbaycan’daki alıcılarla buluşmasını sağlayan platformda yer alan sektördeki proje sahiplerine önemli fırsatlar sundu.

    Self Investment Yönetim Kurulu Başkanı Faruk Kalkavan, fuara başta Türkiye, Almanya, İngiltere, Birleşik Arap Emirlikleri, Fransa, Dubai ve Rusya olmak üzere birçok ülkeden katılımcı geldiğini, katılımın yoğun şekilde geçtiğini ve verimli sonuçlar elde ettiklerini söyledi.

    Projelerin birebir yapılan maketleri üzerinde daireleri gören ziyaretçilerin Self Investment standına ve ’süpermarket modeline’ ilgisinin yoğun olduğunu belirten Kalkavan, ’süpermarket modeliyle’ dünyada ilk defa birçok projenin tek stand altında görülmesine imkan verdiklerini bildirerek şunları söyledi: “Dünyanın en büyük fuarlarında her zaman en büyük standı alarak yer alarak, hiç bir yerde olmayan emlak süpermarketi modelini ziyaretçilerin beğenisine sunacağız. Self Investment olarak 2016 yılında gerçekleşecek olan İran, Türkiye, Los Angeles, Dubai, Katar ve Kuveyt uluslarası fuarlarına katılımı şimdiden kesinleştirdik ve o fuarlara da en büyük çıkarmaları yapacağız”.

    Self Investment olarak fuara 20’den fazla projenin özel hazırlanmış maketini götürdüklerinin altını çizen Kalkavan, “Maketlerden gördükleri projeleri beğenip birçok projeden yer alan ziyaretçilerimiz oldu. Bu projeler arasında devam eden ve başlayacak olan projeleri de sunduk. Emlak piyasasında çok beğenilen bu modelimizi daha çok kişiye ulaştırmak için çalışmalarımız devam edecek. Fuarda fiyatı 150 bin dolardan 22 milyon dolara kadar olan satılık daireler Self Investment tarafından ziyaretçilere sunuldu” dedi.

    Türkiye’deki emlak, gayrimenkul yatırım sektörüne yönelik yurtdışından gelen talebin arttığına da değinen Faruk Kalkavan, sözlerini şöyle tamamladı: “Bölge halkının sektörde yatırım yaptıkları ülke kategorisinde Türkiye en önde geliyor. Asya, Ortadoğu, Arap Körfezi Ülkeleri ve diğer bölge ülkeleri, Türkiye’den konut alımında ilk 5 ülke arasında yer alıyor. Tatillerini ülkemizde Akdeniz ve Ege sahillerinde gerçekleştirmeyi tercih eden bölge halkı için bu yörelerdeki projeler önem arz ederken, büyük metropollerdeki projeler de avantajlı yatırım imkanı sunuyor”.

  • Türkiye Canlıdan Organ Naklinde Dünyada 1. Sırada

    Türk Yoğun Bakım Derneği Başkanı Prof. Dr. Necmettin Ünal, “Canlıdan organ nakli konusunda dünyada 1. numarayız ama kadavradan organ naklinde ise sınıfta kalmış durumdayız” dedi.

    Beyin Ölümü ve Donör Bakımı Konulu Uzman Hekim Eğitim Programı, Samsun Eğitim Araştırma Hastanesi Konferans Salonu’nda düzenlendi. Programın açılış konuşmasını Samsun Sağlık İl Müdürü Yusuf Köksal yaptı. Köksal konuşmasında organ bağışının, organ nakli bekleyen insanlara yeni bir yaşam kapısı sunabileceğinden bahsetti. Doç. Dr. Ahmet Dilek, “Beyin Ölümü Tanısı” Doç. Dr. Fatma Ülger de “Donör Bakımı” hakkında sunum gerçekleştirdi.

    “CANLIDAN ORGAN NAKLİNDE 1. SIRADAYIZ, KADAVRADAN İSE SINIFTA KALDIK”

    Canlı insanlardan yapılan organ nakillerinde dünyada 1. sırada olduklarını belirten Türk Yoğun Bakım Derneği Başkanı Prof. Dr. Necmettin Ünal, “Türkiye organ nakli bekleyen hasta sayısının çok fazla olduğu ve yeterli ekipman ve altyapı olduğu halde organ nakli bekleyenlerin, organ ihtiyaçlarının giderek artmakla birlikte hala yeterince karşılanamadığı bir ülkedir. Organ naklinin bazı yönlerinde Dünya’da 1 numarayız. Canlıdan organ naklinde dünyada 1 numarayız. Dünyada en çok tecrübesi olan ülkeyiz. Geniş nüfusumuza rağmen kadavradan organ nakli yapmada maalesef sınıfta kalmış durumdayız. Bununla birlikte Türkiye, aslında çok iyi bir kabuk değiştirdi ve bunu çok iyi algıladı. Çok iyi organize oldu. Dernekler ve Sağlık Bakanlığı’nın organizasyonu çok gelişti. Şu anda Türkiye’de Sağlık Bakanlığı, Yoğun Bakım ve Yoğun Bakım Derneği’nin organizasyonları sayesinde atlanılan, kaçırılan beyin ölümü vakası çok az sayıda. Bunlardan organ verebilecek olanlarının hepsinin tanısı aşağı-yukarı konuluyor. Ama bu tanı koyulan hastalarda, ölü kişilerde ve kalbi atan kişilerden organ alma konusunda başarımız maalesef yükselemedi. Ölmüş, 3 gün sonra toprağın altına girecek bir kişinin organlarını çürümeye bırakmak kadar insanlık dışı bir şey olamaz. Burada birçok insan organ bekliyor ve yaşama şansına sahip” diye konuştu.

    Her dinin organ bağışı konusuna olumlu olduğunun altını çizen Prof. Dr. Necmettin Ünal, “Organ naklini Türkiye’de yanlış olarak değerlendiriyorlar. Din ile bu konuyu açıklamaya çalışıyorlar. Dünyada İslam da dahil hiçbir din, insanın lehine olan, yaşamasını sürdürmesini sağlayacak bir şeye karşı çıksın. Kur’an-ı Kerim’i okuyan herkes bunu bilir ve çıkarımı yapar. Allah’ın yarattığı bir şeyin ölmesine engel olmak en büyük sevaplardan biridir. İslam alemleri toplantısında da organ bağışının sevap olduğu, bütün İslam ülkelerine yayılması gerektiği konusunda fikir birlikteliği var. Bu durum Hıristiyanlık ve Musevilikte de aynı şekildedir. Musevilikte fazı üç fikir akımları sadece organ nakline karşıdır. Ama dinlerin genel olarak ortak buluştuğu nokta, Allah’ın yarattığına faydası olacak bir şey yapmak sevaptır” şeklinde konuştu.

    Türk Yoğun Bakım Derneği Başkanı Prof. Dr. Necmettin Ünal’ın konuşmasından sonra sağlık çalışanlarına kısa bir sunum yapan Organ ve Doku Nakli Bölge Koordinatörü Dr. Mehmet Kazak, organ nakli bekleyen hastalarla yapılan anket sonucunda “Hasta olmadan önce organ bağışlamayı düşünüyor muydunuz?” sorusuna hastaların yüzde 87’sinin “hayır” cevabını verdiğini belirtti. Kazak, organ bağışı konusunda en büyük sıkıntıyı beyin ölümü gerçekleşmiş hastaların ailelerini ikna ederken çektiklerini söyledi ve organ bağışının önemi hakkında bilgiler verdi.

    Eğitim programına ayrıca Samsun Kamu Hastaneleri Birliği Genel Sekreteri Uzm. Dr. Dursun Mehel, Eğitim ve Araştırma Hastanesi Başhekimi Doç. Dr. Fatih Özkan ve hekimler katıldı.

    Program, sunumların ardından alınan sorular ve katkılar ile sonlandı.

  • Dünyada Sayılı, Türkiye’de ’İlk’ Cam Müzesi

    Türkiye’nin ilk Cam Müzesi’nde bulunan 3 bin yıllık cam eserler, ziyaretçileri tarafından büyük ilgi görüyor. Cam Eserler Müzesi’nde Bizans ve Roma Dönemi’ne ait yaklaşık 6 bin parça eser sergilenirken, kadınlara ait asırlık cam takı da bulunuyor.

    Gaziantep Kalesi civarında 2008’de kurulan Arkeolojik Medusa Cam Eserler Müzesi, Türkiye’de ilk ve tek olmaz özelliği taşıyor. Gaziantep’te bir vatandaş tarafından kurulan Arkeolojik Medusa Cam Eserler Müzesi’nde, kadınların 2. ve 3. yüzyıllarda kullandığı cam takıların yanı sıra, yine o dönemlere tanıklık eden sıvı içeceklerin konulduğu cam eserler, cam koku şişeleri, cam sürahiler cam amforalar, cam bardaklar gibi yaklaşık 6 bin eser sergileniyor.

    Müzeye yerli ve yabancı çok sayıda turistin geldiğini dile getiren Arkeolojik Medusa Cam Müzesi Sorumlusu İbrahim Halil Algın, “Burada 2. ve 3. yüzyıllara ait takıların, kolyelerin bulunması, o dönemdeki kadınların da takı işlerine çok meraklı olduğunu gösteriyor. Müzemiz, dünyada sayılı, Türkiye’de ise ilk ve tek müzedir” dedi.

    “TÜRKİYE’NİN İLK CAM MÜZESİ”

    Yaklaşık 7-8 yıldan bu yana Cam Eserler Müzesi’nde sorumlu olduğunu söyleyen Algın, “Müzemiz, Türkiye’nin ilk ve tek cam eserler müzesidir. Yaklaşık 6 bine yakın eserimiz bulunuyor. Bunların yüzde 70’i cam eserlerden oluşuyor. Genelde Bizans Dönemi ve Roma Dönemi’ne ait cam eserlerimiz bulunmaktadır. Bunlar çok eski tarihlerde, parfüm ve koku şişesi olarak kullanılmış. Müzemize yerli ve yabancı turistler geliyor. Çok ilgi çekici cam eserlerimiz var. Müzemizin Türkiye’de sayılı ve dünyada tek olmasıyla birçok özelliği kapsıyor. Özel bir koleksiyoner tarafından biriktirilmiş eserlerdir. Roma Dönemi ve Bizans Dönemi’ne ait çok çeşitli cam eserlerimiz var. Genellikle, milattan sonra 2. ve 3. yüzyıllara ait eserler bulunuyor. Cam eserlerimiz, genellikle koku şişeleri ve sürahilerden oluşuyor. O döneme ait cam takılar bulunuyor. Sıvı içeceklerin konulduğu kaplar var. Onların dışında kaseler var. En önemlisi, kadınların şu anda günümüze takıya merakı geçmiş tarihlerde 2. ve 3. yüzyıllarda da bulunuyormuş. Cam takılar, bilezikler bulunuyor. Yani çok değişik şeyler var. Süt çekmek için kullanılan süt pompası var. Bu süt pompası 2 bin yıl önce sürekli kullanılmıştır” ifadelerini kullandı.

  • Çolakoğlu, Dünyada Ve Türkiye’de Basının Gelişimini Anlattı

    Zonguldak’ın Ereğli ilçesinde faaliyet gösteren Ereğli Demir ve Çelik Fabrikaları T.A.Ş. (ERDEMİR) tarafından 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü dolayısıyla konferans düzenlendi. Konferansa konuşmacı olarak katılan Gazeteci ve Televizyoncu Nuri Çolakoğlu geçmişten bu güne dünyada ve Türkiye’de basının gelişimini anlattı.

    ERDEMİR Kurumsal İletişim Koordinatörlüğü tarafından şirkete ait sinema salonunda 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü nedeniyle konferans düzenlendi. Gazeteci ve Televizyoncu Nuri Çolakoğlu’nun konuşmacı olarak katıldığı konferansa ERDEMİR Grubu İletişim Koordinatörü Harun Harun Özdemir, yerel ve ulusal gazetelerin temsilcileri ve çalışanları katıldı. Konferans öncesi sinema salonu girişinde 1700’lerden bugüne Türkiye ve Avrupa’da basılan gazete ve dergilerin örnekleri sergilendi.

    ÖZDEMİR “GAZETECİLERLE AYNI ORTAMDA BULUNMAKTAN MUTLUYUM”

    Konferansın açılışında konuşan ERDEMİR Grubu Kurumsal İletişim Müdürü Harun Özdemir, kendisinin gazetecilikten geldiğini belirterek mesleğin zorluklarını anlattı. Özdemir konuşmasında “Aktif olarak bu işi yapmak, bir gazeteyi çıkarmak, bir habere ulaşmanın ne kadar zor olduğu konusunda bir parça da olsa bilgi sahibiyim. Bu yaptıklarınızdan dolayı sizlere minnettarız. İyi ki varsınız, iyi ki aynı platformlarda, aynı noktalarda kimi zaman tartışsak, kimi zaman uyuşsak da bulunmaktan dolayı son derece mutluyuz, Çalışan Gazeteciler Günü’nüz kutlu olsun” dedi.

    ÇOLAKOĞLU: “ABD’DE ULUSAL GAZETELER YEREL GAZETE TRAJLARINA ULAŞAMIYOR”

    1800’lü yıllardan günümüze dünyada ve Türkiye’de basının gelişimi hakkında bilgiler veren Çolakoğlu ise ABD’de halen ulusal gazetelerin yerel gazete tirajlarını yakalayamadığını ifade etti. Çolakoğlu konuşmasında “1994’te ilk büyük ekonomik krizlerden birindeyken Amerika’dan bir davet geldi. Çeşitli büyüklükte televizyonları dolaşma ve ne yaptıklarını izleme imkanı buldum. Üç büyük kanal ABC, CBS ve NBC’nin ana haber bültenleri 5.45’te başlıyor, tüm ABD buna kilitleniyordu. Yerel televizyonların hiç biri bu Anchormanlerin sunduğu haberleri yayınlamıyor. Yerel haber bültenleri yayınlıyorlar. Bu büyük haber bültenlerini banda alıp sonra yayınlıyorlar. Niye böyle yapıyorsunuz dediğimde, ‘Bizim için önemli olan herkes kendi mahallesinde, sokağında, yerel politikası, çarşısı pazarıdır’ dediler. ABD’de her kasabanın kanalı var. Ulusal gazete yok. US Today bunu oluşturmaya uğraştı ama Chicago Sun, Washington Post, New York Times gibi gazetelerini çok gerisinde tirajı. Herkes kendisini birinci derecede ilgilendiren sorunlara öncelik veriyor” dedi.

    “GAZETELER BİRBİRİNİN KOPYASI HALİNE GELDİ”

    Ulusal gazetelerin 1990’lı yıllardan sonra muhabirlerden vazgeçip ulusal haber ajanslarını kullanmaya başladığını ve bununda gazetelerin bir birinin kopyası haline gelmesine yol açtığını söyledi. Çolakoğlu konuşmasında şu sözlere yer verdi; “İstanbul’da akşam gazetesini zamanın büyük bir armatörü aldı. O günlerin en büyük yazarı olan Çetin Altan’ı kadrosuna aldı. İstanbul’daki gazeteyi Ankara’da da basmaya başladı. Bu hamle Ankara’da altı yedi büyük yerel gazetenin ciddi darbe almasına yol açtı. 1970’e kadar herkes bu kervana katıldı ve 4-5 gazetelik büyük gruplar ortaya çıktı. Elektronik devrimiyle birlikte Türkiye’nin sekiz noktasında gazete basılmaya başlandı. Büyük gazete hakimiyeti artıyor. Hesaplı gazetecilik derdi de ortaya çıkınca yerel muhabirlerden fedakarlık edildi. Onun yerine ajanslardan haber alınmaya başlandı. Gazeteler birbirinin kopyası haline geldi.”

    “GAZETECİ VATANDAŞTAN KOPTU”

    Eskiden köşe yazarlarının ve gazetecilerin toplumun içinde olduğunu ve vatandaşın nabzını iyi tuttuğuna değinen Çolakoğlu, bu gün ise köşe yazarlarını ofislere özel şoförlerin çalışanların ise servisle gelip gitmeye başladığını söyledi. Çolakoğlu gazetecilerin kapalı toplum halini almaya başladığını belirterek “Artık ya servisle, ya özel arabanızla şehir dışındaki büyük plazalar gidiyorsunuz. Hep beraber o binaya tıkılıyor, son haber kesme saatine kadar orada yaşıyor, hep beraber çıkıyorsunuz. Gazeteciler kapalı bir toplum halini almaya başladı. Vatandaş ve haberci arasındaki bağlantı koptu. Genel başkanlar Türkiye’deki tüm siyasetçiler biraz ağız yarışına girdi. Herkes bir demeç vermek zorunda hissediyor kendini. Her partiden birisi o gün konuşmazsa eksiklik hissediyor. O nedenle bir demeç gazeteciliği başladı” diye konuştu.

    Çolakoğlu konferans sonunda gazetecilerden gelen sorulara da yanıt verdi. Yerel gazetelerin sahipleri yaşadıkları zorlukları anlatırken, bazı gazete sahipleri ise yerel basının yaşadığı zorlukların kendi içlerinde yaptıkları anlamsız mücadele olduğunu vurgu yaptı.

  • Dünyada Ve Türkiye’de Helal Gıda Olgusu Konulu Konferans Düzenlendi

    İstanbul Sabahattin Zaim Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mehmet Bulut, Özellikle son dönemlerde 2 trilyon dolarlık helal gıda endüstrisinde Türkiye’nin payı giderek artmaya başladığını söyledi.

    “Dünya’da ve Türkiye’de Helal Gıda Olgusu” konulu konferans, İstanbul Sabahattin Zaim Üniversitesi’nde gerçekleşti. Son yıllarda Türkiye’nin çok hızlı gelişim gösterdiği helal gıda alanında yaşanan gelişmelerin konuşulduğu “Dünya’da ve Türkiye’de Helal Gıda Olgusu” konulu konferans Cornell Üniversitesi’nden, Yıldız Teknik Üniversitesi’nden ve Türk Standartları Enstitüsü’nden (TSE) uzmanların katılımıyla gerçekleşti. İstanbul Sabahattin Zaim Üniversitesi’nin ev sahipliği yaptığı konferansta Türkiye’de ve dünyada helal gıda ekonomisi, helal gıda ve koşer gıda, helal beslenmede dikkat edilmesi gereken hususlar, Türkiye’de helal gıda olgusu gibi konulara yer verildi. Konferansta konuşan İstanbul Sabahattin Zaim Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mehmet Bulut, son dönemlerde İslam ekonomisi ve finans konularında yaptıkları çalışmalara ek olarak helal gıda endüstrisiyle ilgili adımlar attıklarını belirtti. Üniversitenin helal gıda pazarı kapsamında yaptığı işbirliklerine değinen Prof. Dr. Mehmet Bulut, “Burada İstanbul Sabahattin Zaim Üniversitesi Gıda Mühendisliği Bölümü, Yıldız Teknik Üniversitesi, Cornell Üniversitesi ve TSE işbirliği ile bu semineri gerçekleştiriyoruz. Özellikle son dönemlerde 2 trilyon dolarlık helal gıda endüstrisinde Türkiye’nin payı giderek artmaya başladı. Malezya dünyadaki helal endüstrisi alanına öncülük ediyor. Ama bizim burada gıda mühendisliği bölümünde yapacağımız çalışmalar ve açacağımız laboratuvarlar ile başta TSE olmak üzere sivil toplum kuruluşlarıyla, üniversitelerle, devlet kurumlarıyla ve dünyada bu alanda başarı sağlamış üniversitelerle yapacağımız işbirliği ile Türkiye’nin bu konuda bir merkez olmasının mümkün olduğunu düşünüyoruz” açıklamalarında bulundu.

    Helal gıda ile koşer gıda karşılaştırmalarına değinen Cornell Üniversitesi’nden Prof. Joe M. Regenstein, “Koşer gıda tüketiminde herhangi bir sakınca yok. Helal tüketim noktasında koşer gıdalar içerisinde alkol yoksa Müslümanlar tarafından da tüketilebiliyor. Amerika Birleşik Devletleri’nde şuan endüstriyel olarak üretilen gıdaların neredeyse yüzde 40’ı koşer konseptinde üretiliyor” diye konuştu.

    Helal gıdanın Müslümanlar açısından önemine değinen İstanbul Sabahattin Zaim Üniversitesi Gıda Mühendisliği Bölüm Başkanı Prof. Dr. Bülent Nazlı ise şu açıklamalarda bulundu: “Dünyadaki tüm Müslümanlarda olduğu gibi, nüfusunun yüzde 99’u Müslüman olan Türkiye’de de sosyo-ekonomik, dini ve toplumsal açılardan helal gıdanın önemi çok büyük. Aynı zamanda da ülke menfaatleri açısından ekonomik olarak önemi var. Çünkü dünyada çok büyük bir pazar oluştu. 1.8 milyara yakın Müslüman grubu var ve bunların en önemli ihtiyacı beslenme. Birçok ülke, kendi insanına yedireceği gıdalar için helal olma şartı koymaya başladı. Helal gıda demek hiçbir şekilde insan sağlığına ve maneviyatına zarar vermeyen gıda demek. Dolayısıyla insan sağlığı ve refahı açısından önem taşıyor. Gıda hileleri insanları rahatsız ediyor.”